Her Gün 800 Kadın, Çocuk Doğururken Hayatını Kaybediyor

Dünya genelinde her gün yaklaşık 800 kadın, çocuk doğururken hayatını kaybediyor. Yine dünya genelindeki kadınların dörtte biri, cinsel ilişki talebinde bulunan eşine hayır deme hakkına sahip değil. Ayrıca her on kadından biri de doğum kontrolü konusunda kendi karar veremiyor.

Öte yandan Türkiye’de her 100 bin doğumda 17 kadının, çocuk doğururken yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. 2004-2022 yılları arasındaki 18 senelik sürenin baz alındığı dönemde Türkiye’de nitelikli sağlık personelinin katıldığı doğumların ise yüzde 97 olduğu aktarılıyor.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından hazırlanan bir rapora göre ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılığın diğer türleri nedeniyle, dünya üzerinde milyonlarca kadın ve kızın cinsel ve üreme sağlığı hakkı zedeleniyor.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Siyasi karar alma organlarının büyük oranda erkeklerin hakimiyetinde olduğunu ifade eden UNFPA İcra Direktörü Natalia Kanem, kadınlara yeterince söz hakkı verilmediğini belirtti. Kadın bedeninin birçok kez siyasi çatışma alanı olarak suistimal edildiğini dile getiren Kanem, buna örnek olarak kürtaj hakkı ile ilgili tartışmalara işaret etti.

UNFPA raporuna göre, dünya genelinde her gün yaklaşık 800 kadın, çocuk doğururken hayatını kaybediyor. Yine dünya genelindeki kadınların dörtte biri, cinsel ilişki talebinde bulunan eşine hayır deme hakkına sahip değil. Ayrıca her on kadından biri de doğum kontrolü konusunda kendi karar veremiyor.

Rapor yoksulların toplumun en dezavantajlı kesimi olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Hamilelik, doğum ve doğum sonrası komplikasyonlar nedeniyle kadın ölümlerinin yarısı, insani kriz ve çatışmaların yaşandığı ülkelerde kayıtlara geçiyor. Bu da günde ortalama 500 ölüm vakasına tekabül ediyor. Diğer yandan tek tek ülkeler ele alındığında da, zengin kesimin yoksullara göre sağlık hizmetlerinden çok daha iyi yararlandığı görülüyor.

Dezavantajlı konumda bulunan kadınların durumunun iyileştirilmesine yönelik spesifik programlar uygulanmasını talep eden UNFPA, 79 milyar dolarlık bir yatırımla, düşük ve orta seviye gelirli ülkelerde, 2030 yılına dek yaklaşık 400 milyon planlanmamış gebeliğin önlenebileceğini ve bir milyon insanın hayatının kurtarılabileceğini ifade ediyor.

Türkiye’deki kadınların durumu

UNFPA raporu 2024 verileri, Türkiye’de yaşayan 15-49 yaş arası kadınların yüzde 48’inin herhangi bir gebelik önleyici yönteme başvurduğunu, bu oranın aynı yaş grubundaki evli ya da bir ilişki yaşayan kadınlarda yüzde 72 olduğunu ortaya koyuyor. Gebelik önleme için modern yöntemler kullanan kadınların oranı ise yine aynı yaş grubunda tüm kadınlarda yüzde 33, evli ve ilişkide olanlarda ise yüzde 50 olarak saptandı.

Raporda doğum esnasında anne ölümleri ile ilgili günümüze en yakın veriler 2020 yılından. Bu başlık altında Türkiye’de her 100 bin doğumda 17 kadının, çocuk doğururken yaşamını yitirdiği ifade ediliyor. 2004-2022 yılları arasındaki 18 senelik sürenin baz alındığı dönemde Türkiye’de nitelikli sağlık personelinin katıldığı doğumların ise yüzde 97 olduğu aktarılıyor.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Kadınların Üreme Hakları İhlal Ediliyor

UNFPA’nın Dünya Nüfus Durumu Raporu’nda, dünyadaki kadınların yüzde 44’ünün kendi bedenleri ve doğum kontrol seçeneklerini kullanma üzerinde söz sahibi olmadığına dikkat çekildi.

UNFPA’dan Natalia Kanem, “Kadınların bedenleri, nüfus hedeflerinin tutsağı olmamalı” dedi. Natalia Kanem, her yıl yaklaşık yarım milyon doğumun 10 ila 14 yaşlarındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirildiğini de vurguladı.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), nüfus dinamiklerinde artış ve düşüşlere odaklanılması yerine, kadınların cinsel ve üreme haklarının koruma altına alınması gerektiğini bildirdi.

UNFPA’nın bugün paylaştığı Dünya Nüfus Durumu Raporu’nda, ülkelerin doğurganlık oranlarına yönelik politikalarının genelde etkisiz kaldığına ve kadın haklarına zarar verdiğine dikkat çekildi.

Raporda, nüfus artışıyla ilgili tartışmaların çerçevesinin değiştirilmesi gerektiği savunularak, “Politikacıları ve medyayı, nüfus patlamaları ve düşüşleri hakkındaki abartılı ve kaygı yaratan söylemleri terk etmeye çağırıyoruz” dendi.

UNFPA, bunun yerine kadınların üreme haklarını özgürce kullanıp kullanamadığına odaklanılması gerektiğini belirtti.

Araştırmada, dünyadaki kadınların yüzde 44’ünün kendi bedenleri ve doğum kontrol seçeneklerini kullanma üzerinde söz sahibi olmadığına dikkat çekildi.

UNFPA’dan Natalia Kanem, “Kadınların bedenleri, nüfus hedeflerinin tutsağı olmamalı” dedi. Kanem, her yıl yaklaşık yarım milyon doğumun 10 ila 14 yaşlarındaki kız çocukları tarafından gerçekleştirildiğini de vurguladı.

Raporda, en yüksek doğurganlık hızına sahip ülkelerin başında 6.7’yle Nijer’in geldiği belirtildi. Bunu 6.1’le Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Somali takip ederken, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti’nin oranıysa 5.8 olarak belirlendi.

En düşük doğurganlık hızıysa 0.6’yla Çin’in Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde görüldü. Hong Kong’u 0.9’la Güney Kore, 1.0’la Singapur, 1.1’le Çin’in Makao Özel İdari Bölgesi ve San Marino takip ederken, Aruba ve Çin’in oranıysa 1.2 oldu.

2050’ye kadar toplamda nüfus düşüşü beklenen tek yerinse Avrupa olduğu bildirildi. Buna ek olarak erkekler için beklenen yaşam süresinin 71 yıl, kadınlar içinse 76 yıl olduğu belirtildi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Depremlerin Vurduğu 11 İlde 265 bin hamile kadın var

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerinin etkilediği 11 ilde 265 bin hamile kadının olduğu açıklandı. Kadınların 25 bininin gelecek ay doğum yapması bekleniyor. 

Kadın doğum hastaneleri ve çok sayıda birinci basamak sağlık kuruluşları da dahil olmak üzere 11 ilde 15 hastane hasarlı.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremlere ilişkin “Türkiye Depremi Durum Raporu”nun ikincisini yayınladı. Raporda öne çıkanlar şöyle:

“Etkilenen bölgelerde karşılanmayan hijyen ihtiyaçları nedeniyle önemli bir salgın tehlikesi var. Barınma, ısınma, temizlik, gıda, gıda haricindeki malzemeler (hijyen ve özbakım kitleri dahil) ve sağlık hizmetleri kısa vadede öncelikli ihtiyaçlar.

Kadın doğum hastaneleri ve çok sayıda birinci basamak sağlık kuruluşları da dahil olmak üzere 11 ilde 15 hastane hasarlı.

Deprem bölgesinde yaşanan ulaşım aksaklıkları ve bölgede yolların büyük bir kısmının molozla kaplı olması nedeniyle depremden etkilenenlerin sağlık hizmetlerine erişim sorunu devam ediyor. Kriz durumlarında, kadınlar ve kız çocukları ve diğer kırılgan gruplar artan Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet (TCDŞ) riskiyle karşı karşıya kalırlar. Deprem bölgesinde çok sayıda kadın ve çocuk, travmatize oldu ve psikososyal desteğe ihtiyaç duyuyor.

Temel ihtiyaçlara erişim, özellikle adet hijyen ürünleri, temizlik ürünleri ve temiz iç çamaşırı olmak üzere, depremden etkilenen bölgede ciddi bir sorun. Hem depremden etkilenenler hem de bölgede çalışan gönüllülerin temiz su, duş, tuvalet ve el yıkama noktalarına erişimi oldukça sınırlı.

Bu sebepler, bulaşıcı hastalıkların yayılması riskini artırıyor. Acil ihtiyaçlarla ilgili olarak, görüşülen kişilerin yüzde 72’si barınmaya, yüzde 38’i gıdaya yüzde 23’ü sabun ve diğer sıhhi ürünlere, yüzde 19’u evinde ısıtmaya, yüzde 10’u tıbbi yardıma ve yüzde 3’ü nakdi desteğe ihtiyaç duyuyor. Koruma için nakit yardımı, bu grup için de önemli bir ihtiyaçtır.

UNFPA, ortaklarının desteğiyle ve kamu kurumları ile koordinasyon içinde ulaşılması zor alanlarda hayatta kalanlara psikososyal destek de dahil olmak üzere CSÜS ve TCDŞ önleme hizmetleri sağlamak üzere Adana, Hatay, Riha, Amed ve Semsûr’da 7 mobil ekip görevlendirdi. Mobil ekipler hijyen ve anne-bebek kitleri de dağıtıyor. ”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: Dünya Nüfusu 3 Ay Sonra 8 Milyar Olacak

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, bu yıl Kasım ayına kadar dünya nüfusunun 8 milyara ulaşacağının tahmin edildiğini belirtti, “2011 yılında 7 milyar nüfusa ulaşılmasından yalnızca 11 yıl sonra bu gerçekleşiyor. İnsan nüfusu son birkaç on yılda çok hızlı büyüdü” dedi.

Dünya nüfusunun 5 milyara ulaştığı 11 Temmuz 1987’den beri 11 Temmuz her yıl BM Nüfus Fonu’nca (UNFPA) “Dünya Nüfus Günü” olarak kutlanıyor.

BM Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı’nın “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporuna göre dünya nüfusu 15 Kasım 2022’de 8 milyara ulaşacak.

Montashami, “İnsan nüfusunun yüzyılın ortalarında yaklaşık 9 milyar ve bu yüzyılın sonunda 10 milyar civarında olacağını tahmin ediyoruz. Tahmin ettiğimiz rakamlar bu, ancak gelişecek koşullara bağlı olarak inişler ve çıkışlar olabilir” dedi.

2080’lerde 10,4 milyar nüfus

Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı, “Dünya Nüfus Beklentileri 2022” raporunu açıkladı. Buna göre, dünya nüfusunun 15 Kasım 2022’de 8 milyara ulaşacak.

Raporda, dünyanın 2030’da 8,5 milyar, 2050’de 9,7 milyar, 2080’lerde 10,4 milyar nüfusa ulaşacağı ve 2100’e kadar bu seviyede kalacağı tahmini yer aldı.

Raporda yer alan bilgilere göre ülkelerin yaş ortalaması 19’dan (Sahra Altı Afrika) 42’ye (Avrupa ve Kuzey Amerika) kadar çeşitlilik gösteriyor.

Küresel yaşam süresi beklentisi 72,8 yıl

Küresel yaşam süresi beklentisi, 1990’dan bu yana neredeyse 9 yıllık bir iyileşmeyle 2019’da 72,8 yıla ulaştı.

2050’ye kadar Afrika kıtasının, dünyadaki tüm gençlerin (15-24) üçte birine ev sahipliği yapacağı tahmin ediliyor.

Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ı kadın başına doğum sayısının 2,1’in altında kaldığı ülkelerde yaşarken diğer ülkelerde çok büyük genç nüfus var ve hızla büyümeye devam ediyor.

İnsanlık tarihi boyunca en hızlı artış

UNFPA Türkiye Temsilcisi Hassan Mohtashami, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünya nüfusunun son 10 yıllık dönemde insanlık tarihi boyunca en hızlı artışa sahip olduğunu söyledi.

Bu yıl kasıma kadar dünyanın 8 milyar nüfusa ulaşacağının tahmin edildiğini belirten Mohtashami, “Aslında sadece 100 yıl veya 200 yıl önce dünyada genelinde bir milyar nüfusa ulaşılmıştı fakat son 100 yılda, 200 yılda nüfus önemli ölçüde arttı” dedi.

Meselenin sayılarla ilgili olmadığını belirten Mostashami, “İster 8 milyar, ister 7 milyar veya daha az olsun, konu bireylerle ilgilidir. 8 milyar insanın her biri saygıyı ve saygınlığı hak ediyor. Tüm toplumlarda 8 milyar daha sağlıklı, daha üretken insana sahip olmaya çalışmalıyız yani sayılar ikinci önceliktir” diye konuştu.

“Hakları ve seçimlere odaklanmalıyız”

Mohtashami, bu konuda yayımlanan raporlar sonucunda ortaya çıkan nüfus artışı ya da düşüşünün aşırı ifadelerle olumlu ya da olumsuz değerlendirilmesinin doğru olmayacağını söyledi:

“Bunların hiçbiri uygun ve profesyonel politika oluşturacak düzeyde bir söylem değildir. Mesele şu ki eğer yeryüzünde yaşayan insanların hayatını kolaylaştırmak istiyorsak insanların kendilerine, haklarına ve seçimlerine odaklanmalıyız ve sonra sayılar içinde bir alan yaratabilir ve onu herkes için müreffeh bir dünya haline getirebiliriz.

“Daha fazla veya daha az insanın varlığı mutlak olarak daha fazla veya daha az müreffeh veya fakir nüfus anlamına gelmez. Bütün mesele, program ve politikaları herkese fayda sağlayacak şekilde düzenlemektir. Tüm programlardan elde edilecek faydaların herkes için eşit olmasını sağlamaktır.”

“Her birey önemlidir”

Mohtashami, “Eşitliksiz bir dünyada yaşıyoruz. Bu, yeni bir olgu değil. Hiçbir zaman herkes için eşitlik mevcut olmadı. O halde bizim tercihimiz, mümkün olduğunca dünyadaki tüm nüfus için bir denge ve eşitlik yaratmaya çalışmak olmalıdır. Her birey önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.

Artan nüfusa karşılık hükümetlerin nasıl adım atması gerektiğine ilişkin soruya da “Hükümetler politikalarını eşitsizlik, hizmete erişim, sağlık, eğitim, istihdam gibi konuları ele alacak şekilde tasarlarsa kaynaklar yetersiz olmayabilir ve sonuç olarak herkes bundan faydalanacaktır. Aşırı nüfusla ya da nüfus azalmasıyla karşı karşıya olduğumuz şeklindeki panik yaratıcı söylem doğru değil. Odak noktası, insanların toplam sayıları değil, bu sayıların insanlar için nasıl çalıştığıyla ilgili olmalıdır. Sayıların sistemler için çalışmasını sağlamak yerine sistemleri sayılar için işlevsel hale getirmelisiniz” yanıtını verdi.

Paylaşın