Kılıçdaroğlu’ndan İktidara Çağrı: Seçim Sandığını Getirin

Şehit Aileleri ve Gaziler Buluşması’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, iktidara çağrıda bulunarak, “Bu ülke için bizim de bir çabamız olsun’ diyorlarsa bir an önce seçim sandığını getirsinler” dedi.

Haber Merkezi / İktidarın bir avuç kişiye çalıştığını ve Londra’daki tefecilerle kur korumalı mevduat hesabı ile kaynakların aktarıldığını diğer taraftan vatandaşı net kuyruğunda beklediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, asgari ücretin 6. ayda yeniden belirlenmesine yönelik tartışmalar hakkındaki soru üzerine de,” Orada da çok karışık şeyler söyleniyor. Güncellenmesi lazım zaten. Asgari ücret asgari ücret olmaktan çıktı. Açlık sınırının altında asgari ücret mi olur? Bari açlık sınır ücreti desinler, onun bile altına düştü. Hemen güncellenmesi lazım. Normali de bu” ifadelerini kullandı.

Hazine ve Maliye Bakan Nureddin Nebati’nin “Türk Lirası en düşük seviyede vatandaş rahat olsun” şeklindeki açıklaması sorulan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Matematiği galiba iyi değil. En düşük seviyede diyor. TL o seviyenin de altına inecek.  Görmüyor mu o kişi? Ekonomiden bu kadar kopuk, gerçeklerden bu kadar kopuk bir kişiyi hiç düşünemiyorum ama maalesef bunlar söylendiği zaman gülüp geçiyorum. Bunlar gerçekten de devleti yönetemiyorlar” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ayrıca, ‘Şehit Aileleri ve Gaziler Buluşması’nda açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun burada yaptığı açıklamalarından öne çıkan bölümler ise şöyle;

“Şehitlerimiz ve aileleri için acaba siyaset kurumu bana göre elinden geleni yapmadı. Yapılması lazım. Şehidimiz elbette ki baş tacımızdır. Devlet töreni ile uğurluyoruz ama geride bir aile, evlatlar kalıyor. Aileye, evlatlara gerekli özeni gösteriyor muyuz? Bu konuda başarılı değiliz. Sorun, siyaset kurumunun olayları biraz sıcaklık geçtikten sonra zamana terk etmesi. Çok sayıda şehit ailemiz var. Zaman zaman yasalar çıkarıyoruz. Gazilerimiz var aynı şekilde. Yaşıyorlar ama bedenlerinden bir parça veriyorlar. Onların haklarını, hukuklarını gerçekten teslim ediyor muyuz?

Bir başka acı tablo daha. Şehit şehittir aralarında ayrımcılık olmaz. Gazi gazidir ayrımcılık olmaz. Bütün bunların tamamının belli bir çerçeve içinde ele alınıp sorunun çözülmesi lazım. Biz bunu yapabilirsek görevimizi yerine getirmiş oluruz. Ankara’da oturup kanun teklifi vermekle bu sorun çözülmez. Önce sorunu yaşayanı dinlemeniz lazım. Bugüne kadar pek çok kanun çıktı ama söylediğim yöntem izlenmediği için her seferinde çıkan kanunda bir eksiklik, yanlışlık oldu. Her çıkan kanun bir grubun sorununu çözerken diğer grupları mağdur etti. Bu konuda biz çaba harcadık. Hazırladığımız kanun teklifini bütün derneklere gönderdik. Kanun teklifimiz kabul etmedi ama arkasını bırakmış değiliz.

Şehitler ve gaziler için 8 maddelik çözüm paketi

Şehit aileleri, gaziler yakınıyor biliyorum. Şimdi size 8 maddeden oluşan bir çözüm paketi sunacağım. Bizim devlette bir muhatabımız yok diyorlar. Bizim bir merkezimin olması lazım diyorlar. Bunun için Şehit Yakınları ve Gaziler Yüksek Kurulu’nun kurulması lazım. O kurul görüşecek ve size cevap yazacak. Birinci nokta önce devletin içinde bağımsız çalışan bir kurumun oluşturulmasıdır.

İkincisi şehit yakınları ve gaziler arasında ayrımcılık var. Bunun kalkması lazım. Kore gazileri var. Kore’ye gittiler, bu ülke için. Üçüncü sınıf evlat muamelesi görüyoruz diyorlar. Ayrımcılık yaparsanız toplumu ayrıştırırsınız. Ayrımcılığa son veren kanun teklifini hazırladık. Parlamentoda reddedildi. Benim boynuma borçtur ben bunu yapacağım.

Alınan aylıklar var. 121 lira mı ne bir aylık veriyorlar bir polis şehidimizin ailesine verilen aylık. İnanır gibi değil. Anne ve babalara bağlanan aylıkların en düşük memur aylığına eşitlenmesi lazım. Bunun kural olarak uygulanması lazım. 18 yaşından büyük olan ve öğrenci olmayan şehit evlatları var. Şehidimiz, gazimiz var. Onların evlatları var. İşsiz ve biz onlara sahip çıkmıyoruz devlet olarak. Bu devletin ayıbıdır. Niye 1-2 kişi? Milyonlarca çalışan var devlette. Şehidimizin, gazilerimizin evlatları varsa ve işsizse devletin alıp istihdam etmesi lazım. Bu insanlar bu ülkenin bekası için mücadele ettiler.

Eğitim konusunda da, eğer 18 yaşından küçük çocuk okuyorsa eğitimin bütün süreçlerinde şehit yakınlarının ve gazilerin evlatlarının masraflarının devlet tarafından karşılanması lazım. Eğitim masrafı dediğiniz milyarlarca para değil. Gaziye bir protez vermişler bir süre sonra bozuluyor. Yenisini alacak 50 dereden su getiriyorlar. Bu insan gazi ya, sıradan bir insan değil. Bu ülkenin bayrağı, vatanı için mücadele etti. Bir devlet bu kadar çaresiz olamaz. O zaman devletin, ‘En iyi sağlık imkanlarını milletvekiline sağlanıyor aynı imkanı şehit yakınları ve gazilere de sağlamamız lazım’ demesi lazım. Benim sizden ricam bunları talep edin.

Başka bir acı olay daha var. Malul sayılmayan gaziler. Birine ‘tırnağında bir şey olursa gazi yapacağım’ diyorsunuz, öbürü vücudunda mermi taşıyor ‘Hayır sen gazi değilsin’ diyorlar. Niye değil? Bu işin objektif kuralını koymamız lazım.

Siyaset kurumunun günahı çok. Beşiktaş’ta terör saldırısı oldu 39’u polis 47 şehidimiz vardı. Kampanya açıldı paralar toplandı. Bir süre sonra bunlar unutuldu. Bu kardeşiniz unutmadı. Bir baktık paralar ödenmemiş. Bu siyaset kurumunun en büyük ayıplarından birisidir. Aynı şekilde 15 Temmuz gazileri için de paralar toplandı, vakıflar kuruldu. Vakfı bulamadık önce. Paralar nerede diye sorduk, hala paraların ne kadar olduğunu kimse bilmiyor. Siz dertlisiniz biliyorum ama ben de dertliyim. Çözeceğiz inşallah, birlikte çözeceğiz.

Ben helalleşmeden söz ettim. Artık kutuplaşmanın, kavga etmenin hiçbir faydası yok. Bu güzel ülkede hepimiz barış ve huzur içinde yaşayabiliriz. Kavga etmeden, ayrıştırmadan yapabiliriz. Herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir Türkiye’yi inşa edebiliriz. Az önce masada sitem de dinledim. ‘CHP bugüne kadar bize yeterli ilgiyi göstermedi’ dediler. Haklılar. Her insanın hatası olduğu gibi her kurumun da hatası olabilir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Haklısın, Biz Ali Cengiz Oyunlarını Bilmeyiz…

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin bugünkü grup toplantısında yaptığı konuşmanın bir bölümünü içeren videoyu “Haklısın, Biz Ali Cengiz Oyunlarını Bilmeyiz…” notuyla sosyal medya hesabından paylaştı.

Haber Merkezi / Paylaşılan videoda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerle ilgili geçmiş yıllarda ve geçtiğimiz gün yaptığı konuşmalar karşılaştırıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmiş yıllardaki konuşmalarında, devletin tek kuruş ödemeden yap-işlet-devret projelerine imza attığı ifadeleri yer alırken, 1915 Çanakkale Köprüsü açılışı sırasında ise Erdoğan’ın, “Eğer buradan aldığı aylık ve yıllık bedel, yüklenici firmanın aleyhineyse, farkı kim ödeyecek; onu devletin kasasından biz ödeyeceğiz” sözleri yer aldı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun paylaştığı videodaki konuşması ise şöyle:

Yıllar yılı bu millete yalan söyleyip, oy devşirip, yıllar geçtikten sonra benim söylediğim noktaya gelip, ‘evet biz bunu devletin kasasından ödeyeceğiz’ deyip itiraf eden adamın o koltukta bir saniye dahi oturmaması lazım. Efendim diyor ki ‘Bay Kemal’in kafası bu işlere basmaz’ diyor. Vallahi basmaz. Biz böyle Ali Cengiz oyunlarını nereden bilelim? Şeytana pabucu ters giydiriyorlar.

Sormak benim hakkım değil mi?

Yalan söylemek; devletin en tepesinde oturan kişinin yıllar yılı, ‘devletin cebinden beş kuruş çıkmayacak, milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak’ diye yalan söylemesi ve hala dönüp o koltukta oturması ve en sonunda da ‘arada faiz çıkarsa onu da devletin bütçesinden biz ödeyeceğiz’ demesi, ‘niye oturuyorsun arkadaş sen orada’ diye sormak benim hakkım değil mi? Bu milletin hakkını hukukunu savunmak varken, milletin cebinden parayı alıp da götürüp bir avuç beşli çeteye tahsis etmek; hangi hukukta, hangi ahlakta, hangi edepte vardır?

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan Ve Bahçeli’ye Sert Sözler

Partisini TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli’yi sert sözlerle eleştirerek, “İktidar ülkeye huzur getirmedi, zengin olan Türkiye’nin bütün kaynaklarını ağırlıklı olarak başta Londra’daki bir avuç tefeciye arından içerideki tefecilere tahsis etti” dedi.

Haber Merkezi / Yap-işlet-devret modeliyle yapılan projelerin maliyetleri üzerinden konuşan Kılıçdaroğlu, “Bu kadar büyük paralar sadece beşli çeteye bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler o oligarklar o paraların da tamamını getireceğim buraya. Beşli çetenin hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır, kimse kusura bakmasın” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Alpaslan Kuytul’un kurucusu olduğu kapatılan Furkan Vakfı’nın destekçilerinin polis tarafından darp edilmesine tepki göstererek, “Furkan Vakfı’nı seversiniz sevmezsiniz, onlar da yürüyüş yapmak istiyor. Orantısız güç kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez başörtülü kadınlar bu kadar ağır zulme maruz kaldı” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin tepki çeken, “Bir problem mi yaşadınız? Rahat olun. Bize hemen ulaşırsınız. Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var rahat olun” ifadesi üzerinden de Bahçeli’ye seslenen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “E yarın Nebati diyecek ki ‘Biz Bahçeli’yi de alaşağı edeceğiz’ diyecek. Ne diyeceksin peki sen?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, “Devletin omurgası bürokrasidir değerli arkadaşlarım” ifadelerini kullandı.

Öte yandan CHP lideri konuşmasında dün görülen Boğaziçi Üniversitesi davasına da değindi. 14 öğrencinin yargılandığı davada öğrencilerin avukatının salondan çıkarılmak istenmesini, hâkimin salonu terk etmesini “garabet” olarak değerlendirdi; Boğaziçi Üniversitesi yönetimine ve iktidara şöyle seslendi:

“Tepeden inme hukuksuz bir şekilde üniversitedeki bütün demokratik atmosferi yok ediyorsanız ve öğretim üyeleri 21. yy.’da biz bu yönetimi istemiyoruz diye aylardır gösteriyorlarsa bütün yeni açtıkları fakülteleri, programları iktidara geldiğimizde tamamıyla kapatacağız. Boğaziçi Üniversitesi gerçek anlamda Boğaziçi Üniversitesi olacak. Haksız hukuksuz bir şekilde belli makamlara gelenlerin de görevlerine son vereceğiz kardeşim. Eski yerlerinize  tıpış tıpış gideceksiniz. Burası sıradan bir okul değil burası Türkiye’nin göz nuru Boğaziçi Üniversitesi diyeceğiz.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis’teki grup toplantısında açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“”Bu kez hiçbir ayrım yapmadan CHP grubunda bulunan bütün vatandaşlarla birlikte televizyonları başında sosyal medyada bizi dinleyen bütün vatandaşlara sevgimizi saygımızı gönderiyoruz. Barışa, huzura, beraber yaşamaya ihtiyacımız var. Bu güzel coğrafyada kucaklaşmaya, yani Nevruz’un gereğini yapmaya ihtiyacımız var.

Beni sever sevmez CHP’ye oy verir vermez ama bütün vatandaşların bu ülkede huzur içinde yaşamaları için çaba göstermek benim boynumun borcudur. Beraber yapacağız kucaklaşacağız helalleşeceğin güzel bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Eğer orman yangınını söndürmeyi dahi beceremiyorsanız e sizin herhalde vicdanınızın sızlaması lazım.

Haksız hukuksuz bir şekilde avukatlar çıkarıldı öğrenciler çıkarıldı hakim terk etti tam bir garabet yalandı. Başarılı öğrencilerin yurt dışına gitmesi lazım. Yurt dışındaki bazı özel üniversitelerden bunlar kabul edilmişler onların yurt dışı yasakları da halen devam ediyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nin bütün yönetimine ve iktidara seslenmek isterim tepeden inme hukuksuz bir şekilde üniversitedeki bütün demokratik atmosferi yok ediyorsanız ve öğretim üyeleri 21. yy.’da biz bu yönetimi istemiyoruz diye aylardır gösteriyorlarsa bütün yeni açtıkları fakülteleri , programları iktidara geldiğimizde tamamıyla kapatacağız.

Boğaziçi Üniversitesi gerçek anlamda Boğaziçi Üniversitesi olacak. Haksız hukuksuz bir şekilde belli makamlara gelenlerin de görevlerine son vereceğiz kardeşim. Eski yerlerinize tıpış tıpış gideceksiniz. Burası sıradan bir okul değil burası Türkiye’nin göz nuru Boğaziçi Üniversitesi diyeceğiz.

Furkan Vakfı’nı seversiniz sevmezsiniz yürüyüş yapmak istiyorlar. Orantısız güç kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez başörtülü kadınlar bu kadar ağır bir zulümle karşı karşıya kaldılar. Buradan onlara da söz veriyorum. İktidarımızda göreceksiniz herkesin düşüncesine, inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı göstereceğiz.

Geçen hafta çöküşten söz etmiştim. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların hiç de iyi olmadığını örnekler vererek açıklamaya çalışmıştım. Orada ‘Uyuşturucu baronları, bakın dedim küçük adamların hepsi hapislerden baronlardan kimse yok’ demiştim. Hemen İçişleri Bakanlığı açıklama yapmış. Bunu söylemek polislerin emeğini görmezlikten gelmektir diye bir açıklama yaptılar ve beni kınadılar. Ya benim dediğimi anlamıyor yukarıdaki zat.

Arkadaş benim söylediğim şu. Uyuşturucu baronlarını yakalayan kim? Polis. Savcılığa teslime den polis. Yargılayan kim, hakim. Hapse atan kim, hakim. Serbest bırakan kim, hakim. Peki sen niye alınıyorsun kardeşim? Polis üzerinden bizim üzerimize gelmek istiyor. Polis kardeşlerim beni de çok iyi bilirler Soylu’yu da çok iyi bilirler benim de karakterimi çok iyi bilirler, onun da karakterini bilirler. Benim uyuşturucu konusunda ne kadar hassas olduğunu bütün herkes bilir o zat da bilir. Polis üzerinden sözce bizi eleştirecekler.

Bir yönetmelikleri çıktı polis kardeşlerimizin son derece rahatsızlar. Sürekli bunlar yer değiştirecekler. İki seferdi şimdi 4’e çıkarıyorlar, aile düzenleri bozuluyor. Eşi özel sektörde çalışıyorsa kendi gidecek eşi ne olacak? Çoluk çocuğu var okula gidiyor, bu çocuğun hakkı hukuku yok mu? Güzel bir atasözü öndermişler polis kardeşlerim üç taşınma bir yangına bedeldir. Bunlar üç değil defalarca taşınacaklar. bir yangına değil yangınlara bedeldir. Polis kardeşlerime söz verdim bunları düzelteceğiz.

“Hep beraber ödüyoruz”

İktidar ülkeye huzur getirmedi, zengin olan Türkiye’nin bütün kaynaklarını ağırlıklı olarak başta Londra’daki bir avuç tefeciye arından içerideki tefecilere tahsis etti. O kadar büyük faiz ödüyoruz ki defalarca söyledim. Sonra dayanamadı biz faizi indireceğiz dedi. Faizi indirdi ama öbür taraftan vatandaşın sırtına daha ağır faiz bindirdi. Hiçbir banka faiz indirmedi. Buyurun gidin herhangi bir bankaya bir kredi çek bakalım sana faiz kaç uygulayacaklar. Yüzde 14 ise çok güzel. Kim ödüyor faizi? Hep beraber ödüyoruz.

Bu kadar bürokrasi emniyet de dahil olmak üzere bu kadar bürokrasi eleştirilirken, alaşağı edeceğiz diyorlar. E yarın Nebati diyecek ki ‘Biz Bahçeli’yi de alaşağı edeceğiz’ diyecek. Ne diyeceksin peki sen? Devletin omurgası bürokrasidir değerli arkadaşlarım. Dünyada bürokrasi olmayan bir devlet olur mu. Hiç bakmayın istediğimizi yaparız diyor. Akıl alacak şey değil. Yabancı ona rağmen niye gelmiyor? Yalvarıyor yakarıyor. Ona rağmen gelmiyor. Çünkü sizin ülkenizde can mal güvenliği yok kardeşim. Sizin istediğiniz gibi mevzuatı değiştiririz diyorsan yarın ir başkası gelir sen hiç meraklanma ben o mevzuatı da değiştiririm dersin. Önce istikrar olması lazım.

Yıllar yılı bu millete yalan söyleyip oy devşirip yıllar geçtikten sonra benim söylediği noktaya gelip evet biz bunu devletin kasasından ödeyeceğiz deyip itiraf eden adamın o koltukta bir saniye dahi oturmaması lazım. Vallahi benim kafam bu işlere basmaz biz böyle alicengiz oyunlarını nereden bilelim. Şeytana pabucunu ters giydiriyorlar!

“TC devletinde 84 milyon bir avuç kişinin sömürü alanı haline getirilemez”

AKP veya MHP’ye oy vermiş kardeşlerim ellerini vicdanların a koyup beni dinlesinler. Şehir hastaneleri güzel. Kaça mal ettiniz, yükümlülükler nedir bilmiyoruz. Yapım maliyeti 10 milyar 200 milyon lira. Taahhüt edilen para 82 milyar 500 milyon lira. 10 milyara yapıyor 80 milyar ödeyeceğiz. Altına da imza atmışlar yetkili olarak da Londra mahkemeleri diyorlar iktidar değişirse bize dokunmasın kimse. Bir de gidip sigorta yapmışlar Onların tamamını alacağız. TC devletinde 84 milyon bir avuç kişinin sömürü alanı haline getirilemez.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü, yağım maliyeti 3 milyar 300 milyon lira Hazine garantisi 9 milyar lira! Erdoğan’ın baştan dediği neydi? Devletin kesesinden bir kuruş çıkmayacak. Şimdi 9 milyar lira çıkacak! Bunlar sıradan rakamlar değil. Ve bunlar sadece beşli çeteye bırakılacak kadar da küçük rakamlar değil. Eğer önümüzdeki seçimlerde hâlâ ben gidip de AK Parti’ye MHP’ye oy vereceğiz diyorsanız bu soygunun tarafı olursunuz hiç kusura bakmayın.

Bakın dedim ya bu kadar büyük para sadece beşli çeteye bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler o oligarklar o paraların da tamamını getireceğim buraya. Beşli çetenin hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır, kimse kusura bakmasın. Keşke mahkemeye verse götürüp de kendi imzaladığı yazılarla onaylarla her birisini hakimin önüne koyacağım. Nasıl ihalesiz verdiklerini hepsini koyacağım.

“Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin?”

Erdoğan, ‘Suriyelileri göndermeyeceğim’ diyor, bu ne demek, ben onlara vatandaşlık vereceğim, benim için oy kullanacaklar demek. Devleti tek başına yöneten bir kişi kendi halkının iradesine değil de Suriyelilerin iradesine güvenip koltuğunu koruyorsa bilin ki artık onun bu memlekete vereceği hiçbir şey yoktur. Bahçeli bugünkü grup toplantısında, ‘Eğer köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz’ demiş. Tek bir sorum olacak sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin?”

Paylaşın

Müzik Yasağı Meclis Gündeminde: Kovid Bahane

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir Milletvekili Özcan Purçu, TBMM Genel Kurulu’na, Kovid 19 tedbirleri kapsamındaki maske, HES Kodu gibi bir çok konudaki kısıtlamaların kaldırılmasına rağmen, gece 12’den sonra müzik yasağının devam etmesinin yol açtığı sorunlara ilişkin araştırma önergesi sundu.

Bianet’te yer alan habere göre; Meclis’te temsil ettiği grup olan Romanların yoğunlukta olduğu müzisyenlik meslek grubunun sorunlarına ilişkin yasama çalışmalarıyla öne çıkan CHP’li Purçu, şöyle dedi:

“Kovid-19 pandemi sürecinde birçok iş kolu olumsuz etkilenirken, belki de ilk sırayı eğlence dünyası aldı. Ne zaman sona ereceği belli olmayan kısıtlamalar sonucu müzisyenler enstrümanlarını satmak, eğlence mekanları işyerlerine kilit vurmak zorunda kaldı. Hatta bu zorlu süreçte müzisyen intiharları gündeme geldi. Buna rağmen halen bir adım atılmıyor!

Yasağın devam etmesi, pandeminin olumsuz etkilerini en çok hisseden eğlence sektörü emekçilerini zor durumda bırakmaya devam etmektedir” diyen Purçu, şöyle devam etti:

Müzisyenlerin birçoğu, geçimlerini gündelik kazançla sağlamakta, kayıtsız bir şekilde, güvencesiz koşullarda çalışmaktadırlar. Son yıllarda pandemi gerekçesiyle artan yasaklar, geçim kaynaklarını kaybetmelerine, dolayısıyla yoksullaşmalarına neden olmaktadır. Giderlerini karşılayamadığı için zarar eden birçok işyeri sahibi de zor durumdadır.”

2020 Mayıs ayında Türkiye’de yayımlanan genelge ile uygulanmaya başlayan gece 12.00’dan sonra müzik yasağına ilişkin olarak da konuşan Purçu şöyle dedi:

“Artık anlamını yitirmekle birlikte, sektörler arasında eşitsizlik yaratmıştır. Ayrıca, pandemi tedbirleri kapsamında alınan yasaklama kararlarının, yaşam tarzına müdahale sınırını aşmamasına özen gösterilmelidir. Bu nedenle, söz konusu müzik yasağının kaldırılması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması şart olmuştur.”

Paylaşın

CHP’den Asgari Ücret Teklifi: 6 Ayda Bir Belirlensin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde, yılda bir kez belirlenen asgari ücret tutarının, 6 aylık periyotlarla belirlenmesini önerdi.

CHP’li Gürer, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin etkilerinin her geçen gün artarak devam ettiğini ve krizin etkisinin azaltılmasına yönelik yapılan ekonomik hamlelerin ise bir yarar sağlamadığını, yaşanan çözümsüzlük halinin krizi daha derinleştirdiği belirtti.

Ekonomik krizin paraya değer kaybettirdiğini ve enflasyon rakamlarının süreç içinde artış eğilimi göstermesine neden olduğunu anlatan Gürer, “Düşük ve sürdürülebilir bir enflasyon düzeyine ulaşmak ve ekonomik birimlerin geleceğe yönelik daha sağlıklı karar almasını sağlamak tüm ülkelerin başlıca hedefleri arasında yer almakla beraber bu konuda çeşitli politikalar geliştirilerek uygulamaya konulmaktadır” ifadelerini kullandı.

TÜİK’e göre yüzde 54, ENAG’a göre yüzde 123

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre Tüketici Fiyat Endeksinin (TÜFE) Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 4,81 arttığını, yıllık artışın ise yüzde 54,44 olarak kaydedildiğini ifade eden Gürer, “Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) de yıllık yüzde 105,1, aylık ise yüzde 7,22 arttı. Ancak halk tarafından kriz daha derinden hissedilirken çarşı, pazar ve marketlerde temel gıda ürünlerine dahi her gün zam gelmesi ve halkın alım gücünün açıklanan enflasyon rakamlarından daha yüksek hissedilmesi TÜİK’in rakamlarına olan güvenin de her geçen gün azalmasına neden olmuştur. Bu konuda ENAG tarafından açıklanan verilerde ise Tüketici Fiyat Endeksi Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 5,44 artarken yıllık artış ise yüzde 123,80 olarak ölçüldü” değerlendirmesinde bulundu.

Asgari ücretlinin aldığı zam ilk aydan itibaren eriyor

Ekonomik krizlerin her kesimi olumsuz yönde etkilediğini ancak asgari ücretle geçinmek zorunda kalanların daha çok etkilendiğini belirten Gürer, “2022 yılı asgari ücret rakamlarının belirlenmesinin üstünden geçen süreçte artan enflasyon ve neticesinde gelen hayat pahalılığı asgari ücretle çalışan işçinin aldığı zammı kısa bir sürede erimesine neden oldu. Her ay enflasyon rakamlarından yaşanan artış neticesinde geçim sıkıntısı çeken asgari ücretle çalışan kesimin maaşlarının enflasyona ezdirilmemesi için asgari ücretin altı aylık periyotlar halinde belirlenmesi, asgari ücretle hayatını idame ettirme çabasında olan vatandaşların enflasyona karşı dirençlerinin artırılması noktasında son derece önem taşımaktadır” dedi.

Gürer, enflasyon rakamlarının artışının engellenememesi sonucunda, asgari ücret tutarının her geçen gün değer kaybetmesinin önüne geçilmesi amacıyla asgari ücret miktarının altı aylık periyotlar halinde belirlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Saray, Bu Ülkenin Bereketini Kaçırdı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, “Toplumun tüm kesimlerini dinlemeye devam ediyorum. Minibüs esnafının dertleri de ortada. Saray bu ülkenin bereketini kaçırdı, biz ise o bereketi yeniden sağlamaya talibiz. Yapacağız bunu.” notuyla yeni bir video paylaştı.

Haber Merkezi / Videoda minibüs esnafının sorunlarını dile getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı;

“Esnaf öyle bir hale geldi ki, umutları kayboldu, sorunları çoğaldı. Mazotunu alamaz, parçasını alamaz hale geldi. Bankalara borcunu ödeyemez hale geldi.

2017 yılında biliyorsunuz, kendi minibüsümüzü kendimiz yapalım dedik. Bir minibüsü 140 bin liraya mal ediyorduk. O minibüs bugün 950 bin lira oldu. O zamanlar biz 600-700 lira para kazanırken, bugün 200 lira, 250 lira para kazanıyoruz. Soruyorum size, biz 100 yıl çalışsak bu minibüsü yenileyebilir miyiz?

Şu anda depolar dolmuyor. Şoförler çalışmıyorlar. Arabaların arkasında satılık yazıyor, kimse almıyor…Öyle bir duruma geldik.

1982’den beri bu işi yapıyorum. 40 yılımı bitirdim. Ama şu iki senedir yaşadığımız akıl tutulması… Arkadaşlar hep dile getirdiler. Eskiden hakikaten dörtte biri bile mazot olmazdı. Ama bugün dörtte üçü mazot oldu. KDV’siz, ÖTV’siz araç alımı temin etsinler. Bugün aldığımız aracın üzerinde 150 bin lira vergi var. Aldığımız mazotun yarısı vergi.

4.45’de kalkıyorum ben. Sabahın köründe kalkıyorum. Ne için kalkıyorum? Para kazanmak için kalkıyorum. Ama para kaybediyorum. Bize yüzde 36 zam verildi. Zam verildiği gün 1 lira 30 kuruş olan yakıta zam geldi. Ben Temmuz ayında 6,37’den yakıt alıyordum, şimdi 23 lira oldu. Yani biz bu minibüsleri çeksek İstanbul duracak aslında. Ama biz yine hizmet vermeye çalışıyoruz.

Benim bu millete sözüm var. Bu milletin bütün dertlerini, bütün sıkıntılarını çözeceğim. Bu memlekete barışı, huzuru, herkesin evine ekmeğini, alın terinin hakkını vereceğim.”

Paylaşın

CHP’li Öztrak: Zulmü Artanın Zevali Yakındır

CHP Sözcüsü Öztrak, Hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği Projelerinin yükünün Lira değer kaybettikçe arttığına dikkat çekerek, “Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yılsonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek. Buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek” dedi.

Haber Merkezi / CHP iktidarında uçulmayan havalimanlarına, geçilmeyen yollara, köprülere, dolarla avroyla bol keseden yatırılan garantilerin hesabını soracaklarını belirten Öztrak, bu hesabı sormamanın milletin verdiği görevi yapmamak anlamına geldiğini ifade etti. Öztrak, hafta sonu açılan Çanakkale Köprüsü’nde de benzer bir durumun söz konusu olduğunu kaydederek, “Köprü güzel! Ama milletten çok, yandaşa daha güzel” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın köprünün açılışında geçiş ücretinin “200 liracık” olacağı açıklamasını da eleştiren Öztrak, “Erdoğan’ın ufak gördüğü -cık dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot… 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla” diye konuştu.

CHP iktidarında, Kamu-Özel İşbirliği projelerinin hepsini tekrar masaya yatıracaklarını kaydeden Öztrak, “Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Cumhurbaşkanımız ne zaman sizi yanılttı?” sözlerini de anımsatan Öztrak, “Erdoğan dolar alan yaya kalır dedi, ona inanan yaya kaldı. Enflasyonun belini kıracaktı, enflasyon şimdi milletin belini kırıyor. 2023 yılında bu ülkenin gelirini 2 trilyon dolara, kişi başına gelirini de 25 bin dolara çıkaracağının sözünü verdi. 2023’e şunun şurasında bir sene kaldı. Ortaya koyduğu hedeflerin yarısına dahi ulaşabilmiş durumda değil. Erdoğan bugüne kadar verdiği hangi sözü tuttu ki, bu millet bugün onun sözüne inansın” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Nebati’nin “Dünya Türkiye ekonomi modelini izliyor” sözlerini de değerlendiren Öztrak, “El-hak doğru… Sayelerinde, eloğlunun ibretlik numune gösterdiği ülke olduk. Bundan 3 ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin, ‘Doğru olan politikaları uygulamazsak, Türkiye gibi olabiliriz’ diye açıklama yapmıştı. Dün de Amerikan Merkez Bankası Richmond Şube Başkanı ‘Enflasyonu kontrol etmek için üzerimize düşeni yapmazsak Türkiye gibi oluruz’ deyiverdi. Türkiye ekonomisinin içler acısı hali, ABD ile Rusya’nın uzun süredir üzerinde anlaştıkları tek konu” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

“OECD’ye göre; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, 2022’de küresel büyümeyi 1 puan aşağı çekecek. Yine bu işgalin küresel enflasyona katkısı 2,5 puan olacak. Ama bazı ülkelerin bu savaştan çok daha fazla etkilenecekleri de açık. Bunların arasında Türkiye, en başlarda yer alıyor. Türkiye, Rusya’dan enerji ithalatındaki sıkıntıdan, en fazla etkilenecek üç ülkeden biri olarak gösteriliyor. Bu, sarayın kötü yönetimi sonucu enerjide Rusya’ya aşırı bağımlı hale gelmemiz neticesi. Milletimizin hayat pahalılığı altında ezilen kesimlerini odağına alan yeni politikalara acil ihtiyacımız var.

Bu yıl tarımda olağanüstü hal ilan edilmesi gerektiğini, aylardır söylüyoruz. Çiftçimizin ayağa kaldırılması için bu şart, diyoruz. Fakat ne yazık ki saray hükümeti milleti tamamen unuttu. Vatandaşın sesini duymuyor, halini görmüyor. Bırakın savaşın yarattığı fırsatları kullanmayı, riskleri en aza indirmek için gerekli tedbirleri ve buna yönelik bir stratejiyi bile ortaya koyamadılar. Üyelerin ‘ne yaptınız’ diye resmen sormasından korktuklarından, zabıtlara geçmesinden korktuklarından Milli Güvenlik Kurulu’nu dahi toplayamadılar. Onun yerine sen, ben, bizim oğlan partilileri toplayıp sözde güvenlik zirvesi yaptılar. Şimdilerde sarayın kibirlisi, hangi devlet adamlarıyla görüştü, bunun üzerinden oy devşirmeye çalışıyorlar. Soruyoruz: Dış politikayı iç siyasete malzeme ettiğinizde, bu görüşmeleri ballandıra ballandıra anlattığınızda, aç bıraktığınız milletin karnı doyuyor mu? Saray için, varsa yoksa yandaş müteahhitler varsa yoksa rant varsa yoksa giderayak kazanın dibini sıyırma çabası.

Bu hafta, bu sözde kur korumalı hesaba yatan paraların ilk kısmının vadeleri doluyor. Toplamda 560 milyar liraya ulaşan bu mevduatların sadece bu hafta vadesi dolacak 70 milyar liralık ilk kısmından, hazinenin sırtına 15 milyar lira ek yük bineceği hesaplanıyor. Bu modelin kimi kurdan koruduğu ortaya çıkacak. Parasını bu hesaba yatıran zengin, önce bankadan faizini alacak. Üstüne bir de bu faizin dört katını, milletin hazinesinden, kur koruması olarak Erdoğan’ın paramızı pul etmesinden dolayı da alacak. Bir de üstüne üstlük bunun karşılığında beş kuruş vergi ödemeyecek. Ama bu millet ekmek alırken dahi ödediği vergilerle, zenginin parasına verilen döviz garantisini ödeyecek. Ne diyordu üstatları, ‘bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa…’ Hak, hukuk, adalet bunun neresinde? Milleti değil, yandaşı kayıran ekonomi yönetiminin, millete cebinizden bir kuruş çıkmayacak diye yutturmaya çalıştığı, hazine garantili kamu-özel iş birliği projelerinin yükü de paramız pul oldukça ağırlaşıyor. Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün yeniden 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yıl sonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek, buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek.

Köprü güzel, ama milletten çok, yandaşa daha güzel. 12 yıl boyunca günlük 45 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Hem de dolarla, avroyla hesaplanarak. Geçmeyen araç başına ödenecek garanti parası 15 avro, artı KDV. Bugünkü kurla 290 lira. Bu geçiş ücretleri Avrupa’daki enflasyona göre, avro cinsinden artacakmış. Erdoğan, Çanakkale Köprüsü’nün açılış töreninde, geçiş ücretinin ‘200 liracık’ olduğunu açıkladı. Erdoğan’ın ‘cık’ dediği 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla. Nitekim, Erdoğan da tören alanına getirdiği kalabalığa ‘pahalı mı’ diye sorduğunda, ‘pahalı’ yanıtını aldı. Erdoğan’ın ufak gördüğü ‘200 liracık’ dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot. Bir de Erdoğan’ın, ‘millet hem hizmet isteyip hem de ‘bedava olsun’ diyor’ dediği haberleri çıktı. Ayıptır. Yazıktır. Günahtır. Erdoğan’ın açıkladığı fiyata göre; 290 liralık geçiş ücretinin 200 lirası geçenden alınacak ama Kars’ta, Iğdır’da, Şanlıurfa’da oturup, bu köprülerin yüzünü dahi görmeyenler de geçmiş gibi para ödeyecek. Hazine, köprüden geçen her araç için yandaşa 90 lira, geçmeyen her araç için de 290 lira ödeyecek. Yani milletin kesesinden alınacak, yandaş müteahhitlere ödenecek. Aynı hatta feribot fiyatı gidiş-geliş 107 lirayken, millet 400 liraya bu köprüden niye gidip gelecek? Et ve Süt Kurumu’nun satış mağazasından ucuz kıyma almak için soğukta saatlerce beklettiğiniz insanları, feribotun dört katı fiyatına köprüden geçmeye nasıl ikna edeceksiniz? Yoksa milletin kesesinden, yandaşın cebine döşenen bu köprüler çalışsın diyerek, feribot seferlerini mi kaldıracaksınız? Bir tarafta Gebze üzerinden, bir tarafta da Kınalı üzerinden Balıkesir’e ulaşan birbirine rakip iki köprü yaptınız. Osmangazi Köprüsü’ne 40 bin, Çanakkale Köprüsüne 45 bin araç geçiş garantisi verdiniz. Bu yaptığınız, hangi iktisadi akla sığar? Bu ne yaman bir peşkeştir? Marmara Denizi’ni her gün sağından solundan arşınlayacak 85 bin cengaveri nerede bulacaksınız? Bunlar ülkeyi yönetemiyor. Yapılan işin Türkçe meali şudur: Majestelerinin ordularını Çanakkale’de durduran bu aziz milletin boynuna, yüzyıl sonra, Çanakkale’de köprü görünümlü borç boyunduruğu geçirilmiştir. Ulusumuzun emperyalizme başkaldırışının alametifarikası olan Çanakkale, majestelerinin mahkemelerine emanet edilmiştir. Milletimizin sırtına, çoluk çocuk ödeyeceği milyarlarca dolarlık vergi yüklenmiştir. ‘Projelerin parasını ödemezseniz, uluslararası tahkimde söke söke alırlar’ diyerek bizi; hakkını, hukukunu aradığımız milletimizi tehdit edenler ve onların yandaşları duysun: İktidarımızda, bu projelerin hepsini tekrar masaya yatıracağız. Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, Kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız. Milletimiz rahmetli Demirel’in, rahmetli Özal’ın yaptığı köprülerden kaça geçiyorsa, bu yandaş besleyen köprülerden de aynı paraya geçecek.

Sonunda enflasyonla mücadeleyi küresel barışa bıraktılar. Küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist süreç başlayacakmış. Bu, ‘ben enflasyonla mücadele edemiyorum, elim kolum bağlı’ demenin; Şahap Kavcıoğlucası. Oynamak istemeyen gelin, ‘yerim dar’ dermiş. Peki beyler, ayıptır sorması, siz orada neden oturuyorsunuz? Madem bir iş yapmayacaksınız, o koltukları boşuna işgal etmeyin.

Yine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sahip çıkan bir bildiri yayınlayan emekli amirallerin davası da bugün başlıyor. Hükümetin dün ‘tu kaka’ dediği, bugün dört elle sarıldığı, son savaşta da ülkemize büyük bir manevra alanı kazandıran, Montrö’ye sahip çıkan, emekli amirallerimizle ilgili bu dava da siyasidir. Bu davada da hakimlerin hiçbir siyasi baskıya boyun eğmeden, özgür iradeleriyle karar vermelerini bekliyoruz.”

Furkan Vakfı

Furkan Vakfı’nın eylemine yönelik polis müdahalesi üzerine gelen soruya Öztrak, şu yanıtı verdi:

“Bir kere yasaya uygun şekilde gösteri yapmak herkesin hakkıdır. Ancak bu gördüğümüz; Anayasa’ya uygun olarak gösteri yapanlara uygulanan ölçüsüz şiddetin ilk örneği de değildir. Kadınlar Günü’nde kadınlara müdahale, haksızlığa karşı duran Boğaziçi öğrencilerine müdahale. Bu şirketin arkasında polisi aşan siyasi karar mekanizması olduğu aşikardır. Zalim için kim olduğunuz değil kendisinden yana olup olmadığınız önemlidir. Adaleti savunan herkes, sarayın zulmüyle karşı karşıya kalmaktadır. Sanılmasın bu böyle sürecektir. Adaleti savunanlar galip gelecektir. Zulmü artanın zevali yakındır.”

AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın “asgari ücretliyi, emekliyi, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz” ve AKP Adana Milletvekili Abdullah Doğru’nun “haziranı bekleyin” ifadelerinin beklenti oluşturması sonrası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in “Yasal durum aralık ayını gösteriyor” açıklamasının sorulması üzerine Öztrak, şunları söyledi:

“Bu soruya çok teşekkür ederim. Her şeyin tek kişinin iki dudağı arasında olduğu bu ucube rejimde yaşananları özetlemiş. Konu milyonlarca insanı ilgilendiriyor. Öyle görünüyor ki Saray ve şürekası, milletin derdine derman olma konusunda bir mutabakata varamamış. Bakan Bilgin’i uyaralım, yasa falan diyor da kendisi onu oraya atayan kişi, Anayasa’yı bile takmıyor. Tarafsız kalacağına namusu şerefi üzerine yemin etti sonra geçti partisine genel başkan oldu. Ne demek kanun? Anayasa’yı tanımayan kanun falan tanımaz. Bakan’a tavsiyemiz: Dışarıdan para gelsin diye ‘bürokrasiyi de alaşağı ederiz’ diyen Nebati Bakanı örnek almasıdır. Kanun falan derken affını istemek zorunda kalabilir.”

Paylaşın

Enerji Faturalarının Yükü Bir Yılda Yüzde 100 Arttı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın, enerji faturalarının toplam yükünün bir yıl öncesine göre 2 kat arttığını açıkladı.

Akın, iktidarın 2022 yılıyla birlikte başta elektrik olmak üzere enerji faturalarında yaptığı zamların yurttaşın yükünü artırdığına dikkat çekerek, indirim algısına karşın son bir yıl içinde fatura yükünün katlandığını belirtti.

Cumhuriyet’in haberine göre Akın, dört kişilik bir ailenin Mart 2021 tarihindeki enerji faturalarıyla Mart 2022 tarihli faturalarını karşılaştırdı.

‘Fahiş zamlar geri alınmadan…’

Akın’ın çalışmasında özetle şunlar yer aldı:

“Mart 2021 tarihinde, ısınma amaçlı doğal gaz kullanan, ortalama elektrik tüketimi yapan ve bir depo benzin harcayan bir ailenin enerji faturalarının toplamı bin 60 lira tutarındaydı. Mart 2022’de, AKP’nin indirim yapıldığı söylemine karşın bir yıl sonra aynı enerji faturalarının toplamı 2 bin 75 lira oldu.

2022 yılında memurlara yüzde 30, asgari ücretlilere yüzde 50 oranında zam yapılırken, enerji faturalarının yükü ise neredeyse yüzde 100 oranında artış gösterdi. Yıl başından bu yana ikiye-üçe katlanan faturalardaki 40-50 liralık indirimin hiçbir anlamı yok. Cumhuriyet tarihinin en büyük zammı hâlâ geçerli. İlk kademede yüzde 42, ikinci kademede yüzde 119 zam yerinde duruyor. Fahiş zamlar geri alınmadan yapılan hiçbir değişiklik faturalardaki yangını söndürmeyecektir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Cumhuriyetimizi Demokrasi İle Taçlandırmak İstiyoruz

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Güç Sende, Senin Elinde” Gençlik Çalışması Lansmanı’nda yaptığı konuşmada, “Bu yüzyılda artık cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak istiyoruz. Bunu yapacak olanlar gençler. Sizler değiştireceksiniz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Kemal Kılıçdaroğlu, “Birileri sizin gücünüzden korkuyor. Korktuğu için şunu söylüyor: ‘Giderlerse gitsinler.’ Ama sizin şunu söylemeniz gerekiyor: ‘Hayır; biz gitmeyeceğiz, seni göndereceğiz’ demeniz gerekiyor” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Güç Sende, Senin Elinde” Gençlik Çalışması Lansmanı’nda konuştu. Kılıçdaroğlu’nun satırbaşlarından öne çıkanlar:

“Uzun yıllardır ilk kez CHP toplumun bütün sorunlarına eğildi ve sağlıklı çözümler üretti. Gençler için 6 vaadimiz saydı arkadaşlarımız.

Yüzyıl içinde bu ülkede başbakanlar, bakanlar, fidan gibi gençler asıldı. Bu yüzyılda artık cumhuriyetimizi demokrasi ile taçlandırmak istiyoruz. Bunu yapacak olanlar gençler. Sizler değiştireceksiniz.

Birileri sizin gücünüzden korkuyor. Korktuğu için şunu söylüyor: ‘Giderlerse gitsinler.’ Ama sizin şunu söylemeniz gerekiyor: ‘Hayır; biz gitmeyeceğiz, seni göndereceğiz’ demeniz gerekiyor.’

Ekonomiyi yönetemediklerini de önceden gördük. Sorumlu bir muhalefet yaptık. Önceden gördük ve uyardık. Nasıl çözüleceğini de anlattık. Ama onlar yapmadılar. ‘Hayır, siz bilmiyorsunuz’ dediler. Geldiğimiz tabloda Türkiye’nin tüm sorunlarını bildiğimizi ve çözümler ürettiğimizi de artık tüm dünya biliyor.

“Eleştiri, hatayı tekrar etmeme açısından son derece önemlidir”

Şunu unutmayın, her biriniz politik arenanın içindeyseniz eleştiriden korkmayacaksınız. Bir politikacının alkıştan çok eleştiriye ihtiyacı vardır. Benim görmediğimi başkası görebilir, benim duymadığımı başkası duyabilir. Eleştiri, hatayı tekrar etmeme açısından son derece önemlidir.

Siz alanda çalışırken CHP’ye ilişkin eleştiriler de gelecektir. Hemen itiraz etmeyin. Bizim katılmayacağımız bir şey olsa da ‘haklısın’ demeniz lazım. Eksiğimiz var mı? Evet var. Vatandaş bizi eleştiriyorsa ve bizim inanmadığımız bir eleştiri geliyorsa kabahat bizde. Biz ona kendimizi anlatmadık.”

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Müslüman Ülkeler Arasında Adaletle Yürüyen Kalmadı

“Bugün verilere baktığımızda İslam ülkelerinin ne hale getirildiğini görüyoruz” diyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Adalet, eğitim gibi alanlarda İslam ülkeleri geridedir. Müslümanlar arasındaki kavganın da büyüdüğünü görüyoruz. Kimi grupların dini kullanarak bir şeyler elde etmesiyle Müslüman ülkeler arasında adaletle yürüyen kalmadı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Dinimiz İslam’ın kendisiyle Müslümanlığımız arasındaki farkın gün geçtikçe açıldığını kabul etmeliyiz. İslam’ın özünde yer alan çoğulculuğun gün geçtikçe azaldığı, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgasının tüm çabalara rağmen sonlandırılmadığı gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Kimi grup ve yapıların kendi çıkarları doğrultusunda dini değerlerimizi istismar etmesine hep birlikte karşı durmalıyız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Kongre Merkezi’nde Elmalı Belediyesi’nin düzenlediği Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Paneli’ne katldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, panelin açılışında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Değerli konuklar, saygıdeğer hocalarım, milletvekili arkadaşlarım, il başkanımız, büyükşehir belediye başkanımız ve Elmalı’nın saygıdeğer belediye başkanı ve saygıdeğer eşleri; efendim Türkiye ilahiyat birikiminin saygın mensupları biraz sonra açıklamalar yapacaklar, görüşlerini açıklayacaklar, ben de dikkatle dinleyeceğim. Elmalılı Hamdi Yazır anısına düzenlenen bu akademik toplantıda sizlere hitap etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bu toplantıya beni davet eden, başta Elmalı Belediyesi olmak üzere konferansın tertip heyetine de şükranlarımı sunuyorum. Bu ve benzeri toplantıların Türkiye’nin huzurlu geleceğine eşsiz katkılar yapacağına duyduğum inançla tüm katılımcılara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Konuşmamda benden çok daha iyi tanıdığınızı düşündüğüm merhum Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın yaşamına ilişkin bilgileri paylaşmayı düşünmüyorum. Sizler yapacağınız sunuşlarla merhum Yazır’ın Cumhuriyetimize yaptığı katkıları en yalın şekliyle zaten anlatacaksınız. Ben merhum Yazır’ın yaşamından ziyade kendisinin başta ‘Hak Dini Kur’an Dili’ eseri olmak üzere tüm eserleri ışığında Türkiye’nin temel problemlerine ilahiyat penceresinden nasıl bakılabileceğine dair naçizane görüşlerimi sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Değerli konuklar, Osmanlı’nın son devrinde yetişmiş ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda önemli görevler üstlenmiş saygın bir din alimi olan Elmalılı, kendini kuranı anlamaya ve açıklamaya adamıştır. Bu adanmışlığın haklı bir sonucu olarak TBMM’nin 21 Şubat 1925 tarihli oturumunda kabul edilen Türkçe Kuranı Kerim tefsirinin hazırlanması kararının ardından kapısı çalınan ilk isim olmuştur. Teklifi kabul eden Elmalılı, tefsiri yazmaya 1926 yılında başladı ve ‘Hak Dini Kur’an Dili’ adını verdiği eserini 1938 yılında tamamladı. Yaklaşık 12 yıl süren ve Elmalılı tefsiri olarak bilinen tefsir son derece özgün bir çalışmadır.

Örneğin Sayın Mustafa Bilgin İslam ansiklopedisinin ‘Hak Dini Kur’an Dili’ maddesinde eseri Mehmet Akif’in ifadesiyle İslam’ı asrın idrakine söyletme gayesi taşıyan ciddi ve yorucu bir emeği yansıtması olarak değerlendirir. Sayın Bilgin eserin bir Kuran tefsiri olmasının yanı sıra ayetlerin yorumu münasebetiyle pek çok itikadı, ameli, ilmi ve felsefi meseleye çağdaş metodolojiyi de kullanarak geniş ölçüde orijinal düşünce ve çözümler ihtiva ettiğini de savunur, vurgular. Şüphesiz Elmalılı’nın bu başarısı klasik alim özellikleriyle, çağdaş fikir adamı özelliklerini birleştirmeyi başarmış bir şahsiyet olmasından kaynaklanmaktadır.

Değerli konuklar, peki biz bugün bu tefsirin ışığında Türkiye’nin temel problemlerine nasıl bakmalıyız. Değerli konuklar, hak diyoruz, hukuk diyoruz, adalet diyoruz. Peki Elmalılı ne diyor? Elmalılı’nın kadılık makamına tayin edilecek kişinin hür olması şartına ilişkin önemli bir değerlendirmesi vardır. Elmalılı’nın kadınların hür olması şartına yaptığı özel vurgu sadece köle ve köle sahibi arasındaki ilişkiye dair değildir. Elmalılı’nın vurgusu kadıların yani yargı makamında oturanların dış etkilere karşı koyacak niteliklere sahip olması şartını da kapsamaktadır. Bu haliyle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile yargı dağıtanların bağımsızlığı ve tarafsızlığı toplumsal adalet ve huzurumuz için bir zorunluluktur.

Değerli konuklar, çünkü Elmalılı’nın şüphesiz ki Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emretmektedir şeklinde Türkçeye aktardığı ayette de buyurulduğu üzere devletin dini adalettir. Devlet işin ehline verildiği, işi ehline verenlerce yönetildiği ve sonuç olarak adaletle hükmedildiği zaman bir vasfa kavuşmuş olur.

Aksi halde ideal bir devlet yönetiminden söz edemeyiz. Eski Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Bardakoğlu’nun da ifade ettiği üzere din açısından önemli olan adalettir. Hakkın, doğrunun egemenliğidir. Bir ülkede zulüm, haksızlığın, eşitsizliğin, kayırmacılığın keyfiliğin değil hukukun üstünlüğü, açıklık, eşitlik ve şeffaflığın hakim olması vatandaşların onur ve haklarının korunması sadece beşeri değil aynı zamanda dini bir zorunluluktur. Bir daha ifade edeyim, sadece beşeri değil aynı zamanda dini bir zorunluluktur.

Değerli dostlarım, İslam dünyasının nasıl bir duruma sürüklendiğini de bir veriyle açıklamak isterim. George Washington Üniversitesinden Şehrazat Rahman ve Hüseyin Askeri adlı iki bilim insanı 2015 yılından buyana düzenli olarak İslamilik endeksi adlı bir çalışma yürütüyorlar. Bu endekste adalet ve yönetim, ekonomi, yolsuzluklar, insan hakları ve uluslararası hukuk gibi üst başlıklar çerçevesinde 150’ye yakın ülke İslami kriterlere uygunluklarına göre sıralanıyor.

2020 yılı endeksine göre İslam ülkeleri üzülerek ifade edeyim en alt sıralarda bulunuyor ve her yıl biraz daha geriliyor. Bu endeks 2015 yılında ilk defa yayınlandığında Katar 39. sıradaydı. 40.sırada Birleşik Arap Emirlikleri vardı, Malezya 43. sıradaydı. Türkiye ise 65. sırada bulunuyordu. 5. yılın sonunda yani endeksin 2020 yılı verilerine üzülerek ifade edeyim İslam ülkeleri açısından hiç de iç açıcı değil 2020 yılı endeksi. Malezya yine 43. sırada. Ancak Birleşik Arap Emirlikleri 47, Katar 51. sıraya gerilemiş durumda. 2015 yılında 65. sırada bulunan Türkiye ise 2020 yılında 100. sırada. Endeksin 2020 yılı sonuçları itibariyle ilk 40 sırada hiçbir İslam ülkesi yer almıyor. İlk sırada ise Yeni Zelanda bulunuyor. İkinci sırada İsveç, üçüncü sırada Hollanda yer alıyor. Yani Yeni Zelanda İslami kriterlere göre yaşayan ülkeler arasında ilk sırada bulunuyor.

Bu endeksin ortaya koyduğu sonuçlar İslam’ın ortaya koyduğu kriterler açısından Müslüman olarak yaşadığımızı ancak İslam’dan da nasıl uzaklaşmış olduğumuzu gözler önüne seriyor. Bu örnekler ışığında dinimiz İslam’ın kendisiyle Müslümanlığımız arasındaki farkın gün geçtikçe açıldığını kabul etmeliyiz. İslam’ın özünde yer alan çoğulculuğun gün geçtikçe azaldığı, Müslümanlar arasındaki kardeş kavgasının tüm çabalara rağmen sonlandırılmadığı gerçeğiyle yüzleşmeliyiz. Kimi gurup ve yapıların kendi çıkarları doğrultusunda dini değerlerimizi istismar etmesine hep birlikte karşı durmalıyız.

Değerli misafirler, bugün imrenerek bakacağımız, vatandaşlarının huzurunu, hakkını, hukukunu koruyan, adaletle hükmedilen bir İslam ülkesi görmekte zorlanıyoruz. Örneğin dünyanın en büyük göçmen hareketliliği Müslüman ülkelerden batı ülkelerine doğru yaşanıyor. Ege’nin, Akdeniz’in soğuk sularında hayatlarını kaybedenlerin büyük bir bölümü Müslüman kardeşlerimiz.

Dünya silah sanayinin en önemli alıcıları arasında Müslüman ülkeler ilk sıralarda yer alıyor ve ne yazık ki, çoğu yerde bu silahlar Müslüman kardeşlerimize yönelik kullanılıyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Oysa örnekleri çoğaltmak yerine topyekûn azaltmanın yollarını bulmalıyız. Büyük İslam Bilgini Elmalılı Hamdi Yazır’ın bir diğer önemli mesajı da şudur; bir toplumda hurafelerin yayılmasını engellemenin yolu ilahi kelamın her çağda yorumlanmasıdır. Çünkü insan yüce Allah’ın mesajını her döneme hitap eden evrensel mesajlar olarak ancak yorum gücüyle kavrayabilir.

Değerli dostlarım, bütün zorlukları aşacağımıza duyduğum inançla başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere dinimizin doğru anlaşılması konusunda içtenlikle çaba harcayan cumhuriyetin kurucu kadrolarını rahmetle anıyor, Elmalılı Hamdi Yazır’ın şahsında bu çabaya katkı veren tüm din alimlerimize şükranlarımı sunuyorum. Bir kez daha sempozyumunuzun hayırlı olmasını diliyor ve bu sempozyumu İstanbul’da düzenleyen Elmalı Belediye Başkanımıza da yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun efendim.”

Paylaşın