‘Elektriğe Yeni Zam’ İddiası Yeniden Gündemde

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, elektrikte piyasasında uygulanmaya başlanan tavan fiyat uygulamasının iki ayda ikinci kez değişmesiyle ilgili açıklama yaptı.

ANKA’da yer alan habere göre, Elektrik üretim maliyetlerindeki artışın ulusal tarifeye zam olarak yansıyabileceğine dikkat çeken CHP’li Akın, özetle şunları dile getirdi:

“AK Parti, yüzde 127’yi bulan Cumhuriyet tarihinin en yüksek elektrik zammını yılbaşında hayata geçirmişti. Sosyal tarife olarak kullanılması gereken kademeli tarifeyi zam yapma aracına dönüştüren iktidar, gelen tepkilerin ardından KDV indirimi gibi göstermelik adımlar atmıştı. Buna karşın yapılan fahiş zamlar hala geçerlidir. Temel bir hak olan elektrik kullanımının lükse dönüştüğü Türkiye’de resmi verilere göre 2021 yılında 3,5 milyon abonenin elektriği faturasını ödeyemediği için kesilmiştir.

“Lira değer kaybettikçe üretim maliyetleri artıyor”

İktidarın yanlış para politikaları nedeniyle Türk lirasındaki değer kaybı sürmektedir. İthal kömür ve doğal gaz gibi dışa bağımlı girdilerle üretim yapan elektrik santrallerinin maliyetleri bu kapsamda sürekli artmaktadır. İktidar elektrik üretimindeki maliyet artışını frenleyebilmek amacıyla, piyasasına sunulan tekliflerin arz ve talebe göre eşleşmesiyle belirlenen piyasa takas fiyatına (PTF) müdahale ederek 1 Nisan 2022 itibarıyla tavan fiyat belirlemiştir.

PTF tavan fiyatı 1 Nisan 2022’de bir megavatsaat başına ithal girdili santrallerde 2 bin 500 lira, yenilenebilir ve yerli santrallerde ise bin 200 lira olarak belirlenmişti. Ancak 19 Mayıs 2022 tarihinde; önce 2 bin 750 liraya çıkarıldı, sonra 1 Haziran 2022 itibarıyla de 3 bin 200 lira olarak uygulanması kararlaştırıldı. Böylece üretim maliyetlerini frenlemek amacıyla getirilen PTF tavan fiyat uygulaması iki ayda iki defa değişmiştir. Bu durum iktidarın üretim maliyetlerindeki artışı durduramadığını göstermektedir. Yaz aylarında yaşanabilecek olası bir kuraklık durumunda ithal girdili santrallerin elektrik üretim oranının artması büyük bir zam olasılığını gündeme getirecektir.

“Yanlış politika vatandaşa zam olarak yansımamalı”

Türk lirasında yaşanan olağanüstü değer kaybının temel nedeni iktidarın uyguladığı yanlış para politikalarıdır. İktidarın yanlış politikasının sonucunda artan döviz kuru nedeniyle sınırlandırılmak istenilmesine karşın elektrikte üretim maliyetleri kontrol edilememektedir. Üretim maliyetleri arttıkça ulusal tarifede zam baskısı da artmaktadır. İktidarı uyarıyoruz: Üretim maliyetlerindeki artışın nedeni uygulanan yanlış politikalarla Türk lirasındaki değer kaybıdır. Dolayısıyla iktidar kendi yanlış politikasının faturasını vatandaşa elektrik tarifesinde zam olarak yansıtmamalıdır.”

Paylaşın

Kiralık Ev Fiyatları Bir Yılda Yüzde 150 Arttı

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, internette yer alan emlak sitelerindeki kiralık ev ilanları üzerinden yaptığı değerlendirmede, 81 ilin kiralık konut haritasını çıkarttı.

Araştırmaya göre mayıs ayında Türkiye genelinde yeni kiralık konut kira fiyatları, bir önceki yıla göre yüzde 150 oranında artarken, en çok artışın yaşandığı iller Muğla, Antalya, İstanbul, İzmir ve Aydın oldu.

Muğla’da ortalama kira ücreti 9 bin lira

İnternet sitelerine verilen ilanlarda Türkiye genelinde yeni kiralık konut kirası ortalama 4 bin 582 liraya çıkarken İstanbul’da ortalama kira 6 bin 900 lirayı aştı. Yeni kiralık konut ilanlarında Muğla’da istenen ortalama kira ücreti 9 bin lira olurken Antalya’da talep edilen kira bedeli 8 bin 500 liraya ulaştı.

‘Binlerce insan evsiz kalabilir’

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, kira fiyatlarındaki yükselişin halkı barınma kriziyle karşı karşıya bıraktığını belirterek şunları söyledi:

“Bugün İstanbul’da ortalama kira 7 bin liraya dayanmış durumda. Yıl sonunda yeni ilanların ortalaması 10 bin lirayı bulacak. Vatandaşların yüzde 85’i kira artışının böyle devam etmesi halinde kira bedelini ödemekte zorlanacağını veya ödeyemeyeceğini söylüyor. Büyük bir konut krizi ile karşı karşıyayız. Fiyatların bu şekilde artmaya devam etmesi halinde büyük şehirlerde yaşayan, o şehirde çalışan insanların gelirleri kiraya bile yetmeyecek. İstanbul ve İzmir’de kiralar şimdiden asgari ücreti aştı, Ankara eşikte bekliyor. Bu trendin devamı halinde iki çalışanlı bir aile iki maaşla bile bir evde oturamaz. Sonuçta binlerce insan evsiz kalabilir, yaşadığı şehirde barınamaz hale gelebilir.

‘Kriz sonbaharda yeni bir boyut kazanacak’

Kriz sonbaharda yeni bir boyut kazanacak. Gençler, öğrenciler hali hazırda yurt bulamıyor, geçen sene barınamıyoruz diye seslerini duyurmaya çalışıyordu. Bu yıl okula yeni başlayanlar fahiş kira fiyatları ve yurt fiyatları ile karşı karşıya kalacak. Geçen seneden çok daha ağır bir şekilde öğrencileri etkileyen bir tablo ile karşı karşıyayız.

‘7 milyon bina riskli statüde’

Kira artışlarının temel sebebi sağlıklı, nitelikli, kaliteli konut arzı eksikliği. 20 yıldır AKP’nin inşaat ve konut politikası belli. Rant. Ne yaptılar? Düşük gelir gruplarının arazilerin, yaşadıkları toprakları aldılar, belli şirketlere verdiler, dev bir rant ürettiler, bu şirketler de üst gelir gruplarına rezidans tipi konut sundu. Sonra rantı paylaştılar, zenginleştiler. Bugün Türkiye’deki konut stoğunun tam haritası bile çıkartılmış değil. Türkiye’de yaklaşık 7 milyon bina riskli statüde. Bunu bile yenileyemediler. TOKİ halka hizmetin, sağlıklı, nitelikli konut arz etmenin aracı değil, iktidara rant üretmenin aparatı haline dönüştürüldü. Halbuki 20 yılda kullanılan kaynakla 7 milyon binayı yenileyip halkımıza sağlıklı, ucuz, nitelikli konut sunmak mümkündü.

Konut fiyatlarındaki artışın iki sebebi daha var. AKP’nin negatif reel faiz politikası konutları bir sermaye saklama enstrümanı haline dönüştürdü. Bugün sermaye sahipleri konut toplayarak paralarını enflasyona karşı güvence altına almaya çalışıyor. Yoksullar barınma krizi yaşarken gayrimenkul mülkiyeti de belli kişilerin elinde yoğunlaşıyor. Akıl ve bilim dışı ekonomi politikalarının bedelini millet barınma krizi yaşayarak ödüyor.

‘Vatandaşlık satma ofisleri kuruldu’

İkinci sebep yabancılara konut satışı karşılığı vatandaşlık. Türkiye vatandaşlığını, pasaportumuzu alınıp satılan mala çevirdiler. Orta Doğu coğrafyasında sabah kalkan vatandaşlık alıyor. Vatandaşlık satma ofisleri kuruldu. Buraya geliyorlar insanları evinden ediyorlar, bizim vatandaşımız başını sokacak bir ev bile bulamıyor. Açık kapı politikası ile ülkeye giren 8 milyon sığınmacı da tabloya eklenince her yerde fiyatlar artıyor.

‘Ağır bir sosyal sorun yaşanacak’

Artan fiyatlar ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getiriyor. Kiracıların yüzde 40’ı ev sahibi ile sorun yaşadığını söylüyor. Bu duruma acil müdahale edilmezse kış ayları gelmeden ağır bir sosyal sorun yaşanacak. Çözüm ne? AKP’ye sesleniyorum akıl ve mantık dışı ekonomi politikasına son verin. Ekonomi biliminin gereklerini yapın. Vatandaşlık satışını da bitirin. Bu ülkenin insanları kendi vatanında evsiz kaldı. 21. yüzyılda bu ülkeye hem gıda hem barınma krizi yaşatan iktidar olarak tarihe geçtiniz. Bu krizi daha da derinleştirmeyin.”

Paylaşın

Altılı Masanın Liderlerinden ‘Türkiye’nin Masası’ Paylaşımı

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi liderlerinin oluşturduğu 6’lı masanın dördüncü toplantısı Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde 29 Mayıs Pazar günü yapılacak.

Toplantısı öncesi 6 genel başkan sosyal medya hesaplarından “Memleket Sevdası, Türkiye’nin Masası” ifadelerini içeren bir video paylaştı.

Videoda masa yapan bir dede ile torunu arasındaki şu diyalog geçiyor:

  • Torun: Yordun kendini, değecek mi girdiğin zahmete?
  • Dede: Değer. Bak gör, ortaya ne çıkacak?
  • Torun: Ne uğraşıyorsun? Dışarıda hazırı var.
  • Dede: Hiçbir şey emek verdiğin kadar kıymetli değildir. Hem o dışarıda satılanların olayı ambalaj, içleri yaramaz.
  • Torun: Altı üstü bir masa Allah aşkına…
  • Dede: Güzel kızım, maddeye manayı veren insandır. Ahşap basittir ama bize hep tek bir şeyi hatırlatır: bir ağacı ve köklerini… Yani, birlikteliğimizi. Bu masa buranın masası ama hepimizin masası olacak. Sadece bugünü düşünürsek ‘altı üstü bir masa’, senin önünde uzun bir hayat var. Bu masada çözeceğiz ne sorun varsa. Güzel günlerde de dertte ve tasada da aile olarak bu masa etrafında paylaşılacak emeğimiz. Sadece kendini değil, hepimizi düşünürsen işte masa o zaman masa olacak.

“Birlikte kazanacak, birlikte başaracağız”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, videoyu, “Türkiye’nin masası” notuyla paylaştı.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise paylaşımında, “Bu masada ülkemizin problemlerini çözmeye ve insanımızın yüzünü güldürecek adımları atmaya kararlıyız. Birlikte kazanacak, birlikte başaracağız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Altılı Masadan ‘Seçim Güvenliği’ Çalışması

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi temsilcilerinin katıldığı ‘seçim güvenliği komisyonu’ dördüncü defa toplandı.  Son 1 ayda 4 toplantı yapan komisyonun, 2023 seçimleri öncesinde yol haritası da netleşti.

Komisyonun ilk iki toplantısında çalışma grubunun görev alanları ve çalışma yöntemleri belirlenirken, son iki toplantıda çalışmalar 4 ana başlık ile 24 alt maddede toplandı.

Buna göre 4 ana başlık; seçim takvimi açıklanana kadar yapılacak çalışmalar, seçim takvimi açıklandıktan sonra seçime kadar yapılacak çalışmalar, seçim günü yapılacak çalışmalar ve seçim sonrası yapılacak çalışmalar olarak belirlendi.

Gazete Duvar’dan Müzeyyen Yüce’nin haberine göre; seçim öncesi yürütülecek çalışmalar kapsamında, seçmen kütüklerinin oluşumu, seçim kurullarının yapısı, kurul üyeleri, parti temsilcileri, sandık kurullarının başkanları, avukatların belirlenmesi, sandık görevlilerinin eğitimi gibi alt maddeler ele alındı.

Seçim günü yapılacak çalışmalar ise sandık güvenliğini kapsıyor. Buna göre ıslak imzalı tutanaklar, sandık sonuç tutanakları, oy pusulalarının güvenliği üzerinde çalışmalar yürütülecek.

Seçim sonrasında yapılacak çalışmalar ise daha çok itiraz süreçleriyle ilgili olacak. Altılı masanın oluşturduğu komisyon, seçim sonrasında usule aykırılık, itiraz süreçleriyle ilgili aşamalar için planlama yapacak. Komisyon, ilerleyen süreçlerde şu ana kadar belirlediği ana ve ara başlıklar üzerinden çalışmalarını sürdürecek, maddeleri genişletecek.

Komisyonda seçim günü sandık güvenliğini sağlamak, veri akışını ortak bir havuz aracılığıyla takip edecek bir sistem kurmak da gündeme geldi. Altı siyasi parti, bu konuda şu ana kadar hazırladıkları çalışmalarla ilgili sunum yaptı.

Son toplantıda sözkonusu çalışmaların ortak bir program haline getirilmesi kararlaştırıldı. Buna göre altı siyasi partinin veri akışına erişebileceği bir mobil uygulama oluşturulması planlanıyor. Partilerin bilgi işlem sorumluları tarafından altyapısı hazırlanacak olan uygulamayla seçim gecesi sağlıklı veri akışının sağlanması öngörülüyor.

Önümüzdeki günlerde yapılacak toplantılarda konuyla ilgili çalışmalar genişletilecek. Siyasi parti temsilcilerine göre bu seçimde sandık güvenliği hususunda bir şüphe olmayacak.

Paylaşın

CHP, Kılıçdaroğlu’nun Adaylığı İçin Hangi Stratejileri İzliyor?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem masasında yer alan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti lideleri, Pazar günü Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde dördüncü kez bir araya gelecek.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre, seçim güvenliği, geçiş sürecine ilişkin yasal ve anayasal değişiklikler ile geçiş sürecinin temel ilkeleri üzerine çalışan komisyonda yapılan çalışmaların yanı sıra, ittifak seçenekleri ve aday belirleme takvimine ilişkin de görüş alışverişinde bulunulması bekleniyor.

Masada, somut bir ittifak modeli veya aday isminin belirlenmesi beklenmiyor. Ancak, Muhalefet kulislerinde, Kurban Bayramı sonrasında açıklanması güçlü olasılık olarak seslendiriliyor.

6’lı masa toplantılarında ilk tur görüşmeler, Temmuz ayı başında, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun evsahipliğiyle tamamlanacak.

6’lı masanın en kritik konularının başında ise “cumhurbaşkanı adayının kim olacağı” geliyor. Halen Millet İttifakı içinde yer alan ve seçim işbirliği iradesini de bu yönde ortaya koyan CHP ve İYİ Parti kulisleri oldukça hareketli.

CHP, adaylık stratejisi çalışıyor

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda kararlı görünen CHP yönetimi, stratejisini de “kazanacak aday” olması üzerine kuruyor ve bu konuda kamuoyu anketleri dahil yoğun bir çalışma yürütülüyor.

CHP yöneticileri, Kılıçdaroğlu’nun “ortak aday” olmasına neredeyse kesin gözüyle bakarken, İYİ Parti daha temkinli.

CHP’liler, kendileri dahil, masada yer alan siyasi partilerin “kaç genel müdürlük alacağı, kaç milletvekili çıkaracağının” tartışma konusu olmayacağını, bütün partilerin hedefinin sistemi değiştirmek olduğunu, bu hedef etrafında, birçok alanda sıkıntıların aşılacağı görüşünde.

‘Endişeli olanlar Aleviler ve CHP tabanı’

6’lı masa içinde yer alan siyasi partiler, Kılıçdaroğlu’nun “geçiş sürecini, tarafsız olarak yönetebilecek” olduğu konusunda hemfikir.

Ancak endişeler, CHP liderinin “seçilip seçilemeyeceği” ve özellikle muhafazakar seçmenin CHP’li bir adaya oy verip vermeyeceğinde odaklanıyor.

Kimi yorumcular, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği nedeniyle, iktidar tarafından bu durumun aleyhine kullanacağını düşünüyor.

CHP yöneticilerin verdiği bilgiye göre, partiye gelen kamuoyu anketleri tersini söylüyor.

Bu anketlere göre, toplumun büyük kesimi, “kimlik” konusunda bir çekince görmüyor, ancak alevi kesimlerde ve CHP tabanında, “dezavantaj” olacağı endişesini taşıyanlar daha fazla.

CHP’li bir parti yöneticisi, endişenin Kılıçdaroğlu’nun kimliği nedeniyle seçilemeyeceğinden kaynaklandığına işaret ederek, “Aleviler, Kılıçdaroğlu’na oy verir mi, verir. CHP tabanı verir mi verir. Dolayısıyla, biz bunu, adaylığı aleyhine bir durum olarak görmüyoruz” görüşünü dile getiriyor.

İmamoğlu 1 puan önde

CHP, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına olan ilgiyi, hem düzenli olarak kendi yaptırdığı hem de kendilerine gelen kamuoyu anketleri ile ölçmeye çalışıyor.

Kamuoyu anketlerinin büyük bölümünde, Erdoğan’ın seçilme şansı olmadığı savunulurken, farkın yüzde 9’lara kadar çıktığı iddia ediliyor.

Doğu ve Güneydoğu’da Kılıçdaroğlu’na desteğin yüksek olduğu belirtilirken, Türkiye genelinde, İmamoğlu’nun oy oranı, Kılıçdaroğlu’nun 1 puan üzerinde görünüyor.

Ancak, yapılan ölçümlerin İmamoğlu’nun, sonrasında yaptığı açıklamalarla tepkilere neden olan Karadeniz gezisi öncesine ait olduğuna da dikkat çekiliyor.

CHP kaynakları, “6’lı masa Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karar verdiğinde, İmamoğlu ve Mansur Yavaş da çıktı, ‘Genel Başkanımızı destekliyoruz, adayımızdır’ dedi. Bu oyları daha da artırır. O nedenle biz, Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi halinde seçileceğinden endişe duymuyoruz” yorumunu yapıyor.

‘Aday, bayram sonrası açıklanabilir’

Merak edilen bir başka konu ise adayın “ne zaman” açıklanacağı.

CHP’de bu konuda iki görüş öne çıkıyor.

Bazı parti yöneticileri, “adayın bir an önce açıklanarak, kafa karışıklığına son verilmemesi” gerektiğini savunurken, bir bölüm de adayın yıpratılmaması için “olabildiğince geç” açıklanması gerektiğini savunuyor.

Ancak bu konudaki karar vericinin “6’lı masa olacağına” sık sık vurgu yapılırken, CHP’de, “büyük ihtimalle Kurban Bayramı sonrasında netleşebileceği” görüşü seslendiriliyor.

Kılıçdaroğlu, parti rozetini çıkaracak mı?

Güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisinde “tarafsız ve sembolik” bir cumhurbaşkanı tanımlanmasına karşın, sistem değişene kadar seçilen cumhurbaşkanının parti kimliğini bırakıp bırakmayacağı da tartışılıyor.

CHP kurmayları, Kılıçdaroğlu’nun “seçilir seçilmez parti rozetini bırakmaktan yana” olduğunu, ancak seçimden hemen sonra partinin kurultay sürecine girmesinin sıkıntı yaratabileceğine işaret ediyor.

Bazı parti yöneticileri de en azından daha rahat bir sürede kurultayın yapılabilmesi için 5-6 aylık bir süre boyunca genel başkan olarak da kalması gerektiğini savunuyor.

Ayrıca, geçiş sürecinin devamında, parlamenter sisteme geçilmesi halinde bir seçime gidileceğine dikkat çekilerek, “Diyelim ki, İmamoğlu da ‘genel başkan olmak istiyorum,’ dedi ve seçildi. O zaman o da seçimde başbakan adayı olarak yarışacak. Öbür yandan Akşener de ‘başbakan olmak istiyorum,’ diyor. Bütün bu süreçleri çok doğru koordine etmemiz gerekir ve bu da 6’lı masanın işi” deniliyor.

İYİ Parti: Adaylığı, 6’lı masanın ‘evet’ diyeceği şekilde olur; kazanır

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in hedefini “başbakanlık” olarak koyarak, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi CHP’nin elini rahatlatmıştı.

Kılıçdaroğlu’nun “dürüst, tarafsız ve geçiş sürecini en iyi yönetecek” isim olduğu İYİ Parti’de genel kabul görüyor.

Ancak, “seçilebilirlik” koşulu, en önemli kriter olarak geçerliliğini sürdürüyor. İYİ Parti kurmayları, aday belirlenirken, sadece anketlere değil, süreci doğru yönetip yönetmeyeceği ve cumhurbaşkanlığını “en fazla farkla” kazanacak aday olmasının da kendileri için ölçü olacağını belirtiyor.

6’lı masada da değerlendirmenin böyle yapılacağı da İYİ Parti tarafında ifade edilen bir diğer konu.

Parti kulislerinde yaygın görüş, Akşener’in Kılıçdaroğlu ile karşılıklı güven ilişkisine karşın, aday belirlenirken, “reel politikaya” uygun davranacağı vurgulanıyor.

Bir parti yöneticisi, Akşener’in baştan beri ortak aday çıkarılmasından yana tavır aldığını anımsatarak, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına hangi koşullarda destek verileceği ise şu sözlerle ifade ediyor:

“Kemal bey aday olacaksa, Akşener’in ve masanın ‘evet’ diyeceği şekilde olur. Yani görülür ki kazanacak. Diyelim ki gözükmüyor, o zaman kimse evet demez ve o zaman yeni formüller veya kim kazanacak görünüyorsa, o isim masaya gelir.”

Seçimin kiminle farklı kazanılacağı da İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adaylığı için önemli kriterlerin başında geliyor.

“Ucu ucuna”, yani yüzde 51’le kazanacak adayın seçim sonuçlarına ilişkin tartışmaları da beraberinde getireceğine işaret edilerek, “Adayın potansiyeline bakılır. Demiyoruz ki, yüzde 65 oy alacak olan bir isim aday olsun. Ama mesela yüzde 53’lük bir oy oranı ile seçilmek, ülkeyi rahatlatır, siyaseti dengeler. Adaylık rüzgarı, oy oranını daha yukarı taşıyabilir” görüşü dile getiriliyor.

Akşener nasıl başbakan olacak?

6’lı masada yer alan siyasi partilerin liderlerinin, seçimin kazanılması halinde geçiş süreci hükümetinde nasıl rol alacakları siyasi kulislerde en çok konuşulan konulardan.

Akşener’in hedefini “başbakanlık” olarak açıklaması nedeniyle, “başkanlık sistemi”nde bunun nasıl olacağına ilişkin formüller de tartışılıyor.

İYİ Parti’de bu konuda netleşen görüş, seçimin kazanılması halinde, “fiili parlamenter sistemin” uygulanması yönünde.

Bir parti yöneticisi, öngördükleri sistemi şöyle anlatıyor:

“Mevcut sistemde cumhurbaşkanının yetkilerini bir bölümünü cumhurbaşkanı yardımcısına devredebileceğini öngörüyor. Dolayısıyla seçilecek cumhurbaşkanı da bu şekilde yetkisini devredebilir.

“Zaten önceden yapılmış bir protokol çerçevesinde cumhurbaşkanının yetkileri tanımlanacak. Bu protokole göre anayasa değişiklikleri yapılacak. Tanımlandığı için, bakanlar kurulunun atanması ve yürütme göreviyle ilgili görevlerini, birinci partinin genel başkanına verebilir. Yani koalisyon benzeri bir görev paylaşımı olabilir.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: ABD Askeri Tesislerini Kapatmayı Getirsinler, Destekleyeceğiz

NATO tartışmalarına ilişkin açıklamada bulunan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “ABD Yunanistan’ı üslerle doldurdu. Hedefleri net. Türkiye’deki ABD askeri tesislerini kapamayı getirsinler Meclis’e, Kuvayi Milliye ruhuyla destekleyeceğiz” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Eğer şartlar içinden çıkılmaz hale bürünürse NATO’dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır. NATO’yla var olmadık, NATO’suz da yok olmayız” sözleriyle ilgili açıklama yaptı.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Kılıçdaroğlu, “Bahçeli de NATO’dan çıkmayı önermiş. NATO, Türkiye için gereklidir ancak iktidar olarak ne kadar samimiler görmek isterim. ABD Yunanistan’ı üslerle doldurdu. Hedefleri net. Türkiye’deki ABD askeri tesislerini kapamayı getirsinler Meclis’e, Kuvayi Milliye ruhuyla destekleyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de yabacı asker bulunmasına karşı olduklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Biz neoliberalizme karşı olduğumuz kadar toprağımızda yabancı askere de karşıyız. Gerekeni yapmaya hazırız. Peki siz hazır mısınız iktidar sahipleri? Bu da sizin samimiyetinizin turnusol kağıdı olsun. CHP hazırdır, bekliyoruz” dedi.

Bahçeli ne demişti?

MHP Lideri Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “NATO ile var olmadık NATO’suz da yok olmayız. Gerekirse NATO’dan ayrılmak bile gündeme alınabilir” demişti.

Paylaşın

Siyasetin Gündemi ‘Kaçış Planı’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine yönelik ‘kaçış planı’ çıkışı büyük tartışmaya yol açtı. Kendilerine bilgi-belge yağdığını söyleyen CHP’liler seçime kadar bunları açıklamayı sürdürecek.

Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin “yurtdışına kaçmak için TÜRGEV ve Ensar Vakıfları aracılığıyla ABD’de faaliyet gösteren TURKEN Vakfı’na para transferi yaptığı” iddiası siyasetin en önemli gündem maddesi oldu.

Kılıçdaroğlu’nun iddialarını içeren videoyu yayınlamasının ardından televizyon kanallarına çıkan çok sayıda AK Parti yöneticisi söz konusu vakıfların yasal olduğunu, belgelerin kamuya açık olduğunu anlattı, Kılıçdaroğlu’nu “FETÖ taktiği” uygulamakla, “aile değerlerini hedefe koymakla” suçladı.

Kılıçdaroğlu’nun iddiaları gün boyunca Meclis kulislerinin de en önemli gündemiydi. AK Parti Grup Yönetiminden bir siyasetçi Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgelerin gizli olmadığını söyledi, “Söz konusu belgeler ABD Adalet Bakanlığı internet sitesinde olan belgeler. Vakıfların kaynağı zaten bağıştır. Kimin yaptığı bellidir. Vakıf da ‘İstenirse açıklarım’ diyor. Burada büyük fotoğrafı görmek gerek. ABD’nin yasalarına göre kurulmuş, oradaki Türk vatandaşların yönetiminde yer aldığı vakıf Türkiye’ye zarar verir mi! ABD’de devam eden FETÖ faaliyetlerini görmek gerek” dedi.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına AK Partili üst düzey yönetici ve bürokratlardan çok sert yanıtlar geldi.

Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın haberine göre, AK Partili yöneticiler gün içinde konuşulmaya başlanan konuyu yetkili kurullarda değerlendirdi.

Bir grup “Bu iddiaların karşılığı yok. Kılıçdaroğlu gündemde kalmak istiyor, açıklama yaparak buna katkı yapmış oluruz” derken bir başka grup “Bu kadar da olmaz, kabul edilemez, sessiz kalınmamalı. Açıklama yapmazsak üzerimizde kalır” yorumu yaptı. İkinci grubun görüşü ağırlık kazanınca video yayınlandıktan sonra arka arkaya açıklamalar yapıldı.

AK Partili siyasetçiler, CHP’li yöneticilerin son dönem yapılan tüm seçimlerde “Abbas yolcu” sloganları attığını belirterek, “İktidar gidecek dediler ama her seçimde kazandık. Bu siyaset tarzı toplumda kabul görmüyor. Şu anda pandemiden kaynaklı ekonomik zorluklar var. Bunu kullanmaya çalışıyorlar ama sonuç getirmez” dedi.

CHP’nin cevap aradığı sorular

CHP’li yöneticiler ise iddialarının arkasında. Kuruluşunda ve gelişiminde çok sayıda AK Partili ismin görev yaptığı TÜRGEV ve Ensar’a sunulan kamu kaynakları, bağışları kimin yaptığı ve bunlarla ne tür faaliyetlerin hayata geçirildiği soruluyor.

“ABD’deki Vakıf için milyon dolarlar neden transfer ediliyor? Kaç kişiye burs verilmiş, kaç kişi yurtta kalmış. Bunlar yapılmadıysa 60 milyon dolar, (1 milyar TL) ne amaçla aktarıldı?” sorularına yanıt isteyen bir partili şöyle devam etti:

“Amerika’da örgütleniyorsun, fonlardan yararlanıyorsun, bunu daha önce FETÖ örgütlenmesinde gördük. Aynı sistem, yurtlarla, dershanelerle başladı. FETÖ de kamu kaynaklarıyla büyümedi mi? 2 yıl öncesine kadar 60 milyon dolar gitmiş. İki yıl içinde Muhammet Ali’nin çiftliğini niye aldınız? Bütün anketler Erdoğan’ın kaybedeceğini gösteriyor. Erdoğan, B planı olarak kendinle, ailenle ilgili başka bir gelecek anlayışı oluşturmaya mı çalışıyorsun. Bunların cevabını arıyoruz.”

AK Parti’nin “Vakıflar yasal” açıklamasına, “FETÖ’nün dershaneleri yasal değil miydi? Daha sonra terör örgütü ilan ettiniz. Bunun karşılığı yok” sözleriyle karşılık veren CHP’li yöneticiler, Kılıçdaroğlu’nun ‘aile değerlerini hedef aldığı’ eleştirilerine de “Aileyi biz değil siz karıştırıyorsunuz. Aile üyelerini vakıflara üye yapan CHP değil, damadını bakan yapan biz değiliz. Bilal Erdoğan’ı yurtdışı gezisinde protokole sokan biz değiliz. Aileyi bu işe biz sokmuyoruz” yanıtı verdi. CHP’liler “Bu bir FETÖ taktiğidir” sözlerine de “Doğru söylüyorsunuz ama bunu yapan biz değil, sizsiniz. Ensar’ı TÜRGEV’i kuran biz değiliz. FETÖ taktiğini biz değil onlar uyguluyor” karşılığını veriyor.

Seçime kadar açıklamalar devam edecek

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara yaptığı çağrının ardından partiye çok sayıda yolsuzluk, yanlış yapılan işlerle ilgili ‘inanılmaz derecede bilgi belge’ geldiğini, ‘ihbarlar yapıldığını’ anlatan CHP yöneticileri tüm bunların genel başkan tarafından değerlendirildiğine dikkat çekiyor.

Gelen bilgi ve belgelerin bürokrasiyi de zaafa uğratmayacak, gönderenleri de koruyacak şekilde ele alındığına dikkat çeken yetkililer, “Seçim zamanında yapılacaksa kalan 13 ay boyunca bunları açıklamayı sürdüreceğiz. İktidara geldiğimizde Stratejik Planlama Kurulu oluşturacağız. Önce devletin kaynaklarından ne kadar para kaçırılmış tespitini yapacağız. Bu konularda ortaya koyacağımız belgelerden sonra –birinci parti çıksa dahi- ne birinci parti olarak kalacak ne de bir daha iktidar umudu olacak.

Kılıçdaroğlu’nun iddiaları İYİ Parti’de de olumlu karşılandı

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun iddiaları İYİ Parti’de de olumlu karşılandı. Açıklanan bilginin daha önce kamuoyuna yansımış olmasına karşın “Kaçma” vurgusu ile dikkat çekici bir mesaj içerdiğine vurgu yapan bir siyasetçi, “Kemal Bey’in yaptığı çok iyi bir siyasi atraksiyon. İktidarın panik olması da hedefine ulaştığını gösteriyor. Tüm bunlar devletin kayıtlarında vardır. Hepsi günü geldiğinde çıkacaktır” dedi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘Yap-İşlet-Devret’ Çıkışı: Kamulaştıracağım

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, devlet garantili projelere ilişkin, “Geleceği ipotek altına alınan bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Sadece sizin değil torunlarınızın geleceği de ipotek altına alındı. 2045 yılına kadar. Yap işlet devret, kamu-özel iş birliği… Dolar, avro bazında garanti veriyorsunuz. Milliyetçi geçiyorsunuz, Türk lirasını çöpe atıyorsunuz. Nasıl milliyetçilik bu?” dedi.

Haber Merkezi / Kamudan büyük ihaleleri alan şirketlere de değinen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Efendim mahkemeye başvurdular, ‘bize beşli çete demesin’ diye. Mahkeme de karar verdi, ‘Kılıçdaroğlu beşli çete demesin’ diye. Sizin feriştahınız gelsin kardeşim, ben alın terine değer veririm. Sen alacaksın soyacaksın, biz buradan seyredeceğiz. olmaz” sözleriyle seslendi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Düzce’de kanaat önderleri, muhtarlar ve STK temsilcileri buluşmasında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

“Kucaklaşmamız lazım. Onu ben helalleşmemiz lazım diyerek ifade etmiştim. Kavgadan hiç kimse karlı çıkmaz. Ama beraber olursak, birlik olursak, gücümüzü birleştirirsek, Türkiye’nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Akıl, bilgi, birikim var mı, var. Bu işi yapacak insanlar var mı, var. Türkiye’nin her tarafında da var bu insanlar. Köyse köyün, ilse ilin, ilçeyse ilçenin sorunlarını bilir. Sorunların nasıl çözüleceği konusunda da oturup kafa yormamız gerekiyor.

Düzce’deyiz. Türkiye’nin en güzel kentlerinden birisindeyiz. Gerçekten olağanüstü bir yeşilliği var. Ben bürokratken Düzce’nin arka taraflarında, dağın arka taraflarında Karadeniz’e bakan yerlerde, bölgelerde bir arkadaşımın evi vardı. Oraya davet etmişti. Yeşilin bütün tonlarını Düzce’de görmek mümkün. Olağanüstü bir doğası var. Bu doğaya sahip çıkmak lazım. Doğa sadece Düzcelilere değil aslında bütün Türkiye’ye hitap ediyor. Bütün Türkiye’ye baktığınız zaman, yeşilin, doğanın korunmasını istiyor. Bu da hepimizin ortak görevlerinden bir tanesi.

Tekstil ve ağır sanayinin burada geliştiğini biliyorum. Tarımın, artı fındığın bu bölge için önemini biliyorum. Bölgenin kalkınması gerektiğini de biliyorum. İki organize sanayi bölgesi var. Bu organize sanayi bölgelerinde yeni yatırımların olduğunu da biliyorum. Kamyon şoförlerinin büyük dertleri var, gelirken onlarla oturduk, sohbetimiz de oldu. Sabah kahvaltısını onlarla beraber yaptık. Onların da dünya kadar sorunları var. Sorunların nasıl çözüleceğini biliyorum. Onlara da anlattım.

Aramızda muhtar kardeşlerim var. Bizim bir numaralı sorunumuz demokrasidir. Çünkü demokrasinin olmadığı yerde insanlar önünü göremezler, özgürce tartışamazlar, insanlar düşüncelerini ifade edemezler. İl başkanımız konuştu, 25 dil konuşuyor. Biz bunu kavga nedeni sayıyoruz, halbuki bu bizim zenginliğimiz. Ne kadar güzel bir şey. İnsanlar konuşuyorlar, anlaşıyorlar. Biz kavgadan uzak durdukça ve her birimiz büyümeye, gelişmeye, işsizliği sonlandırmaya odaklanırsak kişi başına düşen geliri artırmaya, yaratılan gelirin hakça, bölüşülmesine, paylaşılmasına odaklanırsak bütün sorunları çözebiliriz.

Suriyeli kardeşlerimiz, bu kardeşlerimizin kendi ülkelerine gitmeleri lazım. Bu konudaki düşüncelerim de gayet açık ve nettir. Bunu kamuoyu ile de paylaştım. Suriyeli kardeşlerimizle de paylaştım. Onların kendi ülkelerine gitmeleri lazım. Onların can ve mal güvenliğini sağlayarak, Suriye ile bir masada oturup konuşarak bütün sorunların çözülmesi lazım. Onların evleri, yolları, okulları, kreşleri yapılarak ve bunların yapımı ile ilgili finansmanın da Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından karşılanması ile yapılır.

“Bu milletin alnına ırkçılık lekesini asla sürdürmeyeceğiz”

Avrupalılarla da konuştum. Avrupa Birliği yetkilileri ile de konuştum. Bizim iş dünyamız, Gaziantep’te oldukça iyi, dinamik bir iş dünyamız var, onların zaten o bölgelerde fabrikaları vardı. O fabrikaları da hayata geçirerek, işleri var, yolları var, okulları, kreşleri, hastaneleri, evleri var, barklar var. Burada asgari ücretin yarısına niye sürünsünler. Kendi ülkelerine bu çerçevede göndereceğiz. Irkçılık yapmayacağız, bu milletin alnına ırkçılık lekesini asla sürdürmeyeceğiz. Her birimiz, onlar da bizim akrabalarımız, kardeşlerimiz, ortak kültürümüz, tarihimiz var, onları kendi ülkelerine onların özgür iradeleri ile göndereceğiz. Altyapısını hazırlayarak… Bunu bilmenizi ve inanmanızı isterim.

Demokrasi… Demokrasiyi tabandan başlayarak yukarıya doğru büyütmemiz lazım. Onun yolu da muhtarlık kurumunu güçlendirmemiz lazım. Muhtarlık kurumu ne kadar güçlü olursa demokrasi de o kadar güçlü olur. Muhtar var, seçiyoruz, güzel; ama muhtar diplerde duruyor. Arayanı, soranı yok. Derdi nedir, ne değildir, gücü nedir, ne değildir hiç kimse sormaz muhtara.

TBMM’ye sunduk. Bu muhtarlık kanununu, beraber kabul edelim. Bizim teklifimizi kabul etmiyorsanız, siz verin, biz evet diyelim. Bu kanun teklifi reddedildi. Muhtar kardeşlerime şunu söylemek isterim, eğer siz gerçekten de muhtarlık kurumunun güçlü olmasını istiyorsanız, sizin kanun teklifinizi reddeden partilere oy vermeyeceksiniz. Veriyorsanız, bu haliniz ile kalacaksınız. Vermeyeceksiniz, evet ben muhtarım kardeşim, benim de belli yetkilerim, haklarım olmalı diyorsanız o zaman bu çalışmayı yapan, sizin hakkınızı savunan siyasi partilere oy vereceksiniz. İşin Türkçesi bu.

İzin alamıyorsunuz, ödeneğiniz kesiliyor. Niçin, niye kesiliyor? Milletvekilinin kesilmiyor, o da seçimle geliyor. İzin aldınız, hastalandınız, aylığınız kesilir. Vermezler aylığı. Dolayısıyla bu statünün de seçimle gelen herkes için hangi statüye tabii ise muhtarın da aynı statüye tabii olması lazım. Muhtar, belediye başkanı, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olur, neyse… Mademki aynı millet bize oy veriyor, geliyoruz, bu kuralın herkes için olması lazım.

Son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Sesi duyulmayanların sesi olduk. Taşeron işçilik vardı değil mi? İlk dile getiren, taşeron işçileri örgütleyen, Erzurum’dan başlayarak, bütün bunların kadro almasını sağlayan, oturdum, kavga ettim yıllarca… Şimdi apartman görevlileri var. Her gün karşılaşıyoruz oturduğumuz apartmanda. Her gün yan yanayız aslında. Ama onların da dertleri, sorunları var. Suriyeli kardeşlerimiz, Afganlar var, onların da sorunları var. Dediğim gibi insanı boyutlarda hepsini çözeceğiz. Hiç kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden hepsini insani boyutlarda çözeceğiz.

Bize, bazen altılı masaya diyorlar ki ‘altı benzemez.’ Evet, altı ayrı partiyiz. Doğru. Ama altımız, insan hakları konusunda aynı düşünüyoruz. Demokrasi, sosyal devlet konusunda aynı şeyi düşünüyoruz. Türkiye’nin büyümesi, kalkınması konusunda aynı şeyi düşünüyoruz. Piyasalarda bu kadar zam furyası olmasın… Aynı şeyi düşünüyoruz. Fiyat istikrarı olsun, aynı şeyi düşünüyoruz. Türkiye’nin itibarı, saygınlığı olsun, aynı şeyi düşünüyoruz.

Dolasıyla ister Düzce’de ister Türkiye’nin herhangi bir coğrafyasında her insan altılı masaya baktığında kendisinden bir parçayı orada görüyor. Kim olursa, geçmişi ne olursa olsun, altılı masaya baktığında, o liderlere baktığında kendisinden bir parçayı orada görüyor. Türkiye eğer bu ağır koşulları yaşıyorsa bu sorunları çözmek hepimizin boynunun borcudur. Bizi bir araya getiren, Türkiye’yi bugün içinde bulunduğu bu çıkmazdan çekip doğru dürüst bir alana Türkiye’yi çıkarmaktır. Demokrasi açısından çıkartmaktır. Bizim ana hedefimiz budur.

Ne yapacağız, yarın sabah geldiniz, seçim oldu, geldiniz, ne yapacaksınız? İlk yapacağımız iş, bir genelge ile devletteki bütün israf kapılarını kapatacağız. İsraf haramdır. İsrafı önlemek bizim görevimiz. İsrafı kapatacaksın kardeşim. İsrafı yasaklayacaksın. İsraf yapan adamın burnundan getireceksin. 13 uçağım olacak benim, niye 13 uçağım olacak? Bir tane yetmiyor mu? Hadi 2 tane olsun. Cumhurbaşkanı adayımızın, seçilirse, Allah nasip ederse bir uçağı, iki uçağı olur. 13 uçak ne arkadaşlar ya. Ya israf değil mi bu söyler misiniz Allah aşkına.

Nasıl karar alacaksınız? Devletin bütün bilgilerine sahip olmadan karar alamazsınız. İş dünyasında çalışıyorsunuz, fabrikanız var. Karar alacaksınız ne yaparsınız? Aynı sektörde çalışan bütün kurumları incelersiniz, bakarsınız. Bir karar alırsınız. Biz ne yapacağız, hemen, derhal bir stratejik planlama teşkilatı kuracağız. Planlamayı kapattılar.

Planlama yapmayan bir devlet olur mu? Her evde plan yapılır, ay başını nasıl getireceğiz diye. Koskoca, yıllar yılı, bu ülkenin en önemli kurumlarından olan Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattılar. Bir planlama örgütü kuracağız, süratli bir şekilde, oraya en nitelikli, işin uzmanları olan insanları atayacağız. Ve şunu söyleyeceğiz; kararname çıktı kardeşim, bana 10 gün içinde devletin bütün rakamlarını getirin. Devlet yönetmek ciddi iştir, sorumluluk ister. Sorunluluğun farkında olmak gerekir. O nedenle böyle bir planlama teşkilatımız olacak.

“Hiç kimse önünü göremiyor”

Fiyat istikrarını korumakla kim sorumlu? Merkez Bankası. Türkiye’de fiyat istikrarı var mı? Yarın sabah hangi ürünün kaç lira olacağını kimse bilmiyor. Yarın sabah doların kaç liraya çıkacağını kimse bilmiyor. Hiç kimse önünü göremiyor. Sorumlu olan kurum hiçbir şey yapmıyor, eli kolu bağlanmış. Yapacağımız önemli üçüncü iş ise Merkez Bankası’nın başına hem iç hem dış piyasalarda güven verecek bir ismi getireceğiz.

Güven veren birisi diyorum. Allah aşkına Düzceli kardeşlerim; bir arkeoloğun Merkez Bankası’nda ne işi var? Ben arkeologları küçümsemiyorum. Onların da çok önemli işi var. İyi de ne işi var arkeoloğun, emekli milletvekillerin, güreşçilerin, rüşvet alanların bankaların yönetim kurullarında? Ne işleri var? İşi ehline teslim edelim derken bunu kastediyorum.

Nasıl yapacağız? Bir sürü sorun var. Sanayicinin, esnafın, çiftçinin sorunu var. Rahmetli Ecevit (Bülent Ecevit) bir konsey kurmuştu. Ekonomik ve Sosyal Konsey… Sonra bu bir anayasal kurum haline geldi. Ekonomik ve Sosyal Konsey’de sanayicisi de esnafı da çiftçisi de olur…

Dolasıyla sorunu yaşayan tarafları çağırırsınız ve siz iktidar olarak dinlersiniz. Ona sorarsınız, hangi sorunlarını yaşıyorsunuz ve biz bunları nasıl çözelim… Bir tarafında sorunu yaşayanlar olur, öbür tarafında sorunu çözecek olanlar. İkisi yan yana gelecek. Gelmezse sorun çözülmez. Demek ki Ekonomik ve Sosyal Konsey’i işler hale getireceğiz.

Geleceği ipotek altına alınan bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Sadece sizin değil torunlarınızın geleceği de ipotek altına alındı. 2045 yılına kadar. Yap işlet devret, kamu-özel iş birliği… Dolar, avro bazında garanti veriyorsunuz. Milliyetçi geçiyorsunuz, Türk lirasını çöpe atıyorsunuz. Nasıl milliyetçilik bu? Niye böyle oluyor? İş Türkiye’de, müteahhit Türk, hizmet verilecek ülke Türkiye.

Ee kardeşim niye para Amerikan doları veya Avrupa’nın avrosu. Biz kendimiz yapamıyor muyuz? Garanti veriyoruz, devlet hastane yapıyor 3 milyar TL’ye. Kamu özel iş birliği ile hastane yapıyoruz, 6 milyar TL’ye. Niye kardeşim? Niye 3 milyar TL daha fazla ödüyorum ben? Size, bu millete sözüm söz; Allah nasip ederse geldiğimizde önce bu beşli çeteyi saf dışı bırakacağım.

Efendim mahkemeye başvurdular, ‘bize beşli çete demesin’ diye. Mahkeme de karar verdi, ‘Kılıçdaroğlu beşli çete demesin’ diye. Sizin feriştahınız gelsin kardeşim, ben alın terine değer veririm. Sen alacaksın soyacaksın, biz buradan seyredeceğiz. Olmaz. Efendim biz gideceğiz uluslararası mahkemelere… Nereye giderseniz gidin kardeşim, hiçbir adil mahkeme, vicdanı olan hiçbir hâkim devletin soyulmasına seyirci kalmaz.

Türkiye’de bir yol ayrımına geldik arkadaşlar. Bu memleket hepimizin memleketi. Bu memlekette hepimiz huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bu memlekette yaşayan her vatandaşın sorumluluğu var. Benim daha fazla sorumluluğum var. Doğru, ben bunu biliyorum. Siyasi partiler takım tutar gibi tutulmaz. Yenilse de kazansa da biz takımı tutarız. Siyasi partiler öyle değil. Futbol kulüpleri devlet yönetmezler. Devlet yönetmek ayrı bir şey. Adalet ile devleti yöneteceksin. Yönetemiyorsa o zaman seçimi niye yapıyoruz? Seçim yapmamızın nedeni bir siyasi eğer Türkiye’yi kötü yönetiyorsa yeni bir siyasiyi getirmek, yeni bire anlayışı iktidar yapmaktır. Dolasıyla bu çerçevede bakmaz lazım.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, ‘Kaçış Planının Anatomisini’ Açıkladı

Partisinin grup toplantısında, “Akşam saat 22:00’de bir kaçışın anatomisini açıklayacağım” diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden videolu bir paylaşımda açıklamalarda bulundu.

“Onlar kaçacak yer ararken, bizim başka memleketimiz yok. Biz bir yere gitmiyoruz, bu devleti birlikte ayağa kaldıracağız. Başını dik tut sevgili halkım. Sen varsın ve daha iyisini hak ediyorsun. Geliyor mutlu, huzurlu günler!” notuya paylaşım yapan Kılıçdaroğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Sevgili halkım İyi akşamlar. Öncelikle bugün içimizi yakan haberler aldık. Şehitlerimiz var evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ailelerine milletimizin başı sağ olsun. Böylesine acı bir günde böyle bir konuşma yapmak inanın beni üzüyor ama bu ülkenin geleceği söz konusu Bu da benim ana muhalefet olarak, bir Vatansever olarak görevimdir.

Bugün Grup konuşmamda bürokratlarımıza seslendim. Az da olsa suça bulaşmış olanları hizmet ettikleri kişiler tarafından hiç umursanmadıklarını söyledim. ‘Onların kendilerini kurtarma planlarında siz yoksunuz’ dedim.

Ekleyin ülkemizin dürüst şerefli bürokratlarına selamlar olsun. Onların başımızın üstünde yeri var. İktidarımızda onları çok güzel günler bekliyor. Hepsini biliyoruz duyuyoruz. Allah Razı olsun.

Sarı bürokratlar sizler devleti kanundışı talimatları uygulayarak adeta bitkisel hayatta soktunuz. Bu süreçte kendinizi de bitirdiniz. Öncelikle birazdan açıklayacağım şey skandallara yolsuzluklara dikkat çekmek değildir. Bunların ne olduğunu sağır sultan da biliyor. Amacım, komaya sokulan bu devleti uyandırmaktır.

Komaya sokulan bu devi uyandırmak ve çalışır hale getirmektir. Ama size de bir iyilik yapıyorum sarılar. Sizi bu suç gemisinden indirmek istiyorum. İnin kurtarın kendinizi. Çok geç olmadan, küçük cezalarla kurtulabileceğiniz bir aşamada kurtulun.

Çünkü hiç gündemlerinde yoksunuz. Onlar planlarını yapmaya devam ediyor. Çok sayıda paralel hayatları var, çok sayıda paralel planları var. Bugün ben içlerinden çok vahim birini açıklıyorum. Belgeler elimizde, para akışlarının hepsi elimizde, anlatayım:

Bir vakıf kurduruyorlar, Amerika’da. Neden Amerika’da? Ülkeyi Kataristan’a dönüştürenler, Katar’a gider diye beklersiniz ya, biliyorlar ki o ülkelerde hukuk yok. İlk uçakla geriye gönderirler bunları. Amerika kanunların arasına ise gizlenebilirler, orası hukuk devleti.

Yani hukuksuzlukla yok ettikleri ülkeden, hukuka sığınmak için ABD’ye kaçmak istiyorlar. Kendileri için yeni bir Pelsinvanya yaratma peşindeler. Peki ne yapıyorlar? Paravan bir vakıf kuruyorlar. Başına bir Amerikan vatandaşını koyuyorlar.

Ama vakfın asıl yönetimi Erdoğan ailesi üyelerine ait. Şimdi isim vermeyeyim. Belki kendileri söyler, aile içi işlerine karışmayayım. Şimdi bu paravan yapının izin çıkarma hakkı kazanması için paraya ihtiyacı var. Türkiye’den iki vakıf seçiliyor. Öğrenciler için kurulmuş süsü verdikleri vakıflar.

Bu vakıfların asıl var olma sebeplerini de bugün öğreneceksiniz. TÜRGEV ve ENSAR… Bu vakıflar başlıyor paraları bir Amerikan vatandaşına göndermeye. 20 milyon dolar, 10 milyon dolar, 20 milyon dolar, 10 milyon dolar… Bir TÜRGEV bir ENSAR… Durmuyorlar…

Para gönderme listesinin sonu yok, hepsinin dökümleri elimizde. Sevgili halkım, 1 milyar lirayı şıp diye transfer ediyorlar Amerika’ya. ENSAR’cım, TÜRGEV’cim; bu paraları size kim verdi? Siz bu paraları nereden buldunuz? Siz bu paraları neden Amerika’ya

Ensar’cım, TÜRGEV’cim, bu paraları size kim verdi? Siz bu paraları nereden buldunuz? Bu paraları neden sürekli Amerika’ya transfer ediyorsunuz?”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: 84 Milyon Bir Avuç Kişiye Çalışıyor

Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada ekonomik sorunlara ve yolsuzluğa değinen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Türkiye ilk kez bir ekonomik krizle karşılaşmıyor ama bu krizler atlatıldı, sürekli bir hal almadı. 2018’den bu yana başlangıçta var olan kriz, ekonomik buhrana dönüştü” dedi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, “Ben Türkiye Cumhuriyeti tarihinde dar gelirli gruplardan kaynak alıp bir avuç üst gelir grubuna kaynak aktaran ekonomik politikaya ilk kez tanık oluyorum. 84 milyon bir avuç kişiye çalışıyor. Aşağıda insanlar perişan. Pazara çıkamıyor, alışveriş yapamıyorlar…” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, “Siyasallaşmış yargıyla, mafyayla, mafyayla fotoğraf çektirenlerle, uyuşturucu baronlarıyla, bütün paramiliter yapılarla, beşli çetelerle, trollerle, yandaş medya ve onların beslemeleriyle ancak ve ancak biz kavga edebiliriz…” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’deki partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Konuşmada ekonomik sorunlara ve yolsuzluğa değinen Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi;

“Bir ülke bilgi ile yönetilir, birikim ile yönetilir. Ama geldiğimizde olsa da Türkiye’nin iyi yönetilmediğini görüyoruz. O kadar havai bir yapı var ki, gerçeklerden o kadar topuk bir yapı var ki eleştiri geldiği zaman ‘gözlerime bakın’ diyorlar. Biz sizin gözlerinize de baktık, boyunuza da baktık, endamınıza da baktık, diplomanıza da baktık. Siz bu ülkeyi yönetemiyorsunuz.

Kriz, ekonomik buhrana dönüştü, bir sosyal buhranla karşı karşıyayız. Saray bunun ne kadar farkında emin olun bilmiyorum. Vatandaştan kopan, derdini dinlemeyen, sormayan bir yönetim Türkiye’de var olan sorunları çözemez, çözemiyor da zaten.

İlk kez Türkiye Cumhuriyeti tarihinde dar gelirli gruplardan kaynak alıp, bir avuç üst gelir grubuna kaynak aktaran ekonomik politikasına tanık oluyorum. 84 milyon bir avuç kişiye çalışıyor. Aşağıda insanlar perişan. Pazara çıkamıyor, alışveriş yapamıyor.

“Beşli çetelerden bu milleti kurtaracağız, sözümüz söz”

Üç yöntemle alt gelir gruplarından topladıkları kaynakları bir avuç kişiye aktarıyorlar. Birincisi Yap İşlet Devlet projeleri, dolar garantili. Aynı hastane devlet yaptığı zaman 3 milyara mal oluyor. Kamu-Özel İşbirliği olduğu zaman bu fiyat 6 milyara çıkıyor. Neredeyse bir hastane karşılığında bir başka hastanenin maliyetini de veriyoruz. Beşli çete bu işin kurmayı. Beşli çetelerden bu milleti kurtaracağız, sözümüz söz.

İkincisi, Kur Korumalı Mevduat. Türk Lirası eriyor, tutamıyorlar. Akılları sıra formül buldular. Beyler milyarları aldığı zaman hiç vergi ödemeyecekler. Bu ne demektir? Alt gelir gruplarından bir avuç kişiye kaynak aktarılıyor, üstelik vergisiz.

Üçüncüsü, Türk Lirası var ya, değeri kalmayan Türk Lirası. Acaba Bahçeli cebinde dolar mı taşıyor, Türk Lirası mı? Ben merak ediyorum. Türk Lirası erirken, üstünde de ‘Türk’ yazarken paranın bu kadar itibarsızlaştığı bir dönemde, Bahçeli kalkıp Türk Lirasını itibarsızlaştıran iktidara destek veriyorsa orada bir sorunumuz var demektir. Ciddi paraları faiz olarak ödüyorlar bir avuç kişiye.

Şimdi bir dördüncüsü çıktı. 2 milyon liralık bir daire alacaksınız diyelim. 10 yıl süreyle ayda 27 bin 200 lira faiz ödeyeceksiniz. Bunun yıllık faizi yüzde 11. 2 milyonluk krediyi kim alır? Ayda 27 bin lirayı kim öder? Kim alacak bu parayı? Bir villası olup ikinci villasını alacak. Vatandaştan alıyorsun, bir avuç kişiye aktarıyorsun. Yıllardır ifade ediyorum. Bunun adı tefeciliktir diye.

Öyle bir noktaya geldi ki Nisan 2022 merkezi yönetimin borç miktarı 1 trilyon 483 milyar lira. Bu borca karşılık ödeyeceği faiz 1 trilyon 743 milyar lira. Faiz anaparayı geçmiş vaziyette. Nas diyorlardı ya… Bunun adı tefeciliktir.

Mayıs 2022’de borç 1 trilyon 503 milyar liraya çıktı. Faiz 2 trilyon 52 milyar liraya çıktı. Bunlar bir ara Borçlanma Genel Müdürlüğü’nü kurmuşlardı. Osmanlı’nın son döneminde de Düyûn-ı Umûmiye kurulmuştu. Aynı mantık devam ediyor. Servetlerini yurt dışına götürüyorlar bunun farkındayız.

Milletin Sesi mitingimizi yaptık. Çok büyük bir kalabalık vardı. Yüzbinler aş, iş, eşitlik, her evde huzur olsun istiyordu. Yüzbinlerin ortak sesiydi. Yüzbinler aracılığıyla milyonlara seslendik. Söz verdik: Haramilerin saltanatını yıkacağız.

“Kaçmanın hazırlıklarını hızlandırdılar”

Kirlenmiş bürokratlara seslenmek istiyorum. Bu Kemal Kılıçdaroğlu’nun onlara son iyiliği olsun. Suça bulaşmış bürokrat beni iyi dinle kardeşim. Sen bunların suç çarkını döndürürken Kendilerini kurtarmak istiyorlar ama kurtarma planlarını içine seni bürokrat olarak asla dahil etmiyorlar. Evet, toplu bir kaçış planı yürürlükte. Bu işlenen suçlardan sana rol biçtiler, değişim geldiğinde halinin nice olacağını ise inan hiç umursamıyorlar.

Kaçmanın hazırlıklarını hızlandırdılar. Erdoğan, vakıf süsü verdiği Türkiye merkezli paralel yapılarla yurt dışına devasa paralar aktarıyor. Bu yurt dışındaki yapıların başında da Erdoğan’ın aile bireyleri geliyor. Taşınan kara paralarla yurt dışında kurdukları paravan kurum üzerinden o yabancı ülkede oturma ve çalışma izni çıkartmak istiyorlar.

Bu paravan yapılar üzerinden bu birkaç yüz kişi ile sınırlı izin çıkarma peşindeler. Yani Pensilvanya diye bağıranlar şimdi kendi Pensilvanya’larını oluşturma telaşındalar. Şunu çok iyi bilmen gerekiyor suça bulaşmış bürokrat bu birkaç 100 kişilik kurtarma operasyonunda sen asla yoksun. O uçaklarda yeri ayrılanlar arasında da sen olmayacaksın, o uçağın kapısı sana hiç açılmayacak.

Ben en iyisi bu akşam saat 22.00’de bu skandalı açıklayayım, sen de beni dinle. Bir kaçış planının anatomisini ifşa edeceğim. Milletimizi de bekliyorum bu akşam onlar da Türkiye’de paralel öğrenci vakıflarının niçin kurulduğunu daha iyi öğrenecek ve anlayacaklar. Erdoğan sakın reddetmeye kalkma, bütün gerçekleri biliyoruz. Bütün belgeler elimizde, akşam görüşürüz.”

Paylaşın