Birleşmiş Milletler İle İsrail Arasında “Gazze” Gerginliği

Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugaylarının başlattığı Filistin – İsrail savaşında 18. gün geride kalırken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) İsrail-Hamas çatışması ile ilgili düzenlenen oturumda yaptığı konuştu.

Guterres’in “Hamas saldırılarının boşlukta gerçekleşmiş olmadığının idrak edilmesi de önemli. Filistin halkı, 56 yıldır süregelen boğucu bir işgal altında” sözleri İsrail ile Birleşmiş Milletler (BM) arasında gerginliğe neden oldu.

İsrail’in BM temsilcisi Gilad Erdan, Genel Sekreter’in açıklamalarını “şok edici” olarak nitelerken Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Guterres ile programlanmış toplantısını iptal etti. 2020-22 arasında İsrail Savunma Bakanı olan asker kökenli politikacı Benny Gantz, BM Genel Sekreterini “terör savunucusu” olarak adlandırdı.

Erdan, Guterres’in açıklamalarının “korkunç” ve “bölgedeki gerçeklikten tamamen kopuk” olduğunu söyledi. Büyükelçi Erdan, bu açıklamaların “terör ve cinayeti haklı çıkardığını” ve katliamları “anlayışla karşıladığını” ileri sürdü.

Guterres ne demişti?

“Orta Doğu’daki durum her saat daha da vahimleşiyor. Gazze’deki savaş şiddetleniyor ve bölge boyunca yayılma riski taşıyor. Bölünmeler toplumları parçalıyor, gerginlikler kabından taşmak üzere. Böylesi kritik anlarda, başta sivillere saygı gösterme ve koruma ilkesi gelmek üzere ilkeler konusunda netlik önemlidir.

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’deki dehşet verici ve benzeri görülmemiş terör eylemlerini su götürmez bir biçimde kınadım. Sivillerin kasten öldürülmesi, yaralanması ve kaçırılması ya da sivil hedeflerin roketlerle vurulmasını hiçbir şey mazur gösteremez. Tüm rehinelere insanca muamele edilmeli ve hepsi derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır. Şimdi aramızda bulunanları ve aile üyelerini de saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, Hamas saldırılarının boşlukta gerçekleşmiş olmadığının idrak edilmesi de önemli. Filistin halkı, 56 yıldır süregelen boğucu bir işgal altında. Gözleri önünde toprakları yerleşimlerce biteviye yutuluyor, şiddete gömülüyor, ekonomileri köstekleniyor, insanları yerinden ediliyor ve evleri yerle bir ediliyor. Durumlarına bir siyasal çözüm bulma umudu gitgide yok oluyor. Ancak Filistin halkının talepleri, Hamas’ın dehşet verici saldırılarını mazur gösteremeyeceği gibi, bu dehşet verici saldırılar da Filistin halkının topluca cezalandırılmasını mazur gösteremez.

Savaşın dahi kuralları var. Tüm taraflardan uluslararası insancıl hukuka uygun davranmalarını, askeri operasyonlarını sivilleri gözetecek şekilde daimi bir dikkatle yürütmelerini, hastanelerin ve BM tesislerinin dokunulmazlığına saygı göstermelerini talep etmemiz gerekir. Bu tesisler bugün 600 bini aşkın Filistinliyi barındırıyor. İsrail güçleri Gazze’yi sürekli bombardıman altında tutarken, mahalleler toptan yok edilmeye devam ediyor ve sivil kayıpların düzeyi derin bir kaygı doğuruyor.

Son iki hafta içinde Gazze bombardımanında öldürüldükleri belirlenebilen en az 35 BM çalışanı onurlu mesai arkadaşımızı saygıyla anıyorum. Silahlı çatışmalarda sivillerin korunması her şeyden daha önemlidir. Sivilleri korumak, onları canlı kalkan olarak kullanmak anlamına gelmez. Sivilleri korumak, bir milyonu aşkın insanın barınağın, yiyeceğin, suyun, ilacın ve yakıtın bulunmadığı güneye tehcir emrini vermek ve onları orada da bombalamayı sürdürmek anlamına da gelmez. Gazze’de tanık olduğumuz uluslararası insancıl hukukun açık ihlallerinden derin kaygı duyuyorum. Şunu açıkça belirteyim: Silahlı çatışmaya taraf olanlar uluslararası insancıl hukukun üstünde değillerdir.

Sonunda bir miktar insani yardım Gazze’ye ulaşmaya başladı ama bunlar ancak ihtiyaçlar okyanusundaki bir damla kadarlar. Ayrıca, Gazze’deki BM yakıt stoklarımızın birkaç gün içinde tükenecek olması bir başka bir felaket. Yakıt olmaksızın yardımlar ulaştırılamaz, hastanelere elektrik verilemez ve içme suyu arıtılamaz veya pompalanamaz. Gazze halkı, ihtiyaçlarını karşılamasını sağlayacak düzeyde sürekli yardım gereksiniyor ve bu yardımın kısıtlamalar olmaksızın ulaştırılması gerekiyor. Gazze’deki tehlikeli koşullar altında çalışan ve ihtiyaç sahiplerine yardım sağlamak için hayatlarını tehlikeye atan BM mesai arkadaşlarımızı ve insani yardım ortaklarımızı selamlıyorum. Hepsi birer esin kaynağı.

Kelimelere sığmayan acıyı hafifletmek, yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak ve hiçbir güvenceleri olmayan rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak üzere hemen şimdi bir insani ateşkes çağrımı tekrarlıyorum.

Bu ciddi ve yakın tehlike anında bile, gözümüzü barış ve istikrarın tek hakiki temeli olan iki devletli çözümden ayıramayız. İsrailliler meşru güvenlik ihtiyaçlarını karşılayabilmeli ve Filistinliler Birleşmiş Milletler kararlarına, uluslararası hukuka ve eldeki anlaşmalara uygun olarak bağımsız bir devlete kavuştuklarını görmelidir.

Ve son olarak, insanlık onurunu yüksekte tutma ilkesi konusunda net olmalıyız. Kutuplaşma ve insandan saymama bir dezenformasyon tufanıyla körükleniyor. Yahudi düşmanlığı ve Müslüman düşmanlığı taassubuna ve nefretin her türlüsüne karşı durmalıyız.

Bugün BM Şartı’nın yürürlüğe girdiği 78. yılın anısını kutladığımız Birleşmiş Milletler Günü. Bu Şart, ortak taahhüdümüz olan barış, sürdürülebilir kalkınma ve insan haklarının ilerletilmesinin yansısıdır. Bu BM Günü’nde, bu kritik saatte, şiddet daha fazla yaşamı yok etmeden ve daha fazla yayılmadan herkesi uçurumun kenarından çekilmeye çağırıyorum.”

Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırıda bin 400 kişi hayatını kaybetmiş, 200’den fazla kişi de rehin alınmıştı. Saldırının ardından İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği hava saldırılarında 5 binden fazla kişi hayatını kaybetti.

Gazze’deki yaklaşık 2,2 milyon nüfusun 1,4 milyonu İsrail’in devam eden hava saldırıları nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Gazze içinde yer değiştirmek zorunda kalanların sayısı, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinin boşaltılması uyarısı yaptığı 13 Ekim’den sonra daha da hızlı arttı.

Birleşmiş Milletler, acil sığınma alanı olarak kullanılan ve çoğu okul binası olan yaklaşık 150 kampa, 590 binden fazla kişinin sığındığını açıkladı. Buralarda kapasitenin iki katı kadar nüfusun yaşamaya çalıştığı belirtildi.

Paylaşın

BM’den Taliban’a Kadınlara Yönelik Kısıtlamaları Geri Alma Çağrısı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Afganistan’da yönetimi ele geçiren Taliban’a “Kadınların ve kız çocuklarının insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanmalarını kısıtlayan uygulama ve politikalardan süratle geri dönmesi” çağrısında bulundu.

Taliban Ağustos 2021’de iktidara geldikten sonra ülkede yönetim anlayışı İslam’ın katı yorumuna geri döndü. Afgan kadınlarına yönelik olarak yüksek öğrenim görmelerinin ve devlet dairelerinde çalışmalarının yasaklanması gibi birçok kısıtlama getirdi.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Taliban yönetimi tarafından ülkedeki kadınlara getirilen tüm kısıtlayıcı tedbirler ile yasakların “insan hakları ve insani ilkelere zarar verdiğini” bildirerek, 15 üyenin oy birliği ile Taliban’a “Kadınların ve kız çocuklarının insan hakları ve temel özgürlüklerden yararlanmalarını kısıtlayan uygulama ve politikalardan süratle geri dönmesi” çağrısında bulundu.

Kararda eğitime erişim, istihdam, hareket özgürlüğü ve “kadının kamu hayatına tam, eşit ve anlamlı katılımına” atıf yapıldı.

Konsey tüm devletleri ve kuruluşları “bu politika ve uygulamaların acilen tersine çevrilmesini teşvik için” bütün etkilerini kullanmaya davet etti. BMGK ayrıca, Afganistan’daki “vahim ekonomik ve insani durumun” altını çizerek, Birleşmiş Milletler’in (BM) organizasyonlarının Afganistan misyonunun “varlığının kritik önemde” olduğunu belirtti.

“Dünya sessiz kalmayacak”

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) BM Elçisi Lana Zaki Nuseybe, “Afganistan’daki kadınlar toplumdan silinirken dünya sessiz kalmayacak” şeklinde konuştu.

Rusya BM Elçisi Vasily Nebenziya da kararı onaylamakla beraber karar metnini eleştirerek, “Atılan adımların ve daha iddialı bir yaklaşım ve metnin Batılı arkadaşlarımız tarafından engellenmesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradık” dedi.

Nebenziya, Afganistan Merkez Bankası’nın Taliban 2021 yılı Ağustos ayında yönetimi devraldıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından dondurulan 7 milyar dolarına atıfla, “Eğer bu kadar ciddiyseniz neden ülkeden çaldığınız varlıkları hiçbir önkoşul olmadan geri vermiyorsunuz” dedi.

ABD Eylül ayında İsviçre’de bu paranın yarısını yönetmek için bir fon kurulduğunu duyurmuştu.

Taliban kadınların BM’de çalışmasını yasakladı

BM 4 Nisan’da Taliban’ın Afgan kadınların ülkedeki BM ofislerinde çalışmasını yasakladığını, geçen Aralık ayında da kadınların yerli ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarında çalışmasına yasak getirdiğini duyurmuştu.

Bazı sivil toplum kuruluşları protesto için ülkedeki operasyonlarını durdurdu ancak bu 38 milyon Afganistanlı için durumu daha da zorlaştırıyor. Yardım kuruluşlarına göre Afganistan’da nüfusun yarısı açlıkla mücadele ediyor.

Taliban, Afgan kadınların ülkedeki BM ofislerinde çalışmasını yasaklamadan önce yapılan ve günlerce süren görüşmelerde sağlık yardımı alanında çalışan kadınların kararnameden muaf tutulması sağlanmıştı.

Taliban’ın kararı Batı’da tepkiyle karşılanmış ve BM’nin de ülkedeki faaliyetlerini 5 Mayıs’a kadar gözden geçirme sürecine girmesine neden olmuştu.

Doha’da Afganistan toplantısı

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres gelecek hafta Doha’da bazı ülkelerin temsilcileriyle bir toplantı düzenleyerek “Afganistan’daki durumun kalıcı bir şekilde ilerlemesi için ortak hedefler doğrultusunda uluslararası angajmanı yeniden canlandırmayı” hedefliyor.

Taliban Ağustos 2021’de iktidara geldikten sonra ülkede yönetim anlayışı İslam’ın katı yorumuna geri döndü. Afgan kadınlarına yönelik olarak yüksek öğrenim görmelerinin ve devlet dairelerinde çalışmalarının yasaklanması gibi birçok kısıtlama getirdi.

Güvenlik Konseyi’nin kararı uluslararası hukuka göre bağlayıcı olmasına rağmen Taliban’ın rotasını değiştirmesi olası görülmüyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

 

Paylaşın

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov: Soğuk Savaş’tan Daha Tehlikeli Bir Eşiğe Ulaştık

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, “Aynen Soğuk Savaş’ta olduğu gibi tehlikeli, hatta muhtemelen daha da tehlikeli bir eşiğe ulaşmış bulunuyoruz” dedi. Batı ülkelerini hegemonyacı planlara sahip olmakla suçlayan Lavrov, ülkesinin Ukrayna’yı işgalini savundu.

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Ukrayna sorunu” olarak nitelendirdiği meselenin, NATO’nun Rusya’nın güvenliğini yıllar boyunca tehdit etmiş olmasından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın daimi üye olduğu ve geçici olarak başkanlık ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK), “etkili çok yönlülük (multilateralizm) ve BM Şartı” konulu bir oturumu yönetti. Söz konusu oturumda Lavrov, “Aynen Soğuk Savaş’ta olduğu gibi tehlikeli, hatta muhtemelen daha da tehlikeli bir eşiğe ulaşmış bulunuyoruz” diye konuştu.

Batı ülkelerini hegemonyacı planlara sahip olmakla suçlayan Lavrov, ülkesinin Ukrayna’yı işgalini de savundu. Lavrov, “Ukrayna sorunu” olarak nitelendirdiği meselenin, NATO’nun Rusya’nın güvenliğini yıllar boyunca tehdit etmiş olmasından bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğini söyledi. Lavrov, “Uluslararası ilişkiler, ya çıkarlar dengesi temelinde sağlam bir uzlaşının kurulması ya da Washington’ın hegemonyasının saldırgan ve değişken ilerleyişi vasıtasıyla şekillendirilmeye devam edecek” ifadesini kullandı.

Söz konusu oturumla ilgili üye devletlere gönderdiği notta “tek kutuplu dünya düzenini” kınayan Moskova, söz konusu düzenin, “BM sisteminin etkililiği ve istikrarı için ciddi bir sorun teşkil ettiğini” savundu. Notta, “Bugün dünya, yeni bir derin sistemik dönüşümle karşı karşıyadır. Tek kutuplu dünya düzeninin doğal ve hızlı bir biçimde reddi ve yeni bir çok kutuplu sistemin ortaya çıkışı söz konusudur” ifadelerine yer verildi.

Her ay dönüşümlü olarak bir üyenin başkanlık ettiği konseyin başkanlığı, Nisan ayında Rusya’da bulunuyor.

BM Genel Sekreteri Guterres’ten eleştiri

Lavrov’un yönettiği Güvenlik Konseyi oturumunda, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de açıklamalarda bulundu.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yol açtığı “felaketi” kınayan Guterres, Rus işgalinin uluslararası hukukun bir ihlali olduğunu ve Ukrayna halkına “devasa bir acı getirdiğini” söyledi. Genel Sekreter, Rus işgalinin “koronavirüs pandemisinin tetiklediği küresel ekonomik istikrarsızlığı pekiştirdiğini” de savundu.

Oturumun konusuyla ilintili olarak, Guterres, “Çok yönlü sistem, Birleşmiş Milletler’in yaratılmasından bu yana tüm zamanların en büyük baskısı altındadır” diye konuştu. Guterres, “Büyük güçler arasındaki gerilim tarihin en yüksek seviyesine ulaştı. Aynı şekilde yanlış maceralar veya yanlış hesaplamalar nedeniyle ortaya çıkan çatışma riskleri de” açıklamasında bulundu.

Oturumla ilgili olarak gazetecilerin sorularını yanıtlayan, AB’nin BM’deki temsilcisi Olof Skoog, Rusya’yı “alaycılıkla” suçladı. Skoog, “Rusya, bu oturumu organize ederek, kendisini BM Şartı’nın ve çok yönlülüğün bir savunucusu olarak sunuyor. Bundan daha gerçek dışı olan başka bir şey yok” diye konuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Volodimir Zelenski Zorda: “Rusya’ya Karşı Harekete Geçin” Çağrısı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) toplantısına video konferansla bağlanan Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski, sivil altyapıya yönelik hava saldırıları nedeniyle BMGK’yı Rusya’ya karşı harekete geçmeye ve sert tepki vermeye çağırdı.

Rusya’nın veto yetkisine sahip bir üye olması nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bu çağrıya yanıt olarak herhangi bir adım atması beklenmiyor.

Rusya dün Ukrayna’ya çok sayıda füze atarak 10 kişinin ölümüne, nükleer santrallerin kapanmasına ve pek çok yerde su ve elektriğin kesilmesine neden oldu.

Zelenski BM Güvenlik Konseyi toplantısına video konferansla bağlanarak yaptığı konuşmada, “Sadece bir günde 70 füze düştü. Bu Rusya’nın terör formülüdür. Saldırılar enerji altyapımızı hedeflemektedir. Hastaneler, okullar, ulaşım ve yerleşim bölgeleri zarar gördü” dedi.

Zelenski ayrıca konuşmasında, Rusya’nın ülkesini hedef alan hava saldırılarına karşı dünyadan “çok sert bir tepki” beklediğini kaydetti.

“Rusya kışı silah olarak kullanıyor”

Rusya’nın veto yetkisine sahip bir üye olması nedeniyle BM Güvenlik Konseyi’nin bu çağrıya yanıt olarak herhangi bir adım atması beklenmiyor.

ABD’nin BM Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield de konseyde yaptığı konuşmada, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’in “Ukrayna halkına büyük acılar çektirmek için kışı açıkça silah olarak kullandığını” söyledi.

Thomas-Greenfield, Putin’in “ülkeyi dondurarak boyun eğdirmeye çalışacağını” da sözlerine ekledi.

Rusya’dan Zelenski’nin katılımına itiraz

Rusya’nın BM Büyükelçisi Vasily Nebenzya ise Zelenski’nin video aracılığıyla toplantıya katılmasının konsey kurallarına aykırı olduğunu savundu.

“Ukrayna ile Batı’daki destekçilerinin pervasız tehdit ve ültimatomlarını reddettiğini” dile getiren Nebenzya,

Ukrayna’nın altyapısına verilen zararın Ukrayna hava savunma sistemleri tarafından ateşlenen füzelerden kaynaklandığını iddia etti. Rus elçi konuşmasında ayrıca, Batı’yı Kiev’e hava savunma füzeleri sağlamayı durdurmaya çağırdı.

Rusya’nın dünkü füze saldırılarının başkent Kiev’i de hedef aldığı bildirildi. Ukrayna İçişleri Bakanı Denys Monastyrsky yaptığı açıklamada, “Bugün yüksek katlı apartmanlara üç isabet aldık. Maalesef 10 kişi hayatını kaybetti” dedi.

Kiev valisi ise, 3 milyondan fazla insanın yaşadığı Kiev bölgesinde elektrik ve su kesintilerinin devam ettiğini kaydetti. Eksi 3 derece olan Kiev’deki kesintiler nedeniyle halkın günlük hayatını sürdürmede zorlandığı basına yansıyor.

Rusya geçen aydan bu yana düzenlediği füze saldırılarıyla Ukrayna’nın sivil enerji şebekesini hedef alıyor.

Moskova füze saldırılarının amacının Ukrayna’nın savaşma kabiliyetini zayıflatmak ve onu müzakereye zorlamak olduğunu söylüyor. Kiev ise altyapıya yönelik saldırıların savaş suçu teşkil ettiğini, kasıtlı olarak sivillere zarar vermeyi ve ulusal iradeyi kırmayı amaçladığını belirtiyor.

Paylaşın

BMGK, Rusya’nın ‘Kirli Bomba’ İddiasının Soruşturmasını Reddetti

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Rusya’nın Ukrayna’da “askeri biyolojik faaliyetler” yürütüldüğü iddialarına ilişkin soruşturma başlatılması talebini oy çokluğuyla reddetti.

Konseyde ABD, İngiltere ve Fransa’nın ret oyu kullanırken 10 üyenin çekimser kaldı. Sadece Rusya ve Çin lehte oy kullandı. Rusya, söz konusu iddiaların kurulacak bir komisyonca soruşturulmasını talep ediyordu. Oylama sonucunda bu talep reddedilmiş oldu.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Ukrayna’nın “kirli bomba” kullanma hazırlığı içinde olduğunu ileri sürmüş, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Ukrayna’da radyoaktif içerikli bombayı üretebilecek teknolojiye sahip tesislerin bulunduğunu söylemişti.

Şoygu, kirli bomba iddialarını Türkiye, ABD, Fransa ve İngiltere’den mevkidaşlarıyla yaptığı görüşmelerde de dile getirmişti. İddiaları reddedene Ukrayna yönetimi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (IAEA) ülkesindeki tesislerde inceleme yapması çağrısında bulunmuştu.​​​​​​​

Karedeniz’de tahıl sevkiyatı yeniden başladı

Öte yandan, Rusya’nın Ukrayna, BM ve Türkiye ile imzaladığı tahıl koridoru anlaşmasına geri dönme kararının ardından Karadeniz’deki Ukrayna limanlarından tahıl sevkiyatı yeniden başladı.

Konuyla ilgili bu sabah bir açıklama yapan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, tahıl inisiyatifinin yeniden başlamasının ardından altı geminin Ukrayna limanlarından ayrıldığını belirterek, “Böylece limanlardan ayrılan gemi sayısı 426, taşınan tahıl miktarı 9,7 milyon tonu geçti” dedi.

Tahıl koridoru anlaşmasının süresinin 19 Kasım’da dolacağını hatırlatan Akar, “girişimin uzatılması için” Türkiye’nin “gayretlerini yoğunlaştıracağını” kaydetti. Akar, özetle şu değerlendirmede bulundu:

“Tahıl inisiyatifi sadece tahıl sevkiyatı değil tarafların görüşmeler yoluyla bazı sorunları çözebileceğine de güzel bir örnek teşkil ediyor. Bu modelin kullanılmasıyla önümüzdeki günlerde ateşkesin ve barışa giden yolun açılması ve barışçıl yol ve yöntemlerle Karadeniz üzerinden komşumuz olan iki ülke arasındaki bu çatışmanın sona ermesi bizim en samimi dileğimiz.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

143 Ülke, Rusya’nın Ukrayna’nın Dört Bölgesini İşgalini Kınadı

Rusya’nın, Ukrayna’ya ait Herson, Zaporijya, Donetsk ve Luhansk bölgelerini ilhak etmesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) kınandı. BMGK, bütün ülkeleri Rusya’nın Ukrayna’ya ait bölgelerin ilhakını tanımamaya çağıran ve Moskova’nın bu “girişiminden” geri adım atmasını talep eden kararı büyük çoğunlukla  kabul etti. 

Karar 5 aleyhte, 35 çekimser ve 143 lehte oyla alındı. Berlarus, Rusya, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Nikaragua, ve Suriye aleyhte karar verirken, çekimser oy kullananlar Çin ve Hindistanı’ın yanısıra çoğunlukla Afrika ülkeleri oldu. Türkiye karar lehinde oy kullandı.

BM Şartı

BM Şartı’nın “ilkelerini savunan” karar, ilhak edilen dört bölgenin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve siyasi bağımsızlığını ihlal eden saldırganlık nedeniyle Rusya tarafından geçici olarak işgal edilmiş olduğunu belirtiyor.

Genel Kurul, Rusya’nın ilhak girişiminin Güvenlik Konseyi’ndeki görüşmelerinde veto hakkını kullanması üzerine kararı otomatik olarak tartışmaya aldı.

Derhal geri adım 

Genel Kurul’da kabul edilen karar, tüm Devletlere, BM’ye ve uluslararası kuruluşlara Rusya’nın ilhak iddialarının hiçbirini tanımama çağrısında bulunuyor ve ilhak beyanının derhal geri alınmasını talep ediyor.

Karar, Genel Sekreter ve Üye Devletlerin diyalog, müzakere ve arabuluculuk yoluyla barış arayışı doğrultusunda mevcut durumu hafifletmeye yönelik olarak süre giden çabalarından duyduğu memnuniyeti ve ‘güçlü desteğini’ ifade ediyor”.

Ukrayna kararıyla ilgili tartışma Pazartesi günü, Genel Kurul Başkanı Csaba Kőrösi’nin dünyanın en yüksek temsil kabiliyetine sahip tartışma organına BM Sözleşmesinin, Genel Sekreterin ve bizzat Meclisin kendisinin açıkça Rusya’nın işgali ve Ukrayna topraklarını zorla ilhak girişiminin “yasadışılığı” konusunda hiçbir kuşkusu bulunmadığını söylemesiyle başladı.

Sivil alanlar bombalandı

Rusya, Cumartesi günü Rusya’nın Kırım’ı Rusya’ya bağlayan Kerç köprüsünün bombalanmasına misilleme olarak Ukrayna’nın birçok kentinde sivillerin yaşadığı bölgeleri hedef alan düzinelerce füze attı ve onlarca insanın ölmesi ya da yaralanmasına neden oldu. BM Genel Sekreteri António Guterres, saldırının Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan komşusuna yönelik işgalde “kabul edilemez bir başka tırmanma” olduğunu söyledi.

Pazartesi günü tartışmanın başlangıcında konuşan Kőrösi, “Yıkılmış kentlerin ve parçalanmış bedenlerin görüntülerini izlemek sıradan bir günlük olay haline geldiğinde, insanlığımızı kaybediyoruz…” dedi.  “Uluslararası hukukun buna bir çare bulmsı gerekiyor.”

Gizli oylama reddedildi

Tartışma, Rusya’nın önerisiyle, görüşülmekte olan Ukrayna karar taslağının açık ve kayıtlı değil, gizli oyla yapılmasına ilişkin bir usul müzakeresiyle başladı.

“Böylesine önemli bir barış ve güvenlik meselesinin gizli olarak oylanmasının ‘tehlikeli bir emsal’ oluşturacağı” yolundaki Arnavutluk önergesi 13 aleyhte, 39 çekimser ve 107 lehte oyla kabul edildi ve oylama açık yapıldı.

Ukrayna’dan “minnettarız” açıklaması

Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba, oylamanın ardından sosyal medya platformu Twitter’dan yaptığı açıklamada, kararı destekleyen 143 ülkeye minnettarlıklarını bildirdi.

Kuleba, “Talep açık: Rusya’nın ilhak girişimine ilişkin kararları geri alınmalı; Rusya, güçlerini Ukrayna’nın bütün topraklarından çekmeli.” dedi.

ABD’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, kararın ardından yaptığı açıklamada, BM için “tarihi öneme sahip bir gün” olduğunu söyledi.

Greenfield, “143 üye ülke, Rusya’nın ilhak girişimlerini reddeden ve BM Şartı’nın temel ilkelerini yeniden onaylayan bir karar için oy kullandı. Bu, dünyanın gözünde Ukrayna’nın sınırlarının aynı kaldığı anlamına geliyor.” dedi.

Paylaşın

BMGK, Zaho Saldırısı Gündemiyle Toplandı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Irak’ın talebi üzerine Zaho saldırısı gündemiyle toplandı. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimindeki (IKBY) Zaho kentinin turistik alanlarından Perex köyüne yönelik en az dokuz sivilin hayatını kaybettiği 20 Temmuz tarihli saldırıya ilişkin toplantıda BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert saldırıyla ilgili bilgi paylaştı.

BM’nin açıklamasına göre, Hennis-Plasschaert, “Irak’ın saldırıyı Türkiye güçlerine bağladığını, fakat Ankara’nın yayınladığı bir açıklama ile sivillere yönelik her türlü saldırıya karşı olduklarını ve gerçeği ortaya çıkarmak için tüm adımları atmaya hazır olduklarını söylediğini” aktardı.

Saldırıda dokuz sivilin hayatını kaybettiğini, 33 kişinin ise yaralandığını hatırlatan Daimi Temsilci, “Irak, Türkiye’nin güçlerini tüm Irak topraklarından çekmesini talep ediyor ve soruşturma çağrısında bulunuyor” dedi.

Rûdaw’ın haberine göre, saldırıya ilişkin detayları paylaşan BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin saldırının “PKK terör örgütü tarafından” yapıldığını açıkladığını, fakat PKK’nin “20 Temmuz’da bölgede bulunduğunu inkar eden ve saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tutan bir açıklama yaptığını” hatırlattı.

2018’den bu yana 22 bini aşkın ihlal

Hennis-Plasschaert’ın açıklamasına göre, 23 Temmuz’da Irak Parlamentosunda konuyla ilgili sunum yapan Dışişleri Bakanı, “2018’den bu yana Türkiye’nin Irak’ın egemenliğini 22 bin 700’den fazla defa ihlal ettiğini, bakanlığın 2018’den beri Türkiye’ye 296 protesto notası verdiğini” söyledi.

BM Özel Temsilcisi, Irak’ın taleplerini şöyle sıraladı:

“Aynı toplantıda, Parlamento Güvenlik ve Savunma Komisyonu, PKK unsurlarının Irak’tan çıkarılmasını, tüm Türk kuvvetlerinin geri çekilmesini, Türkiye sınırında federal güçlerin yeniden konuşlandırılmasını, varsa Türkiye ile güvenlik anlaşmalarının iptal edilmesini tavsiye etti ve askeri yetenekleri geliştirmek için savunma bütçesinin gözden geçirilmesini talep etti.

Sonuç olarak; Hiç bir taraf gerginliği daha fazla tırmandırmak istemiyor. Irak, ‘Türkiye’nin güçlerini tüm Irak topraklarından çekmesini’ talep ediyor ve soruşturma çağrısında bulunuyor.”

“Tüm saldırıların durması çok önemli”

“Sivillerin korunmasına yönelik önlemlere uyulmadığını” da aktaran Hennis-Plasschaert, sözlerine şöyle devam etti:

Tanınmış bir turizm bölgesine yapılan korkunç saldırı, sivillerin hayatına, sivilleri korumaya yönelik uluslararası insan hakları hukukuna, uluslararası kabul görmüş standartlara karşı şok edici bir saygısızlık olduğunu gösteriyor. Her bir çatışmanın tüm tarafları, her zaman sivillere zarar vermekten kaçınmak için mümkün olan tüm önlemleri almak zorunda. Bu saldırıda buna uyulmadığı açıktır.

Dün Irak Başbakanı ile yaptığım görüşmede, bağımsız veya ortak olsun, şeffaf ve titiz bir soruşturmanın önemini bir kez daha vurguladı.

Bununla birlikte, Türkiye’nin de tam olarak ne olduğunu belirlemek için konuyu Irak ile birlikte ele almaya hazır olduğunu anlıyorum.

Son olarak, geçmiş yıllarda defalarca söylediğim gibi; Irak, kendi egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün rutin ve kontrolsüz bir şekilde kontrol edilmesini, dış ve bölgesel çekişmeler için bir arena gibi kullanılmasını haklı olarak reddediyor.

Irak topraklarına yapılan tüm saldırıların durması çok önemli. Dolayısıyla bu ihlaller sadece ulusal ve bölgesel gerilimleri pervasızca artırmakla kalmıyor, gördüğümüz gibi büyük insanlık trajedilerine de neden oluyor.”

Irak’tan uluslararası soruşturma çağrısı

Irak Dışişleri Bakanı Fouad Hussein de BMGK toplantısında söz alarak Zaho saldırısına ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.

“Saldırının Irak’ın egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik askeri bir saldırganlık ve bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit” olduğunu söyleyen Hussein, BMGK’ye “Türkiye’ye Irak topraklarından güçlerini çekmesi için bir karar alma” çağrısında bulundu.

“Saldırganlığın şiddetli bir şekilde kınanması ve faillerin saldırıdan sorumlu tutulması gerektiğinin” de altını çizen Dışişleri Bakanı, olayı incelemek için bağımsız, uluslararası bir soruşturma gerektiğini söyledi.

Irak Dışişleri Bakanı Hussein ayrıca Irak ve Türkiye arasındaki durumun BMGK gündemine dahil edilmesi ve saldırganlığın ardından ortaya çıkan zararın Türkiye hükümetince karşılanması çağrısı yaptı.

“Yanlış anlaşılmaları önlemek için önemli”

BM’nin aktardığına göre, Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği Maslahatgüzarı Öncü Keçeli de dünkü toplantıda söz aldı.

Keçeli, saldırıdan sonra Türkiye’nin hem Irak hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkilileri ile iletişime geçtiğini söyledi: “Türkiye’nin gerçeği ortaya çıkarmak için tüm adımları atmaya hazır olduğunu ifade ettik.”

“BMGK toplantısının olası yanlış anlaşılmaları önlemek için çok önemli olduğuna inandıklarını” da aktaran Maslahtgüzar, “Türkiye’nin Irak’ın egemenliğini, toprak bütünlüğünü, istikrarını ve refahını hep desteklediğini” ve “aksi iddiaların yanlış ve kötü niyetli olduğunu” söyledi:

“Şunu netleştirelim. Irak’ın egemenliği ve toprak bütünlüğü Türkiye tarafından değil, terör örgütü tarafından ihlal edildi.”

Ne olmuştu?

Habur Sınır Kapısı’na 12 kilometre mesafede yer alan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Zaho’ya 20 Temmuz’da top isabet etti.

Saldırıda aralarında çocukların da bulunduğu dokuz kişi hayatını kaybetti, 23 sivil de yaralandı.

Irak ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi saldırıdan Türkiye’yi sorumlu tuttu. Türkiye ise saldırının, “terör örgütü kaynaklı” olduğunu açıkladı.

Irak hükümeti, Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçladı. Irak Dışişleri Bakanlığı, “Alanda PKK olmadığını” belirtti.

Irak yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise; saldırıyla ilgili TRT habere yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir bir saldırımız olmamıştır” demişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Irak, Türkiye’yi BM Güvenlik Konseyi’ne Şikayet Etti

Irak Dışişleri Bakanlığı, ülkenin kuzeyine yapılan topçu saldırısı nedeniyle Ankara’yı BM Güvenlik Konseyi’ne şikayet etti, saldırıyı görüşmek üzere acil bir oturum talep etti. Irak medyası Güvenlik Konseyi oturumunun salı günü düzenleneceğini bildirdi.

Çarşamba günü Kuzey Irak’ın Zaho ilçesine düzenlenen saldırıda aralarında 1 çocuğun da bulunduğu 9 sivil ölmüş, 20’si de yaralanmıştı.

Türkiye, saldırının ‘terör örgütü kaynaklı’ olduğunu belirterek PKK’yı işaret etmişti. Bağdat yönetimi ise Türkiye’yi Irak’ın egemenliğini alenen ihlal etmekle suçluyor.

Saldırıyla ilgili cumartesi günü Irak parlamentosunda düzenlenen oturumda milletvekilleri, olayla ilgili soruşturmanın derinleştirilmesi için komisyon kurulmasına karar verdi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmad al-Sahaf, bakanlığın Irak’ın Ankara’daki maslahatgüzarını geri çağırdığını yineledi.

Türkiye ve Irak arasında son dönemde Dicle ve Fırat nehir havzalarından su paylaşımına ilişkin görüşmeler yürütülüyordu. Saldırı sonrası oluşan gerilimini söz konusu görüşmeleri olumsuz etkileyebileceği yorumları yapılıyor. Irak, zaman zaman su paylaşımı konusunda Türkiye’ye suçlamalar yöneltiyor.

Bağdat yönetimi ayrıca, “Ankara’dan resmi bir özür sunmasını ve askeri güçlerini Irak topraklarından çekmesini” istedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, saldırıyla ilgili TRT habere yaptığı açıklamada, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden aldığımız bilgiye göre sivillere yönelik herhangi bir bir saldırımız olmamıştır.” demişti.

Irak Parlamentosu, 1’i bebek 9 kişinin yaşamını yitirdiği  katliama ilişkin özel oturum düzenledi. MA’nın haberine göre; toplantıda, katliam yerinde incelemelerde bulunması için ortak bir komisyon oluşturulmasına karar verildi.

Ortak komisyon güvenlik, savunma, dış ilişkiler ve askeri uzmanlık alanlarında çalışan isimlerden oluşacak. Ortak komisyon, olay yerini ziyaret ederek yapacakları son incelemenin ardından nihai kararını açıklayacak.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den ‘Açlık Felaketi’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) yapılan oturumda, Ukrayna krizinin yol açabileceği küresel gıda krizi, açlık felaketi masaya yatırıldı. BM yetkilileri, savaşın küresel çapta “Felaket üzerine felakete” yol açabileceği konusunda sert uyarılarda bulunurken, Batılı ülkeler gelişmelerden Rusya’yı sorumlu tuttu, Rus temsilci ise karşı suçlamalar yöneltti.

BMGK oturumunda konuşan Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü David Beasley, Ukrayna’daki savaşın, “İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan felaketlerin çok ötesinde, küresel çapta sonuçlar doğuracağı” konusunda uyarıda bulundu.

“Savaşın son bulmasını sağlar, ihtiyaçları karşılarsak, açlığı, devletlerin istikrarsızlığa sürüklenmesini ve kitlesel göçü önleyebiliriz” diyen Beasley, sözlerini şöyle sürdürdü: Eğer savaşı önleyemezsek, dünya çok ağır bir bedel ödeyecek ve Dünya Gıda Programı olarak yapmak zorunda kalmak istemediğimiz bir şey yapmak zorunda kalacağız. Açlıktan ölecek çocuklara yemek verebilmek için, açlık içindeki çocukların önünden yemeklerini almak zorunda kalmak …

Tarlada olması gereken çiftçiler cephede

David Beasley, dünyanın buğday ihtiyacının önemli bir bölümünü üreten Ukraynalı çiftçilerin tarlalarından cepheye gitmek durumunda kaldıklarına dikkat çekerken, savaşın zaten yüksek olan gıda fiyatlarında rekor düzeyde artışa yol açtığına dikkat çekti.

Ukrayna’da 1 milyon kişiye gıda yardımı yapmaya çalıştıklarını, önümüzdeki 4 haftada 2 milyon 500 bin kişiye ulaşmaya çalışacaklarını anlatan Beasley, “İlk üç ay için 500 milyon dolara ihtiyaç duyuyoruz, 300 milyon dolarımız eksik” diyerek içinde bulundukları çıkmaza işaret etti.

WFP’nin normalde buğdayının yüzde 50’sini Ukrayna’dan satın aldığını söyleyen Beasley,  “Dünyanın ekmek sepeti” olarak nitelendirdiği Ukrayna’nın artık gıda yardımı alabilmek isteyen insanların yemek kuyruklarına girdikleri bir ülkeye dönüştüğünü söyledi.

Milyonlar aç kalacak

Savaştan önce WFP’nin dünya genelinde 125 milyon insanın gıda ihtiyacını karşılamakta olduğunu, savaşın başlaması sonucunda artan gıda, yakıt ve nakliye masrafları nedeniyle kesintiye gitmek zorunda kaldıklarını anlatan Beasley, savaş nedeniyle WFP’nin aylık masraflarının şimdiden 71 milyon dolar oranında arttığını, bunun milyonlarca insana gıda yardımının yapılamayacağı anlamına geleceğini kaydetti.

Örnek veren WFP İcra Direktörü, savaşın büyük bir yıkıma yol açtığı Yemen’e işaret etti. Yemen’de 8 milyon insana yapılan gıda yardımında yüzde 50 oranında kesintiye gitmek zorunda kaldıklarını aktaran Beasley, önümüzdeki dönemde artık hiç bir yardımı yapamayacak bir noktaya geldiklerini, milyonlarca insanın açlık yaşayacağını söyledi.

Avrupa’ya kitlesel göç uyarısı

2020 yılında Mısır’ın tahılının yüzde 85’ini, Lübnan’ın da yüzde 81’ini Ukrayna’dan temin ettiğini hatırlatan WFP İcra Direktörü, savaşın tüm dünya için felaket sonuçlar doğuracağının altını çizdi, sadece Ukrayna’ya odaklanılmaması, dünyanın diğer bölgelerinin de ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı.

Uluslararası topluma, Afrika ve Ortadoğu gibi bölgelerin ihtiyaçlarını göz ardı etmeme çağrısı yapan Beasley, aksi takdirde Avrupa’nın “Devasa boyutta bir göç sorunuyla karşı karşıya kalacağı” konusunda uyardı.

ABD Rusya’ya sert çıktı

BM yetkilisinin sert uyarılarda bulunduğu oturum, Batılı ülkeler ile Rusya arasında karşılıklı suçlamalara da sahne oldu. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in başlattığı savaş nedeniyle dünya gıda güvenliğinin tehlikeye girdiğini söyledi.

Rusya’nın Karadeniz’de dünya pazarlarına gıda taşıyan en az üç sivil gemiyi bombaladığını söyleyen Sherman, “Rusya donanması Ukrayna limanlarına erişimi bloke ediyor, buğday ihracatını engelliyor” diyerek, Rusya’nın dünya gıda pazarına yük taşıyan yaklaşık 94 geminin Akdeniz’e geçişine izin vermediği bilgisini paylaştı.

Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonucunda buğday fiyatlarında yüzde 20 ile yüzde 50 aralığında artış meydana geldiğine işaret eden Sherman, “Özellikle halklarını doyurabilmek için Ukrayna’dan gıda ürünleri alımına bağımlı olan Lübnan, Pakistan, Libya, Tunus, Yemen ve Fas gibi ülkeler için endişeliyiz” dedi.

Rusya Batı’yı suçladı

Rusya’nın BM nezdindeki Daimi Büyükelçisi Vassily Nebenzia ise Rus ordusunun sivil gemi seferlerine engel olmadığını, hatta yabancı gemilerin Ukrayna limanlarından ayrılabilmeleri için insani koridor oluşturulduğunu söyledi.

Nebenzia, dünya gıda pazarındaki türbülansa Rusya’nın kaynaklık etmediğini de iddia etti, yaşananlardan Batı’yı sorumlu tuttu, yaşanmakta olan gelişmelerin “Batı’nın Rusya’ya küstah yaptırım histerisinin” bir sonucu olduğunu savundu. Rus büyükelçi, gemilerin kesintisiz yük taşımasının Rusya’ya yaptırımların kaldırılması ile sağlanabileceğini söylerken, bu sayede uluslararası tarım ve gıda pazarlarının da istikrara kavuşturulabileceğini kaydetti.

“Dünyada açlık riski artıyor”

Bunun üzerine söz alan ABD’li Bakan Yardımcısı Sherman, “Yaptırımlar buğdayın Ukrayna limanlarından ayrılmasını engellemiyor. Putin’in savaşa engelliyor. Ve Rusya’nın kendi gıda ve tarım ihracatına da ne ABD ne de başka bir müttefikimiz ya da partnerimiz yaptırım uyguluyor” dedi.

Toplantıda konuşan Fransa’nın Büyükelçisi Nicolas De Riviere de, Ukrayna buğdayının dünya pazarına erişiminin engellenmesinden Rusya’yı sorumlu tuttu. “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı dünyada açlık riskini artırıyor” diyen Fransız büyükelçisi, “İlk olarak gelişmekte olan ülke insanları bu süreçten etkilenecek” diye konuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

BM, Rusya’yı Kınayan Karar Tasarısını Kabul Etti

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK), bugün Rusya’nın Ukrayna işgalini kınadığına dair bir karar açıkladı, Moskova’nın birliklerini Ukrayna’dan derhal çekmesini talep etti.

193 ülkeden oluşan ve barış ve güvenlilikten sorumlu Genel Kurul’un iki gündür devam eden acil durum oturumunda 141 ülke oyunu bu karardan yana kullandı. Türkiye de tasarıya destek verdi. Karar, Rusya’yı siyasi olarak izole etmeyi hedefliyor.

Çin ve Hindistan, çekimser kalmayı tercih eden 35 ülke arasında yer aldı. Çekimser kalan diğer ülkeler arasında Cezayir, Ermenistan, Küba, İran, Irak, Kazakistan, Pakistan ve Güney Afrika da var.

Karara sadece beş ülke karşı oy kullandı. Rusya ile birlikte karşı oy kullanan ülkeler Belarus, Kuzey Kore, Eritre ve Suriye oldu. 12 ülke oylamaya katılmadı.

Karar aynı zamanda Rusya Devlet Başkanı Putin’in ordusunun stratejik nükleer gücünü “alarm seviyesine” geçirmesini de kınadı.

BM üyesi devletlerin bir konudaki genel yaklaşımını ortaya koyması bakımından anlam ifade eden Genel Kurul karar tasarılarının kabul edilmesi durumunda herhangi bir yaptırım gücü bulunmuyor.

Paylaşın