Cenk Koyuncu Kimdir? Hayatı, Eserleri

27 Haziran 1967 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Cenk Koyuncu, 14 Mayıs 2006 yılında Antalya’da hayatını kaybetti. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul ve Isparta’da tamamladı. Yükseköğrenimini yarıda bırakarak çeşitli yayınevlerinde çalıştı.

Haber Merkezi / Cenk Koyuncu, Türkiye Yazarlar Sendikası üyesiydi. 1992’de eski’Z dergisini çıkartanlar arasında yer aldı, bir dönem Kitap-lık dergisini yönetti. TRT 2 kanalında “Okudukça” programının metin yazarlığını yaptı. Son Kişot dergisini kurdu. Cenk Koyuncu’nun şiirleri ve yazıları Gösteri, Varlık, Şiir Atı, Cumhuriyet Kitap gibi dergilerde yayımlandı.

“Hiçbir şeyim yoktu, her şeyimi çaldılar” (Son Akış) ve “Şairin tanığı olmaz! Şairler bütün cinayetlere tanıktır!” dizeleriyle hafızalara kazınan Cenk Koyuncu, modern Türk şiirinin ilginç örneklerini vermiştir. Kısa ömründe Otoben, Suçlu Hafıza ve Yüz’de Yüz/ 10 Desen-10 Tipografi-10 Şiir gibi alanında ilgi çekici eserler bırakan şair; yalnızlık, aşk, yaşama sıkıntısı vb. konularda şiirler yazmıştır.

Bütün şiirleri, her ne kadar ilk şiir kitabının adı ironik bir biçimde Otoben olsa da, kendini ‘hiç’e saymanın farklılığını taşıyan şiirlerle doludur. Topaloğlu’na göre Otoben’deki şiirler, şairin gelecekteki yaşamının yol haritasını çizmektedir adeta. Kitapta kendi yaşamına ilişkin öngörüsü, başına geleceklere yönelik sezgisi şaşırtıcı boyutlarda birçok şiir yer alır.

Uğraştığım tüm işler yarım kalacak / sussa da dilim bir yürek duruşuyla / Yaşadıklarım konuşacak” dizeleri genç yaşta vefat eden şairin vuku bulmuş hisleridir. Cenk Koyuncu, seksenli yılların sonu ile doksanlı yıllların başında verdiği yapıtlarla, dönemin değişen yüzünü şiirlerine yansıtmaya çalışmakla beraber deneysel şiir örnekleri vermiştir.

“Sarhoş ve sessiz gemi”

İskambil kağıtları devrildi, İskenderiye çoktan yandı ruhum gibi
kitaplar da komada ve bir reçete yazmıyar doktorlar da…
Kaçacak delik arar alkolü seven adamlardan dihi şişenin;
her ölü saklambaç oynayan çocuk rolünü üstlenir aklımda!…

Öfkenin tutuşan gövdesini yatıştırıyorum dolaştığım
her kaldırımda, hir tesbih gibi hiçliğin fiillerini çekiyorum;
akşamlar ne gerekçe arıyor ne de bir mazeret, Gece ve
Şiir için hayal kurmak istiyorum… Sonra şarap içeceğim…

Ve bir gece şarkı söylerken öleceğim, böyle ölmek istiyorum; son
meleğimden bana eşlik etmesini dilerken yalnızca Rod duyacak,
yüzümün renginden anlayacak söylediğim şarkıyı; o Cenk sarasında:
Sessizce giderken gürültülü bir ölüm istiyorum babamın anısına!

Ahh, anlatsam böyle uzak sanılır; sussam, bu kadar bilinir.
Kötü bir alışkanlıktır şiir de adam gibi ve hep seyrüsefer…
Çağırır beni uzaklar, bilmezler; fısıltısını duysan delirirsin
ruhumdaki o Sarhoş ve Sessiz Gemi beni bekler… Bilemezsin!

“Şairler bütün cinayetlere tanıktır”

Söze başlamanın eşiğinde kuruyan düşer yeşerirken
çıban gibi büyürken hayatın dar ağacı; cinayetlerin
kabaran ölümleriyle dallanırken kayıp listesinde çizik-
çizik aşklar için yargılanmış sözcüklerle dolu kafam!..

Odamda sıkılan mermiydi gece… Bilmediğim iki hece
gece: Arananlardanım! Bir suçluyu andırıyorum
şakağının ardında saklananı vurmak isteyenlerden
biriyim; kimin katiliyim? Bunu soruyorum size?

Son hamle düştü bu rus ruletlerinde, ardımda kan
yangınları; hayatıma girmiş tüm yaşamların gözyaşları
yeşertmez bendeki kısır ömrün canını, can ki unutkan:
Yaralı ve acı çekiyor aynaya bakarken at’ar damarı!

Şairin tanığı olmaz; şairler bütün cinayetlere tanıktır!
Sözcük: Kendi ölümlerini işleyenlerin; yaşamın ucunda
ömrü ateşleyip, ardından yürüdükleri yolların sonunda
en derin kuyuya attığı ve hayatta ele geçmez kanıttır…

– Şairin tanığı olmaz! Şairler bütün cinayetlere tanıktır!

Paylaşın