Deniz Yoluyla İtalya’ya Ulaşmaya Çalışan 6 Mülteci Açlık Ve Susuzluktan Öldü

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), deniz yoluyla İtalya’ya ulaşmaya çalışan ve Sicilya Adası’ndaki Pozzallo kıyısına gelen altı Suriyeli mültecinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

BMMYK, Orta Akdeniz’de günlerdir sürüklendiği tahmin edilen ve içinde mültecilerin bulunduğu bir tekneden ikisi bebek (1 ve 2 yaşında), biri 12 yaşında ve üçü kadın olmak üzere Suriyeli toplam altı kişinin “büyük olasılıkla açlık ve susuzluktan öldüğünü” kaydetti.

BMMYK İtalya Temsilcisi Claudia Cardoletti de dün (12 Eylül) sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Aralarında kadınlar, çocuklar ve gençlerin de olduğu altı Suriyeli mülteci denizde hayatını kaybetti. Susuzluk, açlık ve ağır [güneş] yanıklar[ı] sebebiyle öldüler” dedi.

Claudia Cardoletti, mesajında, “Bu kabul edilemez. Denizde kurtarma [çalışmalarını] güçlendirmek bu trajedilerin önüne geçmenin tek yolu. BMMYK İtalya, hayatta kalanlara yardım etmek için Pozallo’da” dedi.

Teknedeki diğer mültecilerin durumuyla ilgili de açıklamada bulunan BMMYK, tekneden sağ kurtulan 26 mültecinin oldukça bitkin olduğunu, bazılarının sağlık durumlarının ciddi olduğunu belirtti.

“Akdeniz daha ölümcül hale geldi”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) 10 Haziran 2022’de bir açıklama yaparak, Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçen mültecilerin sayısının 2015’den bu yana düşüş gösterdiğini, fakat geçişler sırasında hayatını kaybeden mültecilerin sayısının arttığını kaydetmişti.

Açıklamada özetle şu bilgiler paylaşılmıştı:

“Üç milyondan fazla mülteci ve göçmenin Akdeniz’den Avrupa’ya geçtiği ve bu açıdan zirvenin görüldüğü 2015 yılından bu yana, bu yolculukları yapanların sayısında COVID-19 pandemisinden de önce başlayan bir düşüş eğilimi var. 2021 yılında 123 bin 300 bireysel geçiş bildirildi. Bu sayı, 2020 yılında 95 bin 800, 2019’da 123 bin 700 ve 2018 yılında 141 bin 500 idi.

Düşen geçiş sayılarına rağmen ölü sayısında ciddi bir artış oldu.

Geçen yıl Akdeniz ve kuzeybatı Atlantik’te 3 bin 231 kişinin öldüğü veya kaybolduğu bildirildi. Bu sayı, 2020 yılında bin 881, 2019 yılında bin 510 ve 2018 yılından 2 bin 277’nin üzerindeydi.

Çok daha fazla sayıda kişi ise Sahra Çölü ve uzak sınır bölgelerinden karayoluyla gelirken hayatını kaybetmiş veya kaybolmuş olabilir.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

BM: Yerinden Edilenlerin Sayısı 100 Milyonu Aştı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre, dünyada evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısı İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak, 100 milyonu aştı.

İsviçre’nin Cenevre kentinde Perşembe günü açıklanan Küresel Eğilimler Raporu’nda Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Afrika ülkelerinden Afganistan’a kadar dünyanın farklı bölgelerindeki acil durum ve krizler nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalanların sayısının Mayıs 2022 itibarıyla 100 milyonu aştığı belirtildi. Rapora göre, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırıları, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en hızlı ve en büyük zorla yerinden edilme krizlerinden birine neden oldu.

Rapora göre 2021 yılı sonu itibarıyla savaş, şiddet, zulüm ve insan hakları ihlalleri nedeniyle yerinden edilmiş insanların sayısı bir önceki yıla göre yüzde 8 artarak 89 milyon 300 bine ulaştı.

Bunun 27 milyon 100 binin mülteci statüsünde olduğu, 53 milyon 200 bininin yaşadıkları ülke içinde yerlerinden edildiği, 4 milyon 600 binin iltica başvurusunda bulunduğu ve 4 milyon 400 bin Venezuelalının da ülke dışında yerinden edildiği ifade edildi.

Sığınmacı sayısının en yüksek olduğu ülke Türkiye

Rapora göre, yaklaşık 3 milyon 800 bin sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye bu konuda dünyada ilk sırada yer alıyor. Türkiye’yi 1 milyon 500 bin civarında sığınmacı barındıran Uganda ve yine aynı sayıda sığınmacıyı ağırlayan Pakistan takip ediyor. Almanya’da ise 1 milyon 300 bin civarında sığınmacı yaşıyor. Kolombiya ise yerinden edilmiş 1 milyon 800 bin kadar Venezuelalıya ev sahipliği yapıyor.

2021 sonu itibarıyla ülkeleri dışında yerinden edilenler arasında ilk sırayı 6 milyon 800 bin ile Suriyeliler alıyor. Bunu 4 milyon 600 bin ile Venezuela, 2 milyon 700 bin Afganistan, 2 milyon 400 bin ile Güney Sudan ve 1 milyon 200 bin ile Myanmar’dan gelenler takip ediyor.

Grandi: Sayılar 10 yıldır her sene artıyor

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, yerinden edilenlerin sayısının son 10 yıldır her sene arttığına dikkat çekerek “Bu insanlık trajedisine karşı harekete geçmek, çatışmalara çözüm bulmak, bunun kalıcı olmasını sağlamak için ya uluslararası toplum bir araya gelir ya da bu korkunç eğilim devam eder” şeklinde konuştu.

Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından ülkelerinden kaçan Ukraynalılara yönelik uluslararası ilginin “olumlu” olduğunu belirten Grandi, benzer bir tutumun dünyanın bütün krizleri için de gösterilmesi gerektiğini ifade etti. Dünyanın diğer bölgelerindeki insanlara yardım etmek için maddi kaynağa ihtiyaç duyulduğunu belirten Grandi, Batı ve Doğu Afrika’daki, Ortadoğu’daki durum ile Myanmar’ı terk etmek zorunda kalan Rohingyalılara ve Güney Amerika ülkelerine kaçan Venezuelalılara işaret etti.

Artan eşitsizliğin çatışmaları körüklediğini ifade eden Grandi, kötü yönetimlerin birçok bölgede gelişmeyi engellediğini, iklim krizinin kaynaklar için mücadeleyi artırdığını kaydetti. Grandi, bunun yanı sıra hızla artan gıda fiyatlarının da çok daha fazla insanın evlerini terk etmesine yol açabileceği konusunda uyarıda bulundu.

BM Mülteci Örgütü’nün raporunda, 2021 yılında ülkeleri içinde yerinden edilmiş 5,3 milyon kişi ve yaklaşık 430 bin mülteci dahil olmak üzere 5 milyon 700 bin yerinden edilmiş kişinin kendi bölgelerine veya menşe ülkelerine geri döndüğü kaydedildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler: 100 Milyondan Fazla İnsan Yerinden Edildi

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı, dünya çapında yerinden edilmiş insanların sayısında önemli bir artışa neden olurken, dünya çapında yerinden edilenlerin sayısı 100 milyonu aştı. Bunların yaklaşık 53,2 milyonu yaşadığı ülke içinde zorunlu göç etmek sorunda kaldı. 

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nden (UNHCR) Pazartesi günü yapılan açıklamada, “Çatışmalardan, şiddetten, insan hakları ihlallerinden ve zulümden kaçmak zorunda kalan insan sayısı tarihte ilk kez 100 milyonu aştı” denildi. Açıklamada söz konusu sayının dünya nüfusunun yüzde birinden fazlasını oluşturduğuna da dikkat çekildi.

Gelişmeyi, “Asla kırılmaması gereken bir rekordu” sözleriyle değerlendiren Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi şöyle konuştu: Bu, yıkıcı çatışmaları çözmek ve önlemek, zulmü sona erdirmek ve masum insanları kaçmaya zorlayan sebeplerle mücadele etmek için bir uyarı çağrısı olmalı.

Ukrayna savaşı mültecilerin sayısını körükledi

BM verilerine göre 2021 yılı sonuna kadar dünya çapında yerinden edilmiş insan sayısı 90 milyona çıkarken, Etiyopya, Burkina Faso, Myanmar, Nijerya, Afganistan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki çatışmalar büyük ölçüde bu artışın nedeni olarak gösterildi. Yapılan açıklamada Ukrayna’daki savaşın da etkisiyle sayının hızla arttığı ifade edildi.

Grandi, Ukrayna’da bu yıl 8 milyon insanın ülke içinde, 6 milyondan fazla insanın da ülke sınırları dışına kaçmak zorunda kaldığına işaret ederek, Ukrayna’daki savaştan kaçanların durumlarına yönelik uluslararası tepkiyi ise son derece olumlu olarak nitelendirdi.

Uluslararası toplumun duygusal tepkisinin canlı olduğunu belirten Yüksek Komiser, dünyadaki tüm krizler için benzer bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Ancak salt insani yardımla yetinilmemesi gerektiğne de vurgu yapan Grandi, “Sonuçta insani yardım bir yanıt değil. Her şeyden önce, masum insanların kendi ülkelerindeki akut tehlike ile tehlikeli kaçış ve sürgün arasında seçim yapmak zorunda kalmaması için barış ve istikrara ihtiyacımız var” diye konuştu.

Dünya çapında yerinden edilen 100 milyon insandan yaklaşık 53,2 milyonu yaşadığı ülke içinde zorunlu göç etmek sorunda kaldı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, 16 Haziran’da mülteci ve göçle ilgili yıllık Küresel Eğilimler Raporunu yayımlayacak.

Paylaşın

2050’ye Kadar 1,2 Milyar İnsan ‘İklim Mültecisi’ Olabilir

İklim değişikliği sebebiyle büyük kitlesel nüfus hareketleri bekleniyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre, 2008’den beri yaklaşık 21,5 milyon insan sel, fırtına, orman yangınları ve aşırı sıcaklıklar gibi iklim değişikliğine bağlı afetler nedeniyle zorla yerinden edildi.

İklim değişikliği tehdidi küresel olarak artarken, yaşam koşulları yeryüzündeki tüm canlılar için daha da tehlikeli hale geliyor. Uluslararası Çevre Ortaklığı’na (IEP) göre iklim değişikliği ve afetler nedeniyle 2050 yılına kadar küresel olarak 1,2 milyar insanın göçe sürükleneceği tahmin ediliyor.

Kasım 2020’de Honduras, Guatemala ve El Salvador’u vuran kasırgalarda, insanlar sağanak yağışlar ve toprak kaymaları nedeniyle evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetti. Bu bölgedeki insanlar sınırı geçerek Meksika’ya akın etti ve ardından da Amerika Birleşik Devletleri’ne yöneldi.

İklim mültecileri kimdir?

Görece yeni bir kavram olan iklim mülteciliğine dair merak edilen soruları Avukat Arif Ali Cangı, bianet’ten Tuğçe Yılmaz’ın sorularını yanıtladı.

“İklim mültecisi” olarak tanımlanan insanların uluslararası hukuk tarafından tanınan bir statüleri olmadığına değinen Cangı, şunları kaydetti:

“İklim mültecisi kavramı, iklim değişikliği ve çevre felaketleri nedeniyle yurdunu terk etmek zorunda olan insanları tanımlıyor. Ancak hukuksal bir güvence olması açısından hâlâ iklim değişikliği nedeniyle göç etmek zorunda kalanların uluslararası hukukça tanınan bir statüleri yok. Kavramın doğrudan çevresel tahribatla ilişkisi kurularak uluslararası gündeme girmesi, 1985 BM Çevre Programı’nda (UNEP) Essam El-Hinnawi’nin bir yazısı ile oldu.

El-Hinnawi, iklim mültecilerini, ‘Varlığını tehlikeye atan veya yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen belirgin bir çevresel bozulma (doğal süreçler ve/veya insanlar tarafından tetiklenen) nedeniyle geçici veya kalıcı olarak geleneksel yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan insanlar,’ olarak tanımladı.”

Mültecilik statüsüne dair bilgi veren Cangı, şunları ekledi: “Zorunlu olarak ülkelerinden göç eden insanların yurttaşlık durumunu tesis eden mültecilik statüsü, 1951 Cenevre Sözleşmesi ve 1967 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Ek Protokol düzenledi.

Cenevre Sözleşmesi ve ek protokolüne göre ‘ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen, yahut zulüm korkusu nedeniyle ülkesine geri dönmek istemeyen kişi’ olarak tanımlanmaktadır.”

Sığınma hakkı tanınmaması ciddi bir hukuki sorun

İklim değişikliği nedeniyle göçe zorlananlara mülteci statüsü verilmemesinin ciddi bir hukuksal sorun olduğuna işaret eden Cangı, ülkelerin iklim krizine yönelik politikalarında samimiler ise bu konuda da adım atmaları gerektiğini söylüyor. Cangı, devamında ise şu ifadeleri kullandı;

“İklimsel ve ekolojik yıkımları yaşamak zorunda kalan insanların yaşam hakkı tehdit altında olduğu için iklim değişikliğinin ve çevresel yıkımların insanların yaşamlarına kast eden bir zulüm olduğu aşikâr. İklim değişikliği zulümse, zulmün faili kimlerdir? Buna yol açanlar, dönemsel kârları için dünyayı yaşanmaz hale getirenler, bu politikaların uygulayıcılarıdır.

Bir yandan iklim krizinin varlığını kabul edip, önlemek için niyetler, taahhütlerde bulunup, diğer yandan önlenmemesi sonucunda sağlıklı yaşamaları mümkün olmayan ve yurtlarından göçmek zorunda kalan insanlara sığınma hakkı tanınmaması, günümüz yöneticilerinin ayıbıdır.”

İklimin değil, düzenin değişmesi gerekiyor

Cangı, iklimi değil sistemi değiştirmenin gerekliliğine dikkat çekerek ise şunları kaydetti:

“Bu yaklaşım aynı zamanda iklim krizini önlemeye yönelik sözlerin, niyetlerin koca koca yalanlardan ibaret olduğunu gösteriyor. Yapılması gereken iklim krizini önleyecek adımlar atmak, örneğin öncelikle fosil yakıt endüstrisinden vazgeçmek ve ne pahasına olursa olsun büyüme, kalkınma çılgınlığına son vermek olmalıdır.

İnsanın doğanın bir parçası olduğunu kabul edip, tüm yaşamımızın doğaya uyumlu hale getirilmesinden başka yol yok. Bu da ciddi bir zihniyet ve politikalar değişikliğini, kapitalist endüstriyalizm düzen değişikliğini gerektiriyor.”

Paylaşın

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı İki Milyonu Aştı

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Rusya’nın işgali sonrasında Ukrayna’yı terk edenlerin sayısının 2 milyon 100 ile 2 milyon 200 bin arasında olduğunu açıkladı.

Haber Merkezi / UNHCR’den yapılan açıklamada henüz sürecin sonunun görünmediği belirtildi. Ukraynalı sığınmacıların büyük çoğunluğunun Polonya’da olduğu belirtiliyor.

UNHCR Başkanı Filippo Grandi sığınmacıların Avrupa ülkelerine dağıtılmasındansa şu anda yapılması gerekenin sınırlarda gelenlere yardımcı olmak olduğunu belirtti. Grandi sığınmacı krizinde Moldova’nın özellikle kırılgan olduğunu belirtti.

Rusya ile Ukrayna arasındaki ateşkes 12 saat sürecek

Rusya ile Ukrayna gün boyunca ateşkes ve tahliye koridorları oluşturulması konusunda mutabık kaldı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk ateşkesin sabah 9’dan akşam 9’a kadar yoğun çatışmalara sahne olan altı bölgede süreceğini söyledi.

Vereşçuk bu bölgeler arasında başkent Kiev, güneydeki Zaporijya ve Ukrayna’nın kuzeydoğusundaki bazı bölgeleri saydı. Başkent yakınlarında bulunan İrpin ve Buşa’dan siviller Kiev’e nakledilecek.

“Ukrayna hükümetini ‘devirmeye’ çalışmıyoruz”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Ukrayna’da niyetlerinin hükümeti devirmek olmadığını açıkladı. Rus ordusunun misyonunun “mevcut hükümeti devirmek” olmadığını belirten Zaharova, Rusya ile Ukrayna heyetlerinin işgalin başlamasından bu yana üç kez bir araya geldiğini hatırlatarak, bu müzakerelerde kısmen ilerleme sağlandığını ifade etti.

Zaharova ayrıca, yaklaşık 140 bin Ukraynalının Rusya’ya kaçtığı bilgisini paylaştı. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ta sivillerin tahliyesine Rusya’nın işgali başlamadan önce start verilmişti.

Ukrayna iktidar partisinden, Türkiye ve ABD’nin güvenlik garantörü olması teklifi

Ukrayna’da iktidarda olan Halkın Hizmetkarları Partisi, ülkenin egemenliğinin korunması yeni güvenlik garantilerini gündeme getirdi. Partiden yapılan açıklamada, Türkiye olası garantör ülkeler arasında sayıldı.

“NATO, en azından gelecek 15 yıl Ukrayna’yı almaya hazır olmayacak, bunu açıkça belli etti” denilen açıklamada, Ukrayna’nın güvenliğinin zemini sağlam bir anlaşma ile garanti altına alınması gerektiği vurgulandı.

Türkiye’nin yanında ABD ve komşu bazı ülkelerin, garantör olarak askeri, ekonomik ve siyasi alanda Ukrayna’yı koruyabileceği kaydedildi.

Parti açıklamasında Rusya’nın da bu garantilere imza atması ve Ukrayna’nın egemenliğini yasal olarak tanıması gerekliliği vurgulandı. Açıklamada Kırım, Luhansk ve Donetsk bölgelerinin teorik olarak bile kabul edilmeyeceği ifade edildi.

Paylaşın

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı 2 Milyon Sınırında

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, Ukrayna’daki savaştan kaçanların sayısının “bugün veya yarın” 2 milyonu geçmesinin beklendiğini açıkladı. Örgütün başkanı Filippo Grandi Oslo’da yaptığı açıklamada, “2 milyon eşiğini bugün ya da en geç yarın geçeceğimizi düşünüyorum” dedi.

Haber Merkezi / BM’nin verilerine göre, Rusya’nın işgalinin ardından Ukrayna’dan şimdiye kadar yaklaşık 1 milyon 700 bin kişi ayrıldı. Grandi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın ilk kez bu kadar kısa sürede böylesine yoğun bir göçle karşılaştığını söyledi.

İkinci mülteci dalgası uyarısı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Ukrayna’da savaşın devam etmesi halinde ikinci mülteci dalgasının çok daha savunmasız kişilerden oluşacağı uyarısında bulundu.

UNHCR Başkanı Filippo Grandi, “Savaş devam ederse kaynakları ve bağlantıları olmayan insanlar göreceğiz” dedi. Avrupa için bu durumu yönetmenin daha zor olacağını belirten Grandi, “Avrupa ve ötesindeki herkesin daha fazla dayanışma göstermesi gerekecek” dedi.

Sumi ve İrpin’den tahliyeler başladı

Ukraynalı yetkililer, Sumi ve başkent Kiev yakınlarındaki İrpin kentlerinden sivillerin tahliyesine başlandığını açıkladı. Kiev Bölge Valisi Oleksiy Kuleba, “9.30 (yerel saat ile) dolayında 150’den fazla kişi tahliye edildi ve tahliye faaliyetleri sürüyor” açıklamasında bulundu.

Vali ayrıca, kent sakinleriyle birlikte yabancı öğrencilerin de ilk konvoyda Sumi’den ayrıldığını duyurdu. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı, Sumi’den ayrılan konvoyun Poltava kentine doğru yola çıktığını açıkladı. Bakanlık, Rusya’yı diğer insani koridorların oluşturulmasına da onay vermeye çağırdı.

Rusya bugün Ukrayna’nın Kiev, Harkiv, Çernigiv, Sumi ve Mariupol kentlerinden sivillerin tahliyesi için geçici ateşkes ilan edileceğini açıklamıştı.

Zelensky: İşgal altında olan ve tanınmayan topraklar konusunu müzakere edebiliriz

ABC News kanalına konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusunda işgal ettiği topraklar ve ‘tanınmayan cumhuriyetler’ konusunu Moskova ile müzakere edebileceklerini söyledi.

Interfax haber ajansının aktardığına göre Zelensky, “Güvenlik konusundaki garantilerle ilgili konuşuyorum. Bence geçici olarak işgal edilen ve Rusya Federasyonu dışında tanınmayan cumhuriyetlerin tanınması konusunu müzakere edebilir ve bir anlaşmaya varabiliriz.” dedi.

Zelensky ayrıca, NATO’ya üyelik konusunda ise “NATO’nun Ukrayna’yı kabul etmeye hazır olmadığını anladıktan sonra bu konuya olan ilgimi kaybettim. NATO, çelişkili şeylerden ve Rusya Federasyonu ile karşı karşıya gelmekten korkuyor.” diye konuştu.

Rusya, Ukrayna’dan NATO’ya üye olmayacağını anayasa değişikliği ile garanti altına almasını, Kırım’ı Rus toprağı olarak kabul etmesini ve işgal altındaki toprakları da tanımasını talep ediyor.

Zelensky’den Batı’ya tepki: 13 gündür sadece laf duyuyoruz

Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, Batılı ülkeleri, Ukrayna’yı Rus saldırılarından korumak için dile getirdiği sözleri tutmamakla eleştirdi.

Telegram’da yayınlanan bir videoda Zelensky, “On üç gündür sözler duyuyoruz. On üç gündür bize yardım edecekleri, havada uçakların olacağı, onları bize teslim edecekleri söylendi. Ancak bunun sorumluluğu da Batı’da 13 gündür karar veremeyenlerde ve Ukrayna semalarını Rus saldırılarından koruyamayanlarda.” dedi.

Zelensky, ısrarla Ukrayna hava sahasının uçuşa yasak bölge ilan edilmesini istiyor. Ancak NATO, böylesi bir uygulamanın NATO’yu Rusya ile doğrudan bir savaşa sokacağı gerekçesiyle talebi reddediyor.

Son olarak Polonya’nın göndermeyi planladığı savaş uçaklarını göndermeme kararı aldığı belirtilmişti. ABD ve İngiliz hükümet yetkilileri, Polonya’nın olası uçak gönderme kararına saygı duyacağı yönünde açıklamalar yaptı.

Paylaşın

Ukrayna’dan Kaçanların Sayısı 1 Milyon 700 Bini Aştı

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Rusya’nın saldırılara başladığı 24 Şubat’tan bu yana Ukrayna’dan 1 milyon 700 binden fazla kişinin kaçtığını açıkladı.

UNHCR’dan Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre bir gün içinde Ukrayna’yı terk edenlerin sayısının yaklaşık 200 bin olduğuna dikkat çekildi. UNHCR verilerine göre Ukrayna’yı terk eden her on kişiden altısı Polonya’ya kaçtı.

Ukrayna’nın batısındaki Polonya’da kaydedilen Ukraynalı sığınmacı sayısının 1 milyon civarında olduğu belirtiliyor. Macaristan’da 180 bin civarında, Slovakya’da 128 binden fazla, Moldova’da yaklaşık 83 bin, Romanya’da ise yaklaşık 79 bin Ukraynalı sığınmacı bulunuyor. Alman hükümeti ise 50 binden fazla Ukraynalı sığınmacının Almanya’ya geldiğini, ancak kaçının burada kalacağının henüz belli olmadığını açıkladı.

“Ukrayna’dan kaçanların sayısı 5 milyonu bulabilir”

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Rusya’nın bombardımanının devam etmesi durumunda ülkeyi terk eden Ukraynalıların sayısının 5 milyonu bulabileceğini kaydetti.

Ukraynalı sığınmacıları kabul edecek ülkelere yardım için tüm kaynakların seferber edilmesi gerektiğini vurgulayan Borrell, “Daha fazla okula, daha fazla kabul merkezine, her şeyin daha fazlasına ihtiyacımız var” dedi. AB yetkilisi, Rusya’yı diplomatik olarak destekleyen ya da Moskova’yı eleştirmekten kaçınan ülkelere yardım harcamalarının da gözden geçirilmesini istedi.

Ukrayna Rusya’nın “tahliye koridoru” önerisini reddetti

Ukrayna hükümeti, Moskova’nın Rusya ve Belarus’a tahliyeler için insani koridor açma teklifini reddetti. Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk, bunun kabul edilebilir bir öneri olmadığını belirterek, “Siviller Belarus’a gidip oradan Rusya’ya uçakla uçmayacak” dedi. Rusya’nın önerisi, Harkiv, Kiev, Mariupol ve Sumi kentlerinden sivillerin tahliyesi için TSİ 10.00’dan itibaren koridorların açılmasını içeriyordu.

Rus RIA ajansının yayınladığı haritalara göre Kiev’den açılan koridor Belarus’a yönlendirilirken Harkiv’dekilerin sadece Rusya’ya geçişi mümkün olacak. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy’nin sözcüsü, Rusya’nın girişimini “tamamen ahlak dışı” olarak nitelendirerek, Moskova’yı “insanların acısını bir televizyon şovu için kullanma çabası” içinde olduğu gerekçesiyle eleştirdi. Sözcü, “Bu insanlar Ukrayna vatandaşı ve Ukrayna içinde tahliye edilme hakkına sahip olmalılar” dedi.

Ukrayna ve Rusya dışişleri bakanları Antalya’da bir araya gelecek

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba ile Rusya Fedarasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Antalya Diplomasi Forumu’nda 11-13 Mart tarihleri arasında bir araya geleceğini belirterek, “Her iki bakan Antalya’daki bu toplantıda özellikle benim de yer almamı, üçlü bir toplantı yapmamızı istediler. Dolayısıyla bu toplantıyı 3’lü formatta gerçekleştireceğiz” dedi.

Çavuşoğlu, ayrıca bu sabah itibarıyla yaklaşık 12 bin Türk vatandaşının Ukrayna’dan tahliye edildiğini bildirdi. Kuzeydeki sınır kentlerinden özellikle Çernigiv’de yaklaşık 30, Sumi’de 180, güneyde Herson’da yaklaşık 380, Mariupol’da yaklaşık 50 Türk vatandaşının bulunduğunu belirten Çavuşoğlu, çatışma bölgelerinden tahliyeler için hem Ukrayna hem de Rusya tarafıyla temas halinde olduklarını kaydetti.

Paylaşın