Bireysel Kredi Kartı Borçları 2,2 Trilyon Liraya Dayandı

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verileri, bankacılık sektörüne ilişkin kredi artışının faiz kararının ardından durma noktasına geldiğini ortaya koydu. Bir önceki hafta 9 trilyon 986,5 milyar lira seviyesindeki bankacılık sektöründeki toplam krediler, 7 Temmuz itibarıyla 9 trilyon 996,5 milyar lira oldu.

BirGün’den Havva Gümüşkaya’nın haberine göre; sektörde kredi yavaşlaması olsa da tüketici kredileri ve kredi kartı harcamalarındaki artış sürüyor.

7 Temmuz itibarıyla yurttaşın tüketici kredileri ve bireysel kredi kartı borçları toplam 2 trilyon 180 milyar TL’yi geçti. Uzun bayram tatilinin başladığı 23 Haziran ile 7 Temmuz arasında sadece bireysel kredi kartı harcamaları 23,8 milyar lira arttı.

Bireysel kredi kartı borçları 7 Temmuz itibarıyla 788,2 milyar liraya yükseldi. Yılbaşından bu yana ise toplam kredi borçlarındaki artış yüzde 41’i buldu. Ocaktan bu zamana dek tüketici kredilerindeki yükseliş, 298,5 milyar lira oldu. Bireysel kredi kartı borçlarında ise 337 milyar liralık artış yaşandı.

Kredi kartı faiz oranlarının yükselmesiyle takipteki alacaklarda sıçrama yaşandı. Son verilere göre, takipteki borçlarda da ciddi artışlar yaşandı. Bankalar tarafından tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarına ait takibe alınan borçlar 35 milyar lira oldu. Bu borcun 9,6 milyar lirasını kredi kartları oluştururken 25,4 milyar lirasını bireysel krediler oluşturdu.

Kur Korumalı Mevduatta yeni rekor

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) verilerine göre Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 7 Temmuz itibarıyla, haftalık 107,3 milyar lira artarak 2,85 trilyon lira ile rekor tazeledi ve böylelikle 3 trilyon liraya yaklaşmış oldu.

Paylaşın

BDDK’dan Kredi Kullanımını Sıkılaştıracak Yeni Hamle

Ticari kredi kullanımına yönelik yeni bir sıkılaştırma kararı alan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), kredi kullanabilecek şirketler için daha önce 15 milyon TL olan yabancı para pozisyonu sınırı 10 milyon TL’ye indirildi.

Haber Merkezi / Karar doğrultusunda 1 Kasım’dan itibaren geçerli olacak şekilde müşterilerden yeni beyan ve taahhüt alınacak. Söz konusu uygulama, 1-31 Ekim döneminde ise mevcut hali ile devam edecek.

BDDK’nın kredi piyasasını sıkılaştıracak bu yeni makroihtiyati önleminin Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz indiriminin ardından gelmesi ise dikkat çekti. TCMB, hafta içinde politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 12’den yüzde 10,5’e indirmişti.

BDDK’den yapılan açıklamaya göre, finansal istikrarın güçlendirilmesi ve kaynakların daha verimli kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına yönelik, koordineli makro ihtiyati adımlar atılmaya devam ediliyor.
Bu doğrultuda alınan Kurul kararı ile bankalar ve finansal kuruluşlar dışındaki bağımsız denetime tabi şirketlerin yabancı para nakdi varlıklarının Türk lirası karşılığının 10 milyon TL’nin üzerinde olması veya yabancı para nakdi varlıklarının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 5’ini aşması durumunda, söz konusu şirketlere TL cinsinden yeni bir nakdi ticari kredi kullandırılmayacak.

Daha önce yeni nakdi ticari kredi kullandırmama koşulu, 15 milyon TL karşılığı yabancı para nakdi varlığın bulunması veya yabancı para nakdi varlıklarının aktif toplamından veya son 1 yıllık net satış hasılatından büyük olanının yüzde 10’u aşması durumunda geçerli oluyordu.

BDDK’nın aldığı karar şöyle:

“Kurul’un 21.10.2022 tarihli toplantısında, 21.10.2022 tarih ve E-24049440- 010.07.02-65391 sayılı yazı ve eklerinin incelenmesi sonucunda; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 93’üncü maddesine dayanılarak, finansal istikrarın güçlendirilmesine ve kaynakların daha verimli kullanılarak kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasına yönelik atılacak koordineli makro ihtiyati adımlar kapsamında alınan 07.07.2022 tarihli ve 10265 sayılı Kurul kararının 1’inci ve 7’nci maddeleri ile anılan kararın Ek-1’inde bulunan beyan ve taahhüt örneğinde belirtilen ‘15 milyon TL’ ve ‘yüzde 10’ eşik değerlerin, söz konusu karar kapsamındaki bankalar ile finansal kiralama, faktoring ve finansman kuruluşları tarafından 1.11.2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, aksi yönde bir Kurul kararı alıncaya kadar ‘10 milyon TL’ ve ‘yüzde 5’ olarak uygulanmasına; işbu karar çerçevesinde, 1.11.2022 tarihinden itibaren, 10265 sayılı kararın Ek-1’inde bulunan beyan ve taahhüt örneğinde yer alan ‘30.06.2022’ tarihinin ‘1.11.2022’ olarak değiştirilmesine ve 1.11.2022 itibaren geçerli olacak şekilde müşterilerden yeni beyan ve taahhüt alınmasına; 1.10.2022 ila 31.10.2022 tarihleri arasında, 10265 sayılı kararın işbu karar öncesindeki mevcut hali ile uygulanmasına devam olunmasına; bu kararın kuruluş birliklerine duyurulmasına ve Kurum internet sitesinde yayımlanmasına karar verilmiştir.”

Paylaşın

BDDK Kararının Şirketler Ve Ekonomi Üzerinde Olası Etkileri Neler?

BDDK’nın getirdiği son düzenleme, elinde yüksek miktarda döviz tutan firmaların TL kredi kullanmalarına sınırlama getiriyor. Buna göre, bağımsız denetimden geçmesi gereken ve elinde 15 milyon TL’den fazla nakit dövizi bulunan firmalar, şayet bu miktar toplam aktiflerinin ya da bir yıllık satış gelirlerinin yüzde 10’unu aşıyorsa TL cinsi ticari kredi alamayacak.

Söz konusu uygulama, bu sınırlamaya tabi olan şirketleri ellerindeki dövizi satmaya ve bu şekilde piyasadaki döviz arzını artırarak kurdaki yükselişi sınırlamayı umuyor. Peki atılan bu yeni adım şirketler ve ülke ekonomisi üzerinde ne tür etkilere sahip olabilir?

Prof. Dr. Selva Demiralp, BBC Türkçe için değerlendirdi;

“Son uygulama ile bir kez daha altta yatan probleme kalıcı çözüm geliştirilmeyip problemin yarattığı yan etkilerle mücadele çabasına şahit oluyoruz.

TL’nin değer kazanması için enflasyonu kontrol altına almak gerekiyor. Çünkü bir para biriminin başka para birimleri cinsinden değerini o paranın alım gücü belirliyor. Bizde ise “enflasyonla büyüme”nin bilinçli bir politika tercihi olarak ifade edilmesi, enflasyonun düşürülmeyeceğini, enflasyonla mücadele için gerekli para politikasının uygulanmayacağını söylüyor.

Büyümeyi desteklemek için faizler düşük tutuluyor. Düşük faiz enflasyonu tetikliyor. Faizlerin enflasyona paralel bir şekilde artması engellenince bu sefer gerek kişisel gerek kurumsal düzeyde tasarruflar dövize kayıyor.

Düşük faiz ortamında TL cinsi varlıklar cazip olmadığı için dışarıdan döviz girişi olmuyor. Bilakis, artan kırılganlık ve risklerle içerideki döviz arzı da dışarı kaçıyor. Bu nedenle bir süredir döviz likiditesinde ciddi bir açık yaşıyoruz.

Faizleri yükseltip kurumsal alt yapıyı güçlendiren, üretkenliği destekleyecek politikalar geliştirilmeyince sermaye girişini artırmak mümkün olmuyor. Bu durumda geriye içeride döviz talebini dizginleyecek önlemler kalıyor.

KKM bu düzenlemelerin en önemlilerinden biriydi. Ancak “yara bandı” niteliğindeki bu düzenlemeler kendi içinde yan etkilerle geliyor.

Altta yatan sorun devam ettiği için vergi istisnası gibi ek teşvikler olmayınca bu ürünler bir noktada ömrünü dolduruyor. O noktada yeni enstrümanlar ve düzenlemeler devreye sokuluyor.

Haftasonu devreye giren BBDK düzenlemelerini bu çerçevede değerlendirdiğimizde KKM’nin devamı için geliştirilmiş yeni bir teşvik olarak da görebiliriz. Bu bağlamda dövizde geçici bir rahatlama yaratsa da kalıcı bir etki beklemek zor.

Yeni düzenlemenin etkisi ne olur?

Olası senaryoları tartışmadan önce şunu hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları kurda artış beklentisinin bir sonucu.

Kura yönelik yukarı yönlü riskler ise giderek artıyor. Bir taraftan içeride TL’nin değerini koruyacak para politikası adımlarının atılmayacağının her fırsatta altı çizilirken diğer yandan büyük merkez bankaları agresif faiz artırımlarını başlattılar.

İçerideki döviz ihtiyacına karşılık enflasyondaki artış devam ediyor ve bu kırılganlıklar risk primini artırıyor. Artan risk primi ise borçlanma maliyetlerimizi yükselterek kur üzerindeki yukarı yönlü riskleri artırıyor.

Kurda artış bekleyen bir şirket ise doğal olarak gelirini döviz olarak tutup ileride yapacağı döviz cinsi harcamalar için şimdiden kaynak ayırıyor.

Bunu önlemenin yolu kurda istikrar, kurda istikrarın yolu fiyat istikrarı, fiyat istikrarının yolu ise “enflasyonla büyüme” tercihinin terk edilmesidir.

Bu yapılmadığı sürece alınacak her yeni önlem belki geçici bir rahatlama yaratacak ama uzun vadede hem etkinliğini yitirecek hem de düzeltilmesi gereken daha fazla yan etki yaratacaktır.

BBDK düzenlemesi şirketleri hangi kanallardan etkiler?

  • Şirketler TL kredisi edinebilmek için ellerindeki dövizi satarlar: Tekrar hatırlayalım ki şirketlerin ellerinde döviz tutmaları, ileride döviz ihtiyaçları olduğunda finansman maliyetlerini en ucuza getirebilmek için yaptıkları bir “optimizasyon”un sonucu.

Eğer bugün ellerindeki dövizi satıp yarın daha pahalı bir fiyata almak durumunda kalırlarsa bu durum kısa vadede döviz piyasasını sakinleştirse de uzun vadede artan maliyet olarak geri dönecek, şirket bilançolarını olumsuz etkileyecek ve enflasyonist baskıları artıracaktır.

İlave olarak bu tür bir düzenleme dışarıdan döviz girişi sağlamayacağından sadece mevcut dövizin kısa vadede el değiştirmesine vesile olup uzun soluklu bir rahatlama getirmeyecektir.

  • Şirketler ellerindeki döviz varlıkları eritmeden TL kredisi de alabilmek için yan yollara başvurabilirler: Eurobond satın almak, döviz varlıkları şirket hesabında değil şahıs hesabında tutmak, yurtdışındaki hesaplarına taşımak, bankalarla swap yapıp bugün ellerindeki dövizleri ellerinden çıkmış gösterip ileri bir tarihte geri almak gibi. Bu durumda dövizde arzu edilen rahatlama sağlanamadığı gibi şirketler üretime odaklamaları gereken enerjilerini finansal canbazlıklara harcadıklarından üretim olumsuz etkilenir.
  • Şirketler döviz tutmak yerine o dövizle almayı düşündükleri ara malını önceden alıp depolama yoluna giderler ve depolama maliyetlerine katlanmak durumunda kalırlar. Artan bu maliyet daha fazla enflasyon olarak geri döner.
  • Şirketler banka kredisi yerine tahvil çıkararak borçlanmaya çalışır: Finansal piyasalarının derinliği çok yüksek olmayan ve bankacılık sisteminin finansal sistemin belkemiğini oluşturduğu bizim gibi ülkelerde banka dışı finansman imkanları hem daha kısıtlı hem daha maliyetidir. Şirketler küçüldükçe daha çok asimetrik bilgi sorununa maruz kaldıkları için tahvil çıkararak borçlanabilme maliyetleri daha da artar. Bu da bir kez daha maliyet enflasyonunu tetikler.
  • Kredilerde yavaşlama: Yeni düzenleme hem arz hem de talep tarafından kredileri yavaşlatabilir. Arz tarafında bankalar hangi şirketlerin bu düzenlemeye tabi olduğunu anlamaya çalışırken frene basabilirler.

Çalışma sermayesi konusunda daha rahat olan şirketler ise TL kredi almak yerine döviz tutmayı tercih ettikleri ölçüde kredi talebinde azalma olacaktır. “Enflasyonla büyüme” tercihini ortaya koymuş olan hükümetin böyle bir yan etkiden hoşlanmayacağı kesin. Çünkü kredilerdeki yavaşlama büyümenin de yavaşlaması anlamına gelir. Enflasyonun kontrolü açısından bu tür bir sonuç faydalı olur. Ancak eğer kredilerde bir yavaşlama görülürse bu sefer büyüme sekteye uğrayacağı için söz konusu düzenlemenin geri çekilmesi muhtelemeldir.

Görünen o ki tüm bu kanallar orta ve uzun vadede ya daha yüksek enflasyon ya da daha düşük büyüme olarak geri dönüyor ki bunlardan hiçbiri arzu edilecek sonuçlar değil.

Ancak ekonominin dinamik yapısında etki sadece bu şirketlerle kalmayacak dalga etkisi ekonominin geneline yayılacaktır. Bu noktada o etkiyi kestirebilmek zor.

Döviz piyasasına yapılan ek düzenlemeler giderek sıkışan bir likidite ihtiyacının altını çizdiği için dolarizasyonu beslemesi olası.

Keza yeni gelen her düzenleme düşük faiz politikasından geri adım atılmayacağı ve altta yatan problemin derinleşerek devam edeceği inancını kemikleştiriyor.

BDDK kararının ardından varlık fiyatlarında gözlenen oynaklık da bu belirsizliği yansıtıyor.”

Paylaşın

Reuters: Birçok Banka Kredi Kullanımını Durdurdu

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından cuma günü yayımlanan kurul kararına göre 15 milyon lira karşılığı, yani yaklaşık 900,000 dolar yabancı para nakit varlığı bulunan şirketler, aktifleri veya yıllık satış gelirlerinin yüzde 10’undan fazla yabancı para nakit varlığı tutuyorlarsa TL cinsi nakdi ticari kredi kullanamayacak.

Kararın ardından Reuters’ın görüş aldığı üç bankacılık kaynağı, bankaların kredi kullandırmaya devam etmek için sürecin netleşmesini ve detayları takip ettiğini belirterek, bazı bankaların bu yüzden yeni kredi kullandırmayı şu anda durduğunu söyledi.

Bir bankacılık kaynağı, “Kararda bağımsız denetime tabi olma koşulu ön koşul. Eğer bağımsız denetime tabi değilse şirket etkilenmez bu karardan. Böyle olan çok sayıda şirket de var tabi. Ancak bağımsız denetime tabi olma şartı da sıkılaştırılırsa o zaman kapsam değişir” dedi.

Enflasyon ve kur raydan çıktı

Merkez Bankası’nın geçen yıl enflasyonda başlayan yükselişe rağmen politika faizini düşürmesi ve yüzde 70’i aşan enflasyona rağmen politika faizini yıl başından bu yana yüzde 14 seviyesinde koruması yatırımcıların TL’den uzaklaşmasına neden oldu.

TL geçen yıl yüzde 44, bu yıl ise yüzde 20’nin üzerinde değer yitirirken, ekonomi yönetimi geçen yıldan bu yana TL’nin daha fazla değer kaybetmemesi için bir dizi önlem açıkladı.

Ekonomi yönetimi olarak liralaşma stratejisi olarak özetlenen bu önlemler bir yandan döviz talebini sınırlamayı, enflasyon karşısında negatif getirisi olan TL’ye olan talebi artırmayı, diğer yandan da TCMB’nin döviz rezervini artırmayı amaçlıyor.

Ekonomistlerden tepki

Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, kişisel Twitter hesabından paylaştığı mesajda, dün akşam BDDK kararına ilişkin “Doğru iktisadi politikalar uygulamak yerine, ardı sıra regülasyonlarla ekonomiyi idame ettirmeye çalışıyoruz. Bu son uygulamalarının hiçbir tanesi orta vadede ne sürdürülebilir ne de ekonomiye katkı sağlar. Gün sonunda ticaret durursa kime ne faydası olacak?” dedi.

Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota da karara ilişkin paylaştığı mesajda, “Şirketlerin hesaplarında tasarruf amaçlı 1 milyon dolar bile tutmasına tahammül edemez hale düşmüşler. Artık bir sonraki adımı beklemekten dolayı bozulacak beklentiler, kısa vadeli kazanımlardan çok daha zehirleyici olacak. Yeni ekonomi modeli dedikleri 1970’lere dönüşmüş” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

BDDK’dan Donuk Kredi Düzenlemesi

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK), Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan, kredilerin sınıflandırılması ve bunlar için ayrılacak karşılıklara ilişkin esasları belirleyen yönetmeliğinde değişiklikler yapıldı.

Buna göre, bir borçludan olan 2 bin 500 TL ve altındaki toplam alacak tutarının donuk alacak olarak sınıflandırılması bankanın ihtiyarında olacak. Bu eşik daha önce 100 TL olarak uygulanıyordu. Tüketici kredileri bakımından bu eşik tutar 500 TL olarak uygulanacak.

Ancak, bu tutarın borçlu müşterinin söz konusu banka ve bankanın konsolide edilen finansal kuruluş niteliğindeki bağlı ortaklıkları nezdindeki, ortaklık payları hariç, bilanço içi borçları toplamının yüzde 1’ini geçmemesi gerekiyor.

Söz konusu tutarlar, her yıl Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan yıllık üretici fiyat endeksindeki artış oranı kadar ocak ayında artırılacak.

Donuk alacak nedir?

2017 yılında yapılan düzenlemeyle tüketici kredilerinin donuk alacak olarak sınıflandırılmasına imkan tanındı.

Donuk alacak, bankalar tarafından verilen kredinin geri ödemesinde 3 aylık yaşanan gecikme durumunun söz konusu olması, bu kredinin donuk olarak sınıflandırılmasına neden olur. Özetle, banka açısından ödenme ihtimali düşük olan alacaklar ya da ödenemeyecek olan alacaklar için ‘donuk’ tabiri kullanılır.

Ödemenin takip edildiği aşamalardan üçüncüsüne gelindiğinde kredi donuk olarak nitelendirilir. Bu aşamadan sonra bankanın söz konusu kredinin yüzde 20’si kadar olan tutarı ayırması gerekir. Sonraki aşamada yüzde 50’sini, beşinci ve son aşamada ise yüzde 100’ünü ayırması gerekmekte. Böylece banka batma olan krediye karşı tedbir almış olur.

Paylaşın

BDDK’dan 5 Kişi Hakkında Suç Duyurusu

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, ekonomist Güldem Atabay, gazeteci Emin Çapa ve Selçuk Geçer hakkında suç duyurusunda bulundu.

Kurul, suç duyurusunun nedeni olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 64. maddesinde yer alan “Bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olunamaz ya da bu yolla asılsız haber yayılamaz” hükmüne aykırı davranma iddiasını ileri sürdü.

Erdoğan sinyali vermişti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan  geçtiğimiz hafta katıldığı bir televizyon programında döviz kurlarındaki hareketlilikle ilgili yapılan değerlendirmelerle ilgili suç duyurusunun sinyallerini vermişti. Erdoğan şunları söylemişti:

“Yaşadığımız süreç bu yöndeki iddiaların gerçek dışı yanıltıcı manipülatif olduğunu ortaya çıkardı, hem de birkaç saat içinde. Söz konusu beyan ve iddialar, kanunlarımıza aykırıdır. Merkez Bankası’nın itibarını kıracak asılsız haber yayamazsınız. Piyasa bozucu eylemler, piyasa dolandırıcılık yapamazsınız. Finansla piyasalarda manipülasyonda suçtur.

Burada hiç af yok. Bunları yapanlar hakkında kanuni yollara başvurulacaktır. BDDK bunlarla ilgili adımlar atmıştır. Merkez Bankası’nda geçmişte başkanlık yapmış olan zat o da bu suçu işlemiştir”

Durmuş Yılmaz’ın döviz kurlarındaki hareketlilikle ilgili yaptığı değerlendirmeleri eleştiren Erdoğan, “Hele hele Merkez Bankası’nda başkanlık yapacaksın, kalkıp yol göstericiliğe soyunacaksın, bunları hesaba çekecekler. Kamu görevinde bulunmuş birisi kamu aleyhinde açıklama yapamaz. Burada bir sorun var, yine o sorunu hep beraber kaldıracağız. Onlarda bedelini ödeyecekler. Milletvekili sebebiyle yırtar ama tazminat olarak bunun bedelini öder” demişti.

“Gözdağı verilmek isteniyor”

Hakkında suç duyurusunda bulunan isimler BDDK’nın girişimine tepki gösterdi. Gazeteci Emin Çapa, Halk TV’de yaptığı açıklamada kendilerine gözdağı verilmek ve susturulmak istendiğini belirterek “Beni bir kenara bırakın Durmuş Yılmaz gibi Merkez Bankası’nda yöneticilik yapmış olan bir insan itibarsızlaştırılıyor. Öyle yağma yok. Ben kendi adıma şunu söylemek isterim halkıma karşı vicdanen rahat olmak ve ekonomi habercisi olarak görevimi yapmaya devam ediyorum” dedi. Çapa ayrıca konuyla ilgili bir açıklama yapacağını da Twitter hesabından duyurdu.

Selçuk Geçer de Medyascope’a yaptığı açıklamada “Dikkate bile almıyorum. Ben ömür boyunca hapis yatmaya razıyım. O geceyle ilgili bütün olayları araştırsınlar. Kim, nasıl manipüle etmiş? Konuyla ilgili BDDK’dan araştırma bekliyoruz” dedi.

“Önce 20 Aralık araştırılsın”

CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut da, Twitter hesabından “BDDK hakkımda suç duyurusunda bulunmuş. BDDK önce 20 Aralık’ta yüklü miktarda kim alım, kim satım yaptı onu araştırsın” ifadelerini paylaştı.

Paylaşın