Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Zorbasın

Partisinin İstanbul İl Başkanlığı binası önünde toplanan kalabalığa seslenen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Yönetenlere, yönetene, Erdoğan’a sesleniyorum: Erdoğan sen ikiyüzlüsün, sen fırsatçısın, sen bir zorba ve bir manipülatörsün. Ama zulmün, küstahlığın artık son buluyor. Söyleyeyim; artık zulmü, küstahlığı artık son buluyor.” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na hapis cezasının onanması ve siyasi yasak getirilmesi kararının ardından İstanbul’a gitti.

CHP İstanbul İl Başkanlığı binası önünde kurulan kürsüye İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte çıkan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Hep birlikte bu ülkeye çektirilen zulme son vereceğiz. Hep birlikte; doğusu – batısı, güneyi – kuzeyi, vicdanı olan her vatandaşla beraber yol yürüyeceğiz ve Türkiye’yi zulümden ve zalimden kurtaracağız.

Yönetenlere, yönetene, Erdoğan’a sesleniyorum: Erdoğan sen ikiyüzlüsün, sen fırsatçısın, sen bir zorba ve bir manipülatörsün. Ama zulmün, küstahlığın artık son buluyor. Söyleyeyim; artık zulmü, küstahlığı artık son buluyor.

Erdoğan, yaklaşan gök gürültüsünü duyuyor musun?

Bu gürültü mahallelerini sığınmacılara sattığın insanlarımızın gürültüsüdür.

Bu gürültü aç bıraktığın emeklilerimizin gürültüsüdür.

Bu gürültü elektriğini kestiğin 4 milyon insanın karanlıktaki sesidir. Milyonların acısının sesidir bu kulaklarında çınlayan ses.

Geleceğini çaldığın bu kızgın insanların sesini duyuyor musun? Özürlüğün şarkısını söyleyenlerin sesini duyuyor musun?

Yeni bir hayat başlamak üzere bu ülkenin insanları için. Her bir vatandaşın onuruyla ve özgürce yaşayabileceği bir ülke yaratacağız. En karanlık anın şafağa en yakın zaman olduğunu biliyoruz, hep birlikte seslendiriyoruz.

Erdoğan; biz göğe baktığımızda sana rağmen her şeyin daha iyiye gideceğini, bu zulmün de son bulacağını, bir kez daha huzur ve sükûnetin bu ülkeye geri geleceğini hepimiz biliyoruz. Bütün acımasızlıklar senin zayıflıklarından doğuyor. Evet sen zayıfsın, biz güçlüyüz.

Sen sırça köşkünde yaşayacaksın biz omuz omuza gelen bir halkız. Cezalandırmaya çalıştığın Canan’ın arkasında koca bir halk var. Bunu bir an bile aklından çıkarma. Yine devam edeyim, unutma Erdoğan; bugün Canan nezdinde vücut bulan halkın sesi, halkın iradesi senden büyüktür. Canan yüreklidir, Canan cesurdur, Canan bizimdir, herkes duysun.

21 Mayıs günü Bursa’da miting yapacaktık. Buradan duyuruyorum; artık mitingin adresi Bursa değil, İstanbul’dur. İstanbul’da yapacağız.

Hiç endişe etmeyin, zalimin zulmü karşısında asla geri adım atmayacağız. Yüreğimizle, aklımızla, mantığımızla ve halka duyduğumuz sevgiyle yolumuza devam edeceğiz. Adalet bu ülkeye ya gelecek ya gelecek!”

Paylaşın

Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu Kararına Muhalefetten Tepki

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun hapis cezasının Yargıtay tarafından kısmen onanması ve siyasi yasak getirilmesi kararına muhalefet sert tepki gösterdi. Karar, muhalefet cephesinde “AKP iktidarınca gelecek seçimlere hazırlık amaçlı yargı aracılığıyla siyaseti dizayn etme çabası” olarak yorumlandı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na beş ayrı suçtan verilen 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezasının 4 yıl 11 ay 20 gün olan bölümünü onadı. Yargıtay kararında Terörle Mücadele Kanunu’nun ‘‘örgüt propagandası yapma’’ suçunu düzenleyen 7. Maddesi’nin 2. fıkrasından verilen mahkumiyet kararını bozmasıyla Kaftancıoğlu teknik olarak cezaevine girmeyecek.

Kılıçdaroğlu’ndan milletvekillerine çağrı

Kararın ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, tüm milletvekillerini partisinin İstanbul İl Merkezi’ne çağırdı. CHP lideri, ‘‘Partimizin tüm milletvekilleri, derhal İstanbul il başkanlığı binamıza doğru yola çıkın’’ dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından sonra CHP’li milletvekilleri İstanbul’a gitmek üzere Meclis’ten ayrıldı.

Kaftancıoğlu: ‘‘İktidardaki kötülüğü gönderene kadar çalışmaya devam edeceğim’’

Kararı Fazıl Say’ın babası Ahmet Say’ın cenazesine katılmak üzere gittiği Ankara’dan İstanbul’a dönerken yolda alan Canan Kaftancıoğlu da yol üzerinde çektiği bir videoda “gerçek hukuku tesis edene kadar mücadelenin süreceğini” söyledi.

CHP İstanbul İl Başkanı, ‘‘Burada mesele Canan Kaftancıoğlu’na ne ceza verildi, nasıl verildi meselesinden öte bu ülkede hukukun geldiği nokta ve hukuksuzluğun hepimize yaşattığı mağduriyet. Merak eden arayan soran dostlarımıza söylemek isterim ki, biz iktidardaki kötülüğü gönderene kadar, sadece Canan Kaftancıoğlu için değil 84 milyon için hukuku sağlayana kadar her şekilde çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya devam edeceğim. Asla ve asla umudunuzu kaybetmeyin. İktidardaki kötülüğü bizler umudu örgütleyerek göndereceğiz. İşte o zaman bu ülkede gerçek adalet ve gerçek hukuk tesis edilmiş olacak’’ dedi.

“Kaftancıoğlu milletvekili adayı olamayacak”

VOA Türkçe’nin konuştuğu TBMM Adalet Komisyonu CHP Sözcüsü Zeynel Emre, bu karardan sonra Kaftancıoğlu’nun bir sonraki seçimde milletvekili adayı olamayacağını ancak il başkanlığı görevinin devam etmesinde bir engel bulunmadığını ifade etti.

Zeynel Emre, Kaftancıoğlu’nun infaz için cezaevine gireceğini ancak hemen aynı gün çıkması gerektiğini de ilave etti.

Muhalefet tepkili

Kaftancıoğlu hakkındaki yargı kararı bazı çevrelerde, Türkiye’de AKP iktidarı ve lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2019 yılında 31 Mart Yerel Seçimleri ve devamında 23 Haziran İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçimi’nde, ana muhalefet partisi CHP karşısında seçim kaybı yaşanması kapsamında değerlendirildi. CHP dışındaki muhalefet partileri de özellikle “siyasi yasak” boyutuyla karara tepki gösterdi.

Karamollaoğlu: “Adalet bir gün herkese lazım olur“

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Hakkında verilen haksız ve hukuksuz kararın ardından Canan Kaftancıoğlu’nu arayarak geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Hiç kimse endişeye kapılmasın, umutsuzluğa düşmesin. Siyasi kararların odağı haline gelen yargı kurumunu yeniden ayağa kaldıracağız. Adalet mekanizmasını muhalefeti susturmak için kullananlar da, buradan siyasi bir kazanç devşireceğini zannetmesin. Adalet bir gün herkese lazım olur” dedi.

İyi Parti: “Diplomatik ve ekonomik ilişkilerini sıkıntıya sokacak”

İyi Parti Genel Sekreterliği’nce “Unutmayalım ki; adaletin olmadığı yerde demokrasi olmaz. Demokrasinin olmadığı yerde kalkınma olmaz. Kalkınmanın olmadığı yerde, zenginlik olmaz. Bugün, bu kararı, sıradan bir mahkeme kararı olarak görüp geçemeyiz. Bu karar, ülkemizi uluslararası alanda da itibarsızlaştıracak. Bu yanıyla zaten kırılgan olan diplomatik ve ekonomik ilişkilerimizi daha da sıkıntılı bir hale sokacaktır” tepkisi gösterildi.

İyi Parti adına yapılan yazılı açıklamada, “Türkiye derme çatma iddianamelerle verilen mahkeme kararlardan çok çekmiştir. 28 Şubat günlerinde, okunan bir şiirin bile bahane edildiği, adalet duygusunun yaralandığı kararlar hepimizin hafızasındadır. O günün mağdurlarının, bugünün mağrurları haline gelerek, tüm kurumlar üzerinde vesayet oluşturması, siyaseti dizayn edebilmek, bireylere korku salabilmek için, hukuku ve adalet duygusunu zedelemesini kabul edemeyiz. Evet, CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu hakkında, yargı bir karar vermiştir. Ancak verilen kararın zamanlamasından niteliğine kadar, bu kadar tartışılıyor olması bile, asıl tehlikeye, yani yargıya olan güvenin sarsıldığına işaret etmektedir. İyi Parti olarak asıl ve önemli tehlikenin de bu olduğuna inanıyoruz. AK Parti iktidarı, üzerinde vesayet kurabilmek için yargıyı, bugün terör örgütü dediği FETÖ’ye bile teslim etmiştir. Vesayetle mücadele ettiğini söyleyerek iktidara gelenlerin bu vesayet iştahı, milletimizin adalete olan güvenini sarsmaktadır. İyi Parti olarak fikrine katıldığımız ya da katılmadığımız tüm vatandaşlarımızın, adil yargılanma hakkını, adaletin ve demokrasinin tam ve kamil uygulanması mecburiyetini savunmaya devam edeceğiz. Millet iradesinin görevi verdiği günden itibaren de, cüpbelerdeki düğmeleri söküp atacak, Türk adaleti üzerine düşen gölgeleri ortadan kaldıracağız” denildi.

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisi adına yapılan yazılı açıklamaya alıntılayarak, “Dünün mağdurlarının, bugün mağrur olduğu bu ucube sistem, Türkiye’yi daha fazla taşıyamaz. O sandık gelecek, bu vesayet bitecek. Az kaldı…” dedi.

HDP: “Siyaset alanını yargı eliyle dizayn devam ediyor”

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç ise, “İktidar demokratik siyaset alanını yargı eliyle dizayn etmeye devam ediyor. Canan Kaftancıoğlu hakkında verilen bu karar hukuki değil siyasidir. Bütün baskı ve hukuksuzluklara rağmen adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz” tepkisini gösterdi.

Gelecek Partisi: “Ülkemizi siyasi yasaklarla anılacak hale getirmekten utanılmalı”

Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Serkan Özcan da “CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu hakkında verilen siyaset yasağını da içeren hüküm demokrasimize vurulmuş açık bir darbedir. 80’lerin ve 90’ların vesayet rejiminin siyasi yasaklarının mağduru olmuş bu iktidarın her türlü demokratik değeri inkar ederek ülkemizi siyasi yasaklarla anılır hale getirmesi utanılacak bir durumdur. Tam demokrasi, tam ifade hürriyeti ve amasız insan hakları mücadelemiz devam edecek” değerlendirmesini paylaştı.

Demokrat Parti: “Muhalefeti sindirme çabası”

Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Neslihan Çevik de, “Çözüm bekleyen bu kadar sorun varken, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 10 sene evvel yapmış olduğu bir sosyal medya paylaşımının peşinden gidilmesi, iktidarın muhalefeti sindirme çabasının son örneğidir” tepkisini dile getirdi. Çevik, “İşte tam da bu yüzden altı muhalefet partisi olarak güçlendirilmiş parlementer sistem ile kuvvetler ayrılığını tesis etmek konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz. 6’lı masa Türkiye demokrasisinin garantörü olmaya devam edecektir!” diye ekledi.

Kaftancıoğlu Twitter paylaşımları nedeniyle yargılanıyordu

Canan Kaftancıoğlu, 2012-2017 yılları arasındaki Twitter paylaşımları gerekçesiyle 6 Eylül 2019 tarihinde İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamada mahkum edilmişti.

Kaftancıoğlu’na ‘‘Cumhurbaşkanına hakaret etme’’, ‘‘kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret etme’’, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen aşağılama’’, ‘‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’’, ‘‘terör örgütü propagandası yapma’’ suçlamasıyla toplam 9 yıl 8 ay hapis cezası verilmiş ve kararda indirim uygulanmamıştı.

CHP İstanbul İl Başkanı son duruşmada yaptığı savunmada, ‘‘Ben Cumhurbaşkanı’na hakaret etmedim, bundan sonra da etmem. Bunun altını net bir şekilde çiziyorum. Kim hakikati çarpıtırsa çarpıtsın, etmem. Atatürk’ün oturduğu makama hakaret etmek kimsenin hakkı olmadığı gibi haddi de değildir. Cumhurbaşkanı olan kişi aynı zamanda bir siyasi partinin başkanı olduğu için AKP Genel Başkanı’na yönelik eleştiriler Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu kapsamına sokuluyor. Yaptığım eleştiri AKP Genel Başkanı’na yönelik siyasi hicivdir. İfade özgürlüğümü kullandım. Kamu görevlisine hakaret etmedim, etmem. Kamu görevlilerinin saygınlığını rencide edecek bir somut isnadım da yoktur. Anadolu’da görev yapmış bir öğretmenin çocuğu olduğum gibi, Anadolu’da kamu görevi yapmış bir hekimim. Kamu görevinin saygınlığını oldukça iyi biliyorum’’ demişti.

(Kaynak: VAO Türkçe)

Paylaşın

Yargıtay Canan Kaftancıoğlu’nun Cezasını Onadı, Siyasi Yasak Koydu

Yargıtay, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin çarptırdığı 9 yıl 8 ay 20 günlük hapis cezasıyla ilgili kararını açıkladı.

Yargıtay, sosyal medya paylaşımları nedeniyle hapis cezası alan Kaftancıoğlu üzerindeki beş suçlamadan üçünün cezasını onadı. Onanan suçlamaların toplam cezası 4 yıl 11 ay.

Kaftancıoğlu ‘terör örgütü propagandası yapmak’, ‘kamu görevlisine hakaret’, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’, ‘Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme’ suçlarından hapis cezasına çarptırılmıştı.

Yargıtay bunlardan “kamu görevlisine hakaret”, “Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılamaktan” verilen 1 yıl 6 ay 20’şer günlük cezaları olduğu gibi, “Cumhurbaşkanına hakaretten” verilen 2 yıl 4 ay hapis cezasını ise 1 yıl 9 ay olarak düzeltilerek onandı.

Yargıtay, “örgüt propagandasından” çarptırıldığı 1 yıl 6 aylık hapis cezası ile “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmekten” verilen 2 yıl 8 aylık hapis cezasını suçun unsurlarını oluşturmadığını söyleyerek bozdu.

Yargıtay propaganda cezasının bozma kararında “Terör örgütü propagandası yapma suçunun oluşması için terör örgütü ile ilgili bir öğretinin, düşüncenin veya inancın başkalarına tanıtılması, benimsetilmesi ya da yayılması amacıyla yapılmasının yanında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, bu yöntemleri övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir.” dedi.

“Hukuksuzluğun hepimize yaşattığı mağduriyet”

Karar sonrası Twitter’dan bir video yayınlayan Kaftancıoğlu, paylaşımında “Nerede olursak olalım çalışacak, çalışacak umudu örgütleyerek iktidardaki kötülüğü hep birlikte gönderecek, hukukun üstünlüğünü tesis ettiğimizde hep birlikte nefes alacağız…” dedi.

Videoda şöyle konuştu:

“Değerli dostlar, kıymetli yol arkadaşlarım merhaba. Size Ankara- İstanbul yol arasından sesleniyorum. Bugün defnettiğimiz çok kıymetli aydınımız müzikolog ve yazar Ahmet Say’ın cenaze töreninden dönerken Yargıtay’dan kararın çıktığı bilgisi sizler gibi bana da ulaştı.

Burada mesele Canan Kaftancıoğlu’na ne ceza verildi, nasıl verildi meselesinin ötesinde bu ülkede hukukun geldiği nokta ve hukuksuzluğun hepimize yaşattığı mağduriyet. Bundan dolayı, merak eden, arayan, soran dostlarıma şunu söylemek isterim ki; biz, iktidardaki kötülüğü gönderinceye kadar bu ülkede sadece Canan Kaftancıoğlu için değil, 84 milyon için hukuku ve hukukun üstünlüğünü yeniden sağlayıncaya kadar her şekilde çalışmaya, çalışmaya ve çalışmaya devam edeceğiz.

Şimdi İstanbul’a giderek yine çalışmaya devam edeceğim. Asla ve asla umudunuz kaybetmeyin. İktidardaki kötülüğü bizler umudu örgütleyerek göndereceğiz. İşte o zaman bu ülkede gerçek adalet ve gerçek hukuk tesis edilmiş olacak. Hepinizi kocaman kucaklıyorum”

Kılıçdaroğlu, milletvekillerini çağırdı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kararın açıklanmasından sonra partisinin tüm milletvekillerini İstanbul İl Başkanlığına çağırdı.

Ne olmuştu?

Canan Kaftancıoğlu’na 10 yıl önce sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar nedeniyle dava açıldı. Kaftancıoğlu ayrıca, sosyal medyadan da hedef gösterildi.

“Cumhurbaşkanına hakaret”, “Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret”, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılama”, “Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek”, “Terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla 17 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandı.

İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 6 Eylül 2019’da karar açıklandı. Kaftancıoğlu “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 1 yıl 6 ay, “kamu görevlisine alenen hakaret etme” suçundan 1 yıl 6 ay 20 gün, “Cumhurbaşkanına alenen hakaret etme” suçundan 2 yıl 4 ay, “Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak” suçundan 1 yıl 8 ay, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçundan 2 yıl 8 ay olmak üzere toplam 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezasına mahkum edildi.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

CHP’den Seçim Startı: Görevlendirmeler Yapıldı

CHP’li 102 milletvekili 3-6 Haziran tarihleri arasında 51 ile giderek “Sorunu biliyoruz, çözeceğiz” mesajı verecek. Vekiller, kentten ayrılmadan önce bir de basın toplantısı ile yapılan ziyaretin değerlendirmesi yapılacak.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Merkez Yönetim Kurulu’nun (MYK) pazartesi günü Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında yaptığı toplantıda 30 Büyükşehir dışında 51 ile gidilmesi ve saha çalışması yapılması kararlaştırıldı.

CHP Meclis grup yönetimi 102 ismin saha çalışması için vekillere duyuru yaptı. Her ile iki vekil gidecek şekilde kura çekildi. İllere giden vekiller tüm ilçeleri gezecek. Ayni zamanda ticaret, sanayi odaları, ziraat odaları, barolar, meslek örgütleri odaları, sendikalar ve diğer sivil toplum örgütleri ziyaret edilecek.

“Sorunu biliyoruz çözeceğiz” mesajı

Yapılan ziyaretlerde önce o kentin ilçenin sorunları dinlenecek. Ardından CHP’li vekiller o sorunlara yönelik çözüm projelerini anlatacak.

Habertürk’ten Mahir Kılıç’ın haberine göre halka “sorunu biliyoruz çözeceğiz” mesajı verilecek. Kentten ayrılmadan önce bir de basın toplantısı ile yapılan ziyaretin değerlendirmesi yapılacak.

Ziyaretlerde halkın nabzı da tutulacak. Sorunları çözme mesajı ile birlikte düşük oy alınan yerlerde oran arttırılmaya çalışılacak.

Raporlar Kılıçdaroğlu’na sunulacak

CHP grup yönetimi 3-4-5-6 Haziran tarihlerinde ziyaretlerini gerçekleştirecek olan vekillere 10 Haziran saat 17:00’ye kadar da rapor hazırlamaları için süre tanıdı. Raporlar genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na sunulacak.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Kaçaklar Ve Sığınmacılar Konusunda Netim, Gidecekler

Göçmenler konusunda hükümeti sert sözlerle eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, son olarak, sosyal medya hesabından eski açıklamalarının yer aldığı bir video paylaşarak, göçmenlerin geri gönderileceğini belirtti.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Kaçaklar ve sığınmacılar konusunda netim. Gidecekler. Bu konunun suçluları Recep Tayyip Erdoğan ve Avrupa Ülkeleridir. Onların alavere dalavereleridir. Biz, muhalefete muhalefet olmayız. Bizim mücadelemizin muhatapları çok nettir” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında da Suriyelilerin geri gönderilmesi konusuna değinerek şunları söylemişti;

Suriye konusu ve sığınmacılar. Bu konuda iddialıyım. Partimiz çok iddialı. En ciddi çalışan, en tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemleri dillendiren tek partinin adı CHP’dir. Biz, komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını her ortamda dile getirdik. Egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Bugün tarih ‘CHP doğruları söylemiş’ diyor. Şimdi kısa bir tarihsel süreç vereceğim. Hep unutuyoruz.

Suriye yönetimi ile savaştan hemen sonra Eylül 2011’de temasa geçtik. ‘Yanlış yapıyorsunuz. İç savaş tehlikeli’ dedik. Aralık 2011 ile muhalefet ile temasa geçtik ‘uzlaşın’ dedik. Bunları iktidar sahipleri yapmazken biz ülkemizi düşündük. Oradaki çocukları, kadınları düşündük. Savaşın acımasızlığını düşündük. Nisan 2012’de TBMM’ye bir genel görüşme önergesi verdik. Bunların tamamını reddettiler.

2011’den Mayıs 2022’ye kadar 91 Meclis araştırma önergesi verdi CHP. Beyler parlamentoya gelip bilgi dahi vermiyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez. 336 soru önergesi verildi. 432 soru önergesine bugüne kadar hala cevap verilmedi. Ne diyorlardı? ‘Tek adam rejimi olursa her şey çok hızlı olacak’ diyorlardı. 432 soru önergesine bugüne kadar cevap dahi verilmemiştir. Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar. Böyle bir devlet yönetimi hiç olmadı Türkiye’de.

24 Ağustos 2012’de Erdoğan’a bir mektup yazdım. Mektupta, ‘Sayın başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak uluslararası bir Suriye Konferansı toplayın’ diyorum. Olmadı. Olmadı ama Erdoğan 5 Eylül 2012’de ‘Emevi Camisinde namazımızı kılacağız’ dedi. Devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz? Bu anlayış Türkiye’yi bugünkü hale getirdi. Beyefendi Emevi Camisi’nde namaz kılacaktı 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Şu yanlışa bakar mısınız? Utanır insan biraz.

2013’de ‘Kabahat Suriyeli de değil sınırı kontrol edemeyen hükümettedir’ dedim. Kabahat sınır kavramını yok edende. Onlar yönetiyor ülkeyi ben yönetmiyorum ki. Şubat 2013’de Sosyalist Enternasyonal üyesiyiz malum. Dedik ki mutlaka bir Suriye Çalışma Grubu oluşturun dedik. Bunların yapamadığını yapmaya çalıştık. Ana muhalefet olduğumuz halde yapmaya çalıştık. Biz ülkemizi seviyoruz. Yetmedi ben Mart 2013’de BM Genel Sekreteri’ne ayrıca bir mektup göndererek olaylara dikkatini çektim. Savaşın bitmesi gerektiğini söyledim. Erdoğan yapamıyor bakın ama biz söylüyoruz. Yeri gelince üfürüyorsun ‘Dünya beşten büyüktür’ diye. Bir mektup yazamadın mı sen? BM’ye gidemedin mi sen? Orada Suriye’yi masaya yatıramadın mı sen? Yatıramadı. Niçin? Patrondan izin alamadığı için. Emperyal güçten izin alamadığı için.

“Akdeniz sığınmacı mezarlığına döndü”

Eylül 2013’de ‘Sınırlar bir ülkenin namusudur’ diyorum. Sınırdan kimin girip çıktığı belli değil. 900 km sınır kontrolsüz vaziyette. İnsanlar geliyorlar ellerinde silahlarla, terör estiriyorlar Türkiye’de. Göç dalgası geldi. Akdeniz bir sığınmacı mezarlığına döndü. Bir çocuk bedeninin dalgalarla kıyıya vurduğu fotoğrafı hiçbirimiz unutmadık. O fotoğrafın sorumlusu Erdoğan’dır. Geri Kabul Anlaşmasını yapmayın, yanlış dedik.

16 Aralık 2013’den bir süre sonra bu anlaşmayı AB ile imzaladılar. Sığınmacılar için Türkiye artık Avrupa’nın hapishanesi olacak, o hale getirdiler. İçişleri Bakanı geçen gün açıklama yapıyor. ‘AB Türkiye’nin göçmen deposu olmasını istiyor’ diyor. Günaydın beyefendi günaydın. Geri Kabul Anlaşması başımıza bela oldu diye neden söyleyemiyorsun?

2016 Haziran’da Göç ve göçmen sorunlarını inceleme komisyonu ve mülteciler konusunda bir komisyon kurduk. Akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bu konuyu masaya yatırdık. Tutarlı bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.

Bir süre sonra ABD desteğini Türkiye’den çekti. 5 Aralık 2017’de Erdoğan, ‘Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle birlikte kurduk ya. Bunun adımını senden önceki Obama yönetimiyle beraber kurduk’ diyor. Emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır.

“Son sırada bile lider olamazsın sen”

“15 Şubat 2018 dönemin başbakanı Binali Yıldırım tweet atıyor. ‘3.5 milyon Suriyeliyi ağırlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz’ diyor. Bu ülkenin başbakanı biz sizin korumalığınıza soyunduk diyor. Akıl var mı? Aklın, vicdanın kabul edeceği bir olay mı bu? 11 Mayıs 2013 Reyhanlı’da bir patlama oldu. 53 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sorumlusu kim? Günahı kimin boynuna? Suriye’yi bu hale getirenler kim? Anne babalara bu sivil şehitler nedeniyle ne kadar ödeniyor biliyor musunuz? 270 lira ödeniyor. ‘Ben dünya lideriyim’ diyor ya en son sırada bile lider olamazsın sen.

2019’da Suriyeliler ile ilgili 2 rapor hazırladık. Suriyeliler bugün emeği sömürülen insanlar olarak aramızda duruyor. Bunu da itiraf ediyorlar. Acı olanı bu zaten. Devleti yönetenler itiraf ediyorlar. İçişleri Bakanı işverenlere kızıyor. ‘Fabrikanda çalıştır, sömür, sigortasını yatırma. Sonra ne olacak bu Suriyeliler’ diyor. Vicdanlı iş sahibi ile vicdansızı ayırmak lazım. Sen açıkça diyorsun ki Suriyelileri kaçak çalıştırıyoruz, emeklerini sömürüyoruz diyorsun. Bunu İçişleri Bakanı olarak dünyaya ilan ediyorsun. Kaçak çalışmayı engellemesi gereken iktidar kaçak çalışıyorlar diyor.

16 Eylül 2021’de bir rapor daha paylaştık. 8 Ekim 2021 bunların yapamadığını yaptık. Ben ‘2 yıl içinde davulla zurnayla kendi ülkelerine gidecekler’ diyordum. Defalarca söyleyince nasıl göndereceksin gel bize anlat dediler. Hangi önlemleri alacağımızı, Suriye ile ilişkileri düzelteceğimizi, BM’yi de davet edeceğimizi, yollarınızı, kreşlerini, okullarını yapacağımızı anlattık. Bunlar olursa biz gideriz dediler. Biz ana muhalefet partisiyiz, iktidar değiliz. Hala uslanmış değiller, yalan söylüyorlar. ‘İstanbul’a sığınmacı almıyoruz’ diyorlar. 5 Mayıs’ta diyorlar. A Haber dahil medyada 1-6 Mayıs arası İstanbul’da 2 bin 117 kaçak göçmen yakalandı. E hani almıyordunuz?

‘Sınırlarımız Cumhuriyet tarihinin en güvenli dönemini yaşıyor’ diyorlar. Lafa bakın. 7 Mayıs 2022 Van Gölü’nde 61 kaçak göçmen boğularak öldü. Van Gölü de göçmen mezarlığına dönmüş durumda. E hani sınırlarımız güvenliydi? Temel sorun ne? Devleti şahsileştirmek demek Dışişleri Bakanlığını tamamen devre dışı bırakmak demektir. Eğer dış politikada siz devletin bürokratlarını tamamen devre dışı bırakıp sarayda oturup bir avuç kişiyle dış politikayı oluştursanız ve sadece emperyal güçlerin talimatlarla görev yaparsanız ülke bu hale gelir. Ülkeyi bu halden kurtaracak olan partinin adı CHP’dir”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a Çok Sert ‘Sığınmacı’ Yanıtı

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Suriyeli göçmenler ilgili olarak “Kapımız açık onlara, ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sert sözlerle yanıt vererek, “‘Dünya beşten büyüktür’ diye yeri gelince üfürüyorsun. Ama Birleşmiş Milletler’e gidip çözüm isteyemedin, bir mektup dahi yazamadın” dedi. 

Haber Merkezi / Suriyelilerin geri gönderilmesi konusuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Şunu yapacağız; İran’dan gelenleri doğru İran’a göndereceğiz, onda sorun yok. Ama Suriyeli sığınmacıları, kendi bölgelerine göndereceğiz, yolunu köprüsünü yapıp; tabii parasını da onlar verecekler. Avrupalılar verecekler. Kendi ülkelerinde huzur içinde yaşamak istiyorsan Ortadoğu’ya yönünü döndüreceksin. Yollar, okullar yapılacak, can güvenliği sağlanacak. BM gerekirse devreye girecek. Ve bunu biz yapacağız” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

“Devletinin yönetimini bir kişinin iradesine bağlarsanız o ülke sorunlardan bir türlü kurtulamaz. İki alanın Türkiye’de şahsileştirildiğini görüyoruz. Bunu hiçbir vatandaşımın unutmamasını istiyorum. Ekonomiyi şahsileştirdik, dış politikayı şahsileştirdik. Ekonomide bir kişi ‘ben ne dersem o doğrudur’ dedi. Dolar aldı başını gidiyor, faiz aldı başını gidiyor problem üzerine problem açıklıyorlar ama bir kişi programı. Her açıklanan proglamla ekonomi biraz daha kötüye gidiyor.

Çünkü ‘ben ekonomistim’ diyen kişinin ekonominin e’sinden anlamadığını hep beraber gördük. Devlet akılla, bilgiyle, birikimle, adaletle, liyakatle yönetilirdi. Gelişmenin 21. yüzyıldaki tanımı küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Her alanın uzmanı var ve her alan giderek kendi içinde yeni alanlar oluşturuyor. Dış politika şahsileştirildi. Bir tehlike daha var. Dış politikayı egemen güçlerin talebiyle yapmaya kalktığınızda çok daha derin sorunlar yaratıyorsunuz.

“Suriyeli konusunda çok iddialıyım”

Suriye konusu ve sığınmacılar. Bu konuda iddialıyım. Partimiz çok iddialı. En ciddi çalışan, en tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemleri dillendiren tek partinin adı CHP’dir. Biz, komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını her ortamda dile getirdik. Egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Bugün tarih ‘CHP doğruları söylemiş’ diyor. Şimdi kısa bir tarihsel süreç vereceğim. Hep unutuyoruz.

Suriye yönetimi ile savaştan hemen sonra Eylül 2011’de temasa geçtik. ‘Yanlış yapıyorsunuz. İç savaş tehlikeli’ dedik. Aralık 2011 ile muhalefet ile temasa geçtik ‘uzlaşın’ dedik. Bunları iktidar sahipleri yapmazken biz ülkemizi düşündük. Oradaki çocukları, kadınları düşündük. Savaşın acımasızlığını düşündük. Nisan 2012’de TBMM’ye bir genel görüşme önergesi verdik. Bunların tamamını reddettiler.

2011’den Mayıs 2022’ye kadar 91 Meclis araştırma önergesi verdi CHP. Beyler parlamentoya gelip bilgi dahi vermiyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez. 336 soru önergesi verildi. 432 soru önergesine bugüne kadar hala cevap verilmedi. Ne diyorlardı? ‘Tek adam rejimi olursa her şey çok hızlı olacak’ diyorlardı. 432 soru önergesine bugüne kadar cevap dahi verilmemiştir. Ne söyleyeceklerini bilmiyorlar. Böyle bir devlet yönetimi hiç olmadı Türkiye’de.

24 Ağustos 2012’de Erdoğan’a bir mektup yazdım. Mektupta, ‘Sayın başbakan, komşu Suriye’deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak uluslararası bir Suriye Konferansı toplayın’ diyorum. Olmadı. Olmadı ama Erdoğan 5 Eylül 2012’de ‘Emevi Camisinde namazımızı kılacağız’ dedi. Devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz? Bu anlayış Türkiye’yi bugünkü hale getirdi. Beyefendi Emevi Camisi’nde namaz kılacaktı 3 milyon 600 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Şu yanlışa bakar mısınız? Utanır insan biraz.

2013’de ‘Kabahat Suriyeli de değil sınırı kontrol edemeyen hükümettedir’ dedim. Kabahat sınır kavramını yok edende. Onlar yönetiyor ülkeyi ben yönetmiyorum ki. Şubat 2013’de Sosyalist Enternasyonal üyesiyiz malum. Dedik ki mutlaka bir Suriye Çalışma Grubu oluşturun dedik. Bunların yapamadığını yapmaya çalıştık. Ana muhalefet olduğumuz halde yapmaya çalıştık. Biz ülkemizi seviyoruz. Yetmedi ben Mart 2013’de BM Genel Sekreteri’ne ayrıca bir mektup göndererek olaylara dikkatini çektim. Savaşın bitmesi gerektiğini söyledim. Erdoğan yapamıyor bakın ama biz söylüyoruz. Yeri gelince üfürüyorsun ‘Dünya beşten büyüktür’ diye. Bir mektup yazamadın mı sen? BM’ye gidemedin mi sen? Orada Suriye’yi masaya yatıramadın mı sen? Yatıramadı. Niçin? Patrondan izin alamadığı için. Emperyal güçten izin alamadığı için.

“Akdeniz sığınmacı mezarlığına döndü”

Eylül 2013’de ‘Sınırlar bir ülkenin namusudur’ diyorum. Sınırdan kimin girip çıktığı belli değil. 900 km sınır kontrolsüz vaziyette. İnsanlar geliyorlar ellerinde silahlarla, terör estiriyorlar Türkiye’de. Göç dalgası geldi. Akdeniz bir sığınmacı mezarlığına döndü. Bir çocuk bedeninin dalgalarla kıyıya vurduğu fotoğrafı hiçbirimiz unutmadık. O fotoğrafın sorumlusu Erdoğan’dır. Geri Kabul Anlaşmasını yapmayın, yanlış dedik.

16 Aralık 2013’den bir süre sonra bu anlaşmayı AB ile imzaladılar. Sığınmacılar için Türkiye artık Avrupa’nın hapishanesi olacak, o hale getirdiler. İçişleri Bakanı geçen gün açıklama yapıyor. ‘AB Türkiye’nin göçmen deposu olmasını istiyor’ diyor. Günaydın beyefendi günaydın. Geri Kabul Anlaşması başımıza bela oldu diye neden söyleyemiyorsun?

2016 Haziran’da Göç ve göçmen sorunlarını inceleme komisyonu ve mülteciler konusunda bir komisyon kurduk. Akademisyenler, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bu konuyu masaya yatırdık. Tutarlı bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık.

Bir süre sonra ABD desteğini Türkiye’den çekti. 5 Aralık 2017’de Erdoğan, ‘Ya biz Özgür Suriye Ordusu’nu ey Amerika seninle birlikte kurduk ya. Bunun adımını senden önceki Obama yönetimiyle beraber kurduk’ diyor. Emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu’daki maşası Recep Tayyip Erdoğan’dır.

“Son sırada bile lider olamazsın sen”

“15 Şubat 2018 dönemin başbakanı Binali Yıldırım tweet atıyor. ‘3.5 milyon Suriyeliyi ağırlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyoruz ve onların Avrupa’ya gelmesinin önüne geçiyoruz. Bunu yaparken terör örgütlerinin Avrupa’ya yayılmasının da önüne geçiyoruz’ diyor. Bu ülkenin başbakanı biz sizin korumalığınıza soyunduk diyor. Akıl var mı? Aklın, vicdanın kabul edeceği bir olay mı bu? 11 Mayıs 2013 Reyhanlı’da bir patlama oldu. 53 vatandaşımız hayatını kaybetti. Sorumlusu kim? Günahı kimin boynuna? Suriye’yi bu hale getirenler kim? Anne babalara bu sivil şehitler nedeniyle ne kadar ödeniyor biliyor musunuz? 270 lira ödeniyor. ‘Ben dünya lideriyim’ diyor ya en son sırada bile lider olamazsın sen.

2019’da Suriyeliler ile ilgili 2 rapor hazırladık. Suriyeliler bugün emeği sömürülen insanlar olarak aramızda duruyor. Bunu da itiraf ediyorlar. Acı olanı bu zaten. Devleti yönetenler itiraf ediyorlar. İçişleri Bakanı işverenlere kızıyor. ‘Fabrikanda çalıştır, sömür, sigortasını yatırma. Sonra ne olacak bu Suriyeliler’ diyor. Vicdanlı iş sahibi ile vicdansızı ayırmak lazım. Sen açıkça diyorsun ki Suriyelileri kaçak çalıştırıyoruz, emeklerini sömürüyoruz diyorsun. Bunu İçişleri Bakanı olarak dünyaya ilan ediyorsun. Kaçak çalışmayı engellemesi gereken iktidar kaçak çalışıyorlar diyor.

16 Eylül 2021’de bir rapor daha paylaştık. 8 Ekim 2021 bunların yapamadığını yaptık. Ben ‘2 yıl içinde davulla zurnayla kendi ülkelerine gidecekler’ diyordum. Defalarca söyleyince nasıl göndereceksin gel bize anlat dediler. Hangi önlemleri alacağımızı, Suriye ile ilişkileri düzelteceğimizi, BM’yi de davet edeceğimizi, yollarınızı, kreşlerini, okullarını yapacağımızı anlattık. Bunlar olursa biz gideriz dediler. Biz ana muhalefet partisiyiz, iktidar değiliz. Hala uslanmış değiller, yalan söylüyorlar. ‘İstanbul’a sığınmacı almıyoruz’ diyorlar. 5 Mayıs’ta diyorlar. A Haber dahil medyada 1-6 Mayıs arası İstanbul’da 2 bin 117 kaçak göçmen yakalandı. E hani almıyordunuz?

‘Sınırlarımız Cumhuriyet tarihinin en güvenli dönemini yaşıyor’ diyorlar. Lafa bakın. 7 Mayıs 2022 Van Gölü’nde 61 kaçak göçmen boğularak öldü. Van Gölü de göçmen mezarlığına dönmüş durumda. E hani sınırlarımız güvenliydi? Temel sorun ne? Devleti şahsileştirmek demek Dışişleri Bakanlığını tamamen devre dışı bırakmak demektir. Eğer dış politikada siz devletin bürokratlarını tamamen devre dışı bırakıp sarayda oturup bir avuç kişiyle dış politikayı oluştursanız ve sadece emperyal güçlerin talimatlarla görev yaparsanız ülke bu hale gelir. Ülkeyi bu halden kurtaracak olan partinin adı CHP’dir”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a Dikkat Çeken Soru

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sığınmacılara ilişkin açıklamasına tepki gösterdi.

“Kendi milletinden umudu kestin, sığınmacı oyuyla mı kalmaya çalışıyorsun Erdoğan?” diye soran Kılıçdaroğlu, “Er ya da geç geleceksin kaçtığın seçime ve bu necip millet sığınmacı oylarına güvenmenin hesabını sana kesecek” diye yazdı.

Seçimden sonra yabancı sığınmacılar için iki yıllık dönüş planı başlatacaklarını ifade eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu , “Bakalım el mi yaman bey mi!” diye yazdı.

Erdoğan, MÜSİAD’IN 32. Kuruluş Yılı  Dönüşüm Programı kapsamında düzenlenen törende yaptığı konuşmada, son zamanlarda gündemden düşmeyen sığınmacı konusuna değindi; “Suriye’den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız Bay Kemal; siz ne derseniz deyin biz oradayız. Biz bu konutları da onun için yapıyoruz kendileri arzu ettikleri zaman vatanlarına dönebilirler ama biz onları asla bu topraklardan kovmayız, kovmayacağız bunu da bilesin” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından Erdoğan’ın, “Ülkemize hicret eden ama Suriye ama Afganistan ama Pakistan… Fark etmiyor. Ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız Bay Kemal” sözünü alıntılayarak şunları kaydetti:

“Kendi milletinden umudu kestin, sığınmacı oyuyla mı kalmaya çalışıyorsun Erdoğan? Er ya da geç geleceksin kaçtığın seçime ve bu necip millet sığınmacı oylarına güvenmenin hesabını sana kesecek. Seçimin ertesi günü de 2 yıllık “Dönüş Planı” başlayacak. Bakalım el mi yaman bey mi!”

Paylaşın

EPDK’ya Yapılan Zam Şikayetleri Yüzde 121 Arttı

EPDK verileri, yurttaşların zamlara yönelik tepkilerini de ortaya koydu. CHP’li Murat Emir’in paylaştığı verilere göre akaryakıt fiyatlarına ilişkin şikayetlerde geçen yıl yüzde 121 artış yaşandı.

Akaryakıt fiyatlarına art arda gelen zamlar diğer sektörlerde zammı tetiklerken, yurttaşların şikayetleri de arttı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, akaryakıt fiyatlarına yönelik Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) yapılan şikayet başvurularındaki astronomik artışı gündeme getirdi.

CHP’li Emir’in paylaştığı verilere göre, 2021 yılında EPDK’ye petrol sektörüne ait toplam 2 bin 767 şikayet bildirildi. Şikayetlerin bin 187’i, “Akaryakıt fiyatı ve fiyat artışları” başlığı altında sınıflandırıldı. Böylelikle, akaryakıt fiyatlarına yapılan şikayetlerin tüm şikayetler içindeki oranı yüzde 42,9 oldu.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre fiyat ve fiyat artışlarına yönelik şikayet başvurularından sonra en çok şikayet alınan konunun, “Teknik düzenlemelere aykırılık” konusu olduğu bildirildi. Bu konuda yapılan şikayetlerin tüm şikayetler içindeki oranı ise yüzde 11,3 ile ifade edildi.

‘2021 yılında şikayetler yüzde 121 arttı’

Emir, akaryakıt fiyatları ve fiyat artışlarına yönelik şikayetlerdeki artışa da dikkat çekti. 2020 yılında akaryakıt fiyatlarıyla ilgili yalnızca 537 şikayet bildirimi yapıldığının altını çizen Emir, “2021 yılında ise şikayetler yüzde 121 oranında arttı. Vatandaş artık canından bezdi” ifadelerini kullandı.

Akaryakıt fiyatlarındaki artışın her şeyi etkilediğini vurgulayan Emir, “İktidar, krizin faturasını doğrudan vatandaşa yansıtıyor. Kamyoncu esnafı kontak kapatma noktasına geldi. Pompaya yansıyan her zam, vatandaşımızın cebinden daha fazla para çıkmasına neden oluyor. Akaryakıt zamları ile birlikte iğneden ipliğe her şey de zamlanıyor. İktidar bu tabloya seyirci olmakla yetiniyor. İktidara çağrımız şudur, benzin ve motorindeki fiyat artışını yurttaşa yansıtmayın, ÖTV ve KDV’den karşılayın. Kıt kanaat geçinmek zorunda bıraktığınız insanların sırtına bir de akaryakıtı yüklemeyin” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Seçimleri İşaret Etti: Kazanıyoruz

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Maratonun son yüz metresindeyiz ve kazanıyoruz. Pes etme vakti değildir. Bırakın çeteler kaygılansınlar, hayata küssünler, uykuları kaçsın” dedi.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından bir mesaj yayımladı. İktidara yönelik eleştirilerde bulunan Kılıçdaroğlu mesajında gelecek seçimlere işaret etti ve “Kazanıyoruz” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bayramımızı bile karamsar geçirdik. Gülümsemeyi unuttuk, halkımız yorgun. En büyük hırsızlığa yaşam enerjimizi çalarak imza attılar. Ancak maratonun son yüz metresindeyiz ve kazanıyoruz. Pes etme vakti değildir. Bırakın çeteler kaygılansınlar, hayata küssünler, uykuları kaçsın” dedi.

Paylaşın

Davutoğlu’nun ‘Üçüncü İttifak’ Önerisine DEVA Partisi’nden Yanıt

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, daha önce partisinin kendi logosuyla seçime gireceğini açıklamıştı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da Saadet, DEVA ve Gelecek Partisinin aynı siyasi gelenekten geldiğini belirterek, üçüncü bir ittifaktan bahsetmişti.

DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun üçüncü ittifak önerisini değerlendirdi.

Halk TV’de İpek Özbey’in sorularını yanıtlayan Şahin, “Burada aynı düşünce, aynı dünya görüşü, aynı gelenekten gelmek doğrudur. Eş zamanlı olarak bazı siyasi partiler içerisinde birlikte hareket ettik. Ama yepyeni bir siyasi kültür inşa ettik biz DEVA Partisi’nde. Partimizde toplumun çok değişik kesimlerinden isimler var. Ve parti yönetimimizle, başkanlık divanımızla farklı düşünceleri yansıtan bir yapıya sahibiz” şeklinde konuştu.

“Altılı masayı tercih ettik”

Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’yle ittifak önerisini altı parti bir araya gelmeden önce yapıldığını aktaran Şahin, “Bu düşünce altılı masaya oturmadan önce de DEVA Partisi’ne iletilmiş bir düşünceydi. Ancak biz altılı masada yarınların Türkiye’sini inşa etmenin daha kolay olabileceğini daha doğru bir yöntem olabileceğini düşünerek altılı masada tercih bulunduk” dedi.

Şahin, şöyle devam etti: Bu masaya oturduktan sonra tek başımıza DEVA Partisi değiliz. DEVA Partisi’nin organları da tek başına buna karar veremez. Çünkü o masaya otururken güçlendirilmiş parlamenter sistemi bu ülkeye kazandırmak için oturduk. Ve hep birlikte o masanın etrafında belirlenecek Cumhurbaşkanı adayıyla, 13’üncü Cumhurbaşkanını seçme iradesiyle oturduk. Dolayısıyla parlamentoya yansıyacak güçlü bir aritmetiğin ne şekilde olacağına, bu masanın ortaklaşa yapmış olduğu çalışma sonrasında verilecek kararla karar verilmeli. Bizim ferdi DEVA Partisi olarak görüş beyan etmiş olmamız, o masanın ruhuna biraz aykırılık teşkil eder.

Paylaşın