İsrail’in En Eski Gazetesi Haaretz: Savaşın Tek Sorumlusu Netanyahu

Hamas’ın başlattığı operasyon sonrası İsrail – Filistin hattında tansiyon bir kez daha yükselirken, İsrail’in en eski günlük gazetesi Haaretz, dikkat çeken bir yazıya yer verdi.

Yaşananların tek sorumlusunun İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olduğu vurgulanan yazıda, Netanyahu’nun sorumluluktan kaçmaya ve suçu, ordunun askeri istihbaratın ve Şin Bet güvenlik servisinin yönetimine atmaya çalışacağı belirtildi.

Yazıda ayrıca, Hakkında üç yolsuzluk davası açılmış bir başbakan, devlet işleriyle ilgilenemez; zira ulusal çıkarlar, kendisini olası bir mahkumiyet ve hapis cezasından kurtarmanın yanında kaçınılmaz olarak ikinci planda kalacaktır.” ifadelerine yer verildi.

Sol Haber’in Haaretz’den aktardığı yazı şöyle: Simchat Tora bayramında İsrail’in başına gelen felaketin sorumluluğu açık bir şekilde bir kişinindir: Binyamin Netanyahu.

Engin siyasi deneyimi ve güvenlik konularındaki yeri doldurulamaz bilgeliğiyle övünen başbakan, bir ilhak ve mülksüzleştirme hükümeti kurarken, Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir’i kilit pozisyonlara getirirken, Filistinlilerin varlığını ve haklarını açıkça göz ardı eden bir dış politika benimserken İsrail’i bilinçli olarak içine sürüklediği tehlikeleri tespit etmekte tamamen başarısız oldu.

Netanyahu kesinlikle sorumluluğundan kaçmaya çalışacak ve suçu, ordunun askeri istihbaratın ve Şin Bet güvenlik servisinin yönetimine atmaya çalışacak. Ordu, askeri istihbarat ve Şin Bet, tıpkı Yom Kippur Savaşı’nın arifesinde olduğu gibi, savaş olasılığını düşük görüyordu ve Hamas saldırısı, hazırlıklarının eksikli olduğunu ortaya koydu.

Düşmanı ve onun askeri saldırı yeteneklerini küçümsediler. Önümüzdeki günler ve haftalarda, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin ve istihbaratın başarısızlıklarının derinliği gün yüzüne çıktıkça, bunların değiştirilmesi ve durumun değerlendirilmesi yönünde haklı bir talep mutlaka ortaya çıkacaktır.

Ancak askeriye ve istihbaratın başarısızlığı Netanyahu’yu krizin genel sorumluluğundan kurtarmıyor çünkü kendisi İsrail’in dış ve güvenlik meselelerinde nihai karar verici konumunda. Netanyahu, Ehud Olmert’in İkinci Lübnan Savaşı’nda olduğu gibi bu rolde acemi değil. Golda Meir’in 1973’te ve Menachem Begin’in 1982’de iddia ettiği gibi askeri konularda da cahil değil.

Netanyahu aynı zamanda Naftali Bennett ve Yair Lapid liderliğindeki kısa ömürlü “değişim hükümeti”nin benimsediği politikayı da şekillendirdi: İsrail halkının ödemeyi göze alabileceği bir bedel uğruna Filistin ulusal hareketini Gazze ve Batı Şeria’daki her iki kanadında da ezmeye yönelik çok boyutlu bir çaba.

Geçmişte Netanyahu kendisini savaşlardan ve İsrail’in çok sayıda kayıp vermesinden kaçınan, temkinli bir lider olarak pazarlıyordu. Son seçimdeki zaferinin ardından, bu temkinliliğin yerine, Batı Şeria’yı ilhak etme ve El Halil Tepeleri’yle Ürdün Vadisi dahil Oslo tarafından tanımlanan C Bölgesi’nin bazı kısımlarında etnik temizlik gerçekleştirme yönünde açık adımlar atarak, “tamamen sağcı bir hükümet” politikasını benimsedi.

Bu aynı zamanda yerleşimlerin büyük çapta genişletilmesini, Mescid-i Aksa yakınındaki Tapınak Tepesi’nde Yahudi varlığının desteklenmesini ve ayrıca Suudilerle, Filistinlilerin hiçbir şey alamayacağı bir barış anlaşmasının açık bir şekilde konuşulması ile övünmeyi, hatta “ikinci bir Nakba”dan söz etmeyi de içeriyordu. Beklendiği gibi, Filistinlilerin İsrail işgalcisinin yumruğunu daha ağır hissetmeye başladığı Batı Şeria’da düşmanlıkların patlak vereceğine dair işaretler başladı. Hamas Cumartesi günü sürpriz saldırısını başlatmak için bu fırsatı değerlendirdi.

Her şeyden önce İsrail’in son yıllarda üzerinde dolanan tehlike tümüyle gerçekleşmiş durumda. Hakkında üç yolsuzluk davası açılmış bir başbakan, devlet işleriyle ilgilenemez; zira ulusal çıkarlar, kendisini olası bir mahkumiyet ve hapis cezasından kurtarmanın yanında kaçınılmaz olarak ikinci planda kalacaktır.

Bu korkunç koalisyonun kurulmasının ve Netanyahu’nun başlattığı yargı darbesinin, siyasi muhalif olarak algılanan üst düzey ordu ve istihbarat görevlilerinin zayıflatılmasının nedeni buydu. Bunun bedelini Batı Necev’deki saldırının kurbanları ödedi.

Paylaşın

İsrail’den Gazze’ye ‘Demir Kılıçlar’ Operasyonu; Netanyahu: Bedel Ödeyecekler

Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın İsrail’e karşı “Aksa Tufanı” isimli bir operasyon başlattığını duyurmasının ardından, İsrail’de, Gazze’ye ‘demir kılıçlar’ operasyonu başlattığını duyurdu.

Haber Merkezi / İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “İsrail halkı. Biz bir savaşın içindeyiz. Bu bir operasyon değil, gerilim değil. Bir savaş” dedi.

Açıklamasının devamında, “Hamas, bu sabah sürpriz bir saldırıyla İsrail devletine ve halkına karşı ölümcül bir saldırı başlattı. Sabahın erken saatlerinden beri bunu yaşıyoruz” diyen Netanyahu, “Güvenlik yetkililerini topladım, öncelikle sızan teröristleri temizlemeleri talimatını verdim. Bu operasyon şu saatlerde yapılıyor” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, açıklamasının sonunda, “Aynı zamanda büyük bir yedek asker çağrısı ile birlikte düşmanın hiç bilmediği bir güç ve kapsamda karşı saldırı savaşı emri verdim. Düşman, hiç bilmediği bir bedel ödeyecek. Bu arada, İsrail vatandaşlarını ordu talimatlarına kesin bir şekilde uymaya çağırıyorum. Bir savaştayız ve biz kazanacağız” dedi.

İsrail ordusu da savaş uçaklarıyla abluka altındaki Gazze Şeridi’ne saldırı başlattığını duyurdu. Ordudan yapılan yazılı açıklamada, savaş uçaklarının Gazze Şeridi’ndeki farklı Hamas hedeflerini vurmaya başladığı belirtildi.

Gazze Şeridi sınır bölgesinde, İsrail ordusu ile Filistinli gruplar arasında çıkan çatışmalarda 4 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 5’inin yaralandığı bildirildi. Filistin resmi ajansı WAFA’da yer alan haberde, Gazze Şeridi’nin sınır bölgesinde İsrail ordusu ile Filistinliler arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı belirtildi.

İzzeddin El Kassam Tugayları komutanı Muhammed ed Dayf, Cumartesi günü erken saatlerde yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nden yapılan roket saldırılarının ardından “askeri bir operasyonun” başladığını ve “Aksa Tufanı” olarak adlandırılan bu operasyonun amacının, “İsrail’in ihlallerine” son vermek olduğunu dile getirdi. Ed Dayf, İsrail’e karşı başlattıkları “Aksa Tufanı’nın” ilk aşamasında 5 bin roket ve havan fırlattıklarını duyurdu. Saldırılarda bir kişinin öldüğü 15 kişinin de yaralandığını bildirildi.

Dayf, İsrail’e yönelik başlattığı saldırıya ilişkin yüzünün görülmediği videoda mesajında, “Filistin halkının yeniden devrim yaptığını ve bir devlet kurma projesine geri döndüğünü” ifade ederek, “İsrail’in ihlallerine karşı bir çizgi çekme kararı aldık, İsrail’e karşı Aksa Tufanı operasyonunu başlattık” dedi.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) ise, konuya ilişkin bu sabah yaptığı açıklamada,  “Hamas’ın Gazze Şeridi’nden İsrail topraklarına yoğun bir şekilde roket atmaya başladığını, bir dizi farklı noktadan İsrail topraklarına girildiğini” duyurdu. Açıklamada, “Güney ve orta bölgelerdeki sivillerin sığınakların yanında, Gazze Şeridi’ni çevreleyen bölgede ise sığınakların içinde kalmaları gerekmektedir. Genelkurmay Başkanı şu anda bir durum değerlendirmesi yapmakta ve IDF faaliyetlerinin devamına ilişkin planları onaylamaktadır” denildi.

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da, “özel güvenlik durumu” ilan edildiğini aktararak, “Hamas, İsrail Devleti’ne savaş açarak büyük bir hata yaptı. İsrail ordusu her yerde düşmana karşı savaşıyor. İsrail kazanacak” dedi.

Mayıs ayında İsrail, Gazze Şeridi’nde İslami Cihad’a karşı bir saldırı başlatmış ve İsrail ordusu, İslami Cihad ve bölgedeki diğer silahlı gruplar arasında 34 Filistinli ve bir İsrailli kadının hayatını kaybettiği beş günlük bir savaşı tetiklemişti.

İsrail, Hamas’ın kontrolü ele geçirmesinden bu yana Gazze Şeridi’ne sıkı bir abluka uyguluyor. Yılbaşından bu yana İsrail-Filistin çatışmasıyla bağlantılı şiddet tırmanarak en az 247 Filistinli, 33 İsrailli, bir Ukraynalı ve bir İtalyan’ın hayatına mal oldu.

Paylaşın

İsrailli Pilotlar, Başbakan Netanyahu’yu İngiltere’ye Götürmeyi Reddetti

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kendisini Londra’ya götürecek pilot bulamadığı için Britanya ziyaretini ertelediği iddia edildi. Benzer bir olay birkaç hafta önce Netanyahu’nun Roma ziyareti sırasında da yaşanmıştı.

Geçen kasımdaki seçimlerden zaferle çıkan Netanyahu, tartışmalı yargı reformu teklifinin ardından geniş kitlelerin tepkisini çekiyor.

Haftalardır sokağa çıkan onbinlerce İsrailli, hükümetin yargı reformu planını iptal etmesini istiyor. Yeni yargı reformu, İsrail Yüksek Mahkemesi’nin yetkilerini azaltırken, hakimlerin atanma sürecinde hükümetin rolünü artırıyor.

Reform karşıtları yeni düzenlemenin İsrail’i bir diktatörlüğe çevireceğini söylüyor.

Yargı sistemiyle ilgili tartışmalı reform planı İsrail’de büyük tepki çeken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kendisini Londra’ya götürecek pilot bulamadığı için Britanya ziyaretini ertelediği iddia edildi.

The Telegraph’a konuşan Birleşik Krallık hükümetinden bir kaynak, “İsrailli pilotların Netanyahu’yu Birleşik Krallık’a uçurmayı reddettiğini öğrendik” ifadelerini kullandı.

Normalde perşembe akşamı Londra’ya uçacak olan Netanyahu’nun seyahatini cuma sabahına çekmek zorunda kaldığı belirtildi.

Benzer bir olay birkaç hafta önce Netanyahu’nun Roma ziyareti sırasında da yaşanmıştı. Netanyahu ve eşini Roma’ya götürecek pilot bulamayan devlet havayolu şirketi EI AI, ülkede kalifiye pilot sayısının azlığını gerekçe göstermişti.

Savunma Bakanı Gallant’la görüşme

İsrail’de 11 haftadır devam eden yargı reformu karşıtı gösteriler perşembe günü Netanyahu ve diğer kabine üyelerinin evlerinin yakınında yapılmıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, yargı reformunun durdurulması için çağrı yapacağı iddia edilen Savunma Bakanı Yoav Gallant’la bir görüşme gerçekleştirmişti. Netanyahu’nun liderlik ettiği koalisyon hükümetinin dağılmasını engellemek için Britanya ziyaretini ertelemiş olabileceği de değerlendiriliyor.

Tartışmalı yargı reformu nedeniyle bazı askerlerin görevlerini yerine getirmeyi reddetmesinden rahatsız olan Gallant, Netanyahu ile yaptığı görüşmeden sonra planlanan basın toplantısını iptal etti.

İsrail medyasında yer alan haberlerde Netanyahu’nun Gallant’tan biraz daha süre istediği bildirildi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

İsrail’de Yüzbinlerce Kişi Hükümeti Protesto Etmek İçin Sokaklara Çıktı

İsrail genelinde 500 bin kişinin hükümetin yargıdaki reform planını protesto etmek için sokaklara çıktığı açıklandı. Bunun ülke tarihindeki en geniş katılımlı protesto gösterisi olduğu belirtildi.

İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu öncülüğündeki koalisyon hükümetinin yargı düzenlemesine karşı özellikle her hafta cumartesi akşamı ülke genelinde kitlesel olarak gösteri düzenleyen İsrailliler, protestoların onuncu haftasında yine sokaklardaydı.

Başta Tel Aviv olmak üzere, Hayfa, Batı Kudüs, Birüssebi ve Netanya gibi büyük kentler dahil ülke çapında onlarca noktada gerçekleştirilen gösterilere yüz binlerce İsrailli katıldı.

Gösteri alanında Netanyahu’nun Başbakanlığı aleyhinde sık sık kullanılır hale gelen, İngilizce “Suç Bakanı” (Crime Minister) yazılı pankartlara yer verilirken, “Demokrasiye açılan savaş” ve “Yargının bağımsızlığını koruyun” gibi hükümetin yargı düzenlemesini eleştiren dövizler taşındı.

Protestocular yargı reformunun uygulamaya geçmesi durumunda demokrasinin darbe alacağını belirtiyor.

Başbakan Benyamin Netanyahu ise değişikliklerin devlet yönetiminin kolları arasında dengeyi sağlayacağını iddia ediyor. Muhalefet lideri Yair Lapid İsrail’in en büyük krizi içinde olduğunu belirtiyor.

Ülkenin güneyindeki Be’er Sheva kentindeki protesto gösterisinde konuşan muhalefet lideri Lapid, “Ülkede terör olayları oluyor, ekonomi çöküyor, para ülkeden kaçıyor. İran Suudi Arabistan’la daha dün anlaşma imzaladı. Ama hükümetin tek ilgilendiği İsrail demokrasisine darbe vurmak” dedi.

Reform planı hayata geçerse seçilmiş hükümet hakimlerin atanmasında kati bir şekilde etkili olacak ve Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin kararlarına karşı karar alması ve bir yasayı hükümsüz hale getirmesi engellenecek.

Konu İsrail toplumunu bölmüş durumda. İsrail ordusunun bel kemiği olarak nitelenen yedek askerler plana muhalefetlerini göstermek için orduya hizmet etmemekle tehdit etti.

Geçen hafta onlarca yedek pilot eğitim için bildirimde bulunmayacaklarını açıkladı, daha sonra kararlarından geri adım attılar ve komutanlarıyla konuyu görüşeceklerini belirttiler.

Netanyahu hükümetinin “yargı reformu”

Adalet Bakanı Yariv Levin, 5 Ocak’ta Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan bir yasa planladıklarını duyurmuştu.

Netanyahu başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin, yargının bazı yetkilerini meclise devretmeye yönelik hamleleri, Yüksek Mahkeme başta olmak üzere hükümet ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açmıştı.

Ülkedeki en yüksek yargı mercisi olarak görev yapan İsrail Yüksek Mahkemesi, Meclisin çıkardığı kanunları, anayasa taslağı olarak kabul edilen “temel yasalara” aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisine sahip.

Netanyahu hükümeti, açıkladığı yargı düzenlemesinde, Yüksek Mahkemenin, Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisinin elinden alınacağını belirtmişti.

İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, hükümetin yargı düzenlemesine karşı itirazlarını yazılı olarak iletmiş, “güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve bireysel hakların korunması”na ilişkin kaygıları olduğunu paylaşmıştı.

Paylaşın

İsrail’de Seçimi Binyamin Netanyahu Kazandı

İsrail’de son 3.5 yıl içinde yapılan beşinci erken genel seçimde eski Başbakan Binyamin Netanyahu’nun lideri olduğu Likud Partisi’ne destek vermesine kesin gözüyle bakılan sağ blok 120 sandalyeli İsrail Meclisinde 62 milletvekiliyle çoğunluğu elde etti.

Haber Merkezi / Sandık çıkış anketlerinin yayınlanmasının ardından açıklamada bulunan Netanyahu, “Çok büyük bir zaferin eşiğindeyiz” dedi ve “istikrarlı ve ulusal bir hükümet” kurma sözü verdi. Sesi kısık olan Netanyahu’nun sözü sık sık destekçileri tarafından “İsrail’in kralı Bibi” tezahüratları ile kesildi.

“Halk farklı bir yol istiyor, güvenlik istiyor” diyen Netanyahu sözlerine şöyle devam etti: “Güç istiyorlar, zayıflık değil. Diplomatik bilgelik istiyorlar.”

Netanyahu blokunda radikal sağcı Likud, Dini Siyonizm, Şas ve Birleşik Tevrat Yahudiliği partileri bulunuyor. “Değişim Koalisyonu” olarak isimlendirilen, farklı ideolojilerin bir araya geldiği karşı cephedeyse Yeni Umut, İsrail Evimiz, Yamina, Gelecek Var, Mavi Beyaz, İşçi Partisi ve Meretz’le Birleşik Arap Listesi yer alıyor.

Bu iki blok arasında kalan Filistinli Eymen Avde liderliğindeki Demokratik Barış ve Eşitlik Cephesi Koalisyonu’yla (Hadaş) Filistinli Ahmed Tıybi önderliğindeki Değişim için Arap Listesi (Ta’al) ortak olarak seçimlere katılıyor.

Kesin olmayan sonuçlara göre, Likud, 31 milletvekili çıkararak seçimi birinci tamamladı. Netanyahu’nun rakibi Başbakan Yair Lapid’in Gelecek Var Partisi ise 24 sandalyeyle ikinci parti oldu.

Kamuoyu araştırmaları çok çekişmeli geçecek bir yarışa işaret ediyordu. Yolsuzluk suçlamalarıyla yargılanan Netanyahu’nun partisi Likud’un seçimde ilk sırada yer alması bekleniyordu.

Bu sonuçlara göre, Netanyahu liderliğindeki blokta yer alan aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi 15, Ultra Ortodoks partilerinden Şas 10, Birleşik Tevrat Partisi ise 5 milletvekili kazandı.

Buna karşın Lapid öncülüğündeki ‘Değişim Koalisyonu’ isimli blokta Benny Gantz’ın öncülüğündeki Ulusal Birlik Partisi seçimleri dördüncü sırada tamamlayarak Meclise 12 milletvekili gönderdi.

Lapid blokundaki, İsrail Evimiz, soldaki İşçi Partisi ve İsrail vatandaşı Filistinlilerin partisi Birleşik Liste 5’er milletvekili çıkardı. Aynı bloktaki sol parti Meretz ise 4 milletvekili elde etti. Sandık çıkış anketine göre, Lapid liderliğindeki Değişim Koalisyonu’ndaki partiler toplamda 54 sandalyeye ulaştı.

Başbakan Yair Lapid, koalisyondaki sorunlar yüzünden erken seçim kararı almıştı. Seçime rağmen İsrail’de siyasi kriz sürerse 2023’ün bahar aylarında tekrar seçime gidilmesi mümkün.

Ancak sağ bloğun son haftalardaki oy artışını sürdürmesi ve Filistinli seçmenler arasında katılım oranının az olması halinde Netanyahu yeniden hükümeti kurabilir.

Netanyahu’nun potansiyel koalisyon partnerleri arasındaki aşırı sağcı Itamar Ben-Gvir, “sadık olmayan vatandaşların” sınır dışı edilmesi gerektiğini savunmuş, İsrail pasaportu olan “düşman” Arapların ülkeden ayrılmasını teşvik eden bir bakanlık kurulması çağrısı yapmıştı.

“Seçim sonuçları yükselen aşırılığın doğal sonucu”

Seçim sonuçlarının Filistinlilere karşı yükselen aşırılığın doğal sonucu olduğunu belirten Filistin Başbakanı Muhammed İştiyye, “İsrail seçimlerinde aşırı sağ partilerin yükselişi, halkımızın yıllardır çektiği, ölüm, tutuklanma, şehirleri, köyleri ve beldeleri işgal eden tutumlara dair, İsrail toplumunda aşırılık ve ırkçılığın artan tezahürlerinin doğal bir sonucudur. Böylece işgal askerleri, yerleşimciler suç işlemeleri için serbest bırakılıyor ve iki devletli çözüm baltalanıyor.” dedi.

Filistin halkının, işgalin sonlandırılması, başkenti Kudüs olan bağımsız devletin kurulması projesine dair mücadelesinin kesinlikle durmayacağını aktaran İştiyye, “İsrail seçimlerinde kazananların kimlikleri ne olursa olsun, ülkedeki partilerin arasındaki fark, Coca Cola ile Pepsi arasındaki fark gibidir.” şeklinde konuştu.

Uluslararası toplumun da sorumluluklarını yerine getirmesini isteyen İştiyye, Filistin halkına yönelik korumanın sağlanması talebinde bulundu.

Binyamin Netanyahu

Binyamin Netanyahu, İsrail tarihinin en uzun süre görev yapan başbakanı olmakla birlikte, devletin kuruluşundan sonra doğan ilk başbakandır. 1967 Altı-gün Savaşında, İsrail Güvenlik Kuvvetleri’ne katıldı ve Sayeret Matkal özel biriminde takım lideri oldu. Birçok operasyonda görev aldı. Bu operasyonların içinde; Hediye operasyonu ve omzundan vurulduğu İzotop Operasyonu vardır.

1973 yılında Yom Kippur Savaşı’nda ön cephede savaştı, Süveyş kanalı boyunca yapılan baskınlarda görev aldı ve Suriye sınırlarının içinde gerçekleşen Komando saldırısında liderlik yaptı. Terhisinden önce yüzbaşı rütbesine ulaştı. Netanyahu, 1984 yılından 1988 yılına kadar Birleşmiş Milletler İsrail Elçiliği yaptı, Likud Partisi’nin başkanlığı yaptı ve 1996-1999 yılları arasında başbakanlık yaptı.

Netanyahu, 1999 yılı başbakanlık seçimlerinde, Ehud Barak’a yenildikten sonra politikadan çekildi. 2002 yılında dış ilişkiler bakanı (2002-2003) ve Finans Bakanı (2003 – Ağustos 2005) olarak Ariel Şaron hükûmetleri altında görev aldı, fakat, Gazze’den geri çekilme Planı’ndan kaynaklanan anlaşmazlıkla birlikte ayrıldı. Şaron’un yeni bir parti kurmak için Likud Partisi’nden çekilmesiyle, 20 Aralık 2005 yılında tekrar Likud Partisi’nin başkanlığına geçti.

Netanyahu, 2006 seçimlerinde Likud çok başarılı olamadı ve sadece 12 koltuk kazandı. 2006 Aralık’ta Netanyahu resmi olarak Knesset’te muhalefet lideri ve Likud Partisi’nin başkanı oldu. Ağustos 2007’de Moşe Feiglin’i yenerek parti başkanlığı seçimlerini kazandı.

10 Şubat 2009 parlamento seçimleriyle birlikte, Likud ikinci parti oldu ve sağ partiler çoğunluğu kazandı. Netanyahu bir koalisyon hükûmeti kurdu. Netanyahu’nun kardeşi, İsrail Özel Güçleri kumandanı Yonathan Netanyahu, 1976 yılında, terörle mücadele rehine kurtarma operasyonunu yönetirken öldü. Diğer kardeşi İddo Netanyahu, oyun yazarlığı yapmaktadır.

Paylaşın