Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ın ‘umut hakkını’ kullanması ve Meclis’te konuşma yapması’ yönündeki çağrısını değerlendiren Bülent Arınç, Öcalan’ın Meclis’e gelip konuşma yapmasının hukuken ve Meclis gelenekleri açısından mümkün olmadığını söyledi:
“Meclis’e gelmesini ben katiyen mümkün görmüyorum. Bir genel af çıkacaksa bunu düşünebiliriz. Ve bu yerinde de olabilir. Ama devlet hayatımdan biliyorum, askerlikte erken terhis bu tarafta da genel af konuşulmamalı. Yapılacaksa yapılmalı ve iş bitmeli.”
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) kurucularından Bülent Arınç, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle el sıkışmasıyla başlayan ve PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) grubunda konuşmaya davet etmesine uzanan süreci değerlendirdi.
T24’ten Cansu Çamlıbel‘in sorularını yanıtlayan Bülent Arınç, Can Atalay davasındaki tutumu nedeniyle Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’a da ‘kendini bilmez’ ifadesiyle seslendi. Arınç, “Maalesef hukuk politikalarına yön veren Uçum soyadlı bir zat, milli yargı, milli olmayan yargı ayrımını yaparak literatüre çok saçma sapan bir şey soktu. Bunun süratle düzeltilmesi lazım” dedi.
MHP lideri Bahçeli’nin Öcalan çağrısını değerlendiren Arınç, “Bahçeli’nin ‘Öcalan çıksın, tecrit kalksın, gelsin Meclis’te konuşma yapsın’ sözlerini duyunca önce inanamadım. ‘Bu sözler gerçekten Bahçeli’ye mi ait? Nerede konuştu?’ diye hemen danışmanlarımı aradım. Çünkü bu, ondan beklenecek bir şey değil. Her gün ‘o kapatılsın, bu kapatılsın, onu kapatmayanları biz kapatalım, asalım, keselim’ bu havalarda olan bir insanın hiç olmayacak bir iddiayla konuşuyor olmasına herkes tabii şaşırdı. O nedenle de ‘Heralde yeni bir süreç başlayacak ve bu süreçte Türkiye’nin kadim bir sorunu olan -bana göre de bir beka meselesi haline gelen- terörünün tamamen bitirilmesini gündeme getirecekler’ diye düşündüm. Arkadan gelişmeleri takip etmeye başladım. Sayın Cumhurbaşkanımız öncelikle bu konuların üzerine gitmedi. Hatta BRICS toplantısından dönerken uçakta böyle bir sorunun sorulmadığını düşündük” dedi.
Öcalan’ın meclis kürsüsünde konuşma yapmasının mümkün olmadığını belirten Arınç, şunları söyledi: “Bir defa baştan sonda söyleneceği söyleyeyim; bu haliyle Meclis’e gelip konuşma yapması mümkün değil. Hukuken de mümkün değil Meclis gelenekleri açısından da. Ben beş yıl Meclis iç tüzüğünü uygulamış bir insanım. Öcalan gibi bir insan nasıl gelecekmiş Meclis’e, özel izinle mi gelecek? Olmaz. Öcalan şu an, özel izinle sadece kendi birinci derece yakınlarının cenazesi için kolları kelepçeli, arkasında yüzlerce jandarma olan bir şekilde çıkartılabilir. Ben bunu daha önce 15 Temmuz’da tutuklanan bir akrabam üzerinden anlatmıştım. 15 Temmuz sonrası olağanüstü hal döneminde, eşimin amcasının oğlu, Manisa’da sağlık müdürüydü ve tutuklanmıştı.
Cenazede, diğer siyasilerin ve yetkililerin katılmadığı bir ortamda, Özgür Özel olaya müdahil oldu ve tutuklu yakınımızın kelepçelerinin çözülmesi için çaba gösterdi. Bu durumu ben ‘Özel benim kahramanımdır’ diye bir yerde anlatmıştım. Yani bir hükümlünün bugün özel izinle gelip mecliste konuşması mümkün değil. Bir defa, Meclis’in grup salonları Meclis faaliyetlerinden sayılır. Grup toplantısındaki konuşmalar da dokunulmazlık kapsamındadır. 125. maddeye göre mahkûm edilmiş bir insanın doğrudan gelip Meclis’te konuşmasına zaten hiç kimse izin vermez de diyelim ki bunu yaptılar…
Diyelim ki Öcalan’ı getirip Meclis’te DEM Parti grubunda konuşturdular, hiçbir şey olmasa Cumhuriyet Başsavcısı ertesi gün o parti hakkında Öcalan’ı konuşturduğu için doğrudan kapatma davası açar.”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na açılan ‘Ahmak davasını’ değerlendiren Bülent Arınç, şunları söyledi: “Ahmak’ kelimesinden dolayı ceza da gelmez, yasak da gelmez. Dünya değişmedikçe, kıyamet kopmadıkça, hak, hukuk veya adalet varsa böyle bir şey olmaz. Bugün herkes bundan bin misli daha kötüsünü birbirine söylüyor. Cumhurbaşkanımızdan başlayarak herkesin sarf ettiği kelimeler de hala hafızalarda, belleklerde duruyor. Ekrem İmamoğlu sarf ettiği bu kelimenin muhatabının YSK değil, farklı olduğunu söylüyor. Ekrem İmamoğlu onu herhalde Sayın Süleyman Soylu’ya da hitaben söylemiş. Yüksek Seçim Kurulu’nun da bundan dolayı şikayetçi olmadığını söylüyor.
Bilirkişiye bile ihtiyaç olmadan beraat kararı verilebilecek bir konuda bilirkişi de böyle söylüyorsa, bilirkişi raporu bu meseleyi bitirmeye yeterli olurdu. İstinafa geldiğine göre orada da mutlaka tartışılıyordur. Bundan dolayı, iki yıl aşan bir mahkûmiyet kararının onanması mümkün değil. Olmaması gerekir. Bence bu konuyu her gün gündeme getirmeden yargıya güvenmek zorundayız. Çünkü yargı etki altında kalabilir. Yani her gün kendisini muhatap alan bir konuşmayla yargı olağandan farklı bir kararı da gidebilir. Bence orayı rahat bırakalım.”
“Cumhurbaşkanı Erdoğan bugüne kadar Bahçeli kadar ileri cümleler kurmadı. Siz de pek çoğumuz gibi kendisi yerine Bahçeli’yi konuşturarak zemin yokladığını düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Bülent Arınç, şöyle dedi:
“Ağızdan çıkan lafa bakarım. Kimsenin kalbini yarıp görme, dinleme imkânım yok. Böyle dışarıdan bakarak da yorum yapmak doğru değil. Şimdi burada aslında başladığımız yere dönmemiz lazım bizim. Biz Bahçeli’nin konuşması üzerine bir şeyler söylemeye çalışıyorduk. Nerelere girdik? Bu insan neden Meclis’e gelecek? Dışarıya çıkma imkânı varsa gitsin bir lüks otelde veya bir küçük toplantı yerinde yapsın bunu.
İçişleri Bakanlığı ona bir yer de tahsis edebilir. Orada ne söyleyecekse söylesin. Yani Meclis’e gelmesini ben katiyen mümkün görmüyorum. Bir genel af çıkacaksa bunu düşünebiliriz. Ve bu yerinde de olabilir. Ama devlet hayatımdan biliyorum, askerlikte erken terhis bu tarafta da genel af konuşulmamalı. Yapılacaksa yapılmalı ve iş bitmeli.”
“Selahattin Demirtaş’ın ismini ifade etmenizin ona zarar vereceğini mi düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine ise Arınç, “Ona zarar vereceğini düşünüyorum evet. Ben 2020’de Habertürk’te bir program yaptım. Haksız tutuklamaya karşı çıktım. Orada iki tane gazeteci vardı. Bu isimleri verdiler. ‘Onlar da olabilir’ dedim. Ondan sonra Bahçeli bir başladı, A’dan Z’ye kadar hakaret küfür. Arkasından bizim dostumuz, eski dostumuz Cumhurbaşkanımız, o da ondan aşağı kalmadı” dedi.
Röportajın tamamı için TIKLAYIN