Erzurum Olayları; AK Parti Sözcüsü Çelik: Prensip Olarak Şiddete Karşıyız

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik saldırıyla ilgili olarak konuşan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Prensip olarak biz siyasete dönük her türlü şiddete karşıyız. Siyasetin özgürce yapılabilmesi parti olarak dikkat ettiğimiz bir konu” dedi.

İBB Başkanı İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hedef alan sözlerini de “Yakışıksız bir beyan.” olarak nitelendiren Sözcü Çelik, şiddeti maruz görmeyeceklerini de belirtti.

Ömer Çelik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitingi sırasında bir grup tarafından taşlı saldırıya uğraması olayında kapsamlı bir soruşturma açılacağını belirtti.

NTV’de Funda Görey’in sorularını yanıtlayan Çelik’in açıklamaları şöyle:

“Dikkatli bir şekilde takip ettik. Prensip olarak biz siyasete dönük her türlü şiddete karşıyız. Siyasetin özgürce yapılabilmesi parti olarak dikkat ettiğimiz bir konu. Siyasete ve siyasetçiye dönük herhangi bir şiddetin maruz görülmesi söz konusu olamaz. Bu olaydan önce uyarılar yapılıyor. Burası miting alanı değil, miting alanı öbür taraf diye yönlendiriliyor. Erzurum bir barış şehri. Kapsamlı bir soruşturma yapılacaktır.

İBB Başkanı en ufak bir olayda Cumhurbaşkanımızı hedef alan açıklamalar yapıyor. Yakışıksız bir beyan. Fiziki şiddete karşı olduğumuz gibi sözel manipülasyona ve provakatif söyleme de karşı olmak zorundayız. Miting alanının güvenlik tedbiriyle esnaf ziyaretisinin güvenlik tedbiri bunlar birbirinden farklı şeyler. Kurallı siyaset yapacağız. Türkiye’nin her yerinde herkes miting yapıyor. Güvenlik tedbiri alınıyor. Tabiki de alınacak. Hiçbir şekilde şiddeti maruz göremeyiz. Topyekün reddederiz.”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘seçim gecesi sokağa çıkmayın’ açıklamasını da değerlendiren Çelik şu ifadeleri kullandı:

“Bunlar bir tecrübesizlik ve sorumsuzluk. Vatandaşımız kaybetmez, herkes kazanır. Sandığın iktidarı belirleme gücü kazanıyor. “O gece çıkmayın, bir takım provakasyonlar olacak” demek başlı başına provakatif söylem. Her zamanki gibi seçimlerde kaybedenler ve kazananlar olacak. Biz birinci turda bu işi bitireceğiz. Hiçbir vatandaşımız kaybetmeyecek. Ondan sonra önümüze bakacağız.”

Ne olmuştu?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı mitingde, otobüs üzerinde konuştuğu sırada bir grubun taşlı saldırısına uğramıştı. İmamoğlu, saldırının ‘tertipli’ bir olay olduğunu söylemişti.

Olay sonrası otobüsün içinden mikrofonla bir süre konuşan İmamoğlu, polis ekiplerine tepki göstermiş ve “Bunu seyreden polisler, biz de sizi seyrediyoruz. Bu şehrin valisi, emniyet müdürü biz de sizi seyrediyoruz. Hiç sorun yok. Aldatılmış gençler olabilir. Aldatılmış yöneticiler olabilir. Burada yaralanan vatandaşlar var, siz seyrediyorsunuz polisler. Erzurum Valisi, Erzurum Belediye Başkanı… Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. İnsanları tahrik ediyorsunuz” demişti.

Ekrem İmamoğlu daha sonra paylaştığı bir video ile de yaşananlara tepkisini ortaya koydu. İktidar mensuplarına seslenen İmamoğlu, “Yanlış yoldasınız, millete zarar veriyorsunuz” diye uyarmıştı.

Atılan taşlar nedeniyle bazı katılımcılar yaralanmıştı. İmamoğlu ve beraberindeki heyeti taşıyan otobüste hasar meydana geldi. İmamoğlu’nun otobüsü alandan ayrılırken polis de kalabalığa TOMA’larla su sıkmıştı.

 

Paylaşın

Erzurum Olayları; Bakan Bozdağ: Gözaltılar Var

Erzurum’da İBB Başkanı İmamoğlu’na yönelik saldırıyla ilgili olarak konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Erzurum’daki olayla ilgili tahkikat başlatıldı, gözaltına alınanlar var” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum mitinginde yaşadığı taşlı saldırıyla ilgili konuştu.

A Haber’de konuşan Bekir Bozdağ, “Olaydan dolayı üzüntümü ifade etmek isterim. Demokratik bir rekabetin devam etmesi bizim arzumuzdur. Yaralanan hemşerilerime geçmiş olsun diyorum. Olayda sorumluluğu olduğu değerlendirilen kişilerle ilgili gözaltı kararları verilmiş durumda.

Süreç takip ediliyor. Hukuk işleyecektir, yargı hukuk çerçevesinde kararını verecektir. Şu an gözaltında olanlar var. Kanunun suç olarak tanımladığı eylem varsa hukuk harekete geçer ve gereğini yapar.” değerlendirmesinde bulundu.

Miting yapılacak alanların her zaman belli olduğunu belirten Bozdağ, “Sayın İmamoğlu’nun bu konuda farklı bir alana çıktığını görüyoruz. Esnaf ziyareti yapmak istediğinizde istediğiniz gibi yaparsınız ama mitinge dönüşünce zafiyetler oluşabilir. Sizin yaptığınız işe göre güvenlik güçleri tedbir alırlar. Bu olayların üzücü olduğu gibi sayın İmamoğlu’nun valiyle konuşması da üzücüdür.

Bir hakaret dili yok ama üslupta sıkıntı var. Devletin valilerine üstten bakan, onları aşağılayan bir biçimde davranmayı doğru görmem. Taş atma olayı nasıl yanlışsa bu da aynı derecede yanlıştır. İkisini de kabul etmem. Allah vermesin bunlara bir güç geçtiğinde neler yapacağına dair bir fikir de veriyor insanlara.” diye konuştu.

Ne olmuştu?

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’da yaptığı mitingde, otobüs üzerinde konuştuğu sırada bir grubun taşlı saldırısına uğramıştı. İmamoğlu, saldırının ‘tertipli’ bir olay olduğunu söylemişti.

Olay sonrası otobüsün içinden mikrofonla bir süre konuşan İmamoğlu, polis ekiplerine tepki göstermiş ve “Bunu seyreden polisler, biz de sizi seyrediyoruz. Bu şehrin valisi, emniyet müdürü biz de sizi seyrediyoruz. Hiç sorun yok. Aldatılmış gençler olabilir. Aldatılmış yöneticiler olabilir. Burada yaralanan vatandaşlar var, siz seyrediyorsunuz polisler. Erzurum Valisi, Erzurum Belediye Başkanı… Hakkınızda suç duyurusunda bulunacağım. İnsanları tahrik ediyorsunuz” demişti.

Ekrem İmamoğlu daha sonra paylaştığı bir video ile de yaşananlara tepkisini ortaya koydu. İktidar mensuplarına seslenen İmamoğlu, “Yanlış yoldasınız, millete zarar veriyorsunuz” diye uyarmıştı.

Atılan taşlar nedeniyle bazı katılımcılar yaralanmıştı. İmamoğlu ve beraberindeki heyeti taşıyan otobüste hasar meydana geldi. İmamoğlu’nun otobüsü alandan ayrılırken polis de kalabalığa TOMA’larla su sıkmıştı.

Paylaşın

“İmralı’ya Heyet” İddialarına Bakan Bozdağ’dan Yalanlama

Seçim döneminde AK Parti’nin İmralı’ya Abdullah Öcalan ile görüşmek için heyet gönderdiği iddiasını yalanlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Yalan söylüyorlar, yalan söylüyorlar” ifadelerini kullandı.

Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’ye konuşan Bakan Bozdağ, Yani gidecek, bir yargı mensubu böyle bir görüşme yapacak. Bundan Adalet Bakanı’nın, devletin, ilgililerin bilgisi olmayacak. Böyle bir görüşme yok” dedi.

AK Partinin Diyarbakır milletvekili adayı Galip Ensarioğlu da iktidarın Öcalan’la sürekli görüştüğünü belirterek, şunları söylemişti:

“Devlet sürekli Öcalan’la görüşüyor. Öcalan çözüme katkı sunmak istediği zaman, Türkiye’nin birliğine, bütünlüğüne, bu silahlı şiddetin son bulması için eğer bir katkı sunmak istiyorsa ve buna devlet de inanıyorsa bu tür görüşmeleri sürdürür.

Ancak bugün itibariyle bunun koşullarını ortadan kaldıran bizatihi HDP’nin kendisidir, Kandil’in kendisidir. Yani Öcalan’ı tecrite mahkum eden devlet değil, Öcalan’ı tecride mahkum eden bizatihi Kandil’dir, bizatihi HDP’nin kendisidir. Çözüm sürecini boşa çıkaran, sabote eden, Öcalan’ı rolünü boşa çıkaran yine kendileridir.”

“İmralı’ya heyet” iddiasını ilk olarak gazeteci Amed Dicle tarafından dile getirilmişti.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, hükümetin seçim öncesi “İmralı’ya adam gönderip yardım istediğini” öne sürmüştü. Akşener, 28 Mart’ta gerçekleştiğini öne sürülen görüşmeyle ilgili ‘yargıdan biri’nin gittiğini iddia etmişti.

Akşener, “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” ifadelerini kullanmıştı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da 2 Mayıs’ta, Malatya’da İl Koordinasyon Merkezi’nde yaptığı açıklamada, “Öcalan’ı serbest mi bırakacaklar’ gibi saçma sapan, akla hayale gelmeyecek yalanlar söylüyorlar. Bugün Öcalan ile İmralı’da görüşen AKP’nin görevlendirdiği insanlar var.

Sayın Akşener, ‘Üst düzey yargı mensupları’ diyor. Biz biliyoruz ki her gün Öcalan ile görüşerek kendilerine oy devşirmeye çalışan bir siyasi iktidar var. Bunlar Öcalan ile hala bugün görüşüyorlar. Öcalan’dan destek almaya çalışıyorlar. Biz, hukuk ne diyorsa onu yapacağız” demişti.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da Nisan sonunda Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklu bulunduğu İmralı’ya heyet gönderdiği iddialarının kaynakları tarafından doğrulandığını söylemişti.

Paylaşın

Akşener’in “İmralı” İddiasına Bakan Bozdağ’dan Yalanlama

İYİ Parti Lideri Akşener’in “hükümet seçim öncesi ‘İmralı’ya adam gönderip yardım istedi'” açıklamasını yalanlayan Bakan Bozdağ, “Olmayan bir görüşmeyi varmış gibi gösterip algı oluşturmak ahlaki bir yaklaşım değildir” dedi.

Bakan Bozdağ, açıklamasının devamında, “Söylediğimiz çok açık; siz HDP’nin desteklediği, Kandil’in oy verin çağrısı yaptığı adaya destek veriyorsunuz. Yalansa söylesin; ‘İyi Parti’nin desteği yok’ desin.” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” açıklamasına yanıt verdi.

Milliyet yazarı Didem Özel Tümer’e konuşan Bozdağ, şunları kaydetti: “Tamamen yalan söylüyorlar. Yani gidecek bir yargı mensubu böyle bir görüşme yapacak. Bundan Adalet Bakanlığı’nın, devletin, ilgililerin bilgisi olmayacak. Böyle bir görüşme yok. Akşener onu diyeceğine bak Kandil açıklama yapıyor; ‘biz Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz’. İşte Bese Hozat, ‘Kılıçdaroğlu kazanmazsa iç savaş çıkar’ diyor.

HDP Eş Genel başkanları, ‘bir oy bize, bir oy Kılıçdaroğlu’na’ diyor. ‘Terörün, HDP’nin olduğu yerde olmayız, onların desteklediğini desteklemeyiz’ dedi. Şimdi Mithat Sancar, ‘bizim Kılıçdaroğlu’yla hedef birliğimiz var’ diyor. Demek ki Kılıçdaroğlu’yla hedef birliği olanlar sadece altılı masada oturanlar değil. Kandil’in de HDP’nin de var. Buna çıkıp niye bir kelam etmiyor?

Olmayan bir görüşmeyi varmış gibi gösterip algı oluşturmak ahlaki bir yaklaşım değildir. Söylediğimiz çok açık; siz HDP’nin desteklediği, Kandil’in oy verin çağrısı yaptığı adaya destek veriyorsunuz. Yalansa söylesin; ‘İyi Parti’nin desteği yok’ desin.”

Akşener ne demişti?

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener iki gün önce yaptığı açıklamada, hükümetin seçim öncesi “İmralı’ya adam gönderip yardım istediğini” öne sürmüştü. Akşener, 28 Mart’ta gerçekleştiğini öne sürülen görüşmeyle ilgili ‘yargıdan biri’nin gittiğini iddia etmişti.

İYİ Parti Lideri Akşener, “Daha yeni İmralı’ya adam gönderdiler, yardım istediler. Kimin gönderildiğini biliyorum. Siyasetçi olsa adını hemen söylerim. Yargıdan birini gönderdiler” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Fahiş Kira Artışı Yapanlara Hapis Cezası Yolda

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Fahiş kira artışı yapanlara hapis cezası gündemde. Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık. Hapis cezası olabilir. Adli para cezası olabilir. İdari para cezası öngörülebilir. İdari para cezası olursa kabahat olur” dedi ve ekledi:

“O ayrı bir kanun da düzenlenmesi gerekir ama diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda. Şimdi bizim öngörümüz Türk Ceza Kanunu’nda bu alanda bir değişikliğin yapılması yönündedir. Bu konuda bir adım atacağımızı aziz milletimizin bilinmesinde fayda var”

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, NTV canlı yayınında Gökhan Gerçek’in sorularını yanıtladı. Adalet Bakanı Bozdağ, seçim güvenliği tartışmalarına ilişkin açıklama yaptı.

Bir kişinin yerine başka birinin oy kullanmasının mümkün olmadığını söyleyen Bozdağ ”Kimse kimsenin yerine Türkiye’de oy kullanamaz. Türkiye’nin seçimleri dünyanın en güvenilir seçimleridir. Kimse Türkiye’de seçime gölge düşüremez” diye konuştu.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ”Alevi” başlıklı bir video yayınladı. Kılıçdaroğlu’nun böyle bir video yayınlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alevilerle ilgili en somut adımları AK Parti atmıştır. Seçime giderken kimse kimsenin etnik kökenini bakmıyor. Bayram seyran değil birinin böyle bir değerlendirme yapınca herkes soruyor; Ne yapıyor? Milletin etnik kökeni inançları üzerinden yapılan durumu doğru görmedik. Seçime giderken bu tür değerlendirmeler doğru değildir.

Osman Kavala’nın serbest bırakılacağını söyledi Sayın Kılıçdaroğlu. Adalet Bakanı sıfatıyla yorumunuz nedir?

Hiç kimse yargı görevi yapanlar emir talimat veremez. Hukuk devletinde siyasetçi kimi serbest bırakabilir? Sayın Kılıçdaroğlu biz gelince adil davranacağız şunları serbest bırakacağız diyor. Hani Türkiye hukuk devletiydi? Hani yargı bağımsızdı? Kılıçdaroğlu’na soruyorum siz hakim misiniz? Siz nasıl kimi serbest bırakacaksınız?

Kira artışlardaki sınır düzenlemesi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ”Kiraların büyükşehirlerde ciddi manada yükseltildiğini görüyoruz. Bu ahlaki, insani değil. Bu fırsatçılığa yasal düzenlemelerle izin vermeyeceğiz.” açıklaması yapmıştı. Nasıl bir yasal düzenleme yapılacak? Kira artışlardaki sınır düzenlemesi temmuz ayında sona erecek.

Bu süre uzatılacak. Ayrıca bir yaptırım getirme durumu söz konusu. Siz bir şeye şunun üstüne çıkamazsınız dediniz. Eğer ona bir müeyyide koymazsanız çıktığı zaman işte sadece hukuk davasının dava konusu ederseniz o dava sizin lehinize sonuçlanabilir. Ama bir müeyyidesi olmazsa onu göze alabilir insanlar. Fakat müeyyide olursa neyi kastediyorum?

Hapis cezası ya da adli para cezası ya da idari para cezası gibi bir müeyyideyle, müeyyidelendirildiği takdirde o zaman insanlar bu yasağa, bu kurala uyma konusunda daha özenli davranırlar. Şimdi burada bir yandan sürenin uzatılması, bir yandan da fahiş kira artışlarını yani haklı bir neden olmadan, piyasadaki, piyasa koşullarına aykırı bir biçimde sırf fahiş kazanç elde etmek sebebiyle daha doğrusu haksız kazanç elde etmek maksadıyla buna girişiyorsa bunu kanun, bir yaptırıma bağlayabilir.

Fiyatları etkileme maddesi var. Fahiş fiyat 237’nci madde Türk Ceza Kanunu. Biz orada bir 237/a diye bir yeni madde ihdas ederek burada bu gibi konular sadece kirada değil, bunun içinde başka da özellikle tüketim maddeleriyle ilgili de bazı değerlendirmelerimiz var.

Dünya örneklerini de biz inceleyerek, Türkiye’de de bakarak bu piyasada girdilerde hiçbir artış olmadığı halde, maliyette hiçbir artış olmadığı halde yani makul olanın piyasanın o günkü cereyan eden cari şartlarının dışında ve üstünde fahiş bir artış yaptığı takdirde sadece yasak değil aynı zamanda bunun bir yaptırıma bağlanması son derece önemli. Yeni dönemde bunu yaptırıma bağlayarak bu konudaki kararı etkin bir şekilde uygulayacağız.

“Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık”

Fahiş kira artışı yapanlara hapis cezası gündemde. Fahiş kira artışını önlemek için 3 alternatif hazırladık. Hapis cezası olabilir. Adli para cezası olabilir. İdari para cezası öngörülebilir. İdari para cezası olursa kabahat olur. O ayrı bir kanun da düzenlenmesi gerekir ama diğerleri Türk Ceza Kanunu’nda. Şimdi bizim öngörümüz Türk Ceza Kanunu’nda bu alanda bir değişikliğin yapılması yönündedir. Bu konuda bir adım atacağımızı aziz milletimizin bilinmesinde fayda var”

Paylaşın

Bakan Bozdağ: Erdoğan’ın Adaylığı Önünde Hiçbir Engel Bulunmuyor

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasının önünde hiçbir anayasal ya da kanuni engel bulunmadığını söyledi. Seçim takvimine göre cumhurbaşkanı geçici aday listesine yapılan itirazların YSK tarafından karara bağlanması süreci yarın sona erecek.

Muhalefet partileri Erdoğan’ın üçüncü kez cumhurbaşkanı olmak için aday olduğu iddiasıyla Yüksek Seçim Kurulu’na itirazlarda bulunmuştu. Başvurularda Anayasa’da yer alan bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı olabileceğine yönelik maddelerine atıf yapıldı.

Ancak hükümet yetkilileri ve AK Parti mensupları, Erdoğan’ın 2018’deki hükümet sisteminin değişimiyle beraber yeni sistemle ilk kez cumhurbaşkanı olduğunu savunuyor.

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına yönelik itirazlar üzerine yazılı açıklamada bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, tartışmalara temel oluşturan ve bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceğine işaret eden 101’inci maddenin 2017 yılında değiştirildiğini belirterek, “Anayasa’nın 101’inci maddesinin önceki hâli, baştan aşağı tamamen yeniden yazılarak tümü değiştirilmek suretiyle tamamen yürürlükten kaldırılmış, yerine yeni bir hüküm ihdas edilmiştir” dedi.

Anayasa koyucunun 101’inci maddeyi “tümüyle değiştirerek” yeni yetki ve görevlerle donatılmış Cumhurbaşkanının iki defa seçilebilmesi iradesini ortaya koyduğunu belirten Bozdağ, “Dolayısıyla 2017 yılında yapılan değişiklikle Anayasa’ya konulan bu hükmün 2017 yılından önce Cumhurbaşkanlığı yapmış kişileri de kapsayacak şekilde yeni bir seçme hakkı ortaya çıkardığı çok açıktır. Bir başka ifadeyle söz konusu değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra daha önce Cumhurbaşkanlığı yapmış olup olmadığına bakılmaksızın şartları taşıyan herkese iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme hakkı tanıdığı tartışmadan varestedir” diye ekledi.

Anayasa’nın “yeni 101’inci maddesinin” ilk uygulandığı seçimin 24 Haziran 2018 seçimleri olduğunu ifade eden Bozdağ, 14 Mayıs’taki seçimlerin de bu maddenin ikinci uygulaması olacağını, dolayısıyla Erdoğan’ın adaylığının da ikinci adaylığı sayılacağını belirtti.

Muhalefet partileri, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı nedeniyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) itirazda bulunmuştu. Muhalefet, Erdoğan’ın 2014 ve 2018 yıllarında iki defa Cumhurbaşkanı seçildiğini belirterek 2023’te üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı görüşünü savunuyor.

YSK itirazları bugün sonuca bağlayacak

YSK, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanı seçimi için aday gösterme süresinin tamamlanmasının ardından adayların geçici listesini Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımladı. Geçici listede, Cumhur İttifakı’nın adayı olan AKP Genel Başkanı Erdoğan, Millet İttifakı’nın aday gösterdiği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ve Ata İttifakı’nın adayı Sinan Oğan’ın isimleri yer aldı.

Geçici listede ismi bulunan adaylara, bugün TSİ 17’ye kadar itiraz edilebiliyor. YSK, itirazları değerlendirip karara bağladıktan sonra Cumhurbaşkanı adaylarının kesin listesini 31 Mart Cuma günü Resmi Gazete’de yayımlayacak.

2007 ve 2017 yıllarındaki değişiklikler

Anayasa’ya göre 2007 yılına kadar Cumhurbaşkanı seçimi doğrudan TBMM tarafından yapılıyordu. Yedi yıllığına, bir defalığına seçilen ve tarafsız bir konumda olan Cumhurbaşkanı ikinci defa aday olamıyordu.

Ancak 2007’de Abdullah Gül’ün adaylığı sürecinde yaşanan 367 krizi üzerine anayasa değişikliği yapılarak Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi uygulamasına gidildi. Görev süresi beş yıla indirilen Cumhurbaşkanı’na iki defa seçilme hakkı getirildi.

TBMM tarafından yedi yıllığına Cumhurbaşkanı seçilen son isim olan Abdullah Gül’ün görev süresi 2014’te doldu. Parlamenter sistemin uygulandığı bu dönemde Erdoğan, 2014 yılında halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Erdoğan’ın görev süresinin dolmasına iki yıl kalmışken 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda Başbakanlık kaldırılarak yerine Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi getirildi. Anayasa değişikliği kapsamında Cumhurbaşkanı’nın yetkileri artırıldı, Cumhurbaşkanı seçimi şartları ise değişmedi.

Anayasanın 101’inci maddesinde bu durum “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” şeklinde yer aldı.

Paylaşın

Bozdağ’dan Erdoğan’ın Adaylığıyla İlgili Açıklama: Engel Yok

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığıyla ilgili açıklama yapan Bakan Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın adaylığı konusunda herhangi bir tereddüt yok. Anayasal ya da yasal bir engel yok. Her şey hukuka uygun, herhangi bir meşruiyet tartışmasına da meydan verecek, ima yollu dahi bizim anayasa ve yasalarımızda bir düzenleme yok” dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Ülke TV’nin canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bozdağ’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

Yorumla, değerlendirmeyle anayasada açık olan bir hükmün değiştirilme teşebbüsü var. Ama bu teşebbüs netice vermez çünkü anayasa çok açık. Daha önce halk oylamasıyla cumhurbaşkanının 5 yıl görev süresi ve iki dönem seçilmesine ilişkin 2007’de anayasa değişikliği yapıldı ve 2012’de de biz cumhurbaşkanı seçimi kanunu çıkardık. Görevdeki ve önceki cumhurbaşkanlarının durumuna, bu iki defa seçilme hakkından istifade eder mi, etmezler mi konusuna açıklık getirdik. Etmeyeceklerine dair hüküm koyduk.

CHP o zaman konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Dedi ki ‘Siz yeni bir hak veriyorsunuz. Bu haktan görevdeki ve önceki cumhurbaşkanlarını mahrum edemezsiniz. Bu mümkün değil. Anayasaya aykırı.’ Anayasa Mahkemesi davayı inceledi ve kanundaki bu hükmü iptal etti. İptal ederken de bazı gerekçeler ortaya koydu. O gerekçelerden birisi şu, ‘Yeni bir seçilme hakkı veriyorsunuz siz. Seçilme hakları geleceğe dönük pozitif etkiler doğurur. Dolayısıyla bu hakkın kanunla sınırlanması mümkün değildir.

Geçmişte bu hak kullanıldı diye gelecekte doğan yeni 2 defa seçilme hakkından mevcut ve önceki cumhurbaşkanları mahrum edemezsiniz. Onların önceki dönem görevlerini gelecekte seçilme ihtimali olan adaylıklarından ve görevlerinden mahsup edemezsiniz’ dedi. İkincisi, eğer anayasa koyucu mevcut ve önceki cumhurbaşkanlarının seçilmemesini istemiş olsaydı o zaman anayasaya açık açık bunu yazarlardı. Geçmişte böyle bir içtihat vardı. Şimdi bu içtihat, şu andaki tartışılan konuyla bize göre tartışma yok ama tartışanlar açısından söylüyorum emsal teşkil eder.

“Seçimde yürütme organı seçildi”

Şu anki Cumhurbaşkanı, 2017 değişikliğinden sonra 2018’de seçtiğimiz cumhurbaşkanı, temsili bir cumhurbaşkanı değil. Devletin başı, yürütme organının başı ve yürütmenin temsilcisi. Eğer biz 101’inci maddeyi değiştirmeseydik bile, bir defa önceki sembolik cumhurbaşkanına göre iki defa seçilme hakkı veriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi değişmesinden sonra yürütme yetki ve göreviyle donatıldığı için doğrudan yürütmeyi seçiyoruz. Şu anda yürütme organının başı Cumhurbaşkanı. Seçimde yürütme organı seçildi. Dün ise yürütme organı değildi. Yürütmenin sorumsuz kanadıydı. Doğrudan yürütme organı. Halk bugün cumhurbaşkanını seçerken esasında doğrudan yürütme organı seçiyor. Dolayısıyla bu cumhurbaşkanıyla önceki cumhurbaşkanının adının benzerliği dışında hiçbir fark yok.

Şimdi fikir değiştirmelerinde benim gördüğüm şey şu, bir defa anketlerde, halktan aldıkları geri dönüşlerde, pek çok şeyde, hazirandan bu yana AK Parti ve Cumhurbaşkanı’mızın oylarındaki sürekli artış. Onların trendlerinde önemli sabit duruş, sonra da aşağı dönüş. Bunu görüyorlar. Bunu görünce de bir farklı düşünüyorlar. Şu anda AK Parti’yi bulan anketlere baktığınızda 40’lar civarında buluyor. MHP’ye de baktığınızda ciddi ama hepimiz şunu biliyoruz ki Cumhurbaşkanı’mızın oyu AK Parti artı MHP, Büyük Birlik Partisi yani Cumhur İttifakı’nın partiler olarak aldığı oyun da artı üstünde bir oy.

“Cumhurbaşkanı’mız 2028’de de aday olma hakkını elde edecektir”

Geçen seçimde bunu gösterdi. Daha önceki seçimlerde, şimdi de gösteriyor. O yüzden baktılar ki pabuç pahalı. Tayyip Bey’le meydanda yarışırlarsa bir kez daha yenilecekler. O yüzden bu tartışmayı açarak ‘Acaba Tayyip Erdoğan’sız bir cumhurbaşkanlığı yarışını zorlayabilir miyiz? Yeni bir 367 ucubesini Türkiye’de yaşatabilir miyiz?’ Çok net seçim kaybetme endişesini, bu altılı masada sadece Kılıçdaroğlu’nu değil diğer bütün liderleri ciddi şekilde sardığını gösteriyor. Parlamento 2028’de seçimleri yenileme kararını alırsa Sayın Cumhurbaşkanı’mız 2028’de de aday olma hakkını elde edecektir.

“Fesih değildir bu yenilemedir”

Cumhurbaşkanımızın veya Meclis’in seçim kararı alması, seçimin yenilenmesidir. Bir ay işte yaklaşık öne çekiliyor. Bu fesih değildir, yenilemedir çünkü anayasa çok açık. Diyor ki ‘Seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde hem cumhurbaşkanının hem de TBMM üyelerinin görevi yenisi seçilene kadar, göreve başlayıncaya kadar devam eder. Fesih olduğu zaman, fesih ilan ettiğin an Meclis kapanır. Üyelerin görevi sona erer. Cumhurbaşkanının da görevi sona erer. İki kavramı birbirine bilerek karıştırıyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın bu yetkiyi istiskal etmek, ‘Meclis’i feshediyor. Bak işte tek adam’ falan propagandasına payanda ve altlık oluşturmak için bunu yapıyorlar. Yenileme kararı fesih değildir. Fesih ne zaman olmuştur Türkiye’de? Fesih darbede olmuştur. Fesih darbecilerin kullandığı bir kavramdır. Esasında Altılı Masa’nın altında olanlarla, kenarında oturanları en çok rahatsız eden şey bu seçim kanununda yapılan değişikliklerdir. Seçim kanununda yapılan değişiklik, milli iradeye değer veren bir değişikliktir.

Bizim yaptığımız düzenleme esasında hak edene milletvekili seçilme ve seçme imkanı getiriyor. Ve halkın iradesini, oy atmadığı bir partinin haksız yere milletvekili çıkarmasını engelliyor. Benim oyum AK Parti ise benim oyum başka bir partiye seçim kanununda sayamaz. Herhangi bir sistemde sayamaz. Bu kıymetli bir şey. Demokratikleşme, hukuk devleti, milli iradeye kıymet verme bakımından da son derece önemli.

Zühtü Arslan’ın AYM Başkanı seçilmesi”

(AYM’deki başkanlık sonucu muhalefette büyük bir sevinçle karşılandı. Başkanlık seçimine dair sizin yorumlarınız nedir? Bu tartışmalar neden ve nasıl ortaya çıkıyor? Siz Anayasa Mahkemesi’nde herhangi bir adayı işaret ettiniz mi? sorusu üzerine) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “YSK üyelerini cumhurbaşkanı atıyor. Ben güvenmiyorum” dedi ama YSK üyelerini cumhurbaşkanının atadığı atamadığını doğrudan Yargıtay Genel Kurulu ve Danıştay Genel Kurulu tarafından salt çoğunlukla seçildiğini ya bilmiyor, bilmemesi mümkün bile isteye oraya seçilecek üyeleri itibarsızlaştırmak için ne yapıyor, böyle bir değerlendirme yapıyor.

Anayasa Mahkemesi üyelerin seçim usulü belli. Göreve gelişleri belli. Başkanlık seçiminin nasıl yapılacağı da Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunda çok açık bir şekilde ifade ediliyor. Üyeler adaylık müracaatı yapmıyorlar. Onlar toplanıyor. Bir araya ama kimin aday olduğunu kendileri biliyor. Çünkü adaylık düşünenler kendi görüşlerini anlatıyorlar, destek istiyorlar. Sonra da toplanıyor genel kurul. Kendilerine zarflar veriliyor. On beş üyenin on beşinde ismi var. Yani sadece adaylık düşünen değil, herkesin ismi var. Üyeler alıyor. Bunlardan dilediğine oy veriyor. Buradaki seçim de böyle bir seçimdir.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin kendi hür iradeleriyle yaptığı bir seçimdir ve bu seçim de gizli oyla yapılmıştır. Üyeler Sayın Arslan’ı yeniden başkan seçmiştir. Olay bundan ibarettir. Ama bunun ötesinde kalkıp bu işi sanki Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği aday kaybetti de öbürleri kazandı, biz kazandık havasına giriyorlar. Boşuna o havaya giriyorlar. Yani Anayasa Mahkemesi milletin mahkemesidir. Millet adına yetki kullanıyor. Anayasa ve yasalara uygun görevini yapıyor. Çok sevindiler. Sevinmeye devam etsinler.

Zühtü Bey bizim arkadaşımız. Beraber biz çok çalıştık. AK Parti’nin kapatma davası sırasında, o dönemde kapatma davasının savunmasını hazırlarken teorik kısımda Zühtü Bey’in de çok büyük emeği vardır. Biz beraber çalıştık. Kendisi iyi bir hukukçudur. Kendi hanesine yazan kaybeder. Zühtü Bey kimsenin hanesine yazılmaz. Yazılmasını da sevmez. Hukuku, hukukun gerekleri neyse ona göre yapar. O yüzden buradan bir anlam çıkarmak yanlış olur. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına bakmak lazım.

“YSK seçim yapmıyor, seçimi organize ediyor”

Türkiye’de en güvenilir yapılan işlerin başında tereddütsüz seçim geliyor. Yani sadece bugün değil, dün de YSK çok güvenli bir şekilde Türkiye’nin seçimlerini organize etti ve yönetti. Hala da aynı şekilde yönetiyor. Anayasa, seçimlerin dürüstlük içinde yapılması ve başından sonuna kadar usulsüzlük, şikayet ve itirazları kesin karara bağlama görevini YSK’ye veriyor. Ama kamuoyunda sanki şöyle bir şey var, ‘YSK sanki seçimi o yapıyor.’ YSK seçim yapmıyor.

Seçimi organize ediyor ve seçim sürecinde itirazları, şikayetleri, usulsüzlüklere dair bir şey varsa bunu kesin olarak karara bağlıyor. Peki seçimi ne yapıyor? Organize ediyor. Seçimi esas kim yapıyor? Partiler yapıyor. Çünkü Seçim Kanunu’na göre çok açık, her sandıkta o ilçede teşkilatı olan, son seçimde seçime giren ve milletvekili çıkaran partilerden temsilci gerekiyor, 5 tane. 5 ayrı partiden temsilci, artı iki de kamu görevlisi var.

“Kılıçdaroğlu kuşatmasını yaptı”

(Millet İttifakı’nın adayı:)Adım adım kendi adaylığını kabul dışında bir seçenek masadakilere bırakmayacak bir noktaya getirdi. Şu anda artık masadan Kılıçdaroğlu dışında bir seçenek ortaya koyulacağını düşünmüyorum. Kılıçdaroğlu kuşatmasını yaptı. Kılıçdaroğlu çok usta bir siyasetçi. Yani parti içinde rekabette de diğer şeyde de… Orada (sandıkta) ustalığı yok ama böyle hizip, grup, partisi içerisinde kendi düzenini kurmada gerçekten çok başarılı. Bunun hakkını teslim etmeli. Şimdi masanın patronu kim? Herkes, ‘patron benim’ diyor. Ama patron Kılıçdaroğlu. Hiç lamı cimi yok. Ne Meral Hanım patron ne de diğerleri patron. Onlar patronmuş gibi yapıyor. Ya göz görüyor, su akıyor. Burada patron tartışmasız Kılıçdaroğlu’dur.

Şimdi neden diğerleri Kılıçdaroğlu’nun adaylığına artık rıza gösterme noktasına geldi? Çünkü artık seçimi Kılıçdaroğlu da olsa başka isimler de olsa alamayacağına inanıyorlar. Alamayacakları için Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sanki karşıymış gibi durup, gönülden ‘evet’ diyecekler. Birincisi, seçimden sonra da, ‘biz senin alamayacağını bildik. O kadar karşı durduk. Sen aday oldun, bize kaybettirdin.’ İkincisi de şu anda listeler üzerinde mutabakat oluşmadan o masadan aday açıklaması çıkmaz. Çünkü buçuk partiler, hatta buçuk bile olmayan partiler var. Eğer şimdi aday konusunda açıklama olursa listede kaç vekil lazım? Kazanacak yerde kaç lazım? Şüpheli yerde kaç lazım? İYİ Parti’nin listesinden mi girecek? CHP’nin mi listesinden girecek? Bunun mutabakatı yapılmadan o masadan aday açıklaması çıkmaz. Şu anda bunun mutabakatı yapılmış mı? Yok.

Herkes gönlünden geçeni söylüyor. Herkes grup kuracak kadar milletvekili istiyor. O baktığınızda dört tane küçük parti var. 80 vekil yapar grup olursa. O zaman nereye koyacaksın bu seksen vekili? 10’ar olursa 40 vekil yapar. Şimdi hangi illerden konacak? CHP’nin listesine mi, İYİ Parti’nin listesine mi girecekler? Burada uzlaşma olmadan herkes Kemal Bey’in adaylığını kabul etse dahi aday açıklamasına rıza göstermezler. Şu anda pazarlığa oturmaktan çekiniyor, şimdiye kadar ertelediler. Ama artık erteleme imkanları kalmadı. Bu pazarlığı eninde sonunda yapacaklar. Yani bugün yapmazlarsa yarın çünkü 10 Mart’ta Sayın Cumhurbaşkanımız seçimin yenilenme kararını alacak.

3’ünde aday açıklaması yapabileceklerini düşünüyorum

“(Son günü ne zaman belli mi? sorusu üzerine) Nisanın başı muhtemelen. Adayların verilmesi herkes işte şu tarihte Cumhurbaşkanımız karar alırsa önceki takvimleri mukayese ederek, bir takvim oluşturuluyor. Bu takvime göre de nisanın başı gibi gözüküyor. Dolayısıyla nisanın başına kadar olan sürede bu tartışmalar sürer. Eğer bunlar listeler konusunda anlaşırlarsa yani aday kimi koyacağı değil de, yani A partisine şu kadar, B partisine bu kadar, falan ilde CHP listesinde ya da İYİ Parti listesinde mutabakat oluncaya kadar aday açıklaması yapamazlar. Çünkü yaptıkları takdirde de bu mutabakatı sağlayamazlar.

Herkesin kendi tabanına da bir mesajı var. O yüzden ben ayın 13’ünde aday açıklaması yapabileceklerini düşünmüyorum. Ya da Sayın Kılıçdaroğlu, ‘hepinizi ben CHP listelerine alıyorum’ derse, açıklarlar. Yani bunlar sürpriz yapacaklar ama ne zaman yapacaklar belli değil. Çünkü uzlaşma yok. Bunlar sanki uyumlu gibi gözüküyorlar aralarında zerrece uyum yok. Herkes hani masada böyle oturuyor ama masanın altından herkes birbirini tepikliyor. Yani bir sürü tartışma var. Bu tartışmaların hepsi ihtilafı, anlaşmazlığı, sorunu gösteriyor. Bu yüzden de bu sorunlar aşılmadan orada bir şey çıkmaz. Bir aday üzerinde mutabakat çıkmaz diye düşünüyorum ve çıkmayacaktır da. Bizim için rakip Kemal Bey olmuş, öbürü olmuş, beriki olmuş fark etmez.

Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızın liderlik vasıflarıyla masanın altında olanla ve etrafında olanların vasıfları mukayese edilemez. Halkla kurduğu gönül ilişkisiyle, onların kurduğu gönül ilişkisi kıyas bile götürmez. Bakın bir yandan Türkiye’yi yönetiyor, bir yandan partiyi yönetiyor, bir yandan uluslararası alanda, her hafta Ankara’da, İstanbul’da ve başka bir ilde. Üç, dört tane ili geziyor. Şimdi Tayyip Bey’in bir yılda gezdiği toplam illerle Altılı Masa’nın etrafında olanların hepsinin gezdiğini şöyle yan yana koyun. Vatandaş çalışanla yatanı görüyor. Bunlar salıdan salıya gruplarda sohbet ediyorlar o kadar. Halkın arasında olacaksın.”

Yürütme yetkisi ve görevi bölünmez

“(Yürütme yetkisi) Kavramları doğru koymak lazım. Cumhurbaşkanı Yardımcısı yürütme yetkisi anayasaya göre kullanamaz. Bunlar, ‘biz parlamenter sisteme göre varmış gibi anayasayı bir kenara koyacağız öyle yöneteceğiz’ diyorlar. Yönetemezler. Çünkü anayasayı bir kenara koyup bunları yaptıkları zaman bütün işleri anayasaya aykırı olur ve anayasayı fiilen askıya almış, ilga etmiş olurlar. Bu kabul edilemez bir şeydir. Yürütme yetkisi ve görevi bölünemez, ortak kullanılamaz, vazgeçilemez, başkasına delege edilemez. Bunun aksi anayasayı ihlal olur ve pek çok konu yargıya gittiği zaman iptal olur.”

“Yeni konuşmayı dinlemeye hazırlansınlar”

(MHP ile bir ortak liste çıkarma durumu olabilir mi? sorusu üzerine) Geçen seçimde de MHP ile ittifak yaptık, ortak liste çıkarmadık. Şu anda da öyle bir ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Şu anda anketlerde de MHP gayet başarılı gözüküyor, AK Parti de öyle. Yani iki partinin de kendi listesiyle gireceğini düşünüyorum. Buna ihtiyaç da yok. Bunlar biraz MHP’yi zayıf düşürmek, MHP aleyhine propaganda üretmek için. Sanki MHP vekil çıkaramayacak, az alacak, şöyle olacak, böyle olacak.

Bu algının altını doldurmak veyahut da böyle bir algı oluşturmak için bunu yapıyorlar. Onlar boşuna kendilerini yoruyorlar. MHP’nin mitinglerini takip etmelerinde fayda var. MHP’nin oylarında bir düşüş söz konusu değil. MHP’nin herhangi bir listeden girmeye ihtiyacı yok. Böyle bir sıkıntısı yok. Sadece MHP’yi yıpratmak, MHP’ye yönelişi azaltmak. Sanki sorun varmış gibi göstermek isteyen art niyetli ve hesaplı yorumlar olduğunu düşünüyorum. Onlar 14 Mayıs sandığını beklesinler. 15 seçim hep aynı şeyi yaptılar. Her defasında da balkon konuşmasını Sayın Cumhurbaşkanımız yaptı. Şimdi inşallah yeni konuşmayı dinlemeye hazırlansınlar.”

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Bakan Bozdağ: Erdoğan’ın Adaylığı İçin Engel Yok

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı olmasıyla ilgili açıklamada bulunan Bakan Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığı anayasal hakkıdır. Hiç bir hukuki engel söz konusu değildir çünkü sayın Cumhurbaşkanımız, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı olarak 2018’de seçilmiştir ve şu anda yapılacak seçim ikinci seçimdir.” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kaldı ki bu yorumu yapanlar, yürürlük maddesine baktığında; anayasanın 75, 77 ve cumhurbaşkanı seçime ilişkin 101’inci maddesinin yürürlük tarihini çok net bir şekilde 2018’de yapılan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimiyle yürürlüğe girdiğini ifade ediyor. Dolayısıyla 101’inci maddenin ilk uygulaması anayasaya göre de 2018’de olmuştur. İkinci uygulaması da 2023’te olacaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada seçim tarihi olarak 14 Mayıs’ı işaret etmesinin ardından Erdoğan’ın adaylığı ile ilgili tartışmalar başladı.

Erdoğan’ın adaylığı konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili gazetecilere değerlendirmede bulunan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Sayın Cumhurbaşkanımız 2023 seçiminde Cumhur İttifakı’nın, aziz milletimizin ortak adayıdır. Adaylığı anayasal bir hakkıdır. Hiçbir hukuki engel söz konusu değildir” dedi.

Bakan Bozdağ, açıklamasının devamında, “Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız, devletin başı, yürütme organı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk cumhurbaşkanı olarak 2018’de seçilmiştir. Şu anda yapılacak seçim, ikinci seçimdir. Devletin başı, yürütme organı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ikinci cumhurbaşkanı olarak adaydır. Ve ikinci adaylığıdır. Herhangi bir anayasal engel yoktur.” ifadelerini kullandı.

Bozdağ Erdoğan’ın adaylığının anayasal dayanağı bulunduğunu belirterek şunları söyledi: “Kaldı ki bu yorumu yapanlar, yürürlük maddesine baktığında anayasanın 75, 77 ve cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin 101’inci maddesinin yürürlük tarihini çok net bir şekilde 2018’de yapılan cumhurbaşkanı ve parlamento seçimi ile yürürlüğe girdiğini ifade ediyor.

Dolayısıyla 101’inci maddenin ilk uygulaması anayasaya göre de 2018’de olmuştur. İkinci uygulaması 2023’te olacaktır. Yani hukuk bunu söylüyor. Bizimki iddia değil hukukun söylediğidir. Hiçbir sıkıntı yok. Sayın Cumhurbaşkanımızın adaylığı anayasal hakkıdır, önünde hiçbir engel yoktur. Hukuk uydurma yerine herkes seçime çalışsın. Meydanda rekabetimizi yapalım.”

Erdoğan’ın adaylığı tartışmasının kaynağı nedir?

2007 yılında yapılan anayasa değişikliği uyarınca Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olmuştu. Referandumda kabul edilen bu değişikliğe göre Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl olacak ve bir kişi en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilecekti. 16 Nisan 2017’de yapılan anayasa değişikliği referandumunda Başbakanlık kaldırılmış ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçilmişti.

Cumhurbaşkanı seçimini düzenleyen Anayasanın 101’inci maddesinde de bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği hükmü korunmuştu. 101’inci maddede, “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” düzenlemesi yer aldı.

Anayasanın 116’ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ise “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” düzenlemesi getirildi. Bunun için TBMM’nin, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla yani 360 milletvekilinin seçimlerin yenilenmesine karar vermesi gerekiyor. AK Parti ve MHP’nin oyları ise tek başına buna yetmiyor.

2014’te 5 yıllığına seçilen Erdoğan’ın görev süresi 2019’da dolacaktı. Ancak iktidar, 16 Nisan 2017 referandumunda kabul edilen anayasa değişikliklerini hayata geçirme gerekçesiyle seçimleri bir yıl öne çekti. Erdoğan, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılan seçimlerde halk tarafından yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.

Ancak muhalefet, Erdoğan’ın iki defa Cumhurbaşkanı seçildiğini belirterek, anayasaya göre 2023’te üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı görüşünü savunuyor. İktidar ise bu görüşe karşı çıkıyor.

Paylaşın

Bozdağ’dan TTB Ve TMMOB Açıklaması: Hazırlık Yapıyoruz

Türk Tabipleri Birliği, mimar ve mühendisler odalarına yönelik düzenlemeye ilişkin çalışmalara başlandığını açıklayan Bakan Bozdağ, bu çalışmaların tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve cumhurbaşkanlığı kabinesine sunulacağını söyledi.

Haber Merkezi / Hukuk ve Değişim Derneği’nin düzenlediği programda konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Hem Türk Tabipleri Birliği, hem mimar ve mühendisler odalarıyla ilgili yeni bir hazırlık yapıyoruz. Türk Tabipleri Birliği’nin ‘Türk’ ismine hakaret edercesine Türk milletine ve Türkiye Devleti’ne düşmanlık eden, terör örgütlerinin ağzıyla, ‘Türk’ ifadesini kullanan bir çatının altında görev yapması, bu milletin de devletimizin de kabul edeceği bir iş değildir.” dedi ve ekledi:

“O nedenle burada yeni bir düzenleme hazırlığına başlandı. Çalışmamız bittikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza, Kabineye arz edeceğiz. Ondan sonra da parlamentoda Cumhur İttifakı milletvekilleri bunun yasalaşma sürecini takip edecekler.”

Ne olmuştu?

Medya Haber’e konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin TSK’nin askeri operasyonlarda kimyasal silah kullandığı iddialarına ilişkin görüntüleri incelediğini belirtti ve görüntülere ilişkin bilimsel değerlendirme yapmıştı. Fincancı, görüntülere ilişkin şu ifadeleri kullanmıştı:

“Belli ki sinir sistemini doğrudan tutan toksik-zehirli kimyasal gazlardan biri kullanılmış durumda. Her ne kadar kullanılması yasak olsa da çatışmalarda kullanıldığını görüyoruz.”

Bağımsız heyetlerin bölgede inceleme yapmasının uluslararası sözleşmeler gereği zorunlu olduğunu belirten Şebnem Korur Fincancı, “Uluslararası sözleşmelerin uygulanması ve kimyasal silahların kullanımını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi kapsamında böyle bir iddia ortaya çıktığında nasıl bir araştırma yapılacağı da Minnesota Protokolü’nün ilkelerinin ele alınması gerekiyor,” demişti.

Şebnem Korur Fincancı açıklamalarının ardından Yeni Şafak gazetesi, “TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’dan ihanet dolu sözler: PKK kanalında TSK’ya iftira attı” şeklinde bir haber yayınladı. Sabah gazetesi de “Emekli komutanlar PKK’nın ‘Kimyasal Silah’ iftirasına ateş püskürdü: Şebnem Korur Fincancı hukuk önünde hesap versin!” haberinde emekli generallerin açıklamalarına yer verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türk Tabipleri Birliği Başkanı ile ilgili yargı harekete geçmiştir. Hem bu kişiyle, hem bu kurumla ilgili adımlar atılacak. Bakanlarımıza, Tabipler Birliği başta olmak üzere meslek örgütlerinde yeni yapıya geçilmesine yönelik mevzuat çalışmalarının hızlandırılması talimatı verdik. Gerekirse yasal düzenlemeyle bu ismin değişmesini sağlayacağız” açıklamasında bulunmuş; Salı günü meclis grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Bahçeli de, TTB’nin kapatılmasını ve Şebnem Korur Fincancı’nın vatandaşlıktan çıkarılmasını talep etmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı hakkında soruşturma başlattığını açıkladı: 20.10.2022 tarihinde PKK/YPG silahlı terör örgütünün sözde yayın organına yaptığı açıklamalar nedeniyle Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2 maddesi kapsamında Terör Örgütü Propagandası Yapmak ve 5237 yılı Türk Ceza Kanununun 301/2. maddesi kapsamında Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçlarından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma başlatılmıştır.

Paylaşın

Bakan Bozdağ’dan ‘Başörtüsü Düzenlemesi’yle İlgili Kritik Açıklama

TRT Haber’de katıldığı bir programda soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, başörtüsü düzenlemesiyle ilgili olarak, “Tek maddede değişiklik yapılmasına karar verildi. 24. madde” dedi.

Bakan Bozdağ, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde CHP tarafından “başörtüsüne yasal güvence” gerekçesiyle hazırlanan kanun teklifi sonrası başlayan tartışmalara ilişkin konuştu.

“CHP’nin TBMM’ye verdiği teklif esasında olmayan sorunu yeniden sorun haline getirecek bir dayanak teşkil ediyor. Özel sektörü ve diğer alanları kapsamıyor. Kamuda sadece bir mesleği icra eden kadınları kapsıyor” diyen Bozdağ, “Bu düzenleme yasakçı zihniyet geldiğinde, olmayan sorunu yasal dayanaklı soruna dönüştürür” diye konuştu.

Sözlerinin devamında CHP’yi eleştiren Bozdağ, “CHP bu teklifi neden verdi? Bu teklif niye şimdi geldi? AYM’de milletin temel hak ve özgürlüklerini dava konusu eden CHP. Sebebi başkanlık sistemidir, 50+1 sistemidir. Kendi sabit oyları yetmeyince, karşıdan oy alacak. Sayın Cumhurbaşkanımızın yenme ve kazanma korkusu onları daha fazla insanlara yaklaşmaya da zorlayacaktır. Cumhurbaşkanımızın 20 yıldır yenilmeyen bir pehlivan oluşu, CHP’yi değişmeye zorlamıştır” ifadelerini kullandı.

‘Tek maddede değişiklik yapılmasına karar verildi’

Habertürk’ün aktardığına göre CHP’nin teklifi sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Anayasa değişikliği teklifi gelmesini de hatırlatan Bozdağ, “Kılıçdaroğlu, Meclis’e teklifi verince, Cumhurbaşkanımız artık böyle bir sorun olmadığını söyleyerek karşı bir teklifte bulundu. Biz bir çalışma yaptık, önce siyasilerle arkasından Anayasa hukuku profesörlerle bir araya geldik. Daha sonra Kabine bir sunum yaptım. Görüşmeler sonrası şuna karar verdik. Tek maddede yapalım. Tek maddede değişiklik yapılmasına karar verildi. 24. madde. Bu düzenleme sadece başını örten kadınlar için değil başı açık kadınların da hakkını koruyacak” şeklinde konuştu.

Paylaşın