Nihat Behram Kimdir? Hayatı, Eserleri

18 Kasım 1946 yılında Kars’ta dünyaya gelen Nihat Behram, ilköğrenimini Çankırı’da, orta öğrenimini Bursa ve İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde tamamladı. 12 Mart döneminde Gazetecilik Yüksek Okulu’nda öğrenciyken düşünceleri ve yazıları nedeniyle Ceza Yasası’nın 141, 146 ve 246 maddelerine aykırılık gerekçesiyle tutuklandı, iki yıl askeri cezaevinde kaldı.

Haber Merkezi / Özgür kalınca yarım bırakmak zorunda kaldığı yüksek öğrenimini tamamladı. Bir süre gazetecilikle uğraştı. İlk şiir kitabı ‘Hayatımız Üstüne Şiirler’ yasaklandı Ataol Behramoğlu ile birlikte Militan dergisini, Yılmaz Güney ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Ayrıca “Güney” dergisini çıkaranlar arasında yer aldı. Sivil mahkemelerde ve sıkıyönetim mahkemelerinde hakkında birçok dava açıldı.

12 Eylül 1980’de, faşizmin dorukta olduğu dönemde yurt dışına çıktı. Dönmesi yolundaki çağrıya uymadığı gerekçesi ile Bakanlar Kurulu kararıyla T.C vatandaşlığından çıkarıldı. Uzun yıllar Türkiye’den uzakta yaşamak zorunda kalan Behram, 17 yıllık politik sürgünden sonra, 1996’da Türkiye’ye döndü.

İlk şiiri 1967’de yayımlandı. Şiir ve yazıları döneminin önemli dergileri olan Soyut, Yordam, Yeni Gerçek, Halkın Dostları’nda yayımlandı. Sonra sürekli olarak Ataol Behramoğlu ile birlikte çıkardıkları, Militan’da yazdı. Çoğu şiir olmak üzere yayımlanmış 20’ye yakın kitabı bulunmaktadır. Bazı yapıtları yabancı dillere çevrilmiştir. Şiir kitaplarının yanı sıra çocuk kitapları, romanları da vardır.

Eserleri;

Şiir:

Hayatımız Üstüne Şiirler (1972)
Fırtınayla Borayla Denenmiş Arkadaşlıklar (1974)
Dövüşe Dövüşe Yürünecek (1976)
Hayatı Tutuşturan Acılar (1978)
Irmak Boylarında Turaç Seslerinde (1980)
Savrulmuş Bir Ömrün Günlerinde (1982)
Militan Şiirler (Seçmeler, Almanya’da 1984)
Ay Işığı Yana Yana (1986)
Yine de Gülümseyerek (seçmeler, 1987)
Cenk Çeşitlemeleri (1988)
Kundak (2000)
Ölülerimiz
Yalın Yürek I/ Hayatımız Üstüne Şiirler (Toplu Şiirler 1, 2001)
Yalın Yürek II/Ayrılık da Yakışıklıdır (Toplu Şiirler 2, 2001)
Sürgün Yılları; İntikam Alır Gibi (Toplu Şiirler 3, 2001)

Roman:

Gurbet (1987)
Lanetli Ömrün Kırlangıçları (1991)
Kız Ali (1998)
Yılmaz Güney’le Yasaklı Yıllarımız (roman)

Çocuk kitabı:

Kuyruğu Zilli Tilki (1979)
Göğsü Kınalı Serçe (1980)

Anı:

Darağacında Üç Fidan (1967, belgesel)
Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit (1977)
Özlemin Dili Olsa (1999, yazılar-söyleşiler)

(Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın

Nihat Ateş Kimdir? Hayatı, Eserleri

28 Nisan 1969 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nihat Ateş, Şaziye Hanım ile işci Fehmi Ateş’in oğludur. İlk ve ortaöğretimini İstanbul’da tamamladı. Şehremini Lisesini bitirdikten sonra girdiği İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinden mezun oldu.

Haber Merkezi / 2001’de Gelenek Yayınevinde editörlüğe başladı. Redaktörlük, düzeltmenlik yaptı. Çeşitli yayın organlarında yazı işleri müdürü ve genel yayın yönetmeni olarak görev üstlendi. 1985-1987 yılları arasında General Electrics Basketbol Takımı’nda oynadı. Şair, evli ve İstanbul’da yaşıyor. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.

İlk şiiri “Dinlenen Cadı”, 1992’de İnsancıl dergisinde yayımlandı. Şiir, yazı ve eleştirilerini Kum, Yaba, Varlık, E, Sol, Agora, Dize, Cumhuriyet Kitap, Edebiyat ve Eleştiri dergilerinde yayımlandı. İnternet ortamında ise gercekedebiyat.com, İleri Haber Portalı, sol sitelerinde yazdı ve üç yıldır insanbu.com adlı sitenin editörleri arasındadır.

Nihat Ateş, 2007 yılında Hollanda’ da basılan Kent ve İnsan adlı, beş Hollandalı öykücü ile beş Türk öykücünün kent konulu öykülerinin bir araya geldiği kitabın editörlüğünü yaptı. Ayrıca, Hollandalı bir eleştirmen ile birlikte Hollandalı yazarların öykülerini değerlendirdiği bir inceleme yazısı yayımladı. Şairin eserlerinde gerçekçilik çizgiyi takip ettiği ve toplumsal duyarlılığı öne çıkardığı görülür.

Eserleri;

Dinlenen Cadı (1992)
Günışığı Şiirleri (1996)
Od kuyusunda bir Ayna (1999)

Paylaşın

Nigar Okyay Kimdir? Hayatı, Eserleri

Ocak 1975 yılında Muğla’nın Milas İlçesi’nde dünyaya gelen Nigar Okyay, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümünü bitirdikten sonra hukuk eğitimini tamamladı.

Haber Merkezi / Nigar Okyay’ın ilk şiiri 2001 yılında Wesvese dergisinde yayımlandı. Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 2005 “Jüri Özel Ödülü”ne değer görülen şiirlerin yer aldığı “Sus Dağı” isimli ilk şiir kitabı 2006 yılında Mayıs Yayınevi tarafından yayınlandı.

Eserleri;

Şiir;

Sus Dağı

Ödülleri;

2005 Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü / Jüri Özel Ödülü

“Her şey birbirinin içinden geçiyor”

akşam olmuş
taşların renginden belli
suyun esnemesinden
çocukların geri çekilmesinden

göğe kuşlar üşüşüyor
bazı kuşlar
bazı ağaçları göğe ekiyor
akşam kanatlı tohumluk
gece kuşların gür ormanı

batarken sökülen
ağzını dikiyor
güneş

açlarını sürüklüyor peşinde
pazar yeri

bir taş fener yanıp sönüyor
sokağa
kulaksız

kül yerleri ağrıyor
yangının

karışıyor kadınların
çorapları ve aşkları

her şey birbirinin içinden geçiyor…

“Sümbül faslı”

sesini biriktiriyor kemanın
dut ağacına asılmış
yorgun klarnet
diğeri geceden kalma
dudakları morarmış
sümbülü dinliyor hâlâ
testi arıyor öteki
annesinin mezarı için
koridorları çın çın
eski hastanenin

dipdiri bir kayayı
getirip koyuyorlar avluya
daha dünkü çocuk
olacakmış bize musalla

söz yüzüğünü saklıyor genç kız
bez ayakkabısına

kalenin güvercinlerini kokluyor
toy rüzgâr
çanları çalıp kaçmak istiyorum
çatılar beni saklar

kulak verip sümbüle
yokluyor hatırayı yaşlı kadın
deliniyor dudağı perdelerin

bir çatı boşalıyor aşağılara
ellerime yazılanı unutuyorum
unutuyorum ekmeği ve kanı
göğün kıymığı batıyor dilime
bulutları sayıklıyorum

tulumbaya koşuyor yerli kadınlar
merak onların telaşlı akşamı ya
topallayarak düşüyorum telaşlarına

içlikleri görünüyor bademlerin
gün sıçrayarak giriyor
gecenin kampına
yokbenimhiçbeyazım.

“Cumartesi”

günün kapıları kırık
dalgalar birikiyor kalbimin ortası birden karadeniz
kimbilir siz neredesiniz bu gün hangi cumartesi
biraz kalabalıksınız sanki biraz kapalı çarşı
ellerim boş yağmurun içinden geçiriyorum susmaları

kendime huy mu edindim nedir
yalnızken suya kapatıyorum sesimi
gözlerimi kırpıştırıyorum
gökyüzü bakır rengi

anne ezberim bu benim
dölün uykulu hali

daha dündü oysa
sevecen kediler gibi
kokumu kitaplara yaslamıştım

üşümüş yaz dolsun diye odalara
şamdanları kuşlara bıraktım

eski bir acıdan olmasa gerek

Paylaşın

Nigar Hanım Kimdir? Hayatı, Eserleri

1862  yılında İstanbul‘da dünyaya gelen Nigar Hanım, 1 Nisan 1918 yılında vefat etmiştir. Babası Macar asıllı Adolf Farkaş’tır. İhtidâ ettikten sonra Osman Nihalî adını alan Adolf Farkaş, “Macar Osman Bey” veya “Macar Osman Paşa” olarak tanınmıştır.

Haber Merkezi / Annesi Emine Rif’ati Hanım, Sadrazam Keçecizâde Fuat Paşa’nın mühürdarı, mutasarraflık görevinde de bulunan, İzmirli Nuri Bey’in kızıdır. Yedi yaşında Madam Garos’un yatılı okuluna gitmiş; burada Fransızca, piyano, resim ve dikişin yanı sıra Rumca, İtalyanca ve Ermenice öğrenmiş; on bir yaşında okuldan alınarak eğitimine evde devam etmiştir.

On üç yaşında İhsan Bey’le evlendi; bu evlilikten üç oğlu dünyaya geldi. Eşiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle bu evlilik boşanmayla sonuçlandı. Serez, Viyana, Peşte, Mısır, İtalya, Romanya ve Paris’e seyahatlerde bulundu. Balkan Harbinden sonra milli duyguları öne çıkaran konferanslar verdi, hamasî şiirleriyle milli bilincin oluşmasında rol oynadı. Birinci Dünya Savaşı sırasında tifüse yakalandı ve kaldırıldığı hastanede 1 Nisan 1918 yılında vefat etti.

Hikâye, tiyatro, çeviri, mektup, makale, anı, sohbet, deneme gibi türlerde de eser veren Nigar Hanım; Hanımlara Mahsus Gazete, Mürüvvet, Ma‘lûmât, Servet-i Fünûn, Edebiyyât-ı Umûmiyye Mecmuası, Utârid, Şehbal, Pul gibi çeşitli dergi ve gazetelerde yazılarını yayımladı; Hanımlara Mahsus Gazete’nin de bir süre başyazarlığını yaptı. Özel hayatı, toplumsal ve edebî hayattaki değişimi eserlerine samimi bir şekilde yansıtması onu döneminin diğer kadın şairlerinden ayıran özelliğidir.

Eserlerinde Fransız romantiklerinin, Divan edebiyatının ve çağdaşlarından Recâizâde Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hâmid’in etkisi görülür. Bu nedenle “ara nesil” sanatçısı olarak değerlendirilir. İki cilt hâlinde yayınlanan Efsûs (1887, 1900) adlı eserindeki şiirlerde hem Divan edebiyatı geleneğine hem de iç dünyasına yaslandığı dikkati çeker. Nîrân (1896) adlı eserinde ahlaki öğütler içeren, darb-ı mesel niteliğinde mısralar yer alır. Aks-ı Sedâ (1899) biçim olarak Edebiyat-ı Cedide etkisine sahip, manzum ve mensur iki bölüm halinde düzenlenmiştir.

Hanımlara Mahsus Gazete’de tefrika edilen Safahat-ı Kalb adlı mektuplar biçimindeki romanı ise 1901‘de yayımlanır. Elhân-ı Vatan (1916) vatan duygusunun işlendiği hamasi şiirlerinin toplandığı son eseridir. Gırîve adlı sahnelenmiş ancak yayımlanmamış bir tiyatro eseri ve Tesir-i Aşk adında bir başka tiyatro eseri bulunmaktadır. Günlüklerinden oluşan on üç defter Aşiyan Müzesinde bulunmaktadır.

Paylaşın

Neyzen Tevfik Kimdir? Hayatı, Eserleri

24 Mart 1879 yılında Muğla’nın Bodrum İlçesi’nde dünyaya gelen Neyzen Tevfik, 28 Ocak 1953’te İstanbul’da hayatını kaybetmiştir. Neyzen Tevfik’in gerçek adı Tevfik Kolaylı’dır. Kökeni, Bafra’nın Kolay beldesindendir.

Haber Merkezi / Çocukluğu Bodrum’da geçti. İlköğrenimini Bodrum’da tamamladı. İzmir Lisesi’ni bitirmeden ayrıldı ve İzmir Mevlevihanesi’nde kendini yetiştirmeye başladı. İzmir’de Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi ünlülerle tanıştı. Onlardan Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşref’ten hicvi öğrendi. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898’de Muktebes dergisinde yayımlanır.

İstanbul’da Galata ve Kasımpaşa Mevlevihanelerine gitti. Fatih Medresesi’nde dört yıl okudu. Bektaşi tarikatına girerek Sütlüce Tekkesi şeyhi Münir Baba’ya bağlandı. Dostları arasında Tevfik Fikret, Mehmet Akif, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardır. Bir süre Mısır’da yaşadı. Eşref’ın çıkardığı Deccal dergisindeki II. Abdülhamit’i yeren bir şiiri nedeniyle gıyabında idama mahkum edildi. İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla İstanbul’a döndü.

Yürümeyen bir evlilik yaşadı ve bu evlilikten bir kıı oldu. Daha sonra eşinden ayrıldı. Birinci Dünya Savaşı’nda, Askeri Müze’nin kurucusu Muhtar Paşa’nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Ney çalmadaki ve şiir okumada ustalığı ile sözünü esirgemezliği haklı ve yaygın bir ün kazandırdı. Toplumsal kural ve baskıları takmayarak ilginç yaşantısını her dönemde sürdürdü. 1919 yılında, ilk kitabı Hiç’i yayınlandı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı ve Mustafa Kemal’i yücelten şiirler yazdı. Şiirlerini, Azâb-ı Mukaddes adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak iki forma yayımlayabildi. Neyzen Tevfik’in eserleri İhsan Ada’nın gayretiyle Azâb-ı Mukaddes adıyla kitaplaştı.

Sürekli içki içmesi ve sa’ra nöbetleri nedeniyle sık sık Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi’nde alkol tedavisi görmeye başladı. 1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesi yapıldı.

Nef’i ve Eşref’ten sonra Türk Edebiyatında taşlama türünün üçüncü önemli temsilcisi kabul edilir. Baskıyı, yobazlığı, din-mezhep ayrımcılığını, insanlar arasında eşitsizliği, çıkarcı politikacıları, çağdaşlaşma adına girişilen yararsız özentili davranışları kınamış; inanç özgürlüğünü, kadın haklarını savunmuştur. Yaşamın acılarını, toplumdaki bozuklukları, haksızlıkları konu edindiği hicviyeleri dillerde ve gönüllerde yer etmiştir.

Eserleri;

Hiç (1919)
Azâb-ı Mukaddes (1949)

(Kaynak: siirakademisi.com)

Paylaşın

Nevzat Üstün Kimdir? Hayatı, Eserleri

23 Ağustos 1926 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nevzat Üstün, 8 Kasım 1979 tarihinde Bolu yakınlarında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda yaşamını yitirdi. Boğaziçi Lisesi’ni bitiren Nevzat Üstün, yüksek öğrenim için gittiği Paris’te iki yıl kaldı. Eğitimini tamamlamadan yurda döndü.

Haber Merkezi / Ticaretle uğraştı ve ailesinden kalan gelirle yaşamını sürdürdü. gazetecilikle sürdürdü. Nokta Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı, yazı işleri sorumluluğunu üstlendi. Tanin, Ekspres, Vatan, İkdam, Yeni Tanin gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.

İlk şiiri 1935’te bir çocuk dergisinde yayınlandı. Daha sonra çeşitli dergilerde çıkan şiirleriyle tanındı. Öyküleri Çekçe, Rusça ve Bulgarca’ya çevrildi. Önceleri Valéry ve Verlaine gibi Fransız şairlerle Garip akımından izler taşıyan şiirler yazdı. Bu şiirlerini “Oluş” kitabında topladı. Sonraları çağın sorunlarını ve özgürlük savaşımını konu alan toplumcu gerçekçi şiirler yazdı.

Geleneksel Türk -özellikle taşlama- ve çağdaş Batı şiirlerinin özelliklerinden yararlanarak özgün bir anlatım geliştirdi. Öykülerinde gözleme, yalın bir anlatıma önem verdi, çoğunlukla Kayseri yöresi ve Güneydoğu Anadolu insanının kaygılar ve yoksulluklar içindeki yaşamını anlattı. Ölümünden sonra anısını yaşatmak için ailesi, “Nevzat Üstüm şiir ve öykü ödülü” düzenledi.

Eserleri;

Şiir:

Oluş (1946)
Yaşadığımız Devre Dair Şiirler (1951)
Cüceler Çarşısı (1955)
Yitikler Kapısı (1961)
Güneş Ülkesi (1964)
Hey Sen Amerikalı (1967)
Köprübaşı (İlk 6 şiir kitabı bir arada, 1968)
Ak Yeşil Kavak Ağaçları (1972)

Öykü:

Yaşama Duvarı (1964)
Almanya Almanya (1965)
Çıplak (1966)
Akrep Üretim Çiftliği (1968)
Boğaların Ölümü (1975)
Çıplak (ilk dört öykü kitabı bir arada, 1970)

Deneme – Gezi:

Sovyetler Birliği’nden Batı’ya (1966)
Üçüncü Bir Dünya (1974)
Almanya Beyleri (1975)
Portekiz Bahçeleri (1975)
Türkiye’deki Amerika (1967)

Paylaşın

Nevzat Çelik Kimdir? Hayatı, Eserleri

1960 yılında Sinop’un Boyabat İlçesi’nde dünyaya gelen Nevzat Çelik, nüfusa yanlış kaydedilmesinden dolayı uzun süre Nejden ve Nejdet isimleriyle yaşadı. 1965’te ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. 12 Marttan sonra sağ-sol çatışmasının başladığı ilk liselerden Yeni Levent Lisesi’ne kaydoldu, 1977’de yaptıkları boykot nedeniyle on iki arkadaşıyla liseden atıldı.

Haber Merkezi / Arkadaşlarıyla kaydını Tunceli Mazgirt Lisesi’ne aldı. Sonrasında İstanbul’a dönüp Şişli Lisesi’ne yazıldı ve buradan mezun oldu. Mart 1980’de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Uygulamalı Endüstri Sanatları Yüksek Okulu Grafik bölümü birinci sınıfta okurken tutuklandı. Dev-Sol davasından idam istemiyle yargılandı, yedi yıl hapis yattı. Çelik’in yazma yeteneği bu dönemde mektuplaştığı kardeşleri ve arkadaşları tarafından fark edildi. 1987’de cezaevindeyken Attila Özkırımlı’nın yaptığı yazışmalı röportajda Cumhuriyet gazetesi şu cümleyi başlığa çıkartacaktı: “Şiiri, mektuplarımıza bir sağanak gibi girdi”. İlk şiiri “Ana”, Edebiyat 81’in sekizinci sayısında yayımlandı.

Nevzat Çelik’in “Şafak Türküsü” adlı eseri 1984’te seçici kurulunda A. Kadir, Vedat Türkali, Kemal Özer, Demirtaş Ceyhun, Refik Durbaş ve Alpay Kabacalı’nın olduğu, dönemin önemli ödül kurumlarından olan “Akademi Kitapevi Şiir Ödülü”nü kazandı. Çelik, şiirin yanı sıra öyküler de yazıyordu. Henüz bitirmediği “Leke” adlı eleştirel öyküsü bir örgüt tarafından zulasından çalındı. 1986 Haziran’ında çıkan Ahmet Kaya’nın üçüncü albümü “Şafak Türküsü”nde Çelik’in dört şiiri vardır.

Hapishane sürecinde açlık grevine girdi. 29 Nisan’da aralarında Melih Cevdet Anday, İlhan Berk, Rıfat Ilgaz, Onat Kutlar, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Hulki Aktunç, Süha Tuğtepe gibi şairlerin de bulunduğu elli şairin imzaladığı destek mektubu yayımlandı. Bir subay eşliğinde koluna giren askerin yumuşak davranışlarından Nevzat Çelik, zafere yaklaştığını anlamıştı. Kararlı duruşu karşısında cezaevi koşullarında iyileşme görüldü, mektuplarını vereceklerini, hastaneye sevkini yapacaklarını söylediler. Açlık grevine o akşam son verdi.

Şiir çalışmalarına devam eden Nevzat’ın ikinci kitabı “Müebbet Türküsü” mayıs ayında Vedat Günyol’un önsözüyle “Alan Yayıncılık” tarafından yayımlandı. Mayıs ayından başlayarak Nevzat Çelik için Avrupalı bazı yazarlar, parlamenterler, yazar örgütleri kendi ülkelerinde kamuoyu oluşturmak ve Türk hükümetine baskı yapmak için kampanya başlattılar. Haziran ayında 1979’dan bu yana düzenlenen “Uluslararası Şiir Festivali” ödülü Nevzat Çelik’in Şafak Türküsü ve Müebbet Türküsü kitaplarına verildi. Temmuz ayında Amerikan Pen kulüp başkanı Suzan Sontak, Nevzat Çelik’i onur üyesi seçtiklerini ve sayıları iki bini bulan üyelerinden Çelik’e destek mektubu yazmalarını istediklerini açıkladı. 1987 Kasım ayında Hasan Hüseyin Korkmazgil Şiir Ödülü, “Müebbet Türküsü” kitabına verildi.

4 Aralık 1987’de tahliye edildi. Hapishaneden çıkar çıkmaz ödülünü almak için Ankara’ya gitti. İlk imza günleri Ankara’da başladı. 1990’da Suda Seken Hayat ve Yağmur Yağmasaydı adlı şiir kitapları Alan Yayıncılık tarafından yayınlandı. 1991’de iş ve yayın kolektifi olan Pia’yı Mehmet Çetin’le birlikte kurdu. 1992’de birkaç ay süren evliliği oldu. İki yıllık sanat hareketi düşüncesi sürecinden 1994’te Omnia ve Pia Kolektifleri çıktı. 1998’te beşinci şiir kitabı Sevgili Yoldaş Kurbağalar” yayımlandı. Om’daki editörlüğü yayın yönetmenliği ya da patronluğu sırasında aldığı en büyük haz Kinyas ve Kayra romanını hazırlamak ve Hakan Günday’ı edebiyat dünyasına kazandırmak oldu. 2002’de Om Yayınevi’nin yayın faaliyetine geçici olarak son verildi. 2005’te Bağışlanmış Hüzün adlı romanının ilk baskısı Epsilon tarafından yapıldı. 2006’da öykü kitabı Sen Giderken yayımlandı. 2009’da sinemayla ilgilenmeye başladı; birkaç tretman ve “Şafak Türküsü”nün senaryosunu yazdı. Birçok kez gözaltına alındı, beş, altı gün süreyle gözaltında tutulduğu oldu. Halen İstanbul’da sanat yaşamına devam etmektedir.

Toplumcu Türk şiirinin 1940 ve 1960 kuşağının yaşayan en belirgin sürdürücülerinden Çelik, lirizmi yüksek şiirler kaleme almıştır. Şiirlerinde yaşantısının izleri yoğun olarak görülür. Bu da kendisinin “Hapishane Şairi” olarak anılmasının nedenlerindendir. Diğer şairlerin aksine süreli yayınlarda çok görülmeyip odaklı kitaplarıyla tanındı. Şiirlerinde Nazım Hikmet kaynaklı güçlü bir kompozisyon duygusu vardır. “İlk şiirlerinde Ahmed Arif ve Nazım Hikmet etkisi belirgindir. Zeki buluşları, uyak kurmadaki özgün becerisiyle dikkat çekti. İlk dört kitabından sonra, uzun süre sessiz kaldı. 1998’de yayınlanan Sevgili Yoldaş Kurbağalar ise kendini yinelemediğini, yeni şiir alanlarına açıldığını gösterdi. Şiirini ses ve tema özellikleri bakımından genişletip zenginleştirdiği görüldü. Bu eserde, bir yandan Attilâ İlhan etkileri taşıyan, bir yandan da İkinci Yeni’nin olumlu özelliklerini özümsemiş bir şiire ulaştı. Günümüz Türk şiirinin en dikkate değer şairleri arasındadır”.

A. Kadir, Nevzat Çelik’in “Şafak Türküsü” adlı eserinden sonra yıllık değerlendirme yazısında Nevzat Çelik’in şiirine şu cümlelerle dikkat çekti: “Umutlu, yaşama iyimser bir bakışı var, şiirlerinde dil yapısı, estetik yapı diri ve sağlam. Fazlalıklar yok. Şiirlerinde yakınma ve sızlanma yok. Çıplak ve yalın. Ölümle burun buruna gelip böylesine insanca, çorba kokularını duya duya ölümü karşılamak bence yürek ister. O genç şairde bu yürek var. Geleceğe inanıyor. Bence ilerisi için büyük umutlar vaad ediyor”

Şiirleri değişik dillere çevrilen ve o dillerde yayımlanan dergilerde ve antolojilerde yer alan şair, 1987’de Nazım Hikmet’e atfen yazdığı “Genç Otobiyografi” şiirinin son bölümünde yazdıklarına sahip çıkmaya çalışmıştır: “… 80’de birinci şubede sorguladılar beni/ övünmek gibi olmasın ama tek laf demeden/ keyifli bir ıslıkla çıktım işkenceden/ 82 martında idamımı istediler/ 87 ocak hala sürüyor davam/ onlar bırakmaz yakamı/ ben bırakmam”. Şiirlerindeki coşkulu sesin aksine sakin, mütevazı, az konuşan ama kendinden emin bir kişilik özelliği vardır. Bir lise öğrencisiyken dikkat çeken onurlu duruşunu yazın yaşamı boyunca korumuştur.

Eserleri;

Şiir;

Şafak Türküsü (1984)
Müebbet Türküsü (1987)
Suda Seken Hayat (1990)
Yağmur Yağmasaydı (1990)
Sevgili Yoldaş Kurbağalar (1998)

Roman;

Bağışlanmış Hüzün

Ödülleri;

1984 Akademi Kitapevi Şiir Başarı Ödülü Şafak Türküsü ile
1987 Hasan Hüseyin Şiir Ödülü Müebbet Türküsü ile
1987 Poetry International Ödülü Müebbet Türküsü ile
Pen Club American Center tarafından onur üyeliğine seçildi

Paylaşın

Neşe Ersoy Kimdir? Hayatı, Eserleri

12 Temmuz 1957 yılında Artvin’in Şavşat İlçesi’nde dünyaya gelen Neşe Ersoy, ilk, orta ve liseyi Artvin’de bitirdi. 1975 yılında Ankara’ya geldi. İki yıl Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okudu ve oradan ayrıldı.

Haber Merkezi / Bir süre işçi olarak çalışan Neşe Ersoy, çeşitli dergilerde şiirleri yayımlandı. Bu arada Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulundan mezun oldu. Ankara’da yaşamını sürdürdü ve Ankara’nın Yerel Haber adlı gazetesinde köşe yazıları yazdı. Edebiyatçılar Derneği üyesi oldu.

Neşe Ersoy, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip üçüncü kitabı ‘Hanisin’i VCD’li olarak çıkardı.

“Aşık oldum”

Artık açar çiçekler
Uçuşur kelebekler
Gözüm yolunu bekler
Ben aşık oldum

Yüreğim dolu umut
Ne şimşek ne de bulut
Korkutmaz, elimi tut
Ben aşık oldum

Şimdi dünya toz pembe
Yüreğim kaldı sende
Gözüm yok hiç kimsede
Ben aşık oldum

Çocuklar gibi şenim
Çırpınıyor yüreğim
Dünya yalnızca benim
Ben aşık oldum

“Bahçede Aşk”

Böyle güneşli günleri sever
bahçemdeki ağaçlar
yaprakları bir başka parıldar.
rüzgar,
oynaştırır dalları hafifçe
sarmaş dolaş olur yerlerde
gölgeler
soluksuz sevişir böyle günlerde

“Gidersin”

gün gelir
akan su, batan gün olur
gidersin
ne aşk kalır
ne yer minderinde sohbetler
hararetli kavgaların da biter

severim aşkını
sohbetini
kavganı da severim

gidersin yine de
yüreğinde ateş hiç yanmamış
soluksuz sevişmeler yaşanmamış
hiç gibi gidersin

git istersen
bırak kaçsın çayların tadı
sesine aşık menekşeler kurusun
bırak aşk yalnız uyusun.

gün gelir çeker gidersin
sohbet biter, biter kavga
ben biterim

“Ayrılık”

alışır mıyım dersin
ölüme alıştığım gibi
sensizliğe de…

böyle çekip gidemezsin alıp da başını
bana bir sevda borcun var elleri kınalı
bir sevda… her dem duvaklı

seviler doğuracaktı daha tanyeri
soluğunu katacaktım soluğuma
azalacaktı yalnızlıklarımız
ne yorulmaya doyacaktık, ne doymaya

aşk ustası olunmuyor
kaç kemale ermişsem hep acemi
ya yanılmalar eritiyor ya susmalar
düğmeye basar gibi konuyor adı ayrılığın
gülüşüm biber tadında
yüreğim yara
uçurum ister gözlerim

aşk mıydı koşulduğum kahır mı
bir gücenme değil bu, bir sitem hiç
daha uzun eylemeliydik geceyi
günü daha yaşanır, daha bir yürekli
ne ben tükenmeliydim ne mevsim

bana bir sevda borcun var elleri kınalı
bir sevda… her dem duvaklı

bir şubat fırtınası vurur
uzaklara düşerim
hem gözden…hem gönülden
öksüz kalır telgraf tellerinin kuşları

rolünü değişir şehir
günü yük, geceyi soğuk eyler omzuma
sessiz… soluksuz… onanmıyor yaralar
çağırmıyor, ne göz ne gönül

saklısı gizlisi yok
en mahreminde yüreğimin
kimsenin sahiplenmediği

haydi bulutlar… zamanıdır
azat olun gözümden
azat olun gözümden

Paylaşın

Nesrin Kültür Kiraz Kimdir? Hayatı, Eserleri

10 Aralık 1962 yılında İzmir’de dünyaya gelen Nesrin Kültür Kiraz, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları, Dramatik Yazarlık/Dramaturgi Bölümü’nü birincilikle bitirdi.

Haber Merkezi / Nesrin Kültür Kiraz’ın çeşitli dergilerde şiir ve söyleşileri, TRT’de radyo oyunları yayınlandı. 1999 Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması’nda ödül alan “Bir Sabah Erken” adlı kısa oyunu GSF Deneme Topluluğu tarafından sahnelendi.

Arkadaş Z. Özger Şiir Ödülü 2003’ü aldı. “Çikolata Teli” adlı şiir dosyası Mayıs Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. “Allârya Cinayeti” adlı öyküsü, Eskişehir Sanat Derneği Kısa Öykü Yarışması’nda mansiyon aldı. Halen İzmir’de bir reklam ajansında çalışmaktadır.

“Taş”

Aşkın intiharını boynuna asan
asasına dayanır dostluğun. Çıkar seni
dere tepe yürüt, ölümden döndür, ah! Yengeç izleri
bedenin.

Ağzın acı tadı diye
ölüme karılır helva. Yağmurkuşum daha ölme
bir türkü tuttur sizin oralardan,
yellim yelalim.

Bu dili kim bilir, kim söylemezse
yansın zebani nefesinde. Kuşdilim aşkdilim,
sığarmış bir köşeye meğer ikimiz
yellim yelalim.

“Acele posta”

Felluce’den sonra…

Ormana gidin,
ağaçtan ev
kumdan cam yapmaya.

Pencereler güne açılsın.

Ön bahçeye
ölümden iğrenmediğine üzülen
çocuğu ekin. Belki büyür.

Varsın, yüzyıl sonra aydınlansın
gölgeliği ormanın.
Akarsuda yıkansın
kıstak çocukları.

Günü harflere saklayan
bir yer açılsın, içinde
öğretilmiş bilginin olmadığı
basit ve temiz.
Bir yer açılsın, içten
sarılmaya.

Daha ne sunabilir ki hayat
ağaç evi bile yanmış olana.

“Hoşca kal”

Sürgün verdi nadasa bıraktığım yıllar.

Kolay değil hesaplaşmak geçmişinle.
Çay kokan her sabaha
iftarı olmayan bir oruçla uyanmak…
Çelik perdeleri monologla yırtarak
şahikaya yükseliş
fenâfi’llah!

Burukluğumu
dokunamadığım teninde bıraktım.
İmam Hüseyn kadar
razıydım senden.
Vedasıdır bu
sana göçmen aşkın.

Yeşil kısrak binip gitiğim.

Düzeltilmş çikolata teline sardım hayatı..

“Görüngü”

Ey sevdası ölüm, ölümü dirim toprak!
Yazgın mı
ferman mı uyuduğun yosma tenli sunak?

Hepsi kaç çocuktuk bir de nifak ah!
Urumeli’nden Kâbe’ye yol uzak.
Ne komşumdan bir tas su, ne
suyumdan umar, takın surları boynuma;
sanki esir…

Yalnız gece karadır. Çarşaf
yatağa serilir; nakışlı, ak. Saç teli rüzgâr.

Tanrı tırnağını kesmiş, gök hilal gece.
Takanın patırdayan sesi, heyemola!
Her karanlık
çıkar mı Bandırma yola?
Sümer, Hitit, İyonya, Keykubat, Selim,
dirilin!

Paylaşın

Nesrin Aydın Erdem Kimdir? Hayatı, Eserleri

24 Nisan 1969 yılında İzmir’in Bornova İlçesi’nde dünyaya gelen Nesrin Aydın Erdem, lisede mesleki eğitim almayı tercih etti. Kısa bir süre özel sektörde Harita ve Kadastro teknisyeni olarak çalıştıktan sonra E. Ü. Fen Bilimleri Enstitüsüne atandı.

Haber Merkezi / Mayıs 2012 tarihinde kamu görevini tamamlayarak emekliye ayrılan Nesrin Aydın Erdem, bir çocuk annesidir.

Nesrin Aydın Erdem’in şiirleri, kısa öyküleri, deneme ve anı içerikli yazıları başta İstanbul Bilgi Üniversitesi Parşömen Dergisi, Hava Harp Okulu Günışığı Dergisi, Nif Sanat, Artemis, Aykırı Sanat, Yedi İklim, Şair Çıkmazı, Andız, İnsanca, Güncel Sanat gibi dergilerde yayınlandı.

“Kayısı Gülü” ve “Mutluluk Çayı” adlı iki kısa öyküsü Güncel Sanat Dergisi kısa öykü yarışmasında ödül alan Nesrin Aydın Erdem, Eylül 2019 tarihinde Üsküdar Cumba Kültür ve Sanat Platformunun düzenlediği şiir yarışmasında “Aşk Bize Sağır” adlı şiiri ile ikincilik ödülüne layık görüldü.

Nesrin Aydın Erdem, çocuk edebiyatına, “Çeyrek Efe”, “Karaelmas ve Bozi”, “Benim Adım Şehzade Fatih”, “Benim Adım Sultan Fatih”, “Benim Adım Şehzade Yavuz”, “Benim Adım Sultan Yavuz”, “Carlo ile Boris” gibi çok sayıda fantastik ve tarih içerikli seri eserler kazandırdı.

“Aşk-ı Şimal” romanıyla hayata tek başına tutunmaya çalışan bir kadının sıra dışı dramını işleyen Nesrin Aydın Erdem, halen çocuk edebiyatında; Osmanlı ve Türk tarihi konulu eserler üretmeye ve diğer yandan üzerinde çalıştığı son romanını yazmaya devam etmektedir.

Sözlerini yazdığı “Gözü Karam” adlı şarkısı bestelenmiş olup ses sanatçı Burhan Tüzer tarafından seslendirilmiştir.

Paylaşın