CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Çıkışına İYİ Parti Mesafesi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun partililere yönelik “Benimle misiniz?” çıkışının Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’da nasıl karşılık bulacağı merak konusu.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre, bu gelişmenin aday açıklama takvimini çok değiştirmeyeceği belirtilirken Altılı Masa açısından henüz bir sonuç üretmeyeceği de kaydediliyor.

Kılıçdaroğlu’nun açıklaması sonrası gözlerin çevrildiği İYİ Parti’de bir kurmay, “CHP listelerinden seçilmiş belediye başkanlarının genel başkanları için ‘yanındayım’ demelerinden daha doğal ne olabilir? Bizim partililer de genel başkanımız Akşener’in yanındadır. Ortada resmen bir adaylık ilanı ya da talebi yok. Bu olduğunda o zaman tartışırız. Adayı ‘Altılı Masa belirleyecek’ diyen Sayın Kılıçdaroğlu. Diğer liderler de buna ‘tamam’ dedi. O gün gelecek karar verilecek” dedi.

Akşener’in yakın çalışma arkadaşlarından bir başka isimse, “Kılıçdaroğlu son günlerde neredeyse her programda gayri resmi olarak adaylığını ilan ediyor. Bu son çıkış belki içlerindeki tartışmaları bitirebilir. Ama Altılı Masa’nın gündemi olmadan bunu değerlendirmek doğru değil” yorumu yaptı.

Öte yandan DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün Ankara kulislerinden aktardığına göre, İYİ Parti’de “Kılıçdaroğlu, bir yola çıkıyor ve destek istiyor ancak bunu mutlaka adaylık ilanı olarak görmemek gerek” değerlendirmesi yapılıyor.

Ortak cumhurbaşkanı adayı için alınacak kararın genel başkanlar tarafından verileceğini hatırlatan İYİ Partili yetkililer, “Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerinin tam olarak ne için söylendiğini iyi irdelemek gerekiyor. Kılıçdaroğlu, partisinden belirlenecek aday için karar alma yetkisi istiyor” değerlendirmesini de yapıyor.

İYİ Parti’de 30 Eylül Cuma günü hem Genel İdare Kurulu toplantısı hem de milletvekilleri ile bir toplantı yapılacak. Bu toplantılarda da Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin gündeme gelmesi ve 2 Ekim’deki liderler buluşması öncesinde bir strateji belirlenmesi bekleniyor.

Paylaşın

Millet İttifakı İle Cumhur İttifakı Arasındaki Fark Açılıyor

Seçimler yaklaştıkça araştırma şirketleri de anket çalışmalarına hız verdi. BUPAR Araştırma Şirketi Başkanı Erdal Akaltun, son araştırma sonuçlarında Millet İttifakı’nın oylarının artma eğiliminde olduğunu kaydetti, Akaltun, “Bizim anketlerimizde İYİ Parti’nin oyları yüzde 15 düzeyinde çıkıyor. Özellikle son araştırmalarımızda Millet İttifakı oylarının artma eğiliminde olduğunu, Cumhur İttifakı oylarının ise azalma eğiliminde olduğunu görüyoruz” dedi. 

Öte yandan anketlerindeki sonuçların ışığında bir dizi değerlendirmede bulunan Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici, “HDP’nin oyları son araştırmalarımıza göre sabit kalmış durumda. Çünkü seçmen, ‘HDP barajı nasıl olsa geçecek’ gözüyle bakıyor. Bu nedenle HDP’nin emanet oyları, asıl yeri olan Millet İttifakı’na yöneliyor” dedi.

Cumhuriyet’ten Sena Tufan’ın haberine göre, seçimlere sayılı aylar kala anket şirketleri çalışmalarına hız verdi. ORC Araştırma Şirketi Genel Müdürü Mehmet Pösteki, 33 ilde 6 bin 190 kişiyle gerçekleştirilen ve 17-21 Eylül tarihlerini kapsayan anketin ön sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı.

Ankette İYİ Parti’nin oylarının yükseldiği dikkat çekti. Katılımcılara “Bu pazar seçim olsa hangi partiye oy verirdiniz” sorusu yöneltildi. Buna göre kararsız seçmenlerin dağıtılmasıyla birlikte, AKP yüzde 30.6, CHP yüzde 24.8, İYİ Parti 19.4 oranında oy aldı. Diğer partilerin de dağılımının yer aldığı analizin ise kamuoyuyla yarın paylaşılacağı açıklandı.

BUPAR Araştırma Şirketi Başkanı Erdal Akaltun da, BUPAR Ararştırma’nın son anket sonuçlarından elde ettiği genel bulguları anlattı. Akaltun, son araştırma sonuçlarında Millet İttifakı’nın oylarının artma eğiliminde olduğunu kaydetti, Akaltun, “Bizim anketlerimizde İYİ Parti’nin oyları yüzde 15 düzeyinde çıkıyor. Özellikle son araştırmalarımızda Millet İttifakı oylarının artma eğiliminde olduğunu, Cumhur İttifakı oylarının ise azalma eğiliminde olduğunu görüyoruz” dedi.

Akaltun, 6’lı masanın aday belirsizliği üzerinden yürütülen tartışmaların anketlerdeki yansımalarını ise şu sözlerle anlattı:

“Seçmenler 6’lı masanın adayını değil projelerini konuşuyor. 6’lı masada genel başkanlar arasında da bu konu bir sorun teşkil etmiyor. Ancak şu anda adaylık açıklamasını yapmak 6’lı masa için çok da doğru olmayacak. Çünkü seçime çok uzun bir zaman olduğu için, seçmenler aday yerine projeleri konuşuyor. Ülkenin içinde bulunduğu sorunlar ve konjonktürde sorunları var olan iktidarın çözüp çözemeyeceğiyle ve burada 6’lı masanın önerilerine kulak verecektir. Seçmenler şu anda kişiyi tartışmak yerine ülkede nelerin değişebileceğini konuşuyor. Bu nedenle seçmenlerin asıl merak ettiği değişimin neler getireceği.”

‘HDP’nin oyları stabil’

Gezici Araştırma Şirketi Başkanı Murat Gezici, anketlerindeki sonuçların ışığında bir dizi değerlendirmede bulundu. Gezici, “HDP’nin oyları son araştırmalarımıza göre sabit kalmış durumda. Çünkü seçmen, ‘HDP barajı nasıl olsa geçecek’ gözüyle bakıyor. Bu nedenle HDP’nin emanet oyları, asıl yeri olan Millet İttifakı’na yöneliyor” dedi.

Paylaşın

Altılı Masa, CHP Lideri’nin ‘Benimle Misiniz?’ Çıkışını Nasıl Yorumluyor?

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’da, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun partililere yönelik “benimle misiniz” çıkışını bir dayatma olarak görmediği konuşuluyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, partisinin İzmir’de düzenlediği kampın açılış konuşmasında yaptığı “Benimle misiniz?” çıkışı Ankara siyaset kulislerinde büyük yankı uyardı.

Partililere seslenen Kılıçdaroğlu, “Artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Artık karar verin” demişti.

Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin ardından CHP’li büyükşehir belediye başkanları, genel başkan yardımcıları ile milletvekilleri, sosyal medyadan “yanındayım” etiketi ile Kılıçdaroğlu’na destek verdi.

Parti içinde ‘adaylık’ ilanı yorumu

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün Ankara kulislerinden aktardığına göre, Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı parti içerisinde “adaylık ilanı” olarak yorumlandı. CHP’li üst düzey bir yetkili Kılıçdaroğlu’nun bu konuşmayla iki ayrı adrese gönderme yaptığını dile getirdi. Yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Sesiniz çıkmıyor” ifadesiyle adı sık sık adaylık için geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a mesaj gönderdiği iddiasında bulundu.

Aynı yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini görüyorum” sözleriyle de “HDP’ye bakanlık verilebilir” açıklamasıyla altılı masada krize neden olan İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ile benzeri açıklamalar yapan partilileri uyardığını öne sürdü. Aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun adaylığını net bir dille ilan etmiş olduğunu savunan yetkili, önümüzdeki dönemde Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına çok daha emin adımlarla yürüyeceğini savundu.

Altılı Masa aynı görüşte değil

Masanın ikinci büyük ortağı İYİ Parti’de “Kılıçdaroğlu, bir yola çıkıyor ve destek istiyor ancak bunu mutlaka adaylık ilanı olarak görmemek gerek” değerlendirmesi yapılıyor. Ortak cumhurbaşkanı adayı için alınacak kararın genel başkanlar tarafından verileceğini hatırlatan İYİ Partili yetkililer, “Kılıçdaroğlu’nun bu ifadelerinin tam olarak ne için söylendiğini iyi irdelemek gerekiyor. Kılıçdaroğlu, partisinden belirlenecek aday için karar alma yetkisi istiyor” değerlendirmesini de yapıyor. Öte yandan İYİ Parti’de 30 Eylül Cuma günü hem Genel İdare Kurulu toplantısı hem de milletvekilleri ile bir toplantı yapılacak. Bu toplantılarda da Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin gündeme gelmesi ve 2 Ekim’deki liderler buluşması öncesinde bir strateji belirlenmesi bekleniyor.

“Adaylık dayatması olarak görmüyoruz”

Saadet Partili yetkililer de masanın birlik ve beraberliğini önemsediklerini belirterek, “Parti içerisindeki her partinin kendi iç bünyesinde birlik ve beraberlik yönünde yaptığı çalışmaları masanın aleyhine görmüyoruz” diyor. Partili üst düzey bir yetkili, “Hiçbir partinin bugüne kadar masaya adaylık dayatması göstermediğini biliyoruz. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını da böyle bir adaylık dayatması olarak görmüyoruz” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu’nun parti içerisindeki birlik ve beraberliği sağlamaya yönelik mesajlar verdiğini kaydeden yetkili, “Bu süreçte her partinin kendi iç konsodilasyonu büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Gelecek Partisi de, Kılıçdaroğlu’nun sözlerini parti içi bir değerlendirme toplantısı olarak görüyor. Kılıçdaroğlu’nun partide üst düzey yöneticilere de seslendiğini kaydeden Gelecek Partili yetkili, “CHP içerisinde birileri sürekli aday öne sürüyor. Bunun içinde belediye başkanları da var. Dolayısıyla parti bir senkronizasyon kaybına uğradı. Kılıçdaroğlu, bu kaybı toparlamaya çalışıyor. Doğru da yapıyor” ifadesini kullandı. Bu sözleri adaylık ilanı olarak görmediklerini kaydeden yetkili, “Kılıçdaroğlu, ‘Adaya masa karar verecek’ diyor. Bizim için esas olan odur” diye konuştu.

“Partiyi huzursuz edenlere ‘susun’ mesajı verdi”

Demokrat Parti’de yapılan değerlendirmelerde de Kılıçdaroğlu’nun parti içerisinde huzursuzluk yaratanlara yönelik uyarılarda bulunduğu konuşuluyor. Demokrat Partili üst düzey bir yetkili, “Kemal Bey, kendi partisi içinde ileri geri konuşan, boş konuşan ortalığı huzursuz edenlere karşı susun mesajı verdi” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun herhangi bir adaylık dayatmasında bulunmadığını kaydeden yetkili, “Her partinin genel başkanı tabii adaydır. Masadan Kılıçdaroğlu aday çıkarsa destekleriz, hakkıdır da. Ancak, Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri adaylık dayatması olarak görülmemeli” diye konuştu. Aynı yetkili, Kılıçdaroğlu’nun “Bazılarınızın sesi çıkmıyor” sözleri ile ilgili de “Kemal Bey, kendisine yönelik saldırılar sürerken, ağır ithamlar yöneltilirken parti içerisinde sessiz kalan milletvekili veya farklı makamlarda bulunan belediye başkanlarına seslendi” değerlendirmesinde bulundu.

‘Söylem birliğinden sonra konuşulur”

DEVA Partili üst düzey bir yetkili de adaylık konusunda önce Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin yol haritasının netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

Bunun yanında tematik konularda ortak söylem birliği için de çalıştıklarını kaydeden yetkili, “Bu meseleleri aştıktan sonra ancak adaylığı konuşabiliriz. Kemal Bey’in de böyle düşünerek kendi partisinin içine yönelik bir mesaj verdiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Aynı yetkili, “Biz bu sözlerden en ufak bir şekilde rahatsızlık duymayız ve üzerimize de almayız. Kemal Bey’in kendi arkadaşları ile alakalı bir güven testi yürüttüğünü düşünüyoruz” ifadelerini de kullandı.

Paylaşın

Adaylık Tartışması ‘Altılı Masa’yı Sarsabilir Mi?

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem mutabakatını imzalayan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde 2 Ekim’de gerçekleştirecek.

Yaklaşık bir yıl süren ilk tur görüşmelerde yeni hükümet sistemi, seçim güvenliği, göç-göçmen politikaları, kamu kurumlarının yapılandırılması gibi konu başlıklarında uzlaşma sağlayan Altılı Masa önünde, cumhurbaşkanı adayını belirleme, geçiş süreci yol haritası, seçim ittifakı gibi önemli konu başlıkları duruyor.

Ancak ikinci tur görüşmeler öncesinde, adaylık ve iktidara gelinmesi halinde nasıl tutum alınacağı konusunda yapılan açıklamalar nedeniyle yaşanan tartışmalar, “Masada çatlak mı var, masa dağılıyor mu?”  sorularını da beraberinde getirdi.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin oluşturduğu Altılı Masa’ya ilişkin tartışmalar, seçim sonucuna olası etkilerine ilişkin BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı.

“Aday dayatma endişesi var”

Altılı Masa’nın ilk tur görüşmelerinde sanki daha iyimser bir hava vardı, “Yarının Türkiyesi’ni kurma” gibi güçlü bir hedef ortaya kondu. Şimdi siyasi parti yöneticilerinin yaptığı açıklamalar üzerinden bir gelirim havası var. Adaylık tartışması mı masayı geriyor?

Şimdi özellikle ikincil, tali politik aktörlerin zaman zaman yapmış oldukları açıklamalar, ister istemez masayı oluşturan partilerin liderlerinin ve parti teşkilatlarının nezdinde birtakım soru işaretleri oluşturmakta. ‘Bir emrivaki mi yapılacak?’ gibi.

Mesela CHP açısından baktığımızda, sayın Kılıçdaroğlu’nun kendisinin açıkça ifade etmese de, ya kimi çok yakınında olan isimlerin veya teşkilattan bazı aktörleri emrivaki mi yapıyorlar, bir dayatma mı yapıyorlar? “Zihinlerinde aday ismini Kılıçdaroğlu diye netleştirmişler. Fakat buradan, adeta bir kamuoyu baskısı oluşturup, önümüze bu süreci öyle taşımak istiyorlar…” Böyle bir endişeleri olduğu kanaatindeyim ben.

Liderler bu tür değerlendirmeler karşısında seslerini çıkarmıyorlar ama onların altındaki ikinci, üçüncü derecedeki politik aktörler anında refleks gösteriyorlar. Anında gösterilen bu refleks, ister istemez birtakım Altılı Masa’yı oluşturan partilerin hem kendi içinde hem partiler arasında da bir dalgalanmaya yol açıyor. Dışarıdan izleyen sade yurttaşlar olarak ne oluyor, süreç ilerlemeyecek mi, kopacak mı,  diye bir soru soruyoruz.

Ama şunu görüyorum; ikinci, üçüncü politik aktörlerin açıklamalarından sonra liderler bunu bir şekilde toparlıyorlar. Fakat aralarında da konuşmuyorlar anladığım kadarıyla bu meseleyi. Yani neden böyle oluyor, buna özellikle dikkat etmemiz gerekir diye aralarında konuşmak yerine, medya aracılığıyla bir şekilde konuşulmuş oluyor. Bu da diyalog sürecinde birtakım soru işareti uyandırıyor.

“Karşılıklı tavizler verip, en fazla kazancı elde etme stratejisi izliyorlar”

Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması büyük tartışma yarattı. Masa bu aşamadan sonra dağılır mı? Yoksa 6 parti artık birbirine mahkum mu?

Bu saatten sonra masanın dağılma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu düşünürüm. Çünkü burada prosedürel şekilde ilerliyorlar ve benim izlediğim kadarıyla bu ortak aday belirlemeyi ajandalarının seçim yaklaştığı zamana bırakıyorlar. Bu çerçevede, tabii ki birbirlerine mahkum değiller.

Özellikle CHP, İYİ parti, onun dışında DEVA, Saadet, Gelecek Partisi birlikte yürümeleri durumunda, parlamentoda temsil edilme potansiyelleri, bu iki parti dışındaki partilerin de mevcut. Burada güçleri birleştirmek suretiyle, hem parlamentoda güçlü şekilde temsil, hem de cumhurbaşkanlığı seçimini kazanma isteği var bunların. Yani birbirlerine mahkum olma durumu söz konusu değil.

Çok temkinli hareket ediyorlar. Zaman zaman güven kaybı kırılmasından ziyade,  “Acaba başka ajandalar var mı?” diye izliyorlar, kolluyorlar. Çünkü burada strateji doğrudan doğruya işbirliği halinde seçime gitmeleri durumunda, tüm tarafların kazanması esasına dayalı bir müzakere yürütüyor.

Altılı Masa’daki liderlerden birinin aday olarak çıkması durumunda, milletvekilliği anlamında özellikle küçük partilere en fazla milletvekilliği sağlayacak şekilde bir ittifak stratejisi olacağını düşünüyorum ben.

Yani karşılıklı tavizler veriyorlar. Fakat bu karşılıklı tavizlerin sonucunda en fazla kazancı elde etmeye yönelik bir strateji izliyorlar. Bu nedenledir ki, hepsi birbirlerine karşı, evet nazik ama ince eleyip sık dokuyorlar diyebiliriz.

“Dayatma karşısında ortak aday ihtimali az olabilir”

Tabii taşlı yola yeni girildi gibi de bir hava var. Meral Akşener, çok iddialı şekilde Çarşamba günü “Eğer aklı başında, sağduyulu, akıllı, stratejik yolculuk yapabilirsek, 13. Cumhurbaşkanı Millet İttitfakı’nın adayı olacak” diyordu. Sizce Millet İttifakı veya Altılı Masa akıllı bir strateji yürütüyor mu?

Bakıldığında, akıllı bir strateji yürütülüyor ama, partilerin yapısal unsurları içinde, genel başkanlardan sonra aşağı doğru inildikçe, politik aktörler kendi liderlerinin cumhurbaşkanı olması taraftarı aslında.

Sayın Akşener aslında anladığım kadarıyla bir mesaj da veriyor. Her türlü dayatmaya karşı olduğunu net bir şekilde dünkü (Çarşamba günkü) açıklamasıyla  ifade etti. Dayatma olmayacak. Yani zamanı geldiğinde bunu tartışacağız değerlendireceğiz ve kazanacak adayın kim olacağına ilişkin verilere göre hareket edip uzlaşacağız. Aksi taktirde dayatma karşısında ortak bir aday belirleme ihtimali biraz az olabilir. Böyle bir mesaj vermek istiyor aslında.

Adaylık tartışması: “CHP duygusal ve prestij meselesi olarak bakıyor”

CHP, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını mı dayatıyor? Akşener’in tepkisi buna mı?

Altılı Masa’da oy tabanı itibariyle en güçlü parti CHP ve onun Genel Başkanı Kılıçdaroğlu. İktidara susamış bir parti teşkilatları var. Cumhurbaşkanı makamı, bir partinin genel başkanının ulaşabileceği en üst makam. Hem icraat hem de parti için de politik prestij meselesi.

Hal böyle olunca, bir dayatma olamaz tabii ama aşırı duygu yüklü bir dışavurum var. Bu şekilde bakmak gerekir. Yoksa dayatılsa dahi, dayatmanın bir sonuç üretmeyeceğini CHP’li  politikacılar, teşkilatlar da biliyordur. Çünkü o, masadan ortaklaşa çıkacak bir karar.

CHP’liler adaylık meselesine duygusal bakıyorlar, prestij olarak bakıyorlar ve CHP’yi, genel başkanlarını görmek istedikleri yer bağlamında bakıyorlar.

“Masa ideolojik farklılıklardan değil, adaylık konusunda sarsıntı yaşayabilir”

İktidar kanadı, Altılı Masa’yı “5 benzemez” diye eleştiriyor. Erdoğan, “alternatifimiz yok” diyerek seçimi kazanma riski olmadığını söyledi. Dünya örneklerine de bakıldığında, böyle farklı ideoloji, hayata bakış farkı olan bir masa oluşumunun başarı şansı nedir, topluma güven verebiliyor mu?

Bugün gelinen nokta itibariyle bakıldığında kamuoyu araştırmalarına yansıyan bulgular seçmenin net bir şekilde alternatif arayışında olduğunu ve bu alternatifi en azından 5-6 partiye birden verdiğini görüyoruz. Yani aritmetik toplamları itibariyle bakıldığında, alternatif var. Zaten rekabetçi demokratik sistemlerde siyasetin meşruiyeti alternatiflerin çokluğuna bağlıdır.

Macaristan’daki seçim başarısızlığı o farklı partilerin ideolojik anlamda farklı politika önermelerinden falan değil, orada sürecin kampanyasını iyi yönetemediklerini düşünüyorum. Aday seçimi, adayın niteliği anlamında problem olduğunu düşünüyorum. Yoksa İtalya’da da, Almanya’da da, İskandinav ülkelerinde de ideolojik anlamda farklı olan partilerin koalisyon yoluyla iktidara gelmeleri, yani siyasal ittifak yapmaları mümkün.

Fakat burada temel mesele, sadece seçim ittifakı olarak mı bakıyor partiler? Seçim ittifakı yeterli değil, mutlaka ve mutlaka siyasal ittifaka evrilmesi gerekiyor.

Çünkü güçlendirilmiş parlamenter sistem gibi topyekûn sistem değişikliği iddiasında bulunuyorsanız ve uzun süreden beri Türkiye’nin daha iyi yönetilmesine yönelik politikalar üzerinde çalışıyorsanız ve bu konuda şimdiye dek “bu  politikalarda uzlaşamıyoruz” diye bir ses yükselmiyorsa, bence birbirine benzemeyen bu partilerin en azından Türkiye’nin temel sorunlarını çözme konusunda asgari düzeyde uzlaştıkları ve bu uzlaşmayla siyasal ittifaka evrileceğini düşünüyorum.

Aksini düşünmek bugüne kadar, bu masanın dağılmasını gerektiriyordu. Masa dağılırsa, 5-6 benzemezin ideolojik farklılıklarından değil, maalesef en yumuşak karnı olan adaylık konusunda bir sarsıntı yaşanabilir.

Yoksa İYİ Parti’nin açıklamış olduğu, birkaç ay önce Ümit Özlale hocamızın, yoksulluğu önlemeyle ilgili, CHP’nin aile destekleri sigortası gibi… Bu tarafıyla bakıldığında hiçbiri kapalı ekonomi taraftarı değil, hepsi piyasa ekonomisi taraftarı. Piyasa ekonomisini nasıl sosyalleştireceksiniz, nasıl daha adaletli dağıtım politikalarıyla uygulayacaksınız?

Demokratikleşme konusunda en ufak bir problem yok. Din, inanç özgürlüğü konusunda GPS (Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem) raporuna yansıyan, elde edilen kazanımlardan hiçbir şekilde geri dönüş olmayacağını taahhüt altına aldılar. Dolayısıyla yola çıkış anlamında ideolojik olarak birbirine benzemeyenler, bir araya geldiler ve benzemeyen noktalardan çok, benzeyen noktalar şu anda masada. Böyle bir izlenim yaratıyor.

En önemli mesele burada adaylık meselesi. Ama buraya kadar taşıdıktan sonra ben masanın devrilme ihtimalini çok düşük olarak düşünürüm. O yapılırsa zaten alaturka siyasetinin uzlaşmadan uzak, geçmişteki niteliğiyle ilişkilendiririm. Asıl bence Altılı Masa’nın alternatifi yoktur, Türkiye’nin bu dar koridordan çıkması için.

HDP ile ilişkiler

Bir de HDP ile ilişkiler meselesi var. CHP’li Gürsel Tekin, “HDP’li bakan olabilir” diyor, İYİ Parti, “olduğum yerde olamaz” diyor. HDP’den Kılıçdaroğlu’nun adaylığına destek mesajları geliyor. Bu farklı tutumlar Kürt seçmende nasıl bir etki yaratıyor?

Benim anladığım kadarıyla Kürt seçmenlerin,  özellikle Altılı Masa içinde İYİ Parti’nin HDP’ye bakışı konusunda bir rahatsızlığı var. Ama bu rahatsızlığa rağmen, seçim sonrası kazanımları için, yani bu kazanımlardan kastettiğim demokratikleşme alanında atılacak adımların üreteceği kazanımlar anlamında, bu düzenin devamı yerine, şimdilik kendilerine mesafeli duran, yakınlaşmayan bir partinin seçim sonrasında daha makule gelebileceğini düşündüklerini hissediyorum ben.

Tabii HDP meseleye biraz daha farklı yaklaşıyor. HDP, “bizimle yan yana gelmekten çekinen partilerle işimiz olmaz” gibi yaklaşıyor. Masada yok ama HDP’de özellikle seçim sonrasında elini güçlendirmeye yönelik bir strateji olarak düşünüyorum.

Kürt seçmenin politik bilinci çok yüksek, uyarılmış oy kullanmıyorlar genel olarak, aynı zamanda stratejik oy kullanma eğilimleri çok yüksek. Ve elde edecekleri kazanımlara bakacaklar. Kazanımlar da söylem referanslı değil de, HDP’nin seçim sürecinde dillendireceği taleplere Altılı Masa partileri nasıl bakıyorlar? Ben daha ziyade bunu izleyeceklerini düşünüyorum HDP seçmeninin.

Altılı Masa’nın da  muhtemelen bazı demokratikleşme ekseninden kampanya sürecinde Kürt yurttaşların haklarını bir şekilde dillendireceğini düşünüyorum. Ama masadaki tüm partilerin kırmızı çizgisi PKK’nın bir terör örgütü olarak kabul edilmesi ve teröre silahlı eyleme siyasal şiddete tamamen karşılar. HDP’den de bu adımı atmasını bekliyorlar.

“İkinci tura kalmayacak formül hayata geçirilmeli”

İYİ Partide şöyle bir görüş var: “Seçim ikinci tura kalacak, HDP kendi adayını çıkarsın.” Muhalefet açısından sizce bu daha mı avantajlı?

Niye İYİ parti öyle istiyor veya düşünüyor? HDP’nin Altılı Masa’nın adayını destekler şeklinde bir algı oluşmasını istemiyor. Zira kendileri açısından bumerang etkisi, ters etki yaratmasın… Biraz öyle bakıyor İYİ Parti.

Ama ben  partizan siyasal patronaj, clientalist birtakım duygular nedeniyle ve rejimin neredeyse rekabetçi otoriterizmden, tam otoriterizme kayma riskinin olduğu şu dönemde, ikinci tura bırakılacak bir seçimde, özellikle kararsız ya da hala zihninde birtakım soru işareti olan seçmenin ne yapılıp ne edilip iktidar tarafından yanlarına –ki ödüllendirme, korkutma olabilir- çekilme riski var. Dolayısıyla ikinci tura kalmayacak bir formülün hayata geçirilmesinin daha doğru olduğunu düşünüyorum.

“Kutuplaşma iktidar-muhalefet bloklarında oy donmasına yol açtı”

Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş  veya Ali Babacan’ın dediği gibi “7. bir isim mi?” Sizce aday olarak,  en avantajlı isim kim?

Kamuoyu araştırmalarında öne çıkan üç aday var: Kemal Bey, Mansur Bey ve Ekrem Bey. Üç ismin de kazanma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü burada çok sert, keskin politik bir kutuplaşma olduğu için ülkede, kutuplaşma iktidar-muhalefet bloklarının oylarının donmasına yol açtı, oyların hareket kabiliyeti düştü.

Bu saatten sonra hangi politika uygulanırsa uygulansın, hangi vaat yapılırsa yapılsın, muhalefet tarafından iktidara, iktidar tarafından muhalefete oy geçişlerinin yaşanmasını düşük bir ihtimal olarak görürüm.

Yani yeni koşullarda 35-65, 40-60 gibi bir Cumhur İttifakı-Millet İttifakı donmuş dengesi var. O nedenle cumhurbaşkanı adayının kim olduğu önemli değil. Üç isim de kazanır diyorum. Ama mesele hangi adayın kazanacağı değil, hangi adayın ne tür vaatlerle Türkiye’nin yaşamış olduğu bu sorunları aşma konusunda seçmen için en cazip adres olacağı.

Temmuzda ücretli kesimlere yapılan zamlar, sosyal konut projesi gibi adımların iktidarda toparlanmaya yol açtığı konuşuluyor. Sizce bu tür projeler seçmen davranışını nasıl etkiliyor?

Bu konuda Türkiye’de uluslararası yayın olarak çıkmış birkaç tane ciddi makale var. Şimdi o geçmiş makalelere şöyle bir göz attığımızda, TOKİ  projelerinin özellikle yerel seçimlerde iktidar partisine yaradığını, hatta Türkiye’de konut edindirme politikasının bir siyasal patronaj aracı olarak iktidar partisinin tabanını genişlettiği gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.

Yani, “bu etki yapmaz” diye bir iddiada bulunmak eldeki akademik verilere göre mümkün değil. Fakat TOKİ’nin bazı olumsuz projelerini de dikkate almak gerekir. Bir de şunu merak ediyorum: Bu son TOKİ projesinde herhangi bir oy artışı sağlamaya yönelik seçilmiş ilçeler var mı, bu kadar stratejik olarak AKP ve Cumhur İttifakı’nın oylarını arttırmaya yönelik ilçeler gözetilerek mi seçildi yoksa ihtiyaca binaen mi seçildi?

Yani bir miktar arttırılabilir, birkaç puan arttırdığı görülüyor geçmiş AKP dönemindeki TOKİ projeleri nedeniyle. Ama sonuç tayin edecek kadar güçlü olduğunu düşünmüyorum bu tür projelerin.

Bir de tabii 20 yıllık bir iktidarın yıpranma koşulları dikkate alındığında, gidişatı geri çevirmek, halen ekonomik krizin sürdüğü ortamda o kadar da kolay değil.

Paylaşın

İmamoğlu, Yavaş Ve Soyer’den Kılıçdaroğlu’na Destek

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de gerçekleşen CHP Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grubu tarafından düzenlenen 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda partililere seslendi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, buradaki konuşmasında, “Şunu da artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu’nun sorusuna, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve bir çok partiliden destek geldi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, sosyal medya hesabından “Her koşulda Sayın Genel Başkanımızın #yanındayım” dedi.

ABB Başkanı Yavaş, sosyal medya hesabından, “Adil yarınlar, huzurlu bir gelecek için her zaman yanınızdayım” ifadelerini kullandı.

İBB Başkanı Soyer ise, sosyal medya hesabından, “Umut, barış ve adalet dolu bir Türkiye için Genel Başkanımız Kılıçdaroğlu’nun yanındayım” dedi.

Kılıçdaroğlu ne demişti?

“Ben sürekli yürümeye ve ilerlemeye kararlıyım ve hiçbir şey beni inandığım yoldan geri çeviremez. Bu ülkeyi seven insanların, gerçek vatanseverlerin umutları ve duaları her yerde bizimle birlikte yürüyor buna inanın. Ve yine buna inanın bu mücadelede halk düşmanlarını birlikte yeneceğiz ve özgürlük, doğruluk, adalete susamış halkımıza kurtuluşu beraber getireceğiz.

Şunu da artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz? Benimleyseniz, benimle olduğunuzu artık hissetmek istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan ‘SPK’ya Sert Sözler: Burnunuzdan fitil fitil getireceğim

Partisinin İzmir’de düzenlediği bir etkinlikte konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) sert sözlerle yüklenerek, “Bakınız Türkiye tarihinin en büyük borsa manipülasyonlarına şahit oluyoruz hep beraber. Küçük yatırımcı soyuldu, soyuluyor. Bir SPK yetkilisi, ‘Sistematik risk yok’ diyor. SPK yalan söyler mi? Söylüyor. Bakın uyardım, daha önce uyardım. İzliyorum, notumu alıyorum derken blöf yapmadığımı ifade ediyorum.” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Küçük yatırımcıyı soyanları isim, isim biliyorum. Hepsini bir kez daha uyarıyorum. Bu çaldığınız kütük, küçük yatırımcıların paralarıdır. Bu paraları burnunuzdan fitil, fitil getireceğim. SPK aklını başına alsın.”

Dün faiz indirimi kararı alan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCBM) eleştirilerini de dile getiren CHP Lideri Kılıçdaroğlu “Bir garabete imza attılar. Attıkları imzayı sürdürüyorlar. Merkez Bankası’nın bankalara verdikleri paranın faizini 13’den 12’ye indirdiler. Gidin bir bankaya, kredi çekmek istiyorum deyin. Bakın bakalım size yüzde 12 faizle veriyorlar mı? Vermeyecekler. Yüzde 12 ile faiz alan bankalar ne yapıyorlar? Bankaların karı yüzde 500’ün üzerinde artış gösterdi.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Var olan iktidar faiz ayaklarına yatıp, dini kullanarak bir avuç azınlığa milyarlarca lirayı aktarıyor. Biz Allah nasip eder iktidar olduğumuzda herkes görecek demokrasinin, saydam devletin, dürüst çalışmanın, liyakatin ve adaletin ne olduğunu göstereceğiz.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İzmir’de gerçekleşen CHP TBMM Grubu tarafından düzenlenen 27. Dönem 5. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılışına katıldı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle;

“Merkez Bankasının görevini yerine getirmediğini farkındayız. Hayat pahalılığını biliyoruz. ‘128 milyar dolar nerede’ diye afişler asmıştık ve geniş kitlelerin dikkatini çekmeye çalışmıştık. Yılbaşından bu yana 75 milyar dolar buharlaştı. Artık sormamız gereken soru 203 milyar dolar nerede ve kimlere verildi?

‘Biz faize karşıyız’ diyorlar. Faize karşı olmadıklarını tam tersine bu süreçte cumhuriyet tarihinde görülen bir olağanüstü olumsuz olaya imza attıklarının farkında olmamız lazım. Alt gelir gruplarından üst gelir gruplarına kaynak aktarıyorlar. Gerçeği herkese anlatmak zorundayız.

Bir garabete imza attılar. Attıkları imzayı sürdürüyorlar. Merkez Bankası’nın bankalara verdikleri paranın faizini 13’den 12’ye indirdiler. Gidin bir bankaya, kredi çekmek istiyorum deyin. Bakın bakalım size yüzde 12 faizle veriyorlar mı? Vermeyecekler. Yüzde 12 ile faiz alan bankalar ne yapıyorlar? Bankaların karı yüzde 500’ün üzerinde artış gösterdi. Var olan iktidar faiz ayaklarına yatıp, dini kullanarak bir avuç azınlığa milyarlarca lirayı aktarıyor. Biz Allah nasip eder iktidar olduğumuzda herkes görecek demokrasinin, saydam devletin, dürüst çalışmanın, liyakatin ve adaletin ne olduğunu göstereceğiz.

Bu ülkeyi seven insanların, gerçek vatanseverlerin umutları ve duaları her yerde bizimle birlikte yürüyor buna inanın. Ve yine buna inanın bu mücadelede halk düşmanlarını birlikte yeneceğiz ve özgürlük, doğruluk, adalete susamış halkımıza kurtuluşu beraber getireceğiz. Şunu da artık bilmek zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de görüyorum. Artık karar verin. Bu halk düşmanlarını beraber yenecek miyiz, yenmeyecek miyiz?

Son bir konu, son bir uyarı yapacağım. Bakınız Türkiye tarihinin en büyük borsa manipülasyonlarına şahit oluyoruz hep beraber. Küçük yatırımcı soyuldu, soyuluyor. Bir SPK yetkilisi, ‘Sistematik risk yok’ diyor. SPK yalan söyler mi? Söylüyor. Bakın uyardım, daha önce uyardım. İzliyorum, notumu alıyorum derken blöf yapmadığımı ifade ediyorum. Küçük yatırımcıyı soyanları isim, isim biliyorum. Hepsini bir kez daha uyarıyorum. Bu çaldığınız kütük, küçük yatırımcıların paralarıdır. Bu paraları burnunuzdan fitil, fitil getireceğim. SPK aklını başına alsın.”

Paylaşın

8 Ayda İşsizlik Ödeneğine Başvuran Sayısı 1.1 Milyonu Aştı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Utanmadan sıkılmadan işsizlik var diyorlar” dese de yılın ilk 8 ayına ilişkin veriler Erdoğan’ı yalanladı. Öyle ki bu yılın ilk 8 ayında çalışırken işten atılan ve işsizlik ödeneğine başvuran kişi sayısı 1 milyon 105 bin 947 oldu. Böylece 8 aylık dönemde her ay 138 bin 243 kişi, her gün ise 4 bin 608 kişi işten atılmış oldu.

Konu hakkında açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Bakan Nebati her ne kadar Türkiye’nin büyüdüğünü, istihdamın arttığını söylese de resmi veriler bunun tam tersini iddia etmeye devam ediyor. Sadece temmuz ve ağustos ayında yani bir aylık dönemde işten çıkartılanların sayısı ise 140 bin 889 kişi oldu” dedi.

Bu yıl şu ana kadar en çok işten atılmaların olduğu şehrin 236 bin 400 kişi ile İstanbul olduğunu anlatan Ağbaba, “İstanbul’u 73 bin 440 kişi ile Ankara ve 58 bin 121 işten atılmayla İzmir izledi. Sanayinin yoğun olduğu Bursa ‘da 47 bin 84 kişi işten atılırken, Kocaeli’de bu yıl içerisinde işten atılanların sayısı ise 30 bin 718 olarak kayıtlara geçti” diye konuştu.

İşsiler kaderlerine terk ediliyor

Ocak-ağustos ayları arasında 1 milyon 105 bin 947 kişi işten atıldığı için işsizlik ödeneğine başvuru yaparken, başvuru yapanların sadece 538 bin 798’i ödenek almaya hak kazandı. Bu durumda işten atılanların neredeyse yarısı ödenek almaya hak kazanamadı. Türkiye’de işsizlik sigorta fonu işsizlerden çok işverenlere ve yandaş sermayeye kaynak olarak aktarılırken, işsizler ve işten atılanlarda bizzat iktidar tarafından kendi kaderlerine terk ediliyor.

Paylaşın

“Kılıçdaroğlu’nun Aday Olması Halinde İki Formül Gündemde” İddiası

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa’nın 2 Ekim’deki toplantısı öncesi Millet İttifakı’nın adayına ilişkin tartışmalar yeniden alevlendi.

Kulis bilgilerine göre, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde iki formül üzerinde duruluyor.

Milliyet’ten Mehtap Gökdemir‘in haberine göre Kılıçdaroğlu’nun aday olması halinde seçimi kazanacağını ifade eden CHP’li kurmaylar, Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları’nın isimlerinin çeşitli çevrelerce ön plana çıkarılmasına karşı “Adı geçen belediye başkanlarının sahada Kemal Bey için oy istediğini düşünün. Bir de böyle bir politik ortam olacak” değerlendirmesini yapıyor.

Parti kulislerinde iki formül üzerinde duruluyor. Birinci seçeneğe göre; Kılıçdaroğlu’nun ortak cumhurbaşkanı adayı gösterilmesi halinde partiyi Genel Başkanvekili yönetecek. Genel Başkanvekili, vekillik ettiği sürede Genel Başkan’ın yetkilerini kullanacak.

Kılıçdaroğlu’nun, adaylığını açıkladığı gün parti rozetini çıkaracağı, Genel Sekretere seçimin ertesi gününe ilişkin partiden ayrılacağına dair bir dilekçe vereceği ifade ediliyor.

İkinci seçeneğe göre ise Kılıçdaroğlu, kurultaya kadar partinin başında duracak. Bu formülü savunanlar seçimden sonra olağan kurultay sürecinin başlatılması ve kurultaya kadar da Genel Başkan’ın görevde kalması gerektiğini belirtiyor.

CHP tüzüğü, Genel Başkanlık makamının boşalması halinde, Parti Meclisi’nin (PM) yeni Genel Başkanı seçmek için kurultayı en geç (45) gün içinde toplantıya çağırmasını, bu süre içinde Genel Başkanlık görevlerinin PM’de belirlenen Genel Başkan Yardımcısı tarafından yürütülmesini öngörüyor.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: ‘Altılı Masa’da Kriz Yok

Basının bir kesiminde körüklendiğinin tersine altılı masada bir kriz olmadığını söyleyen CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Hiç kriz yaşamadık, böyle bir şey olmadı, olsa zaten meydana çıkar” dedi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, ayrıca, anketlerden memnun olduğunu, partisinin oylarının istikrarlı bir şekilde arttığını kaydetti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anadolu’daki son grup toplantısını yaptığı Elazığ’da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhuriyet’ten Sertaç Eş’e konuşan Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Erdoğan, Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) tam üyeliğin hedeflendiğini söyledi. Bu savrulmaya yorumunuz nedir?
Dış politika milli olmak zorundadır. Kişiselleştiremezsiniz. Bir kişinin talebi ve beklentileri üzerinden dış politika oluşturamazsınız. Dış politika oluştururken iktidar ve muhalefet birlikte hareket etmeli. Dış politika, iç politikaya benzemez. Aynı zamanda dış politikanın bürokraside de aktörleri farklıdır. Büyükelçilerdir bunlar, dış politika konusunda yorum yapan uzmanlar var. Erdoğan, devlet yönetimini kişiselleştirdiği için düşündüğü bir şeyi, nasıl sonuçlar çıkaracağını hesap etmeden rahatlıkla dile getirebiliyor. Ne yapacağını bilmiyor ve etrafında bunu söyleyecek kişi de kalmadı. Aslında Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakılmasa böyle bir konuşma yapacağı kanısında değilim.

“Devlet saydamlığı kaybetti”

– Meral Akşener, Cumhurbaşkanı adayını halkın belirleyeceğini söyledi. Halk hangi yöntemle belirleyecek?

6’lı masada böyle bir şey gündeme gelmedi. Böyle bir şey yok.

2 Ekim toplantısının gündemi belli mi?

Neler yapacağımız konusunda her toplantıda önemli aşamalar katediyoruz. Toplantıların özelliği bir karar verildikten sonra genel başkan yardımcıları bu kararla ilgili alt bilgileri oluşturuyorlar. Belli bir olgunluğa ulaştırdıktan sonra genel başkanlara sunuyorlar. Genel başkanlar da “evet” dediğinde 6’lı masa karar açıklıyor. Toplanıyoruz, bir karar alıyoruz ve altını dolduruyoruz. Bunu da genel başkan yardımcıları uzun uzun tartışarak, çalışarak, görüş birliği oluşturarak yapıyor.

Dışarıdan gelen kaynağı belirsiz parada artış var, durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Özellikle 2018 sonrası devlet saydamlığını kaybetti. Vatandaşın ödediği vergilerin nereye gittiğini bilmediğimiz gibi kaç hanenin elektriğinin kesildiğini de bilmiyoruz. Bütün bunların hepsi demokrasinin kan kaybettiğini, otoriter bir yapının kendi beklentilerine uygun topluma bilgi verdiğini, kendini rahatsız eden bilgileri gizlediğini gösteriyor.

“Tartışma siyasetin doğası”

Akşener’in ve diğer partililerin açıklamalarına bir yorumunuz var mı?

Sayın Akşener’le görüşüyoruz zaten. Zaman zaman tartışmalar olur, bu siyasetin doğasında vardır. O tartışmalarda bizim açımızdan önemli olan genel başkanların söyledikleridir. Genel başkan yardımcıları düşüncelerini ifade edebilir. Önemli olan genel başkanların görüşleridir. Genel başkan dışındaki parti yetkililerinin açıklamalarını dinleriz, saygı duyarız ama bunu altılı masada kriz olarak düşünmeyiz. Hiçbir lider de düşünmüyor benim gördüğüm.

Masada kriz var mı?

Kriz yaşamadık, hiç böyle bir şey olmadı. Olsa zaten meydana çıkar. Geçen İstanbul’daydım Sabah gazetesi bir tweet atmış. “Ali Babacan’la Kılıçdaroğlu gizlice görüştü.” Ne gizlisi, görüşürüz zaten. Ki benden sonra Sayın Babacan diğer liderlerle de görüştü. Ben İstanbul’da uzun süre kalacaktım o yüzden ilk benimle görüştü. Sanki çok özel bir görüşme de gizliyoruz. Aklın alacağı şey değil. Altı lider bir aradayız ve her zaman görüşüyoruz.

CHP iktidarında başörtüsü sorunu olur mu?

Başörtüsünde asla sorun yaşanmaz. Hiç endişe etmesinler. Böyle bir sorun ne bizim önümüze ne halkın önüne gelir.

“Adalar konusu işine geliyor”

Kıbrıs’ta son gelinen durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kıbrıs’ta Rauf Denktaş’ın mezarına bile doğru dürüst bakamadılar. Bize bırakın, biz bakalım. Dış politikayı iç politika malzemesi yaparsanız çıkmaza girersiniz. Yunanistan’ın adaları Lozan’a aykırı silahlandırdığı yıllardır söyleniyor. Dün söylenmedi ki. Şimdi kahraman kesildi. Erdoğan’ın da karşı tarafın da işine geliyor. İkisi de değişecek pozisyonda ve halk ikisine de güvenmiyor. Şimdi ikisi kayıkçı kavgasıyla iktidara tutunur muyuz hesabında ama halk bunların hepsini biliyor.

“Oyumuz istikrarlı artıyor”

Anketleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Anket sonuçları memnun ediyor. Oyumuz kararlı bir yükselişte. Bu güzel bir şey. Ciddi bir kararsız kitle olduğuna inanmıyorum. Olanlar da yerini buluyor zamanla.

6’lı masanın en güçlü ve zayıf yanları neler sizce?

Altılı masanın en güçlü yanı, altı liderin demokrasiye ve adalete olan bağlılığı. Bu olmadığı takdirde varlık nedenimiz tartışılabilir. Zayıf yanını görmüyorum. Aynı kararlılıkla hareket ediyoruz. Bizim arzumuz Türkiye’yi huzura kavuşturmak. 6 partiyi yüz yıllık bir çınarın dalları gibi görüyorum. Bir kökü var. Farklı dallar aynı kökten geliyor. Bu nedenle güçlü bir yapının ortaya çıkacağına inanıyorum.

“Parti olayı olmaktan çıktı”

Partide ön seçim yapacak mısınız?

Hiç düşünmedik. Çünkü henüz seçim sathına girmedik ve örgütler gerçekten çalışıyor. Seçim sathına girersek bunu parti meclisinde konuşmamız lazım. Zaten büyük bir bölümde belki ön seçim hiç yapılmayacak. Parti meclisinin, örgütlerin nabzını tutarız. Ona göre karar verilir. Bunu yaparken ittifakları da düşünmemiz lazım. Ama bunları altılı masada konuşmadık. İller bazında anket yapılırsa daha sağlıklı sonuçlar elde edilir. Bir ilde hangi parti elde ediyor diye. Bir parti diyebilir ki biz burada daha öndeyiz. O orada olur. Oturulur, konuşulur. Olay bir parti olayı olmaktan çıktı. Bir Türkiye olayı. Her bir lider bu sorumlulukla hareket ediyor. Türkiye’yi bu içinde bulunduğu girdaptan çıkaralım, sonrası konuşulur. Altı parti birbirinin rakibi parti sonuçta.

Partilerin bazı illerde ortak listeden girmesi gündemde mi?

Kendi içimizde bir iç çalışma yapıyoruz. Seçim Kanunu’nu esas alıyoruz. Her parti 41 ilde seçime girmek zorunda. Onun dışında diğer illerde ittifaklar olabilir. Ama bizim yaptığımız çalışma diğer partileri bağlamıyor, diğerlerinin çalışması bizi bağlamıyor. Belli bir olgunluğa geldikten sonra gelinir, konuşulur. Akademik dünyadan da böyle çalışmalar yapanlar var. Gelip bize bilgi verdiler. Biz diğer partilere de aynı bilgiyi vermelerini istedik. Yani çalışmalar yapılıyor.

Paylaşın

CHP İle İYİ Parti Arasındaki Gerilim ‘Altılı Masa’ya Nasıl Yansıyacak?

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan Altılı Masa, 2 Ekim’de CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde en kritik toplantılarından birini gerçekleştirecek.

Bir süredir cumhurbaşkanlığı adaylığı ve “HDP’ye bakanlık” tartışmaları; son olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması nedeniyle CHP ile İYİ Parti arasında yaşanan gerilimin altılı masa toplantısına nasıl yansıyacağı merak konusu.

İYİ Parti  kulislerinde Genel Başkan Meral Akşener’in, aday tartışması üzerinden partisine yüklenilmesinden son derece rahatsız olduğu, sorunlu başlıkların masaya gelmesinin sürpriz olmayacağı konuşuluyor.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi liderleri yaklaşık 1.5 ay sonra, 2 Ekim’de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde bir araya gelecek.

Güçlendirilmiş parlamenter sistem mutabakatını, “Yarının Türkiyesi’ni kurma” vaadiyle açıklayan altı siyasi parti ilk tur görüşmelerin tersine, ikinci tur görüşmelere “kriz ve çatlak” söylentilerinin gölgesinde başlıyor.

Gerilimin nedenleri

Bu söylentilerin temel nedeni ise masanın iki büyük partisi; CHP ile İYİ Parti arasında hem cumhurbaşkanı adayı, hem de HDP ile ilişkiler konusunda yaşanan görüş ayrılığı iddiaları oluşturuyor.

Son olarak Kılıçdaroğlu’nun en yakın kurmaylarından Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu’nun, “Kılıçdaroğlu aday olmazsa masa dağılır” açıklaması iki parti arasındaki gerilimi tırmandıran gelişmeler oldu.

Akşener ve Kılıçdaroğlu son gelişmelerden sonra, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın düzenlediği etkinlikte yan yana görüntü verdi.

Başta Akşener olmak üzere İYİ Parti yönetimi ise adaylık ve HDP tartışmaları üzerinden partisinin “kriz üreten parti” olarak yansıtılmasından ve bu yönde yapılan yorumlardan rahatsız.

İYİ Parti kurmayları, Akşener’in “Türkiye’nin geleceğinin kişisel beklentilerle zora sokulmaması” gerektiği açıklamalarını anımsatarak, cumhurbaşkanı adaylığı yarışından vazgeçmesinin de bunun en önemli göstergesi olduğunu ifade ediyorlar.

Akşener, dün de Ankara Keçiören’de esnaf ziyareti sırasında bir yurttaşın, “Boşuna bir araya gelmediğinizi düşünüyoruz, bir şey çıkması lazım” diyen bir  vatandaşa, “Ben kişisel olarak her şeyden feragat ettim” karşılığını vermişti.

Akşener’in yakın çevresine yaptığı değerlendirmelerde de, “Ben üzerime düşen fedakarlığı yaptım. Kendim için hiçbir şey talep etmiyorum. Ama sürekli tartışılıyorum, saygısızlık görüyorum.  Gerçekten bir değişim isteniyorsa böyle bir tavır olmaz.  Kendini altılı masanın icracısı gören ‘kanaat önderleri’ reyting uğruna bir sistemi yıkıyorlar”  sözleriyle tepki gösterdiği belirtiliyor.

İYİ Parti kaynakları  bu tartışmalar nedeniyle altılı masanın dağılmayacağını ancak süreç iyi yönetilmezse seçimi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalınabileceğini, Akşener’in rahatsızlığının asıl nedeninin de bu ihtimal olduğuna dikkat çekiyorlar.

‘Kullanılan dil tahribat yaratıyor’

Akşener’in altılı masa dışında bir alternatif aradığı iddialarına da tepkili olan İYİ Partililer, “Türkiye Masası” fikrini ilk ortaya atanın Akşener olduğunu anımsatıyorlar.

Parti kulislerinde Akşener’in AKP ile yan yana durmayacağını dile getirirken, “Ben gidersem seçmen beni döver” dediği anımsatılarak, “Bunu AKP’ye gidilir anlamında söylemiyoruz ama bizi eleştirenler  İYİ Parti seçmenini araştırıyorlar mı? Bir araştırsınlar da bu dilin İYİ Parti seçmeninde yarattığı tahribatı görsünler” görüşü dile getiriliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın