Kılıçdaroğlu’ndan ‘Erken Seçim’ Tahmini: Bu Sonbahar…

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında erken seçime dair değerlendirmede bulunarak, “Ben sonbaharda seçim olacağını düşünüyorum. Kara kıştan çıkarken bir seçimi tercih etmez Erdoğan. Tercih kendisine ait sonuçta bu sandık gelecek milletin önüne. Vatandaşa duyurum; sağduyulu olun, sakağa çıkmak için tahrik edeceklerdir.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tv100 özel yayınında Kerem Kırçuval’ın sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, Samsun’da Atatürk Anıtı’na yönelik saldırıya ilişkin, “Bunlar gündemi değiştirmeye yönelik olaylar. Vatandaşın gündemi perişan. Mutfağında yangın var. Bu ülkeyi kurtaran kişi, sadece bizim değil bütün mazlumların önderi olan bir kişi. Hangi gerekçeyle bunu yaparlar? Bir akıl tutulması var” dedi.

Kılıçdaroğlu ihalelerde yolsuzluk iddiasına ilişkin, “Yolsuzluk deyince toplum artık bunu yadırgamıyor. Herkes buna aşina. Yolsuzluğu çok fazla dile getirince bizim oylarımız artacak diye bir şey yok” ifadelerini kullandı.

Devletten en çok ihale alan beş şirketle ilgili Kılıçdaroğlu, ‘Beşli çete’ olarak adlandırdığı şirketlerle görüşme yapmadığını dile getirdi. Dolaylı yoldan gelen görüşme teklifini reddettiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’a gittiğinde HDP İl Binası önünde nöbet tutan çocukları PKK’ye katılan  ailelerle de görüşeceğini ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, yoksulluğun büyük ölçüde arttığını ve milyonlarca kişinin yoksullaştığını vurgulayarak, bu kışı en azından maddi zorluk yaşayan vatandaşların kışı rahat geçirmeleri hedefiyle doğal gaz ve elektrik paralarının ödemeleri çağrısında bulunduğu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nda çatlak olduğu iddialarına “Milletvekilleri elbette kendi görüşlerini söylerler. Biz saygı duyarız. İkinci önemli nokta: Kimse kimseye mahkum, mecbur değil. İttifakı oluşturan bileşenler kendi özgür iradeleriyle hareket ederler” sözleriyle yanıt verdi.

İşte Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları…

Ekrem İmamoğlu tartışması

Erdoğan, İstanbul’u kaybettiğini bir türlü içine sindiremedi.

Ekrem İmamoğlu kazanmanın ötesinde başarılı bir belediye başkanlığı performansı da sergiledi. Duran bütün metro yatırımlarının kaynağını bularak sözleşmelerini imzaladı. 10 ayrı yerde 10 ayrı metro inşaatını birden başlattı. Yolsuzlukların da üzerine gitti. Yolsuzlukların üzerine gitti. AK Parti’nin yönetiminde ya da kadın kollarında görev alan kişilerin dolar bazında burs alarak nasıl yurt dışına gittiklerini ortaya çıkardı.

Her kar yağışından sonra kentte olağanüstü bir durum vardır. İmamoğlu Büyükelçi’ye söz vermişti. Katıldığı yemekten haberim vardı.  Ekrem İmamoğlu gidip dozerin başında mı duracaktı? Hayır, yönetecekti orayı.

Binlerce kişi havaalanında sloganlar attılar. Binlerce kişi Türkiye’nin itibarını sorguladı. Binlerce kişi THY’nin ne kadar yetersiz olduğunu gördü. Binlerce kişi o havaalanının ne kadar kötü bir havaalanı olduğunu gördü. Karayollarına ait olan aks tıkanınca açmak için sayın Vali Ekrem İmamoğlu’na telefon edip “Burayı da açar mısın” dedi. Bunlar hiç konuşulmadı.

Ben zaten “Telefonlarımız dinleniyor” diye söylüyordum ama izlendiğimizi de düşünemiyordum. Bu kadar da olmaz diye. Mobese de gösterdi ki izleniyoruz diye. Bu da devletin parti devleti olduğunu gösteriyor. Halkın devleti olmaktan, liyakatli ve adaletli bir devletten olmaktan çıkmış, bir kişinin ve ailesinin şahsi egolarına teslim olmuş bir devlet yapısına dönüşmüş olduğunu görüyoruz. Bunun için bürokratlara çağrı yaptım. Bu suçun üstüne giden yok. Hakimler savcılar kurulunu Saray teslim almış durumda. Bürokrasiye yaptığım çağrı sonrası belgeler, raporlar yağıyor. Ulaştırma Bakanı TV’ye çıkıp açıklama yaptıktan 15 dk sonra bürokratlar gerçek bilgileri bize ulaştırdılar. Çünkü bu ülkede hala dürüst ve ahlaklı çalışan bürokratlar var.

Cumhurbaşkanı adayı mı?

Cumhurbaşkanı uzlaşmayı sağlar, demokrasinin erdemlerini anlatan erdemli konuşmalar yapar, devletin adaletli yönetilmesini sağlar. Cumhurbaşkanının kişisel egolardan arınması lazım, gücün esiri olmaması lazım.

Adalet Bakanı’nın değişimi

“Erdoğan çok iyi bir adam, mükemmel biri ama etrafı kötü” ne derlerse desinler bütün bunların sorumlusu Erdoğan. Devlet ona teslim edilmiş vaziyette. Adalet Bakanları çok fazla konuşmaz. Yeri zamanı geldiğinde haksızlıklara karşı bu doğru değil diye söylerdi. Adalet reformu nasıl olacak diye açıkladılar ve bunların hepsi de doğruydu. Ama bunların hiç biri hayata geçirilmedi. Adalet Bakanı’nın gidişten rahatsız olup çekildiği söylendi.

Millet İttifakı seçimleri kazanırsa…

Devr-i Sabık diye bir ifadeyi doğru bulmuyorum. Devletin adaletle yönetilmesi gerekiyor. İktidar olduğunuz için intikam duygusuyla yola çıkarsanız bunlardan bir farkınız kalmaz. Varsa bir yolsuzluk elbette saptayacaksınız. Belgelerini dökümanlarını koyarsınız, bağımsız yargıya gönderirsiniz. Bir intikam duygusundan yola çıkarak hırsla kinle öfkeyle yola çıkarsanız önce kendiniz kaybedersiniz.

‘Erdoğan karşıma çıksa reyting yüksek olur’

(Erdoğan) O bana istediği soruyu sorsun. Ben ona 5-6 soru soracam. Yeter ki karşıma çıkma cesareti göstersin ama gösteremez. Arzu ederse soruları önceden de verebilirim. İsterse cevaplarını prompterle hazırlasın.

Liderler ne zaman bir araya gelecek?

Millet İttifakı kendi içinde tutarlılığı olan görüş birliği sağlamış bir ittifak. Çok yakında altı lider bir araya geleceğiz.

HDP’nin Millet İttifakı’nda olma talebi yok. Bu sürecin böyle olması lazım.

Parlamenter sistem açıklaması

Devlette denetlenmeyen hiç bir kurum yoktur. Her kurum mutlaka denetlenir. Çağdaş demorkrasilerde bu böyledir. Şu anda denetim dediğimiz mekanizme yok. Sayın Erdoğan dedi ki “Biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne uymayacağız” Anayasayı çiğniyorsunuz.

Erdoğan bütün dünyaya, “Bizim ülkemizde anayasa var ama benim kararımdan sonra” demek istiyor.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem metni

Güçlendirilmiş parlamenter sistem metninde Cumhurbaşkanı’nın görevleri de var. Henüz ortada ittifak oluşturacak bir süreç de yok. Seçim kararı alındıktan sonra ortaya çıkacak bir tablo. Bütün bu çalışmalardan sonra Millet İttifakına evrilebilir.

Korunma

Bana ihbar gelmiyor. Zaten bana gelmez. Ama ben koruma var, görevli polis arkadaşlar var. Bunlar ellerinden gelen çabayı gösteriyor. Büyük ihtimalle ihbar gelirse polis arkadaşlara duyuruluyordu. Korunma derseniz iyi korunduğumu düşünüyorum.

Enflasyon rakamları

Zaten Hazine ve Maliye Bakanı zaten yüzde 50’nin altında olacağını söyledi. TÜİK de ‘Enflasyon yüzde 50 olmasın, altında olsun’ diye bir açıklama yaptı.

Rakamı küçük gösteriyorlar ama olağanüstü bir problem başladı. Önceden gıdada görüyorlardı, şimdi ev oturup doğal gaz elektrik parası öderken zammı görüyorlar. Kaç kişinin elektriğinin doğal gazının ve elektriklerinin kesildiğini açıklamalarını isterim.

Bu tablo Türkiye’nin kaldırabileceği bir tablo değil. Geçmişte bol miktarda borç aldılar, özelleştirme yaptılar, satacak fabrika kalmadı kimse de para vermiyor.

Faiz açıklaması ve yeni mevduat sistemi

(Kur korumalı TL vadeli mevduat hesabı) Özel bankaya ben para vereceğim diyebilir misin’ diyemezsin.

Dolar yükselmesin diye iki model denediler. Türk lirasını eriteceğiz, ihracat patlayacak. Cari açık azalacak. Cari açık patladı.

Merkez Bankası’nın politika faizini düşürdüler. Hangi faiz düştü. Kredi faizi mi, ticari kredi mi? Hiç biri düşmedi. “Politika faizi inince bütün faizler inecek, enflasyon düşecek” dediler. Hem faizler yükseldi hem enflasyon yükseldi.

Dış politika eleştirisi

Libya ile ilişkiler yanlış kuruldu. Taraf olduk, iki tarafı barıştırmalıydık. Suriye ile barışacağız. Suriye ile bütün sorunları çözeceğiz. Suriyeliler ülkelerine dönecek.

Erdoğan’ın Kaftancıoğlu’na açtığı tazminat davası reddedildi

Rusya 33 askerimizi şehit etti. Hesap sormak yerine hesap vermeye gidildi.

Türkiye’yi kimse ciddiye almıyor artık. Erdoğan’ı kimse ciddiye almıyor artık. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidarın muhalefeti olmaz dış politikada. Senin Suriye’de ne işin vardı? Egemen güçlerin talimatıyla oraya girdiniz. 3 milyon 600 bin Suriyeli bizde şimdi. “Biz verdiğimiz sözü tutamadık, çekiliyoruz buradan” demeleri gerekiyordu. “Biz hala burada kalacağız” diyorlar.

Toplum büyük bedeller ödedikten sonra farkında oluyorsunuz. Tarihin derinliklerini bilmiyorsunuz. Olayları kavrayamıyorsunuz. Bilgiden yoksunsunuz. Şunu bir deneyeyim diyorsunuz duvara çarpıp dönüyorsunuz. Bundan Türkiye’nin çıkması lazım.

Ukrayna-Rusya meselesinde Türkiye tarafsız bulunmalı, tarafları sağduyuya davet etmeli. Onlar isterse arabulucu olursunuz. Biz arabulucu olalım dediğinde Rusya’da televizyonlar dalga geçiyorsa bu iş olmaz. Bugüne kadar hangi işi çözdün ki bu kadar temel bir sorunu çözeceksin.

Biz zaten her halükarda NATO üyesiyiz. Coğrafi konum itibarıyla önemli bir parçasıyız.

Yunanistan sorunu: Beylik laflarla bu iş olmaz

Yunanistan’la oturup konuşmamız lazım. Türkiye yüzde 100 kazanır, hiç bir tereddütüm yok. Yunan adalarının mülkiyetinin yine uluslararası hukuk çerçevesinde konuşulması lazım. 21. yüzyıldayız. Uluslararası hukuk sadece bizi değil İngiltere’yi de etkileyecektir. Peki ne olacak? Bizimle ilgili karar verirken bütün bunları düşüneceklerdir. Hukuktan korkmamamız gerekiyor. Beylik laflarla bu iş olmaz.

Erken seçim olur mu?

Ben sonbaharda seçim olacağını düşünüyorum. Kara kıştan çıkarken bir seçimi tercih etmez Erdoğan. Tercih kendisine ait sonuçta bu sandık gelecek milletin önüne. Vatandaşa duyurum; sağduyulu olun, sakağa çıkmak için tahrik edeceklerdir.

Başkaları aday olmak istiyorsa buyursun gelsin. Millet herkese boyunun ölçüsünü versin. Bu tartışmalar artık geride kalmalı. Bir karabasandan Türkiye’nin kurtulması lazım. Bütün alanlar tahrip edildi. Duygular, adalet kurumu tahrip edildi.

(Kaynak: TV100)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’ın ‘Avrupa Konseyi’ Sözlerine Tepki

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizim mahkemelerimizi tanımayanları biz tanımayız” açıklamasına ilişkin olarak, “Erdoğan’ın açıklaması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne darbe vuran bir açıklamadır” yorumunu yaptı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Bu açıklama şunu gösteriyor, bizim ülkemizde anayasa, hukuk yok; uluslararası sözleşmeleri tanımayız. Arzu ettiğimiz mahkemeden arzu ettiğimiz kararı çıkarırız anlamına geliyor.

Eğer siz bir anayasa yapmışsanız, anayasada düzenlemeler varsa, o yasaya göre AİHM kararlarına uyacaksanız. ‘Biz bunlara uymayacağız’ demeniz, ‘Bizim ülkemizde otoriter yönetim var, ben ülkemi istediğim gibi yönetirim, siz ne derseniz deyin’ anlamı çıkar. Bu Türkiye’nin itibarına vurulmuş ciddi bir darbedir, bunu kimsenin unutmaması lazım. Söyleyen kişinin de unutmaması lazım. Bu ülkede demokrasinin olmadığını biz biliyoruz. Ama demokrasinin olmadığını Erdoğan bütün dünyaya ilan etti.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde düzenlenen programın ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.

Soru; Malum gündem ekonomi üzerine kurulu. TÜİK de enflasyon oranını açıkladı ve yüzde 48.69’a yükseldi. Şimdi hem bu artan enflasyon oranlarını değerlendirmenizi rica edeceğim, hem de acaba bu TÜİK Başkanının değişiminin etkili olup olmadığı yönünde ne düşünüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu; TÜİK Başkanının değişimiyle ne kadar ilgisi var onu bilmiyorum. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, açıklanan rakam düşük bir rakam. Zaten ENAG’ın açıkladığı rakam bunun çok daha üstünde. Zaten yani pazara gidince, alışverişe gidince hatta alışveriş merkezlerine gidince fiyatları zaten görüyorsunuz. Elektrik faturaları da bunun en açık kanıtıdır. Yüzde 127 elektriğe zam gelmiş ama enflasyon oranına bakıyorsunuz yüzde 49-48 ya da 50 civarında. Gerçeği yansıtmıyor. Gerçek mutfakta.

Soru; Şimdi siz 50’yi yansıtmıyor dediniz ya ek yapmak istiyorum. Hazine Bakanı Nebati de enflasyon Nisan ayında yüzde 50’nin altında tepe yapacak, enflasyonda yüzde 50 seviyelerini göreceğimizi düşünmüyorum umarım yanılmam dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu; Yanılmamış doğru, TÜİK onun istediği şekilde yanıt vermiş, 50’nin biraz altında göstermiş Nebati Bey üzülmesin diye.

Soru; Osman Kavala’yla ilgili alınan kararla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa Konseyinin kararlarını tanımıyoruz dedi. Bununla ilgili neler söylersiniz?

Soru; Efendim ek yapmak istiyorum. Cumhurbaşkanı Ukrayna’ya gidişte konuştu. Bizim kararlarımızı tanımayanın kararlarını biz de tanımayız dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu; Şimdi bakın arkadaşlar, bu açıklama Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarına darbe vuran bir açıklamadır. Bu açıklama şunu gösteriyor: Bizim ülkemizde anayasa yok, bizim ülkemizde hukuk yok, bizim ülkemizde yasalar yok, biz uluslararası sözleşmeleri tanımayız, biz sadece kendi ülkemizde ülkemizi dilediğimiz gibi yönetir ve arzu ettiğimiz mahkemeden arzu ettiğimiz kararı çıkartırız anlamına geliyor. Eğer siz bir anayasa yapmışsanız, anayasada düzenlemeler varsa o anayasaya göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyacaksanız ve sizin bunu zorunlu olarak bütün yargının uygulaması gerekiyor demeniz gerekirken hayır biz bunlara uymayacağız demeniz bizim ülkemizde otoriter yönetim var, ben ülkemi istediğim gibi yönetirim siz ne derseniz deyin anlamı çıkar. Bu Türkiye’nin itibarına, bizim bugüne kadar süren demokrasi mücadelemize vurulmuş ciddi bir darbedir. Bunu kimsenin unutmaması lazım. Söyleyen kişinin de unutmaması lazım. Bu ülkede demokrasinin olmadığını biz biliyoruz ama demokrasinin olmadığını Erdoğan bütün dünyaya ilan etti. Bu da bizim açımızdan son derece kritik bir süreç.

Soru; Efendim şimdi Trabzon’da biliyorsunuz maalesef kameralara bir çocuğun seslenişi yansımıştı…

Kemal Kılıçdaroğlu; Şöyle ifade edeyim, o sevgili evladımızı çok seviyorum, gözlerinden öpüyorum, hiç kimse merak etmesin.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, ‘Helalleşme’ye Diyarbakır’dan Mı Başlayacak?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 27 Ocak’ta gerçekleştirmeyi planladığı, ancak kötü hava koşulları nedeniyle ileri bir tarihe ertelenen Diyarbakır ziyaretini Mart ayı başında gerçekleştirmesi planlanıyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Bir süre önce devletin uygulamaları nedeniyle haksızlığa uğramış kesimlerle “helalleşeceklerini” açıklayan CHP Lideri’nin Diyarbakır ziyaretinde bu konuda somut bir adım atacağı belirtiliyor.

CHP Lideri, 24 Ocak’ta DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ı ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, 27 Ocak’ta Diyarbakır’a bir ziyaret gerçekleştireceğini belirterek, “Bu ülkede demokrasi olacaksa, bu ülkede herkes kimliğinden ötürü ötekileştirilmeyecekse, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır’dan geçer” ifadelerini kullanmıştı.

CHP Lideri’nin bu sözlerine AKP ve MHP sözcülerinin yanısıra, ittifak ortağı İYİ Parti’den de sert tepki gelmişti.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Yavuz Ağıralioğlu, sosyal medya hesabından şu sözlerle tepki göstermişti:

“Demokrasi ülkeye Diyarbakır’dan gelecektir diyenlerin ve bize çözüm sürecini, devamında da 1212 şehidimiz ile acıyı yaşatanların yaptıkları ortadadır! Diyarbakır dâhil memleketimizin 81 iline, 84 milyonun tamamına ve bütün ülkeye ne fayda ve hayır gelecekse yolu TBMM’den geçer. TBMM’den geçmeyen ve her ferdini ayırmadan kucaklayamayan vizyonsuzluğun, memleketi 20 senede nereye getirdiği aşikârken Sayın Erdoğan gibi Diyarbakır vurgusu ile siyasi alan açmaya kalkmak, hatada ve aynı macerada ısrar etmektir. Demokrasi ve hukukun yegâne adresi Ankara’dır!”

Kılıçdaroğlu, daha sonra kötü hava koşulları nedeniyle Diyarbakır ziyaretini ertelediğini açıkladı, ancak bu sözleriyle ilgili tartışma, siyaset gündeminden düşmedi.

CHP: Çözüm yeri Meclis

CHP Lideri’ne yönelik Ağıralioğlu’nun bu çıkışı, ittifak ortakları arasında “yeni bir kriz mi?” sorusuna da yol açtı. İYİ Parti kurmayları, iki partinin ittifak ortağı olmakla birlikte, farklı duyarlılıkları olan iki ayrı parti olduğunu belirterek, Ağıralioğlu’nun da bu çerçevede kişisel olarak tepki gösterdiğini, ancak bu durumun ittifakta bir kriz anlamına gelmeyeceğini savunuyorlar.

Benzer şekilde CHP’de de Ağıralioğlu’nun çıkışı kişisel olarak yorumlanıyor ve aslında Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin de yanlış yorumlandığı ifade ediliyor. Tepkinin, geçmişte eski Başbakan Mesut Yılmaz’ın “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözleri ile özdeşleştirilmesinden kaynaklandığına dikkat çeken bir CHP yöneticisine göre Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında böyle bir vurgu yok:

“Diyarbakır’a gidecek olduğu için böyle bir ifadeyi kullandı. Üzerinde çalışılmış bir açıklama değil. Rize’ye gitseydi belki oraya özgü bir sorun için de benzer şeyleri söyleyecekti. Sadece Diyarbakır değil, Türkiye’nin herhangi bir yerinde kan kaybı varsa, demokrasi varsa, oraya yatırımlar gitmiyorsa, bunu dile getirir Genel Başkan. Biz 2012’den bu yana Kürt sorununun çözüm yeri Meclistir diyoruz. Genel Başkan bunu ta o zaman net olarak ifade etti, bir komisyon kurun biz destekleriz dedik. Erdoğan’ı o dönem ziyaret ettik. Kılıçdaroğlu, ‘Benim genel başkanlığıma da mal olacaksa olsun, yeter ki sorunu çözün’ dedi. Genel Başkan’ın bu konudaki samimiyeti o günden bu yana değişmedi, aynı noktadayız. Bu işin çözüm yerinin Meclis olduğunu her keresinde söylüyoruz.”

‘Oy oranımız yüzde 18’lere yükseldi’

Kılıçdaroğlu’nun ertelediği ziyareti Mart ayı başında gerçekleştirmesi planlanıyor. Parti yönetimi Diyarbakır ziyaretine özel önem veriyor. Bölgede oyunu artırmak için bir süredir özel çalışma yürüten ve bu çerçevede “Doğu Masası” kuran CHP yönetimine göre bunun “olumlu sonuçları da alınmaya başlandı.”

CHP kurmayları, son seçimlerde yüzde 2’lerde olan bölgedeki oy oranının yüzde 18’lere tırmandığını belirtirken, başta Diyarbakır ve Şanlıurfa olmak üzere bölgedeki bazı büyük aşiretlerden CHP’ye yöneliş olduğunu ifade ediyorlar. Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretinde de CHP’ye katılımlar olacağı belirtiliyor.

İlk helalleşme adımı ‘işkence mağdurlarıyla’

Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyaretinde bir miting planlanmıyor. CHP Lideri, daha önce de yaptığı gibi sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, esnaf, sanayici gibi toplumun farklı kesimleri ile toplantılar yaparak, daha çok onların talep ve önerilerini dinleyecek.

Kulislere yansıyan bilgilere göre Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır gezisindeki en önemli mesajını ise “helalleşme” çağrısı oluşturacak.

Bir süre önce devletin uygulamaları nedeniyle haksızlığa uğramış, mağdur edilmiş kesimlerle “helalleşeceklerini” açıklayan CHP Lideri’nin Diyarbakır’da bu konuda somut bir adım atacağı ifade ediliyor. CHP yönetimi şimdilik bu adımı “sır gibi” saklıyor.

Kulislerde ise Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” çağrısının 12 Eylül askeri darbesi sonrasında işkencelerle anılan ağır işkencelerin yaşandığı “Diyarbakır Cezaevi’nde işkence görenlere” yönelik olacağı konuşuluyor. CHP Liderinin yapacağı ziyaretlerde ayrıca, ekonomi, demokrasi ve özgürlüklere ilişkin de mesajlar vereceği ifade ediliyor.

Paylaşın

Sağlık Çalışanlarının Sorunları TBMM’ye Taşındı

Sağlık çalışanlarının sorunlarını Meclis gündemine taşıyan CHP’li Yüceer, “Şiddet failleri cezasızlıktan cesaret almaktadır. 2020 yılında 11 bin 942 beyaz kod (Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkta şiddet birimi) verildi. Beyaz kodun 2 bin 4’ü fiziksel ve sözel, 234’ü fiziksel, 9 bin 704’ü de sözel şiddet için verildi” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, sağlık emekçilerinin sorunlarını Meclis gündemine taşıdı. Türkiye’de sağlık çalışanlarının emeklerinin karşılığını alamadığını belirten Dr. Yüceer, şöyle dedi:

“Son 18 ayda 8 binin üzerinde hekim istifa etti. Son 10 yılda ise yaklaşık 5 bin genç doktorumuz yurtdışına gitti. Hekimlerimizin yüzde 45’i aylık gelirinin yetmediğini belirtiyor. Her gün sağlık çalışanlarına yönelik bir şiddet haberi görüyoruz. Sağlık çalışanlarımızın yaşamı ve halk sağlığı için sağlık emekçilerinin sorunları bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır.”

TBMM’de 2020 yılında kabul edilen yasanın da sağlıkta şiddeti önlemeye yetmediğini vurgulayan Dr. Yüceer, önergesinde şunları kaydetti:

“Hemen her gün aciller, poliklinikler, aile sağlığı merkezlerinde hasta ve yakınları tarafından sağlık çalışanlarına yönelik şiddet uygulanmaktadır. Şiddet failleri cezasızlıktan cesaret almaktadır. 2020 yılında 11 bin 942 beyaz kod (Sağlık Bakanlığı’nın sağlıkta şiddet birimi) verildi. Beyaz kodun 2 bin 4’ü fiziksel ve sözel, 234’ü fiziksel, 9 bin 704’ü de sözel şiddet için verildi.

5 bin doktor yurtdışına gitti

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) verilerine göre 18 ayda 8 binin üzerinde hekim istifa etmiştir. Yurtdışında çalışmak için TTB’den talep edilen iyi hal belgesi bine ulaşmıştır.

Yurtdışına gidebilmek için iyi hal belgesi talebinde bulunanların çoğunluğunun 26 ile 35 yaş aralığı içinde olduğu ifade edilmektedir. 2012 yılında verilen iyi hal belgesi 59 iken bu sayı 2019’da 1.047’ye, 2020’de 931’e, 21 Aralık 2021 itibarıyla ise 1.361’e ulaşmıştır. Kısacası yurtdışına başvurular on yıl içinde yaklaşık 24 kat artmıştır. Son 10 yılda toplam yaklaşık 5 bin genç doktorumuz yurt dışına gitmiştir.

Sağlık alanındaki sorunlar sağlık çalışanlarının yaşamlarını zora sokarken diğer taraftan sağlık hizmetinin sunumunu da olumsuz etkileyecek şekilde artmaktadır. Bu çerçevede, sağlık çalışanlarının sorunlarının tespit edilerek çözüme kavuşturulması, sağlık hizmeti sunumunun sorunsuz gerçekleştirilebilmesi amacıyla bir Meclis bünyesinde bir araştırma komisyonu kurulması gerekmektedir.”

Paylaşın

Muhalefet ‘Yeni Yol Haritası’ İçin Masaya Oturacak

Olağanüstü bir gelişme veya aksaklık olmazsa CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’nin bu ay içinde parlamenter sistem çalışmasını kamuoyuna açıklamaları bekleniyor. Ardından altı partinin lideri “yeni yol haritası” için masaya oturacak.

Seçim öncesi ve sonrasına ilişkin işbirliği alanlarını genişletme hesabı yapan 6 siyasi parti arasındaki görüşme trafiğinin önümüzdeki günlerde de devam etmesi planlanırken; CHP Yerel Yönetim Yasası taslağı konusunda da ortak çalışma yapılması için öneri götürmeye hazırlanıyor.

CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti temsilcilerinden oluşan komisyon, yılbaşı öncesinde parlamenter sistem çalışmasını tamamladı ve liderlere de sunuldu.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Ortak belirlenecek takvim çerçevesinde bu çalışmanın 6 partinin genel başkanları tarafından kamuoyuna açıklanması planlanıyor. Çalışmanın ocak ayı içinde kamuoyuna açıklanması bekleniyordu. Ancak, önce Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, daha sonra İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in covid-19’a yakalanması, programın da aksamasına neden oldu.

Kulislere yansıyan bilgilere göre, olağanüstü bir gelişme veya aksaklık olmazsa bu ay içinde 6 liderin bir araya gelerek, parlamenter sistem çalışmasını kamuoyuna açıklamaları bekleniyor. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun önerisi kabul görürse, liderler “alfabetik sıraya” göre söz alarak, parlamenter sistem önerisi konusundaki görüşlerini açıklayacak.

Yeni yol haritası için masaya oturulacak

6 muhalefet partisi arasında güçlendirilmiş parlamenter sistem konusunda “tam mutabakat” olduğu belirtilirken, kulislerde, “Aslında bu işin en kolay kısmıydı, asıl zorlayıcı konular, parlamenter sistem çalışmasının açıklanmasından sonra gündeme gelecek” yorumu yapılıyor.

Muhalefetin önünde bundan sonraki süreçte seçim ittifakının nasıl şekilleneceği, seçim sonrasında “başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçiş süreci” planlaması, yeni işbirliği alanlarının ne olacağı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı gibi önemli konular bulunuyor.

Bu çerçevede, bir anlamda “iktidara hazırlık” için yol haritası belirleyeceğine dikkat çekilerek, parlamenter sistem çalışmasının açıklanmasının ardından yeniden masaya oturulacağı ve hangi alanlarda nasıl çalışma yürütüleceğinin netleştirileceğine dikkat çekiliyor.

‘Millet ittifakının marka değeri var’

Muhalefet partileri arasında önümüzdeki süreçteki en önemli gündem maddelerinden birisi de muhalefet ittifakının nasıl şekilleneceği oluşturacak. Son iki seçime “Millet İttifakı” adı altında giren CHP ve İYİ Parti; Saadet ve Demokrat Parti’nin yanısıra, seçimlerden sonra kurulan DEVA ve Gelecek Partisi ile ittifakı genişletme hesabı yapıyor.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise , Millet İttifakı’nın “genişlemesi” yerine “yeni bir ittifak” kurulmasını öneriyor. Ancak gerek CHP, gerekse İYİ Parti’de “yeni isimle yeni bir ittifak” önerisine sıcak bakılmıyor.

2018 seçimlerinde Saadet ve Demokrat Parti’nin de içinde yer aldığı Millet İttifakı’nın 2019 yerel seçimlerinde, başta 3 metropol kent olmak üzere bir çok büyükşehir belediyesini iktidar partisinden alması ile önemli bir başarı sağladığına dikkat çekiliyor ve bu nedenle “Millet ittifakının bir marka değeri olduğu” bu nedenle isim değişikliğine gidilmesinin doğru olmayacağı ifade ediliyor.

Yerel yönetimler için ortak çalışma önerisi

CHP, muhalefet partileri arasında parlamenter sistem çalışmasına katılan 5 muhalefet partisi ile işbirliğini, farklı alanlarda genişletmeyi istiyor.

Daha önce ortak “ekonomi masası” önerisini gündeme getiren CHP, yerel yönetimler konusunda ortak çalışma yapılması için harekete geçmeye hazırlanıyor. CHP’nin yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, bu konuda ilk olarak geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Metin Ergun ile bir ön görüşme gerçekleştirdi. İki ismin önümüzdeki günlerde çalışmanın çerçevesini görüşmek üzere bir araya gelmesi ve diğer 4 partiye de yeni bir yerel yönetimler yasası taslağı üzerinde ortak çalışma yapılması önerisi götürmesi planlanıyor.

Paylaşın

Muhalefet Yerel Yönetimler İçin De Ortak Çalışacak

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, güçlendirilmiş parlamenter sistem için ortaya koyduğu çalışmanın bir benzerinin önümüzdeki dönemde yerel yönetimler için de yapmayı planlanıyor.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem için altı muhalefet partisinin ekim ayı başında başlattığı çalışma aralık ayının ortasında tamamlanmıştı. Ortaya konulan çalışmayı parti genel başkanlarının bir araya gelerek bu ay içinde kamuoyuyla paylaşması bekleniyor.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisinden temsilcilerin oluşturduğu komisyon yasama, yürütme, yargı, kamu yönetimi ve demokratik sistemin temel esasları ana başlıklarında parlamenter sistemin nasıl şekilleneceğini belirlemişti.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; bu çalışmanın bir benzerinin şimdi yerel yönetimler için yapılması planlanıyor. Partiler arasında bu çalışma için görüş alışverişinin başladığı, ancak gerek TBMM’nin yaptığı bir haftalık tatil gerekse Covid vakalarının artması nedeniyle çalışmalara başlanamadığı belirtiliyor.

Kılıçdaroğlu Şubat ayına işaret etmişti  

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programında altı partinin liderinin ortak kararıyla güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarında bir metnin ortaya çıktığını belirterek, “Her bir genel başkan bu çalışmaları gördü ve anlaşma sağlandı. Altı lider güçlendirilmiş parlamenter sistemin açıklamasını yapacak” diyerek, Şubat ayını işaret etmişti.

Bir yetkili, güçlendirilmiş parlamenter sistem için yapılan bu çalışmanın başarılı geçtiğini belirterek, bunu şimdi yerel yönetimler için yapmak istediklerini belirtti. Aynı yetkili, iktidarın muhalefetin elindeki yerel yönetimler üzerindeki baskısını artırdığını hatırlatarak, bunun için altı partinin ortak bir çalışma yürütebileceğini kaydetti.

CHP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un bu amaçla İYİ Parti ile bir ön görüşme yaptığı ve önümüzdeki günlerde diğer partilerle de temasa geçileceği ifade ediliyor.

Yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi bazı büyükşehir belediyelerinin el değiştirmesinin ardından muhalefet iktidarı yerel yönetimlerin proje ve icraatlarını engellemeye çalışmakla suçlamıştı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Yolsuzluk Deyince Akla Erdoğan Geliyor

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, açıkladığı yolsuzluk dosyası sonrası kendine dava açan Cumhurbaşkanı’na sert sözlerle yanıt vererek, “Erdoğan, dur bakalım; sana daha çok sürprizlerimiz olacak… Senin imzan olacak belgeleri de açıklayacağız; hiç meraklanma. Bütün ayrıntıları arkadaşlarımız açıklayacak. Yolsuzluk deyince akla Erdoğan geliyor başka kimse değil.” dedi.

Haber Merkezi / CHP olarak toplumun en yoksul kesimlerine son 5-6 yılda ilgi gösterdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, “Onlarla birlikte aynı sofraya oturduk. Onlarla beraber hem kendi hem Türkiye’nin sorunlarını görüşme imkanımız oldu. Her soruna çözüm üretme gayretindeyiz. Bu bağlamda taşeron işçiler bizim attığımız en önemli adımlardan birisiydi. Onları örgütledik, dernek kurmalarını sağladık. Kadro taleplerini dillendirdik ve iktidar kadro vermek zorunda kaldı” dedi.

Kılıçdaroğlu, hastane bilgi yönetim sistemlerinde çalışanların Millet İttifakı döneminde kadro göreceklerini belirterek, “Bunların sayıları 2200 kadar. Hastanelerin beynini oluşturuyorlar. Onların da kadrolu çalışması lazım. Bu arkadaşlarıma sesleniyorum, az kaldı. Az kaldı, göreceksiniz, Millet İttifakı’nın iktidarında sizin kadrolarınız en kısa sürede verilecek, çalıştığınız hastanede çalışmaya devam edeceksiniz. Buradan söylüyoruz, yapıyorsanız yapın yoksa biz gelip yapacağız” diye konuştu.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından öne çıkan satır başları şöyle;

“Zor günler yaşıyoruz, hep beraber. Ama bunları hep beraber aşacağız. Aşmanın yolu, birlik olmaktır, beraber olmaktır, adalette buluşmaktır, sevgide buluşmaktır, kucaklaşmada buluşmaktır, kimseyi ötekileştirmemektir ve herkesin huzur içinde yaşadığı bir Türkiye’yi inşa etmektir. Bunu yapacağız inşallah

CHP olarak son 5-6 yılda, toplumun en yoksul kesimlerine ilgi gösterdik. Onlarla birlikte aynı sofraya oturduk. Onlarla beraber hem kendi hem Türkiye’nin sorunlarını görüşme imkanımız oldu. Her soruna çözüm üretme gayretindeyiz. Bu bağlamda taşeron işçiler bizim attığımız en önemli adımlardan birisiydi. Onları örgütledik, dernek kurmalarını sağladık. Kadro taleplerini dillendirdik ve iktidar kadro vermek zorunda kaldı.

Hastane bilgi yönetim sistemlerinde çalışan var, bunların sayıları 2 bin 200 kadar. Hastanelerin beynini oluşturuyorlar. Onların da kadrolu çalışması lazım.

Bu arkadaşlarıma sesleniyorum, az kaldı. Az kaldı, göreceksiniz, Millet ittifakı’nın iktidarında sizin kadrolarınız en kısa sürede verilecek, çalıştığınız hastanede çalışmaya devam edeceksiniz. Buradan söylüyoruz, yapıyorsanız yapın yoksa biz gelip yapacağız.

Terörle mücadele edip vücudunda kurşun taşıyanlara gazilik ünvanı vermediler. Bu arkadaşlarımız bize geldiler. Toplam 20 bin asker ve polis gazilik ünvanı bekliyor. 15 Temmuz’da tırnağı yaralananlara bu hakkı verdiler ama bize vermediler dediler. Bizi gazi saysınlar ölürsek bayrağımızla bizi defnetsinler dediler. Kanun teklifleri verdik. Buradan sesleniyorum, ya gazileri kandırmayın ya direnin bu Meclis Genel Kurulu’na gelsin. MHP de kanun teklifi verdi. Saray’dan gelen kanun tekliflerine el kaldırıyorsunuz. Bu sefer de saray sizin teklifinize el kaldırsın. Hak verirse verilir; verilmezse Millet ittifakında bu hakkı size teslim edeceğiz.

Geçen günlerde bir mektup geldi. Güney Doğu’dan bir annenin mektubu: Berfin Tolunhan. Diyor ki: “Oğlum Mardin Kızıltepe’de şehit oldu. Şehit olan oğlumun 11 çocuğuna o tarihten beri ben bakıyorum. Verdikleri maaş 281 lira 3 kuruş.” Yazıktır günahtır. Bu devlet bu kadar mı fakirleşti?

AK Parti’yi zapturapt aldı. AK Parti’yi ailesine peşkeş çekti. Devleti kendi ailesinin isteklerine boyun eğecek hale getirdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş bir olay. Bir video daha yayımladım. Gelen bir yolsuzluk dosyasını gündeme getirdim. Sadece dosyayı okudum. O dosyanın altında benim imzam yoktur diye açıklama yapmaya başladılar.

Yolsuzluk iddiaları

3 Nisan 2018’de bir ihale yapılır. Firmanın özelliği, gerçek bir ihale olması, yarışmaya girmesi ve kazanması. İç finansmanı kendisi karşılayacak. Beşli çete kazanmaz. İhale iptal edilir. Yeniden ihaleye çıkılır. Bu ihale kamuya açık değildir. 21 B’ye göre, olağanüstü hallerde yapılan bir olay. Ortada deprem, savaş, yangın yok. Adrese teslim ihaleyi vermek. Beşli çeteden birisine ikram edilir. Arada 6 milyar fark var. Zaman geçmiş biliyorum. Önemli bir ayrıntı var. Beşli çete adına yurtdışından para isterler. Kredi anlaşmasının kefili, sorumlusu hazinedir. Kamu borç yönetimi raporu var. İhalenin adı, borç miktarı var. Bugünkü fiyatlarla 18 milyar civarında.

Erdoğan diyor ki, benim imzam yok; sen ihale komisyonunda değil, talimat makamındasın… Sayıştay’ın da raporları var. Tarihin yanında ‘Cumhurbaşkanlığı oluru’ ibaresi var. Dosya kalın bir dosya. Onların hepsini açıklayacağız.

Kazanan var. İhaleyi neden vermiyorsun? Görmediğim belgeyi konuşmam. Erdoğan, dur bakalım; sana daha çok sürprizlerimiz olacak… Senin imzan olacak belgeleri de açıklayacağız; hiç meraklanma. Bütün ayrıntıları arkadaşlarımız açıklayacak.

“Yolsuzluk deyince akla Erdoğan geliyor”

Yolsuzluk deyince akla Erdoğan geliyor başka kimse değil. Sayın Başarır suç duyurusunda bulundu. Doğalgaz depolarında düşüş var. EPİYAŞ internet sitelerindeki bütün yazılanları kaldırdı millet öğrenmesin diye. Sanayici ilk kez bu kadar büyük bir kesintiyle karşı karşıyayız’ diyor.

Bunlar giderler beşli çete adına yurtdışından para isterler ve Hazine adına para istenir. Kağıda bakın borçlu olarak Hazine görünür. Erdoğan ilahe komisyonunda değil talimat veren makamdadır. Gerekli onayı resmi olarak veren Erdoğan’dır. Hazine’yi yükün altına sokuyorsun, beşli çeteye veriyorsun, hakkıyla kazananın da elinden alıyorsun.

Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra gerçekten de mutfakta, sanayide yangın var. Doğalgaz kesintileri başladı. Bu kadar yaygın bir olayla hiç karşılaşmamıştık. Ağustos ayından beri kış geliyor doğalgaz kesilebilir diye iktidarı uyarıyorduk. Yönetme becerileri, yönetme akılları yok.

3 günlük elektrik kesintisi 5 milyar dolar civarında yaşanan kayıp yaşattı. Çağrı yapıyoruz. TOBB rakamları almalı ve paylaşmalı doğru, ahlaklı yönetim bunu gerektirir.

Akıl verdim onlara. 4 kişilk ailenin kullandığı elektrik 230 kwtır önlemi ona göre alın dedim. Dikkate almadılar. Dolar düştü ama hiçbir şeyin fiyatı düşmedi neden? Demekki sizi kandırıyorlar. Sandıkta onlara ders vermek de siizn göreviniz. Asgari ücrete baskılarımız sonucu yükselttiler. Belediyelerimizde 4 bin 500 liradır. İnsanların para ellerine geçmeden açlık sınırının altında kaldı. Zamların getirdiği nokta budur.

İran’dan doğalgaz bir gün kesildi sorunu oraya atmaya çalıştılar. İran açıklama yaparak seni yalanladı. Azerbaycan ile görüşülmeye gidilmeli doğrudan çıkış verilmesi ve bunun artırılması lazım ve garanti verilmesi lazım.

Yönetemiyorlar çünkü istikrar yok. Erdoğan yönetemediğini görüyor. Faturayı bakanlara çıkarıyor. Talimatı sen verdin onlar uyguladı. 3 buçuk yılda birsürü bakan değişti. Merkez Bankası’nın tek işlevi kaldı o da matbaada TL basmak. Yöneticileri iyi para alıyorlar. İstenenleri yapıyorlar. Akıllarını çalıştırırlarsa görevden alınıyorlar.

TÜİK Başkanı ‘kul hakkı yemem’ dedi ve görevden alındı. Haram yemiyor, rüşvet almıyor diye görevden alındı, beraber kirleneceğiz dedi, tahammül edemedi aldı görevden

Saray ve etrafındakiler köşeyi dönenler. ‘Biz sistemi değiştirelim’ dediler. Nasıl olsa muhalefet bir araya gelemez istediğimiz gibi vurgun yaparız dediler’

Muhalefet partileri bir araya geldik ve yerel seçimleri kazandık hazmedemiyorlar o yüzden baskıyı artırıyorlar. Şimdi ‘onlar kazanır ama ülkeyi yönetemez’ diyorlar. Vallahi ve billahi kazanacağız ve bu ülkeyi namusuyla yöneteceğiz.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Maaşlı Trolleri İfşa Etti

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından “Halkımızdan vergiyle, zamlarla çalınan paraları, devasa bir trol ağını beslemek için harcıyorlar. Milletin mutfağı yangın yeri, Sarayın tek derdi illegal dinleme, mobese ile izleme, trollerle küfür kıyamet. Ahlaksızlığın sınırı yok, çocuklar bile araç…” notuyla bir video paylaştı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, paylaştığı videoda trollerin bazı bilinen isimlerini ifşa ederken trol ağıyla ilgili bilgiler sundu. Kılıçdaroğlu, trol olduğunu belirttiği ‘Nevzat Kanlı ve Trakyalı’ gibi isim ve hesapları sayarak ‘sizi biliyoruz’ ifadelerini kullandı. Bu hesapların her gün kendisine küfür ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ‘milletin parasının bu kişilere harcandığını’ söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Neden 6 milyar lira beşli çeteden birine aktarılıyor. Onlar bu parayla havuz medyası gibi kanalları finanse ediyorlar. finanse edilen diğer bir illegal ordu da işte bu troller. Sizin paranızı önce hazineye alıyorlar sonra bunları aktarıyorlar. Yetmiyor para o yüzden sizlere döndüler vergi üstüne vergi zam üstüne zam..” dedi.

“Bugün saray tarafından bana özel olarak atanan trolleri ve Türkiye genelinde kurulan devasa trol ağını anlatmak için sizleri davet ettim” diyen Kılıçdaroğlu, videosunda şunları dile getirdi;

“Sevgili halkım merhaba. Şahıs ve ailesinin trolleri geldiniz mi? Size de merhaba. Bugün Saray tarafından bana özel olarak atanan trolleri ve Türkiye genelinde kurulan devasa trol ağını anlatmak için sizleri davet ettim.

Biliyorsunuz. Bu Saray’ın şatafatını devam ettirmek için beslediği yapılar var. Milletin mutfağı faturalardan kırılırken, devasa bir trol ağı Hazine’den çalınan paralarla besleniyor. Anladınız mı şimdi. Bir imza ile neden 6 milyar TL 5’li çeteden birine aktarılıyor. Onlar bu parayla havuz medyası gibi kanalları finanse ediyorlar. Finanse edilen diğer bir illegal ordu da işte bu troller. Sizin paranızı önce Hazine’ye alıyorlar, sonra bunlara aktarıyorlar. Ama yetmiyor artık Hazine. O yüzden sizlere döndüler. Vergi üstüne vergi, zam üstüne zam. Faturayı yine size çıkarıyorlar. Çünkü yeniden ‘götürmek üzere! Hazine’ye para aktarmaları gerekiyor, ıslak imzalarla.

Bende bu trol ağının deşifre edilmesi için araştırmacılardan yardım istedim. Elimde bir rapor var. Bu rapor dünyada bir ilk. İllegal bir trol ağının nasıl çalıştığını gösteriyor. Ayrıca isim isim deşifre ediyor bu trolleri. Ama ben bana atanan trolleri tebrik ederim müthiş bir iş çıkarmışlar.

İsimleri saydı

Son 6 ayda beni etiketleyen 700 binden fazla tweet atılmış. Bunların 300 binini bu maaşlı trollere ürettirmişler. Bu sarayın her şeyi sahte her şeyi illegal. Devleti suça alet ediyorlar. Ses dinlemesi yapıyorlar, mobese ile her hareketimizi takip ediyorlar. Dijitalde de bir trol ordusu ile karalamalar yapıyorlar. Sarayın tüm meşgalesi bu. Halk ise sefalet içerisinde. Durun birincisini anlatayım: Nevzat Kanlı diğer namı son laik bükücü. Nevzat Kanlı benim dijital sapığım gibi bir şey. Ne yazsam ne tweet atsam nerede konuşmam yayınlansa bu sapığım hemen altına küfürleri döşüyor.

Çünkü söyleyeceği karşı bir fikir, görüş yok. İşi gücü deliler gibi küfretmek. Aslında bu ağlar iç içe geçmiş durumda. Nevzat Kanlı bir iç ağ, ona bağlanmış troller var. Onun sinyaliyle bu troller devreye girip onun küfürlerini paylaşıp duruyorlar. Mesela son üç-dört ay içinde Nevzat Kanlı bana yaklaşık 4 bin kez küfretmiş. Günde ortalam 40 küfür eder. Sanmayın ki Nevzat Kanlı bir robot. Sizin gibi gerçek bir kişi. Sarayın taşıyıcı trollerinden biri. Gerçi şu sıralar hesabı askıda ama biz biliyoruz onun ne yaptığını.

Bu arada Nevzat Kanlı gibi 10 civarında taşıyıcı trol daha var. Bunların altındaysa yine örgütlenmiş sinyal bekleyen başka troller de var. Sayıları 10 binleri buluyor bunların. Tıpkı bir ordu gibi. Mesela… Trakyalı diye bir diğer ‘trol başı.’ Günde beni hedef alan 30 tane tweet atıyor.

Günde 30 küfür. Bu troller vallahi de billahi de harcanıyor. Bunların yeri Guiness Rekolar Kitabı. Erdoğan, sen bunların sigortasını yapıyor musun? Bir ıslak imzana bakar. Seversin sen ıslak imzayı. Sonra, Servet K. -rakamları uzun- diye bir trol başı daha var. Bu trollün de son 3-4 ayda 3 bin 315 tweet yazmış. Evladım sen de harcanıyorsun buralarda.

Sabri Konte, Jaba Recep 8 sizleri de biliyorum. Ve tabi sizlerin lider ekibinizi de. The marjinal, medya adamı anladınız değil mi beni? Mesela bir tanesi demiş ki, Çok afedersiniz ‘Lan Kemal sen seçimi kazan ben de donla gezeceğim’. Bak ben bunu söz olarak kabul ediyorum. Evladım öyle sahte isimlerim arkasına gizlenerek kendini kurtaramazsın. Hepinizi biliyoruz.

Sevgili halkım, bunların işleyişleri çok basit. Trol başkaları ve yazılımlarıyla bir etiket açıyorlar ve sürülerine talimat veriyorlar. Saldırın diye. Hepsi fake. Etiketler, hepsi bot hesapların marifeti. Dilleri de çok tanıdık; ağbabalarının dili. Kılavuzlar camide dil kopartıyor, bunlar da dijitalde.

Sevgili troller, size bir tavsiye; verdikleri üç-beş kuruşa kanmayın. Gün gelir bunların sonuçları çok ağır olur. Sevgili baş algıcı, asıl sözüm sana. Çoluğu çocuğu bu pis işlerine bu algı işlerine niye alet ediyorsun. Teşkilatlarını küfür merkezlerine dönüştürmüşsün. Utanmıyor musun onların başını yakmaya? Otur kendin yaz tweetlerini. Ya da topla cesaretini çık karşıma. Sen zaten küfür etsen kimse şaşırmaz. Merak etme. Bugünün hashtagi de benden olsun. ‘Saray’ın trolleri ifşa oldu’. Bunun altına yazarsınız . Ya da boşverin etiket falan da yazmayın. Hadi eyvallah.”

Paylaşın

CHP’den Türk Telekom’un Kamulaştırılması Teklifi İçin Araştırma Talebi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Varlık Fonu’nun yeniden kamulaştırmayı planladığı Türk Telekom için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasını istedi. CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç tarafından hazırlanan araştırma önergesi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Önergenin gerekçesinde, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesinin 2005 yılından bu yana Hariri Ailesi’ne ait Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’de olduğu belirtildi.

Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) hazırladığı rapora dikkat çekilden gerekçede “Ojer Telekom, 2006-2015 döneminde Türk Telekom üzerinden 5.7 milyar dolar kâr elde ederek, bu geliri Türkiye’den kaçırmıştır. Yıllarca yeniden yapılandırılan borçlar, Ojer Telekom’un Türkiye’yi terk etmesiyle bankaların sırtına kalmıştır. Kamu adına Türk Telekom’un yönetimine getirilen Yiğit Bulut, Efkan Ala, İsmet Yılmaz, İbrahim Şahin, Süleyman Karaman, Fahri Kasırga, Fuat Oktay, İbrahim Eren, Habip Soluk gibi isimler, süreci izlemekle yetinmiş, denetim görevlerini yerine getirmemiştir” denildi.

CHP, gerekçede dikkat çekilen noktalar şöyle:

“Türk Telekom, 2020 faaliyet raporuna ‘Türkiye’nin fiber dönüşümüne öncülük ederek ülkenin tamamında yüksek kalitede ve hızda internet erişimi sağlamak’ hedefi koyarken, Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü’nün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı ‘…Türk Telekom’un özellikle fiber altyapıdaki dominant pozisyonu nedeniyle orada hâkim bir durum var ve bankalar 2026’da imtiyazın bir kısmı, faaliyetlerin önemli bir kısmını içeren bu imtiyaz biteceği için de kendi bakış açıları açısından bu yatırımı yapmayı mantıklı bulmadıkları için devamlı Türk Telekom sektöründe aslında o hepimizin eleştiri ya da şikâyet etmek durumunda kaldığı -internet yavaşlığı olsun, diğer konular olsun-durumu ortaya çıkıyor!’ şeklindeki açıklama; bu hedefin kağıt üzerinde kaldığının ve gerekli yatırımların yapılmadığının itirafı niteliğindedir.

Faturası halka

Türk Telekom’u devraldıktan sonra, borcu borçla döndürerek, kurumdan 5.7 milyar dolar gelir elde eden Hariri Ailesi, Aralık 2018’de yönetimden ayrılırken, Türk Telekom’daki yüzde 55 hissesi de ödenmeyen milyarlarca dolarlık kredilerin karşılığı olarak bankalara geçmiştir. Bankalar asıl faaliyet alanları olmamasına karşın Türk Telekom’a özel uygulama ile şirket kurarak, AKP iktidarıyla birlikte 3 yıldır Türk Telekom’u işletmektedir. Bugün Varlık Fonu’nun Türk Telekom’u yeniden kamulaştırmak için harekete geçmiştir ve kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Varlık Fonu, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesini alabilmek için bu hisselere sahip bankalarla kredi pazarlığı yapmaktadır. Bu da Türk Telekom özelleştirmesinden sonra kamulaştırılmasının da millete bir fatura çıkaracağının işaretidir. Millete bir fatura yüklenecekse, öncelikle bu konu TBMM’de ele alınmalıdır.

17 yılı araştırın

Bu nedenlerle; Varlık Fonu tarafından yeniden kamulaştırılması planlanan Türk Telekom’un özelleştirildiği 2005 yılından bugüne kadar geçen 17 yıllık zamanda, hem iletişim altyapısı hem de mali olarak ortaya çıkan kamu zararının boyutlarının incelenmesi, yönetici olarak atanan kamu görevlilerinin sorumluluklarının ortaya konulması, yeniden kamulaştırmanın milletin sırtına yükleyeceği faturanın ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekli görülmektedir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Üçüncü İttifak Yorumu: Olabilir Tabii

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Üçüncü ittifak olabilir tabii ki. Bizim dışımızda başka bir ittifak olmasın diyemezsiniz. Bütün mesele şu, üçüncü, dördüncü ittifak olabilir. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek miyiz, getiremeyecek miyiz? Geleceğimiz yer demokrasidir. Buna da saygı duymamız gerek Başkanlık sistemlerinde kendi tercihleri nedir her ittifak belirleyecek” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, bürokraside yaşanan gelişmelere dikkat çekti ve “Haksızlıklara tahammül edemeyen, baskıyla yolsuzluk dosyasına imza atmasına istenen kişiler bu dosyalara imza atmıyorlar” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Milletvekillerimiz önümüzdeki süreçte bu belgeleri parça parça kamuoyuyla paylaşacak, Belki bazılarını TBMM Genel Kurulu’na taşıyacağız, tutanaklara da geçmeli bunlar” dedi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erdal Dinçer’in görevden alınmasını yorumlayan Kılıçdaroğlu “‘Ben kul hakkı yemem’ dedi; ‘Sayın Erdoğan’ın talimatıyla ifade ediyorum, kul hakkı yenmesine izin vermem’ deseydi görevde kalabilirdi. Kendi özgür iradesiyle kul hakkı yemeyeceğini söyleyerek sıkıntıyı dile getirdi ve ondan sonra görevine son verildi. TÜİK Başkanı’nı “Kul hakkı yemem ben” diyen noktaya kim nasıl getirdi? Asıl üzerinde durulması gereken nokta o” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifası üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Sayın Gül’ün Adalet Bakanlığı sürecine baktığımızda diğer bakanlar gibi tavrı yoktu. Daha sakin, sağduyulu, olaylara daha soğukkanlı bakan bir profil çiziyordu. İstifasının arkasında hangi gerekçelerin yattığını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz ama benim bunu dillendirmem çok doğru olmaz. Görünen tablo şu; otoriterlik eğilimleri giderek artan bir yönetim var o yönetimin, güçlendirilmesine yönelik adımlar atılabilir bu süreçte. Kimi getirirse getirsinler, en yukarıdakiler neler yaparlarsa yapsın, biz bu ülkeyi gerçekten değiştireceğiz demokratik yollarla. Halkın sağduyusuna güveniyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Medyascope yayınında Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Bizim yaptığımız çağrı tuttu. Bize yağmur gibi belge yağmaya başladı. Biz bu belgeleri tabii hemen kamuoyuyla paylaşmıyoruz.

Araştırmamız gerekiyor, ek belgeler var mı yok mu diye. Ben aslında o çağrıda bürokratların direnmelerinin devlet için ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalıştım. Bizim milletvekillerimiz önümüzdeki süreçte bu belgeleri parça parça kamuoyuyla paylaşacak. Belki bazılarını TBMM Genel Kurulu’na taşıyacağız, tutanaklara da geçmeli bunlar.

TÜİK Başkanı, ‘Ben kul hakkı yemem’ dedi. ‘Sayın Erdoğan’ın talimatıyla ifade ediyorum, kul hakkı yenmesine izin vermem’ deseydi görevde kalabilirdi. Kendi özgür iradesiyle kul hakkı yemeyeceğini söyleyerek sıkıntıyı dile getirdi ve ondan sonra görevine son verildi. TÜİK Başkanı’nı “Kul hakkı yemem ben” diyen noktaya kim nasıl getirdi? Asıl üzerinde durulması gereken nokta o.

Adım gibi eminim, TÜİK’in kapısına kilit vurulması talimatını veren Saray. TÜİK Başkanı’nın onu yapması, eminim onun vicdanında fırtınalar yaratmıştır. Kendi internet sitesinde TÜİK’in kapılarının açık olduğunun ifade edilmesine rağmen böyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık.

Enflasyon rakamlarını düşük göstermek ne demektir? Memura, emekliye, işçiye daha az aylık ödenmesi demektir. Bunun çok ağır vebali vardır aslında. İnsanları eziyorsunuz siz yanlış bilgi vererek. Umarım önümüzdeki süreç içerisinde çıkar kamuoyuna TÜİK Başkanı bir açıklama yapar. Saraydaki zat ne kadar güçlü hissederse etsin, bu toplumun bir vicdanı var.

Adalet Bakanı’nın istifası

Sayın Gül’ün Adalet Bakanlığı sürecine baktığımızda diğer bakanlar gibi tavrı yoktu. Daha sakin, sağduyulu, olaylara daha soğukkanlı bakan bir profil çiziyordu.

İstifasının arkasında hangi gerekçelerin yattığını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz ama benim bunu dillendirmem çok doğru olmaz. Görünen tablo şu; otoriterlik eğilimleri giderek artan bir yönetim var o yönetimin, güçlendirilmesine yönelik adımlar atılabilir bu süreçte. Kimi getirirse getirsinler, en yukarıdakiler neler yaparlarsa yapsın, biz bu ülkeyi gerçekten değiştireceğiz demokratik yollarla. Halkın sağduyusuna güveniyorum.

Sayın Gül keşke daha önce istifa edebilseydi. Yargıtay süreci var, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın önce Yargıtay üyeliğine, arkasından AYM üyeliğine seçilmesi hukuk tarihimizin kara bir sayfasıdır. Böyle bir sayfayı Adalet Bakanı’nın yaşamaması gerekirdi. “Ben Adalet Bakanıyım, böyle bir rezaleti ben görmek istemiyorum” diyebilmeliydi. O zaman çok daha fazla büyürdü. O zaman biz anlardık ki, Adalet Bakanı gerçekten de vicdan sahibi bir bakan, gerçekten de adaleti savunan bir bakan.

Devletin içinde ciddi bir çürüme var. Kişinin ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkması, devlet dediğimiz kurumda liyakati bitirir. Var olan devleti çürütüyorsunuz.

Muhalefet sessiz değil, toplumun her kesimiyle diyalog içindeyiz. Müthiş insan dramları var. Keşke TV’lere çıkarabilsek, kamuoyuyla paylaşabilseler sıkıntılarını. Kara kışı yaşıyoruz şimdi. Şubat ayı içinde muhalefet liderleri ortak fotoğraf vereceğiz.

‘6 partiyle iletişim kuruyoruz’

İktidara geldiğimizde ilk olarak Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız. Diğer liderle konuşuyoruz, önemli bir şey olunca telefonda konuşuyoruz. Karşılıklı güveni tesis etmiş durumdayız.

Siyaset dediğimiz şey güven zemini içinde olmalı. 6 partiyle iletişim kuruyoruz. Hiç kimsenin tahayyül edemeyeceği güzel bir uyumu sağlamış vaziyetteyiz. Önemli olan genel başkanları tavrı ve tutumlarıdır. Milletvekillerinin zaman zaman farklı görüşleri dillendirmeleri mümkün.

Diyarbakır’a gideceğim, Diyarbakırlılarla kucaklaşacağım, helalleşeceğim onlarla.

HDP üçüncü ittifak konusunda çalışma yaptı. Üçüncü ittifakı oluşturacak partilerin liderleri bir araya geldiler, ben de gazetelerden okudum.

Üçüncü ittifak olabilir tabii ki. Bizim dışımızda başka bir ittifak olmasın diyemezsiniz. Bütün mesele şu, üçüncü, dördüncü ittifak olabilir. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek miyiz, getiremeyecek miyiz? Geleceğimiz yer demokrasidir. Buna da saygı duymamız gerek Başkanlık sistemlerinde kendi tercihleri nedir her ittifak belirleyecek.

Ne yaparsa yapsın, bu ülkenin insanları Bizans oyunlarından bıktı artık. Seçimler daha önce yapıldı, gittiler kardeşi buldular, devletin televizyonuna çıkardılar, Erdoğan’a destek açıklaması yaptı, Tunceli Üniversitesi’nde bir hoca buldular, İmralı’ya gitti, basın toplantısı yaptı, saraydan telefon ettiler bütün yayın organları gitti… Ne oldu sonuçta, bu milletin bir vicdanı var ben buna kesinlikle inanıyorum.

Erdoğan, Bizans oyunlarıyla iktidarını korumak istiyor. Milletin ağzındaki lokmayı, cebindeki parayı aldınız. Milleti işsiz güçsüz bıraktınız. Millet, ‘Açım’ diye bağırıyor.

‘Toplumun barışmaya ihtiyacı var’

Ateşten gömlek giydim. Toplumun barışmaya, birlikte olmaya ihtiyacı var. Kavgadan uzak durmamız lazım. Bu insanlar niye sizinle mesafeli diye kendimize bakmamız lazım. Oturup helalleşmemiz lazım.

Başörtüsü sorunu vardı, kaynağı CHP olarak görülüyordu, insan haklarına aykırı, sanane kardeşim kadının kılık kıyafetinden… Ben genel başkan olduktan sonra YÖK Başkanı’na ‘Alın içeri öğrencileri’ dedim. Önyargılar varsa kırmak bizim görevimiz. Kucaklaşmamız lazım.

Diyarbakır hapishanelerinde anılar yayımlandı, kitaplar yazıldı, o işkenceleri görmeyecek miyiz? Roboski’de gencecik çocuklar öldürüldü, dosya kapandı, bu ailelerle bir helalleşmemiz gerekmiyor mu?

‘İmamoğlu bilinçli olarak hedefe oturtuldu’

Kusurları, kabahatleri vardı, uçaklar inemedi, binlerce yolcu bekliyordu, İngilizce slogan atmaya başlamışlardı, havaalanın bir bölümü çökmüştü, tam bir rezalet vardı. Bu rezaletin görünmemesi gerekiyordu hedef Ekrem İmamoğlu’ydu, bilinçli olarak hedefe oturtuldu. Bu toplumun vicdanı var. Ekrem Bey, daha önce randevu verilmiş bir büyükelçiyle yemek yiyecek, olabilir. Bu İBB’nin çalışmadığını göstermez, talimat vermediği anlamına gelmez. Ekrem Bey lokantada olmayıp da dozerin başında mı olacaktı, merkezi gidildi yine.

Düşünün iki bakan geliyor İstanbul Havalimanı’na inemiyorlar, Atatürk Havalimanı’na iniyorlar. İstanbul’da bu olaylar olurken vali, İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı, THY Genel Müdürü neredeydi diye soruldu mu? Bir kar yağışını gerekçe gösterip kaybedilen İstanbul’u nasıl kazanırızın arayışın içine girdiler. Telefonlarımızın dinlendiğini defalarca söyledim, meğer bir de MOBESE aracılığıyla izleniyor o çıktı ortaya.

‘İlk turda kesinlikle Millet İttifakı kazanacak’

İlk turda kesinlikle Millet İttifakı kazanacak. Tartışılan konu isim değil sistem. Devlet aklı olan bir aday belirlenecek, ittifakı bir arada tutan, ittifakın kendi içindeki dengeleri koruyan bir kişi gelecektir. Olayı sisteme indirgemek lazım. Cumhurbaşkanlığı onurlu bir görevdir, devletin sigortası olma konumunda. Siz sadece kendi ülkenizde değil,uluslararası itibarı konusunda da saygın bir kimliğe sahip olmak zorundasınız.

Paylaşın