Kirkor Yeteroğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

20 Temmuz 1950 yılında Malatya’nın Arapgir ilçesinde dünyaya gelen Kirkor Yeteroğlu, ilk öğrenimini Arapgir’de tamamladı. Akçadağ Öğretmen Okulunda okumak isteğini gerçekleştiremedi, ortaokul ikinci sınıftan ayrılarak yaşama atıldı.

Haber Merkezi / Şiirleri ve yazıları Afrodisyas Sanat, Agora, Agos, Agos/Kitap,  Ağın Düşün Sanat, Akatalpa, Alkım Sanat, Amatör Sanat, Anafilya, Arapgir Postası, Birgün, Çağdaş Türk Dili, Damar, Dize, E, Edebiyat 81, Eski, Evrensel Kültür, Gazete Kadıköy, Güğüm(Gördes), Güzel Yazılar, Haliç, İnsancıl, Kar, Karşı Edebiyat, Kıyı, Lacivert, Marmara, Nefes, Öğretmen Dünyası, Patika, Sanat ve Hayat, Surp Pırgiç, Şehir, Şiir Ülkesi, Tepte, Varlık, Yaba, Yalın Ses, Yasakmeyve, Yazıt vb. gibi dergi, gazete ve eklerinde yayımlandı.

Eserleri; Kırık Çan

“Dokundukça Hep Kış”

Ömrüm ilkgünden
Akşamüstü

Binyüzlüyüz şimdi
Irmaklar suskun

İğreti gülüçükler açmış
Yaşamın renginde
Saksılarda yapma çiçekler
Dokundukça hep kış

Boğuluyoruz sessizce
Çağ artığı kıyılarda
Saatler sanal zamana ayarlı
Sevginin kurma kolu kırık

Ütopya
Yenik bir düş kendi ülkesinde

“Kırık Düven Eski Türkü Dedem”

Son yaprağıydı ağacın
Gövdesinde onulmaz sızı
Bin dokuz yüz üçte baktı dünyaya
Göçüşü ilk haziranı ikinci binyılın

Omzunda taşımıştı çocukluğumu
Geçerken Karasu ırmağını
Kanatlarında boy vermiş
Gençliğim keven..

Kızgın öğle güneşi
Öterdi ardıçkuşu
Hayatı derin yarıklarda

“Hançer ucunda coğrafya”

Kır kokuları soluğumuzu yakınca
Silvan sarardı düşlerimizi
Gölgeli avlular, parke sokaklar
Viran evleriyle Hançepek*
Hançer ucunda coğrafya

Taşımıştın çocukluğunu
Kentlerin yalnızlığına
Sinmişti kimliğinin kıyısına
Mutsuz bir göçebelik

Alaca bir suskunlukta
Durmuştu yürek saati

Solgun bir nergistim Karacadağ’da
Yakamda kınalı bir güvercin
Tenimde yangın izi

*Diyarbakır’da Ermeni Mahallesi

Paylaşın

Koray Feyiz Kimdir? Hayatı, Eserleri

9 Mayıs 1961 yılında İstanbul’un Üsküdar İlçesinde dünyaya gelen Koray Feyiz, KTÜ ve ODTÜ’de Mühendislik-Şehircilik lisans ve yüksek lisans öğrenimi gördü. “Şehir Psikolojisi” konusunda doktora tezini tamamladı. Doçentlik tezi üzerinde çalışıyor.

Haber Merkezi / İlk şiiri; Varlık dergisinde 1987 yılında yayımlandı. Varlık, Adam-Sanat, Milliyet-Sanat, Hürriyet-Gösteri, İnsancıl, Evrensel Kültür, Damar, Yarın, Yazıt, Temmuz, Parantez, Şiir Ülkesi, Dönemeç, Çağdaş Türk Dili, Cumhuriyet Kitap, Edebiyat Eleştiri, Su, Kıyı, Yazko Edebiyat, Patika, Yaba-Öykü, Lacivert, Dar Sokak, Taflan ve pek çok dergide şiir ve şiirin sorunları üzerine yazıları yayımlandı.

“Modern Türk şiirinin kırılma noktalarında gündeme giren şiir anlayışı ile Koray Feyiz, güçlü ya da güçsüz kendi eleştirisini de birlikte oluşturmuştur. Örneğin, bir öznel eleştiriden, bir izlenimci eleştiriden, yazın tarihine dayalı bir eleştiriden, toplumcu eleştiriden, çözümlemeci eleştiriden, bir ölçüde göstergebilimci eleştiriden söz edilebilir onun şiirinde.

Genelde, ölçüsüz – uyaksız, günlük görüntülere yaslanan, anı yakalayan, güncele ve konuşma diline sıkı sıkıya bağlı bir şiirden, söylediklerinde bir arka plan, bir derinlik arayan, imgeyi, simgeyi, ölçüyü hesaba katan, felsefi boyutu olan bir şiire yöneldi.

Ancak, kendine ait bir dil ya da söylem kullanması, müzik ve sesle yakın ilişki içinde bulunması ve estetik bir etkileme gücünün olması herkes tarafından kabul edilebilecek özelliklerdir.

Bundan da öte, temelde Marksçı dünya görüşüne yakın/yatkın bir insan olduğunu sanat/yazın anlayışının da başta Marksçı sanat/yazın kuramı olmak üzere çeşitli kuramlardan beslendiğini, hiç bir kurama onun sıkı ‘takipçisi’ olacak kadar bağlı olmadığını, kuramlar karşısında eleştirel tavrını her zaman koruduğunu, örneğin Toplumcu Gerçekçilik kuramındaki tarihselliği ve uygulamada yapılan yanlışlıkları ilk belirtenlerden biri olduğunu eklemek gerekir.

Eserleri; Mezarlar Eskimedi (1987), Bir Mektupta İki Yalnızlık (1988), Ben O Issız O Yorgun Şehir (1995), Uhrevi Zorba (1995), Düşle Gelen(1995),Seni Bağışladım Çünkü Beni Çok Üzdün (1999).

Paylaşın

Kemalettin Kamu Kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Eylül 1901 yılında Bayburt’ta dünyaya gelen Kemalettin Kamu, 6 Mart 1948 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucunda yaşama veda etti ve Ankara Cebeci Mezarlığı’na defnedildi. Edebiyatımızda “Gurbet Şairi” olarak tanınan Kemalettin Kamu’nun çocukluğu babasının memuriyeti nedeniyle Erzurum civarında geçti.

Haber Merkezi / 1910 yılında dışarıdan sınava girerek orta birinci sınıfta öğrenim görme hakkı elde etti. Erzurum’da başladığı ortaokulu, Refahiye’de bitirdi.

Refahiye’de iken Erzurum’un işgal edildiği haberini alan babası kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Kısa bir süre sonra işgal nedeniyle aile, Refahiye’den ayrılmak zorunda kaldı. (Hicret şiirinde şair bu ayrılışı anlatmaktadır) Annesiyle önce Sivas’a sonra Kayseri’ye göç etti. Bir süre Bursa’da matematik öğretmeni olan ağabeyi Hüsnü Bey’in yanında bulundu, ardından İstanbul’a giderek öğrenimine devam etti.

İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nda okuyan Kemalettin Kamu’nun, bu yıllarda yazdığı şiirleri Süleyman Nazif’in gazetesinde yayımlandı. İstanbul’un işgali üzerine ünlü “Gurbet” şiirini kaleme aldı ve işgal altındaki şehri terkedip Ankara’ya gitti. Ankara’da Matbuat Genel Müdürlüğü’nde çalıştı.

1933 yılında Anadolu Ajansı temsilcisi olarak gittiği Paris’te Siyasal Bilimler alanında eğitim gördü. 1938 yılında öğrenimini tamamlayıp Paris’ten dönünce önce İstanbul’a, sonra Ankara’ya gitti. Şiirlerinin yanı sıra ekonomi ile ilgili çalışmalar da yaptı.

1939 yılında Rize milletvekili olarak TBMM’ye girdi. 6 ve 7. dönemlerde Rize, 8. dönemde Erzurum milletvekili mecliste görev yaptı. Bir yandan da Türk Dil Kurumu’nda “Terimler Kolu Başkanlığı” yaptı.

Önce aruz, daha sonra hece vezniyle şiirler yazan Kamu, Milli Mücadele yıllarında yazdığı kahramanlık türündeki şiirleriyle üne kavuştu. Daha sonra aşk, gurbet ve yurt sevgisi konularını da işleyen şairin şiirleri Büyük Mecmua (1919}, Dergah (1921}, Varlık (1933-34}, Oluş (1939) da yayınlandı ancak bir kitap olarak yayınlanması ancak ölümünden sonra gerçekleşti.

Bestelenmiş bazı şiirleri de bulunmaktadır. Şiirleri ölümünden sonra Rıfat Necdet Evrimer’in “Kemalettin Kamu, Hayati, Şahsiyeti ve Şiirleri” (1949) başlıklı kitabında toplanmıştır.

Paylaşın

Kemal Varol Kimdir? Hayatı, Eserleri

29 Eylül 1977 yılında Diyarbakır’ın Ergani İlçesinde dünyaya gelen Kemal Varol, ortaokul ve lise öğrenimini Ergani, Torbalı ve Diyarbakır’da sürdürdü. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun oldu. Üniversite yıllarında çeşitli yayın kuruluşlarında sunuculuk ve yönetmenlik yaptı. İki yıla yakın bir süre öğretmenli yaptıktan sonra istifa edip Bilkent Üniversitesinde yüksek lisansa başladı.

Haber Merkezi / Buradaki eğitimini bir müddet sürdürdüyse de tamamlamadı ve tekrar öğretmenliğe döndü. Radikal Kitap, Özgür Gündem, Kitap Zamanı, Milliyet Sanat, Varlık ve Mesele gibi çeşitli dergi ve gazetelerde şiir, roman ve müzik üzerine eleştiri yazıları yazdı. Kalem ürünleri İHD Şiir Ödülü ve çeşitli ödüllere değer bulundu. İlk şiir kitabı Yas Yüsükleri (2001) ile Nüzhet Erman Şiir Ödülü’nü aldı. 2014 yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Haw adlı romanı Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü, Bursa ÇGD tarafından 2015 Barış Ödülü ve Pen Amerika 2017 Çeviri Ödülü’ne layık görüldü. Bu roman aynı zamanda Sabitfikir tarafından 2014’ün en iyi romanı seçildi. Kemal Varol, Sahiden Hikâye (2017) adlı kitabıyla da 2018 Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görüldü.

Şiir, roman ve hikâye türünde eserler veren Kemal Varol, iki döneme ayırabileceğimiz yazı hayatının ilk döneminde şiire, Jar (2011) romanından itibaren ise kurmacaya ağırlık vermiştir. Varol, yazmaya şiirle başlamış, Yas Yüzükleri (2001) adlı ilk şiir kitabını Kin Divanı (2005) ve Temmuzun On Sekizi (2007) takip etmiştir. Temizyürek’e göre Kemal Varol, daha ilk şiir kitabında, yaslı bir benlik tasarımını üstlenmiş olmakla, Doğu’nun şiirinde o malum kederli değerlerle yüzleşmekte, bilgeliğe giden yolun kaçınılmaz uğrağı olan keder kalıtına katılmaktadır. Varol, şiirlerini Bakiye (2013) adıyla toplu hâlde yayımlamış ve daha sonra şiiri bıraktığını açıklamıştır. Haydar Ergülen, onun şiiri bırakıp kurmacaya yönelişini “İçlerinden en son Kemal Varol’un romanını okumuştum, Kemal’i çok iyi bir şair olarak tanımış ve sevmiştim ilk kitabı Yas Yüzükleri’nden beri. Sonra Kin Divanı çıktı. Temmuzun On Sekizi’ni daha dosyasından okumuştum.

Etkileyici şiirleri kadar dilden dile dolaşan dizeleri de vardı Kemal Varol’un (…) Sonra da Bakiye adıyla toplu şiirlerini yayımlayarak şiiri bıraktığını ilan etti Kemal. Üzüldüm, konuştuk da. Fakat 2011’den başlayarak yayımladığı üç romanı da okuyunca, Jar, Haw ve son romanı Ucunda Ölüm Var, Kemal’in aslında şiiri bırakmadığını, romana taşıdığını gördüm. Şiirsel bir anlatım değil sözünü ettiğim. Bu onun çabasını hafife almak ve şairane bulmak sayılır. Kemal’in yaptığı daha değerli bir şey. Romanı şiir olarak yazıyor. Anlatıya diyelim yeni bir biçim kazandırıyor, yeni bir nefes üflüyor. Yeni bir akış yaratıyor. Nehir şiir. Neyse bu türden tanımlama çabaları her zaman üzücü sonuçlanır. İnsanın hissiyatını layığıyla yansıtamaz. Söylemek istediğinin tersini söylersin. Yapıtı da üzersin yazanı da.” cümleleriyle değerlendirmiştir.

Masalsı, büyülü, etkileyici ve yalın bir ilk roman olan Jar (2011)’da birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın etrafında dönen hikâyeler anlatılmaktadır. Eser; uzaklara gidemeyen, kaybetmiş, yara almış, kendi hatıralarıyla yaşamaya yazgılı kahramanların iç dünyalarındaki çalkantılar, adım adım yaklaşan bir şiddetin gündelik hayatta nasıl mayalandığını gösterir. Öfke ve şiddetin pençesine düşmüş bir toplumun ruh hâlini resmeden Jar, kin duygusunun insan ve toplum üzerindeki izini sürerken, okuruna benzersiz bir kasaba portresi sunmaktadır. Yazar, ikinci romanı Haw (2014)’da, 1990’lardaki Türkiye’nin karmaşık siyasi ortamını Mikasa adlı köpeğin perspektifinden anlatır ve dönemin âdeta panoramasını çizer.

Romanın ironi ve kara mizahtan beslenen güçlü bir modern fabl olduğunu belirten Ak, “Varol’un anlatmak istediği zamanlar, Türkiye’nin her anlamda karışık olduğu 1990’lar. PKK, JİTEM, Korucular, Hizbullahçılar… Hepsi aynı topraklarda, Diyarbakır’da. Sonucu da faili meçhuller, infazlar ve savaş. (…) Romanın omurgasını dönemin siyasi anlamda öne çıkan “uçları” meydana getiriyor. Savaşın edebiyatını başka gözler üzerinden yapıyor Kemal Varol. Bu doğrultuda da o yılların atmosferi bir panorama şeklinde sayfalar arasında akarken, diğer yandan romanın köpek kahramanının aşk hikâyesini izliyoruz.” (Ak 2014) değerlendirmesini yapmıştır.

Yarım asırlık bir aşk hikâyesi olan Ucunda Ölüm Var (2016)’da Ağıtçı Kadın anlatılmaktadır. Romanın örgülü bir anlatım şekliyle de dikkat çektiğini vurgulayan Orman, içeriğini şu cümlelerle değerlendirmiştir: “Her ne kadar bir aşk romanı gibi gözükse de, tarihin kekemeliğinde dinsel ayırımlar, ötekileştirilenler, katledilenlerin hikâyelerine girilir; 12 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’nde Co isimli köpeğiyle insanları işkenceden geçiren komutanın ev hayatındaki babacan, sevecen, insancı tarafı verilerken, böyle bir adam nasıl da acımasız olur sorusunu da sordurur.” (Orman 2016). Âşıklar Bayramı (2019) baba-oğul hesaplaşması ve Diyarbakır’dan Kars’a yolculuğun romanıdır.

Romanın başkişisi kırk yaşındaki Yusuf yirmi beş yıldır babasını görmemiştir. Bir gece aniden zil sesi ile uyanır. Uzun bir tereddütten sonra kapıyı açmasıyla babasını görmesi bir olur. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemeyen genç adam babasının yüzünde de kendisine benzeyen bir çaresizliği, dile getirilemeyenleri sezer. Yusuf, onun neden şimdi geldiğini anlamlandırmaya çalışırken babasının hareketlerinden bir tuhaflık olduğunu anlar. Kars’ta Âşıklar Bayramı yapılacaktır. Baba gitmeden önce Yusuf’a veda etmeye gelmiştir. Erzurum’da bir davası vardır ve babasına birlikte gitmeyi teklif eder. Gönülsüz de olsa babası teklifi kabul eder ve böylece uzun yol hikâyeleri başlar. Tüm bu yolculuk boyunca babanın ve oğulun haytlarına tanık olunur.

Âşıklar Bayramı esas olarak oğulların babalarıyla kuramadıkları ilişki üzerine bir roman gibi görünse de bir yanıyla o oğulların aşklarında neden hoyrat olduklarının da öyküsüdür (Celâl 2019). Yazı hayatında hikâyeye de yer veren yazar Sahiden Hikâye (2017)’de okurlarının Jar’dan ve Haw’dan bildiği, Ucunda Ölüm Var’da da bir ara uğradıkları hayalî mekân olan Arkanya’nın sokaklarında gezdirir. Arkanya, Varol’un yarattığı kurmaca bir yerdir. Arkanya peynirleri, Arkanya Devlet Hastanesi hatta çarşısı bile vardır. Yazar bu hikâye kitabında zamanı ters yüz eder, okurla oyunlar oynar ve mizahî bir üslûp kullanır. Gerek okurlar gerekse eleştirmenler tarafından olumlu değerlendirmeler alan Kemal Varol’un romanlarının belirgin özelliği dil ile kurduğu temastır. Onun romanlarında dil âdeta bir kahraman gibidir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Kemal Özer Kimdir? Hayatı, Eserleri

9 Mart 1935 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Kemal Özer, 30 Haziran 2009’da kalp krizinden hayatını kaybetti. Zeytinburnu Kozlu Mezarlığı’na defnedilmiştir. İstanbul Erkek Lisesi’nde orta öğrenimini bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde öğrenim gördü.

Haber Merkezi / Öğrenim yıllarında arkadaşlarıyla birlikte “a” dergisi’ni çıkardı. Cumhuriyet gazetesinde, Karacan Yayınları’nda çalıştı. Kitapçılık ve yayıncılık yaptığı 1965-1970 arasında, şiir ve sinema alanında kitapların yanı sıra Şiir Sanatı dergisini yayınladı. 1972’de arkadaşlarıyla yeniden yayınladıkları “Yeni a” Dergisi’nin kurucu ve yazarları arasında yer aldı. Varlık dergisinin yönetmenliğini üstlendi. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ikinci başkanlık görevinde bulundu.

Yazın dünyasıyla öğrencilik yıllarında tanıştı. Başlarda İkinci Yeni Hareketi içinde yer aldı. İlk üç yapıtında ikinci yeninin izleri görülmektedir. Sonraki yıllarda ‘Toplumcu Gerçekçi’ çizgide ürünler verdi. Dünyaya yeni bir bakış ve ona bağlı olarak yeni bir sanat anlayışıyla yazdığı şiirler çeşitli yankılara neden oldu. Eleştirmenlere göre,bu dönemde, gündemdeki toplumsal ve siyasal olayların yanı sıra söz konusu olaylar karşısında insanların duygu, düşünce ve tepkilerine tanıklık etti.

Toplumcu gerçekçi eğilimi 1970 – 1980 yılları arasında yayımlanan 4 eserine hakim oldu. Bu kitapları izleyen şiirlerinde yeni boyut ve ilgi alanlarına açılım arzusu gözlendi. 1983’te yayımlanan Araya Giren Görüntüler’de 12 Eylül dönemine ilişkin tanıklığını sergiledi. 1985 tarihli Sınırlamıyor Beni Sevda’da sevda olgusunu toplumsal bakış açısıyla yorumladı. 1995’te basılan Oğulları Öldürülen Analar ile bir başka toplumsal soruna, kayıp annelerinin sesine aracılık etti. Onların Sesleriyle Bir Kez Daha kitabıyla da uzun süreli bir baskı döneminin ardından seslerini yeniden yükselten çalışan kesimi aktardı.

Behçet Necatigil, Kemal Özer’i 1977’de şöyle değerlendirdi: “İkinci Yeni’nin en çok sözü edilen şairlerinden olan Kemal Özer’in şiirlerinde, uzak çağrışımların izinde yürümekle çözülebilecek gizli bir bütünlük kaygısı seziliyordu. Şairliği, yeni aşamalarda, toplumsal eylemlere, yurdun ve dünyanın politik-güncel olaylarını şiirleştirmeye yöneldi.”

Eserleri;

Gül Yordamı (1959)
Ölü Bir Yaz (1960)
Tutsak Kan (1963)
Kavganın Yüreği (1973)
Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974)
Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975)
Geceye Karşı Söylenmiştir (1978)
Kimlikleriniz Lütfen (1981)
Araya Giren Görüntüler (1983)
Sınırlamıyor Beni Sevda (1985)
İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle (1990)
Bir Adı Gurbet (1993)
Oğulları Öldürülen Analar (1995)
Onların Sesleriyle Bir Kez Daha (1999)
Çağdaş ve Boyun Eğmeyen (1985)
XX. Yüzyıldan Duvar Kabartmaları 1-2 (2000)
Temmuz İçin Yaralı Semah-Yangın Şiirleri

Ödülleri;

1976 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: “Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya” ile
1982 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü: “Kimlikleriniz Lütfen” ile
1991 Yunus Nadi Şiir Ödülü: “İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle” ile
1993 Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Ödülü: “Bir Adı Gurbet” ile
1999 Damar Dergisi Edebiyat Emek Ödülü
2000 Truva Kültür ve Sanat Ödülü
2001 Dionysos Şiir Ödülü
2008 Dünya Kitap Ödülü

(Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın

Kemal Kale Kimdir? Hayatı, Eserleri

1960 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Kemal Kale, 1989 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Yaşamının ilk on dokuz yılını Rize’de geçirdi. Sonra ailesiyle İstanbul’a göç etti.

Haber Merkezi / 1971 yılında ilkokulun dördüncü sınıfındayken  yürüme yetisini yitirdi ve okulu bıraktı. Çocukluk yaşlarından itibaren şiir yazdı. Şiirleri Gösteri, Milliyet Sanat, Yazko / Edebiyat, Temmuz, Kıyı, Zeytin Ülkesinde Sanat, Karşı, Eylül, Parantez (Almanya), Kültür / Sanat (KKTC) ve Cumhuriyet Dergi’de yayımlandı.

Eserleri;

Adım Kalabalıktır
Yaşlanmayan İklimlere

“Ayaktaysam”

Eğer özlememişsem ölümü
Betonun üzerine sermeliyim kilimi

Eğer yüzüm yere bakmıyorsa
Koklamalıyım gülümü

Eğer antenlere konup uçmuşsa bir karga
Hafifçe çiğnemeliyim yolumu

Eğer Jose Felciano’yla konuşuyorsa kalbim
Sevmeliyim bacaklarımı

Eğer Bob Dylan’a şükrediyorsa ellerim
Nilüferler üstünde bulun benim ölümü

Eğer özlememişsem ölümü
Gecenin kucağına bırakmalıyım hüznümü

“Ölüğüm gün”

Ben öldüğüm gün
Yeşil bir elbise giy.
Bir daha görmeden yüzümü, ellerimi
Kırlarda dolaş, şarkı söyle
Ağla, gözyaşın çimen beslesin
Ulu bir ağacın dalına as resmimi

Ben öldüğüm gün
Güzel insanlarla konuş
Deniz kenarında otur, bir sigara iç
Dalgalarla dertleş.
Gözlerinin rengiyle boyansın baktıkların
Ama karaların uzağından geç

“İş kazasıyla yetim kalan bir bebenin”

Yangına biz ne yaptık ki
Alıp gitti memelerini benden
Sıcak alnımı sıcak koynundan?…

Soğukluk verdi alnıma, karnıma

Senden sonra anne
Hayalin emzirdi, ben gece ağlarken
Sabahleyin ağzımın kenarında
Sütünün izlerini gördü ninem

Biberonlar hiç benzemiyor memelerine anne
O mutlu pembelik yayılmaz oldu artık
Güvenli yanaklarıma
Yüreğim artık bilmem kaç aylık değil
Ninemin gözlerinden daha yaşlı

Paylaşın

Kemal Gündüzalp Kimdir? Hayatı, Eserleri

1953 yılında Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesinde dünyaya gelen Kemal Gündüzalp, ilk ve ortaokulu Ceylanpınar’da okudu. Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi’ni ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu Radyo-TV Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / “Kültür ve Sanat Kavramından Ne Anlıyoruz?” başlıklı makalesi ile 1985 Hürriyet Gösteri Dergisi İnceleme / Araştırma Yarışması’nda, 1989 Milliyet Sanat Dergisi Abdi İpekçi Deneme Yarışması’nda, 2003 Cegerxwîn Sanat Edebiyat Yarışması Şiir dalında birincilik ödülü alan yazar 2003 Samim Kocagöz Öykü ödülü ve 2010 Ayfer Öneysan Çocuk Yazını Emek ödülüne layık görülmüştür

İlk şiiri 1971 yılında, ilk yazısı 1972, ilk öyküsü ise 1973 yılında yayımlanmıştır. Daha sonra 1976-2015 yılları arasında toplam yüz dokuz dergide altı yüzü aşkın şiir, öykü, eleştiri, deneme, tanıtma ve inceleme yazısı mevcuttur. Bazı şiirleri Farsça’ya çevrilen yazar şiir ve öykülerini Oluşum, Dönemeç, Somut, Yazko Edebiyat, Gösteri, Adam Sanat, Varlık, Broy, Yeni Düşün, Türk Dili, Milliyet Sanat, Karşı, Yazıt dergilerinde yayımlamıştır. Özdemir İnce’nin deyişiyle “yaşamsal gözlem ve deneyimlerinden çıkmış ve bütünsel bir imge yaratan şiirler” yazmıştır.

“Akşamüstü düşleri”

Taşralı bir memurun korkularını yaşıyorum her akşam
büyük kent kaçkını iki sevgili, yan yana oturmuş taşlara.

Ne çok kedi var sokak aralarında sahipsiz, yaralanmış
karanlığın ortasında yalnız bir yıldız, o ben miyim yoksa?

Peronlar ve köprüaltları neden hep sidik kokar, anladım
bir derginin orta sayfalarına akıtıyorum gözyaşlarımı.

Bir yanımda yargıç oturmuş, birinde avukat. Savcı kim?
çok önceden belirlenmiş benim büyük sanık olduğum.

Balkonu suluyor her akşam o kadın, bahçe kurumuş
burnumda mangalda közlenmiş kırmızı et kokuları.

Ardından ağlamaklı çocuk sesleri, gecedir artık
şuh bir kahkahadır sokaklara yayılan sarışınca
kendinden geçmiş, yalancı ve gülücük artıkları.

Akşamüstü gizli bir düşün içinde yakalanıyorum.

“Çıplak bir ten”

Tenimi bırakıyorum kapıya, çıplak bir nesne olarak kalsın
soyunup da hÜznü umuda bulararak koynunda dolaştırsın!
Kapı aralığında gizemli bir gÜlÜş olsun o kadınların bakışı
sen göğsÜnÜ siper et kendine ve dokunma çıplak bir tene!
Zehrin seni boğunca: Ten çırpınarak kül olur yalnızlığında.
Geceye soramadın hiç kendinin zulmünü, benim sandın tenini
hiç dokunamadın kendine, saklı ve gizemli büyülerle uyudun!
Ben de gidiyorum işte, düşerek kendime kazdığım bir gömüte
toprak örtülsün ama ben ateşlerde yanayım isterdim her zaman
külüm sayrulsun diye o eski sokaklara, aşkın olduğu yerlerde.

Paylaşın

Kemal Burkay Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Ocak 1937 yılında Tunceli’nin Mazgirt İlçesine bağlı Kızılkale Köyünde dünyaya gelen Kemal Burkay, İlkokulu Dırban köyünde tamamladı. 1955’te Dicle Öğretmen Okulunu ve 1960’ta Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.

Haber Merkezi / Van ve Ankara’da üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptı. 1964-72 yılları arasında Tunceli ve Elazığ’da avukatlık yaptı. 1965’te siyasete girdi ve Türkiye İşçi Partisi’nde yöneticilik yaptı. 1971’deki askeri müdahaleden sonra bir yıl hapis yattı, sonraki iki yılı ise yurtdışında geçirmek zorunda kaldı. 1980’deki askeri darbeden sonra Stockholm’e yerleşti. 30 Temmuz 2011 tarihinde Türkiye’ye döndü. 4 Kasım 2012’de Hak ve Özgürlükler Partisi genel başkanlığına seçilmiştir.

Burkay, Türkçe ve Kürtçe olmak üzere çeşitli alanlarda yazılar yazmış ve eserler çıkarmıştır. İlk şiirlerini 1959’da Yeditepe dergisinde yayımlamıştır. Varlık, Forum, Dost, Papirüs, Yeni Toplum, Özgürlük Yolu, Deng şiirlerini yayımladığı diğer dergilerdir. Şiirlerini yazarken geçmişten ilham alan şair, şiirin yakın geçmişteki deneyimlerini zenginlik olarak görmüş ve bu deneyimlerden yararlanmıştır. Burkay’ın şiirlerinde akıcı bir anlatım görülür.

Şiirlerini okuduğumuzda anlatım ile anlatılan arasındaki özdeşlik, okuyucu tarafından hemen fark edilir ayrıca bu özdeşlik sayesinde şair, rahat ve kolay söylenen şiirler oluşturmuştur. Burkay, şiirlerinin yanı sıra roman ve dergi alanında da çalışmıştır. 1964’te Yaşamanın Ötesinde adlı romanı Vatan gazetesinde tefrika edilmiştir. 1965-66 yılları arasında Elazığ’da sorumlu müdürlüğünü de üstlendiği Çıra dergisini yayımlamıştır. Ankara’da yayımlanan Özgürlük Yolu adlı siyasi dergiyi de yönetmiştir. Şairin bazı şiirleri sanatçılar tarafından bestelenmiştir. Sezen Aksu’nun 1991 yılında çıkan albümüne de adını veren Gülümse adlı şarkı, Burkay’ın bir şiirinden bestelenmiştir.

Eserleri;

Prangalar; şiirler (Türkçe 1967)
Helbestên Kurdî (Kürtçe Şiirler 1974)
Dersim; şiirler ( Türkçe, 1975)
Dehak’ın Sonu manzum piyes, (Kürtçe ve Türkçe)
Özgürlük ve Yaşam Çarin -Rubailer- (Kürtçe; 1992)
Yakılan Şiirin Türküsü (Türkçe 1993)
Berf Fedi Dıke -Kar Utanır- (Kürtçe1995)
Can Taşır Dicle (Türkçe1998)

Paylaşın

Kemal Bayrakçı Kimdir? Hayatı, Eserleri

1958 yılında Adana’nın Kozan İlçesinde dünyaya gelen Kemal Bayrakçı, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Almanca Bölümünü bitirdi. Diyarbakır’a atandı, burada on üç yıl Öğretmenlik ve idarecilik yaptı. Halen Konya’da öğretmenlik yaparak yaşamını sürdürmektedir.

Haber Merkezi / İlk şiiri, Kayseri-Hakimiyet Dergisinde yayımlandı. Yazı ve şiirlerini ; Hakimiyet Sanat, Çağ, Saçak, Yapıt, Yeni Olgu, Kocatepe, Özgür İnsan, Ardışkuşu, Türk Dili, Varlık, Dönemeç, Çalı, Somut, Sesimiz, Oluşum, Küçücük, Temmuz, Koza, Eleştiri, Akdeniz, Yeni Sanat, Yeni Biçem, Süreç, Petek, Yaba, İmece, Dönem, Beş Parmak,Yaşam İçin Şiir, Dört Eylül, Yamaç, Karşı Edebiyat, Ekin, Kıyı,Ayrım Şiir, Damla, Kırk Merdiven, ŞiirOkulu, Mavi Dergi, Damar, Öğretmen Dünyası, Pencere, Amik, Cumhuriyet Dergi, Broy, Eylül, Mavi Derinlik, Yeni Yaşam, Sanat-Edebiyat-81 vb. dergilerde yayımladı. ”Külün Sıcağında Saklıdır””Çocukca””Aşk Adın Olsun “”Hüzünlü Bir Hatıradır Ömrüm”adlı şiir,”Üçlem” adlı öykü,”Sözcüklerin Çiftetellisi Şiir” adlı deneme dosyaları bulunmaktadır.

Eserleri;

İçinden Güzelleşen Dünya

Ödülleri:

1977 Çağ dergisi şiir yarışması -mansiyon-
1978 Yapıt dergisi şiir yarışması -mansiyon-
1979 Hasan Tahsin Derneği Şiir yarışması -birincilik- / “Bağımsızlık Gülü İlk Kurşun” adlı şiiriyle
1987 Şereflikoçhisarlılar Dayanışma Derneği şiir yarışması -ikincilik- “Aynıdır Özlemi İnsanın” ile
1986 Sabri Akay şiir yarışması -üçüncülük- / Mektup” adlı şiiriyle
1982 Dönemeç Dergisi Ali Rıza Ertan Şiir yarışması -üçüncülük- / “Ey Ozan” adlı şiiriyle
1988 Trakya Ekspres Gazetesinin şiir yarışması -üçüncülük- / “İNSAN” adlı şiiriyle
1990 Petrol-İş Sendikası şiir yarışması -Jüri Özel Ödülü- / ”Emeğin Çiftetellisi” adlı şiiriyle
2001 Mülkiyeliler Birliği Vakfı Şinasi Özdenoğlu şiir ödülü -birincilk-
1984 Natıroğlu şiir ödülü -üçüncülük- / ”İçinden Güzelleşen Dünya” ile

“bir anlamı olmalı”

bir anlamı olmalı hayatın açılmalı koklayınca ağzı
her şey bittiğinde başlamalı tarifsiz hazzı
çözülmeli gözlerinde kalbimdeki sancının şifresi
çıldırasıya yaşanmalı adını bilmediğim iksirin mucizesi.

kalbim alafına sarınmış bir çöl ,ki serap olsan
anlamı yok gözlerinin feri gözlerime akmayınca
ömrümün hazanı yüzüğümde saklı siyanür olsan
anlamı yok hiçbir panzehirin dudağın tenimi yakmayınca.

anlamı yok göğsüme ansızın saplanan uğultunun
yüzüme sığmayan çocukça bir gülüş olsan
anlamı yok hatırında tuttuğun sararmış fotoğrafların
anılardan çıkıp hayatın avcuna dökülmüş olsan.

anlamı yok sensiz bir çıngının göğsüne baş yaslamanın
küreksiz bir sandalla uzak denizlere açılmanın
düşlerimin kanına karışan bir damla umut olsan
anlamı yok adına aşk denen ipi kopmuş uçurtmanın.

anlamı yok hiçbir harfin kesik bir dil gibi ahrazım
beni öldürdüğün yerde şakağımdan sızıyor alın yazım
anlamı yok artık sen olmayan sözcüklerin ne de şiirin
yürek atışlarımda asılı kaldı mızrabı kırık sazım.

anlamı yok sırtımda unuttuğun kör bıçağın
çoktan toprağa karıştı bedenimdeki kor sıcağın
anlamı yok ne kadar gitsen de uzağa

ruhumu hapsettim çırılçıplak bir yalnızlığa.
bir anlamı olmalı içimde yankısını büyüttüğüm sesin
gülüşün bir şarapnel parçası çıkmaz bedenimden
nereye gidersen git kokun tenimde sen içimdesin.

Paylaşın

Ö. Kaplan Kozanoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

1973 yılında Adana’nın Feke İlçesinde dünyaya gelen Ö. Kaplan Kozanoğlu, köy ilkokulundan sonraki eğitim hayatını parasız yatılı, Fen Lisesi, Tıp ve Tıp’ta uzmanlık olarak sürdürdü. Çocukluk yıllarından beri şiirle ilgilendi. Bir çok dergide şiirleri yer aldı, şiir kitapları yayınlandı.

Haber Merkezi / Altın Turaç Şiir Ödülü başta olmak üzere bir çok ödül sahibidir. MFÖ, Murat Kekilli, Mustafa Açıkgöz gibi sevilen sanatçıların albümlerine söz yazarı olarak katkı sundu. “Biz İstersek” şiiri, 2015 Eurobasket 12 Dev adam reklamında kullanılarak büyük yankı yaptı.

Çukurova Lobisi dergisince “Çukurova’nın Çağdaş Karacaoğlan’ı” olarak adlandırıldı ve sevenlerince yaygın kabul gördü.

Ünlü söz yazarı Aysel Gürel’le birlikte çıkardığı “şiir… şimdi” kitabı ile geniş yankılar uyandırdı. Gelenekselden arklar alarak moderniteyi yakalama ve postmoderniteye uzanma anlayışı ile şiirde kendi tarzını oluşturma arayışı sürüyor.. Mesleki ve sanatsal çalışmalarına  devam etmektedir.

“Çerçi”

Heybende neler var bir anlat hele
Yolları devirmiş ihtiyar çerçi..
Nasır nasır babacan elleriyle
Yılları çevirmiş ihtiyar çerçi..

Sabır yutkunursun sıkarsın dişi
Hayat bulur seni tanıyan kişi
Ya kim bilir seni yakan ateşi
Sessiz feryadını kim duyar çerçi..

Bulunmaz heybende bir dirhem yalan
Sadık bir dost olur elinde yılan
Veysel’e uzanan, Yunus’tan kalan
Bir misyonu dünyaya yayar çerçi..

Kah kara kışta kah sarı sıcakta
İzin vardır her köşe her bucakta
Ellere dağıtıp kucak kucak ta
Cüzdanına sevgiler koyar çerçi…

Şafak ağarmadan çıkarsın yola
Dünyayı verirsin bir iki pula
Var git güzel adam uğurlar ola
Mahrum kalmamalı tek diyar çerçi…

“Yüzler”

Yüzlerde kaprisler, yüzlerde nazlar
Yüzlerde anılar, acılar, hazlar..

Yüzlerde yaşanır ne kara kışlar
Yüzlerde baharlar ve sarı yazlar..

Yüzler bir korodur, renkli, ahenkli
Her telden ses verir yüzlerde sazlar..

Yüzlerde verilir nice kavgalar
Yüzlerde paylanır en çetin kozlar..

Yüzler umursamaz, yüzler duygulu
Sevinçli, hüzünlü, telaşlı yüzler..

Her çizgide saklı nice yanıtlar
Her mimikte sırlar, sorular, gizler..

Yüzler baştan sona ansiklopedi
Koca bir ömürden yansıyan izler..

Beden aynı beden tüm insanlarda
Yüzlerden ibaretiz aslında bizler..

Her yeri köşesi bir ayrı mana
Ama ille gözler, ille de gözler..

Yüzler söyler söylenecek ne varsa
Diller lal kesilir, sus olur sözler..

Yüzlerde çat diye kırılır kalem
Yüzler bir çığlıktır, bozulur ezber..

Yüzlerde çözülür tüm bilmeceler
Ah yüzler ne de çok toprağa benzer…

Paylaşın