Dinçer Sezgin Kimdir? Hayatı, Eserleri

16 Haziran 1939 yılında İzmir’in Torbalı İlçesinde dünyaya gelen Dinçer Sezgin, 19 Ocak 2010 yılında İzmir’de hayatını kaybetti. Doğançay Mezarlığı’nda defnedildi. Karşıyaka Belediyesi bir parka Dinçer Sezgin adını verdi.

Haber Merkezi / 1956’da Çanakkale Öğretmen Okulunu, 1959’da Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümünü bitirdi. Bir süre edebiyat öğretmenliği yaptı. 1966’da TRT’ye prodüktör olarak girdi; radyo ve televizyon için pek çok program ve dizi hazırladı, çocuk oyunları yazdı. Cumhuriyet, Milliyet, Yeni Yüzyıl ve Radikal gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1995’te TRT’den emekli oldu.

İlk yazısı Tekerlemeler 1959’da Türk Dili dergisinde çıktı. Yazılarını Varlık, Türkiye Yazıları, Sanat Olayı, Gösteri, Türk Dili, Sanat Rehberi ve Düşlem dergilerinde yayımladı.

1971 TDK Radyo Televizyon Dil Ödülü; 1984 İzmir Kültür Sanat Vakfı Öykü Ödülü; 1993 Yunus Nadi Röportaj Ödülü; 1994 Çankaya Belediyesi Öykü Ödülü; Son Yazı ile 1998 Televizyon ve Tiyatro Yazarları Derneği Ödülü’ne değer bulundu.

Dinçer Sezgin, hikâyeleri, şiirleri, denemeleri ve köşe yazıları ile okuyucularına sanat ve edebiyattan politik sorunlara, toplumsal olaylara kadar geniş kapsamlı bir yazı çerçevesi sunuyor. Yazdığı eserlerinde hüzün ve umut, başlangıçlar ve bitişler bir aradadır.

Ona göre şiir; duyumsatan bir olaydır, anlatan bir şey değildir. Bir şiir, düzyazı gibi yazılmış olsa bile, içinde tufanlar yaratan imgeleri yoksa, o zaman o, şiir değildir ilkesini de eserlerine yansıtmıştır.

Şiir uzamaya başladığı zaman işin içine hikâye girecek gibi bir korku taşıyan Dinçer’in şiir kitaplarında; kısa şiirler daha belirgindir. Ona göre şiir; duyumsatan bir olaydır, anlatan bir şey değildir. Bir şiir, düzyazı gibi yazılmış olsa bile, içinde tufanlar yaratan imgeleri yoksa, o zaman o, şiir değildir ilkesini de eserlerine yansıtmıştır.

Paylaşın

Dilek Değerli Kimdir? Hayatı, Eserleri

1961 yılında Konya’da dünyaya gelen Dilek Değerli, Orta ve lise eğitimini Konya Anadolu Lisesi’nde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdi. Aynı üniversitede yüksek lisans yaptı.

Haber Merkezi / Doktorayı yarıda bıraktı. Mesleği olan mimarlıkla edebiyat ve resim çalışmalarını yıllarca bir arada yürüten sanatçı son yıllarda yalnızca edebiyat ve resimle uğraşmaktadır. 2006 yılında Salyangoz İzi adlı şiir kitabı ve Anne Sexton’ın şiirlerinden çevirdiği Kilitli Kapılar adlı kitabı Artshop Yayınlarınca yayınlandı.

2007 yılında Emily Dickinson’ın şiirlerinden çevirdiği Gizli Cennet ve Emily Dickinson’ın mektuplarından çevirdiği Tutku Denizi Artshop Yayınlarınca, Baudelaire’in hayatı ve sanatıyla ilgili Bulutlar Prensi Baudelaire adlı inceleme kitabı, Amy Lowell’ın şiirlerinden çevirdiği Yıldızların Aşkı adlı kitabı, Anne Sexton’ın Kilitli Kapılar (2. basım) adlı kitabı ve Gece Kelebeği adlı ikinci şiir kitabı Çekirdek Sanat Yayınlarınca yayınlandı.

Şiirleri, yazıları ve çevirileri Simge, Onbir Sanat, Sahafın Keçisi, Ç.N., Berfin Bahar, Akademi Gökyüzü, Mavi Ada, Çerçevesiz Sanat gibi çeşitli dergilerde yayınlanmaktadır. Sahafın Keçisi, Ç.N.(Çevirmenin Notu), Çerçevesiz Sanat dergilerinin yazı kurulunda yer aldı. Edebiyatın çeşitli dallarında ürün veren Dilek Değerli’nin resimleri de çeşitli galerilerde sergilenmektedir.

“Gece kelebeği mezarlığı”

Özlem, kokuya
deniz, göle dönüşür,
gece kelebekleri mezarlığı yatar
güneşin arka bahçesinde.
Onca akrep akın ederken
bulut çağlayan kalbine,
cesetler akar kan revan
gözbebeklerinin bıçağından.
Kabuklarını sıyırmadan önce
suskun rüzgârın kollarında
giyinir ay ışığı kefenini.
Bir ateş yakar yapraklarından
ziftli yaranın kanını içer gibi
içer gecenin özsuyunu
onu öldüreceğini bile bile
içer azgın geceyi.

İpleri kesik artık uçurtmaların
insan yiyen otlar çıkar
göldeki sandalından.
Ruhu rüzgârın ıslığında bir ney
kalbi ise soluk bir kan-taşı olur.
Balıklar uyanır kırmızıyla
çanların yorulduğu
dağdaki mezarında.
Ağaçlar bir çingene ateşi yakar
ruhunun lacivert şarkısında.
Boğanın sırtındaki Kızılderili
özlem ateşini içe içe
geçer kırmızının yangınından.

“Geçiş”

İki dağ arası hayat.

Geçiş köprüden ya da sudan…
Kurbağaları güneşe bırakıp
gökyüzünden geçmeye kalkışan
uçarı bir nehirdi aşk.
Rüzgâra konan damla mıydı tutku?
Yağmurun evini arayan ateş miydi şüphe?
Kırık sesli tozlu plakların ortasına düştü
karıncalanan aşkın ayetleri,
söndürdü dağın içindeki arzuyu.
Hüzün düğümünü açınca,
silkeledi aşk, düşlerini ağacından.

İki bulut arası ölüm.

Fırtınanın oyduğu mağaraya
definelerini gömerken aşk kuşu
büyülü bir dizenin harflerini
kokluyor sanki.
Fısıldıyor uçmanın ve
bulutta durmanın sırrını
dallarından kaçmaya hazır
gezgin bir mevsim gibi.

“Kanat”

Ruhunu yıkayan mermer serinliğinde
ipek mendilimle
sildim kadınların göğüslerinden akan kanı,
sildim damlayan asitli anıları.
Müziği bir kutuya hapsetmek yerine
dinledim, dinledim, bitirdim çinko notaları.
Mürekkep balığı gibi püskürttüm
içime yapışan yengeç sözcükleri
Püskürttüm karanlık geçitlerimden
geçemeyen tedirgin trenleri.
Evinden kaçan salyangoz,
denizin nefesini getirdi kulağıma.
Kelebek titreşimli
kemik kadar dayanıklı
deniz çiçeği açtı
kalbimdeki yeşil kayada.

Bedenim dar geldi ruhuma
çıkardım kılıfımı.
Ayaklarımı  uçuruma fırlattı rüzgâr,
saydam bir kanat getirdi
düş ve renk suyunda ıslanmış.
Fırtınaya teslim olan bir yaprak gibi
tozlarımı silktim karlı dağlarda.
Kendi büyümü yaptım
iki tutam okyanus tuzu, bir çöl serabı
iki pamuk bulut, bir tutam yanardağ lavı.

İçimden geçti sessiz kanat.

Paylaşın

Didem Madak Kimdir? Hayatı, Eserleri

8 Nisan 1970 yılında İzmir’de dünyaya gelen Didem Madak, 2011 yılında kolon kanserinden dolayı yaşama 41 yaşında veda etti. Henüz 12 yaşındayken annesi Füsun Madak’ı kanser sebebiyle kaybetti.

Haber Merkezi / Bu onun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri oldu. Annesi hayatında ve şiirlerinde yer alan en önemli olgu olmaya devam etti. Didem Madak lise eğitimini İzmir’de tamamladı. Üniversite hayatına Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesinde devam etti.

Didem Madak lise yaşamından sonra üniversitede hukuk öğrenimi görürken aynı okulda okuyan erkek arkadaşı ile evlendi ve okulunu yarıda bıraktı. Birkaç yıl sonra ayrıldılar. Bu sıralarda ilk kez yazmaya başladı. Annesi Füsun’a duyduğu özlem yazma isteğini perçinledi ve devam etti.

Bir bodrum katında yaşadığı dönemde Grapon Kâğıtları kitabında yer alan şiirlere imza atmıştır. Bu sıralarda çıkan bir afla okuluna geri dönmüş, aynı zamanda tasavvufla ilgilenmiştir. Hukuk fakültesinden mezun olmuş ve sonra Ah’lar Ağacı’nı yazmaya başlamıştır.

Şiirlerini çok beğenen kız kardeşi Didem Madak’a bir yarışmadan ve ödülünden bahsederek şiirlerini bu yarışmaya göndermiştir. Bu ödülü kazanan Didem Madak’ın hayatında yeni bir sayfa açmıştır.

Ayrıca ‘Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım’ adlı şiiri ‘New European Poets’ antolojisinde Türkiye’yi temsil etmiştir. Şair olma hevesinde olarak değil, yalnızlık ve annesine duyduğu özlemle baş edebilmek için yazmıştır.

Eserleri;

Grapon Kâğıtları (2001)
“Ah”lar Ağacı (2002)
Pulbiber Mahallesi (2007)

Ödülleri;

İnkılâp Kitabevi Şiir Ödülü (2000)

Paylaşın

Didem Gülçin Erdem Kimdir? Hayatı, Eserleri

1989 yılında Malatya’da dünyaya gelen Didem Gülçin Erdem, ilk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladı. Beykent Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır.

Haber Merkezi / Didem Gülçin Erdem, şiir ve yazıları 2004’ten bu yana Alaz, Eliz Edebiyat, Kurşun Kalem, Lacivert, Özgür Edebiyat, Radikal Genç, Şiiri Özlüyorum, Türk Dili, Yasakmeyve dergilerinde yayınlandı.

2008 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü’nde “başarı” ödülünü, “Hasar” adlı yapıtıyla 2009 Homeros Şiir Ödülü’nü aldı. Şairin ilk kitabı olan “Perdesiz”, 2009 Memet Fuat Genç Şiir Ödülü’ne değer bulundu. “Perdesiz” adlı dosyasıyla ayrıca ”Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü” Jüri Özel Ödülü’nü aldı.

Eserleri;

Perdesiz, Yasakmeyve, 2010
Olmayanım İçinizde, Everest, 2012

Ödülleri;

2009 Homeros Şiir Ödülü
2009 Memet Fuat Genç Şiir Ödülü
2009 Arkadaş Z. Özger ‘Juri Özel Ödülü’

“Evindar”

içimde bir şey yer değiştirdi senden sonra
ben yapsam koparıp atmak olurdu bu yoktum orada

beni senden dizlerime büktükleri zamanlar
beni senden ve biraz yokluktan niye masada duran
beni içime doğru daha içime
senden içi oyuk bir kaya gibi o dağın önlerine
büyük boşlukların olayım diye diye ben
burası gam kapısı dediler önlerinde durdum

Elmalara ve sabah olmadan uyumaya çok oyalandım

zamanla azalmayanın azalmayanın zamanla
şu kuyular gibi içimden çekilenin
benden yapılmış sevinç güzel olur deneyin
benden yapılmış ne evler ne çocuklar
ama benden pazar yok kimselere benden kadınlık
benden bekleyin gelecek cuma
şöyle ince uzun bir tay gölgesinde
benden bunları yapın eriğe duranından bir de

sana durmadan çalıştım daha çok geceleri
sevinmekle ilgili şeyler öğreneyim diye
bende uzun süren bir şey vardı orman nasıl büyürse
sudaki şekli gibi senden kalanın
böyle böyle antikacılığı öğrendim halılar vardı

siz bilirsiniz boşluğumu o boyuna siyah çizgili
az ve sık ama nasıl oluyorsa
kent soylular da sever ayrıntıları halının üzerinde
aslında hafıza devlete göre değil size göre hiç
size uygun halılar var antikacılığımdan kalma
sırma diye bir şey var -ben bir kaya oyuğuyum
siz benden bahaneler yapan tek seferde

niye dediğim şeyler bitsin: bildiğimdir
seksen sekizden beri niye evler diyorum
doksan altıdan beri ama işte cumhuriyet
uzundur da bu türkü ne der diye diye ben:
“bizimkini rüzgârlara yazmışlar”

“Demir tozu”

beni su olduğuma inandırıyorlardı hikmet
beni daha başka bir şey olamayacağıma
beni iyi ki size inanmamaya
çok söylüyorlardı hikmet, tekrar ne fena

beni bir su birikintisiyle karıştırıyorlardı
dağlardan inip gelmiş olanla
kapalı şeylere hiç sevinmemiştim

dağ yolları gibiydim kim gitse

doğru yerde olmak istemiyordum hikmet
bazen sende u harfini düşünüyordum olmuyordu

kavram olmaya hazır değildim
sizinle olmaya hazır değildim
beni içinizde bir tarladan bildiniz
sizi karnımda yatırdılar. o büyük boşlukta.

ben de bir kadının boşluğundan doğdum

ben seni geçecek sandım
durunca dedim birazdan gidecek
öyle bir boşluktan olduğumdan
soramadım kimseye hikmet nerede

ama sen o şeye inanıyordun ben yüzüne
sen zalimler demiyordun ama susuyordun
ayaklarını karnına çeker gibi susuyordun

beni nasıl diyorsun öyle merak ediyordum
birini söylerken duymuştum seni
karıştıracak sakal bulamıyordun ki

yine gam yükünün kervanı geldi

“Yenidünya”

ben o taşları aldım sayarak dizdim içime sonra sizi
evler öyle dardı Beyrut’tan çok en az elleriniz kadar
olmak için söze ihtiyaçları yoktu, biz deyince oluyorduk
olmayanlar da vardı doğrudur, şu köşe başları evet
şu orta yeri modern şehirlerinizin olmayanlarla doludur

bir yeri derken çoğaltmaya korkan adamlar tanıdım
onlar dediler öyle köşelerde bekleme sözün sana gelmesini
biri masayı devirelim dedi üstümüze işte eşyanın zaferi
ben o masalarda size hep açan kayısı çiçeği mi
gördüğümden değil ama tembihlendim orman tarafından
dedim: bu senin ellerinin başı neresiyse oraya gitmeli
kalktılar masadan. yeni bir dünyaya yeteceğimizden emindim
hiçbir şeyden değilsem de kabuğun sonrasından

sizden sonra olunur muydu öyle çok yoktum
kimler istedikçe inanmıştım olmamaya
bir hiçe ikna olacaktım ama bilseniz

yeni bir şeyler gibi davransanız bana ve rüzgâra
vâdinin alışmasındaki f sesi gibi değil
kuşları bilmek belki hiç değilse göktekileri
toprak çoğalsın diye yerde bulmak kendini

ağzının büyümesini beklemek iğdeler için değil

sanki yeni deyince koklayacaksınız beni

Paylaşın

Devrim Dirlikyapan Kimdir? Hayatı, Eserleri

11 Temmuz 1974 yılında Sadiye Hanım ile Ahmet Dirlikyapan’ın oğlu olarak Nevşehir’de dünyaya gelen Devrim Dirlikyapan’ın asıl adı Murat Dirlikyapan’dır. Devrim M. Dirlikyapan imzasını da kullandı. İlk ve ortaöğrenimini Nevşehir’de tamamladı.

Haber Merkezi / 1997’de Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünden mezun oldu. İkinci Yeni Dışında Bir Şair: Edip Cansever başlıklı yüksek lisans tezini Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde 2003’te tamamladı. 2007’de aynı üniversiteden Phoenix’in Evrimi: Edip Cansever’de Dramatik Monolog başlıklı teziyle doktora derecesi aldı.

Doktora tezine dayanan çalışması, Ölümü Gömdüm, Geliyorum: Edip Cansever Şiirinde Varolma Biçimleri (2013) adıyla yayımlandı. İlk şiirleri 1988’de yerel gazetelerde çıktı. Şiirlerini Edebiyat ve Eleştiri, İnsancıl, İzlek, Damar ve Dize dergilerinde yayımladı.

İlk şiir kitabı Epitaph ile 1995 Çankaya Belediyesi-Damar Dergisi Şiir Ödülü ve aynı yıl Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü Şiir Ödülü; Karla Gelen kitabıyla 1997 Behçet Aysan Şiir Ödülü ve 1999 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazandı. Edebiyatçılar Derneği Üyesi olan Dirlikyapan, 2007’den itibaren öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.

Edebiyat dünyasında adını şiirle duyuran ve üç şiir itabı yayımlanan Devrim Dirlikyapan, modern Türk edebiyatı alanında yaptığı akademik çalışmalarla da bilinir. Yaşadığı zaman ve mekândan hoşnut olmayan ve bir iç huzursuzluğu şiirlerinde kurguladığı özneye yaşatan şair, ilk şiirlerinde göze çarpan ümit var tavrı sonraki şiirlerinde kademeli olarak yitirmiştir.

Zaman sorunsalına özellikle odaklanan ve zamanın geçişinden karamsarlığa düşen, bu nedenle de anılara sığınan veya ütopyaya yönelen şair, mekân ve benliği sentezleme yoluna gitmiştir. Şiirlerinde noktalama işaretlerine pek yer vermemiş, ağırlıklı olarak dizelerine küçük harfle başlamıştır. Anlamı ve cümleyi tek dizede tamamlamayıp birkaç dizeye yayan şair; ölüm intihar, aşk, benlik, sosyal sınıflaşmalar, ezilmiş insanlar, ütopya, yokluk, yalnızlık ve zaman sorunsalı üzerine şiirler yazmıştır.

Eserleri;

Epitaph
Karla Gelen

Ödülleri;

1995 Çankaya Belediyesi ve Damar Edebiyat Dergisi II.İlkbahar Öykü-Şiir Yarışması Büyük Şiir Dalı Birincilik
1995 Balıkesir Üniversitesi Rektörlüğü Şiir Yarışması Birincilik Ödülü
1997 Behçet Aysan Şiir Ödülü
1999 Cemal Süreya Şiir Ödülü

Paylaşın

Derya Önder Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Ocak 1973 yılında Ağrı’nın Doğubeyazıt İlçesinde dünyaya gelen Derya Önder’in anne babası Tokatlı’dır. İlk ve ortaöğrenimini Konya’da tamamlayan Derya Önder, 1994 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinden mezun oldu.

Haber Merkezi / İlk şiiri 2000 yılında Milliyet Sanat dergisinin genç şairler bölümünde yayımlanan Mektup adlı şiirdir. 2000-2006 yılları arasında Öteki-Siz şiir dergisinde yer aldı. Aynı dönemde Öteki-Siz Yayınevinin kurucularından biri oldu. İlk şiir kitabı Ceza Defteri 2002’de aynı yayınevinden çıktı.

Şairin şiirleri ve yazıları izmir izmir, ütopiya, kül, düş-lük, ağır ol bay düzyazı, la poéte travaille, öteki-siz, rüzgâr, üç nokta, sınırda, yaratım, sanat cephesi, gediz gibi dergilerde yayımlandı. Önder’in ikinci şiir kitabı Akasya Telaşı Nisan 2008’de Digraf Yayıncılıktan çıktı. Derya Önder’in ortak yazarlı kitaplarda da yazıları ve şiirleri vardır. 1989’dan beri İstanbul’da yaşayan şair yazın çalışmalarını devam ettirmektedir.

Derya Önder’in şiir dünyasının gelişmesinde İranlı şair Furuğ Ferruhzad’ın etkisi vardır. Şair, İran şiirinin kendi yazdığı şiirler için iyi bir deneyim ve öğrenim alanı olduğunu düşünmektedir. Okura zengin çağrışımlar sunan ikinci şiir kitabı Akasya Telaşında lirizm, şiirin ana kaynağı olarak kabul edilmiştir.

Bu kitapta gündelik hayat ve insan ilişkilerindeki kırılmalarla, çukurlarla dolu bir dünyayı dillendirilme çabası öne çıkıyor. Okurlar, ilk okumada, duygu yüküyle kuşatan; bazen sert, bazen kırılganlıklar dolu bir kadın dünyasının hakiki anları, gözlemleri, sezgiciliği ve tutkularıyla karşılaşıyor. Derya Önder’in şiirlerinin yanı sıra dünya edebiyatından yaptığı çevirileri de vardır. Donovan Bixley ve Michael Engler’den yaptığı hikâye çevirilerinde sabır, arkadaşlık, dostluk gibi temel değerlerin aşılanması hedeflenmektedir.

Paylaşın

Derya Çolpan Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Nisan 1967 yılında Aydın’da dünyaya gelen Derya Çolpan’ın asıl adı Derya Yaylı’dır. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra başladığı Kuleli Askeri Lisesini 1985 yılında bitirdi. Üniversite öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümününde tamamladı.

Haber Merkezi / 1989 yılında buradan mezun olduktan sonra Maltepe Askeri Lisesinde İngilizce öğretmeni olarak çalıştı. İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesinde başladığı yüksek lisans öğrenimini 1995 yılında tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkçe Eğitimi Anabilim Dalında başladığı doktora eğitimini “Göreve Dayalı Öğrenme Yönteminin Türkçe’nin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Uygulanması ve Bu Uygulamaya İlişkin Öğrenci Görüşleri” adlı teziyle tamamlayarak 2004 yılında doktor unvanını aldı.

Yaylı; 1993-2006 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Yabancı Diller Yüksekokulunda okutman, 2003-2005 yılları arasında da Vilnus Üniversitesi Filoloji Bölümünde okutman olarak görev yaptı ve 2006’da Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Anabilim Dalına yardımcı doçent olarak atandı. 2011’de doçent, 2017’de profesör unvanını aldı.

Evli ve bir çocuk babası olan Yaylı, Denizli’de hâlen bu görevinin yanı sıra edebiyatla ilgili çalışmalarını da sürdürmektedir. Şiirle ilgilenen sanatçı doksanlı yıllarda; Ses Sözden Eksilince (1997) ile 1996 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü, 1996 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü ve 1996 Sabri Altınel Şiir Ödülü gibi ödüllerin sahibi olmuştur. 1997 Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü Enver Ercan ile paylaşmış ve Kırık Su Saati (2003) ile İsviçre Hastanesi Sanat- Edebiyat Ödülleri 2002-2003 Şiir Yarışması Jüri Özel Ödülü’nü almıştır.

Sanatçı yazı hayatına şiirle başlamış ve edebiyat dünyasında “Derya Çolpan” imzasını kullanmıştır. İlk şiiri 1993’te Varlık dergisinde yayımlanan sanatçı bu tarihten sonra kaleme aldıklarını; Yeni Biçem, Sombahar, İnsan, Düşlem, Bahçe ve kitap-lık gibi süreli yayınlarda belli aralıklarla yayımlamayı sürdürmüştür. Şiiri “Kendine ait bir dil ya da söylem kullanması, müzik ve sesle yakın ilişki içinde bulunması ve estetik bir etkileme gücünün olması herkes tarafından kabul edilebilecek özelliklerdir.

İnsan günlük konuşma dilinin yanı sıra özellikle değiştirebileceği ya da yansıtabileceğini düşündüğü doğayı etkilemek için bir büyü dili oluşturmuştu. Bu dilin ritmik özellikleri şiir dilinin öncülü olarak algılanabilir. Platon da şiiri tanımlarken ‘büyülü söz’ ifadesini kullanmıştır.” şeklinde kendince tanımlar. Şairin misyonunu da “Şair kendi toplumunda düşünen, güzel söz söyleyen ve sözü dinlenen bir kişi olarak kabul ve saygı görmüştür.

Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmiş iken günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek daha zordur. Bunun nedeni düşüncenin ve sözün yerini alan yeni değerlerdir diyebiliriz.” cümleleriyle dile getirmiştir. Çocukluk özlemi, anne-baba sevgisi, tabiattaki varlıklar ve mekânın ruhu gibi konuları şiirlerinde ince duyarlılığıyla dizelere yansıtmıştır. Ses Sözden Eksilince (1997) adını verdiği ilk şiir kitabı ve aldığı ödüllerle adını duyuran sanatçının kendi sesini bulması Kırık Su Saati (2003) ile olmuştur. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Deniz Durukan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Aralık 1966 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Deniz Durukan, Üsküdar Cumhuriyet Lisesini 1985’te bitirdi. Edebiyat dünyasına, şiirle girdi. Şiirleri Varlık, E, Hişt, Budala, Yasakmeyve, Başka, Öteki-siz, Kitap-lık adlı dergilerde yayımlandı. 

Haber Merkezi / Radikal ve Cumhuriyet gazetelerinin kitap eklerinde yaptığı söyleşileri ve müzik yazıları yer aldı. Müzik yazılarını Cumhuriyet Pazar’da yazdı. Öküz, Hayvan, Radikal ve Yarın gazetelerinde müzikle ilgili yazıları yayımlanmaya devam etti.

Deniz Durukan, edebiyata şiir yazarak başladı. Şiirleri, Varlık, E, Hişt, Budala, Yasakmeyve, Başka, Öteki- Siz, Kitaplık, Özgür Edebiyat, No, Kırkaltı, Karakalem gibi dergilerde yayımlandı. Edebiyatçılarla yaptığı söyleşilerle ve yazılarıyla Radikal ve Cumhuriyet gazetelerinin kitap eklerinde yer aldı. Aynı zamanda rock müzikle ve alternatif seslerle yoğun olarak ilgilenen Durukan’ın müzikle ilgili ilk yazısı Roll dergisinde yayımlandı.

Ardından Öküz dergisinde Longplay adlı sayfayı hazırlamaya başladı. Müzik eleştirilerini ve müzisyenlerle yaptığı söyleşileri Hayvan, Shaft, Picus, K. Karakalem ve Yüksekses dergilerinde, Radikal, Cumhuriyet ve Yarın gazetelerinde yayımlayan şair, Varlık dergisinde Tozlu Raf adlı bölümü hazırladı. Müzik alanındaki çalışmalarını Türk Rock 2000 ve Türk Rock 2001 adıyla kitaplaştıran Durukan, 2004 yılında İyiler Siyah Giyer’i yayımladı.

Ayrıca Stüdyo İmge Yayınları’nca hazırlanan Eminem Show ve Okuyanus Yayınları’nca hazırlanan Çocuk ve Sanat adlı kitaplara da katkıda bulundu. 2005 yılında Şakağına Daya Beni adlı ilk şiir kitabı yayımlandı. 2009 yılında ise Rugan adlı ikinci şiir kitabı yayımlandı. 2012 yılında editörlüğünü üstlendiği, 21 kadın şairin inceleme yazılarından oluşan Fahriye Abla’dan Çanakkaleli Melahat’a Modern Türk Şiirinde Kadın İmgesi adlı kitabı hazırladı. 2015-2016’da Pulbiber dergisinin genel yayın yönetmenliğini sürdürdü.

Deniz Durukan, müzik ve edebiyatın iç içe olduğu şiirlerinde, kadını, cinselliği, aşkı, toplumun dayattıklarını cesurca sorguladı. İlk şiir kitabı 2005’te Şakağına Daya Beni, klasik rock şarkılarının ve Beat kuşağı şairlerinin sesini anımsattı. 2016’da Dokuz Katlı Sıdıka adlı şiir kitabı çıktı.

Şiirlerinde, kadınlara dayatılan bir çok meseleyi irdeledi, kendi sesini oluşturdu. Anlatımda imgelerden yararlanarak İkinci Yeni şairlerinin diline yakın bir dili benimsedi. Şair, edebiyat dergilerinde söyleşi, deneme, inceleme yazıları kaleme almaya devam ediyor. Hâlen Gazete Duvar ve 45’lik dergilerinde yazıyor. Şiirleri 2002’de Yaşar Nabi Nayır Edebiyat Ödülü şiir dalında dikkate değer bulundu. Şarkıcı Teoman, şairin yazdığı Ölüm Işığa Uzanmış adlı parçayı seslendirdi. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Demet Duyuler Doğan Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Kasım 1966 yılında Adana’da dünyaya gelen Demet Duyuler Doğan, Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Alman Dili Eğitimi Anabilim Dalında öğrenim gördü.

Haber Merkezi / Adana Yaşam Sanat Derneği ve Adana Yazarlar Evi Derneği Kurucu Üyesi, Çukurova Sanat Girişimi ve Akdeniz Sanat Oluşumu gönüllüsüdür.

Söylem ve Yaşam Sanat dergilerinin yazı kurulunda çalıştı. Resmi, özel kurum ve kuruluşların kültür sanat etkinliklerinde moderatörlük ve sunuculuk yaptı. 2015-2018 dönemi Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi Yönetim Kurulu üyesi, Kültür Sanat Komisyonu Başkanı olarak da görev yaptı. Yılankale Şahmeran Şiir Ödülünü aldı.

İlk şiiri “Bulutun Öğüdü” Söylem dergisinde yayınlandı. Şiir ve yazıları Tay, Turunç, Eliz Edebiyat,  Bağlaç, Tmolos Edebiyat, Kara Zambak, Patika, Şehir, Yaşam Sanat  gibi dergilerde çıktı. Şiirlerinde hayatın renklerini, kadının iç dünyasını ve umutlarını anlatır.

“Akşam sefası”

Akşamın geceye sabahın gündüze geçişi gibi sancılı günler
o günler ki günleri kovalarken sensiz
içimde tanımadığım bir korku
bezgin kokusuysa havanın
acı ve ayrılığa dair anların muştucusu

Balkonda ben tedirgin ve üzgün
gözlerimdeki bir parça bulut
sağanak olmasın diye
koşar adım indim bahçeye
dilini pek anlamadığım çiçeklerin koynuna sığındım

Güne küskün çiçeğiyle
yaprakları arasında suskun bekleyen
akşamın alacasında gülümseyip
gecenin karanlığını cıvıl cıvıl renklendiren
ana topraklarımda baba mirası
bir kök akşam sefası

Sanki o da mahzundu sanki o da eksik
ve sandım ki bana
bir dosta sorar gibi
‘aradığın nedir? ‘ dedi
aslında cevabı bilir gibi

Özlemlerimdi açmak istediğim ona
eğildim…dokundum….kokladım usulca
biliyordum anlıyordu beni
yarası ortak her bekleyen gibi

Taa yüreğimde hissettiğim
bir ürperti bir hışırtı bir koku
akşamın alacasında günün son ışığı
soluğumdan geçip kanıma karışınca
umut oldu umutsuzlukta
mutluluk oldu mutsuzlukta
içimde anlatılması imkansız bir arınma

Esrik bir mutluluk yaşatsa da
dudaklarımda haziran gülümseyişi
her şey gibi gelip geçici
her şey gibi nefes nefese
bilsek de gidenler gelmez
bilsek de sızılar dinmez
çakır keyif dost muhabbetiyle
minnet şefkat karmaşasında
sarılıp öptüğüm
akşamın hüznü özlemin ezası
bütün bunları bir anlık dindiren
bir anlık dinlendiren
baba yadigarı akşam sefası… akşam sefası

“Çiçekli güz”

Yalnızlığın yorgun elleri
aralıyor yamaçtaki evin perdesini
uzaklarda görünen çocukluğun
sararmış rengi
tüttürüyor yanık ezgileri

Derince bir nefes çekerek
dalıyor sayrılı düş gördüren ateşin içine
bense uzak bakışlarla izliyorum aslında
çocukluğumun terli susamış
başında babası bekleyen kendimi

Onun gözleri yumuk
alnında ıslak tülbent
teninde kızıl kabarcık
içinde acı su
sanki burgulanıyor bedeni
ardından tomurcuk patlaması
aralatıyor gözlerini
a a ne görsün
soldan sağa
yukarıdan aşağıya
ısırgan kahkahalı çiçekler
bir de gizli ısırığı
fink atıyor teninde
dört dönerken kaygıyla annesi

Unutulmazlıkların esrik devşirmesinde
ne baht ne kader
dili yok izi var
kişiye özgü anılar
geçmişin sisli sarkacından
muzip gülüşlerle salınarak
el sallıyor yamaçtaki eve
çocukluğu/mu/n keyifli vadisinden

“Eski bir albüm”

Günler
günler ki çekip gidiyor
çekip gidiyor ya
şöyle bir bakayım dedim
nereye gidiyor

Eski bir albümün
solmuş resimlerinin
en sıcak yerlerine dokundurdum
donuk bakışlarımı

Kapıda gelin arabası
arabada fidan gibi damat
yanında telli duvaklı gelini
başlarında esen kavak yelleri
davullu zurnalı düğün gülüşleri

Bu sevinç paylaşılmaz mı
kadını erkeği genci yaşlısı
avuçlarında buğday para şeker
mutluluk dileyen dualarla
bereket serpmekteler
yüreklerinde imece kıvancı
yarınlara halay çeken yarenler

Bir başka resim
karakış ortasında
çiçekli sabah tazeliği
sepya rengi sessizlikte
mis kokulu bahar sevinci
yeniden dünyaya gelmiş gibi
mutluluğu oynatan çocukluk resimleri

İşte yine aynı mahalle
aynı evler aynı sokak
içinde sevgiler tütse de hala
çoğu dönülmez akşamların
aysız yıldızsız derin uykusunda
alnı ak sözü ak komşularım
özlemle yüreğim paramparça

Eski bir albümün içinde
yitirirken çocukluğumun ayak izlerini
yetim dudağımdan döküldü dualar
saçaklarda içli bir şarkıyı söylerken
gözü yaşlı kumrular
gömütlükte yankılandı sesim

Günler
günler ki çekip gidiyor
çekip gidiyor ya
halbuki geceyle arasında bir arpa boyu yol var
yaşananlarsa ölümsüz anılarda

Paylaşın

Evin Okçuoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

3 Aralık 1956 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Evin Okçuoğlu, Üsküdar Kız Lisesi mezunu. Atatürk Eğitim Enstitüsü İngilizce Öğretmenliği bölümünden 1977’de mezun oldu. 1985’te Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde lisans tamamladı.

Haber Merkezi / Yedi yıl, Burhan Felek Lisesi’nde İngilizce öğretmenliği yaptı. İstanbul Üniversitesi’nde 19 yıl okutman olarak çalıştıktan sonra 2004 Ocak ayında emekli oldu.

Lise yıllarında şiirle tanıştı, toplumcu gerçekçi doğrultuda yazdığı şiirleri; Evrensel Kültür, Berfin Bahar, Amik, Çağdaş Türk Dili, Mor Taka, Ekin Sanat gibi dergilerde yayımlandı. Haiku ve Tankaları da Haikum ve Uta adlı Japon şiiri yaprak dergilerinde yayımlandı.

Çocuk Edebiyatına ağırlık verdi, öyküler yazdı. “Sakın Kızma Anne”, “Toprak Öyküleri” adlı dosyaları, yayıma hazırlanıyor. Çeşitli yerlerde yayınlanmış çeviri düz yazı ve şiirleri de vardır. Papirüs Yayınevi’nde bir süre düzeltmen olarak çalışan Okçuoğlu’nun “Kosovalı Kız Zana” adlı çevirisi, Papirüs Yayınevi tarafından yayımlandı.

“Adını sen koy”

Yanağı kaçak, dudağı mülteci,
elleri sürgün adam’a

Dallarımda kalmış direnen çiçek,
Güneşli tarafı geçitlerimin.
Gidilmemiş aşinalıklarımın yolcusu,
Solmayan parıltısı kadehimin.
Elimin unutkan hecesi,
Gülüşümde gezinen deniz,
Denizinde yitirdiğim öpüş.

Karşıladığın yerdeyim.
Yürümem yürümek değil;
Oturmam oturmak,
Konuşmamız sarılmak.
Susmamız;

“Bilmediğim”

Bir adam yaşar
Hiç gitmediğim o yerde.
Esip durur
Bilmediğim rüzgarlar.
Gidilesi o dağın yamacında
Kaldırır da başını göğe,
Adam evreni kucaklar.

Çırpınırken uzakta düşleri.
Karışır kavramlar,
Yamaçlar susar,
Bir ateş yanar yüreğinde;
Adam yazmaya başlar.

Yamacı mor hüzündendir
Okşarken yüzünü rüzgar
Dalıp çıkar maviye
Çiçeklenir bulut
İnce bir çizgide.
Kıvraktır umut çeken takalar
Sonra rüzgar da susar, kopar iç fırtınası,
Adam türküye başlar…

“Bulut”

Nasıl yağsın sadece bana
Gezdikçe rüzgarla
Almış yükünü
Dokunsan dökecek içini
Aşk esen yelde mi, bulutta mı
toprakta mı saklı yoksa?

Aşk toprakla bulut için
İçe işleyen nem olsa olsa…
Akıp götüren sel ya da.

Yatağında gürüldeme olasılığı.
Aşk yağma olasılığıyla
Islanma olasılığında kıvranma.

Mevsimin kurağına varınca
Aşk bir vaha.

“Dalgın”

Unutkan o
Yıldızlarım pul pul

Sökük dikiş
İçinden geçen görünür

Kalabalık kaldırım
Çarpar yabancı yüz hızlı çekim

Unutkan o
Siler eski foto karelerini

Pardon! derse biri
İçinden yıldız geçen çarpar göze kare kare

Paylaşın