Neslihan Su Kimdir? Hayatı, Eserleri

13 Mayıs 1971 yılında dünyaya gelen Neslihan Su, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Bölümü İngilizce Öğretmenliği’nden mezun oldu. İlk şiiri “inci küpeli huzurum” Bireylikler dergisinde yayımlandı.

Haber Merkezi / Neslihan Su’nun şiirleri, Dize, Mor Taka, Heves ve Şiiri Özlüyorum dergilerinde yayımlandı ve yayımlanmaya devam ediyor. Neslihan Su, Safranbolu’da 7. si düzenlenen Uluslararası Altın Safran Belgesel Film Festivali 2006 şiir mansiyon ödülünü “Düş Lekesi” adlı dosyasıyla kazandı.

“Bir karanfil kokusu İstanbul”

yılanlı bir sütundur kollarım İstanbul boynuna
üç başsız ganimet yıllarla eritilmiş
revnaklı bir tarih bulutların huzurunda
sırtlanmış bir şehri kıyısız coşkularıyla

sen şöyle otur yanıma İstanbul öpüşelim

gece dolmuş ışıklı masallar içlerine evlerin
bir aynalı kasır yorgan altında oynaşıyor
yalnızlık servilerle sarhoş
şefkat istiyor sabahlar
yanağında ağlanmış odalar nemi

dudağında ıtır çiçekleri
kar lekesi zamanda İstanbul
elleri çıldırmış

yummuş kendini gizli bir aşk söylemi gözlerinde nem
içinde kehribar bir intihar vakti
ağlıyor Pierre Loti Aziyade’nin avuçlarına
yeni yıkanmış iki taze ölü bakışı hala ıslak
kayıyor Eyüp’ün parmakları arasından
kalemkârlara…nakkaşlara…surlara

içini Haliç’e dökmüş İstanbul başında cennet kuşları
yorgun bir yüz uykusuz çok uzağında yakın bir ada
saçlarında kendinden geçmiş bir hâl
ne annesi kalmış ne çocukluğu
yükü ağır bir hamal sanki
İstanbul dert taşıyor omuzlarında

lülelerin gemi direğinde rüzgar
gel şöyle sarılalım İstanbul

şefkat arıyor boğazın suları da
kirpiğinde surlarla örülü Yeditepe
eşeliyor içindeki ruhun pembe dudaklarını
aşk gibi bir şey bulaşmış günlerce lalelere

tenin tenimde denize değelim İstanbul

şimale doğru okuyor kendini ezanlar
terlemiş göğün yokuşunda
acıdan bir ırmak boğuyor bir oğlanı daha
sanki ötüşsüz serçeymiş avlusunda coşkun bir ırmak Sultanahmet
çağırıyor bin çığlıkla terk edilmiş yoksulları kucağına

bir kalbi giyinmek gibi ilikle beni İstanbul

kucağında uyumuş bir bebek aşiyan
avuçlarında delirmiş bir dilber ve gizli bir aşk
kendini soruyor kendinden geçmiş
mısır çarşısında kanadı kırık bir güvercin
kırık kırık kanadında kırk kırık ah

Beyoğlu’nda akıyor çiçekten dereler adımlara
hüznün sol bileği burulmuş
sağında Venüs yıkanıyor
ardında acılar çekilmiş inzivaya
acılar çekilmiş inzivaya
bu coşku ne
ve bir şarkı
seni ömrümce hep
bakışında kırık aynalar
aynalarda İstanbul
kırk kırık bir kadın
maksimde Müzeyyen Senar
ve rahvan bir şarkı

hüzün mü yalnızlık mı çiçek pasajına uğramış
tıpırtısı içinde yedi iklim masallardan taşar
göğsünde bir karanfil bir kadın
kuş yollarında eylülün
kaldırımlar laf taşır adalardan

üşümek dertle eşdeğerdir
çığlığı keskin bir karabataktır zaman
koşmak sanki kanatsız
gemilerde bahriyeli uzun bir yar
sırtı kürek acısı dertlerle bir
yada bir iskorpit rengi sepya
küsmüştür azgın sulara mavi sular

bu ne üşümektir bu ne acı
şarkılar servilerde dolaşır
tarihle örülür yaşamın rengi
her kent kendini saklar körebe
saklısında eski bir radyodur zamanda

bir karanfil şiirim kokla beni İstanbul

“Heykeller öpülmeli”

kilitli su narların kızardığı uzak ülke
üflenmedi ülkene henüz zaman tenhalarda birkaç sokak
gezinip dolaşsın bırak süslenip saçılsın
bir heykeldi ben onunla öpüştüm
bir ırmak geçtiydi üzerimizden içi kırık bir heves
hepsi bu

şeytan çarpsın uçsuz boynumda kıpırdanan neydi
neydi o büyük düş o büyük gergedan
kuşlardan çok önceydi çok hastaydım
karnım daha da büyüdü ve dalgınlığım
harflerin biçimsizliğiydi belki de ağzımı acıtan

git kendini yedi dağın kulağına fısılda
aç üstünü karanlığın gecenin derin ağzını da
yelkovan kuşları geçecek aklından bırak geçsin kıpırdanma
uzağından ince bir yağmur ol birik kendine
eşyalara dokunma
eski bir hastalık bu bende dilimde susup duran ihtiras
suya vuran ay sus ay sus ihtiras
hastaydım ben kuşlardan çok önceydi
hastaydım ben masum ve itaatkâr
karnım daha da büyüdü ve dalgınlığım
taşların biçimsizliğiydi belki de kollarımı acıtan

kabuğun kaygısı burada yer
-in rahmine in/en derin sızı
(hiçbir sızı masum değildir ve itaatkâr)

Paylaşın

Neriman Calap Kimdir? Hayatı, Eserleri

14 Kasım 1956 yılında Trabzon’da dünyaya gelen Neriman Calap, ilk ve ortaöğrenimini Artvin, Denizli, Malatya ve Sivas illerinde tamamladı. İlkokula Denizli’nin Çal ilçesinde başlayıp Honaz’da bitirdi. Buldan ilçesinde başladığı ortaokuldan Malatya Erguvan’da mezun oldu.

Haber Merkezi / Hekimhan’da başladığı lise öğrenimini Sivas Lisesi’nde tamamladı. 1978 yılında Niğde Eğitim Enstitüsü’nden sınıf öğretmeni olarak mezun oldu. 1978 yılında Trabzon’da öğretmen olarak göreve başladı, 2001’de emekli oldu. 1998 ile 2000 yılları arasında TV 61’de ”Maranta” isimli bir kültür sanat programı hazırlayıp sundu. Bir yıl Aydın TED Koleji’nde, beş yıl Ankara’da Aykan ve Arı kolejlerinde çalışıp Trabzon’a döndü.

İlk şiiri “Ayrıntı”, Kıyı dergisinin 94. sayısında Ocak 1994’te yayımlandı. Şiir ve yazıları Kıyı, Damar, Yeni Biçem, Ardıçkuşu, Öğretmen Dünyası, abc, Düşlem, Cumhuriyet Kitap, Yaklaşım, Şiir-lik, Çağdaş Türk Dili, İnsancıl, Hayal, Ada, Patika, Fanzin, Deliler Teknesi gibi bir çok dergide yer aldı.

Yazmaya başlamasında çok kitap okumasının etkili olduğunu belirten sanatçı, henüz ortaokuldayken dünya klasiklerinin çoğunu okuduğunu söylüyor. Okumasının yanı sıra kalem ve defterlere anlatılmaz bir tutkusu olduğunu ve birdenbire kendini yazarken bulduğunu iletiyor.

”Şiir benim için her zaman özeldi, kelimeler sihirliydi. Onun için olsa gerek şiir ağır bastı.’Yaşamdan süzerek ve empati kurarak, şiir emekçisi olarak ben de söyleyecek sözüm var, duygu ve düşünce dünyanıza beni de alır mısınız?’ demek istedim galiba.” diyerek şiir yazmaya başlamasını açıklıyor.

Eserleri;

Güncemde İzdüşümü (1995)
Akşamdı Dökülen (1996)
Rüzgâr Kanatlıydı Gece (1999)
Beni Hep Uzaklara (2007)
Güncemde Akşamdı Rüzgâr (2008)
Yağmur İle Gezgin (2008)

Ödülleri;

1999 Trabzon TV 61 Şiir Ödülü
2000 Karadeniz Yazarlar Birliği Son 10 Yıl En Sevilen Şair Ödülü ( Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yapılan anket sonucu)

Paylaşın

Nef’i Kimdir? Hayatı, Eserleri

1572 yılında Erzurum’un Hasankale İlçesi’nde dünyaya gelen Nef’i,  27 Ocak 1635 günü hayatını kaybetti. Asıl ismi Ömer’dir. Nef’i iyi bir öğrenim görerek yetişti ve Farsça ve Arapça dillerini öğrendi. Nef’i mahlası dostu şair Gelibolulu Ali tarafından kendisine verildi.

Haber Merkezi / 1603 yılında I. Ahmet’in tahta çıkmasından sonra geldiği İstanbul’da bir süre katiplik yaptı. Padişaha ve dönemin ileri gelen şahsiyetlerine sunmuş olduğu gazeller ile kendisinden bahsettirdi. IV. Murat tarafında himaye edildi. Daha sonra Edirne’de Muradiye mütevelliğine, ardından da İstanbul’a cizye muhasebeciliğine atandı.

Hicivlerinin toplandığı Siham-ı Kaza adlı eserini okuyan Padişah IV. Murat, Nef’i’den bir daha hiciv yazmamasına dair söz aldı. Fakat Nef’i vermiş olduğu bu sözü tutmaması hayatına mal oldu. Vezir Bayram Paşa hakkında kaleme aldığı bir hiciv sebebi ile bu paşa tarafından sarayın kementle boğdurularak cesedi denize atıldı. Nef’i, IV. Murad’a, “Sen ne büyük bir hükümdarsın ki benim gibi bir şair tarafından methediliyorsun” diyebilecek bir özgüvene de sahipti.

Türk edebiyatının en usta övgü ve yergi şairi sayılan Nef’i, hicivlerindeki sağlam tekniği, güçlü ahengi, samimi ve cesurca söyleyişi ile bu alanda en önemli isimlerden biri olmuştur. I. Ahmet, II. Osman ve IV. Murat gibi döneminde yaşadığı padişahlar ile diğer devlet adamlarına sunmuş olduğu kasidelerde de büyük bir başarı göstermiş, yerinde kullanmayı çok iyi bildiği sözcükler ile ustaca tasvirler çizmiştir. Nef’i’nin savaş tasvirlerini okuyanlar top seslerini ve kılıç şakırtlarını duyar gibi olurlar. Bahar tasvirlerinde de mevsimin canlılık ve hareketliğini okuyucuna güçlü bir biçimde hissettirmiştir.

Nef’i Gençliğinde İranlı Sadî ve Hafız-ı Şirazî’yi okuyarak yetişir. Arap şairlerinden Urfî ve Enverî’nin de etkisinde kalır ve kendisinin bu iki şaire nazireleri vardır.

Cem Dilçin, Nef’i hakkında şu sözleri söylemiştir “Yaratılışındaki övmek ve övünmek özelliğinden dolayı kasideciliğe yönelmiş olan Nef’î, gazellerinde rind ve âşık bir şair olarak görünür. Nef’î’nin kasidelerinde iğrak ve gulüv derecesine varan mübalağaya gazellerinde de rastlanır. Süslü, sanatlı ve yer yer tamlamalarla yüklü bir dil, anlamda ve hayallerde incelik, güçlü bir ahenk Nef’î’nin gazellerinin özelliğidir.”

Eserleri;

Türkçe Divan, Farsça Divan, Siham-ı Kaza, Tuhfetü’l-Uşşak

Paylaşın

Nedret Gürcan Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Haziran 1931 yılında Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesi’nde dünyaya gelen Nedret Gürcan, 2 Eylül 2019 yılında hayatını kaybetti. İlkokulu Dinar’da okuyan Nedret Gürcan, İzmir Buca Yatılı Ortaokulu’nun son sınıfında rahatsızlanınca öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı.

Haber Merkezi / Nedret Gürcan, İzmir Buca Yatılı Ortaokulu’nda tanıştığı İzmirli Nurhan Hanım ile evlenmiş, Ali Niyazi, Etil ve Barkın isimli üç çocuğu olmuştur. Gençlik yıllarında Dinar’da Şairler Yaprağı isminde bir dergi çıkaran Nedret Gürcan babasının ölümüyle un fabrikasının yönetimini üstlendi, bir süre siyasetle uğraştı. Yeni Dostluk ve Vatandaş adlı iki yerel siyasî gazete çıkarttı. Uzun yıllar Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde siyaset ve ekonomi yazıları yazdı. Bu yıllarda şiirden uzak kaldı. 1995 Dinar depreminden sonra ailesiyle birlikte Ankara’ya taşındı.

Nedret Gürcan’ın sanata ilgisi, ilkokul yıllarında başladı. Bu yıllarda derslerden çok dergi ve kitaplara, müziğe, resme, sahneye merak duydu. Ortaokuldaki Türkçe öğretmenleri sayesinde şiire yöneldi. Varlık, Yeditepe, Kaynak, Şairler Yaprağı, Kervan, Mülkiye, Yücel, Seçilmiş Hikâyeler, Uyanış, Salkım, Mavi, Sanatlar, Onüç, Ürün, Doğuş, ve Yenilik gibi dönemin önemli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınladı.

Nedret Gürcan’ın Yaşadıkça Aşk (1954), Festival (1956), İki Beyaz Çizgi (1963), Bulut İndi (1972), Tutkun ve Kırgın (1996), Beş Çayı (1999), Benim Sevgili Şiirlerim (2009), Bir Mutlu Cümbüştür Yaşamak (2009), Dünya Ne Kadar Küçük (2010), Aşka ve Yaşama Sunulmuş Şiirler (2010) isimli şiir kitaplarının yanında, İzmir’de Üç Gün ve Bir Gece (2007) isimli romanı, Benim Sevgili Taşram (2003), Yaşanmış Taşra Öyküleri (2005), Yaşanmış Yazlık Öyküleri (2011) adlı dört anı-hikâye ve Hoşçakal Dinar (2008), isimli anı kitabı kaleme aldı. Turgut Çeviker, Nedret Gürcan yılların birikimine dayanan mektup arşivinden seçtiği mektupları Nedret Gürcan’a Edebiyatçı Mektupları (2016) ismiyle yayınladı.

Yaşamının büyük bir bölümünü Dinar’da sürdüren Nedret Gürcan, edebiyat çevrelerinde bir aşk şairi olarak tanınsa da, taşra ve kent insanının yaşamına da şiirlerinde yer verdi. Kent yaşamının soğukluğu ve samimiyetsizliğine karşın taşradaki insani ilişkileri samimi ve sıcak buldu. Onun için taşra, Nedret Gürcan’ın düşünce dünyasında “Benim Sevgili Taşram” şeklinde yer etti.

Nedret Gürcan’ın Türk edebiyatına yaptığı önemli hizmetlerden biri de 1951-1952 yılında İzmir’de Ziya Metin, Cengiz Tuncer ve Tarık Dursun K. ile birlikte çıkardıkları ve sekiz sayı süren Kervan adındaki aylık edebiyat dergisi tecrübesinden sonra, Dinar’da tek başına Şairler Yaprağı’nı çıkarması oldu. Üstelik Şairler Yaprağı, ‘Türkiye’nin Tek Şiir Dergisi’ iddiasıyla yayın hayatına başladı ve edebiyat çevrelerinde adından söz ettirdi. İlk sayıyı 1 Mayıs 1954’te çıkaran Nedret Gürcan, Şairler Yaprağı macerasını Temmuz-Ağustos 1957’de (35-36. sayıyla) sona erdirdi. Bu yıllarda şiir dergisinin yanında Şairler Yaprağı Yayınları adıyla Dinar’da kitap yayını işine de girişti. Şairler Yaprağı macerası ile uzaktaki şairlerle dostluklar kurmayı başardı. Birçok genç şair ve yazar, bir taşra kasabasında çıkarılan dergiye sahip çıktı ve bu şiir dergisi ile Nedret Gürcan ismi bütün Türkiye’de tanınmaya başladı.

Şairler Yaprağı’nın yayımlandığı yıllar Garip hareketinin bitip, İkinci Yeni’nin varlığını göstermeye başladığı yıllardı. Nedret Gürcan, Şairler Yaprağı’na gönderilen şiirleri tenkit eden yazılar yazdı. Şairler Yaprağı’ndaki çabalarıyla dönemin şiir zevkine katkıda bulundu. Her fırsatta yeniliği keşfetmek adına büyük kentlerdeki edebiyat ortamını solumak için gayret gösterdi. Sık sık İstanbul ve Ankara’da sanatçı arkadaşlarıyla buluştu.

Nedret Gürcan, şiirlerinde ben’e yönelik temaları daha yoğun işledi. Bu yüzden daha çok ‘ben’in şairi olarak tanındı. Ancak bu, onun toplumcu tarafının gelişmesini engellemedi. Şiirrlerinde taşradan kaçmaya yönelik sembol ve imgeleri yalın ve sade bir üslupla kullandı. Şiirinde halk diline, halk söyleyişine sık sık yer veren Nedret Gürcan, rahat ve doğal bir anlatım, temiz bir Türkçeyle şiirler yazdı. Şiirinde hiçbir zaman ölçü ve kafiye bağlayıcı bir unsur olmadı. Dizelerde kelimelerin yerlerini değiştirme gibi farklı anlatım tarzları denedi. Anılarında ve İzmir’de Üç gün ve Bir Gece isimli romanında, gözlemlerini, yaşadıklarını anlattı. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Nedim Kimdir? Hayatı, Eserleri

1680 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nedim’in 30 Ekim 1730’da Patrona Halil isyanı sırasında kriz geçirerek öldüğü sanılmaktadır. İsyan sırasında Beşiktaş’daki evinin damından düşüp öldüğü bilgileri kanıtlanmamıştır.

Haber Merkezi / Nedim’in ailesi Merzifon kökenlidir ve asıl adı Ahmed’tir. olduğu Eğitimi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bazı kaynaklara göre Şeyhülislam Ebezade Abdullah Efendi’nin başkanlığındaki kurulun yaptığı sınavda müderrisliği payesini aldı yazılmaktadır. Bir süre Mahmudpaşa mahkemesinde naiplikle görevlendirildi.

Sadrazam Ali Paşa ve Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından korundu. Bu dönemde Nevşehirli İbrahim Paşa’nın muhasipliğini ve kütüphanesinde hafızı kütüb görevini üstlendi. Padişah 3. Ahmed’in bulunduğu toplantılara katılmaya başladı. Şiirleri Sultan Üçüncü Ahmed tarafından beğenildi.

Sırasıyla Mollakırımı, Sadiefendi, Nişancipaşayıatik, Sekbanalibey medresesi müderrisliklerinde bulundu.  Dini yasaklara karşı çıktı, tasavvuftan uzak, kadın, içki gibi şuhane unsurları işleyen şiirler yazdı. Ona göre yaşamanın temel amacı dünya zevklerini tatmak, eğlenmekti. Aşırı içki düşkünlüğünden titreme ve vahime (korku) hastalığına yakalandı.

Divan şiirinde çığır açmış büyük bir şairdir. Değeri, ölümünden çok sonra anlaşılmıştır. Şiirlerini İstanbul şivesi ile yazmıştır ve İstanbul şivesi akımının da öncülüğünü yapmıştır. Genelde divan şiirinin katı kurallarına uysa da, zaman zaman yenilikler yapmıştır.

Bazı şiirlerinde aruz yerine hece ölçüsü kullandığı anlaşılmaktadır. Divan edebiyatındaki soyut sevgili ve mekanlar Nedim’in şiirlerinde somuta dönüşür. Soğuk ve yapmacı anlatımdan kaçınmış, anlatmak istediklerini içten bir şekilde şiirlerine dökmüştür. Daha çok gazelleriyle ünlenmiştir. Başlıca eseri Nedim Divanı’dır. Ayrıca doğu dillerinden çeviri çalışmalarına katıldığı bilinmektedir.

Eserleri;

Nedim Divanı
Sahaifü’l-Ahbar (çeviri)
Aynî Tarihi (çeviri)

Paylaşın

Necmi Zeka Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Ağustos 1963 yılında Mersin’de dünyaya gelen Necmi Zeka’nın tam adı Necmi Ersin Zeka’dır. İstanbul Alman Lisesinden ve Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden mezun oldu. İngiltere’de, Liecester Üniversitesinde yüksek lisansını tamamladı.

Haber Merkezi / Northwestren Üniversitesinde (ABD) başladığı doktora çalışmalarını tamamlamadan Türkiye’ye döndü. Boğaziçi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştı. Bazı yayın kuruluşlarında çevirmenlik, danışmanlık ve reklamcılık yaptı. Yıldız Teknik Üniversitesinde sanat felsefesi ve postmodern sanat üzerine dersler verdi.

1978 yılından itibaren Varlık, Adam Öykü, Kitaplık, Sanat Olayı gibi çeşitli dergilerde şiirleri ve yazıları yayımlandı. İlk kişisel resim sergisini 2002 yılında Sabancı Üniversitesi, Kasa Galerisi’nde sundu. Yavru Aslan’dan Konu Komşu’ya (2008) adlı şiir kitabıyla, 2003 yılında, 7. Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’nün sahibi oldu.

Necmi Zeka, lirik şiir anlayışının dışında denilebilecek bir şiirsel anlayışa sahiptir. Dolayısıyla onun şiirleri; şairanelik barındırmayan, Türkçe şiirde alışılagelmiş ve genelde aşkın bir sezgiselliği önceleyen, estetik kavrayışa dâhil olmayan şiirler olarak okunabilir.

Yer yer düz yazıya yaklaşan, kimi zaman topluma odaklanmış bir gözle karşımıza çıkan Zeka şiiri, modern öznenin parçalanmışlığını gösterirken, dilsel olarak da bir parçalanmışlıkla karşılar okuyucusunu. Bu noktada, onun şiirlerinde tekinsiz bir havanın sezildiğini söylemek gerekecektir.

Bu tekinsizliği sağlayan bir unsur olarak şairin sıkça kullandığı kara mizah önemli bir yerde durmaktadır. Nitekim, kara mizah yardımıyla şiirin merkezine alınan özneler; hem tarjik hem de komik bir hale getirilmek suretiyle, okuyucuyu sallantılı bir zemine davet edebilecek potansiyele sahiptir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Necmettin Halil Onan Kimdir? Hayatı, Eserleri

1902 yılında İstanbul Çatalca’da dünyaya gelen Necmettin Halil Onan, 1968 yılında bir ameliyat sonunda geçirdiği iç kanama nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Mezarı Kandilli Kabristanı’ndadır. İstanbul’da Koska Mahalle Mektebi’nde başladığı eğitimini Burhân-ı Terakkî, Çatalca İbtidâîsi ve Bakırköy Numune Rüşdiyesi’nde sürdürdü.

Haber Merkezi / Vefa Sultânîsi’nde okurken bir süre Sanâyi-i Nefîse Mektebi’nin resim bölümüne devam etmiş, 1919’da İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Fakültesi Türk Edebiyatı Bölümü’ne kaydolmuştur. Burada devrin tanınmış edebî şahsiyetlerinden Cenab Şahabeddin ve Köprülüzade Mehmed Fuad’dan Türk edebiyatı, Ferit Bey’den (Kam) metin şerhi, Yahya Kemal (Beyatlı) ve Yusuf Şerif’ten (Kılıçel) Batı edebiyatı dersleri almıştır. Hocaları arasında özellikle Ferit Kam ve Yahya Kemal’in etkisi altında kalan Necmettin Halil, öğrenciliği sırasında gündüzleri Kuledibi’ndeki Alliance Israélite’te öğretmenlik yaparken geceleri de Anadolu Ajansı’nda çalışmıştır.
İstanbul’un 1920’de işgal edilmesinden sonra Dârülfünun’un geçici olarak kapatılması üzerine Anadolu’ya geçmiş ve Ankara Tâlimgâhı’nda zâbit vekili sıfatıyla Millî Mücadele’ye katılmıştır.

Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından İstanbul’a dönerek yarıda kalan öğrenimini tamamlamış (1925) ve öğrencilik yıllarında yaptığı Anadolu Ajansı’ndaki işine bir yıl daha devam etmiştir. 1926’da sınıf arkadaşı Ahter Onan’la evlenmiş, 27 Mayıs 1929’da tek çocukları Yıldız Alacakaptan doğmuştur. 1927’de İzmir Amerikan Erkek Koleji’ne Türkçe ve edebiyat hocası olarak tayin edilmiş, ardından İzmir Erkek Lisesi ile İzmir Kız Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 1932’de Adana Erkek Lisesi, 1933’te Ankara Erkek Lisesi, 1935’te İzmir Kız Lisesi müdürlüğünde bulunan Onan, 1939’da Maarif Vekâleti müfettişi olmuştur.

1942-1946 yılları arasında Yüksek Öğretim Genel müdürlüğü yapmış, bu görevdeyken profesör unvanıyla Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Türk Edebiyatı dersleri vermekle görevlendirilmiştir. 1946’da bu göreve asaleten tayin edilmiş, 1960’ta sağlık problemleri nedeniyle emekliye ayrılarak ve İstanbul’a dönmüştür. Bir ameliyat sonunda geçirdiği iç kanama nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Mezarı Kandilli Kabristanı’ndadır.

Edebiyat dünyasına şiirle giren Onan’ın ilk ürünleri Mütareke döneminde Nedim dergisinde çıkmıştır. Şiirlerinin yanı sıra bir romanı, dilbilgisi alanındaki eserleri ve edebiyat tarihi ile ilgili çalışmalarıyla da adını duyurmuştur.

Lise öğrenimi sırasında Halit Fahri tarafından çıkarılan Nedim dergisinde yayımlanan ilk şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanan Onan, Millî Edebiyat cereyanı içerisinde Kurtuluş Savaşı sırasında yazdığı şiirleriyle dikkat çekmiştir. Daha sonra Dergâh, Servet-i Fünûn ve Hayat gibi mecmualarda yayımladığı ve çoğunu hece ölçüsüyle yazdığı şiirleriyle kendisini tanıtmıştır. 1919 ile 1927 yılları arasında yazdığı şiirlerini Çakıl Taşları adıyla eski harflerle bastırdığı kitabında toplamıştır.

Dostu ve hocası Yahya Kemal’e ithaf ettiği bu kitabında Onan, hece vezniyle yazdığı 26 ve aruzla yazdığı 2 şiire yer vermiştir. 1927-1932 arasında yazdığı şiirlerini ise Bir Yudum Daha adıyla yayımlamış, kitapta 18 şiire yer vermiştir. Onan’ın özellikle 1927’de Hayat mecmuasında yayımlanan “Bir Yolcuya” adlı şiiri, adının Millî Edebiyat akımı içinde anılmasında büyük ölçüde etkili olmuştur. Sanat anlayışı bakımından Yahya Kemal çizgisini takip etmeye çalıştığı görülen şairin, şiirde bir yandan ahenk ve musikiye önem verirken bir yandan da sade bir dille vatan sevgisi, mazi özlemi, aşk ve tabiat duygularını işlediği görülür.

Necmettin Halil Onan, İşleyen Yara adıyla bir de roman yazmış, 1932-1933 yıllarında Vakit Gazetesi’nde “Millî Roman” başlığı altında tefrika edilmiştir. Öğretmenliğe atandığı İzmir Erkek Koleji’ndeki iki gencin din değiştirerek Amerika’ya kaçmak istemeleri hadisesinden etkilenen yazar, bunu bir roman konusu hâlinde işlemek suretiyle millî bir roman ortaya koymuştur. Millî duygularını yitiren ve din değiştiren bir gencin, sonunda içine düştüğü yalnızlık ve boşluk içerisinde intihara kadar varan macerası bu romanın konusunu oluşturur. Tefrika hâlinde bulunan roman 1977’de Kolejli Nereye? adıyla bir araya getirilerek basılmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Eserleri;

Çakıl Taşları
İşleyen Yara
Çakıl Taşları (1927)
Bir Yudum Daha (1931)
Açıklamalı Divan Şiiri Antolojisi
Namık Kemal’in Talim-i Edebiyat Üzerine Bir Risalesi(1950)
Leyla île Mecnun(1958)
Kolejli Nereye

Paylaşın

Necip Fazıl Kısakürek Kimdir? Hayatı, Eserleri

26 Mayıs 1905 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983’te İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Çocukluğu Çemberlitaş’ta geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi’nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı.

Haber Merkezi / Lisedeki öğretmenleri arasında dönemin ünlü şair ve yazarlarından Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aşkı gibi isimler vardı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten sonra Fransa’ya gönderildi. Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris’te bohem bir yaşam sürdürdü. Türkiye’ye dönüşünde Bankalarda memurluk, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ve İstanbul Devlet GüzelSanatlar Akademisi’nde öğretmenlik yaptı.

Bir tarikatçıyla tanışması sonrası yaşama biçimini değiştirdi, bohem yaşam tarzını bırakarak dinsel ağırlıklı bir yaşam biçimine yöneldi. Haftalık Ağaç dergisini çıkardı. Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla dönemin siyasi iktidarını eleştirdi. Hakkında açılan davalar sonucu hapsedildi. Yazı ve makaleleri Büyük Doğu Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı.

Şiire on yedi yaşında, annesinin isteği başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle tanındı. Paris dönüşü Örümcek Ağı ve Kaldırımlar ve Ben ve Ötesi adlı şiir kitapları yayımladı. Sonradan benimsediği yaşam biçimi ürünlerine de yansıdı.Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak adlı tiyatro oyunlarını yazdı. Sağlam bir dil yapısı ile insanın iç dünyasını, tutkularını, yalnızlığını, iç çatışmalarını konu alan şiirler yazdı. Şiiri üstün bir algılama sorunu ve mutlak gerçeği arama yolunda bir uğraş olarak gördü. Şiirimizde gizemci anlayışın temsilcisidir.

Eserleri;

Örümcek Ağı (1925)
Kaldırımlar (1928)
Ben ve Ötesi (1932)
Sonsuzluk Kervanı (1955)
Çile (1962)
Şiirlerim (1979)
Esselâm (1973)
Çile (1974)

Ödülleri;

1980’de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü
Milli Kültür Vakfı Armağanı’nı (1981)
Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü (1982)
Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı’nca ‘Sultan-üş Şuara’ünvanını verildi.(1980)

(Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın

Necdet Tezcan Kimdir? Hayatı, Eserleri

8 Şubat 1942 yılında Kırklareli’nin Vize İlçesi’nde dünyaya gelen Necdet Tezcan, ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Vize’de lise bulunmadığı için Çanakkale Öğretmen Okuluna gider. Mezun olunca (1960) Vize’nin küçük bir köyünde öğretmenliğe başlar.

Haber Merkezi / Sonraları İstanbul Eğitim Enstitüsünü bitiren (1966) Tezcan, Urfa’ya atanır. Urfa Kız Öğretmen Okulunda bir süre görev yaptıktan sonra Kastamonu Göl Öğretmen Okuluna geçer. Edirne Kız Öğretmen Okulunda da çalışan Tezcan, Edirne Anaolu Öğretmen Lisesinden 1993’te emekli olur.

Öğretmenlik mesleğin özelliklerini Başöğretmen Atatürk’ün ilke ve devrimleriyle bütünleştiren, çocuk sevgisiyle yoğrulan Tezcan’ın öğretmenlik coskusu, bir süre sonra şiire dönüşür. İstanbul Eğitim Enstitüsünde Behçet Necatigil ve Ahmet Kabaklı hocalardan ders alan Tezcan’ın üzerinde, mezun olduktan sonra da mektuplaşmaya devam ettiği, “şahsına duyduğum sevgi ve saygı da benim kırmızı çizgilerim oldu.” dediği Behçet Necatigil’in büyük tesiri vardır. Hesaplı kitaplı bir sanat olamayacağını düşünen Tezcan, şiirde esin, doğaçlama ve çağrışımı önceler. Duygu yükü, imge, arındırma ve sözcük seçiciliğinin şiir sanatındaki önemli yan yollar olduğunu belirtir. Sanata bir ömür adamak gerektiğini savunan Tezcan’a göre, sanatsal üretimin temelinde yetenek, yaratma gücü ve çalışma vardır.

“Balkanlardan göç eden bir ailede doğmam, Balkan topraklarının izlerini; Trakya’da yaşamam, Trakya’ya has özellikleri şiirime taşımıştır.” diyen Necdet Tezcan’ın ilk şiiri 1972’de İzmir Demokrat gazetesinde çıkar. Şiirleri sonraki yıllarda Damla, Kiraz, Türk Dili, Öğretmen Dünyası gibi dergilerde yayımlanır. Toplumsal olaylara öğretmen duyarlılığı ile bakan Tezcan “hüznün harman yerinde sabahla(yan)” ruhuyla, Keşan’da günlük olarak yayımlanan Önder gazetesinde köşe yazıları yazmaktadır. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Eserleri;

Serhat Şehri Edirne (1972)
Medeniyet Yulari (1973)
Beşpinar (1989)
Yüzünün Yeryüzüyüm (1994)
Çagla Tadi (1994)
Gül/Açar Gül/Üşürüz (1999)

Paylaşın

Necdet Evliyagil Kimdir? Hayatı, Eserleri

1927 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Necdet Evliyagil, 1992 yılında vefat etmiştir. Necdet Evliyagil eğitim hayatını İstanbul’da tamamlamış, İstanbul Erkek Lisesi’nde okurken Dünya gazetesinde çalışmıştır.  Şiir yazmaya başladığı lise yıllarında Yahya Kemal ile tanışmıştır.

Haber Merkezi / Cağaloğlu’nda ikamet eden Evliyagil ailesinin komşuları Nadir Nadi, Ekrem Uşaklıgil, Selim Ragıp Emeç, Cevat Fehmi Başkut, Ahmet İhsan gibi önemli isimlerdir. Son Posta gazetesine gidip gelmeye başlayan ağabeyi Şevket Evliyagil’in yolundan giderek gazeteci olmaya karar vermiştir. 1951’de İstanbul Üniversitesi’nden mezun olmuş, Yeni Sabah ve Son Posta’dan sonra muhabir olarak Cumhuriyet gazetesinde çalışmış, Behçet Kemal Çağlar ile İstanbul radyosunda programlar yapmıştır.

Necdet Evliyagil’in Ankara yaşantısı ağabeyi Şevket Evliyagil’le 1951’de Ajans-Türk’ü kurmasıyla başlamıştır. Dünya gazetesinde Ankara temsilcisi olarak çalışmış, Türkiye’nin NATO’ya üyelik sürecinde görev almıştır. Avrupa Konseyi üyeliği de yapan Necdet Evliyagil, 1959’da Sevgi Turanlı ile evlenmiştir. Bu evlilikten 1961’de Mert ve 1970’te Sarp adında iki oğlu olmuştur. 1963-1988 yılları arasında Ajans-Türk dergisini çıkarmıştır. 1968’de Basın Şeref Kartı alan Evliyagil,  1967-1972 yılları arasında Türkiye Turizm Merkezi Genel Sekreterliği yapmış, 1973-1977 yılları arasında milletvekili olarak TBMM’de yer almıştır.  1978-1992 yılları arasında TRT’de “Şiir Dünyası” adlı programı hazırlayıp sunan Evliyagil, 1992 yılında vefat etmiştir.

Necdet Evliyagil, 1943’ten 1991’e kadar şiir yazmayı sürdürmüştür. Şiir hakkındaki görüşlerini Edebi Konuşmalar, Şiirimizde Anlamsızlar ve Şiir’de Lirizm ve Rezilizm adlı eserlerinde toplamıştır.  İlk kitabındaki şiir anlayışını daha sonraki yıllarda çıkardığı şiir kitaplarında da sürdüren Necdet Evliyagil, klasikten ilham alan bir anlayışla hayattaki izlenimlerini şiirine aksettirmiş ve serbest nazma itibar etmiştir. Şiire ilgi duymaya başladığı ilk günlerden itibaren Yahya Kemal’in sanat anlayışını benimsemiştir. Bu bakımdan çağdaşları olan Garip ve İkinci Yeni akımlarının dışında kalmıştır. Şiirde takip ettiği ve etkilendiği isim hayatı boyunca Yahya Kemal olmuştur. Liseden üniversiteye kadar Park Otel’de Yahya Kemal’le görüşmelerine devam eden Evliyagil’e, Kendi Gök Kubbemiz şairi  1949’da “Etrafa bakıp ey Evliyagil/Sen kendini bizde evliya bil” dizelerini ithaf etmiştir.

İlk şiir kitabı Eski Yalı’nın ardından Duyabildiğine, Yaşantı, Altınkum Vapuru, Düş ve Gerçek, Çocukların Görkemli Düşü ve Acı Gülüşü, İstanbul Düşü (Bütün Şiirler) ve İstanbul Bulutu adlı kitapları yayımlanır. İstanbul Mavisi ve Nazım Hikmet Boğaziçi’nde adlı şiir kitapları vefatından sonra ailesi tarafından bastırılır. Necdet Evliyagil’in şiirinde temalar öne çıkar, şekil ya da yapı açısından değişiklikler söz konusu değildir.  İzlenimlerini ve hayata bakış açısını şiirine yansıtmıştır. Evliyagil, şiirlerinde İstanbul, doğa, aşk, ölüm, zaman, çocuk ve Atatürk konularını işlemiştir.

Necdet Evliyagil her ne kadar şair olarak anılsa da gazetecilik yönü kuvvetlidir. Cumhuriyet gazetesinde gündemi yakalayan röportajlar yapmıştır. Burada yayımlanan bütün yazıları 2012’de iki cilt hâlinde yayımlanmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın