Özgür Özel’den Kırmızı Kartlı “Erken Seçim” Çağrısı

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Biz CHP olarak ellerimizdeki kırmızı kartları sefalete karşı kaldırıyoruz. Kırmızı kart bu ülkenin ezilenlerin eylemidir. CHP tüm emekçileri ayağa davet ediyor. Ayağa kalkın ve kırmızı kartı gösterin. Senden son istek sandıktır. Getir sandığı göreceksin kırmızı kartı” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin konuştu. Özgür Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

Arkadaşlarımız dün önerdiler, grup toplantısını Beşiktaş Belediyesi önünde mi yapsak diye. Fena öneri değil. Ama belediye başkanımıza karşı haksız, hukuksuz soruşturma başlatanlar zaten bunu istemiyor mu? Şimdi o konuşulmasını istemediklerini konuşmaya geldim.

Beşiktaş operasyonu ile acaba geçim sıkıntısının zamların üzerini örtebilir miyiz diye düşünenlere inat elbette yargının siyasallaşmasını, MHP’nin bu işteki yerini, Beşiktaş’ı da konuşacağız. Ama köprü ücretlerine yapılan zammı da konuşacağız, Erdoğan’ın zamlarını da konuşacağız.

Kendisi salon adamı, içerisinin sıcaklığı 27 derece değilse kızıyorlar. Devletin uçan saraylarıyla uçuyor. Ne sokaktan, çarşıdan, pazardan haberi var. Ben yılbaşından beri 11 günde 11 şehre gitmişim hesap yapmışım bana laf atıyor, o işleri bırak bu işlere bak diye. Senin dediğin yere değil, milletin bağrının yandığı yere bakıyorum ben.

Sınıf arkadaşı dedi ki ‘benim arkadaşım bu pazara gelemez’. Bana diyor ki ‘Özgür Özel beni pazara davet etmiş, onunla harcayacak vaktim yok.’ Yahu ben benimle gel demedim. Bir araştırdım Tayyip Bey 21 yıl önce pazara çıkmış. 1 kilo çilek, 2 kilo salatalık, 5 kilo karpuz, 1 koli yumurta, 10 tane simit almış. Fileye 29 lira 90 kuruş ödemiş, bugün aynı file bin 44 TL. 21 yılda 40 kat zamlanmış.

Türkiye’deki emeklilerin maaşlarını 1 asgari ücret yapmak için en çok 400 milyar para lazım. Türkiye’deki emekliler bir yana kırk haramiler bir yana. Onlara bulduğunun yarısını size bulmuyor. Asgari ücret net üzerinden alana 30, verene 22 olsa bunun maliyeti 300 milyar. Bütün emekli ve asgari ücretlinin yüzünün gülmesi içi gereken parayı müteahhitlere veriyor. Bu ülkenin parası var ama yanında duracak bir Cumhurbaşkanı yok.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Devlet aldığı bir kararla zam günü cebe para koymak yerine cepten para çalmıştır. Yaşlılık aylığı 483 TL zamla 4 bin 664 lira oldu. 3 bin 723 lira oldu emekli aylığı. Dul ve yetim aylığı 3 bin 647 TL oldu. İğneden ipliğe her şeye gelen zamlar ortada. Maaşlara yaptığı günlük zam ekmeğe gelen zammı telafi etmiyor. Her ne kadar gelecek seçimlerde iktidarı almaya ortak olsak da bu zamlar benim bile yüzümü kızartıyor. Yazıklar olsun.

“Hadsiz bakan emekli aylıkları için açıklama yaptı”

Hadsiz bakan emekli aylıkları için açıklama yaptı. Oysa bunun için kanuni değişiklik gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı sistemini eleştirince ‘güçlü Meclis’ dediler. Şimdi Bakan milletvekillerinin önüne kağıt koyuyor, onlar da imzalıyor. Hem Meclis’in hem emeklilerin insanlık onuru için bu zamlara karşı çıkacağız. AK Parti’nin grup başkanına sesleniyorum; bu Meclis’in itibarı o bakanın sözlerinin altında ezilecek mi göreceğiz.

66 ülkede faaliyet gösteren Kültür Bakanı’nın de mütevelli heyeti başkanı olduğu Yunus Emre Vakfı’nda yolsuzluk gündemde. 700 milyon TL’ye karşılık geliyor. Vakıf Başkanı Şeref Ateş kaçtı. Aile Bakanı’nın eşi Rahmi Göktaş ve MHP’li Semih Yalçın’ın oğlu Kutalmış Yalçın suç duyurusundan hemen sonra istifa edip kaçtılar. Yargı Semih Yalçın’ın oğlunun, bakanın eşinin peşinde değil. İş yapılırken bunların imzası var, yolsuzluk çıkınca istifa etmişler, soruşturmada sorumlu görülmüyorlar.

Soruşturmada 6 milyon naylon fatura görülüyor. Sayın Bahçeli, mangalda kül bırakmayan Bahçeli, Sinan Ateş’in eşi ve annesinin söylediği o iki kişi, Sinan Ateş’in benim kalemimi kırdı o ikisi dediği o ikisinden birinin eşini gözümüzün önünde Sayıştay’a seçtiniz, diğerinin oğlunu Yunus Emre Vakfı’na koydunuz. Bu dosyaları bugün Bahçeli’ye yolluyorum. Bu şu demek; ‘sen MHP’li ise yolsuzluğa bulaş devletimiz dokunmaz’. Bu mu Türk’ün ahlakı.

MEB, Ülkü Ocakları ile protokol yaptı. Soylu kendi kurtaramadı ama sıkıştıkça MHP’ye yanlardı. Bu Milli Eğitim Bakanı da her gün ortaya çıkan rezilliklere karşı MHP’ye yanlıyor. Bir yandan da her gün okullara tarikatları, cemaatleri sokuyorlar, bu da yetmez Ülkü Ocaklarını sokuyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanına tehditler savuranlar, ne işlere karıştıkları bilinenler ne diyecek gençlere? Hırsızlığa susmayı, AK Parti’yi kurtarmayı mı öğretecekler. Çocuklar aç onlar ülkücü nesil yetiştirecekmiş. Okula, kışlaya siyaset girmeyecek.

Yenilmeyeceğini sanan Erdoğan’ın 22 yıl sonra yüzde 38 oyla yendik. O günden bu güne hazmedemediği bu seçim başarısının üzerinden CHP’li belediyelere zorluklar çıkararak, kamu gücünü kullanarak CHP’yi başarısız yapıp bunun kendisine yarayacağını düşünüyordu. Başkanlarımız soğuk evi ısıtıp boş tencereyi dolduruyor. Belediyeleri silkeleyelim, haciz edelim, kaynaklarını keselim diyerek çelme çakmaya devam ediyor.

Dün sabah Rıza Akpolat’ın evinin kapısı çalındı. Maksat Rıza Başkan şahsında partinin belediyeciliğini itibarsızlaştırmak. Bu yarışta kendini rakipsiz kılmak istiyor. Erdoğan yıllarca 1 tane ihaleden ifadeye çağırılmadı. Çünkü belediye başkanı ihaleden sorumlu değildir. Öyle olsa her sabah 300 belediye başkanı ifadeye gider. Ama Rıza Akpolat’ı aldılar. Masumiyet karinesi diye bir şey var.

Beşiktaş, 31’de 31 belediye meclisini CHP’ye vermiş. 31’de sıfırı çekmişsin, kafanda muhasebe yapacağına gelmiş Rıza Akpolat’a başarılı olmanın hesabını soruyor. Bu firma dün sabaha kadar İhsan Aktaş adından devlet katında itibarlı TBMM’nin KİT’lerin, Yargıtay’ın dünya kadar AK Partili belediyenin işini yapan İhsan Aktaş, en son Bahçelievler Belediyesi’nin ihalesini 564 milyon TL’ye yeni almış.

Esenyurt Belediyesi de soruşturmanın içinde, ama yeni gelen kayyım ihaleyi onaylamış hizmete başlatmış. Akın Gürlek dün sabah 5’te 6’da basına metin geçti, ‘suç örgütü lideri İhsan Aktaş’ diyor. Bizim bir belediye TBMM’ye sormuş bu kişinin terör iltisakı var mı diye, şimdi bunun üzerinden bize yürüyorlar.

İhsan Aktaş’ın şirketi 1 ihaleye giriyor. Bu ihalede yapmak istedikleri iş ‘Ortadoğu ve balkanların en büyük benzin istasyonunu açmak.’ Şirketin adı Güven-Elif Otoyol İşletmeleri, Elif LPG. Bir benzin istasyonu açılıyor ama istediğini alamıyor. Çünkü ilçe belediyesinden, İBB’den, AVM’ler, araç yıkama istasyonları, eğlence alanları için izin alamıyor.

İhsan Aktaş burayı açmak için belediyeleri ikna edemeyince AK Parti’den birilerini buluyor. 12 Aralık 2024’te Resmi Gazete’de yayımlanmış. Köy Kanunu görüşülürken araya bir madde eklemişler. İhsan Aktaş istediği yerin etrafına İstanbul’da belediyelerden izin alamadığı için hangi kapıyı çaldıysa Köy Kanunu’na paraşütle bu maddeyi ilave ettirmiş.

“Bükemedikleri bileği polisin balyozuyla kırmaya çalışıyorlar”

Bunu bu ülkede ancak en tepede oturan 1 kişi yapabilir. Tencere dibin kara seninki benden kara demiyoruz. Suçlu, yolsuz varsa bizden ayrı dursun. Ne Rıza Akpolat’ın ne Ahmet Özer’in siyasi kumpas dışında hiçbir suçu yok. Bükemedikleri bileği polisin balyozuyla kırmaya çalışıyorlar.

Adana Yüreyir Belediyesi’ni AK Parti’nin elinden almışız. Sen Ömer Bey’e o kavgalı olduğun kadın milletvekili çağırmış. Neden sivil araçla gidiliyor, senin korkundan öyle gidiliyormuş. ‘Sen bize gel’ ne demek, olacak şey mi? ‘Burada rahat edersin’ ne demek? AK Parti’nin Adana’daki şifresi Da Vinci’nin şifresinden karışık.

Dün Sanayi ve Teknoloji Bakanı bana yeşil kart göstermiş. Bu bakanlar da bir tuhaf akıl tutulması oluyor. Varank da TOGG’un anahtarını sallıyordu. KAAN da TOGG’da gururumuz, onlara benden de yeşil kart ama emekliyi, yoksulu aç bırakanlara kırmızı kart. Kırmızı kart CHP’nin değil, bu ülkenin ezilenlerinin eylemidir. Tayyip Bey işte sana kırmızı kart. Bu milletin sesini duymazsan görüp göreceğin budur. Bu milletin senden son istediği sandıktır, getir sandığı göreceksin kırmızı kartı.”

Paylaşın

Bahçeli’den CHP’nin “Erken Seçim” Çağrısına Ret

Partisinin meclis grubunda konuşan MHP Lideri Devlet Bahçeli, CHP Lideri Özgür Özel’in erken seçim çağrılarına ilişkin, “Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur. Buna ihtiyaç ve gerek yoktur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı siyasi istikrar hassasiyetle korunup sonuna kadar müdafaa edilecektir” dedi.

Bahçeli, DEM Parti ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşme süreciyle ilgili de “DEM heyetinin yaptığı temas ve ziyaretler bizim nezdimizde müspet seyir ve serencam halinde gerçekleşmiştir. Usul ve üslup olgunluğunun örneklerine şahit olmak memnuniyet vericidir. Bu kapsamda terörsüz Türkiye’nin yanında pozisyon alan, duruş gösteren, mesaj veren, bu uğurda dürüst ve önyargısız hareket eden herkes değerli bir çabanın tarafıdır” ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli, “DEM heyetiyle İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK’nın örgütsel varlığının bittiği, terörle bir sonuç alınamadığı, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır. Kesin ve tavizsiz beklentimiz budur” dedi.

PKK’nın ya silahlarını gömmesi ya da silahlarıyla birlikte teslim olması gerektiğini, aksi takdirde “kaçınılmaz sonla” karşılaşacağını söyleyen MHP Lideri Bahçeli, terörle pazarlık ve müzakere olamayacağını, terörle sadece mücadele edilebileceğini vurguladı.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme dair konuştu. Bahçeli, konuşmasında şunları söyledi: Siyasi düşüncelerimizi kendimize saklayıp, detaylar konusunda belirsiz davranmıyoruz. İkircikli bir tarzın, ikiyüzlü bir tavrın, ikilemli bir tavzihin kıyısında köşesinde dolaşmıyoruz. Kapalı devre siyasetin dar labirentlerine sıkışıp kalmıyoruz.

Maksatlı imaların, asılsız iddiaların, ahlaksız ithamların, alçak ithamların heves ve heyecanlarımıza ket vurmasını kabullenmiyor, bu eksende tereddüde dahi mahal bırakmıyoruz. Neye inanıyorsak onu söylüyor, söylediğimizin arkasında da mertçe duruyoruz. Çünkü aziz ülkemizin, muazzez milletimizin istikbalini düşünüyor, istiklaline hizmet ediyor; çevremizde yığınak yapan, mevzi kazan, cephe açan kara emperyalizmin ufunetle yazılmış senaryolarına karşı tahkimatı yoğunlaştırıyoruz.

İşte görüyorsunuz, Yunanistan’ın Ege adalarına menzili 30 ile 300 km arasında değişen füzeleri konuşlandırma hazırlıkları uluslararası hukuka tamamıyla aykırı olduğu gibi iyi komşuluk özlemlerini de temelinden sakatlayacak fütursuz adımlardır. Gayri askeri statüdeki adaların bir plan dâhilinde silahlandırılması Türkiye’ye meydan okumaktır, barış denizi olmasını dilediğimiz Ege’yi gerilim ve cepheleşme girdabına çekmektir.

Ege Denizi’nde bulunan yedi farklı ada grubu içinde Anadolu coğrafyasına en yakını olan 12 Ada başta olmak üzere Yunanistan’ın burnumuzun dibinde silah göstermesi yalnızca stratejik bir hata değil, tarihi, askeri ve siyasi sonuçları çok ağır olacak trajik bir yanlıştır.

Şunu bir defa net şekilde ifade etmek isterim ki, bilhassa 12 Ada gasp edilmiş, asıl sahibi olan Türk milletinden ayak oyunlarıyla çalınmıştır. Türkiye 12 Ada’sız yaşasa bile, 12 Ada’nın Türkiye’siz yaşaması ham bir hayaldir. Ege’nin karşı kıyısında saldırgan ve yayılmacı bir politika takip etmenin hiç kimseye, özellikle emel sahibi ülkeye kazandıracağı bir şey yoktur. Türkiye, Mavi Vatan’daki egemen haklarından asla vazgeçmeyecektir.

Barışçıl diplomasiyi ve iyi komşuluk ilişkilerini kökleştirmek varken savaş ve silah diline yaslanmanın bariz kaybedeni tıpkı 103 yıl önce olduğu üzere asla Türkiye olmayacaktır. Yunanistan’ın, 1920’li yıllarda olduğu gibi, batılı ülkelerin dolduruşuna gelerek tekrar karşımıza çıkması halinde nelerin yaşanacağını ifade etmeye ihtiyaç bile duymadığımızı açık açık ve ikazen söylüyor, Atina yönetiminin ayağını denk almasını tavsiye ediyorum.

Barışla herkesin kazanacağına inanıyorum. Ancak barışla kazanmak için elhak savaşmak gerekiyorsa, o da bizim için düğün bayramdır diyor, canımızın ve kanımızın milli mukadderatımızın varlığı için bin kez feda olmasını Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum.

Tam bir buçuk asırdır, Türk ile Kürt arasında açılmak istenen ölümcül uçurumları ebediyen ve tamamıyla kapatmadıktan sonra bin yıllık kardeşlik çağrısını gerçek manasına nasıl tahvil ve teşmil edeceğiz? Öteden beri Kürt kardeşlerimize bizi kötülediler, aramıza çomak sokmak, insani, İslami ve milli irtibatlarımızı sabote etmek amacıyla her yalan ve iftirayı tedavüle soktular.

Fitnenin küfürden daha şiddetli olduğu aşikârken, buna aldırış etmeksizin en vahim, en vandal, en vahşi dedikoduları milli bünyemize serpiştirip servis ettiler. Zehri zemzem diye yutturmaya kalkıştılar. Milliyetçi Hareket Partisi ile Kürtleri düşman göstermek amacıyla iç ve dış menşeli hain bir propagandayı devamlı güncelleyip körüklediler. İtiraf edeyim ki, ne yaptıysak, neyi söylediysek, kendimizi bir türlü anlatamadık, belki de muhabbet ve hürmetimizi layık olduğu veçhile gösteremedik. Halbuki Kürt kardeşlerimize hiçbir zaman şaşı bakmadık. Onları hiçbir zaman öteki ve sorun görmedik. Hep birlikte Türk milleti olduğumuzu yüreklice savunduk.

“Terörsüz Türkiye’nin şafağı sökmüştür”

Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar çekmek için on yıllar boyunca faal halde bulunan zalimler ve onların kiralık tetikçisi hain bölücü örgütün sonu gelmiştir. PKK/YPG terör örgütü Kürt kardeşlerimizin ne vasisi, ne vasıtası, ne de varlık beyanıdır. Bölücü terörün Türk-Kürt kardeşliğini küresel sipariş üzerine hançerleme teşebbüsleri artık çuvallamış, muazzam milli uyanış kenetlenmiş halde belini doğrultmuştur.

Terörsüz Türkiye’nin şafağı sökmüştür. Türkiye’nin kilitleri sökülmüş, huzurun şahlanışı tarih sahnesine çıkmıştır. DEM heyetinin yaptığı temas ve ziyaretler bizim nezdimizde müspet seyir ve serencam halinde gerçekleşmiştir. Usul ve üslup olgunluğunun örneklerine şahit olmak memnuniyet vericidir. Bu kapsamda terörsüz Türkiye’nin yanında pozisyon alan, duruş gösteren, mesaj veren, bu uğurda dürüst ve önyargısız hareket eden herkes değerli bir çabanın tarafıdır.

Hasılı vakit gecikmeksizin, yediğimiz ekmeğin, içtiğimiz suyun, üzerinde gezdiğimiz toprağın, mensubiyetinden iftihar ettiğimiz milletin hak ve hukukunu ortaklaşa müdafaa etmenin vakti gelmiştir. Terör markajını kırarak bölücülük damarını kesmenin; milli kucaklaşmayı biteviye başlatarak ayrık otlarını temizlemenin, eşanlı şekilde ortak tarih ve kültürde birleşmenin dışında başka bir çare kalmamıştır. Terör örgütü için son gelmiş, deniz bitmiş, tutunacağı hiçbir dal kalmamıştır.

DEM heyetiyle İmralı arasında yapılacak ikinci görüşmenin hitamında PKK’nın örgütsel varlığının bittiği, terörle bir sonuç alınamadığı, bu kanlı sayfanın birçok bedel ödenerek kapandığı hiçbir şart ileri sürmeksizin açıklanmalıdır. Kesin ve tavizsiz beklentimiz budur. PKK’lı teröristler ya silahlarını gömmeli ya silahlarıyla birlikte teslim olmalı veya kaçınılmaz sonlarıyla karşılaşmalıdır.

Altını kalın bir şekilde çizerek ifade ediyorum ki, terörle pazarlık olmaz, müzakere yapılmaz, yalnızca ve yalnızca mücadele edilir. Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK/YPG bölücü terör örgütü mensupları Suriye hükümetinin çağrısına kulak vermelidir. Silahlar bırakılmalı, terör yöntemiyle sonuç alınamayacağı görülmelidir.

Aksi halde terör örgütü mücavir topraklarımızın neresinde ürüyorsa, bataklık nerede bulunuyorsa, terörün kaynağına hücum ederek, özellikle Fırat’ın doğusunu meşru müdafaa ilkeleri gereğince darmadağın etmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet onurudur. Batı’dan kaçanların doğuya sığınmaları diye bir şey olmamalıdır. Fırat’ın iki yakası da terörden arındırılmalıdır.

ABD, Fransa ve diğer bazı ülkelerin suyu bulandırma, terör örgütünü arkalama ve DEAŞ bahanesiyle teröristlere kol kanat germe teşebbüslerinin geçerliliği ve inandırıcılığı yoktur. Dostluk ve müttefiklik maskesine bürünen ülkelerin arkadan dolanıp terör örgütüne destek vermeleri hiçbir kitaba sığmayacak ilkellik ve ilkesizliktir.

Fırat Nehri, kardeşliğin nehridir. Sınır aşan bu nehrimizin sularında taşınan husumet değil berekettir, akan coğrafyamızın umutları, inanç ve tarihsel bağlarımızın muhterem hatıralarıdır. Diyeceğim odur ki, Fırat’ın doğusu terörden ya kurtulmalı ya da kurtarılmalıdır. PKK/YPG Suriye’den çıkmalı ve örgütsel hüviyeti sonlanmalıdır.

Terörsüz Türkiye’nin doğuşundan rahatsız ve memnuniyetsiz olan bazı döneklerin iki devletin, iki bayrağın, iki dilin isteneceğini hezeyan komasına gire gire duyurmaları sadece ve sadece hamaset tiyatrosudur. Kılıç hakkının ne olduğunu bilmeden, bu hakkı diline dolayanların esas dert ettiği hakkın cukka hakkı olduğunu bilmeyen mi vardır?

Hiç kimse meraklanmasın, siyasetin Sülün Osmanları da alavereden dalavereden geri durmasın; Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı varken biri ikiye çıkaracak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1923 kuruluş felsefesinden ayıracak, üniter milli devleti ortadan kaldıracak hiçbir hain ve hasmane kalkışmaya müsaade edilmez, edilemez, edilmeyecektir.

Biz hala olduğumuz yerdeyiz. 56 yıldır ne diyorsak oyuz. Çizgimizden ve ilkelerimizden ödün verecek kadar şuursuz hiç değiliz.  Kaynağını Türk-İslam ülküsünde bulan Türk milliyetçiliğinden en ufak sapma göstermek fikri namusumuzu tartışmaya açmaktır ki, bu bizim için kıyametin kopuşudur.

“Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur”

CHP Genel Başkanı’nın basit ve bayağı siyasetinin tevil ve telifi artık imkansızdır. Terörsüz Türkiye hedefini yeni anayasa ve Sayın Cumhurbaşkanımızın yeniden seçilmesi kapsamında değerlendirmesi gafilce bir saptırmadır ve yalandır.

Özgür Bey’in hemen seçim çağrısı, gerçeklerle bağını koparan müflis bir siyasetçinin kendisini hayal alemine nasıl kaptırdığının ibretlik göstergesidir. Bu hafta erken seçim kararı alalım diyor. Sanki pazara çıkmış soğan patates alıyor. Özgür Bey, bırak bu işleri, vazgeç çalı dibi yoklamaktan, hesabını kitabını da seçimlerin zamanında yapılmasına göre planla ve hazırlan.

Çünkü erken seçim düşü görmek kurt ininde çakal izi aramak kadar abuk sabuk bir halin özetidir. Seçimlerin erkene alınması diye bir şey yoktur. Buna ihtiyaç ve gerek yoktur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağladığı siyasi istikrar hassasiyetle korunup sonuna kadar müdafaa edilecektir. Türk milleti çok konuşup aklına esen sözleri verenlere değil, verdiği sözleri tutup söylediklerini yapanlara güvenmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı sözünün eridir.Geçim ve seçim diyenlerin samimi olmadığı meydandadır.”

Paylaşın

CHP Lideri Özgür Özel Beşiktaş’ta: Hedef Ekrem İmamoğlu

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınması üzerine, belediye binası önünde nöbete başlayan partililere seslenen CHP Lideri Özgür Özel, hedefin İBB Başkanı olan Ekrem İmamoğlu olduğunu söyledi.

Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, liderliğini Aziz İhsan Aktaş’ın yaptığı öne sürülen çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırmak gibi suçlamalarla gözaltına alındı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından yapılan çağrı sonrası çok sayıda kişi Beşiktaş Belediye binası önünde toplandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu belediye binası önünde açıklama yaptı.

Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar’ın aktardığına göre; İmamoğlu, Rıza Akpolat’ın gözaltına alınmasının hukuksuz olduğunu ifade etti, “Aslında mesele ne Esenyurt ne Beşiktaş. Mesele elbette ki daha büyük. Mesele bir otoriter akıl,  otoriter bakış açısının sürece dair yol yürüme biçimidir” dedi.

“Bir koltuğu kaybetmenin hırsıyla İstanbul’u kaybetmenin hırsıyla yarın da Türkiye’yi kaybedeceği bugünden o hissettiği korkuyla yapılmış bir adımdır. Bu işin başka bir açıklaması yoktur” ifadelerini kullanan İmamoğlu özetle şunları söyledi:

Daha dün 16 milyon insanın iradesini 31 Mart 2019 yılında sizlerin oylarıyla seçildiğimiz bir seçimi öyle edip böyle edip, altından girip üstünden çıkıp utanmadan çaldılar deyip seçimi iptal etmediler mi? İşte o seçimi iptal eden akıl niçin etti biliyor musun? ‘Ben yine allem eder kallem eder bu seçimi alırım, işime bakarım, İstanbul bana ait’ dedi. ‘İstanbul benim aşkım’ falan hikaye… Bu duygu, bu bakış açısı, bu tek kişilik akıl memleketimizi bu hale getirdi. Bu akıl seçimi tanımayan akıl.

Beşiktaş ilçesinde uydurarak, kaydırarak belli bir yaşın üstündeki evin büyüklerini korkutarak, sabahın köründe, şafak vakti ev baskını yaparak ‘Ben adaleti yerine getiriyorum’ diyen bu akıl aynı akıldır. Bu iş bir koltuğu kaybetmenin, İstanbul’u kaybetmenin, yarında Türkiye’yi kaybetmenin korkusu ile yapılmış bir adımdır.

Buradan şunu söylüyoruz; bu gözaltına alma biçimi, davranış biçimi hukuk dışıdır. Aynısını Esenyurt’ta yaptılar, şimdi Beşiktaş’ta yapıyorlar. Bunun adı itibar suikastı, yargının siyasete alet edilmesidir.

İlk günden itibaren bu insanlar çağrı yapmadılar, ev bastılar. Ev basan akıl, CHP çatısı altında bulunan herkes çağırırsınız koşa koşa gelir. AK Parti’nin herhangi bir yöneticisine şafak operasyonu gördünüz mü? Onlarca yolsuzluğunu ortaya çıkardığımız, dosyalarını ortaya çıkardığımız… Başvurduğumuz dosyalara İçişleri Bakanlığı el koyuyor soruşturma derinleşmesin diye. Bir iddia üzerinden yargının en acımasız hali ortaya konarak CHP’li belediye başkanlarına bu uygulama yapılıyor. AK Parti’nin yöneticileri muteber, sütten çıkmış ak kaşık ama CHP’liler lekeli, hadi oradan, işinize bakın!

Siyasi saldırılara karşı siyasi karşılık vereceğiz. Türkiye’yi muhalefetsiz bırakmak istiyorlar, hatta muhalefeti dizayn etmek istiyorlar. Ama biz onları istedikleri gibi rakipsiz bırakmayacağız. Onları Türkiye tarihinden silip atacağız”

“Hedef Ekrem İmamoğlu”

İmamoğlu’nun ardandan mikrofonu alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise daha önce de “Seyyar giyotin” dediği  İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i işaret etti.

“Yapılmaya çalışmayanın bir adalet arayışı, sorgulama değil; Ankara’dan devletin en tepesinden verilen talimatla bir itibarsızlaştırma olduğunu bütün Türkiye görsün. Amaç itibar suikastı” diyen Özel şöyle devam etti: Görüntüleri ilk servis eden televizyonu ziyaret eden kamu görevlisi var mı, bakın.

Benim seyyar giyotin dediğim, bugüne kadar nerede bir muhalife bir haksızlık yapılacaksa hepsinin başını vuracak başka bir cellat bulamadığı için aynı celladı mahkeme mahkeme gezdirdiler. O seyyar giyotin bu sabah da bu işe girişti.

Erdoğan’a sesleniyorum. Bu giyotini buraya yollamışsın. ‘İstanbul’u karıştır’ demişsin. Bu kifayetsiz muhteris, Ahmet Özer’i suçlayacağım diye senin bir gecede kayyım olarak atadığın kişiyi suçluyor… Eninde sonunda birlikte hesap verecekler and içiyoruz.

Güneşin doğmasına daha 3 saat varken belediye başkanımız, 31 Mart seçimlerinin rekortmenlerinden bir tanesi, geçen ayki anket çalışmalarında ilçesinde yüzde seksenin üzerinde bir memnuniyetle hizmetler karşılanan Rıza Akpolat’ın resmi konutuna gittiler. Kapıyı kırarcasına çaldılar. Yaşlı anacığını uykudan uyandırdılar. Telaşla, korkuyla gitti, sordu. Dediler ki aç yoksa kırarız. Kırma evladım dur dedi, kapıyı açtı. Karşısında kanunsuz emirlerle talimatlandırılmış polisler, ‘Rıza nerede?’ dedi. Annesi dedi ki ‘Babası hasta, Balıkesir’de, oraya gitti; arayalım gelir.’ Biz buluruz dediler. Bu sefer Balıkesir’de hasta babasının evine gidilsin diye talimat verdiler. Rıza Akpolat’ın evi, yurdu bellidir. Telefonu 24 saat açıktır. Arasalar elbette gelecek, bilgi sorsalar verecek.

Amaç, sormak ve öğrenmek değil. Amaç Rıza Akpolat üzerinden, Ahmet Özer üzerinden namuslu, dürüst CHP belediyeciliğinin halkta gördüğü yüksek karşılıktan duyulan rahatsızlığın hazımsızlığı ve amaç itibar suikastı. Rıza Akpolat’ı sabahleyin uyuşturucu baronlarına yapmadıkları muameleyi yaparak, evini basarak almaya çalıştılar. Öğleden sonra doktor muayenesine giderken görüntüleri çekilsin diye götürüleceği hastaneyi, gireceği kapıyı muhabirlere bildirenlere, haberi sabaha karşı ilk veren, görüntüleri ilk yayan televizyonun sahibine bakın. O televizyonu ziyarete giden bir kamu görevlisi var mı bakın. O televizyonun sahibiyle o savcının yolları ne zaman kesişmiş bakın da Ankara’dan, devletin en tepesinden verilen talimatta itibarsızlaştırma olduğunu bütün Türkiye duysun.

Ekrem İmamoğlu ifade etti. Bir belediye başkanı bir ihaleden sorumlu tutulup sorgulanamaz. Kim imza attıysa onun sorumluluğundadır. Kanun açıkça yazıyor. Öyle olmasaydı Tayyip Bey görev yaptığı sürece 50 kez gözaltına alınır, 25 kere tutuklanırdı”

Özgür Özel “Adım adım ilerleyip, hatta Ahmet Özer’den Esenyurt’tan başlayıp, Beşiktaş’la bağlayıp bir türlü bileğini bükemediği, yenemediği, siyaset hayatında ona hiç yenilmemiş olan Ekrem İmamoğlu’na gideceğini sanıyorsa o iş o kadar kolay değil” diye konuştu.

Belediye önündeki nöbete katılan kalabalıktan “Cumhurbaşkanı İmamoğlu” sloganları yükseldi.

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a Çağrı: Sandıktan Kaçma

CHP Lideri Özgür Özel, “Sayın Erdoğan’a şu çağrımı yapmak isterim: Bakın, son dönemde bir salon adamına, salon siyasetçisine döndünüz. Atadıklarınızı doldurduğunuz salonda, atadıklarınızın alkışıyla moral bulamazsınız, güç bulamazsınız. Bu çaba beyhudedir. Şimdi de mahkeme salonlarında bizim moralimizi bozmaya çalışıyorsunuz. Bu çaba daha da beyhudedir” dedi ve ekledi:

“Eğer gücünüz varsa, cesaretiniz varsa, ülkeyi bu kadar gerdiniz ve bu hale geldiniz. Muzaffer kahraman edalarıyla gezerken seçim mağlubusunuz. ‘O salonlardan çıkamıyorsun, sokağa çık, meydana çık, insanların önüne çık’ diyorum. Çıkamıyorsun. O zaman bu işin çıkışı milletin huzuruna gitmektir. Sandık gelsin, sandıktan kaçma. El mi yaman, bey mi yaman? Millet sana mı hak veriyor, bize mi hak veriyor? Bu belediye başkanlarının milletinin gönlündeki yeri artık Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara mı taşıyor, yoksa yaptığın bu kumpaslar sana mı yarıyor millet bir karar versin bakalım. Cesaretin varsa sandıktan ve milletten kaçma.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel ile Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın gözaltına alınması ve başlatılan soruşturma hakkında CHP Genel Merkezi’nde açıklama yaptı.

BirGün’den Mustafa Bildircin‘in aktardığına göre; İmamoğlu, açıklamasında, “Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat’a yönelik muamele, kesinlikle yargı, hukuk, adalet, insan hakları, hiçbir hususa uygun bir uygulama değildir” dedi. Ekrem İmamoğlu, “Beşiktaş Belediyemize ihaleye fesat nedeniyle suçlama yapılıyorsa uygulamanın başka bir şekilde yapılması lazım. Belediye Başkanımızın gözaltına alınmaması lazım. 5018 sayılı kanuna göre belediye başkanları, ihale ve harcama yetkilisi değildir” ifadelerini kullandı.

“23 yıldır şafak vakti operasyona uğrayan bir AK Partili belediye başkanı ya da herhangi bir yetkilisini gördünüz mü?” diye soran İmamoğlu, “İstanbul’da 25 yıl İBB’yi yöneten ve onlarca yolsuzluğunu, kamuyu zarara uğrattığını belgeli olarak ortaya çıkarttığımız sorumlulara operasyon düzenlediğini gördünüz mü? AK Partili belediye başkanları çok muteber insanlar, tüm lekeler CHP’li belediye başkanlarında öyle mi! Bunlar bir de partilerinin önünde ‘adalet’ ismi saklıyorlar” tepkisini gösterdi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e tepki gösteren İmamoğlu, şunları söyledi: İmamoğlu, şöyle devam etti: “Adaleti dahi zayıflattınız, kirlettiniz. İstanbul’a da CHP’li belediye başkanlarına kayyum atamak için veya bir operasyonları düzenlemek için koordinatör başsavcı atadınız. İstanbul’a adalet dağıtmak için İstanbul’a atanmadığı net! Ne yazık ki bütün bu uygulamaları talimat şeklinde ve organize bir şekilde yürütmektedir. Ve bunu şehvetle yapıyor.”

İBB Başkanı İmamoğlu, şunları söyledi: “Söz konusu şirket CHP’li belediyelerden ihale almamıştır sadece. Aralarında Yargıtay, TBMM, çok sayıda kamu hastanesi, Trabzon Büyükşehir Belediyesi gibi onlarca kamu kuruluşu ve AK Parti ilçe belediyesinden ihale almıştır. Kafanızda başka şafak operasyon var ise TBMM için aynı uygulamayı yapacak mısınız?

“Sayın Cumhurbaşkanı, gönderdiğiniz başsavcı beye bir sorun, bu şirketin devlet kurumlarından aldığı ihaleleri de inceleyecekler mi?” diyen İmamoğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Yönettiğin Türkiye’de kanun ve nizam kalmadı” dedi. “İlk seçimde sizi oradan indirmeye ve halkın iktidarını kurmaya kadir olduğumuzu göreceksiniz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

“Türkiye’de bu antidemokratik uygulamalar olduğu sürece bu ülkede iş dünyası olarak ne büyüyeceksiniz ne de dünyadaki rakiplerinizi geçeceksiniz. Hep küçüleceksiniz. Çünkü demokrasinin olmadığı yer güvenli yer değildir. Bugün yapılan kötülükler, bize değil bütün ülkemize zararı vardır. Güven yoksa bir ülkede hiçbir şey yoktur.”

Özel’den Erdoğan’a “erken seçim” çağrısı

İmamoğlu’nun ardından kürsüye gelen Özgür Özel ise açıklamasında, “Yeni bir haftaya başlarken iktidarın yeni yarattığı ve kendi yarattığı kirli bir gündemle hep birlikte meşgulüz. Ben Türkiye’nin bu kadar çok konuşulacak sorunu, bu kadar çok çözülecek derdi varken böyle gündemlerin yaratılmasını ancak son derece sorunlu ve milletle gönül bağı kopmuş bir iktidara yakışacak, bunun tescili, itirafı olarak nitelendiriyorum. Öncelikle bunu ifade etmek isterim” dedi.

“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kıymetli seçmenlerine şunu hatırlatırım” diyen Özel, şunları anlattı: “FETÖ operasyonlarından sonra Tayyip Erdoğan, ‘Bazı arkadaşlarımız yoruldu. İstifa etsinler’ demişti. Kimi güle oynaya, kimi ağlaya ağlaya istifa ettiler. O süreçte Tayyip Bey istifası gecikenler için ‘Onlar gereğini yapmıyorsa biz gereğini yaparız’ demişti. Bir partinin genel başkanının bir belediye başkanına ‘İstifa et, gereğini yaparım’ deme yetkisi yok. En çok partiden atarsın. Ama gereği şöyle yapılabilir.

Eğer terör örgütü üyesiyse ya da yolsuzluk yapmışsa, onu yargılarsın, suçlu bulunduğu kesinleşirse görevden alınır. Yerine de belediyeden yeni biri seçilir. Ama ona, ‘İstifa et yoksa bunu yaparım’ denmez. Hepsi istifa ettiler ama biri hakim karşısına çıkmadı, biri emniyete çağrılmadı. Neydi bu arkadaşların suçu? Hani etmezse yapabileceğin şey ne? Alıp yargılayıp, görevden almak. Bunlar FETÖ’cü idiyse niye bıraktın, bunlar yolsuzluk yaptıysa niye bıraktın. Kendi belediye başkanlarına ‘İstifa et, kurtul’, bizim belediye başkanımıza ihale yetkilisi olmadığı halde…

Tayyip Erdoğan’ın kendi döneminde, İstanbul Büyükşehir’in birçok bürokratı ihaleye yolsuzluktan yargılandı. Tayyip Bey emniyete dahi çağrılmadı. Çünkü herkes bilir ki bu kadar büyük bir yapıda, yapılan ihalelere kim imza atıyorsa o mesuldür. Ama Tayyip Bey’e yapılmayanı, o gün Tayyip Bey’e yapılmayan hukuksuzluğu bugün Tayyip Bey Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına uyguluyor.”

“Bir tek derdi var; bu bir siyasi operasyon ve Rıza Akpolat’ın şahsında partimizin kurumsal kimliğini itibarsızlaştırmaya çalışıyor” diyen Özel, şöyle devam etti: “Onun hazmedemediği şu: Beşiktaşlılar sandığa gittiler 31 Mart’ta, sonuç ne oldu biliyor musunuz? Rıza Akpolat’ın aldığı rekor oy, belediye meclisinde neye yansıdı? 31’de 31 CHP. Beşiktaş halkı AKP – MHP birlikteliğine 31’de bir belediye meclis üyeliği bile vermedi. İşte bunu hazmedemeyen bir hazımsızın, İstanbul’a görevlendirdiği kişi eliyle alamadığı belediyelere operasyon yapıp, itibarsızlaştırma, Rıza Akpolat üzerinden İstanbul’daki bir takım halinde milletin takdir ettiği, seçildikleri gün rekor kıranlara yeni rekoru ilk altı aylık performansları ile kırıldığı, görülmemiş belediye memnuniyet anketlerinin yarattığı karın ağrısını böyle gidermeye çalışıyor.”

Erdoğan’a çağrı yapan Özel, şunları ifade etti: “Buradan Sayın Erdoğan’a şu çağrımı yapmak isterim: Bakın, son dönemde bir salon adamına, salon siyasetçisine döndünüz. Atadıklarınızı doldurduğunuz salonda, atadıklarınızın alkışıyla moral bulamazsınız, güç bulamazsınız. Bu çaba beyhudedir. Şimdi de mahkeme salonlarında bizim moralimizi bozmaya çalışıyorsunuz. Bu çaba daha da beyhudedir. Eğer gücünüz varsa, cesaretiniz varsa, ülkeyi bu kadar gerdiniz ve bu hale geldiniz.

Muzaffer kahraman edalarıyla gezerken seçim mağlubusunuz. ‘O salonlardan çıkamıyorsun, sokağa çık, meydana çık, insanların önüne çık’ diyorum. Çıkamıyorsun. O zaman bu işin çıkışı milletin huzuruna gitmektir. Sandık gelsin, sandıktan kaçma. El mi yaman, bey mi yaman? Millet sana mı hak veriyor, bize mi hak veriyor? Bu belediye başkanlarının milletinin gönlündeki yeri artık Cumhuriyet Halk Partisi’ni iktidara mı taşıyor, yoksa yaptığın bu kumpaslar sana mı yarıyor millet bir karar versin bakalım. Cesaretin varsa sandıktan ve milletten kaçma.

Millet senden memnuniyetsizliğini 31’inde de söyledi, belediyelerimizden memnuniyetini de. Önündeki anket benimkinden üç puan ileri, bunu biliyorum. Bizde 58 çıkan toplam memnuniyet 61 çıkmış, biliyorum. Asla buradan bir yere kaçamazsın. Bunun için eğer cesaretin varsa öyle savcılara, polislere değil, gel millete güven. Çık karşısına, çıkalım hep birlikte.”

Özgür Özel, açıklamasında Erdoğan’ın CHP’li ilçe belediye başkanına partisine katılması için teklifte bulunduğunu söyledi. Özel, şunları anlattı: “Öyle bir ruh halinde ki, geçen hafta bir belediye başkanım, başarılı bir belediye başkanım, bir büyükşehrin ilçe belediye başkanı. Kaybettiğine çıldırdığı bir ilçenin belediye başkanı Yana yakıla beni arıyor. ‘Benimle Sayın Cumhurbaşkanı özel bir görüşme yapacakmış, ne dersiniz Sayın Genel Başkanım?’ Dedim ki ‘Cumhurbaşkanı belediye başkanını çağırıyorsa bu devletin bir işidir.

Mutlaka ya ilçemiz için büyük bir proje, önemli bir mesele, bilmeniz gereken bir şey vardır. Gidin, dönüşte görüşürüz.’ Gitti geldi, ne oldu biliyor musun? ‘Sen başarılısın, o ilçeyi nasıl aldın? Gözlerime inanamadım. Şubat ayında kongrem var, bize katılır mısın?’ Ya devletin başına, bir partinin öz evladı bir belediye başkanının ‘Yapacağım kongrede bana katılır mısın? Senin önünü açarım, şunu yaparım, bunu yaparım.’ Bir de böyle parantez içinde ‘Ya tertemiz adamsın biliyorum ondan çağırıyorum ama bir leke çalarlar, Allah korusun’ falan diye tehdit yapmalar. Bir de sivil arabayla aldırmalar, saraya götürmeler. Yakışıyor mu ya? Orada onu yapan, burada bunu yaptırıyor işte. İşte size tükenmişliğin resmi Tayyip Erdoğan’ın.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sosyal medyadan “Barış için hareket eden kazanır” açıklamasının sorulması üzerine Özel, şu yanıtı verdi: “Devlet Bey ‘barış’ yazmış. Geçmişte ‘barış’ diyen herkese ‘terör sevicisi’ diyen bir akıl ilk kez ‘barış’ dedi. Ve Devlet Bey’e şunu söyleyeyim. Örneğin ‘barış, barış’ deyip, sonra OHAL yetkisiyle olan kayyum yetkisinin kullanılması da ‘barış, barış’ deyip, ‘Barış konuşacağız’ dediğiniz muhalefet partisinin belediye başkanına sabahleyin düşman hukuku uygulaması da barış masasında balta çekmektir. Barış masasına otururken silahsız oturulur, şiddetsiz oturulur. AK Parti hem ‘Barış yapalım’ diyor, hem ‘Oturup konuşalım’ diyor, hem balta çekiyor. Böyle bir şey olmaz. Bu doğru bir mesele değildir. O baltayı ellerinden bıraksınlar, ağızları ile konuşsunlar.”

Özel, Beşiktaş Belediyesi’ne kayyum atanmasını bekleyip beklemediklerinin sorulması üzerine de şu yanıtı verdi: “Birincisi kesinlikle kayyum diye bir şey söz konusu değil. Çünkü konunun terör ile ilgisi yok. Konunun yürütüldüğü yer de terör savcılığı değil, terör şube de değil. Hiç alakası yok. Bizim beklediğimiz şey, ikindiye varmadan Rıza Bey’in ifadesinin alınıp, işinin başına geri yollanmasıdır. Böyle bir şeyde, ihalede sorumluluğu olmayan birisi sırf belediye CHP’li diye, bir de tutup da bu gece, yarın akşam 48 kişinin ifadesi alınana kadar içeride mi tutulacak?

Başkanımızın ifadesine başvurulur. O da kendi sorumsuzluğunu mesele ile ilgili bir kez daha ifade eder. İşinin başına döner. Günü geldiğinde işte birkaç gün sonra eğer halen daha resmi bir işleme muhatapsa o kısmına da katılır. Ki herhalde buradan sonra varıp da Tayyip Bey yüzlerce sorgulama yapılmış, bir kere gitmemişken polise, Rıza Akpolat’ı tutup da hakim, savcılığa filan sevk edecek halleri yok. İhaleden dolayı belediye başkanını. O zaman Türkiye’de bir tane belediye başkanı kalmaz. Hepsini birden toplasın, götürsün. Bütün kaymakamlar, valiler yönetsin. Tayyip Bey de rahat etsin. Biz Rıza Bey’i ikindi olmadan görevinin başına bekliyoruz. Güneş batmadan.”

Paylaşın

Özgür Özel’den “Erken Seçim” Çağrısı: Hodri Meydan

Erken seçim çağrısını yineleyen CHP Lideri Özgür Özel, “İsterlerse bu hafta seçim kararını alabiliriz. Yok biraz zamana ihtiyacı varsa 2015’in ekim sonu, kasım başını işaret etmiştik zaten, eğer aday olmak istiyorsa tarih budur. Mart’ta yapmak istiyorsa, Mart’ta Ekim’de yapmak istiyorsa Ekim’de. Biz dünden razıyız, bugünden hazırız. Devir teslim için sabırsızlanıyoruz. Yok aday olacağım deyip sanki yeniden aday olma gücü varmış gibi kaçak dövüşmesin” dedi.

Erdoğan’ın başdanışmanının erken seçim için 2027 yılının ikinci yarısını gündeme getirmesine ilişkin ise Özgür Özel, “O rüyada görülecek bir darı ambarı. Ancak aç tavuklar görür. 2027’ye kadar milletin dayanacak gücü yok. Millet aç. Millet zorda. 14 bin 500 lira emekli maaşı vereceksin. Sonra 2027’nin sonlarında filan… O güne kadar size orada kalmayı kim garanti ediyor da böyle bir şeye cesaret ediyorsunuz? O yüzden o darı ambarından çıksınlar, o rüyadan uyansınlar, cesaretleri varsa kendilerine güveniyorlarsa bu hafta içinde seçim kararı alabiliriz. Hodri meydan” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanlığı, 2025 yılına yönelik yol haritasını belirlemek amacıyla “Korkusuz Kentler Çalıştayı” düzenledi. Çalıştayın açılışı, İzmir’in tarihi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleşti. Toplantıya, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Genel Başkan Yardımcıları Ensar Aytekin, Gökhan Zeybek, Burhanettin Bulut, Deniz Yücel ve Murat Bakan, CHP İzmir Milletvekili Ümit Özlale, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay ve parti yöneticileri katıldı.

Gazete Duvar’ın aktardığına göre; Törende konuşan Özgür Özel’in açıklamalarından satır başları şöyle: Onun hazmedemediği sonuçlar 31 Mart sonuçların değil. 31 Ekim, 31 Aralık sonuçları. O da biz de belediyelerimizi sahada ölçtürdük. Onun inanamadığı sonuç Türkiye genelinde CHP’li belediyelerden memnuniyet oranı bizde 58, onun ölçümlerinde 59,5 çıkmasıdır. Onun hazmedemediği AK Partili kadın seçmeninin hızla CHP’ye dönmesidir. Onun hazmedemediği batıracaklar dediği İzmir’de 31 adaydan 29’unu kazandığımız 29’unun da destan yazdığı gerçeğidir. O yüzden bu kadar gözü döndü, bu kadar hırçın.

Şimdi ben size ne yaptığını anlatayım, 31 Aralık 2024, İzmir Büyükşehir’in hesabına yatması gereken beklenen planlı nüfusa göre iller bankasından gelecek para 3,7 milyar lira. Bu ödenek ile maaşlar ödenecek. Bu paradan 1.7 milyar lira İzmir Belediyesi’nin borcunu faizleriyle kesiyor. Bakanlara talimat verdi ya silkeleyin diye. Bu para kesilince ne olacak, maaşlar ödenemeyecek. Dolayısıyla çalışanlar mutsuz, şehir tedirgin olacak. CHP’nin belediyecilik hizmetleri tartışmaya açılacak. 7 Ocak günü 32 şirketin 30’una maaş ödendi sadece İZELMAN ve İZENERJİ birkaç günlük kaynak arayışı nedeniyle beklemeye alındı. O gün, normalde dost görülen, işler normal gittiğinde halaya birlikte durulanların o gün bir anda nasıl karşımıza geçtiğini bütün İzmir’in bilmesini isterim. Biz karşının okundan çok dostun gülünden yaralanan hele hele karşısı oku bu kadar haksız ve bu kadar namertçe atmışken, onun kayığına su taşıyanları bir başka tarafa not ettiğimizi bilmenizi isterim. Sonuç 2 gün içerisinde maaş yattı.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun inancını hatırlatarak, onun mezhebini hatırlatarak, onunla Esad üzerinde bir bağ kurarak hem Suriye’deki haklı tedirgin Arap Alevilerin yalnızlaştırarak, Allah göstermesin onları hedefe koyarak, Kemal Bey üzerinden kurduğu mezhep kurduğu mezhep kurgusunun Suriye’den duyulduğunu da bilerek çok tehlikeli bir işe kalkışıyor. Asla içine girmediğimiz bu tartışmaya asla ve asla diyoruz. Buradan Erdoğan’ın gözünün içine bakarak diyorum ki, Sus bu hadsizlikle, bu iş bilmezlikle, bu lüzumsuz çıkarcılıkla sakın girme. Bu vakitten sonra sukutunu özürden sayacağım. Eğer bu konuda bir kelime daha ederse onu tarihte görülmemiş bir şekilde perişan edeceğim.

Cumhurbaşkanı yeniden aday olmak istiyorsa bunun bir yolu var; Meclis’te 360 milletvekilinin seçimlerinin yenilenmesi kararı alması lazım. Biz varız. İsterlerse bu hafta seçim kararını alabiliriz. Yok biraz zamana ihtiyacı varsa 2015’in ekim sonu, kasım başını işaret etmiştik zaten, eğer aday olmak istiyorsa tarih budur. Mart’ta yapmak istiyorsa, Mart’ta Ekim’de yapmak istiyorsa Ekim’de. Biz dünden razıyız, bugünden hazırız. Devir teslim için sabırsızlanıyoruz. Yok aday olacağım deyip sanki yeniden aday olma gücü varmış gibi kaçak dövüşmesin.”

Erdoğan’ın başdanışmanının erken seçim için 2027 yılının ikinci yarısını gündeme getirmesine yönelik Özgür Özel, “O rüyada görülecek bir darı ambarı. Ancak aç tavuklar görür. 2027’ye kadar milletin dayanacak gücü yok. Millet aç. Millet zorda. 14 bin 500 lira emekli maaşı vereceksin. Sonra 2027’nin sonlarında filan… O güne kadar size orada kalmayı kim garanti ediyor da böyle bir şeye cesaret ediyorsunuz? O yüzden o darı ambarından çıksınlar, o rüyadan uyansınlar, cesaretleri varsa kendilerine güveniyorlarsa bu hafta içinde seçim kararı alabiliriz. Hodri meydan” diye konuştu.

Özel, yeni AK Parti Diyarbakır İl Başkanının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Nuh Peygamber benzetmesi yapması hakkındaki, “Utanç verici. Geminin kaptanına ne atfettiği belli ama ahaliyi neyin yerine koyduğu da belli. Nuh’un gemisine tüm hayvanların kurtarılmak üzere her türünden birisi alınır. Ağzından çıkanı kulağı duyacak. Yeni başkanın hızlı şekilde uyarılmaya, belki de başlamadan bıraktırılmaya ihtiyacı var” ifadelerini kullandı.

“MHP’deki kırılmayı takip etmeye devam edeceğiz”

Özgür Özel, son olarak MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak’ın Abdullah Öcalan’a, “Öcalan Beyefendi” demesi hakkında, “Bunu herhangi bir muhalefet milletvekili ya da bir vatandaş sokakta söylese, milletvekiline fezleke, vatandaşın kapısına koçbaşı ile gelir, sabahın köründe girerler. Eskiden ‘Sayın Öcalan’ diyenlere ağza alınmayacak lafları edenler, şimdi bu noktalara geldiler. Hatta ben bir şey söyleyeyim. Hiçbir şey o kadar uzun süre gizli kalmaz. O ifadenin sadece MHP’deki o milletvekiline mahsus ve bir dil sürçmesi olmadığını, bazı görüşmelerde çok daha üst düzey MHP’liler tarafından benzer ifadelerin sarf edildiğinden haberdarız. Ama bugün söyle derseniz, bugün ispatlayacak bir şey yok. Ama zaman bu ifadelerin kimler tarafından nasıl kullanıldığı ortaya çıkaracak. Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki bu kırılmayı hep birlikte zaman içinde takip etmeye devam edeceğiz” dedi.

Paylaşın

CHP’den İktidara Borçlanma Uyarısı: Beka Sorunu Haline Geliyor

İç ve dış borçlanmaya ilişkin açıklamada bulunan CHP’li Özgür Karabat, “İç ve dış borçlanma yıldan yıla artıyor. İktisadi bağımsızlığı yok eden bu durum, ülkenin gerçek anlamda beka sorunu haline geliyor” dedi.

Haber Merkezi / Özgür Karabat, açıklamasının devamında, “Türkiye’nin bağımsızlığını dahi etkileyecek bu durum, jeopolitik tavizler verilmesine neden olur. Erdoğan ve ortakları yolun sonuna geldiklerini çok iyi bildikleri için farklı gündemlerle gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. Halkı kandıramıyorsunuz. Borçlar ve tavizlerle gidecek yolunuz kalmadı” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, sosyal medya hesabından dış borçlanmaya ilişkin açıklamada bulundu. Özgür Karabat, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye sessiz ama çok riskli bir dönemden geçiyor. İç ve dış borçlanma yıldan yıla artıyor. İktisadi bağımsızlığı yok eden bu durum, ülkenin gerçek anlamda beka sorunu haline geliyor. Nisan 2022 tarihinden bu yana, iç borçların faiz ödemeleri, anapara ödemelerinden fazla. Bütün borçlarını bugün ödemek istese, 100 liralık anapara borcuna karşılık Hazine’nin 134 lira faiz ödemesi yapması gerekiyor.

Dış borçlanmada da vahim bir tablo var. Aralık 2024 Kamu Borç Yönetimi Raporu, Ocak-Kasım arasındaki anapara ve faiz ödemelerinin projeksiyonlarını içeriyor. Kamu geçen yılın 11 ayında 9,7 milyar dolar anapara, 6,7 milyar dolar faiz olmak üzere 16,4 milyar dolar dış borç servisi yapmış.

Daha önce yayınlanan Kamu Borç Yönetimi raporlarına baktığımızda, çok daha düşük dış borç ödemeleri yapıldığını görüyoruz. Hazine 2003 yılında toplam 11 milyar dolar dış borç servisi (anapara + faiz ödemesi) yapmış. 2017 yılına kadar 10-11 milyar dolar civarında ödemeler yapıldı. Başkanlık sistemi sonrası dış borç servisi tırmanıyor.

2021 yılından sonra hızlı artış başladı ve o yıl 12 milyar doları aşan dış borç servisi gerçekleşti. 2024 yılı Aralık ayında sadece bir milyar dolar borç servisi yapılmış olsa, yıllık toplam 17 milyar doları geçiyor. 2025 tablosu ise daha vahim. Hazine 2025 yılı için Ocak-Kasım dönemine ait ödeme projeksiyonlarını yayınladı. Bu yılın 11 ayında 12,9 milyar dolar anapara, 6,6 milyar dolar faiz olmak üzere 19,5 milyar dolar dış borç servisi yapılacak.

2024 Aralık ayı için yaptığımız varsayımı Aralık 2025 ayı için de yapsak toplam ödeme miktarı 20,5 milyar dolara ulaşacak demektir. Sistemi sürdürebilmek için bir yandan iç borcun faizleri patlatılırken, diğer yandan dış borçlanma zirveden zirveye koşuyor. Alınan borçlar katma değer yaratan, döviz getiren yatırımlara harcanmadı. Kamu, borç geri ödemeleri için yeni borç alıyor. Carry-trade ile gelen sıcak paralar ile şişirilmiş Merkez Bankası rezervlerine güveniyorlar.

Dış borç servisinin artması ve faize gelen sıcak paranın büyüklüğü, en ufak krizde Türkiye’nin ödemeler dengesini alt üst edebilir. Türkiye’nin bağımsızlığını dahi etkileyecek bu durum, jeopolitik tavizler verilmesine neden olur. Erdoğan ve ortakları yolun sonuna geldiklerini çok iyi bildikleri için farklı gündemlerle gerçekleri gizlemeye çalışıyorlar. Halkı kandıramıyorsunuz. Borçlar ve tavizlerle gidecek yolunuz kalmadı. Uyarıyorum, yol yakınken buradan dönün.”

Paylaşın

CHP’den “Akdeniz Belediyesi” Tepkisi: Kayyım Zorbalığını Reddediyoruz

Akdeniz Belediyesi eş başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Aslan’ın gözaltına alınması ve yerlerine “kayyım” atanmasına tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, “Kayyım zorbalığını reddediyoruz” dedi.

Haber Merkezi / CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel ise, “‘Türkiye Yüzyılı’ ve ‘İleri Demokrasi’ masallarıyla milleti uyuttuğunu zanneden AKP’nin antidemokratik kayyım uygulamalarına bir yenisi daha eklendi” dedi.

Mersin’in Akdeniz Belediyesi DEM Partili eş başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan gözaltına alındı. Gözaltına alınan Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan’ın yerine kayyım atandı. Kayyım kararı ve gözaltı işlemiyle ilgili henüz İçişleri Bakanlığı ya da Mersin Valiliği’nden açıklama gelmedi.

Akdeniz Belediyesi’ne 2016’da da kayyum atanmıştı. O dönem Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) seçilen eş başkanlar için 12 Aralık’ta operasyon düzenlenmiş ve belediyeye Akdeniz ilçesi Kaymakamı Hamdi Bilge kayyum atanmıştı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Sözcüsü Deniz Yücel ve Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut’tan tepki geldi.

Deniz Yücel, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “‘Türkiye Yüzyılı’ ve ‘İleri Demokrasi’ masallarıyla milleti uyuttuğunu zanneden AKP’nin antidemokratik kayyım uygulamalarına bir yenisi daha eklendi” dedi.

Yücel şöyle devam etti: Demokrasiden, sandıktan, millet iradesinden bu kadar korkan bir anlayış bu ülkeyi yönetemez. Bu millet ilk seçimde size Kırmızı kartı gösterecek!

Burhanettin Bulut da paylaşımında “Akdeniz Belediyesi’ne gözaltılarla, kayyım atanmasının taşlarının döşenmesi demokrasiye, halkın iradesine vurulan bir darbedir. İktidarın sandıkta kazanamadığı belediyeleri masa başında gasp etmesini, kayyım zorbalığını reddediyoruz” dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ise, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bedeli ne olursa olsun kayyım darbelerine karşı mücadele edeceğiz, halkımızın iradesini her koşulda savunacağız” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

CHP Lideri Özel’den Emeklilere “Kırmızı Kart” Çağrısı

Mersin Büyükşehir Belediyesi (MBB) tarafından düzenlenen toplu açılış etkinliğinde konuşan CHP Lideri Özgür Özel, emeklilere ve geçim sıkıntısı yaşayan tüm kesimlere AKP iktidarına ‘kırmızı kart’ göstermesi çağrısında bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Mersin Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen toplu açılış etkinliğinde konuştu. Özgür Özel, konuşmasında şunları söyledi:

“Burada biraz önce bir rekortmeni dinlediniz. 2019 yılındaki seçimlere giderken Mersin sokaklarında maalesef huzurun değil kaygının olduğu, belediyecilik namına hemen hiçbir şeyin olması gerektiği gibi olmadığı, çetelerin gezdiği, hesaplaşmaların olduğu, bu güzel kentin sahilinin tehdit altında olduğu, büfelerin, kafelerin bir siyasi partinin yan örgütlerine, onların gelirine yönlendirildiği, Mersinlilerin huzurunun kalmadığı günlerde Cumhuriyet Halk Partisi güvendiği bir evladını, kente milletvekili olarak hizmet etmiş birini Mersinlilerin huzuruna çıkardı.

O günlerde tüm parti bunun mümkün olduğuna inanıyordu ve Mersin de bu inanca, bu çabaya destek verdi. Vahap Seçer seçildiği günden sonra işe öyle bir başladı ki hem dayanışma belediyeciliğini, sosyal belediyeciliği, hem refah belediyeciliğini, hem de hizmet belediyeciliğini bir anda götürmeye başladı. Gitmediği köy, dokunmadığı insan, derdiyle dertlenmediği kimse olmadığı gibi toplumun bütün kırılgan kesimlerine sahip çıkan bir anlayışla beş yıl boyunca durmadan koştu. Şüphesiz tek başına değil, örgütümüzle, o gün sayıları üç olan belediyelerimizle, diğer başkanlarımızla beraber muazzam bir mücadele verdiler.

Sonunda yeniden kantara çıkmak, yeniden Mersinlilere sorma vakti geldiğinde diğer partiler Vahap Seçer’in karşısında kimi aday göstereceklerini değil Vahap Seçer’in bu hizmetlerinin karşısında ne diyeceklerini şaşırmışlardı. Seçim akşamı hiç şaşırtmayan bir şey oldu. Aylar öncesinden Mersin, kimi seçeceğine zaten karar vermişti. Ama seçim gecesi Mersin’den gelen haber rekordu; Türkiye rekoruydu. İşte o rekortmen, bugün kışın ortasında, haftanın ortasında, günün ortasında, bir açılış için bizi davet ettiğinde şuraya bir bakın Mersinliler. Türkiye bir görsün. Buradan bakıyorum, en arkada duranların yüzünü göremiyorum.

Gözün alabildiğine insan var burada. Memnun, gururlu, şehrini seven, başkanını seven Mersin’e selam olsun. Hepinizi çok seviyoruz. Mersin’deki kıymetli milletvekillerime… Hepsini siz seçtiniz. Grup başkanvekilimize, milletvekillerimize, üç olan belediyemiz Mezitli, Tarsus, Yenişehir’in yanına Toroslar’ın, Anamur’un, Aydıncık’ın, Silifke’nin eklenmesinde emeği olan kıymetli örgütüme, il başkanıma, ilçe başkanlarıma, kadın kollarına, gençlik kollarına ve Mersin’in bütün güzel insanlarına yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

Vahap Başkan’ın neler yaptığını ben anlatacak değilim. Anlat anlat bitmez. Kendi de yetiştiremedi. Yani belediyecilik anlamında bir kentte ne yapılabilecekse Mersin’de var. Türkiye’de kim belediyecilikte ne yaptıysa, Mersin’de var. Mersin’den örnek alınanlar var, Türkiye’de yapılıp da Mersin’de yapılmayan neredeyse hiçbir hizmet yok. Bugün pek çok hizmetin yanında Toroslar’da, burada bir Spor Parkı tesisinin açılışını yaparken bir yandan Çiftlikköy Okuma Salonu’nun, Güvenevler Okuma Salonu’nun, diğer yandan Mezitli’deki Çocuk Kampus’ünün, diğer taraftan yine Tarsus’taki Matematik Evi’nin, yine buradaki Çocuk Gelişim Merkezi’nin açılışını aynı anda yapıyoruz.

Her birinde kreşler var. Anneler evde kalıp çocuk bakmak yerine çocuk gelişsin, yetişsin; anne de sosyal hayata, iş hayatına katılsın diye her detayı düşünülmüş bu altı projeyi birden buradan açacak olmak her birimiz için büyük bir mutluluk. Ancak ben yapılan işler yazıldığında; ‘Geçmişte Mersin’de neler yapıldı?’ Çok önemli bir işin atlandığını fark ettim. 6 Şubat’ta, bundan neredeyse iki yıl önce, gelecek ay ikinci yılı dolacak büyük bir deprem yaşandı. Fay hattı önüne kattığı 10 şehri yerle bir etti. Mersin, o şehirlere en yakın ilimizdi. Vahap Başkan ve Mersin’deki üç belediyemiz tam 450 bin depremzedeye hepimiz adına ev sahipliği yaptılar. Bu iktidar, bu ev sahipliği için Mersin’e bir kuruş ilave bir şey yollamadı. Depremden önce 1 milyon 950 bin olan nüfusu o dönemde 2,5 milyon ölçüldü. Baz istasyonlarından, su tüketiminden, 500 bin depremzedenin bulunduğu, hizmet aldığı kentte beklersiniz ki diğer hizmetler aksasın. Bu olsun diye ellerinden gelen her engellemeyi yaptılar.

Meclis’te kanun teklifleri verdik, ‘Yeni nüfusa göre katkı sağlayın’ dedik. Kabul etmediler. Yurtdışından çeşitli kuruluşlardan destek bulundu, imza atıp o paraların gelmesine dahi engel oldular. Depremzedeler için yeni tesislerin, yeni olanakların kurulmasına, sırf bunları yapacak olan Vahap Seçer diye; Cumhuriyet Halk Partili bir büyükşehir belediyesi diye engel oldular. Şimdi dahi Mersin’de 240 bin depremzede var. 240 bin depremzede halen daha Mersin’de, Mersin’in deprem öncesi rakamlarına göre yollanan kaynaklarla bakılmaya çalışırken, bir yandan da halen daha Recep Tayyip Erdoğan hazımsızlığından bütün belediyelerimizle birlikte kendi deyimiyle belediyelerimizi ‘silkelemeye’, SGK’ya olan borçları faiziyle birlikte tahsil etmeye, maalesef sadece ve sadece ‘Onları parasız, zor durumda bırakayım ki hizmet edemesinler’ anlayışı ile Mersin’in önüne takoz olmaya, köstek olmaya devam ediyor. Biz buradan Tayyip Erdoğan’a şunu söylüyoruz. Geçmişte bunu yaptın. Ne oldu?

31 Mart akşamı Mersinliler geldi, kararını verdi. Senin engellemelerine değil; hizmete, gayrete, çalışkanlığa, alın terine, bir kenti sevmeye oy verdiler. Bundan sonraki seçimde de istediğin kadar bize engel olmaya çalış Mersinliler de Türkiyeliler de artık neyin ne olduğunu ve bundan sonra kimin gideceğine, kimin geleceğine çoktan karar verdiler. Nasıl olmasın ki, nasıl olmasın. Mersin, narenciye üretiminde en önemli kent. Biraz önce Mersin’in dört bir yanında narenciye üretenlerle görüştüm. Limonda yaşananlar gerçekten utanç verici. Limonun fiyatı her geçen gün geriledi, 1 liranın altına kadar geldi ve dalında kaldı. Olanları Sayın Başkan aldı, başka şehirlere yolladı, yardımcı olmaya çalıştı. Ama marketlerde limon 100 liraya çıktı ama dalındaki limona Vahap Seçer dışında sahip çıkan kimse olmadı. Şimdi limonu dalında bırakanlar bir tarafta, dalında kalan limonu toplayıp hemşerilerine sahip çıkanlar başka bir tarafta duruyorlar.

Erdoğan, fahiş fiyat uygulamalarına bakıp, kendi hatalarını görmek yerine yüksek fiyatlara ‘Bunları protesto edin, bunlardan alışveriş yapmayın. Fahiş fiyatlara tepki gösterin’ diyor. Oysa bugün TÜİK’e göre enflasyon yüzde 44’ken, gerçek enflasyon yüzde 80’ken, dar gelirlinin, güç durumda olanın enflasyonu yüzde 100’ü geçmişken, Mersin’de kiralar ikiye katlanmışken ve tüm giderler ikiye katlanmışken bugün asgari ücretliye yüzde 30, emekliye yüzde 11 – yüzde 15 zam verenler, en düşük emekli maaşını 12 bin 500 liradan 14 bin 500 lira yapmaya, utanmadan sokağa çıkmaya, emeklinin yüzüne bakmaya kalkıyorlar. Buradan bütün Türkiye’ye sesleniyorum.

Bakın Tayyip Erdoğan diyor ki, ‘’Yüksek fiyatların sorumlularını boykot edin.’ Ben bu çağrıyı duyuyorum, bu çağrıyı sahipleniyorum. Enflasyon yüzde 80’ken, kendi TÜİK enflasyonu yüzde 44’ken, iğneden ipliğe her şeye zam yapılırken; asgari ücretliyi yüzde 30’a, emekliyi yüzde 15’e razı etmeye çalışıp, çorbayı kaynattırmayanlara, evde yanacak doğalgazın faturasını ödenemez hale getirenlere, ‘evin kiraysa, maaşla kirayı versen aç kalırsın, karnını doyursan sokakta kalırsın’ çıkmazına emekliyi, emekçiyi sürükleyenlere, tarımda çiftçiyi, limon üreticisini perişan edenlere, esnafı siftahsız kepenk kapatmaya mahkum edenlere karşı evet bundan sonra protesto haktır.

“Tüm ezilenleri bu iktidara kırmızı kart göstermeye davet ediyorum”

31 Mart seçimlerinde ‘Bugün bu iktidarı uyarmanın, bugün iyi belediye başkanları seçmenin, bugün bu iktidara ‘Aklını başına al, beni gör, görmezsen bu iş kötü’ demenin ve bir sarı kart göstermenin zamanı’ demiştim. O gün siz sarı kartı gösterdiniz ama Tayyip Bey anlamadı. Soruyorum… 31 Mart’ta sarı kartı gösterdiniz, Tayyip Bey anladı mı? Sizin sesinizi duydu mu? Peki bu verdiği maaşla 14 bin 500 lirayla geçim olur mu? Bu asgari ücretle geçim olur mu? O zaman anladığı dilden konuşacağız. O zaman söylediğini ve hak ettiğini yapacağız. Hazır mısınız? Mersin’den başlıyoruz ve bütün Türkiye’deki emeklileri, asgari ücretlileri, tüm ezilenleri bu iktidara kırmızı kart göstermeye davet ediyorum.

Bu elimizdeki kartlar Türkiye’nin umududur. Emekliler, bundan sonra Türkiye’nin dört bir yanında, cebinizde bir kırmızı kartı bulundurmaya, bu yüksek fiyatları gördükçe, bu düşük maaşları çektikçe, bu zammı, bu zulmü gördükçe, bu iktidar gidene kadar bu kırmızı kartları ona göstermeye var mıyız? Türkiye kırmızı kartı göstermeye hazır mıyız? Biz bu iktidarı değiştireceğiz. O seçim sandığını getireceğiz. Bu iktidar gidecek; emeklinin, halkın, esnafın, çiftçinin ve yoksulun iktidarı gelecek. Biz geleceğiz, Mersin’i nasıl güldürdüysek Türkiye’nin yüzünü öyle güldüreceğiz.

Bugün sabah Mersin’de çarşıyı gezdim. Tek tek esnafların dükkanlarına girdim. Yanımda siyaset arkadaşlarımız, belediye başkanlarımız olduğu halde tek tek dolaştık. Tayyip Erdoğan’ın en sevmediği, en rahatsız olduğu şeyi yaptık. Diyor ya, ‘Özgür Bey eline almış bir hesap makinası. Kuyumcu kuyumcu geziyor, altın hesabı yapıyor. Mersin’deki kuyumculara sordum. Önlerine koyduk. 22 yıl önce emekli maaşı, çeyrek altın kaç para, bugün kaç para? Emekliler için hesap son derece felaket bir durumda. 22 yıl önce, Tayyip Bey geldiğinde en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücret. Yani bugünkü para ile en az 33 bin lira. Ama bugün 12 bin 500 verdi, ‘Ocakta 14 bin 500 verelim’ diyor ve ‘Bununla geçinsinler’ diyor. O geldiğinde en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyormuş. Oysa bugün söylediği emekli maaşıyla ancak ve ancak 3 çeyrek altın alınabiliyor; 2,8 çeyrek altın. Yani emeklinin cebinden 5 çeyrek altını Tayyip Erdoğan iktidarı çalmış durumda.

geldiğinde asgari ücretli 7 çeyrek altın alabiliyordu. Bu ay verdiği, verilmesini söylediği asgari ücretle ancak 4,5 çeyrek altın alınacak. O da altın, ocak ayı boyunca artmazsa. 7 çeyrek altından 4,5 çeyrek altına. Her bir asgari ücretlinin cebinden 2,5 çeyrek altını almış. Her bir emeklinin cebinden 5,5 çeyrek altını almış. Bu şartlar altında bizlerden sessiz kalmamızı, sizlerden bu şartlara boyun eğmenizi istiyor. Ben altın hesabını Türkiye’nin dört bir yanında yapıyorum, çıldırıyor, ‘Altın hesabını bırak’ diyor.

Ben de ona gittiğim yere göre ‘Haydi bakalım’ diyorum, ‘Burada ne meşhur? Onun hesabını yapalım.’ Mersin’de herkesin eskiden alıp yiyebildiği, şimdi artık onun da mümkün olamadığı neyi ile meşhur? ‘Tantuni’ diyorlar. Ey Tayyip Erdoğan, ben Mersin’deyim, meydandayım, sokaktayım. Ben bugün Mersin Çarşısı’ndaydım, şimdi de sokaktayım. Sen yine salonlardasın, kendi atadıklarına kendini alkışlatmakla meşgulsün. Ben, senin aç bıraktıklarına, yoksul bıraktıklarına, oyunu alıp sırtını döndüklerine, oyunu alıp yüzüne bakmadıklarına senin yaptıklarını anlatmakla ve onları senden kurtarmakla meşgulüm.

Bugün Mersin’de sordum; tantuniciye, sokaktaki insana. ‘Geçen sene tantuni kaç liraydı?’ dedim, ‘110 lira’ dediler. Doğru mu? Mersinliler söylüyor, Erdoğan dinle. Tantuni geçen sene 110 liraydı. Bu sene tantuni kaç para oldu? 240 lira oldu. Doğru mu? Geçen sene tantuni 110 lirayken, asgari ücret 17 bin lirayken, 155 tantuni alıyordu. Bu sene asgari ücret 22 bin 104, tantuni 240; 92 tantuni alıyor. 155’ten 92’ye düşmüş. Ayrıca eğer ki en düşük emekli maaşı olan birisi tantuniciye geçen sene gitse 90 tantuni alıyordu, bu sene 60 tantuni alıyor. 90’dan 60’a düşmüş. Mersinlinin tantuni hesabıyla alım gücü. Altını beğenmedin, gittik fındıkla yaptık. Onu beğenmedin; Gaziantep’te fıstıkla yaptık, Malatya’da kayısı ile yaptık, Manisa’da üzümle yaptık, Kars’a gittik kaşardan yaptık. Mersin’e geldik, tantuni hesabında da sınıfta kaldın Tayyip Erdoğan, sınıfta kaldın. 90 tantuni alan emekli maaşını 60’a indiriyorsun, alım gücünü ortadan kaldırıyorsun.

Para lazım olduğunda parayı vatandaşa değil yandaşa buluyorsun. Geçen sene ‘Bir asgari ücret verelim’ dediğimde bana ‘10 bin lirayı 12 bin 500 lira yaptık, 33 milyar lira maliyeti var. Özgür Özel’in dediğini yapmamız için 66 milyar liraya daha ihtiyaç var’ dedi. Bu paranın olmadığını söyledi. Geçen sene büyük şirketlerin, beşli çetelerin, 40 Haramiler’in tam 660 milyar ödemesi gereken kurumlar vergisinden vazgeçti; almadı. Emekliye bulamadığı paranın 10 katını kendi müteahhitlerine buluyor. Bu sene bütçeye 701 milyar lira koymuş alınmayacak vergiler için.

Ama emekliye verecek 100 milyar lirayı, asgari ücreti 30 bin lira yapmak için gerekli 250 milyar lirayı bulamıyor. Onun için bütün Mersinlilere ve bütün vatandaşlarımıza söylüyorum. Para var, yok değil. Ama siyaset tercih belirleme işi. Onun tercihi zenginden yana. Eğer bu iktidarı değiştirirseniz, yerine halkı koruyacak, emekliyi koruyacak, asgari ücretliyi koruyacak, çiftçiyi koruyacak bir iktidar getirirseniz; 250 milyar lira verir, asgari ücret 30 bin lira olur. 100 milyar lira verir, her emekliye asgari ücret vermiş olur.

400 milyar lira verir, bütün çiftçilerin cebinden çalınan para, onu da koyar toplamı yine de 700 milyar lira yapar. Bunun 40 kişiye verdiği para, bu memleketteki herkesin sorununu çözer. Bugün 30-35 bin lira asgari ücret olsa, 30-35 en düşük emekli maaşı olsa, çiftçiye verilen destekleme kanunda yazdığı gibi yüzde 1 olsa… Bunlar 0,2 veriyor. Herkesin yüzü gülse, beş kat destekleme olsa bugün bu para AK Parti’nin yaptığı bu bütçede yerinde duruyor. Vazgeçilen kurumlar vergisi toplamı 701 milyar lira. O yüzden ‘Para yok’ diyenlere, ‘Kriz var’ diyenlere inanmayın.

Onlar ki bu ülkenin başına 4.5 milyon Suriyeli sığınmacı getirdiler. Dedik ki ‘Biz sığınmacı düşmanı değiliz ama sığınmacı yaratan politikaların düşmanıyız, politikacıların da tam karşısındayız.’ Şimdi Suriye’de sorun bitti, Esad gitti. Onun hep söylediği gerekçeler ortadan kalktı. Diyoruz ki ‘Suriye hızla askeri ve siyasi istikrara kavuşsun, hızla Suriyeli sığınmacılar için Avrupa Birliği’nden de kaynaklar alınsın, Suriyeliler memleketine gitsin.’ Bana diyor ki ‘Hayır. İsteyen gider, dileyen kalır.

Kalanların yeri başımın üstünedir.’ Ben de ona diyorum ki ‘Tayyip Erdoğan, Suriyeliler senin başının üstünde değil ama Mersinlilerin aşının ve işinin üstünde oturmaktadırlar.’ Bunun için düşmanlık yapmadan, kabalık yapmadan, ama zaman da kaybetmeden Suriyeliler için bir dönüş takvimi hızla planlanmalı, hepsi birden hızla memleketlerine dönecekleri sürece dahil edilmelidirler. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak belediyelerimizle zor günlerinde her zaman destek olduklarımıza yine destek olmaya, ancak yurtlarına, memleketlerine dönmek için her teşviki yapmaya ve artık Türkiye’yi bu sorundan kurtarmaya kararlıyız.

Şimdi buradan Mersin’den, bundan sonra gittiğimiz her yerde diyeceğiz ki, Mersin’de böyle başlamıştık. Bir kez daha size soruyorum, bu iktidarın yaptıklarından memnun musunuz? Verdiği zamdan memnun musunuz? Bu ülkede Erdoğan’ın emekliye yaptığından memnun musunuz? Asgari ücretliye yaptıklarından memnun musunuz? Mersinli çiftçiye yaptıklarından memnun musunuz? Geçim var mı? Geçim yoksa, seçim var. Seçimi getirene kadar Erdoğan’a kırmızı kartı gösteriyoruz. Onu gördüğünüz yerde ona kırmızı kartı gösterin. Bu kırmızı kart, ay yıldızlı al bayraktan renklerini alan, millet ittifakının varlığıdır, bayrağıdır, sembolüdür.

Bundan sonra Türkiye İttifakı kırmızı kartı çekecek, halkın iktidarını kuracaktır. Buradan bütün sosyal demokratlara, bütün milliyetçi demokratlara, bütün muhafazakar demokratlara, bütün Kürt demokratlara selam olsun. Kırmızı kartı çakın alınlarına, getirin sandığı. Bıktık artık sizden! Gidiyorsunuz, halkın iktidarı geliyor. Hepinize selam olsun. Kırmızı kartı elinizden, cebinizden eksik etmeyin. Canı sıkılan, yolda bunalan, daralan… Kartı çıkarın. Karşınızda biri daha olacak. Bu kartı cebinizden, gönlünüzden eksik etmeyin. Bu kart, Türkiye İttifakı’nın bayrağıdır, bu kart, halkın iktidarının müjdeleyicidir. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”

Paylaşın

CHP Lideri Özel: Halkın İktidarını Kurmaya Geliyoruz

Cihanbeyli Belediyesi ziyaretinde açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Hep birlikte partimizi ve sizi yani Türkiye ittifakını, Kürtleri de Türkleri de, Alevileri de Sünnileri de, milliyetçileri de muhafazakarları da… Yeter ki yan yana dursunlar, insan ayırmasınlar, hep birlikte kucaklıyoruz. Bu ülkeye halkın iktidarını kurmaya geliyoruz” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Konya’da Cihanbeyli Belediyesi ziyaretinde açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Son yerel seçimleri anımsatan CHP Lideri Özel, “Sözün halkta olduğunu gösterdiniz” dedi. Gelecek yerel seçimlerde büyükşehir belediyesi dahil olmak üzere çok sayıda belediyeyi kazanacaklarına inandığını belirten Özel, şunları söyledi:

“Önümüzdeki seçimleri de sadece sosyal demokratlar değil; muhafazakarlar, milliyetçiler, Kürtler… Ama yeter ki demokrat olsunlar, birlikte dursunlar. Ezenden hakkını almaya, kısa çöp uzun çöpten hakkını almaya karar versin. Bu adaletsiz vergi sistemine, bu adaletsiz gelir dağılımına, bu emekliye verilen sefalet ücretine, bu emekçiye verilen asgari ücretin yetersizliğine, çiftçiye, köylüye yapılan zulme hep birlikte itiraz etsinler. Göreceksiniz halkın iktidarını kuracağız, Türkiye ittifakını kuracağız.”

Ekonomik krize dikkati çeken Özel, “Sözün halkta olduğunu gösterdiniz. Yapılanlara hep birlikte itiraz edeceğiz” diye konuştu. Özel, “Seçimleri kazanacağız, bu ülkedeki mağdurların ve mazlumların yüzünü güldüreceğiz. Söz veriyorum” dedi.

Türkiye’nin her yerinde enflasyonu altın hesabıyla anlattığını anımsatan Özel, şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’nin neresine gitsem bu enflasyon hesabını iki şeyle anlatıyorum. Bir hiç şaşmaz diyorum ki altın hesabı, hiç şaşmaz diyorum ki çeyrek altın hesabı bozulmaz. Tayyip Bey kızıyor. Çeyrek altın hesabı şu: 2002 yılında Tayyip Bey geldiğinde bir emekli tam sekiz çeyrek altın alabiliyordu, aldığı en düşük emekli maaşıyla. Şu anda en düşük emekli maaşı 12 bin lira, ancak 2,5 çeyrek altın alabiliyor. Bunu asla unutmayın, unutturmayın.

Tayyip Bey’in geldiği gün, en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu, şimdi 2,5 çeyrek. Dün hadsiz Bakan açıklama yapmış, ‘En düşük emekli maaşını 14 bin 400 küsur lira yaptım’ diye. En düşük emekli maaşını Meclis artırabilir. Kanun teklifi verilecek, komisyonda görüşülecek, aşağıya inecek, değişiklik önergeleri verilecek, kararı milletin vekili verecek. 14 bin 500 olduğunda bu milletin vekilleri ‘evet’ derse, o fiyat olacak. ‘Hayır, 20 bin olsun’ derse, 20 bin olacak. Yetki de söz de parlamentoda. Ama o kadar şımarmışlar ki Tayyip Bey, ‘En düşük emekli maaşını 12 bin 500’den 14 bin 500 yapalım’ demiş, Bakan açıklama yapıyor ‘Yaptık’ diye. ‘Meclis’e soracağız, Meclis’ten bekleyeceğiz, Meclis’in 14 bin 500 yapmasını bekliyoruz’ diyecek nezaketi bile göstermiyor.”

“Buradan AK Parti’nin Abdullah Güler’e yani Meclis’teki AK Parti grubunun başkanına, grup başkanvekillerine sesleniyorum. Eğer şu kadarcık haysiyetiniz varsa, bu adamın bu yaptığının altında kalmazsınız. Çıkacak, atanmış bakan, seçilmiş 600 tane milletvekiline daha Meclis’e kanun teklifi verilmeden 14 bin 400 bilmem kaç’ diye küsuratına kadar emekli maaşını söylüyor. Siz de bunun altına imza atıp el kaldıracaksınız öyle mi? Biz buradan Meclis’in onurlu, çalışkan, haysiyetli, kendini bu Bakan’a ezdirmeyecek, emeklisini bu Bakan’a ezdirmeyecek, bütün milletvekillerinin vicdanına sesleniyorum.”

“Yazıklar olsun böyle düzene”

Özel şöyle devam etti: “Emekliler için geçim haktır, bir asgari ücret şarttır. Bunu oylarınıza sunacağız. Eğer ki bu Meclis’i bu Bakan’a ezdirirlerse bundan sonra o eli Bakan’ın dediği gibi kaldıranların gidip de emeklinin yüzüne bakacak halleri olmaz. Ben yıllardır bunun mücadelesini veriyorum. Bir kişi karar veriyor, herkes el kaldırıyor. Bunun için mi gidiyoruz Meclis’e? Bunun için bu millet yemiyor yediriyor, içmiyor içiriyor, maaşlarınızı günü gününe ödüyor. Bir emeklinin kaç katı maaş alıyorsunuz, oylamaya gelince milletin gözüne değil bakanın sözüne bakıyorsunuz. Yazıklar olsun böyle düzene.”

“Tayyip Bey altın hesabını sevmiyor. Dün bana demiş ki ‘Hazır elinde hesap makinesi sarraf sarraf gezip altın hesabı yapıyorken, bir de hesapla bakalım demiş CHP’li belediyelerin borcunu.’ Hesapladık. SGK’ya olan bütün borcu altına çevirdik vallahi SGK‘nın dokuz kamyon, 10 kamyon altın alacağı var. Bunun dokuz kamyonu Tayyip Bey’e yakın şirketlerden, bir kamyonu bütün belediyelerden. Kamyonun üçte biri de AKP’li belediyelerin borcu, üçte ikisi geri kalan bütün belediyelerin borcu. Ama bizim üçte ikinin de yarısı AK Partili belediyeler.

Buradaki gibi yemişler yemişler ödememişler. Faiziyle birlikte bize ödetiyorlar. Tayyip Bey’e dün söyledim, SGK‘nın önüne o yandaşlarının borcu olan dokuz kamyon altını çek, kamyonun üçte biri bizim borcumuz, getirmeyenler namerttir. Ama o CHP’li belediyelerden faiziyle alıp CHP’yi silkeleyip, buradaki işçiyi, memuru maaş alamaz hale getirip bir ay sonra, 1.5 ay sonra yapılandırma yapmaya niyetleniyor, yandaşın faizini silecek, ana parayı bilmem kaç parçaya bölecek.”

CHP olarak Türkiye’nin barışının güvencesi olduklarını söyleyen Özel, “Hep birlikte partimizi ve sizi yani Türkiye ittifakını, Kürtleri de Türkleri de, Alevileri de Sünnileri de, milliyetçileri de muhafazakarları da… Yeter ki yan yana dursunlar, insan ayırmasınlar, hep birlikte kucaklıyoruz. Bu ülkeye halkın iktidarını kurmaya geliyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Paylaşın

CHP Lideri Özel: 2025 Mücadelenin Yılı Olacak

Partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “2025 yılı mücadelenin, emeğin ve emekçinin yılı olacak” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özgür Özel’in açıklamalarından başlıklar şöyle:

“Enflasyona ezdirilen milyonların sesini dile getirmeye çalıştık. Bundan sonra CHP bu sorunları dile getirmeye, çözüm önerileri sunmaya ve mücadele etmeye devam edecek. Ancak bize oy veren, canına tak eden milyonlarla olmaya, sorunları dile getirmeye dile getireceğiz. 2025 mücadelenin, emeğin ve emekçinin yılı olacak.

13 yıl önce söylediği söz sanki o gün olmuş gibi ‘zafer var orada’ diyor. Senin söylediğin zafere Ardahan’da, Kars’ta, Erzurum’da inanan yok. Evlerin ısınması için verilen doğal gaza bu bölgede indirim yapılmalı. Sayın Erdoğan rahatsız olmuş, verdiği destekleri hatırlatıyor. Ben ne destek verdiğini biliyorum. Seçim zamanı Putin ile konuşup doğal gaz toplam faturasını bir yıl erteletip herkese 25 metreküp bedava doğal gaz verdi.

Hali vakti olanlara verme, ihtiyacı olana ver dedik. Seçim rüşveti olarak verdiler, şimdi neden yok? Kış daha mı yumuşak, alım gücü daha mı arttı? Doğal gazı seçim rüşvetine çevirdi, şimdi Özgür Bey bilmez diyor. 1 milyon 7 bin konutun doğal gazı borçtan dolayı kesilmiş. Kars’ta gelen 5 bin TL ile Manisa’daki 2 bin TL aynı asgari ücretle ödenemez.”

Salon adamı Erdoğan, sıcak seven Erdoğan, kendini atadıklarına alkışlatıp sevinen Erdoğan, biz -20 derecelerde gezerken sıcak salonlarından bize laf atıp durdu. ‘Hızlı demiryolu projesine CHP karşı çıkıyor’ dedi. Kuyruklu yalan. Biz neden yapılmadığını sorduk, onun üzerine yaptılar. CHP’nin karşı çıktığı falan yok. ‘Millet 6 kat dolandırılıyor’ diyoruz, o ‘CHP karşı çıkıyor’ diyor. Sahtekarsınız.

Erdoğan, ‘Özgür bey altın hesabını çok seviyor. Hazır elinde hesap makinesiyle kuyumcu kuyumcu dolaşırken CHP’li belediyelerin SGK borçlarının kaç altın ettiğini de hesaplaşın’ demiş. Bu noktaya gelmiş olmaları iyidir, bize küfür etmek yerine espri ile cevap vermeleri iyidir. Madem istedi hesap yaptım. Belediyelerin SGK borcu 10 birim, diğer şirketlerin 90 birim. Gelecek ay şirketlere faiz affetmeyi, borcu bölmeyi planlıyor ama o zamana kadar CHP’li belediyelerden borcu almayı planlıyor.

Hizmeti durdurabilmek için CHP’li belediyelerin hesaplarına haciz uyguluyor. SGK’nın toplam alacağı 270 ton altına karşılık geliyor, 30 tonu belediyelerden 240 tonu ilk 100’deki yandaş şirketlerden. Bütün partilerden belediyelerin toplam borcu 1 kamyon altın. Bunların 3’te 2’i AK Partili, 3’te 1’i muhalefet belediyelerinin. 9 kamyon da yandaş şirketlerin borcu. 9 kamyon altını çek SGK’nın önüne 3’te 1 kamyon altını vermeyen namussuzdur.

Çalışma Bakanı, ‘en düşük emekli maaşını 14 bin 469 liraya yükselttik’ demiş. Bunu yapmak için kanun çıkması lazım güzel kardeşim. Sen oturduğun yerden rakamı açıklayamazsın. Ben konuşmama hazırlanırken en düşük emekli maaşının 12 bin 500 TL olduğunu, kanunla yükseltilmesi gerektiğini, 22 bin TL’den aşağı emekli maaşı olmasın önerisini söyleyecektik.

Geçen sene 10 bin TL’yi 12 bin TL yaptınız 105 miting yaptık O gün anlamanlar 14 bin 469 yapıyorlar. Bütün emeklilere sesleniyorum, bu sefer daha fazlasını yapacağız, sarı kartı değil kırmızı kartı alınlarına çakacağız. Emekli maaşına yüzde 15’lik artışa için emeklilerle birlikte meydan meydan dolaşıp büyük bir mücadeleyi başlatacağız.

“Göstermelik süreçlerin içinde yer almayacağız”

CHP olarak Kürtlerin yaşadığı sorunların demokratik yollarla çözülmesi gerektiğini yıllardır ısrarla savunuyoruz. Tarihsel tutarlılığı sapmamış tek partiyiz. Kısa vadeyi değil, uzun vadeyi de düşünmek zorundayız. Ülkemizin çıkarlarının önüne kendi dar siyasi ajandalarını ekleyen hiçbir planın parçası olmayız. Türkiye’nin adalet sistemini düzeltmek ve demokrasiyi yukarı çekmek temel önceliğimiz.

Cumhur İttifakı meşru bir siyasi partiye ve seçmenlerine bile terörist muamelesi yaparken biz demokrasiden yana olduk, DEM Parti ile seçmenine saygımızdan ötürü görüşmeler, ziyaretler yaptık. Seçim kazanmak için yer yolu mubah görenler, sahte videolardan medet umdular. Biz ne yaptıysak milletin gözünün önünde yaptık. Kürt sorununa Kürt sorunu dedik, terörle mücadeleye sonuna kadar hak ve destek verdik. DEM Parti kapatılsın diyen, hala Kürt sorunu diyemeyen, kapalı kapılar ardında pazarlık edenlere karşı kendi pozisyonumuzu koruduk.

22 Ekim’den itibaren yaşananları yakından takip ettik. Eğer bundan sonraki süreç sorunların çözülmesi için adımların atılacağı sürece evrilirse en hazır parti biziz. Bu çıkarcı iktidar gider, samimi CHP iktidarı gelir, Kürdün de Alevinin de sorununu çözecek iradeye CHP sahiptir. Ne yapılacaksa Meclis çatısı altında yapılmalı. 1 kişinin özgürlüğü 1 kişinin siyasi kariyeri için işletilen göstermelik süreçlerin içinde yer almayacağız.

Bugün DEM Parti’nin heyetiyle görüşme yaptık, teşekkür ediyorum. yaptığımız öneride hiçbir siyasi partinin dışlanmadığı tam yetkili komisyonun kurulmasını önerdik. Tanımı ne olduğu belli olmayan ‘süreç komisyon’ gibi değil, demokratik standartları yükseltecek, Alevilerin, Kürtlerin sorunlarını çözecek bir komisyona önderlik, katkıya hazırız. TBMM Başkanlığı bu çalışmaya önderlik etmeli. Toplumsal mutabakat için sivil toplumun, akademinin katkılarının alınması gerek. Şehit ailesi ve gazi dernekleri komisyonda doğrudan temsil edilmeli.

Birilerinin koltuk hesabının teminatı olmayacağız. Ahmet Türk’e 3 kez kayyım atanların samimiyetinin sorgulanmasından, Türkiye’nin en büyük ilçesinin belediye başkanı Ahmet Özer’in Silivri’de yatıyor oluşu, Gezi davası tutukluları orada yatarken birilerinin demokrasi oyununa soyunurken vatandaşların sürece şüpheyle yaklaşmasına anlayış göstermek gerekir.

‘Akil insanların’ değil, ‘makul insanların’, toplumun genelinin ikna edilmeleri, sürece dahil edilmeleri gerekir. Geçen sefer yine çözüm süreci işletirken ona en sert şekilde itiraz eden Bahçeli’ye kimse karşımıza Türklükle çıkmasın diyordu. Bugün birlikte bu noktaya geldiler. Her türlü adaletsizliği ayaklar altına almak üzere yola çıkmalıyz, her türlü eşitsizliği, ayrımcılığı ayaklar altına almaya varsanız biz varız. Hep birlikte adaletsizliği ayaklar altına alalım, adil güçlü bir Türkiye’yi kuralım.”

Paylaşın