Mehmet Can Doğan Kimdir? Hayatı, Eserleri

8 Haziran 1969 yılında Aksaray’da dünyaya gelen Mehmet Can Doğan, ilk ve orta öğrenimini doğduğu şehir Aksaray’da tamamladı. 1990 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimini (1995), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde doktorasını tamamladı (2007).

Haber Merkezi / 1990-1998 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığına bağlı Ankara Ahmet Yesevî Lisesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yaptıktan sonra 1998-2009 arasında Gazi Üniversitesinde Türk Dili Okutmanı olarak çalışan Mehmet Can Doğan, 2009 yılından bu yana Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde öğretim üyesidir.

Yeni Türk Edebiyatı doçenti olan Doğan, akademik kimliğinin yanı sıra şairliği ve eleştirmenliği ile ön plana çıkmış bir isimdir. Polemik, Araf, Son Duvar, Sonsuzluk ve Bir Gün, Kurgan Edebiyat kuruluşunda yer aldığı ve editörlüğünü yürüttüğü dergiler arasındadır. 90’lı yılların sonunda radyoda hazırladığı programların bazıları “Edebiyat’ın İçinden”, “Yeni Yayınlar” ve “Haftanın Portresi” adlarını taşır. 1990’lı yıllardan itibaren şiirleri, eleştirileri, incelemeleri ve diğer yazıları ile görünmeye başlayan şair, günümüzde de Türk edebiyatının süreli yayınlarında çalışmalarını sürdürmektedir. Türk şiiri üzerinde yoğunlaşan ve arkeolojik bir nitelik kazanan araştırmaları birkaç kez kitaplaştırılmıştır. Şair, Beş Şair Beş Poetika adlı incelemesiyle 1993 yılında Milliyet Edebiyat Ödülü’ne layık görülmüştür.

Mehmet Can Doğan, yayımladığı ilk şiirlerinden itibaren farklı bir şiir dilinin peşinde olduğunu hissettiren, yayımladığı her şiir kitabında daha da incelen bir zevk ve duyarlılıkla bu dili dönüştürüp sürdüren bir şairdir.

İlk iki şiir kitabı 1993 ve 1997 yıllarında yayımlanan Doğan’ın kitaplarına vermiş olduğu Mene Tekel Feres ile Törenler ve Komplolar isimleri dahi, 2005 yılında yayımlanacak ve Yücel Kayıran’ın bir poetik ayrım olarak nitelendirdiği Şaman’ı, duyuş tarzı bakımından hazırlar niteliktedir. Bu duyuş tarzı ve tarzın şiir dili ile ilişkisi ise şu cümlelerle ifade edilir: “Mehmet Can Doğan’ın şiirinin biçim bakımından ayırıcı özelliği, şiire yorumun ve denemenin olanağını katmasında ortaya çıkmaktadır. […] Can Doğan’ın getirdiği, denilebilir ki, nedensellik zemini üzerinde düşünüş biçimi değil, olasılık zemini üzerinde düşünüş biçimi. Bu şiirin ‘sıkı’ veya ‘sert’ görülmesinin nedeni de buradan kaynaklanıyor. […] Bu şiirin temel birimi kelime değil dize de öykü de. Can Doğan, şiiri dize veya kelimelerle yazmıyor, şiiri öykü üzerine kurmuyor. Bu şiirin temel birimi dilin kendisi. Örneğin yorumlama, dille bir oyun oynama tarzında ortaya çıkıyor”.

Şaman’dan sonra yayımlanan dört şiir kitabında da kullandığı şiir dilinin giderek derinleştiği ve şairin üslubunu oluşturan temel unsurların tamamen belirginleştiği söylenebilir. Buradan hareketle Doğan’ın bilinçli bir şekilde şiir üzerine düşündüğü anlaşılmaktadır. Böylelikle Doğan’ın şiirinde geçen herhangi bir dizenin, yalnızca ilham veya ahenkten değil, dilin içindeki gelenekten, dış dünyaya ait izlenimlerden ve kendi şiir dilindeki ustalıktan beslendiği görülebilir. Kimi zaman bir türküde geçen bir imaj, kimi zaman gündelik hayatta karşılaşılabilecek bir ayrıntı, kimi zaman çağrışım gücü yüksek bir imge, aynı şiirin içinde dildeki bu ustalıkla var olabilir. Akademisyen ve eleştirmen kimliği ile yöneldiği Türk edebiyatı tarihinin de şairlik birikimine kaynaklık ettiği, referanslı imajları ve metinleriyle gözlenebilmektedir.

Orhan Kahyaoğlu, Modern Türkçe Şiir Antolojisi 1920-2000 adlı kitapta, Doğan’ın şiirinden söz ederken 1990’lar şiirinde baskın olan varlık sorununun iç hesaplaşmasına değinir ve şairin “metaforik bir atmosferle kendi şiirini şekillendirme uğraşında” olduğunu ve “bu şiirin de kişiselleştiği ölçüde olgunlaştığını” ifade eder. Seçilen şiirlere bakıldığında, Şaman’dan sonrasının görülmediği kanısını oluşturan bu yorum, Can Doğan’ın şiir dili üzerinde yoğunlaşan üslubunu işaret etmesi bakımından önemlidir. Bununla birlikte şairin, özellikle bütüncül bir biçim-içerik ilişkisiyle yayımladığı son iki şiir kitabı olan Üvey İkiz ve Camekân’da, kendi şiirini şekillendirdiği, kendi şiir dili bağlamında bir ustalığa ulaştığı söylenebilir.

Paylaşın

Mehmet Butakın Kimdir? Hayatı, Eserleri

17 Nisan 1979 yılında Bingöl’de dünyaya gelen Mehmet Butakın, ilk ve ortaokuldan sonra Bingöl Lisesinden mezun oldu. Yüksek öğrenimini Elazığ Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisansını tamamladı.

Haber Merkezi / 2004-2005 yıllarında İstanbul’da danışmanlık yaptı. Yazıları Varlık, Düzçınarı, Radikal İki, Milliyet Sanat, Sanat ve Hayat, Virgül, Yasakmeyve ve Sonra Edebiyat’ta yayımlanan Butakın, 2001’de Yaşar Nabi Nayır Gençlik Şiir Ödülüne ve aynı yıl ‘Seküler Cumhuriyet: Türkiye’nin Siyasal ve Toplumsal Değişimi’ adlı çalışmasıyla Milliyet Ödülleri Sosyal Bilimler Ödülüne değer görüldü.

Mehmet Butakın, şiirlerinde; aşk, sevgi, isyan, hasret, gurbet konularını işler. İlk şiir kitabı olan Israr Falcıları (2003), Üniter Düşüncenin Sonu, Özgürlük Önermeleri 2003’te, son şiir kitabı Yaylılar İçin Dörtlü 2006 yılında yayımlandı.

Mehmet Butakın, Üniter Düşüncenin Sonu Özgürlük Önermeleri (2003) kitabında; demokratik ilkelerin, küreselleşme sürecinde geçirdiği evrimin kodlamalarını işlemektedir. Yazar, adı geçen eserinde Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde yaşadığı hukuksal dönüşümü, yeni siyaset tarzının standartlarını ne ölçüde yükselteceğini, siyasal alanda bir yeniden yapılanma ihtiyacı olduğunu anlatır.

“Dağ kantatı”

eski bir masal yontusu olduğum
söylenebilirdi sana. sen ki bir su
hatırasını unutmadan büyürsün için
bir aşina ispiralya’dan dönersin
boyunda kalem kokusu.
düşersin gülşen-i râz’ın tayfına.
rüyandaki elvana baksam anların1 belki.
elirı1de değildi o hiçbir şeylerden
herkesin bir anlam çaldığı burgaçlı yollar.
yanmış bir şerhin enkazı üzerinde dimdik
ya da bütün ahrazların burkulmuş kalbine
dokunmadan,her tortuda
bir parçasını bıraktığım güz definesi.

bir şiir için gelinir mi buralara ta uzaklardan
taşıyarak birkaç ölü kelimeyle beklemelisin
kendini. hem bunun neresi soru?
kalbine gelini mi, her hatırladığında seni
bir âyindeymiş gibi allah’a yeniden inanan
bir münzeviyim oysa?

uzak bir dağı hatırla.

 

Paylaşın

Mehmet Başaran Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Nisan 1926 yılında Kırklareli’nin Lüleburgaz İlçesine bağlı Ceylanköyü’nde dünyaya gelen Mehmet Başaran, 27 Haziran 2015 tarihinde hayatını kaybetti. Başaran’ın cenazesi doğduğu yer olan Ceylanköyü’nde toprağa verildi. Mehmet Başaran, Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye Öğretmenler Sendikası, Edebiyatçılar Derneği, Dil Derneği, PEN Yazarlar Derneği, Köy Enstitüleri Derneği ve Çağdaş Eğitim Vakfı üyesiydi.

Haber Merkezi / İlkokul eğitiminin ilk üç yılını köyünde geçirmiş olan yazar, öğrenim hayatının kalan kısmını ise Uzunköprü Gazi Mahmut İlkokulu’nda tamamladı. 1943 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü, 1946 yılında da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirdi ve Antalya Aksu Köy Enstitüsü öğretmenliğine atandı. Kendisi gibi köy enstitüsü mezunu Birsen Başaran ile evlendi. 1947 yılında askere alındı. Askerlikten sonra Balıkesir’in Edremit Bölgesi’ne Gezici Başöğretmen olarak atandı.

Gömeç ve Edremit Gazi Okulu’nda ilkokul öğretmenliği yaptı. 1960’tan sonra da İstanbul’daki ortaokul ve liselerde Türkçe öğretmeni olarak çalıştı. 1961 yılında Sabahattin Eyüboğlu’nun başkanlığında bulunan İmece dergisini çıkardı ve üç buçuk yıl Yurt Ansiklopedisi’nde görev aldı. 1956-1960 yılları arasında İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü sicil bölümü memurluğu ve Folklor bölümünde Eflatun Cem Güney’e yardımcılık görevlerinde bulundu.

1965 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın kuruluş çalışmalarına katıldı ve bu sendikanın yönetimi ile Marmara Bölge Temsilciliği görevlerinde bulundu. 1974 yılından sonra görevini 50.Yıl Tahran Lisesi’nde yazın öğretmeni olarak sürdürdü.1979 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 1980 askeri darbesinden sonra Söğütler Ses Verince ve Yağmur Gelini adlı çocuk kitapları için açılan davalar zaman aşımına uğrayıp düştü.

1940’lı yılların sonundan itibaren güçlenen köy edebiyatı hareketinin ve köy enstitülü yazarlar kuşağının en önde gelen isimlerinden biri olan Mehmet Başaran, “Elif Diye Bir Türkü” adlı öyküsü ile TRT 1970 Sanat Ödülleri Yarışması’nda başarı ödülünü, “Ayarlanmak” adlı öyküsü ile 1974 Sabahattin Ali Hikâye Yarışması ikicilik ödülünü ve Mehmetçik Memet adlı romanıyla da 1979 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı aldı.

Almış olduğu diğer ödüller ise şunlardır: 1993 Sabahattin Ali Kültür Günleri Onur Ödülü, 1996 Rıfat Ilgaz Onur Ödülü, 1997 Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü, 1998 Truva Kültür Sanat Edebiyat Ödülü, 2008 BUYAZ Dünya Şiir Günü Ödülü.

Şiirlerinde Başaran, öykü ve romanlarında H. Meran, F. Deniz, Mehmet B., Deniz B. ve F. Ceylan imzalarını kullanan sanatçının ilk şiiri Balıkesir’de çıkan Türk Dili Gazetesi’nde 20 Ekim 1943 tarihinde yayımlandı. Diğer şiir ve öyküleri, Köy Enstitüleri dergilerinden başlayarak Yücel, Varlık, Ülkü, Yeditepe, İmece, Yansıma, Yeni Dergi, Demet, Ufuklar, Yeni Ufuklar, Pazar Postası, Kaynak, Küçük Dergi, Yaprak, Yelken, Papirüs, Türk Dili, Somut, Milliyet Sanat, Adam Sanat, Karşı, Dünya Kitap, Gösteri, Yazko Edebiyat gibi dergilerde yer aldı.

1953 yılında ilk şiir kitabı olan Ahlat Ağacı’nı yayımladı. TRT-2’de “Günebakan” adlı beş bölümlük eğitim programı hazırladı. Öğretmeniz Acıya Sürgün adlı kitabındaki öyküleri Kocaeli Bölge Tiyatrosu tarafından sahnelendi. Eserlerinde daha çok köy yaşamını konu almış, eğitim sorunları üzerine eğilmiş ve bu sorunları dile getirmiştir. Öğretmenim Hasan Ali Yücel, Tonguç Yolu, Sabahattin Eyüboğlu ve Köy Enstitüleri, Özgürleşme Eylemi: Köy Enstitüleri adlı eserleriyle köy enstitülerinin bir bakıma tarihini yazmıştır.

Paylaşın

Mehmet Aydın Kimdir? Hayatı, Eserleri

4 Mart 1923 yılında Afyonkarahisar’ın Emirdağ İlçesinin Bayat Bucağında dünyaya gelen Mehmet Aydın, 31 Mart 2016 yılında Ankara’da hayatını kaybetti. İlkokul ve ortaokulu Bayat’ta okudu. Afyon Lisesi (1943) ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü (1948) bitirdi.

Haber Merkezi / Kayseri/Pazarören, Kars/Cılavuz, Erzurum/Pulur Köy Enstitülerinde, Çanakkale Öğretmen Okulu, Bursa, Konya-Selçuk ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüleri’nde öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Paris’te ve Belgrad’da Türkçe okutmanlığı (1965-1967) yaptı. Türk Dil Kurumu’nda Terim Kolunda uzman olarak çalıştı.

1980 yılında kendi isteği ile emekliye ayrıldı. Dil Derneği ve Ankara Edebiyatçılar Derneği’nin kurucularından olan Aydın; 1962’de Türkiye Öğretmenleri Milli Federasyonu Yönetim Kurulu, Türkiye Yazarlar Sendikası, Dil Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Sanat Kurumu, Dışişleri Türk Derneği, Türkiye Gaziler Vakfı, Sivil Emekliler Derneği, Kültür Bakanlığı Yayınlar Dairesi ve HAGEM üyelikleri yaptı. Son olarak çalıştığı Bilkent Üniversitesi’nden sağlık nedeniyle 2008 yılında emekli oldu.

Aldığı ödüller şunlardır: Özgürlüğe Açılan Eller (1970 TRT Büyük Ödülü), Oluşum Dergisi Eleştiri Birincilik Ödülü (1980), Abdi İpekçi Deneme Yarışması Mansiyon Ödülü (1989), Güneş Dergisi Şiir Mansiyon Ödülü (1991), Nasrettin Hoca Fıkra Derleme Mansiyon Ödülü (1997), Ankara Valiliği Türk Eğitimine Hizmet Ödülü (1998), Türk Folkloruna Hizmet Ödülü (1998), Türkiye Yazarlar Sendikası ve Edebiyatçılar Derneği Emeğe Saygı Ödülü (2001).

Şiirleri Varlık, Türk Dili, Güney, İnsancıl, Kıyı, Damar gibi dergilerde, yazıları ise Cumhuriyet’te yayımlandı. İlk şiirlerinde toplumcu-gerçekçi şiir çizgisinde olan Aydın; halk şiiri geleneğinden söyleyiş ve biçim olarak yararlandı. Türk Dil Kurumu’nda görev yapması ve dilde sadeliğe özen göstermesi nedeniyle şiirlerinde de duru bir anlatıma yöneldi. 1950’li yıllardan itibaren kaleme aldığı şiirlerini Özgürlüğe Açılan Eller adıyla yayımlayan Aydın; toplamda sekiz şiir kitabı çıkardı.

Mehmet Aydın, Türk Dili ve Edebiyatının çeşitli alanlarına yönelik araştırma-inceleme kitapları yayımladı. Ders kitabından, söyleşiye ve sözlük çalışmalarına kadar geniş bir alanda yoğun bir çalışma ve yayın faaliyeti gerçekleştirdi. Şairliğinin yanında edebiyat ve dil alanındaki bilimsel kitaplarıyla da tanındı.

Paylaşın

Mehmet Atilla Kimdir? Hayatı, Eserleri

25 Ocak 1959 yılında Muğla’nın Bodrum İlçesinin Turgutreis Beldesi’nde dünyaya gelen Mehmet Atilla, ilköğrenimini aynı yerde tamamladı. Turgutreis Ortaokulu’nun 1972’deki ilk mezunlarındandır. Lise öğrenimi için İzmir Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nin Tesviye Bölümü’ne kaydoldu. 1975’te bu okulu bitirdikten sonra, aynı yıl girdiği Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’ndan 1979 yılında mezun oldu.

Haber Merkezi / İlk görev yeri olan Samsun Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi’nde teknik öğretmen ve müdür yardımcısı olarak iki ayrı dönemde toplam 11 yıl görev yaptı. Bu sürecin ortasında bir yıl kadar da Yozgat Akdağmadeni Endüstri Meslek Lisesi’nde (1984-1985) çalıştı ve 1990 yılı sonunda İzmir’e atandı. Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi’nde sürdürdüğü öğretmenlik görevinden 2003’te emekli oldu, 2009’dan sonra da çoğunlukla Turgutreis’te yaşamaya başladı.

Şiirleri Milliyet Sanat, Aydınca, Düşlem, Kıyı, Dize, Damar, Bir, Yeni Biçem, Yaşasın Edebiyat, Bahçe, Varlık ve Kum dergilerinde yayımlandı, hikâyeleri de Fayton, Üçüncü Öyküler, Adam Öykü ve Ünlem adlı dergilerde yer aldı. Evli ve bir çocuk babası olan Mehmet Atilla, Dil Derneği, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği ile Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir. Atilla, çocuk ve gençlik edebiyatına Bu Yayınevi tarafından 1997 yılında yayımlanan İngiltere’den Gelen Konuk adlı kitabıyla girdi, daha sonra arka arkaya kitaplar yayımladı, ödüller aldı. Parktaki Gergedanlar adlı ilk gençlik romanı, Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği tarafından “Yılın Kitabı Ödülü” ne değer görüldü; ayrıca Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu’nun (IBBY) 2011 yılı “Onur Listesi”nde yer aldı.

Mehmet Atilla’nın aldığı diğer ödüller şunlardır: TARİŞ Edebiyat Ödülleri Öykü ikinciliği (1993); Kıyı Dergisi A. Selim Teymur Köşe Yazısı ikinciliği (1995); Mevlüt Kaplan Çocuk Öyküleri birinciliği (1996); P.E.N. Edip Cansever Şiir Yarışması Özel Ödülü (1996); Arkadaş Z.Özger Jüri Özel Ödülü (1999); Ankara Öykü Günleri Leyla Erbil Öykü Ödülü (2000); Bilgi Yayınevi “e-kitap” öykü Ödülü (2002); Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri birinciliği (2007); Tudem Edebiyat Ödülleri Çocuk Şiirleri ikinciliği (2009); ÇGYD Yılın Kitabı Ödülü (2011).

Edebiyat dünyasına şiirle adım atan Mehmet Atilla’nın ilk çalışması, 1984 yılında Milliyet Sanat dergisinin “Genç Şairler” köşesinde yayımlandı. Daha sonra değişik dergilerde şiirler yayımladı ve 1999 yılında “Arkadaş Zekai Özger Ödülü”nde seçici kurul özel ödülüne değer bulunan dosyası, Beşinci Tat Şiirleri adıyla 2004 yılında Mayıs Yayınları’ndan çıktı. Bu arada hikâye çalışmalarına da ağırlık veren Atilla, bir yandan da çocuklar için eserler üretmeye başladı. Bilgi Yayınevi tarafından düzenlenen “e-kitap” yarışması “öykü” ödülünü alan Sancı Yılanı (2003) adlı dosyası, daha sonra Bilgi Yayınevi tarafından basılı kitap olarak da 2003 yılında yayımlandı. Heyamola Yayınları’nın semt kitapları dizisinde 2011 yılında İzmir’in Karabağlar semtini yazdı.

Bodrum’un İkinci Dünya Savaşı sırasında 1940’lı yıllardaki yaşantısını kurmaca bir aşk hikâyesi ekseninde anlatan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkemize sığınan insanları; acıları, sevinçleri, coşkuları, hüzünleri, umutları, yazgıları ve kederleriyle ele alan İsKanDil (2009) adlı romanı, aynı zamanda köy eğitmenlerinin edebiyata taşınmasına katkıda bulundu. Roman, kurmaca bir yapı içerse de savaşın yaşandığı yıllardaki olayları, geçişleri, aşkları gerçekçi dil ve sade anlatımla dikkatlere sunar.

Mehmet Atilla, şairliğinin dil ve anlatım ustalığını romanında da sergiler. Ege bölgesinin havasına ve yaşama tarzına ilişkin gözlemlerini sıcak ve rahat bir anlatımla betimler. Sözcük seçimi ve cümle kurma titizliğiyle Türkçeye özen gösterir. Atilla, güçlü kalemiyle, yerinde betimlemeleriyle ve sağlam kurgusuyla gençlik duygularını irdeleyen başarılı bir yazardır. Yazar, aynı zamanda şair olmanın avantajıyla imgenin gücünü de kullanır düz yazılarında. Amacı gelişigüzel şiirli anlatım tutturmak değil, insandan ve doğadan süzülen şiiri yalınlığı ile açığa vurmaktır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Mehmet Akif Tutumlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

24 Mart 1963 yılında Siirt’in Kurtalan ilçesinde dünyaya gelen Mehmet Akif Tutumlu, ilk öğrenimini Malatya’nın Darende ilçesindeki Hilvan İlkokulunda, orta öğrenimini Göynük’te bulunan Sarız Ortaokulunda, lise öğrenimini de Adıyaman-Besni Lisesinde tamamladı. İstanbul Ünivesitesi Hukuk Fakültesinden 1986 yılında mezun oldu.

Haber Merkezi / Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde başladığı yüksek lisans öğrenimini “Türk Borçlar Hukuku’nda Zamanaşımının Anlamı, Durması ve Kesilmesi” adlı teziyle 1990’da tamamladı. Yargıçlık yaptı. Barolarda, üniversitelerde ve sivil toplum kuruluşlarında hukuk, edebiyat ve felsefe odaklı seminerler verdi, uluslararası bildiriler sundu. Hukuk alanında akademik çalışmalar yaptı ve bu alanda otuzun üzerinde kitap yayımladı. Edebiyat, hukuk ve felsefe ile ilgili çalışmalarını hâlen sürdüren Tutumlu’nun gerek hukukla ilgili akademik çalışmaları gerek edebî çalışmaları çeşitli ödüllere layık görüldü.

Bu ödüller şöyle sıralanabilir: 1993 Uğur Mumcu Demokrasi Savaşı Şiir Mansiyon Ödülü, 1996 Köşeyazısı Dalında Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü, 1997 Bursa Barosu Öykü Dalında İkincilik Ödülü, 2005 İstanbul Barosu Öykü Dalında Birincilik Ödülü, 2005 Cahit Külebi Şiir İkincilik Ödülü, Tüketici Yargılaması Hukuku kitabıyla 2015 Bilimsel Çalışma Ödülü.

Mehmet Akif Tutumlu, yazı hayatına şiirle başlar ve 29 Mayıs 1978’de Göynük gazetesinde yayımlanan ilk şiiri ile edebiyat dünyasına adım atar. Nazımla başladığı yazı hayatında nesre de yönelen Tutumlu’nun ilk deneme yazısı 6 Nisan 1990’da Cumhuriyet gazetesinde, ilk öyküsü de 1997’de Bursa Barosu dergisinde yayımlanmıştır. Şiir, öykü ve denemeleri Çağdaş Türk Dili, Edebiyat ve Eleştiri, Papirüs, Lacivert, İnsancıl, Şiirden, Simurg, Agora, Gırgır, Deliler Teknesi, Yaşasın Edebiyat, İzmir Kent Kültür ve Akdeniz Edebiyat gibi edebiyat dergilerinde; köşe yazıları ise Cumhuriyet, Milliyet, Radikal, Yeni Yüzyıl, ve Güneş gibi gazetelerde yayımlanmıştır.

Tutumlu’nun Ertelenmiş Deniz adını verdiği ilk şiir kitabı 2006’da yayımlanır. Asiltürk eseri “Herhalde Ülkü Tamer, Mehmet Akif Tutumlu’nun (d.1963) geçen yıl yayımladığı Ertelenmiş Deniz’ini (2006) okusaydı çok mutlu olurdu. Tutumlu, Ertelenmiş Deniz kitabında anımsamalarla, unutmalarla suluboya güzlere serpilen serinliklerle, yaz ikindilerinde kalan anılarla, soğuyan küllerin savuruşuyla yazdığı şiirleri bir araya getiriyor.” şeklinde değerlendirir. Esasen “anı”lar bu eserdeki şiirlerin temelini teşkil etmektedir. Onun şiirlerinde saflık ve umut vadeden dizeler dikkati çeker. Tutumlu, daha sonra felsefî düşünceleri şiirlerine yansıtmaya başlar. Şiir ve felsefe arasında bir arayışa girer. “Bir kimse aynı zamanda derin bir filozof olmadan büyük bir şair olamayacaktır.” diyen şairin şiirlerinin bir araya geldiği diğer iki eser de Harf Atışları (2010) ve Taşkın Boşluk (2013)’tur. Yapıtlar düşüncenin çok yönlülüğünü yansıttığı ve aforizma hissiyatının ağırlaştığı şiirlerinden oluşur. Felsefenin gücünü şiire yansıttığı bu iki eserinde, aforizmalarıyla dikkat çeker. Yalın ve özgün bir dille yazılmasına karşın, yoğun hissedilen aforizma tadı şiirin üzerini örtmüştür. Özellikle Harf Atışları (2010)’ndaki düzyazı-şiir olarak adlandırabileceğimiz metinlerde düşünsel yan ağır basar ve bunlar öykü hissiyatını verir.”

Felsefi düşünce ile şiiri uzlaştırma gayreti Tutumlu’nun şiirini nesre yaklaştırmıştır ki bu yönüyle bazı şiirleri mensur şiir tarzındadır. Yalçın ise onun şiirlerini, “Mehmet Akif Tutumlu şiirleri bize, kapitalist sistemin insanı hızla metalaştırıp insani değerleri yok ettiği bir dünyada, doğa, insan ve sevgi üçleminde hâlâ ‘umut’un var olduğunu gösterirken, her geçen gün taşarcasına büyüyen iç boşluğumuza da dikkat çeker. Bize günümüzde kaybetmekte olduğumuz insanî yönlerimizi, küçücük yaşam parçacıklarımızı anımsatır.” cümleleriyle değerlendirmiştir. Tutumlu, edebiyat ve felsefeyi kendi potasında eriterek, felsefi bir poetika ortaya koymaya çalışmış ve bunu yaparken de felsefi duruşunu bozmadan, merkeze “insanî değerleri” alarak şiirini anlam kapalılığından kurtarmıştır. Deneme kitapları da yayımlayan Mehmet Akif Tutumlu’nun daha çok şair kimliğinin ön plana çıktığı görülmektedir. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Mehmet Akif Ersoy Kimdir? Hayatı, Eserleri

20 Aralık 1873 yılında İstanbul’da Fatih İlçesi, Sarıgüzel Mahallesi’nde dünyaya gelen Mehmet Akif Ersoy,  27 Aralık 1936 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Fatih’te Emir Buharî mahalle mektebini, Fatih Merkez Rüştiyesi’ni bitirdi.

Haber Merkezi / Mekteb-i Mülkiye’nin idadi (lise) bölümünde okurken şiire başladı. Mülkiye Baytar Mektebi’ni (Veteriner Okulu) bitirdi. Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da veterinerlik, Halkalı Ziraat Okulu ve Çiftçilik Makinist Mektebi’nde öğretmenlik yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde edebiyat dersleri verdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne ve istihbarat örgütü Teşkilât-ı Mahsusa’ya girdi. Bu örgütlerde çeşitli görevler aldı.

Kurtuluş Savaşı’nı desteklemek üzere Anadolu’ya geçti, Burdur millet vekili olarak TBMM’de görev aldı. Milli Eğitim Bakanı’nın isteği üzerine İstiklâl Marşı’nın sözlerini yazdı. Kışları Mısır’da yazları Türkiye’de yaşamaya başlayan Akif daha sonra sürekli olarak Mısır’da yaşamaya karar verdi. Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptı. Siroz hastalığına yakalandı ve hastalığı ilerleyince Türkiye’ye döndü.

İlk şiirlerini Resimli Gazete’de yayımladı. On yıl boyunca hiç şiir yayımlamadı. II. Meşrutiyet sonrası Eşref Edip’in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve Sebilürreşad dergilerinde yazı ve şiirler yazmaya başladı. Dilin sadeleşmesini savundu aruz vezniyle ve konuşma diliyle, iç musikisi olan şiirler yazdı.

Eserleri;

Safahat 1911
Süleymaniye Kürsüsünde 1911
Hakkın Sesleri 1912
Fatih Kürsüsünde 1913
Hatıralar 1917
Asım 1919
Gölgeler 1933

“Hürriyet”

“Hürriyeti aldık!” dediler, gaybe inandık;
“Eyvah, bu bazicede bizler yine yandık!”
Cem’iyyete bir fırka dedik, tefrika çıktı:
Sapsağlam iken milletin erkanını yıktı.
“Turan ili” namiyle bir efsane edindik;
“Efsane, fakat, gaye!” deyip az mı didindik?
Kaç yurda veda etmedik artık bu uğurda?
Elverdi gidenler, acıyın eldeki yurda!

“Çanakkale şehitlerine”

Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar…
O, rûkü olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Vurulmuş temiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi…
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe!” desem, sığmazsın.
Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
“Bu, taşındır” diyerek Kabe’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran…
Sen ki İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki; a’sara gömülsen taşacaksın… Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Paylaşın

Mehmed Kemal Kurşunluoğlu Kimdir? Hayatı, Eserleri

11 Nisan 1921 yılında Ankara’da dünyaya gelen Mehmed Kemal Kurşunluoğlu, 14 Eylül 1998’de İstanbul’da hayatını kaybetti. Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da yaptı. 1940’ta Ankara Erkek Lisesi’nden mezun oldu. Ticaret Bakanlığı Dış Ticaret Dairesi’nde memuriyet görevini sürdürürken yükseköğrenime devam etti. Üç yıl öğrenim gördükten sonra Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nden ayrıldı.

Haber Merkezi / Kuvvet gazetesinin parlamento muhabirliği görevini üstlendi, daha sonra yazı işleri müdürlüğü görevine getirildi. Kudret ve ardından da arkadaşları ile birlikte çıkardığı haftalık köylü gazetesi Battal Gazi’de yazarlık yaptı (1945-48). Askerlik dönüşü Türk Haberler Ajansı’nda, Demokrat Ankara gazetesinde, ABC, Yön ve Kim dergilerinde çalıştı; Bayındırlık Bakanlığı Basın Bürosu’nu yönetti. Yeni İstanbul (1953-60), Vatan, Ant (1961-67) gazete ve dergilerinin Ankara temsilciliğini yaptı.

Bir süre Ankara’da Kalem adında bir lokanta işletti (1967-69). Bu mekân, Ankara’nın önemli edebiyat mahfillerinden biri oldu. İstanbul’a giderek gazetecilik mesleğini burada sürdürmeye başladı. İstanbul’da Yeni Gazete’de röportaj, Akşam, Barış ve Cumhuriyet gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı. 1975’ten başlayarak öldüğü tarihe kadar Cumhuriyet’e “Politika ve Ötesi” başlığıyla köşe yazıları yazdı. 1980’deki askerî darbe sonrasında bir yazısından dolayı gözaltına alındı. Söz Gibi adlı şiir kitabı ile 1978 Lions Edebiyat Ödülü’nü kazandı. 1995 yılında Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne değer görüldü. Evli ve iki çocuk babasıydı.

Mehmed Kemal, gazeteciliğe 1939’da henüz lise öğrencisiyken öğretmeni Nurettin Artam’ın yardım ve teşvikleri ile başladı. 1942’de Gençlik dergisinde yayımlanan ilk şiiriyle edebiyat dünyasına girdi. Lise yıllarında Ahmet Haşim’in etkisinde şiirler yazdı. Daha sonraları 1940’ların toplumcu şairleri arasında yalın diliyle sivrildi, sonraları bu türde daha seyrek ürün verdi. 15 Mayıs 1948 tarihinde toplumcu-gerçekçi şairleri bir araya toplayan Meydan adlı tek sayılık bir dergi yayımladı.

“1940’ların ilk yıllarında hayli ‘popüler’ olan Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat; CHP’nin açtığı şiir yarışmasında ‘Otuz Beş Yaş Şiiri’ ile birinci seçilerek ünlenen Cahit Sıtkı Tarancı; ‘40 Kuşağı’ veya ‘Acılı Kuşak’ olarak adlandırılan ‘toplumcu’ şairlerden Mehmed Kemal, M. Niyazi Akıncıoğlu, Enver Gökçe, Fethi Giray’ın yanı sıra Necati Cumalı, Celâl Vardar, Selâhattin Aldanır, Fahri Erdinç, Ceyhun Atuf Kansu, Suat Taşer, Ahmet Arif, Fuat Ofşin ve Bedi Erdem’in şiirleri yer alır bu dergide. O yıllarda ‘Göğceli’ olan Yaşar Kemal’in derlediği altı dizelik bir şiir ile ‘Serbestî’den bir dörtlük ve Jacques Prèvert’den de bir şiir vardır.”

İlerleyen yıllarda Gençlik, Kaynak, Seçilmiş Hikâyeler, daha sonra Yeryüzü, Yeditepe, Ant, Dost, Yeryüzü, Yön, Yansıma, Varlık, Türk Dili, Sanat Olayı gibi dergilerde Mehmed Kemal’in şiir ve yazıları yayımlandı. İlk şiir kitabı Birinci Kilometre’yi 1945 yılında yayımladı. Bu kitap hakkında önce toplatma kararı alındı, sonradan kitap serbest bırakıldı. İlk şiirlerinden itibaren benimsediği toplumcu sanat anlayışı içinde Garipçiler ve halk şiirinden de yararlanarak kendi sesini oluşturmaya çalışan bir şair kimliği ile göründü. Şiirlerinde genellikle yaşamına ilişkin hüzün ve duyarlıklarını yalın ve zaman zaman ironik bir üslupla dile getirdi. İkinci kitabından sonra gazeteciliğinin de etkisiyle düzyazıya yönelen Mehmed Kemal, şiirlerini Dünya Güzel Olmalı (1954), Söz Gibi (1982), Öğle Rakıları (1986), Tükenmez (1990) adlı kitaplarında bir araya getirdi.

Sürgün Alayı (1980) adıyla yayımladığı ilk romanında İkinci Dünya Savaşı yıllarında bir aydının öğrencilik ve askerlik günlerini konu etti. Mehmed Kemal, ikinci romanı Pulsuz Tavla’da (1976) ise 1965-1970 yılları arasında işlettiği Kalem Meyhanesi’ni; bu mekânın açılış sürecini, düzenlenişini ve meyhaneyi işlettiği dönemde başından geçenleri işledi. Bu bakımdan Pulsuz Tavla, edebiyatımızda başlı başına bir edebiyat mahfilini ele alan ilk roman olarak dikkat çekmektedir. Mehmed Kemal, Kalenin Eteğinde (1984) adlı üçüncü romanında Ankara’da geçirdiği gençlik yıllarını, hatıralarından hareketle otobiyografik tarzda işledi.

Mehmed Kemal’in eser verdiği bir diğer tür hatıradır. Yazar, 1940 Kuşağı olarak da adlandırılan toplumcu-gerçekçi şairleri ve bu şairlerle yaşadıklarını hatıra formunda Acılı Kuşak (1967) adıyla kitaplaştırdı. Şairler Dövüşür (1981)’de çoğu edebiyat anısını deneme formunda kaleme alan yazar, Türkiye’nin Kalbi Ankara (1983)’da Ankara merkezli hatıralarını, Haber Peşinde 50 Yıl (1993)’da ise gazetecilik hatıralarını bir araya getirdi. Deneme, fıkra ve inceleme kitaplarında da hatıralarından sıklıkla faydalandı.

Uzun yıllar gazetecilik yapan Mehmed Kemal; deneme, fıkra ve inceleme türünde Politika ve Ötesi (1970), 12 Mart, Öfkeli Generaller ve İşkence (1974), Sol Kavgası (1975), Ara Rejim Kara Rejim (1979), Celal Bayar Efsanesi ve Raftaki Demokrasi (1980), Bir Deste İskambil (1986), Bu Darbeler Kimin İçin? (1986), Nerde Eski Seçimler (1991), Gayrıresmi Yakın Tarih (1991), Gene Aynı Tangolar (1994), Denemeler Elemeler (1997) adlı kitaplarını neşretti. 1976 yılında Bülent Ecevit’in şiirlerini derleyerek kitap hâlinde yayımladı. 1940’lı yıllarda “toplumcu-gerçekçiler” olarak adlandırılan şairlerden biri olan Mehmed Kemal, edebiyat tarihinde daha çok bu topluluk içerisinde yaşadıklarını anlattığı Acılı Kuşak adlı hatıra kitabıyla tanınmıştır. (Kaynak: teis.yesevi.edu.tr)

Paylaşın

Mansur Ekmekçi Kimdir? Hayatı, Eserleri

1 Mart 1960 yılında Muş’ta dünyaya gelen Mansur Ekmekçi 1966 yılında ailesiyle birlikte Mardin Midyat’a göç eder. İlkokula 1967 yılında Ali İhsan Kalmaz İlkokulunda başlar, ortaokulu ise Midyat Lisesinde okur. 1973 yılında ailesiyle birlikte Adana’ya göç ederek Hürriyet mahallesine yerleşir.

Haber Merkezi / Ortaokulu Çukurova Ortaokulunda tamamladıktan sonra Adana Endüstri Meslek Lisesinden ailesinin isteği üzerine tasdikname ile ayrılır. Adana ve İstanbul’da kısa süreli bazı işlerde çalıştıktan sonra askerliğini 1979-1981 yılları arasında Ağrı’da tamamlar.

1982’nin başında Ziraat Bankası sınavlarına girdiği sırada komşuları olan Nevriye Toraman ile evlenir. 1984 yılında Ziraat Bankasında başladığı görevini Anadolu’nun çeşitli kentlerinde sürdürür. Bu sırada düğünlerde kamera çekimi ve televizyonlarda sunuculuk yapar. 1987 yılında tayininin çıktığı Adana’da uzun süre çalıştıktan sonra 2008 yılında emekli olan Mansur Ekmekçi dört çocuk babasıdır.

Mansur Ekmekçi ilk şiirlerini askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada yazar. Bu ilk şiirlerinden itibaren âşık tarzı şiir geleneğini benimser. Yazdığı ilk eserlerinde yaşadığı veya şahit olduğu haksızlıkları dile getirir. Şiirlerinde Mansur mahlasını kullanan şair saz çalmayı bilmez ve bade içmemiştir.

Eserlerinde mahlas kullanımına dikkat etmesine karşın mahlas kullanmadan yazdığı şiirleri de vardır. Âşıklık geleneği içerisinde önemli bir yeri olan usta çırak ilişkisine önem veren Mansur Ekmekçi birçok âşık ve şairin yetişmesine katkı sağlar. Şiirlerinde biçim olarak âşık şiiri geleneğinin özelliklerini yansıtan şair, içerik olarak toplumsal aksaklıklar başta olmak üzere tasavvuf, aşk ve kahramanlık gibi konulara yer verir.

Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (İLESAM), Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), Çukurova Edebiyatçılar Derneği, Çukurova Halk Ozanları Derneği ve Hacı Bektaş Veli Derneği üyesidir. İçinde antoloji ve monografi türünde eserler de olmak üzere, yayımlanmış 8 kitabı vardır. Hayatı ve sanatı birçok üniversitenin ilgili bölümlerinde lisans tezlerine konu olmuştur.

Paylaşın

Mahmut Temizyürek Kimdir? Hayatı, Eserleri

21 Mart 1955 yılında Sivas’ın Şarkışla İlçesi’ne bağlı Kümbet Köyü’nde dünyaya gelen Mahmut Temizyürek, ilkokulu doğduğu köyde, orta öğrenimini Ankara’da tamamladı. Sekiz yılı değişik kentlerde ve değişik işlerde çalışarak geçti, inşaat, matbaa, santral operatörlüğü gibi işler çalıştı.

Haber Merkezi / 1979’da Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü’ndeki kaydoldu. 12 Eylül nedeniyle öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Daha sonra öğrenimini tamamlayabildi.

Öğrenimine ara verdiği yıllarda İstanbul’da Görsel, Gelişim Larousse, Britannica, Thema Larousse gibi ansiklopedilerde yazarlık ve yayın kurulu üyeliği yaptı. On yıl Başkent Üniversitesi’nin Basın Danışmanlığını görevini üstlendi. Halen, Bilkent Üniversitesi’nde başladığı Türkçe ve Eleştirel Okuma dersi hocalığına devam ediyor.

Şiirin yanı sıra denemeleri ve şiir üzerine yazıları ile de tanınan Temizyürek’in şiir, deneme ve eleştiri yazıları Akatalpa, Defter, Edebiyat Dostları, Edebiyat ve Eleştiri, Evrensel Kültür, İnsan, Kum, Patika, Varlık, Yarın, Yeni Olgu, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap gibi dergilerde yayınlandı.

Eserleri;

İz ve Rüya
Kırlangıcım Paranoya
Yeryüzünü Gezen Atlı
Göçebe Buluşması
Boşluktan Doğan

Ödülleri:

2008 Memet Fuat Ödülü – Deneme dalında birincilik

“Bana şiir gönder” sonesi

Bana şiir gönder, diyorsun
Tersine yollar, yollar tersine
Kaldı en son,  son bakışında
Göçmen kuşlar gibi inip kalkan kirpiklerin
kanat hızıyla benden alıp
saçtılar yer yüzüne
o şiiri

Bana şiir gönder, diyorsun
Ömrüm geçiyor aşkın ilmek yerlerinden
dişleyip çözmek için o kör düğümü, düğümü
kör dünya, gittin de dağıldı yel vurmuş un gibi

Ya beni hançerle…

Bana şiir gönder, diyorsun
Serin camdan geliyor sözün
Yüzünün harfinden ses, bir ses
işittim sandıkça, sanıdan bitkin duyularıma
güç ver, sözün ne renkse, hangi tonsa,
onu da ekle hiç değilse  meyline

…Ya da gel bir bakıver yüzüme, bakışını kandil yapıp
gezineyim ben de şu yanar döner evrende

“Paranoya kırlangıcım paranoya”

İnsan güneşle dünyanın arasındadır
Senin sağında, benim solumda
Hep ortasındadır ölümün
Durur bir nefesle bir nefes
arasında bir yerde, sabahla akşam
arasında herşeyi şaşırabilir
Yaprağa düşen yağmurdur
yapraktan düşen damla
Ne yapabilir, rüzgârından
merhamet dilemekten başka.

İnsan şaşırdıkça
delinir şüphe torbası
zehirler gözü.

Seni var ya, inleyişinden tanırım
kiminle öpüşsen duyarım sesini
teninin duygusu bulaşır, ateşi, kokusu
bacaklarının arasından ürperti
dudaklarına dolaşır
seğirir damar gibi

İnsanla herkes arasında nahoş tecrübe
Kırlangıcın zamansız göç nedenidir
O yüzden tizdir gagasından fışkıran
Bir daha dönmez yurduna.

Kalp, inleyişinden tanınır
Bir öpünce, bir de kırılınca.

“Beyaz karanlıkta”

Yamaçlarda yeşil beyaz benekler
Göğ toprağın süt kokuyor çiyi buharı
80’i geçtin nasılsa, 90’ı da, sürdün 2000’e dal
Bu kaçıncı diriliş. Ustalaştın ağaçları tanımakta

Gördün her durumunu akarsuyun
Kaba şafakta kurum kurum akıp geceyi
sürükler, berrak bir nefese dönüşür ince şafakta
Güneşle birlikte sularda hem sevinç var hem keder
Sevinç güneşten, kederse hep aynı akıştandır olsa olsa

Gün güne değişir kuzeyle güneyin farkı
Ansızın sararıp solar doğudan batıya yüzler
Güneş, dağlar ardından duyulan o gurbet şarkısı
Ovalardan atlar geçer ya da ruhumuzdan atlar geçer ovaya

İçimde yitip gitmek arzusu o esmer
kadının ağzındaki beyaz karanlıkta

Paylaşın