Gümüşhane, gezilecek yerler ve tarihiyle dikkat çekiyor. Gümüşhane’nin Torul İlçesi, Cebeli Köyü sınırları içerisinde tarihi birçok kilise mevcuttur. Kiliseler günümüzde kullanılmamaktadır.
Haber Kaos ekibi olarak bu kiliselerden bazılarını sizler için derledik.
Ağrıt Mahallesi Kilisesi 1:
Mahalle merkezinde yer alan kilise bazilikal planlı olup moloz taş işçiliklidir. Doğusunda dışa çıkıntı yapan üç apsisi vardır. Üst örtüsü bileği taşıyla örtülüdür. Orta apsis yan apsislerden daha geniş tutulmuştur.
Orta mekân daha yüksek tutularak kademeli bir çatı oluşturulmuştur. Güney cephede üç adet pencere yer alır. Batı cephenin ortasında düzgün yonu taş işçilikli giriş kapısı vardır. Giriş lentonun üzerinde sivri kemerli bir alınlığı vardır. İç mekân dört sütun iki paye ile üç nefe ayrılmıştır. Orta nef yan neflerden geniş tutulmuştur. Sütunlardan yarı duvara gömülü payelere kemerlerle geçiş sağlanmıştır.
Üst örtü beşik tonoz olup orta mekânın üzeri kubbelidir. Tonozu yarı duvara gömülü kemerler destekler. Ortadaki apsisten pastaporion odalarına geçiş veren yuvarlak kemerli açıklıklar mevcuttur. Altlıklı ve başlıklı sütunlar blok taşlar demir kasnaklarla birleştirilmiş ahşap gergilerle sağlamlaştırılmıştır. Sıvaları dökülmüştür. Kalem işi süslemelere rastlanılmamıştır. Halen samanlık olarak kullanılmaktadır.
Ağrıt Mahallesi Kilisesi 2:
Mahalle merkezine hayli uzak ağaçlık alanda yer alır. Doğu-batı yönünde bazilikal planlı, üç apsis ve üç neflidir. Kapı pencere söveleri, kemer ve cephe bitimleri kesme taş, diğer kısımlar moloz taştır. İç mekânın aydınlatılması batı cephede girişin üzerinde ve her apsisin orta eksenindeki mazgal pencere ile Orta apsisin üst tarafındaki yuvarlak pencere ile sağlanır.
Kuzey duvarı sağırdır. İç mekâna giriş batı cephenin ekseninde yer alan dikdörtgen açıklıktan sağlanır. Düz lentolu açıklığın kenarları haçvari şekilde yivlendirilmiş üst kısmında yuvarlak kemerli bir alınlığı ile haç motif vardır. İç mekân dört sütun iki paye ile üç nefe ayrılmıştır. Orta nef yan neflerden daha geniş tutulmuştur.
Sütunlar birbirlerine yuvarlak kemerlerle, yarı duvara gömülü payelere ise beşik tonoz ve kemerlerle bağlanmıştır. Yarı duvara gömülü payeler birbirlerine yine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Üst örtü tonoz olup orta mekânın üzerinde takdis yapan Pankratör İsa fgürü yer almaktadır. Pankratör İsa motifnin işlendiği tonozun kuzey ve güney köşelerinde yine dinsel konular betimlenmiştir.
Yuhanna Markus-Matta isimleri okunmuştur. İçerden mazgal pencerelerin etrafında kalem işi süslemesi vardır. Kemerlerin üzerinde haç ve kılıç, ok resimleri vardır. İç mekândaki kemerler düzgün yonu taş işçiliklidir. Batı cephenin ortasında yer alan dikdörtgen giriş kapısının sövesi düzgün yonu taş işçilikli olup stilize haç motif şeklinde yapılmıştır. Aşı boyası ile boyanmıştır.
Düz lento taşının üstünde yer alan yuvarlak kemerle sınırlı alınlık içerisinde kalem işi motifnin var olduğu ve büyük bir bölümünün tahrip olduğu görülmüştür. İç mekânda giriş kapısının üzerindeki mazgal pencerenin altında yazıtı vardır. Kapı girişi üzerindeki yazıtın bir kısmı mevcuttur.
Çengelli Mahallesi Kilisesi:
Doğu-batı yönünde bazilikal planlıdır. Doğu cephede yer alan dışa çıkıntılı üç apsisi daha alçak tutulmuştur. Beden duvarları moloz taş, kapı ve pencere söveleri, cephe bitimleri, saçak altı, kemerler ve taşıyıcılar kesme taş işçiliklidir. Çatı üst örtüsü bileği taşındandır.
Batıda cephe ekseninde yer alan giriş kapısı da düzgün yonu taş işçilikli olup düz lentonun kenarları kesme taşlarla haçvari şekilde hareketlendirilmiştir. Kapı sövesi yanlarda sütuncelerle, üstte yuvarlak kemerle sınırlandırılmıştır. İç mekân; dört sütun iki paye ile üç nefe ayrılmıştır. Orta nef yan neflerden daha geniştir.
Yan duvarlarda yarı duvara gömülü payeler birbirlerine kemerlerle, ortadaki sütunlara beşik tonozlarla bağlanmıştır. Sütunlar birbirlerine yine yuvarlak kemerlerle bağlanmıştır. Doğuda üç adet apsis yer almaktadır. Orta apsis yan apsislerden geniş tutulmuştur ve iki yanında birer küçük kare niş vardır. Pastaporion odalarına geçiş veren yuvarlak kemerli açıklıklar mevcuttur.
Pastaporion odalarında yuvarlak kemerli büyük ve daha küçük kare nişler vardır. Kilise içinde ahşap gergiler halen mevcuttur. Kilise içinde yer alan fresklerden çok az bir bölümü günümüze kadar gelebilmiştir. Sütunları birbirine bağlayan yuvarlak kemer bordürlerinde çiçek motiflerinin işlendiği görülmüştür. Genel olarak sıvası dökülmüştür. Tabanda ve pencerelerde kazı izlerine rastlanmıştır.
Gümüşhane’nin tarihi
Doğuda Bizer ve Muşkilerin yaşadığı Skidides ile batıda Pariyadres dağlarına uzanan ve Güneyde Satala (Sadak) ovası ile çevrili Gümüşhane bölgesinde tam bir kavimler mozaiği oluşmuştur. Yapılan araştırmalarda elde edilen buluntular ancak M.Ö. 3000-2000 arasına tarihlenen ilk Tunç Çağı’nın aydınlatılmasına yardımcı olmaktadır.
Bulunduğu coğrafi konum itibariyle tarihsel olaylar karşısında daima tampon bölge olarak kalan Gümüşhane’de mimari eserlerin çoğu günümüze ulaşamamıştır. Kapadokya yazılı kaynaklarında bir zenginlik kaynağı olarak sık sık adı geçen ve yoğun ticari ilişkilere konu olduğu belirtilen gümüşün, Asur koloni dönemindeki yoğun çıkarımlar nedeniyle yataklar zenginliklerini büyük ölçüde yitirmiş ve eski çıkarım izleri hemen hemen silinmiştir. Gümüşhane yöresinin Azzi ülkesi adıyla, güneyinden
Suşehri’ne kadar uzanan topraklarına ise Hayaşa ülkesi olarak anıldığı Hititler zamanında zenginlik kaynağı yine gümüştür. Hititler alışverişte değer ölçüsü olarak gümüşü kullanıyorlardı. Hitit İmparatorluğu gerek batıdan gelen Frigllerin ve gerekse kuzey komşuları Kaşkarların saldırıları sonucu zayıflayınca Urartular bölgeye hakim oldular. (M.Ö. 860) Asurların zayıflamasından da faydalanan Urartular bölgedeki nüfuzlarını artırdılar. Aynı yıllarda Ege adalarında ticaretle uğraşan Argonotlar
“Konuk kabul etmeyen hırçın deniz” diye tabir ettikleri Karadeniz’in madenleriyle ünlü yöresine koloniler kurdular. (M.Ö. 756) Böylece Gümüşhane yöresi madenleri de uygarlığa açılmıştır. Bu gelişmeyle birlikte Urartu kültürü ve maden işçiliği Argonotlar aracılığıyla Ege adalarına dek yayıldı. M.Ö. 560’lı yıllarda Medler Gümüşhane yöresini ele geçirdiler. Ancak Medler yine aynı sülaleden gelen Ahamemiş sülalesinden
II.Kiros (Kuraş) ‘ın başkaldırısı ile yıkılmış ve M.Ö. 550 de Pers Krallığı kurulmuştur. Gümüşhane’de bu sınırlar içinde olup yılda 300 gümüş talen vergi ödemekle yükümlü tutulmuştur. Persler Yunanlılarla yaptıkları savaşlarda yöre insanını da kullanmış, nitekim Kserkes’in M.Ö 480’de Yunanistan’a yaptığı sefere Khalip (Khaledi-Haldi= Gümüşhane,
Trabzon ve çevresinde yaşadığı belirtilen halk ) Askerleri de katılmıştır. Heredot bu seferde Khaliplerin küçük kalkanlar, kısa mızraklar ve eğri kılıçlarla donandığını yazmaktadır. Bazı kaynaklar ise bu sefere Çoruh Havzasında yaşayan Muşkillerin katıldığını kaydederler. İmparator II. Artakserkses döneminde
(M.Ö.400 ) Bölgeyi güneyden kuzeye dolaşmış olan tarihçi Ksenefon ise, Pers ordusunda paralı askerlik yapan Makedonyallıların Babil yöresinde Karduklara yenildiklerini, daha sonra ki geri çekilme sırassında Gümüşhane yöresinden de geç tiklerini yazmaktadır. M.Ö 350’lerde zayıflamaya başlayan Pers İmparatorluğu’na Makedonya Kralı Büyük İskender son verdi. (M.Ö. 334 ve 331 ) İskender orduları Gümüşhane yörelerine kadar uzanamadılar Yöre bu yüzden M.Ö 4.yüzyıl başında siyasal bir boşluğun içine düştü. Büyük İskender’in hakimlerinden
Flikos’un Gümüşhane’de gümüş madeni bulması üzerine buraya önem verdiği söylenir. Ege adalarından biri olan Kios adasının tiranı Mitridates Ktistes doğuda İris (Yeşilırmak) ve Lykos (Kelkit) havzasına dek uzanan toprakları ele geçirdi. (M.Ö.301 ) Pontos Krallığının kurucusu olan 1.Mitridates öldükten sonra yerine oğulları geçti. vunma üstünlüğünü korumak için yüzlerce kale yapıldı.
Ordunun zor duruma düştüğü zamanlarda da bu dağlık bölgeye iyi bir saklanma yeri oluyordu. Pontos Krallığının üstünlüğü Kerona savaşında sarsılınca iç çalkantılar başlamış, Lykos (Kelkit) yakınlarındaki Kabira dolaylarında Romalılarla yapılan ikinci büyük savaşta da yenilince Gümüşhane dağlarına çekilmişlerdir . Yöredeki Roma hakimiyeti M.Ö.20. yılda başlamış ve M.S. 395’lere kadar devam etmiş. Kavimler göçü neticesinde Roma İmparatorluğu Doğu ve Batı Roma diye ikiye ayrılınca
Gümüşhane yöresi Doğu Roma (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. Bzans İmparatorluğu döneminde Gümüşhane yöresi de Bzans-Hazar askeri işbirliğinde önemli rol oynamıştır. Kral Jüstinyen zamanında Keçi Kale Kalesi (Kale Bucağında) onartılmıştır. Roma ve Bizans dönemlerinde yörede kurulu kente Argyropolis adı verilmiştir.Yöredeki savaşların asıl sebepleri tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ve madenleri ile ün şyapmış olmasıdır.
7. ve 8. yüzyıllarda bölge birkaç defa el değiştirmiştir. Halife Hz. Ömer zamanında ( 634-644) Erzincan ve Erzurum Arapların eline geçince Gümüşhane’ de bu egemenliği tanıdı . Halife Hz. Osman zamanından, Emevi ve Abbasilere kadar olan dönem içerisinde el değiştiren yöre Çağrı Bey’ in 1016 yılında Anadolu’ya yaptığı ilk akın sırasında Türklerin eline geçmiştir. 1071 Malazgirt Savaşından sonra yöre
Selçuklu Egemenliğine girmiş , son olarak da 1467 ‘de Akkoyunlular yörede egemen olmuşlardır. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum İmparatorluğuna son vermesiyle bölgede Osmanlı etkisi görülmeye başlanmıştır. Gümüşhane, Trabzon Rum İmparatorluğunun fethedilmesinden sonra Osmanlı hakimiyetine girmiş ve bu hakimiyet 1461 ‘den 1467’ye kadar sürmüştür. Bu tarihten sonra Gümüşhane Akkoyunluların hakimiyetine girmiştir.
Bu hakimiyet 1473 yılında Fatih ile Uzun Hasan arasında vuku bulunan Otluk beli savaşı ile sona ermiştir.1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından kesin olarak alınmış ve Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman (1520/1566 ) İran Seferi sırasında Harşit Vadisinden geçerken Gümüş madeninin bulunduğu eski Gümüşhane yöresinin imar edilmesini emretmiş, böylece buraya 50 ev ve Süleymaniye Camii yapılmıştır.
1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ile 7 Temmuz 1916 tarihinde Ruslar’ın doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz de yaptıkları işgaller ve bunun sonucundaki göçler Gümüşhane’de hayat bırakmamıştır. Ruslar 16 Temmuz 1916 da Bayburt’u aldıktan sonra yollarına devam ederek 19 (20) Temmuz 1916 günü Gümüşhane’ye girmişlerdir. Türk birlikleri fazla karşı koyamayınca Ruslar aynı gün Torul’a girmişlerdir. Böylece Trabzon yolu Ruslar’a açılmıştır.
22 Temmuz 1916 günü Kelkit üzerine yürüyen Rus Ordusu akşama doğru burayı ele geçirmiştir. Gümüşhane ve çevresi bu işgaller karşısında ve özellikle Ermeni zulmü altında ezilirken Rusya’da Bolşevik ihtilalinin çıkması ve iç çalkantılar sebebiyle Ruslar 18 Aralık 1917 Erzincan mütarekesini imzalamış ve ordularını geri çekmeyi kabul etmiştir.
Torul 14 Şubat Gümüşhane 15 Şubat ve Kelkit 17 Şubat 1918 de Rus işgalinden kurtarılmıştır. Osmanlı hakimiyetinin ilk zamanlarında Erzurum eyaletine bağlı iken sonraları Trabzon’a bağlanan Gümüşhane sancağı 20 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı kanunun 89. maddesinde “Vilayet” başlığı altındaki kanunla 1925 yılında il olmuştur.
1925-1926 tarihli Trabzon salnamesinde “Gümüşhane Vilayeti merkez ilçe ile birlikte Bayburt, Kelkit, Torul ve Şiran olmak üzere 5 ilçe, 5 Bucak ve 377 köyden oluştuğu, 16943 evde 101153 kişinin yaşadığı şehirde hastane olmadığı… Vilayetin ticari durumunun Trabzon-Bayburt-Erzurum büyük yol üzerinde ve İran Transit yolu üzerinde bulunduğundan oldukça iyi olduğu, aslında tarım memleketi olan vilayetin bazı yerlerinde ürünleri yerel ihtiyacı karşılamadığından,
Halkın bir kısmının işçilik, meyvecilikle, katırcılıkla geçindiği” belirtilmektedir. Gümüşhane’nin il olması ile birlikte Ahmet DURMUŞ (Evren-Dilek) Bey Vali olarak atanmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk Belediye Başkanı ise Osman Bey (Ataç) olup, 1922-1934 tarihleri arasında görev yapmıştır.
Bayburt’un 1989 tarihinde il olması ve ayrıca yeni ilçelerin oluşturulması ile idari taksimata değişiklik meydana gelmiştir. 1988 yılında Köse 1990 yılında Kürtün ilçe olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Gümüşhane’de yol ve köprü yapımına önem vermiş, tarım geliştirilmeye çalışılmıştır.