Tevfik Akdağ kimdir? Hayatı, Eserleri

29 Şubat 1932 yılında İzmir’de dünyaya gelen Tevfik Akdağ, 28 Eylül 1993’te İstanbul’da hayatını kaybetti. Tam adı Tevfik Fikret Akdağ olan şair, Maliyeci İhsan Akdağ ve Havva Hanım’ın oğludur. Ortaöğrenimini 1951’de İzmir İnönü Lisesinde tamamlayan Akdağ, 1958’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu.

Haber Merkezi / Küçük yaşlarda başlayan şiir tutkusu üniversite yıllarında da devam etti. İlk şiirleri 1952’den itibaren Mülkiye, Varlık, Ataç, Şairler Yaprağı, Yeditepe gibi dergilerde yayımlandı. Askerlik vazifesini tamamladıktan sonra İş Bankası ve Merkez Bankası’nın ardından uzun yıllar Akbank’ta müfettiş olarak görev yaptı, emekliye ayrıldı.

Akdağ, ilk şiirlerinden sonra ürünlerini Pazar Postası, Yelken, Yeditepe, Türk Dili, Ataç ve Papirüs dergilerinde yayımladı. Ankara’da yaşadığı yıllarda İlhan Berk, Turgut Uyar, Yılmaz Gruda, Tarık Dursun K., Muzaffer Erdost ve Orhan Duru ile 6 sayı süren (Ocak-Haziran 1955) Şimdilik adlı bir fikir ve sanat gazatesi çıkardı. “Gazetenin ilk üç sayısında sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Tevfik Akdağ’dır”.

İkinci Yeni hareketi içinde ikinci planda da olsa adı geçen Akdağ, Asım Bezirci’ye göre ismi öne çıkan altı şair (T. Uyar, C. Süreya, E. Cansever, E. Ayhan, A. Oktay, Ü. Tamer) kadar bu hareketin kurulmasına, gelişmesine ve yayılmasına emeği geçen şairler arasında yer aldı.

II. Yeni tarzı şiirlerini 1968’de yayımlanan Lacivert Kanatlı Bir Kuştur Gece’de topladı. İkinci şiir kitabı Çıplak ve Sevinçle’yi uzun bir aradan sonra 1977’de çıkarır. İki bölümden oluşan bu kitabın ilk bölümünde ilginç bazı imgeler üzerine kurulan ve ilk okuyuşta bir çoğaltma, bir yineleme izlenimi ve duygusu veren bir teknik görülür. İkinci bölümde boyutları kısa ve tekniği farklı şiirler daha yalın, sese daha önem veren bir ustalığın ürünleridir.

“Kişisellikten toplumsala kadar uzanan bir özü getiren bu bölümdeki şiirleriyle Akdağ, bir yaşama sevinci, mutluluk, tertemiz bir sevi ardında görülmekte ve dünyaya gelişle ‘Çıplak ve Sevinçle’ başlayan bu özgür ve mutlu yaşamdan haz alışın havasını duyurmaktadır. Farklı bir şiir tekniği, özgün imgeleriyle yaşama sevinci ve yaşamdan duyulan mutluluk özlemi, Akdağ’ın şiirlerinin ilgi çekmesinin asıl sebeplerini oluşturur.

“Kimse Soğutmaz Beni”

Savrulsa da uzaklara düşüncen
Tıkansa da sevgimin pınarı
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Uğraşsam da söndürme hızını
Bastırsam da aklımla fışkıranı
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Vurulsa da doğam zincirlere
Yasaklansa da huylarım sana
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Kör etseler de beni
Sağır koysalar da bir kenarda
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Paramparça olsa da beynim
Dağılsa da algımın çatısı
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Sarsılsa da değer yargılarım
Sallansa da boşlukta duygularım
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Uyansam da aşk deliliğinden
Silkinsem de çılgın sarhoşluğumdan
Sıcaklığını taşıyorum içimde

Gömülse de evren sulara
Kalmasa da tek kıpırtı
Sıcaklığını taşıyorum içimde

“Küçük Haberciler”

Şairler küçük hırçın habercilerdir
Gelirler aramak için yaşamın özünü

Her çizgisindedirler coğrafyanın
Kurarlar iç denizlerinde duygu adalarını

Sesleri ayrıdır müzik parçaları gibi
Aldırmazlar anlaşılmasalar da çalarlar çalgılarını

Vücutları yoktur gerçekte
Sözcüklerle giyindikleri

Dili kazarlar durmadan
Bulmak için sevginin gizini

Ruhun en eski bilginidirler
Dizelerin dibinde yoğunlaştırırlar maddenin bu işlevini

Kimi kez gözlerini ayrıntı kamaştırdığından
Görmez olurlar bütünün düzenini

Bilinçleri uyanıktır bakışları uyuduğunda
İlk sorandırlar yeni nedenleri

Ne düş kırıklığına uğrarlar bulamadıklarında
Ne aramadan usanırlar gerçeğin izini

Ve insana inanırlar en güzeli
Getirdikleri bunca kitaptan belli değil mi

Paylaşın

Tevfik Fikret kimdir? Hayatı, Eserleri

Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867 yılında İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya geldi. Ailesi ona Mehmed Tevfik adını vermişti. Babası Hüseyin Efendi, Çankırı’nın Bayramören ilçesine bağlı Dalkoz Köyü’nden ayrılıp İstanbul’a yerleşmiş Ahmet Ağa’nın oğlu idi. Hüseyin Efendi, oğlu doğduğu yıl İstanbul’da belediye meclis üyesi ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nde memur olmuştu.

Haber Merkezi / Şair, 1912’de, Trablusgarp Savaşı nedeniyle Meclisin feshedilmesine karşı öfkesini “Doksanbeşe Doğru” adlı şiirinde ifade etti. Bu şiiri, Nüzhet Sabit’in çıkardığı “Vazife Dergisi”’nde yayımlandı. Şiirinde, meclisin kapatılmasını, 36 yıl önce (hicri 1295 yılında) II. Abdülhamit’in meclisi kapatmasına benzetiyordu. Yalnızca padişahı değil, İttihat ve Terakki’yi de son derece sert biçimde eleştirmekte idi. Eleştirilerine, devrin yolsuzluklarını dile getiren “Han-ı Yağma”, yanlış bir kararla I. Dünya Savaşı’na girilmesini yeren “Sancak Şerif Huzurunda” şiirleriyle devam etti.

Fikret’in şiirleri devrin yöneticilerini kızdırmış ve şairin muhafazakar çevrelerden ağır eleştirilere uğramasına sebep olmuştu. Bu olumsuz tepkiler şairde büyük bir moral çöküntüsüne sebep oldu ve sağlığı bozuldu. Mehmet Akif’in kendisine Süleymaniye Kürsüsünde yönelttiği suçlamalara 1914’te kaleme aldığı “Tarihi Kadim’e Zeyl” adlı ünlü şiiriyle yanıt verdi. Modern bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkarmak gibi projeleri vardı ama bozulan sağlığı nedeniyle bunları gerçekleştiremedi.

Son yıllarında çocuk şiirleri yazmakla meşgul oldu. Yalın bir dille ve hece ölçüsüyle yazdığı bu şiirleri 1914’te yayımlanan “Şermin” adlı kitapta topladı. Kitaba, genç yaşta ölen kız kardeşi Sıdıka’nın kızı ve eğitimci Mustafa Satı Bey’in kurduğu Yuva adlı okulun öğrencileri ilham vermişti. Geçirdiği bir ameliyat sonrasında 19 Ağustos 1915’te Aşiyan’da hayatını kaybetti.

Eserleri; Rübâb-ı Şikeste, Tarih-i Kadim, Haluk’un Defteri, Rubabın Cevabı, Şermin, Hasta Çocuk, Sis, Millet Şarkısı, Doksan Beş’e Doğru, Han-ı Yağma, Balıkçılar, Haluk’un Çocukluğu, Rübab-ı Cevab, Bir İçim Su

“Ağustos Böceği İle Karınca”

Karıncayı tanırsınız
Minimini bir hayvandır
Fakat gayet çalışkandır
Gayet tutumludur, yalnız
Pek hodgamdır, bu bir kusur:
Hodgm olan zalim olur.

Bir gün ağustos böceği
Tembel tembel ötüp durmak
Neticesi aç kalarak
Karıncadan göreceği
Bürudete bakmaz, gider
Bir lokma şey rica eder
Der ki: – Acıyınız bize
Coluk çocuk evde açız
Ianenize muhtacız.
Karınca bir yüreksize
Layık huşunetle sorar:
– Aç mısınız? Ya o kadar
Uzun, güzel günler oldu.
O günlerde ne yaptınız?
Böcek inler: – Açız, açız
Bakın benzim nasıl soldu
O günlerde gülen, öten
Sazla, sözle eğlenen ben
Bugün bakın ne haldeyim!
Vallah açız, billah açız,
Halimize acıyınız!
Karınca eğlenir: – Beyim,
şimdi de raksedin, ne var?
“Yazın çalan kışın oynar.”

“Papatya”

Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları
Yüzü gülen o incecik
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar

Yaprakları kıvır kıvır
O da ayrı bir güzellik
Hem güzel hem de nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar…

Paylaşın

Tevfik Taş kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Mayıs 1962 yılında Erzincan’ın Çayırlı İlçesine bağlı Ördekhacı Köyü’nde dünyaya gelen Tevfik Taş, ilkokulu köyünde tamamladı. Ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı. Ortaokul yıllarında siyasi mücadele ile tanıştı.

Haber Merkezi / 1980 sonrası İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisiyken “hileli” olduğu gerekçesiyle ilkokul diploması hariç, eğitim sürecine ilişkin bilgi, belge ve kayıtları iptal edildi. Halkın kurtuluşu ve Özgürlük gazetelerinde gönüllü muhabirlik yaptı.

Sonraları Gökyüzü, Yeni Ülke, 2000’e Doğru, Evrensel Kültür, Gerçek, Kaldıraç, Atlas dergilerinde ve Evrensel gazetesinde gazeteci, yazar ve yönetici olarak çalıştı. Halen İstanbul’da yaşıyor ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın (TYS) Genel Sekreterlik görevini yürütüyor.

Eserleri; 

Şiir; Eskatalogya, Kaptanı Seyredenin Defteri, Günün Kapıları, Irak Yakın Acı

Deneme; Bakmak-Görmek, Görünüş ve Gerçek

Ödülleri; 1992 Truva Folklor Araştırmaları Şiir Ödülü, 2002 Behçet Aysan Şiir Ödülü / Günün Kapıları ile, 2004 Homeroz Şiir Ödülü – Jüri Özel Ödülü

“Med Cezir Çölünde Yazma”

Manş denizi, Mont St Michel kıyılarından çekilmiş
Düşünsene, seher ermeden gidiyormuş

Bilen yok akşama gelir mi gelmez mi

Kadın diyor ki
Yaz…
Çırılçıplak bekliyoruz

Bazen gelmiyor deniz

Ama gelmesi de gelme ha
Ufuklar karman çorman
Yeryüzü yarılıp dikiliyor yeniden

Normandiya kıyılarında Verlaine’in bir dizesi
Dönüyor göğün kayalıklarında

“Tekdüze bir bitkinlikle kalbimi yaralıyorlar”1
Radyo dalgaları, Fransız direnişçilerine parolayı veriyor

Yıl iki bin iki. Tedirgin bir bitkinlikle dinliyoruz haberleri
“Yine, Avrupa’dan yükseliyor faşizm”

Kışın tavan arasında bulutlar celallenmiş
Deniz olacaklar sanki

Biz, eski yazılardaki gelgitini düşünüyoruz tarihin
Elimizde bembeyaz köy ekmeği, ucuz şarap

Kadın diyor ki: Kiminde çok gecikiyor bizimki
Aklımız sıkılıyor. – Özlüyoruz o menevişli haziranı

Evrenin bilmem hangi feleğinde
Buluttan davullar vuruluyor

Üstümüzde fırlanıyor bir Kelt ezgisi
Yalın ayak tığı teber

“Yazgı Takvimi”

Şr. Dr. Behçet Aysan’ın güzel yüzüne, anısına. Sivas Madımak Oteli’nde yitirdiklerimize
Defterini açıyor Giritli bir şafak
Süt mavisi ışıkta

—Orada duruyorsun

Tek söz için çalmış da onca dilin kapısın
Çaresiz el istemiş pirinden
Yaz vurgunu, karayağız bir ozan

Öyle terlemiş yüzün
Öyle…
İnce dolaşık

Duruşumuzu okşuyor yüklü zambağın
Kayadan tanrıların üstünde

—Oradasın

Dallar düşünüyorsun denizin bağlarına
Kiraz zamanı
Sakız ağaçları duruyor yanında

Sözcükler elbet
Katmerli göç yolları
Sesler ve Küller
Ada gülleri, gemici menekşeleri
Ve babikolar

Temmuz ki andaçtır Sümer’den bize

—Aysın; o zamandan büyüyorsun

Göksel bir kız büyütüyor ellerin
Bir dize
Mülhit ve ölçüye gelmez
Narin düş, kızıl inci
Devrimci

Paylaşın

Tezer Cem kimdir? Hayatı, Eserleri

6 Şubat 1970 yılında Balıkesir’de dünyaya gelen Tezer Cem, ilk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünden mezun oldu. Evli olan şair İstanbul’da yaşamakta ve yazı çalışmalarını burada sürdürmektedir.

Haber Merkezi / Tezer Cem’in ilk şiiri 1990 yılında Sombahar dergisinde yayımlanmış ve bu tarihten sonra kaleme aldığı şiir, yazı ve söyleşilerini; Kuzey Yıldızı, Öteki-siz, Sanat Cephesi, Sombahar Şiir’den, Varlık ve Yasakmeyve gibi dergilerde yayımlamayı sürdürmüştür. Yoksa Sen mi Diledin (2005) ile şiirlerini kitaplaştırmaya başlamış ve bu ilk şiir kitabını Dil’e Kolay (2008) takip etmiştir. Şiirlerini serbest tarzda yazan şairin sade ve anlaşılır bir şiir dili vardır.

Şair ayrıca tematik çeşitliliğe ve dize kuruluşuna önem vermiştir. Şiirlerinde zaman, aşk, ayrılık ve ölüm gibi temaları işlemiştir. “akrep ile batardınız zamanıma / letafet gibi ne / gülseniz sımsıcak beni / mor ile dip dibe inmişim bilgisiz / ve belgesiz bir dil ile konuşacaksınız / tarif et gibi ne gösterseniz gidecek beni / lütuf et gibi ne davransanız kıracak beni / ve şipşak bir hüner ile anılacaksınız / hurafe ile ancak gönlüm olacak gibi” dizeleri onun şiirlerinin dili ve dize kuruluşu hakkında okura ipucu vermektedir.

“Dokuz Kat Tat”

satır arasında o darboğazda…

hiçbir ses’e katlanamıyor bu bendeki
-müzik, boğuk o gür uğultu
bir nehri taa dibinden içmiş bu bendeki
-yürek, konuk hayvani o kacaman baş
ve duru hem derin manzara çiziyor bu bendeki
-pencere, uçuk mor ukde geldi soluyacağım
sabrımın sınırlarını zorluyor kırk no lu bu bendeki
-kapı, buruk çift yönlü kelebeğin veda mozolesi
o dağınık ağla-maya tuttu göl bu bendeki
-su, donuk benzi atmış mavi safir
hiç mi esip gürlemez bu bendeki
-hava, sönük bir tufan sanıp acele etmemek lazım
bir od ile parlayıp apansız şaşıyor bu bendeki
-ateş, boşluk içinde kendine döne döne
o sıcak acıtan haziran doğurur bu bendeki
-toprak, yamuk tarlalarla geziyor dünyayı
ka-şifreliyor köpürmüş şekilleri bu bendeki
-bulut, soluk bir gökkuşağı ile tezer geçiyor bir dileği
geri dönemeci yok bu bendeki başka kaldıraç
______________________yolda kaldıraç
______________________hoşça kaldıraç

“Marifet Gibi”

hayrola ! en uzun an’a sipersiz mi geldiniz
düşlerin intikal ettiği şiire konuk oylarla
ve şıpıdık bir tümce ile uzanacaksınız
marifet gibi ne derseniz yaracak beni
zor ile yan yana gelmişim diyarsız
ve duyarsız bir oluş ile donanacaksınız
zarafet gibi ne dursanız aşacak beni
kor ile birebir demişim uzamsız
ve kırılmış bir şifre ile şifasız beslenme
vaktinde ve doğru eli cebinde
akrep ile batardınız zamanıma
letafet gibi ne gülseniz sımsıcak beni
mor ile dip dibe inmişim bilgisiz
ve belgesiz bir dil ile konuşacaksınız
tarif et gibi ne gösterseniz gidecek beni
lütuf et gibi ne davransanız kıracak beni
ve şipşak bir hüner ile anılacaksınız
hurafe ile ancak gönlüm olacak gibi

Paylaşın

Timuçin Özyürekli kimdir? Hayatı, Eserleri

19 Ağustos 1950 yılında Manisa’nın Turgutlu ilçesinde dünyaya gelen Timuçin Özyürekli, ilk, orta ve lise öğrenimini Manisa’da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu.

Haber Merkezi / İzmir’de “Devrimci Kültürde Çıkış” ve “Agora” adlı iki dergi çıkardı. Cumhuriyet gazetesi Kitap eki için kitap tanıtım yazıları kaleme aldı. TRT İzmir Radyosu için şiir ve öykü programı olan “Düşler Bahçesi”ni hazırladı ve iki yıl boyunca bu programın sunuculuğunu yaptı.Timuçin Özyürekli’nin eserleri sırası ile Yeditepe, Yansıma, Yarına Doğru, Doğrultu, Dönemeç, Yeni Sanat, Türkiye Yazıları, Yürüyüş, Sanat Emeği, Bilim ve Sanat, Sanat-Edebiyat/81, Gerçek Sanat, Varlık, Adam Sanat, Mecene, Kum ile kendisi tarafından çıkarılan Devrimci Kültürde Çıkış ve Agora dergilerinde yer buldu.Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derneği üyesi olan Timuçin Özyürekli, TAYAD, Petrol-İş ve İzmir, Buca Belediyesi Ali Rıza Ertan şiir ödüllerinin sahibi oldu.

Eserlerinde yapay olanın çekiciliğini aşarken kendine üç yol çizmiştir : Bunlardan ilki, birey olarak kendi gelişim çizgisini ele almaktır. Yalnız bunu yaparken, yaşamın çekici gelen dilimlerinin ardından giderek diğer bölümlerin üstü örtülmemiştir. İkincisindeyse Özyürekli, birey olarak kendi gelişimini besleyen ve bütünselliğin temel parçalarından biri olan dış gerçekliği ele almıştır. Üçüncü çizgi, bu iki çizginin verilerinden de yararlanarak bir bileşim şiiri yazılarak oluşturulmuştur. Eserleri bağlamında bakacak olursak eserlerinde daha çok milli mücadele ve bağımsızlık temaları işlenmiştir.

“Doğum Günün Kutlu Olsun”

Doğum günün kutlu olsun
karpuz, ince dilim kaşar peyniri, buzlu rakı
bahar günü kardeşlik adına yola çıktığımız
sonra ihanetle kucaklaşan eski dostlarım
yeni yaşımı kutlarken tek başıma, nerdesiniz?

karpuz, ince dilim kaşar peyniri, buzlu rakı
annem nasıl öldüyse ben de öleceğim elbet
ne sevdiğim kuşlar kaldı ne yoldaş kediler
içtim bir pamukla su içer gibi sessizliği

karpuz, ince dilim kaşar peyniri, buzlu rakı
düşlerim gerçekleşmedi akan yorgun ömrümde
bir kız sevdim sanırsın göl üstünde nilüfer
hayat sorularıyla cehennem oldu hep içimde

karpuz, ince dilim kaşar peyniri, buzlu rakı
elveda gençliğim, acılı orta yaşım, anılarım
bir şiirin güzel bir dizesine canımı verirdim
ya da babamın dizinde yatıp türkü dinlemeye

karpuz, ince dilim kaşar peyniri, buzlu rakı
tahta masanın köşesinde yıpranmış kitaplar
yıllar sonrasına kalsın, fotoğrafımı çeksinler
bir martıyı gagasından öperken, ellerim ıslak

hoşgeldin yeni yaşım: doğum günüm kutlu olsun

“Dersimli Bedri”

Dersimli Bedri,
kendi yurdunda sürgün, daldaki filiz,
karla-buzla yuğmuş çatal yüreğini.
sırtında küçük bir denk içinde anılar
bir heybe dolusu toplanmış kara kekik!…

acıyı tanıdı, oğlu vurulup düştüğünde,
öfkeyi zaman denilen sarnıca sardığında
biricik kızının kocası sınırda bir mayınla…
boş tabutunu gömdüler rahmetsiz toprağa

hep düşünür, ama kıyamaz kendi canına;
ne ölüm aklar gözlerini, ne de hayat!..
göğsünde sancıdır yaşanan yıkım günleri
yenik düşer, erken gelir beklenen kıyamet!..

duymuyor artık ölüm çığlıklarını, sağır,
ince kıyılmış tütünle bir sigara sarıyor;
dumanında deli Munzur köpürerek akıyor
şimdi demir ağlarda çırpınan bir alabalık,
Dersimli Bedri…

Paylaşın

Tozan Alkan kimdir? Hayatı, Eserleri

6 Mart 1963 yılında İstanbul’da doğan Tozan Alkan, Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi işletme Bölümünü bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümünde görev yaptı. PEN yazarlar derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası, Edebiyatçılar Derneği ve ÇEVBİR üyesidir.

Haber Merkezi / İlk şiir kitabı Zaman ve Maske 2003’te yayımlandı. Sana Şehir Gelecek adlı kitabıyla Behçet Aysan Şiir ödülü ve Metin Altıok Şiir Ödülüne layık görüldü.

Çevirmen ve şair olan Tozan Alkan’ın Victor Hugo, Oscar Wilde, William Blake, Emily Dickinson, D.H. Lawrence, Lord Byron, Anatole France, Philippe Soupault, Tristan Tzara ve Charles Baudelaire gibi pek çok şair ve yazarlardan çevirileri vardır. Çevirmenin en önemli çevirileri arasında şunlar sayılabilir: Anatole France (Balthesar), Victor Hugo (Seçme şiirler), William Blake (Masumiyet ve Deneyim şarkıları, Kehanet Kitapları 1-2, Cennet ve Cehennemin Evliliği, Seçme Şiirler ), Ezop Masalları, Charles Blaudelaire (Fanfarlo), Cehennem kuşu, Philippe Soupault, Dada Paris’te, D.H Lawrence (Aşktan Daha Derin), Lord Byron (Abydos’lu Nişanlı Kız, Seçme Şiirler), Oscar Wilde (Reading Hapishanesi Baladı). Çevirmen kimliğinin yanı sıra yazdığı şiirleri Zaman ve Maske, Kalbin Akşamüzerleri, Yanık Rüzgar adlı şiir kitaplarında bir araya getiren Alkan’ın şiirlerinde, “toplumsal duyarlığı yüksek, yaşamı ve insanı” (Çankaya, 2012) merkeze alan bir tutum içinde olduğu görülür.

“Eksik Düğme”

soframda erik rakısı pilaki
senin içeteklerin içdenizlerin
resim defterimde istavrit ve midye
gel otur yanı başıma hülya
terleyen mevsimlere yürüyelim

az ötemizde dokunsan portakal
ırmaklardan geçip ağaçlar düştük
kuşlar da konmuş azıcık dalımıza
bu kadar hayatla baş edemeyiz
ikiye kadar saymasını öğrenelim

göğün üstünde mürekkep kırmızı
kağıtlara eskiyen harfler yağdırıyor
yarım kalmasın diye resimlerimiz
gel otur yanı başıma rüya
görelim eksilen düğmelerimizi

“Hisar”

Hüzün tayfının soluk renklerinde
Sulara özgü bir sarışınlıktı hisar
İncecik ölümlere yürürdük her gece
Torbadan ne çekersek o olurdu intihar

Tutsaktık kırgınlığın haritasında
Biz, özgürlüğe düşkün aylak kullar
Güz çiğdemleri taşırdık yakamızda
Önümüzde çıkma ekmek ve hardal

İsyankar şarkılar söylerdik hayata
Eğreti duran yorgun korkuluklar
Gibi beklerdik insin denize karanlık
Yükselsin gövdelerimizden ruhlar

Hüzün tayfının soluk renklerinde
Şimdi sararmış, eksik bir resim var.

Paylaşın

Tuğrul Asi Balkar kimdir? Hayatı, Eserleri

16 Haziran 1960 yılında İzmir’de dünyaya gelen Tuğrul Asi Balkar’ın asıl adı Mustafa Esim’dir. Tuğrul Asi Balkar, Kemal Atatürk İlkokulu ve Hürriyet Ortaokulu’ndan mezun oldu. İzmir Atatürk Lisesi’ni 1977 yılında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1987 yılında bitirdi.

Haber Merkezi / Öğrenciliği sırasında Ankara’da yayımlanan Sanat Rehberi dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı (1985-1986). Kars Sağlık Ocağı’nda (1987–1989), daha sonra Keşan Verem ve Savaş Dispanseri’nde hekim ve yönetici olarak görev aldı.

Can Veren Sunak isimli ilk şiiri, Temmuz 1983’te yayımlanan Yaşam İçin Şiir antolojisinde yer aldı. 1987 yılında Güneş Gazetesi Genç Sanatçılar Öykü Ödülü ikinciliği; 1993 yılında Sabri Altınel Şiir Ödülü birinciliğine değer bulundu. 2009 yılında Çukurova Lobisi Dergisi 2009 Yılının En İyileri anketinde şiir dalında ödül aldı.

Tuğrul Asi Balkar’ın ilk şiirleri İzmir Atatürk Lisesindeki öğrencilik yıllarında yayımlandı. Saf ve çocuksu iç dünyasını ve romantik duygularını yansıttığı şiirleriyle tanındıTuğrul Asi Balkar’ın şiirlerinde; şiirin her bir sözcüğü harfi harfine bedeli ödenmiş bir toplamda olmalıdır ilkesi öne çıkıyor. Şiirlerinde sade ve akıcı, kolay anlaşılabilir bir dil kullanan şair, edebi sanatları da ustalıkla kullanıyor.

Şiirle lise yıllarında tanıştı. Şiirin bir yaşama ustalığı olduğunu Ankara’da öğrendi. Bir süre, Ankara’da yayınlanan Sanat Rehberi Dergisi’ni yönetti. Şiir ve yazıları Adam Sanat, Cumhuriyet Kitap, Kıyı, Nitelik, Önder, Parantez (Almanya), Damar, Pencere, Promete, Su, Şiir-lik (Almanya), Varlık, Yamaç, Yarın, Yaşam İçin Şiir, Sanat Rehberi, Yeni Biçem gibi dergi ve gazetelerde yayınlandı. Şiir çevirileri de vardır.

Vazgeçmeler Ustası ve Bir Sevinç Depremi adlı şiir kitaplarındaki şiirlerinin tamamına yakınında serbest vezin kullanan Tuğrul Asi Balkar’ın şiirlerinde sosyal ve doğal çevre en başta gelen konulardır. Şiirlerini sade ve akıcı bir Türkçe ile kaleme almıştır.

“Anlat Derdi Çocuk”

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kıyıda ahşap iskelenin gıcırdayan tahtalarının üzerinde, denizi tanımaya başladığı
günleri anımsayarak. Denizi. Babasının dayısını geri vermeyen, koynuna alan gizemli
denizi. Elimi tut baba, bırakma.

Baba Bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Dedemle dostluğunu. İncelikli, yürekli, onurlu. Tükenmeyen, insanca.
Birlikte nasıl balığa çıktıklarını. Nasıl birlikte rakı içtiklerini. Denizi içer gibi
yudumladıklarını. Denizde buldukları bombayı. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kayagölgelerini, mimozaları. Saçlarına, Balıkçı’nın yetiştirdiği mimozaları takan
Bodrumlu kızları. Onbiray çiçeğini, karanfilleri, yaseminleri göz nuruyla sevgiyle
büyüten kadınları. Balıktan dönen balıkçıları. Fil kulağı süngerleri sırtlamış
süngercileri. Ötelerin Çocukları’nda sancısı tutan kadını. Hani Ötegillerin Elif’i.
Okusana yeniden, işiteyim senin Giritli göçmen dilinden. Elimden tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Mavi Sürgün’ün gözleri mavi değil de çakıra çalardı hani. Mahmut nerelerde? Aganta
Burina Burinata! Haydiyin engin denizlere! Aliş’im bekleyedursun. Kerimoğlu kıyı
boyu gelir mi, haggat tıp tıp eder mi zenginlerin üreği. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Çocuk düşlerinde, mandalina bahçeleri arasında Çakır Ayşe. Yoksa o da mı
Bodrum’un gök rengi bulutlarından bize bakmakta. Babası sefir, amcası vezirmiş,
doğru mu baba? Deli Davut, niçin giderdi Gülen Ada’ya? Pegas, Pegasus kıpkırmızı
kahkahalarla baba. Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kalenin içinde saraçlar, kavaflar, dükkanlar varmış eskiden. İp satıcıları. Balık ipi de
satarlar mı baba? Balıkçı’nın oturduğu apartımanın adı Merhaba imiş, gerçek mi?
Elimi tut baba, bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Kıracı misgillere, bozkırı şenliğe dönüştüren kimdi? O kıyıboyu ağaçlarını, o
palmiyeleri diken kimdi? Şimdi, niçin kesiyorlar? Korkuyorum. Elimi tut baba,
bırakma.

Baba bana Balıkçı’yı anlat, derdi çocuk.
Büyüdü. Babası yine de elinden tutuyor. İçinde bir türlü büyümeyen çocukluğunun
elinden. İçinde bir türlü dinmek bilmeyen deniz sevgisinin elinden. Doğa sevgisinin
elinden. Tarih sevgisinin elinden. İnsanlık sevgisinin elinden.
Şimdi, ikisi de, birbirlerinin ellerini daha bir sımsıkı tutuyorlar, betonla çoraklaşan,
bilisizlikle boğazlanan ağaçların gözyaşlarını yüreklerinde duyumsayarak. Daha bir
sımsıkı. Elimi tut, bırakma, demeden.

Paylaşın

Tuğrul Keskin kimdir? Hayatı, Eserleri

15 Mayıs 1961 yılında Iğdır’ın Aralık İlçesi’nde dünyaya gelen Tuğrul Keskin’in asıl adı Ertuğrul Keskin’dir. Bazı şiirlerinde Azer Tuğrul Keskin, A.Tuğrul Keskin adlarını da kullandı. İzmir Atatürk Ticaret Lisesi’ni bitirdi. Muğla İşletme Yüksek Okulu’nda öğrenciyken yüksek öğrenimini sonlandırdı ve ticarete atıldı.

Haber Merkezi / Değişik işlerde çalıştı, yöneticilik yaptı. Piya Yayınları’nın kurucuları arasında yer aldı. Bir kız çocuğu babası olan Keskin Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS), Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği üyesidir.

İlk şiirleri itibaren Yaba ve Yeni Olgu dergilerinde yayınlandı. Şiir ve yazıları; Türkiye Yazıları, Dönemeç, Ortaklaşa, Yamaç, Yarın, E, Yeni Biçem, Edebiyat ve Eleştiri, Papirüs, Ötekisiz, Kum, Düşe-Yazma, Agora, Ünlem, Gediz, Dize, Üç Nokta, vd. dergilerde yayımlandı. ‘Ütopya’ ve ‘Kunduz Düşleri’ dergilerini çıkartan ekipte yer aldı.

Yeni Bütüncü Şiirin Manifestosu’nu yayımladı. “1980’li yıllarda başlayan şiir serüveninde göçlendirilmiş ve kurulu düzene başkaldıranların amansız yazgısını, kendi yaşantı örüntüleriyle içi içe örerek, duru bir dille, birey-toplum izdüşüm dengesini gözeterek, imgeyi maske düşürücü bir tarzda kullanan çıplak şiirler yazıyor.”

Eserleri; Bir Suyun Kıyısında, Kırılan Kar Sesi, Babek, Tacir ve Cinayet, İpekler Çoğaltmaya, Zifir, Solgun, Eski’ten, Babek Bir İsyan (2005)

Ödülleri; 1990 Dokuz Eylül Şiir Ödülü, 1994 Dionysos Şiir Ödülü, 2004 Yunus Nadi Şiir Ödülü / Zifir ile, 2004 Dionysos Şiir Ödülü / Yeniden ile, 2008 Behçet Aysan Şiir Ödülü

“Kim Bilir Nerede”

Aynı şeyi düşünüyoruz ikimiz
Uzağı ve yakını, aynı şeyi
Sonbaharı ve uzay ip giden kederi
Yalnızlığı ve çoğalmayı, ikimiz

Sen kim bilir nerde, ben İzmir’ de.

Aynı ateşte yanıyoruz ikimiz
Külde ve korda, aynı ateşte
Nehirleri özlüyoruz uzun ve serin
Aynı çağlayandan düşüyoruz ürküyle

Bir yakın kasabada sen, ben İzmir’de.

Aynı şeye inanıyoruz ikimiz
Aydınlığa ve gölgeye, aynı şeye
Koklayarak bir dünya kurabiliriz ikimiz
Gülden, gül satandan, gülü gülle tartandan

Sen, yakınımda mı, nerde? Ben İzmir’de.

Durmadan aynı şeyi konuşabiliriz ikimiz
Dokunuşu ve kardeşliği, aynı şeyi
Şimdiyi ve geleceği sabırsız bir yürekle
Aşkı ve eşitliği konuşabiliriz durmadan

Sen karlar altında, kim bilir nerde olurum ben.

“Akıp Geçmekte Ne Varsa”

ne gördüysem boşlukta ne duyduysam
çıkardıysam neyi en içlerden
çağırdım onu dipten, söyledim;
ki ey Tuğrul,
ne çok yaralısın dize indikten…
geçip gitmektesin içinden zamanın
akıp geçmekte zaman içinden

türlü türlü hallerin var, ne iyi
boşsun, boşluktasın, boşalıp durmaktasın
ne çok hallerin var, boşalıp dolmaktasın
gelecek sensin, düşen sensin, giden sen

bir ihtilal, bin dokuz yüz altmış birden
bu yana o yoksul on beş mayıs göğünden
söylemektesin şarkını uzak uçarı göçebe
söyleyp duracaksın san, sonrada öldükten

yavaş yavaş bitkinleştirdi, bu şehir
sözdü, masaldı, sihirdi, ki bildin
haykırdığında her dizesi yara olan şiirin
dokunup durmaktadır melodisine hayatın

ne gördüysem karanlıkta neyi duyduysam
ne düştüysem ne içlendiysem ne ağladıysam
göz yaşı ateştendi söktüm derinden, söyledim;
ki ey Keskin,
ne çok kanadın şehre indikten…
geçip gitmektesin içinden madenin
akıp geçmekte maden içinden…

Paylaşın

Tuğrul Tanyol kimdir? Hayatı, Eserleri

14 Ocak 1953 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Tuğrul Tanyol’un babası kendisi gibi şair, yazar ve akademisyen Prof. Dr. Cahit Tanyol, annesi ise öğretmen Fethiye Hanım’dır. Saint Joseph ve Kabataş liselerinde okudu, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi (1977).

Haber Merkezi / İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde doktora yaptıktan (1980) sonra Marmara Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak girdi, doçentliğe yükseldi. İlk şiiri Yeni İnsan dergisinde yayımlandı (1971). Çeşitli dergilerde şiirlerinin yanı sıra şiir ve şiirin sorunları üzerine denemeler, eleştiriler de yazdı. Adnan Özer ve Haydar Ergülen’le Üç Çiçek (1983), Mehmet Müfit ve Metin Celal’le Poetika (1985) dergilerini çıkardı.

“İlk şiirlerinde çağrışım alanı alabildiğine geniş lirik ve romantik bir şiirin peşinde olduğu, yer yer 1970’lerde yazılan şiirin kimi özelliklerinden etkilendiği görüldü. İkinci kitabı Ağustos Dehlizleri ile kendi özgün üslubunu yakaladığı kabul edildi.

Divan edebiyatı, tarih ve tasavvufi öğelere göndermeler yaparak modern, dengeli ve müzikli bir şiir yapısı kurdu. Serbest şiirin yapısı içinde Ahmet Haşim ve Yahya Kemal şiirlerinin etkisiyle ölçü ve uyak denemelerine girişti. Zaman, ölüm, yalnızlık, şehir, tutku ve aşk gibi temaları sağlam ve incelikli bir şiir diliyle işledi.

Eserleri; 

Şiir; Elinden Tutun Günü, Ağustos Dehlizleri, Sudaki Anka, Oda Müziği, İhanet Perisinin Soğuk Sarayı, Toplu Şiirleri, Büyü Bitti, Her Şey Bir Mevsim, Öncesi ve Sonrası, Yedi Kitaptan Seçtiklerim

Deneme; Şiir Sanatı Sorunları

Çeviri; Yeniden Çarmıha Gerilen İsa (N. Kazancakis’ten), Kötü Saatte (G. G. Marquez’den), Bir Üçkâğıtçının Anıları (S. Guitry’den), Kahvehane Şiirleri (R. Mc Kane’den, Selahattin Özpalapıyıklar’la birlikte), Kılıçtan Keskin Dudaklar (V. Aleixandre’dan).

Ödülleri; 1980 İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Şiir Yarışması’nda Sanat Emeği Dergisi Şiir Ödülü, 1985 Behçet Necatigil Şiir Ödülü ( Ağustos Dehlizleri ile), 2016 Metin Altok Şiir Ödülü.

 

Paylaşın

Tuna Kiremitçi kimdir? Hayatı, Eserleri

1973 yılında Eskişehir’de dünyaya gelen Tuna Kiremitçi, Yunus Emre ve Dumlupınar ilköğretim okullarında okuduktan sonra, 10 yaşındayken ailesiyle beraber Ankara’ya taşındı. Kiremitçi, Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’nde sinema üzerine eğitim gördü.

Haber Merkezi / Galatasaray Lisesi’nde okuduğu yıllarda, önemli edebiyat dergilerinden Varlık’ta şiirleri yayınlanmaya başladı. Yayınlanan ilk şiir kitabı olan 1994 tarihli Ayabakanlar ile Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’nü kazanan Kiremitçi, 1998 tarihinde, ikinci şiir kitabı olan Akademi‘yi piyasaya çıkarttı.

Yazara asıl ününü getiren ve tanınmasını sağlayan eser ise, 2002 tarihinde tamamladığı Git Kendini Çok Sevdirmeden oldu. Büyük satış başarılarına imza atan romanı, 2003 yılında Bu İşte Bir Yalnızlık Var ve 2005 yılında Yolda Üç Kişi takip etti. Gündelik yaşama ayna tutan romanları, Gürsel Aytaç tarafından romantik ironi olarak tanımlandı.

Farklı edebiyat ve şiir dergilerinde çalışmalarını yayınlamaya devam eden Kiremitçi, ayrıca köşe yazarı olarak da gazete küpürlerinde kendisine yer edindi. Üçüncü şiir kitabı Bazı Şiirler Bazı Şarkılar’ı 2003 yılında tamamlayan genç yazar, 2007 yılında Dualar Kalıcıdır ve 2009 yılında Küçüğe Bir Dondurma adlı romanlarını yayınladı. Yazarın romanları, Türkçe dışında beş ayrı dile çevrilerek yurt dışında da yayınlandı.

Yazarlığın dışında müzikle de uğraşan Kiremitçi, Kumdan Kaleler adlı rock topluluğu ile 1995 yılında Denize Doğru adlı bir albüm çıkarttı, bu albümde besteci ve vokal olarak yer aldı.

Eserleri; Ayabakanlar, Akademi, Git Kendini Çok Sevdirmeden, Bu İşte Bir Yalnızlık Var, Yolda Üç Kiş, Dualar Kalıcıdır

Ödülleri; 1994 Yaşar Nabi Nayır Ödülü, 1997 Erguvan Balkan Şiir Ödülü / Bosnalı şair İzzet Sarayliç’le paylaştı.

Paylaşın