Aort Anevrizması (Aort Diseksiyonu) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Aort Anevrizması ya da tıbbi adıyla Aort Diseksiyonu,  damarların genişlemesi, çapının artması ve balonlaşmasıdır. Anevrizmalar vücudun tüm damarlarında oluşabilmekle birlikte en sık rastlandıkları bölge; kalpten çıkarak tüm vücudumuza kan dağılımını sağlayan Aort damarının karın içerisindeki kısmıdır.

Aort, vücudumuzda bulunan en büyük atardamar olup sol kalpten çıkar. Aort damarı, akciğerlerde temizlenmiş oksijen açısından zengin kanın kalpten vücut dokularına pompalandığı noktada bulunur. Kan dolaşımının merkezinde bulunan bu damarda yetişkinlerde dakikada ortalama 5 litre kan pompalanır.

Aort çıkan aorta, arkus aorta, inen aorta ve abdominal aort olmak üzere dört bölümden oluşur. Abdominal aorta damarın karın bölgesindeki kısmına verilen isimdir.

Aort Anevrizmaları neden tehlikelidir?

Ana tehlike anevrizmanın aniden yırtılması ve bir iç kanamaya sebebiyet vermesidir. Böyle bir durumda ölüm riski batılı ülkelerdeki istatistiklere göre %90 civarındadır.

Aort Anevrizmalarının nedenleri nelerdir?

Genellikle ana sebeb damar sertliği yani aterosklerozdur. Aile ve akrabalarda anevrizma varlığı, Sigara kullanımı, bacaklarda damar hastalıklarının mevcudiyeti, hipertansiyon, kan yağlarının yüksekliği ve erkek cinsiyet ana risk faktörleri olarak ortaya çıkmaktadır. Mevcut bilgilere göre erkeklerde kadınlara göre 4 kat fazla rastlanmakta ve 60 yaş üzerindeki erkeklerde %3 e kadar rastlanma sıklığı mevcuttur.

Kimler Aort Anevrizması riski altındadır ?

Erkekler, kadınlara oranla AAA (En sık anevrizma tipi olan abdominal aortik anevrizmalar) için 5-10 kat daha yüksek riske sahiptirler. AAA riski, yaşlandıkça artar ve en sıklıkla 60-80 yaşları arasındaki kişilerde oluşur. Periferik anevrizmalar da 60-80 yaş arasındaki kişilerde sık görülür.

Özetle :

Ateroskleroz (Atardamarlarda yağ depolanması),
Sigara Kullanımı (Sigara içenler, 8 kat daha fazla riske sahiptirler),
Aşırı kilo veya obezite,
Aort anevrizması, kalp hastalığı veya atardamarların diğer hastalıkları için aile hikayesi,
Aort duvarını zayıflatan bazı hastalıklar (Marfan sendromu, tedavi edilmemiş sifilis, tüberküloz),
Trafik kazası sırasında göğüs darbesi gibi travmalar,
35-60 yaşları arasında ciddi ve kalıcı yüksek kan basıncı. (Kontrol altına alınmamış basınç, tehlikelidir.),
Kokain gibi uyarıcı ilaçların kullanımı.

Aort Anevrizması belirtileri nelerdir? 

Aortun karın bölgesinde gelişen anevrizması başlangıçta genellikle herhangi bir belirtiye neden olmaz ve bu nedenle erken evrede saptanamaz. Fakat ilerleyen zaman içinde anevrizmanın boyutu artarak çevre doku ve organlara bası yapar ve şikâyetlere neden olur. Bu durumda bacaklara, sırta vuran ağrı ve hazımsızlık gibi sindirim sistemiyle ilişkili belirtiler görülür.

Aortun göğüs bölgesindeki kısımlarında anevrizma oluşmuşsa göğüs ağrısı, öksürük, nefes darlığı, ses kısıklığı ve yutma sorunları gibi belirtiler görülür.

Aort Anevrizmasının belirtileri nelerdir?

Aort anevrizması ne kadar büyükse, yırtılma riski de o kadar yüksektir. Çapı 6 santimetreden fazla olan abdominal aort anevrizması ve 5,5 santimetreden fazla olan göğüs bölgesi anevrizmaları özellikle tehlikelidir. Anevrizmanın yırtılmasından sonra, göğüs ya da karın bölgesinde sırta  yayılan çok şiddetli bir ağrı ortaya çıkar. Bu şikâyetlere mide bulantısı da eşlik eder. Güçlü iç kanama hızla dolaşım şokuna neden olur. Bu nedenle hızlı ve etkin bir tedavi şarttır.

Aort Anevrizmaları nasıl tespit edilebilir?

Genellikle abdominal aort anevrizmaları karın içerisindeki diğer organların hastalıkları nedeni ile yapılan karın ultrasonografisi veya bilgisayarlı tomografi tetkiklerinde tesadüfen tespid edilmektedir. Zayıf kişilerde bir karın muayenesi ile tespitin mümkün olmasına rağmen şişman insanlarda veya henüz elle tespiti mümkün olmayan büyüklükteki anevrizmalarda en basit ve en ucuz tetkik yöntemi karın ultrasonografisidir. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans yöntemleride tanıda kullanılan diğer tetkik yöntemlerindendir.

Normal çapı 1.8-2.2cm civarında olan aort damarının çapı 5cm’nin üzerine çıktığında rüptür yani yırtılma riski belirgin olarak artmaktadır. Zamanında yapışmış doğru bir tarama ile mevcut anevrizmanın ve büyüklüğünün tespiti korkulan yırtılma ve yaşam kaybı riskinin en aza indirilmesine olanak sağlamaktadır.

Aort Anevrizmalarının tedavisi nasıl yapılmaktadır?

Küçük çaplı anevrizmalar 6 ay veya 1 yıl gibi aralıklar ile ultrsonografi ile takip edilmektedirler. Ani bir çap artışı mevcudiyetinde  ek tetkikler veya müdaleler gerekebilmektedir. Müdahaleler günümüzde 2 farklı medot ile uygulanmaktadır;

Açık Operasyon: Karının açılıp damarın genişlediği bölgenin üst ve alt kısımlarından dolaşımın durdurulup  genişlemiş damarın suni bir damar ile değiştirilme işlemidir. Genellikle %6-8 mortalite/morbidite riski ile uygulanılabilmektedir.

Kapalı “Endovasküler” yöntem: Genellikle kasık bölgelerinin açılıp kasık damarının içinden karın içine genişlemiş damar bölgesine damar içinden anjiografi eşliğinde kateter sistemleri ile ulaşılıp genişlemiş damarın üst ve alt kısımlarının arasına içi  stent ile desteklenmiş suni bir damar yerleştirme işlemidir ve yaklaşık olarak %1-2 mortalite ve morbidite riskleri dahilinde uygulanabilmektedir.

Hangi hastaya ve hangi anevrizmaya bu iki metotdan hangisinin uygulanacağına damarlarının anatomik yapısı, hastanın yaşı ve ek hastalıkları göz önüne alınarak karar verilmektedir.

Operasyon sonrası yaşam ?

Operasyondan sonra yaklaşık olarak 2-3 ay süren bir nekahat dönemi gerekmektedir. Bu dönemi 5kg dan fazla yük kaldırmamak, düzenli yürüyüşlerin eşlik ettiği bir dinlenme dönemi şeklinde geçirmek gerekmektedir. Sigara içimi, Hipertansiyon, Yüksek Kolestrol, Şeker hastalığı, Obesite kilo fazlalığı gibi risk faktörlerinin hekim yardımı ile kontrol altına alınması gerekmektedir.

Tarama testlerinde neler yapılmaktadır ?

Bir karın ve damar sistemi muayenesi yapılmakta ve buna ek olarak kısa bir karın ultrasonografisi tetkiki uygulanmaktadır. Bu tetkikler ağrısız ve komplikasyonsuz ve yan etkileri ( radyasyon vs)  olmayan tetkiklerdir.

Paylaşın

Abdomen (Karın Ağrısı) Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Tıp dilinde Abdomen (Karın), göğüs ve pelvis arasında kalan bölgedir. Abdomen boşluğu üstte kaburgalar ve diyafram, altta pelvis ile sınırlandırılmış olup omurga ve abdomen kasları sırt, yan ve ön duvarları oluşturur.

Abdomen boşluğu, karaciğer, mide, bağırsaklar, dalak, safra kesesi, pankreas ve böbrekleri içerir. Alt abdomende, pelvis içinde mesane ve rektum ile kadınlarda uterus (rahim) ve overler (yumurtalıklar) bulunur.

Acute abdomen : Karın içinde gelişen ve derhal cerrahi müdahale yapılmasını gerektiren patolojik durum;

Haploid abdomen : (navicular) Karın ön çeperinin içbükey durumda olması;

Sacaphoid abdomen : Ön duvarı oyulmuş olan karın (buna: Boat-shaped abdomen, carinate abdomen veya navicular abdomen de ednir), çukur, akyığımsı karın;

Accordion abdomen : Akordiyon biçimi karın;

Pendulous abdomen : Torba karın, asılı karın, sarkık karın (öne doğru çıkacak yerde uyluk ve kasığa doğru düşen karın durumu).

Abdomen abstipum : Rektus abdominis kasının konjenital kısalığı, eğik karın.

Abdominal Ağrı (Karın Ağrısı) nedenleri nelerdir?

Öncelikle bilinmelidir ki karın ağrısı bir hastalık değil, bir semptomdur. Fazla yemekten karın içi organların hasarlarına kadar birçok nedeni olabilir. Abdomen boşluğundaki rahatsızlık olup karın ağrısına eşlik semptomlar arasında gaz çıkarma, bulantı, kusma, guruldama sesi ve şişkinlik (gaz) da bulunabilir. Besin zehirlenmesi sırasında karın ağrısı en sık görülen karın ağrılarından biridir. Tavuklu, mayonezli, bir gün önceden kalmış yiyecekler yendiğinde besin zehirlenmesine bağlı karın ağrıları görülebilir. Safra kesesi iltihapları, mide-bağırsak sistemi hastalıkları da karın ağrılarına sebep olabilir. Kabızlık da karın ağrısının basit bir nedenidir.

Hafif karın ağrısı sık görülen bir durumdur ve genellikle aşırı alkol alımı, uygun olmayan beslenme, gaz, diyare atağı veya iritabl bağırsak sendromu nedenleri olarak gösterilebilir. Kimi zaman kadınlarda adet döneminde de karın ağrısı görülür. Üriner obstrüksiyona bağlı mesane distansiyonu da karın ağrısına sebep olabilir. Diğer nedenler arasında böbreklerin iltihabı, kadınlarda iç üreme organlarının iltihabı, bağırsağın kıvrılması kan damarlarını tıkadığında görülen kan akımının olmaması gösterilebilir.

Abdominal organları etkileyen tümörler de ağrıya sebep olabilir. Anksiyete gibi psikolojik bir nedene bağlı olarak da karın ağrısı ortaya çıkabilir. Peptik ülser, midede asit miktarında artışla birlikte sık tekrarlayan bir ağrıya neden olur. Kızartma, gazlı içecek, hamurişi, salamura yiyecekler, tuz oranı yüksek yiyecekler, kuru baklagiller, kuru fasulye, mercimek gibi yiyecekler karın ağrısına neden olabilir. Kişiden kişiye göre değiştiğini de belirtmekte fayda vardır. Bu yiyeceklerin şişkinliğe bağlı karın ağrısı yaptığı düşünülür.

Abdominal Ağrı (Karın Ağrısı) tanısı ve tedavisi nasıl olur?

Doktor hastanın semptomlarını ayrıntılı şekilde tanımlar ve fizik muayene ile karın ağrısı tanısı koyar. Şiddetli karın ağrısının araştırılması şunları içerir:

Kan testleri
Ultrason tarama gibi görüntüleme testleri
İdrar testleri
Laporoskopi
Gastroskopi
Kolonoskopi
Endoskopi

Gerekirse;

Tomografi
MR

Hafif karın ağrısı olduğunda havluyla sarılmış sıcak su şişesi veya sütlü bir içecek içmek gibi yöntemlerle tedavi genellikle etkili olmaktadır. Aynı zamanda peptik ülsere bağlı ağrı, yemek yemek veya antasid ilaçlar almakla geçici olarak hafifleyebilir. Kusma ile hafiflemeyen ve altı saatten uzun süren, terleme ya da bayılma ile birlikte görülen karın ağrısı ise acil yardım gerektirir. Karın ağrısına sürekli kusma, kanlı kusma, kanlı ya da siyah renkte dışkılama eşlik ederse de acil yardım gerekmektedir.

Açıklanamayan kilo kaybı veya bağırsak alışkanlıklarında değişikliklerle birlikte görülen karın ağrısının yine doktor tarafından araştırılması gerekir. Öncelikle ağrının nedeni bilinmeli. Adet dönemi ile ilgili bir ağrıysa ağrı kesicilerle tedavi edilebilir. Eğer ani bir ağrıysa ve daha önce yaşanmış ağrılara benzemiyorsa ve acile gidildiğinde safra taşına bağlı olduğu, pankreas iltihabına bağlı olduğu veya apandisit iltihabına bağlı olduğu söylenirse öncelikle cerrahi yöntemler göz önünde tutulur. Karın ağrısı eğer böbrek taşına bağlı ortaya çıkarsa ve eğer iltihap varsa öncelikle o kontrol altına alınır. Böbrek taşı için cerrahi müdahale gerekebilir.

Karın ağrısı sürekli tekrarlıyorsa, hafif ateş oluyorsa, birkaç gün devam edip geçiyorsa halsizlik ve eklem ağrıları ön plandaysa FMF (Ailevi Akdeniz Ateşi) denilen hastalığın habercisi olabilir. Bu ömür boyu devam eden bir ağrı çeşidi oalcağı için incelemeye alınması gerekir.

Paylaşın

Anosmi (Koku Alamama) Nedir? Nedenleri, Tedavisi

Koku duyusu, diğer tüm duyular gibi doğal olarak yaşla beraber geriliyor. Her 100 kişiden ortalama beş kişinin yaşadığı Anosmi (Koku Alamama) rahatsızlığı, koku alma duyusunun tamamen yok olmasıdır. 

Koku alamama doğrudan sağlık için bir sorun teşkil etmese de yemeklerden lezzet alınabilmesi için de gerekli olan koku duyusu yok olmuşsa hastanın yemeye karşı ilginizi azalır, bu da kilo kaybına, kötü beslenmeye, hatta depresyona bile yol açabilir.

Kaynaklandığı sebebe bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilir. Polip ve tümörlerin neden olduğu, koku duyusu kaybı tıkanıklık açıldığında iyileşirken, yaşlanma ve beyin tümörü gibi nedenlere bağlı koku alamama kalıcı olabilir.

Anosmi’nin (Koku Alamama) nedenleri nelerdir?

Bazen koku kaybının sebebi bulunamıyor. En yaygın nedenleri şunlardır:

Baş yaralanması,
İnme,
Viral enfeksiyonlar; soğuk algınlığı veya grip,
Sinüsleri etkileyen hastalıklar, örneğin alerjiler, sinüzit, yapısal anormallikler,
Bazı ilaçlar,
Cushing sendromu gibi hormon sorunları,

Diş veya ağız sorunları,
Benzen, klor, formaldehit, boya çözücüleri ve trikloroetilen gibi belirli kimyasallara maruz kalma,
Baş-boyun kanseri için radyasyon terapisine maruz kalma,
Kokain kullanma,
Sigara içme.

Bazı diğer tıbbi durumlar, epilepsi, alzheimer hastalığı, parkinson hastalığı ve şizofreni gibi hastalıkların koku alma duygusunu etkileyebileceğini gösteriyor.

Koku duyusu, diğer tüm duyular gibi doğal olarak yaşla beraber geriliyor. Nadiren, bazı kanserler de anosmiye neden olabilir.

Ne zaman bir doktora görünmeliyim?

Koku veya tat alma duyunuzu geçici olarak etkileyebilecek bazı durumlar vardır. Koku ve tadın kısa süreli değişimi, soğuk algınlığı ve sinüs enfeksiyonları gibi üst solunum yolunuzu etkileyen enfeksiyonları yüzünden olabilir. Fakat bu durumda koku ve tat alma duyuları iki hafta içinde geri döner. Koku veya tat hissinizde kalıcı bir değişimden endişe duyuyorsanız, doktorunuzdan randevu almalısınız.

Doktorunuz size tam olarak neler olduğunu soracaktır ve sonra burnunuzu, ağzınızı ve boynunuzu inceleyecektir. Daha sonra, daha ileri değerlendirme, inceleme ve tavsiye için kulak, burun-boğaz (KBB) cerrahına yönlendirilip yönlendirilmeyeceğinize karar verecektir.”

Anosmi’nin (Koku Alamama) tedavisi;

Koku bozukluklarının tedavisi sebebe yönelik olarak yapılır. Obstrüktif rıedenlerle oluşan koku bozukluklan, bu obstrüksiyonun düzelmesiyle ortadan kalkan ÜSYE sonucu 1 -3 günde düzelmeyip devam eden koku bozukluklarının bir kısmı 3-6 ay içinde düzelir: Ancak spontan düzelmeyenler için spesifik bir tedavi yöntemi yoktur Kafa travmalarına bağlı vakaların yaklaşık % 20’si 3 ay-1 yıl içinde düzelebilir ancak düzelmeyi sağlayacak bir tedavi yöntemi geliştirilememiştir. Toksin ve ilaçlara bağlı koku bozukluklannın tedavisi bu ajanlann kesilmesidir. Yaşlanma ve konjenital anomalilerle ilgili koku bozuklukları da tedavi edilemez.

Paylaşın

Ağız, Çene Ve Yüz Deformiteleri Nedir?

Ağız, çene ve yüz deformiteleri (Cerrahisi), Ağız, çene ve yüzdeki doğuştan ya da sonradan oluşan bozuklukların düzeltilmesidir. Ağız, çene ve yüz cerrahisi ya da uluslararası adı ile “Oral ve Maksillofasiyal Cerrahi” dişhekimliğinin son yıllarda en çok gelişme gösteren branşlarından biri olarak kabul ediliyor.

Çene-yüz deformiteleri; çene eklemi ve yüz ağrıları; diş implantları; kaza ve tümörlere bağlı çene kayıplarının düzeltilmesi; çene kırıkları ve yaralanmaları; gömük dişler; spor güvenliği ve ağız kanserleri, çene cerrahisinin alanına giren konular arasında yer alıyor.

Ağız, çene ve yüz cerrahisi hangi hastalıklara bakar?

Damağa gömülü ve komplike dişlerin çekimleri,
Ağız, çene ve yüz bölgesinin her türlü enfeksiyonların cerrahi tedavileri,
Çenelerde oluşan kistik ve tümör gibi oluşumların cerrahi tedavileri,
Ağız bölgesinin yumuşak doku hastalıklarının cerrahi tedavileri,

Diş kökenli kemik içi lezyonların tedavisi (Apikal Rezeksiyon),
Çene ve yüz bölgesinde oluşan kırıkların tedavileri,
Dental protez yapımı öncesi yumuşak ve sert dokuların cerrahi olarak düzeltilmesi,
Çene, yüz bölgesi ağrılarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,

Çene eklemi hastalıklarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,
Dudak ve damak yarıklarının tedavisi,
Tükürük bezi hastalıklarının tıbbi ve cerrahi tedavileri,

Ağız, çene ve yüz bölgesinde estetik ve fonksiyonel bozukluklara neden olan deformitelerin cerrahi yöntemlerle düzeltilmesi,
Kanser tedavisi kapsamında uygulanan ilaç ve radyoterapiye bağlı çenelerde oluşan kemik nekrozlarının tedavileri,
İmplant uygulamaları.

Paylaşın

ASO (Antistreptolizin O) Nedir?

ASO (Antistreptolizin O), Streptolizin, “Hemolitik Streptokok” adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu toksinin varlığını tespit için yapılan tetkike de kısaca ASO adı verilir.

ASO değeri streptokok bakterisi vücuda girdikten 5 gün sonra yükselmeye başlar. Özellikle 2-3 hafta sonunda en yüksek değerine ulaşır.

ASO değerinin enfeksiyon öncesindeki değerine inmesi 6-12 ayı bulur. Yani enfeksiyon geçse bile, ASO değeri uzun süre yüksek kalabilir.

Bu yüzden ASO değeri yüksek çıkmışsa, 2-4 hafta sonra yine ASO testi istenebilir. Böylece streptokok enfeksiyonunun seyrine dair fikir edinilir.

ASO yüksekliği ne anlama gelir?

ASO yüksekliği, hastanın streptokok enfeksiyonu geçirdiği anlamına gelir. Streptokok enfeksiyonu öncelikli olarak şu belirtilerle kendini gösterir:

Bademcik iltihabı,
Boğaz ağrısı,
Ateş,
Boyunda lenf düğümlerinin şişmesi.

Streptokok enfeksiyonu antibiyotikler ile tamamen tedavi edilebilir.

Ama streptokok enfeksiyonu, daha ciddi başka hastalıklara da yol açmış olabilir:

Endokardit (Kalbin iç zarında enfeksiyon),
Romatizmal ateş,
Kızıl hastalığı,
Glomerulonefrit (bir böbrek hastalığı),
Toksik şok sendromu,
İmpetigo.

Doktorunuz diğer belirtilere ve ek testlerin sonucuna göre yukarıdaki hastalıkların sizde bulunup, bulunmadığını kontrol edecektir. Eğer varsa, bu hastalıklar için de bir tedaviye başlayacaktır.

ASO testinin önemi

ASO testi, hastanın streptokok enfeksiyonu geçirip, geçirmediğini anlamak için yapılır. Genelde bu hastalarda uzun süredir devam eden bademcik iltihabı vardır. ASO yüksekliği olduğunda, bir antibiyotik tedavisine başlanıp, streptokok enfeksiyonu tedavi edilebilir.

Ama bazı hastalarda;

Eklemlerde şişkinlik ve ağrı (romatizmal ateş),
İdrardan kan gelmesi (glomerulonefrit).

gibi belirtiler görülmesi sonucunda daha ciddi hastalıkların teşhisi için de ASO testi yapılabilir. Bu durumda doktorunuz ek testler de isteyecektir.
Paylaşın

Anerji Nedir, Nedenleri Nelerdir?

Bağışıklık sistemi yetersizliği Anerji, vücudun savunma mekanizmalarının özel bir antijene cevap verilmemesi halidir. Başka bir deyişle, organizmanın savunma yeteneğinin kaybolmasıdır.

Anerjiye yol açan sebepler çeşitli olup T ve B lenfositlerinin defektif olması, aşırı miktarlarda antienflamatuvar kortikostereoidlerin bulunması, antijenin işlenmesinde bozukluk ve süpresör T – hücrelerinin fazlalığı bunlar arasındadır.

İnfeksiyonun kendisi deri testlerinin cevaplarını inhibe etmekte fakat infekte odağın insizyon ve drenajını takiben bu testlerin inhibisyonu ortadan kalkmaktadır. Cerrahi hastalarda anerji nedeni olarak malnutrisyon ve lökotaksis (Leukotaxis) bozuklukları daha ön plandadır.

Paylaşın

Anemi Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Halk arasında kansızlık olarak bilinen Anemi, kandaki Hemoglobin (Hb) değerlerinin 11 g/ dl’nin altına düşmesi olarak tanımlanır. Anemi’nin nedeni % 90 olasılıkla demir eksiklidir.

Demir vücutta oksijen taşıma görevindeki alyuvarların yapımı için gerekli bir maddedir.

Dünyada görülme olasılıkları:

Her 5 erkekten biri ( % 20’si)
Her 3 kadından biri ( %35’i)
Her 2 gebeden biri ( %50’si)
Her 5 çocuktan ikisi ( % 40’ ı) kansızdır, ancak pek çoğu bu durumlarını ne yazık ki bilmemektedir.

Aneminin birçok farklı çeşidi vardır:

Demir eksikliği anemisi
Hemolitik anemi
Vitamin B-12 eksikliği anemisi
Folik asit eksikliği anemisi
Alyuvarlardaki kalıtsal anormalliklerden kaynaklanan anemi (örneğin; orak hücreli anemi ve talasemi)
Romatoid artrit gibi kronik hastalıklardan kaynaklanan anemi

Anemi’nin belirtileri:

Yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, çabuk yorulma
Çalışma kapasitesinde azalma
Sık hastalanma
İştahsızlık, bulantı
Ciltte, göz kapaklarının iç kısmında ve avuçta solukluk
Çarpıntı ve nefes darlığı
Daha fazla üşüme
Konsantrasyon bozukluğu

Anemi nasıl tedavi edilir:

Kansızlık tedavisinde uygun demir ilaçlarının hekiminizin önerdiği doz ve sürede kullanılması yeterlidir. Ancak kansızlık tedavilerinin en az üç ay sürmesi gerektiği düşünüldüğünde tadı hoş, alımı kolay ve mide şikayetlerine yol açmayan bir demir ürününün seçilmesi önemlidir.

Seçilecek ilacın emiliminin yiyeceklerden etkilenmemesi de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir husustur. İlaç tedavisi yanında demir açısından zengin besinler tercih edilmelidir.

Paylaşın

Agorafobi (Panik Bozukluk) Nedir? Tedavisi

Agorafobi (Panik Bozukluk); Ani, beklenmedik biçimde gelen beden belirtilerinin eşlik ettiği şiddetli kaygı ve korku ataklarıdır. Beklenti endişesi ve kaçınma dediğimiz fobi benzeri durumlar da hastalığın temel öğeleridir.

Agorafobi (Panik Bozukluk), yaşayan kişilerde, korku nöbeti geçirdiklerinde örneğin göğüs ağrıları, titreme, hava alamama, baş dönmesi, mide bulantısı, terleme veya sıcak basması görülür.

Bu kişiler kendi kontrollerini kaybedecekleri, delirecekleri veya ölecekleri korkusu yaşarlar. Bedensel rahatsızlıklar yüzünden birçokları bir hekime veya bir acil servise giderler. Nöbetleri tetikleyen bedensel bir neden ise tespit edilememektedir.

Panik bozukluğunda, yaşam boyu yaygınlık % 1.5-4’tür. Agorofobili panik bozukluğu kadınlarda daha fazla görülür; erkek kadın oranı 1/2’dir. Yirmili yaşlarda ortaya çıkar. Birinci dereceden akrabalarında agorofobi olan kişilerde, aynı rahatsızlığın görülmesi riski %20’dir. Tek yumurta ikizlerindeki, eşhastalanma oranı, çift yumurta ikizlerinden daha yüksektir.

Agorafobili panik bozukluğunuz olup olmadığını nasıl anlarsınız?

Belirtiler bir agorafobili panik bozukluğa işaret ediyorsa, bir hekime veya psikoterapiste başvurulması gerekir. Bunlarla yapılan görüşmede, hastanın rahatsızlıkları, genel sağlık durumu, aile geçmişi ve bedensel hastalıklarına dair sorular sorulur ve hastada agorafobili panik bozukluk olup olmadığı kontrol edilir.

Anketler yardımıyla terapist, hastalığın şiddetini değerlendirebilir ve rahatsızlığın kaynağında başka ruhsal sorunların olup olmadığını tespit eder. Bir bedensel muayene ile semptomların bedensel sebeplerinin olup olmadığı tespit edilir.

Agorafobili panik bozukluklar nasıl tedavi edilir?

Agorafobili panik bozukluk hastalığını tedavi ettiren kimselerin iyileşme şansı yüksektir. Bu hastalık için şu tedavi yöntemleri kullanılabilir:

Bir psikoterapi türü olan bilişsel davranış terapisi,
Anti depresif ilaçlarla kombine edilen bilişsel davranış terapisi.

Ek olarak ilaç kullanılmadan uygulandığında, bilişsel davranış terapisinin özellikle etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu terapide, düşünce kalıpları sorgulanarak incelenir ve hastanın korkularıyla aktif olarak yüzleşmesine yardımcı olunur.

Paylaşın

Anksiete (Kaygı Bozukluğu) Nedir? Belirtileri, Nedenleri, Tedavisi

Evham hastalığı olarak da bilinen Anksiete (Kaygı Bozukluğu), kaygı üzerinden gelecekteki olaylar hakkında bir endişe ve korku güncel olaylara bir tepkidir. Anksiete (Kaygı Bozukluğu), tehlikeli durumlarda, “vücuda meydan okumaya hazır olması gerektiğini haber veren” sinyaldir.

Doğal ve gerekli olan kaygı hissedilmeye başlandığında nefes alış verişi ve kalp atışı hızlanarak kaslara daha fazla oksijen gitmesi sağlanmaktadır. Böylece vücut, tehlikeli durumlara kendini hazırlamış olmaktadır. Tehlikeli durumların farkına varmak gerektiğinde kişi bu dürtüyle tetikte beklemektedir.

Doğal anksiyete olarak adlandırılan bu dürtü sayesinde, trafikte yaşanacak herhangi bir tehlikeli durumda direksiyona ani müdahale etme, sınavda daha iyi performans sergileme gibi durumlara yardımcı olmaktadır. Aslında kaygılanmak, günlük hayatta sorunlarla baş edebilmek ve hayati durumlarla karşılaşıldığında hızlı karar verebilmek için gereklidir.

Anksiyete bozukluğu ise kaygı duygusunun bir tehlike yokken kendini göstermesi, uzun süre devam etmesi ve çok güçlü hissedilmesidir ki böyle bir durum söz konusuysa tedavi gereklidir. İleri derecede anksiyete bozukluğu kişileri fazlasıyla rahatsız edebilmekte ve günlük hayattaki işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırabilmektedir. Kaygı bozukluğu yaşayan kişinin, sosyal yaşamında başka kişilerle olan ilişkileri de olumsuz etkilenmektedir.

Anksiyetesi olan kişiler çoğu zaman endişeyi yoğun bir şekilde hissettiklerinin farkındadır. Ancak kendilerini kontrol edemez ve sakinleşemez. Durum bu seviyeye ulaştığında kişilerin sağlıklı bir hayat sürebilmesi için tedavi olması gerekmektedir.

Anksiyete kimlerde sık görülür?

Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülmektedir. Hastalar “ben bildiğim bileli böyleyim” şeklinde ifade etmekteyse de ortalama başlangıç 30’lu yaşlardadır. Orta yaş dönemi en sık görülen yaş grubudur, sonrası giderek azalmaktadır.

Çocukluklarından itibaren davranışsal olarak çok fazla müdahale edilen, aşırı korumacı yaklaşım sergileyen ebeveynlerce büyütülen kişilerde, olaylara ve çevreye olumsuz bakan, olumsuz değerlendirmeler ve tepkiler gösteren kişilerde, sürekli zarar görme şeklinde beklentilerin olduğu kişilik yapılarında daha fazla görülmektedir. Çocukluk çağında olumsuz yaşantıların fazla olduğu kişilerde risk artabilmektedir.  Hastalıkta genetik geçiş de söz konusudur.

Anksiyete türleri nelerdir?

Çocuk ve ergenlik yaşlarında okul ya da sportif oyunlar hakkında evhamlar sıkken; daha yaşlılarda kendi ya da yakınlarının sağlıkları ile ilgili evhamlar fazladır. Yaşlılara göre daha genç yaştakilerde belirtiler hastayı daha fazla etkilemektedir. Çocuklarda bir şeylerin zamanında olması ile ilgili aşırı önem verme olabilir. Felaket senaryoları şeklinde (doğal afetler ya da savaş) ile ilgili evhamlar da çocuklarda sıktır.

Anksiyete belirtileri nelerdir?

Özgüvensiz ve değersiz olduğunu düşünmek,
Başkaları ile konuşmanın zor olduğuna inanmak,
Toplum içinde konuşmaktan ve yemek yemekten çekinmek,
Gergin, kaygılı, sıkıntılı ve tanımlanamayacak şekilde tuhaf hissetmek,
İnsanların sözleri ile zihnini meşgul etmek,
Çevreden kopmak, kaçmak istemek,
Kas ağrısı çekmek,
Hızlı nefes alıp vermek,

Çabuk gerilmek,
Titremeye, sallanmaya başlamak,
Umutsuz hissetmek,
Devamlı ağlamak istemek,
Konsantre olamamak,
Çabuk yorulmak,
Uykusuzluk çekmek,
Hatırlamakta zorlanmak,
Üzüntülü durumlara yoğunlaşmak.

Anksiyete hangi hastalıklara sebep olur?

Çocukluk çağlarından itibaren başladığı takdirde kişide özgüven kaybı yaşanabilmektedir. Bireyler fazla endişelendikleri için konsantrasyonları olumsuz etkilenebilir. İşte ya da evde bir şeyleri hızlı ve etkin bir şekilde yapabilme kapasiteleri bozulabilmektedir.

Bireyler yakınlarının sağlıkları konusunda da aşırı evhamlı olduklarından sık sık telefonla arar, onların da hayatlarını kısıtlamaya çalışabilirler. Kapı ya da telefon çalışında kötü haber alacakları kaygıları yaşarlar, bu görevleri başkalarına bırakabilirler. Trafik kazası geçirebilecekleri vb sebebiyle evden dışarıya çıkamayıp, eve bağımlı hale gelebilirler. Yaşanan evhamlar kişide diğer kaygı bozuklukları (panik bozukluk ve fobiler gibi) ya da depresyona yol açabilmektedir.

Anksiyete tedavisi

Anksiyete belirtileri varsa kişide anksiyete bozukluğu tedavisi görmesi gerekmektedir. Reçetesiz veya bitkisel ilaç kullanmanda önce mutlaka doktora danışılmalıdır. Çünkü bu tarz ilaçların birçoğunda anksiyete semptomlarını daha da arttıracak kimyasallar olabilir. Bu yüzden mutlala bir uzmandan yardım almak gereklidir. Anskiyete belirtileriniz varsa bir uzmana başvurmalısınız.

Kaygı, bedenin korkuya vermiş olduğu fiziksel bir tepkidir. Kalbin hızlı atması, hızlı nefes alma, avuçların terlemesi, midede kelebekler uçuşması ve artan enerji seviyesi bu durumun belirtileridir.

Anksiyete belirtileri eğer bir insanın yaşamını ciddi şekilde etkilemeye başladıysa anksiyete bozukluğu ortaya çıkar. Anksiyete belirtileri olan ve anksiyete bozukluğu teşhisi konulan kişi gerçek bir tehlike olmadan, sanki tehlike varmış gibi aynı semptomları yaşar.

Anksiyete ile başa çıkma yöntemleri nelerdir?

Nefes egzersizleri:Doğru nefes almak, sakinleşme konusunda son derece etkilidir. Nefes egzersizlerini öğrenerek sakinleşmeyi ve yeniden odaklanmayı gerçekleştirebilirsiniz.

Ayağa kalkma ve vücudu dik tutma: Korku veya tehlike hissedildiğinde bilinçaltından gelen bir dürtüyle öne eğilerek kalbi ve akciğerleri koruma durumu oluşmaktadır. Ayağa kalkmak ve dik durmak, vücuda her şeyin normal olduğu mesajını vererek sakinleşmenize yardımcı olacaktır.

3-3-3 kuralını uygulama:Anksiyete krizinin başladığını hissettiğinizde 3-3-3 kuralını uygulayarak sakinleşebilirsiniz.

Etrafınızdaki üç şeyin ismini söyleyin.
Duyduğunuz üç sesi söyleyin.
Vücudunuzu üç bölümünü; parmaklarınızı, bileklerinizi ve kolunuzu oynatın.

Kaygı randevusu oluşturma: Sizi kaygılandıran tüm detayları bir yere not edin ve bunları düşünmek için kendinize bir zaman dilimi belirleyin. Böylece tüm gün aynı korkuları yaşamak yerine günün belli zamanını bunun için ayırabilirsiniz.

İçinde bulunduğunuz ana konsantre olma: Gelecek zamanda olacakları düşünmek yerine şimdi bulunduğunuz zamana odaklanın. Kaygılanmanıza neden olacak bir şeyin olmadığını kendinize hatırlatın.

Kendinizi meşgul edin: Anksiyete krizinin geldiğini fark ettiğiniz anda kendinize meşgul olabileceğiniz şeyler bulmaya çalışın. Yürüyüş yapmak, kitap okumak, film/video izlemek, kaygılı düşünce kalıplarından uzaklaşmanızı ve kontrolü elinize almanızı sağlamaya yardımcı olabilir.

Şekerden uzak durma: Fazla şeker tüketimi anksiyeteyi tetiklediği için anksiyete krizinin geldiğini fark ettiğiniz anda şekerli gıdalardan uzak durun. Onun yerine proteinli gıdalar yemeyi ve su içmeyi tercih edin.

Paylaşın

Anüri Nedir? Nedenleri, Belirtileri, Tedavisi

Böbreklerde ciddi bir hasar sonucunda ortaya çıkan Anüri, idrar çıkışının tümüyle kesilmesi durumudur. Anüri belirtileri gösteren bir kişi, birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcısı olan aile hekimine veya genel pratisyen bir doktora başvurmalıdır.

Anüri’nin çoğunlukla nedeni idrar çıkışının prostat bezinin büyümesi, mesane tümörü, mesane ya da böbrek taşları sonucunda da meydana gelebilir.

Böbreklerdeki idrar üretmedeki yetersizlik şokta olduğu gibi azalmış kan akımı sonucunda oksijen eksikliğine ya da glomerülonefrit gibi bir hastalık nedeni ile ortaya çıkan ciddi bir böbrek hasarına bağlı olarak da görülebilen bir durumdur.

Anüri, hastalarda birçok komplikasyonun gelişmesine yol açan ve mortalite riskini artıran önemli bir sorundur. Bu nedenle yoğun bakım hemşireleri Anuri’ye neden olan faktörleri bilmeli ve yönetebilme beceri ve bilgisine sahip olmalıdır.

Belirtileri:

İdrar yapamama: Temel belirti, kişinin idrar yapamaması veya çok az idrar yapmasıdır. İdrar yapma çabası, ancak idrarın gelmemesi durumu söz konusu olabilir.

Karın şişkinliği ve ağrı: İdrarın vücuttan atılamaması, vücutta biriken sıvının neden olduğu karın şişkinliği ve ağrıya yol açabilir.

Sırt ağrısı: Böbreklerdeki sorunlar veya idrar yollarındaki tıkanıklıklar, sırt ağrısına neden olabilir.

Bulantı ve kusma: Vücutta biriken atık maddelerin sistemden uzaklaştırılamaması, genellikle bulantı ve kusma gibi sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir.

Genel halsizlik ve yorgunluk: Böbreklerin düzgün çalışmaması, vücuttaki toksinlerin birikmesine ve genel halsizliğe neden olabilir.

Ağız kuruluğu ve susuzluk: İdrar yapamama durumu, vücutta su dengesinin bozulmasına yol açabilir, bu da ağız kuruluğu ve susuzluğa neden olabilir.

Tedavisi

Anürinin temel nedeni tespit edildikten sonra, tedavi planı bu temel nedene yönelik olacaktır.

Dehidrasyonun düzeltilmesi: Anüri bazen dehidrasyonla ilişkilidir. Dehidrasyon, vücuttaki sıvı miktarının azalmasıdır. Bu durum, intravenöz (damar içi) sıvı tedavisi ile düzeltilebilir.

İdrar yolu tıkanıklığının giderilmesi: İdrar yollarında tıkanıklık varsa, bu tıkanıklığı açmak veya hafifletmek için cerrahi müdahale gerekebilir.

İlaç tedavisi: Anüriye neden olan duruma bağlı olarak, doktorlar bazen belirli ilaçları reçete edebilir. Örneğin, idrar yolu enfeksiyonları için antibiyotikler veya idrar yollarındaki tıkanıklığı hafifletmek için belirli ilaçlar kullanılabilir.

Diğer tedavi seçenekleri: Bazı durumlarda, diyaliz veya böbrek nakli gibi daha kapsamlı tedaviler gerekebilir, özellikle böbrek yetmezliği gibi durumlarda.

Paylaşın