Anayasa Mahkemesi’nden” Örgüt” Maddesiyle İlgili İhlal Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçunun “kanunilik ilkesi bağdaşmadığı” ve “öngörülebilir olmadığına” hükmetti. AYM, bu yönde verilen bir cezayı daha bozdu.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” başlıklı 220. maddesinin 7. fıkrasına göre örgüte yardım suçu; “Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 2014’te katıldığı bir gösteri nedeniyle gözaltına alındıktan sonra tutuklanan Ömer Mutlu’nun bireysel başvurusunda “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçunun “kanunilik ilkesi bağdaşmadığı” ve “öngörülebilir olmadığına” hükmetti. İhlal kararı sonrası Mutlu’nun infazı durduruldu ve yeniden yargılanmasına karar verildi.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre Diyarbakır’da 2014 yılında tutuklanan Mutlu hakkında aynı yılın 1 Aralık’ta 6 ayrı suçlamayla iddianame hazırlandı. Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi, Mutlu’ya “toplantı ve yürüyüşlere silah ve benzeri aletler taşıyarak veya kendilerini tanınmayacak hale getirerek katılmaktan” 7 ay 15 gün, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemekten” 6 yıl 3 ay, “devletin egemenlik alametlerini alenen aşağılamaktan” 3 yıl 1 ay 15 gün, “örgüt propagandası yapmaktan” 1 yıl 3 ay ve “askeri yasak bölgelere girmekten” 13 yıl 9 ay hapis cezası verdi. “Askeri yasak bölgelere girmekten” verilen ceza Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi tarafından bozulurken, diğer suçlamalardan verilen cezalar onandı.

Mutlu’nun avukatı Bünyamin Şeker, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Hamit Yakut dosyasından “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçunda aldığı ve Meclis’ten düzenleme istediği pilot ihlal kararının ardından müvekkili hakkında verilen cezaya karşı AYM’ye başvurdu. Başvuruda, Mutlu’nun “toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını” kullandığı ifade edildi.

AYM, Mutlu’yu haklı buldu. AYM, “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçunun “kanunilik ilkesi bağdaşmadığı” ve “öngörülebilir olmadığına” hükmetti. AYM, Mutlu’nun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal edildiğine karar verdi.

Av. Şeker, ihlal kararı sonrası Diyarbakır 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Başvuruda, yeniden yargılama ve infazın durdurulması talep edildi. Mahkeme, “iyi halli” olmadığı iddiasıyla 2 defa infazı yakılan Mutlu’nun ceza infazının durdurulmasına ve yeninden yargılanmasına karar verdi. Mutlu, kararın ardından tutuklu bulunduğu Şakran 4 Nolu T Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden tahliye edildi. Mutlu’nun önümüzdeki günlerde yeniden yargılanması bekleniyor.

Paylaşın

Cumartesi Anneleri/İnsanları Yine Gözaltına Alındı

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Galatasaray Meydanı’ndaki eylemin yasaklanmasının hak ihlali olduğu yönündeki kararına rağmen Cumartesi Anneleri/İnsanları, adalet arayışlarının 951. haftasında da gözaltına alındı.

Gözaltına alınan kayıp yakınları ve insan hakları savunucularının isimleri şöyle: Hanife Yıldız, İkbal Eren Yarıcı, Maside Ocak, Hanım Tosun, Mikail Kırbayır, Ali Ocak, Eren Keskin, Gülseren Yoleri, Leman Yurtsever, Cihan Kaplan, Hatice Onaran, Fırat Akdeniz, Nazım Dikbaş, İsmail Yücel, Hünkar Hüdai Yurtsever, Arda Yüksel, Meryem Bars.

Cumartesi Anneleri/İnsanları’na destek için bugünkü eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul Milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Cengiz Çiçek ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık katıldı.

Bianet’ten Evrim Kepenek’in aktardığına göre, gözaltılardan sonra, kendisi de Cumartesi İnsanı olan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, basın açıklaması düzenledi.

Açıklaması polis tarafından yarıda kesilen Buldan, şöyle dedi:

“951. haftasında Cumartesi İnsanları bir kez daha zorla ve şiddetle gözaltına alındılar. Bu meydanda adalet ve hakikat arayışını sürdüren Cumartesi İnsanları’nın bu meydana girmesini engelleyen zihniyeti kınadığımızı bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Cumartesi İnsanları hak, adalet ve hakikatın ortaya çıkması için bir mücadele sürdürdüler. Ancak son zamanlarda yaptıkları tüm açıklamalara engel konuldu. Bu insanlar akşama kadar gözaltına tutuluyor.”

Öte yandan polis, Buldan’ın açıklamasını kayıt altına almak isteyen basın mensuplarını da alandan uzaklaştırmaya çalıştı ve şiddet uyguladı.

Cumartesi Anneleri/İnsanları

12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’nde bulunan Alevilerin çoğunlukta olduğu bir kahvehaneye durdukları bir taksi şoförünü öldürerek aynı taksiyle kahvehanedeki sivillere yönelik kimliği belirsiz kişilerce gerçekleştirilen silahlı provokatif saldırı sonucu başlayan ve şehrin diğer bölgelerine yayılan olaylar.

15 Mart 1995’e dek kent geneline yayılan olaylar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır.

21 Mart 1995’te Gazi Mahallesi olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra Hasan Ocak ortadan kayboldu. Annesi Emine Ocak, ailesi ve arkadaşları 55 gün boyunca Hasan’ı aradı. 15 Mayıs’ta, Hasan’ın işkence edilmiş cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu.

Ceset, Hasan gözaltına alındıktan beş gün sonra Beykoz Ormanı’nda köylüler tarafından fark edilmişti. Hasan’ın cesedine ulaşılmasının ardından kayıplara karşı adalet arayan bir insan hakları mücadelesine dönüştü ve ilk kez 27 Mayıs’ta 15-20 kişilik bir grup, Galatasaray önünde oturma eylemi yaptı.[1]

Nadire Mater’in de aralarında bulunduğu “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasını yürüten bir grup Hasan Ocak’ın cesedinin bulunmasıyla “Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray meydanında sessizce oturalım.” fikrini ortaya koydu.

Oturma eyleminde “örgüt pankartı olmayacaktı, slogan atılmayacaktı ve her hafta bir gözaltında kaybın öyküsü anlatılacaktı.” Medya oturan insanlara “Cumartesi Anneleri” adını taktı.

AYM kararı neydi?

Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Maside Ocak, 700. haftadaki (25 Ağustos 2018) polis şiddetini AYM’ye taşıdı.

Maside Ocak başvurusunda “24 yıldır süren etkinliğin barışçıl bir şekilde yapıldığını, yasaklamaya ilişkin herhangi bir tebligat yapılmadığını ve bunun yanı sıra kolluk gücünün orantısız güç kullanarak toplantıyı dağıttığını, müdahale ve gözaltı sırasında yaralandığını belirterek kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini” dile getirdi.

Yüksek mahkeme “kötü muamele” iddiasını reddederken, Anayasa’nın 34. maddesinde düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Maside Ocak’a 13 bin 500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verdi.

Karar oy çokluğuyla çıktı. Karara karşı oy kullanan tek isim ise İçişleri Bakanı yardımcısı iken AYM üyeliğine atanan Muhterem İnce oldu.

Paylaşın

Cumartesi Anneleri, Bu Hafta Da Gözaltına Alındı

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Galatasaray Meydanı’ndaki eylemin yasaklanmasının hak ihlali olduğu yönündeki kararına rağmen Cumartesi Anneleri, bu hafta da gözaltına alındı. Gözaltına alınanlara ters kelepçe takılması tepkilere neden oldu.

Haber Merkezi / Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve sorumluların cezalandırılması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapmak istedi. Cumartesi Anneleri, yine polis tarafından engellendi.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Galatasaray Meydanı’ndaki eylemin yasaklanmasının hak ihlali olduğu yönündeki kararına rağmen Cumartesi Anneleri ters kelepçeyle gözaltına alındı.

Gözaltına alınanların isimleri şöyle: Hanife Yıldız, İrfan Bilgin, Besna Tosun, Ali Ocak, Ali Tosun, Eren Keskin, Gülseren Yoleri, Leman Yurtsever, Nazım Dikbaş, Cihan Kaplan, Aslı Takanay, Hünkar Hüdai Yurtsever, Taylan Bekin.

Gözaltına alınanlara ters kelepçe yapılmasına tepki gösteren Avukat Jiyan Tosun, “Müvekkilimle görüşeceğim, ters kelepçe yapamazsınız. Böyle bir şey mevzuatta yok” demesi üzerine polis, “Mevzuat falan yok artık, biz varız” dediği aktarıldı.

Cumartesi Anneleri

12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’nde bulunan Alevilerin çoğunlukta olduğu bir kahvehaneye durdukları bir taksi şoförünü öldürerek aynı taksiyle kahvehanedeki sivillere yönelik kimliği belirsiz kişilerce gerçekleştirilen silahlı provokatif saldırı sonucu başlayan ve şehrin diğer bölgelerine yayılan olaylar.

15 Mart 1995’e dek kent geneline yayılan olaylar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış ve tutuklanmıştır.

21 Mart 1995’te Gazi Mahallesi olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra Hasan Ocak ortadan kayboldu. Annesi Emine Ocak, ailesi ve arkadaşları 55 gün boyunca Hasan’ı aradı. 15 Mayıs’ta, Hasan’ın işkence edilmiş cansız bedeni kimsesizler mezarlığında bulundu.

Ceset, Hasan gözaltına alındıktan beş gün sonra Beykoz Ormanı’nda köylüler tarafından fark edilmişti. Hasan’ın cesedine ulaşılmasının ardından kayıplara karşı adalet arayan bir insan hakları mücadelesine dönüştü ve ilk kez 27 Mayıs’ta 15-20 kişilik bir grup, Galatasaray önünde oturma eylemi yaptı.[1]

Nadire Mater’in de aralarında bulunduğu “Arkadaşıma Dokunma” kampanyasını yürüten bir grup Hasan Ocak’ın cesedinin bulunmasıyla “Her Cumartesi aynı saatte Galatasaray meydanında sessizce oturalım.” fikrini ortaya koydu.

Oturma eyleminde “örgüt pankartı olmayacaktı, slogan atılmayacaktı ve her hafta bir gözaltında kaybın öyküsü anlatılacaktı.” Medya oturan insanlara “Cumartesi Anneleri” adını taktı.

Paylaşın

AYM Başkanı Arslan’dan “Yargı Bağımsızlığı” Vurgusu

AYM’nin 61. Kuruluş Yıldönümü Töreni’nde konuşan AYM Başkanı Arslan, konuşmasında mahkemelerin bağımsızlığının önemine vurgu yaparak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan, herhangi bir dış etki altında kalmadan, tarafsız tutumla ve özgürce karar verebilmesini gerektirdiğini belirtti.

Haber Merkezi / Adaletin olmadığı yerde devletin payesi veya gücü arşa çıksa bile bir gün yok olacağını dile getiren Başkan Arslan adaletin sağlanmasının birinci şartının yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı olduğunu vurguladı.

Zühdü Arslan, anayasal kimliğimizi oluşturan tüm ilke ve değerlerin en büyük güvencelerinden birinin bağımsız ve tarafsız yargı olduğunun altını çizerek “Demokratik hukuk devleti olarak Cumhuriyet bizden yargı alanında da Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” yargı mensupları ister.” ifadelerini kullandı.

Anayasa Mahkemesinin 61. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonu’nda tören düzenlendi.

Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,  Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yüksek yargı organlarının üyeleri katıldı.

AYM Başkanı Zühdü Arslan törende yaptığı konuşmada, düzenlenen sempozyumun konusunu  Cumhuriyet’imizin yüzüncü yılı dolayısıyla “Yüzüncü Yılında Cumhuriyet ve Anayasa Yargısı” olarak belirlediklerini ifade ederek Cumhuriyet’in anayasal kimliği üzerine bazı değerlendirmelerde bulundu.

Her anayasanın zaman ve mekân içinde oluşan, gelişen ve yaşayan bir kimliğinin olduğunu belirten Arslan, “Türk anayasa kimliğinin en belirleyici niteliği hukuk devletidir.” dedi.

Zühdü Arslan, Türkiye Cumhuriyeti’nin aynı zamanda sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirterek “Anayasa Mahkemesine göre kişilerin refah ve mutluluğunu sağlamaya yönelik olarak sosyal devletin herkes için insan haysiyetine yaraşır asgari bir hayat düzeyini gerçekleştirmesi gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.

2010 anayasa değişikliğiyle hukuk sistemimize giren bireysel başvurunun insan haklarına dayalı hukuk devletinin daha etkili şekilde hayata geçirilmesine hizmet ettiğini vurgulayan Arslan,  bireysel başvurunun Cumhuriyet’in niteliklerinin hak eksenli bir yaklaşımla yorumlanmasına çok önemli katkılar sağladığını dile getirdi.

Demokratik anayasanın temeli özgürlüktür.

Zühdü Arslan, Anayasa Mahkemesinin sıklıkla demokratik hukuk devleti terkibini kullanarak günümüzün geçerli demokrasi anlayışı olan anayasal demokrasiye vurgu yaptığını ifade ederek hürriyetçi demokrasinin gereklerinden en önemlisinin temel hak ve hürriyetlerin güvence altına alınması olduğunu söyledi.

Konuşmasında kuvvetler ayrılığı ilkesine de vurgu yapan Arslan egemenliği kullanan güçlerin ayrılması ve sınırlandırılmasının önemine değinerek sözlerine şöyle devam etti:

“Bilindiği üzere demokratik anayasalar esas olarak özgürlükleri korumak amacıyla, egemenliği kullanan güçlerin ayrılmasına ve sınırlandırılmasına yönelik anayasal ilke ve kurallara yer vermişlerdir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararlarında vurgulandığı gibi Anayasa’da yer verilen kuvvetler ayrılığı ilkesinin gayesi yetki aşımlarının ortaya çıkmasını ve temel hakların ihlal edilmesini engellemektir.”

AYM Başkanı Arslan Cumhuriyet’in herkesin eşit ve özgür bireyler hâlinde kendilerini ait hissettikleri demokratik bir hukuk devleti olarak yoluna devam etmesinin hepimizin ortak hedefi olduğunu belirterek  bu hedefin gerçekleşmesinin biri toplumsal, diğeri de hukuksal ve siyasal düzlemde olmak üzere iki temel şarta bağlı olduğunu ifade etti.

Toplumsal düzeyde bizim gibi olmayanlarla, bizden farklı düşünen ve yaşayanlarla sağlıklı bir ilişki kurmamız gerektiğinin altını çizen Arslan “Öteki olarak gördüklerimizin ontolojik varlığını kabul etmedikçe bu sağlıklı ilişkiyi kurma imkânı da yoktur. Kendimize hak gördüğümüzü “öteki”ne de hak görerek, adaleti ve özgürlüğü sadece kendimiz için değil başkaları için de isteyerek, farklılıklarımızla birarada yaşamanın iklimini hep birlikte oluşturmak zorundayız.” dedi.

“Adaletin sağlanmasının birinci şartı yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatıdır”

Zühdü Arslan konuşmasında mahkemelerin bağımsızlığının önemine vurgu yaparak yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının hâkimin çekinmeden ve endişe duymadan, herhangi bir dış etki altında kalmadan, tarafsız tutumla ve özgürce karar verebilmesini gerektirdiğini belirtti.

Adaletin olmadığı yerde devletin payesi veya gücü arşa çıksa bile bir gün yok olacağını dile getiren Arslan adaletin sağlanmasının birinci şartının yargı bağımsızlığı ve hâkim teminatı olduğunu vurguladı.

AYM Başkanı Arslan, anayasal kimliğimizi oluşturan tüm ilke ve değerlerin en büyük güvencelerinden birinin bağımsız ve tarafsız yargı olduğunun altını çizerek “Demokratik hukuk devleti olarak Cumhuriyet bizden yargı alanında da Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” yargı mensupları ister.” ifadelerini kullandı.

Bireysel başvurunun etkili bir hak arama yolu olarak varlığını devam ettirmesinde ve bu suretle temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunabilmesinde kurumsal iş birliğinin önemine değinen Arslan, bireysel başvuruyu başarılı şekilde uygulamanın en etkili yolunun ihlallerin kaynağını kurutmak olduğunu söyledi.

Zühdü Arslan konuşmasında Anayasa Mahkemesinin hem norm denetiminde hem de bireysel başvuruda kendisine verilen görevleri yerine getirirken Anayasa ile çizilen yetki haritasının dışına çıkmamaya özen gösterdiğini vurgulayarak “Bu anlamda Mahkememiz ne yargısal aktivizme tevessül etmekte ne de anayasal ve yasal yetkilerini kullanmaktan imtina ederek kendini sınırlamaktadır.” dedi.

Arslan konuşmasının sonunda her türlü olumsuzluğa ve zorluğa rağmen büyük bir fedakârlıkla görev yapan başkanvekillerine üyelere, raportörlere ve tüm çalışanlara teşekkür etti.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’ndeki İhlal Dosyaları Sayısı 35 Bini Buldu

Adalet Bakanlığı’nın 2015-2022 dönemine yönelik Anayasa Mahkemesi’ndeki (AYM) bireysel başvuru istatistikleri çarpıcı tabloyu gözler önüne serdi. AYM’deki bireysel başvuru dosyası sayısı, 2015-2022 döneminde yüzde 364 arttı.

Yalnızca 2022 yılında Anayasa Mahkemesi’ne 109 bin başvuru dosyası açıldı, 35 bin ihlal kararı alındı.

Yurttaşlara ilk kez 2012 yılında tanınan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı, 10’uncu yılında rekor başvuruya ulaştı.

Türkiye’de giderek artan hak ihlalleri ve hukuk dışı uygulamalara ayna tutan verilere göre, yalnızca 2022 yılında AYM’de 109 bin 779 bireysel başvuru dosyası açıldı.

BirGün’den Mustafa Bildircin’in haberine göre, 2022 yılında yapılan bireysel başvuruların sayısı, darbe girişiminin yaşandığı 2016 yılında yapılan 80 bin başvuruyu geride bırakırken 2022’de 35 bin 407 hak ihlali kararı alındı.

Adalet Bakanlığı’nın 2015-2022 dönemine yönelik AYM bireysel başvuru istatistikleri de çarpıcı tabloyu gözler önüne serdi. AYM’deki bireysel başvuru dosyası sayısı, 2015-2022 döneminde yüzde 364 arttı.

2022 yılında AYM’deki 168 bin 509 bireysel başvuru dosyasının 73 bin 36’sı karara bağlandı. Kara bağlanan dosyalarda, “En az bir hakkın ihlal edildiği” yönündeki hüküm sayısı ise 35 bin 407 oldu. 2022 yılında karara bağlanan 73 bin 36 bireysel başvuru davasından 646 da ret kararı çıktı.

Hak ihlali iddiasıyla yapılan başvuruların 36 bin 763’ü ise “Kabul edilemezlik” gerekçesiyle geri çevrildi. AYM, 2022 yılında karar bağladığı dosyaların 120’sinde ise herhangi bir hak ihlali yaşanmadığına hükmetti.

Paylaşın

Kapatma Davası: AYM’den HDP Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM) kapatma davasında Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) “sözlü savunmasını” dinlemek üzere toplandı. AYM, partinin sözlü savunma yapmama kararını tutanak altına aldı.

Haber Merkezi / HDP, seçim yoğunluğunu gerekçe göstererek sözlü savunma yapmayacağını bildirmiş, ve Yüksek Mahkeme’ye dilekçe sunmuştu.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, partinin dilekçesinde belirttiği hususları yerinde görmeyerek, davanın esası hakkındaki raporu düzenlemek üzere dosyanın Anayasa Mahkemesi raportörüne verilmesini kararlaştırdı.

Hazırlanacak raporun Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından AYM Başkanı Zühtü Arslan, toplantı için bir gün belirleyecek ve kapatma istemi esastan görüşülmeye başlanacak.

Yüksek Mahkeme heyetinin, karar verene kadar aralıksız her gün bir araya gelmesi ve çalışmalarını sürdürmesi bekleniyor. HDP hakkındaki kapatma davasını, 15 kişiden oluşan AYM heyeti karara bağlayacak.

HDP kapatma davasında süreç nasıl başladı, parti neyle suçlanıyor, hangi isimlere siyaset yasağı isteniyor?

Bahçeli konuştu, başsavcılık harekete geçti

HDP hakkında açılan kapatma davasında süreç, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrılarla başladı. 11 Aralık 2020 ve 11 Ocak 2021’de iki çağrıda bulunan Bahçeli, 16 Şubat 2021’de de “Bahçeli, “HDP’yle hesaplaşmadan ‘PKK’yı bitirdik, yok ettik, mahvettik.’ diyemeyiz. Bu itibarla HDP’nin kapatılması elzemdir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı inanıyorum ki gereğini yapacaktır” şeklinde ifadelerini sürdürdü. 2 Mart 2021’de de konuşan Bahçeli, HDP’nin “kapatılmasının acil bir gereklilik olduğunu” söylerken “Başka bir isimle tekrardan faaliyette bulunmasına izin verilmemelidir” dedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Mart 2021’de HDP hakkında inceleme başlatarak, Ankara Başsavcılığı’ndan HDP’li üst düzey yöneticilerin de arasında bulunduğu 108 sanıklı Kobani İddianamesi ile HDP’liler hakkında düzenlenen fezlekelerin birer örneğini istedi.

Başsavcı 4’üncü sıradan seçilmişti

Bu işlemleri yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 4 Haziran 2020 tarihinde bu görev atanmıştı. Şahin, Yargıtay Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerde en fazla oy alan 5 kişi arasında 4’üncü sırada yer almıştı.

İlk iddianame iade edildi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı kısa sürede tamamlayarak 17 Mart 2021’de HDP’nin kapatılması talebiyle iddianame hazırlayarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. İddianamede, HDP’nin temelli kapatılmasının yanı sıra Hazine yardımına el konulması istendi. Ayrıca partinin Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile tutuklu eski yöneticileri Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın arasında bulunduğu 687 HDP’li hakkında siyasi yasak istendi.

Ancak Anayasa Mahkemesi, 31 Mart 2021’de iddianamenin Yargıtay Başsavcılığı’na iade edilmesine karar verdi. AYM’nin iade gerekçesinde, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişkinin kurulmadığı belirtildi.

451 kişiye siyasi yasak istendi

Yargıtay Başsavcısı Şahin, eksikleri tamamlayarak 7 Haziran 2021’de iddianameyi bir kez daha AYM’ye gönderdi. 843 sayfalık iddianamede, 451 HDP’li hakkında 5 yıl süreyle siyasi yasak istendi. İddianamede, partinin “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” savunuldu.

İmralı görüşmeleri de delil

Yargıtay Başsavcısı’nın kapatma davasına delil olarak gösterdiği olaylar arasında “Kobani” ile “Hendek” olayları, Diyarbakır Anneleri’nin eylemleri yer aldı. 2013 yılında çözüm süreci kapsamında İmralı Adası’na giden Pervin Buldan, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’in Abdullah Öcalan ile yaptığı konuşma içerikleri de iddianamede suçlama konusu yapıldı. İddianamede, şöyle denildi:

“Davalı Partinin silahlı terör örgütü PKK/KCK/PYD ile süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylemleri itibariyle organik bir bağ içinde bulunduğunun anlaşıldığı, silahlı terör örgütü ile aynı saikle gerçekleştirdiği eylemler itibariyle yakın ve açık tehlike halinin var olduğu, bu bağlamda kapatma yaptırımının demokratik toplum gereklerine uygun olduğu, orantılılık koşuluna haiz bulunduğu değerlendirilmiştir.”

Kapatma davası 21 Haziran 2021’de başladı

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 21 Haziran 2021’de iddianameyi kabul etti ve resmen kapatma davası açılmış oldu. HDP’nin hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına bloke konulması yönündeki tedbir talebinin bu aşamada reddine hükmedildi. İddianame, 9 Temmuz’da HDP’ye 70 ek klasör ve flaş bellekler içinde resmi olarak gönderildi.

HDP, davaya ilişkin 173 sayfalık ön savunmasını 5 Kasım 2021’de AYM’ye sundu. 29 Kasım 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını Anayasa Mahkemesi’ne verdi. Partinin kapatılmasında ısrarcı olan başsavcılık, davalı partinin ön savunmasında belirtilen itiraz ve taleplerin reddini istedi.

20 Ocak 2022’ye gelindiğinde mahkeme, başsavcılığın mütalaasını göndererek, buna karşı savunma yapmasını istedi. Ayrıca, İrfan Fidan’a yönelik reddi-hakim talebi de kabul edilmedi. HDP, 19 Nisan 2022’de davaya ilişkin yazılı savunmasını AYM’ye verdi. Savunmada, başsavcının iddialarına tek tek yanıtlar verilirken, davanın “HDP’yi demokratik siyasetin dışına itme operasyonu” olduğu iddia edildi.

Semra Güzel’in davası da dosyaya girdi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Nisan 2022’de ise “ek deliller” içeren bir dosyayı AYM’ye verdi. Bu ek deliller arasında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla eski HDP Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın davası ve öldürülen bir PKK üyesiyle fotoğrafları ortaya çıkan, bu nedenle dokunulmazlığı kaldırılan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dosyası yer aldı.

Hazine hesaplarına bloke konuldu

Seçimlerin yapılacağı 2023 yılına girilmesiyle birlikte ise davada hareketlilik yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, AYM’ye başvurarak “terör örgütü ile organik bağının devam ettiği, Hazine kaynaklarının terör örgütüne aktarıldığı” gerekçesiyle HDP’nin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulmasını istedi. AYM, 5 Ocak 2023’te toplanarak 7’ye karşılık 8 oyla HDP’nin buna ilişkin savunması alınıncaya kadar hesaplarına bloke konulmasına karar verdi.

Başsavcı Bekir Şahin, 10 Ocak’ta ise bu kez AYM üyelerinin önünde HDP kapatma davasına ilişkin sözlü beyanda bulundu. 45 dakikalık sözlü beyanda bulunan Şahin, çıkışta gazetecilere “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini delillerle ortaya koyduğumuzu bildirdik” dedi.

Bloke kararı kaldırıldı, dava seçim sonrasına bırakılmadı

Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatma davasının görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması talebini ise 26 Ocak’ta reddetti. Anayasa Mahkemesi, 9 Mart’ta ise sürpriz bir karar alarak HDP’nin Hazine hesaplarına konulan blokenin kaldırılmasına karar verdi. Karar, 7’ye karşılık 8 oyla alındı.

Kararda, daha önce bloke kararının altında imzası bulunan üye Rıdvan Güleç’in görüşünü değiştirmesi etkili oldu. Ayrıca HDP’nin 14 Mart’ta yapacağı sözlü savunma ise Kahramanmaraş depremleri gerekçe gösterilerek 11 Nisan’a ertelendi. HDP’nin sözlü savunma yapmayacağını bildirmesinin ardından AYM’nin vereceği karar bekleniyor.

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden AYM’ye HDP Çağrısı

Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemli davada, partinin sözlü savunma yapmama kararını ele alacak. Uluslararası Af Örgütü, HDP hakkında AYM süren kapatma davasıyla ilgili bir açıklama yayımladı.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Türkiye’nin en büyük ikinci muhalefet partisi olduğuna işaret edilen açıklamada, partiyle ilgili davanın kapatma kararıyla sonuçlanmasının, ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarının ihlaline yol açacağı uyarısı yapıldı.

Açıklamada, “Ülke 6 Şubat’taki yıkıcı depremlerin ardından kritik önemdeki seçimlere hazırlanırken HDP’nin kapatılması ve geçmişteki ve mevcut yüzlerce HDP üyesine siyasi yasak getirilmesi Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini açıkça ihlal eder” ifadesine yer verildi.

Uluslararası Af Örgütü, örgütlenme özgürlüğü hakkına yönelik kısıtlamaların ancak kesin ve erişilebilir yasalarla getirilebileceğine ve uluslararası insan hakları hukuku gereğince izin verilen bir veya birden fazla amaca hizmet ediyorsa ve bu meşru amaç doğrultusunda gerekli ve orantılıysa haklı gösterilebileceğine işaret etti.

İddianamenin önemli bölümü “barış süreci” dönemine yönelik

HDP’nin kapatılmasına yönelik iddianamenin önemli bir bölümünün, partinin 2013-2015 yılları arasındaki faaliyetlerini kapsadığı, ancak buna rağmen PKK ile Türkiye devleti arasında o dönemde hükümetin isteğiyle yürütülen barış süreci bağlamında sunulmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Türkiye yetkililerinin, HDP’nin siyasi hedeflerini ve eylemlerini güç kullanarak gerçekleştirmeye çalıştığı iddiaları dayanaktan yoksundur” denildi.

HDP’nin 1993’ten bu yana Türkiye’de anayasaya aykırı eylemlerde bulunma iddiasıyla kapatmayla sonuçlanabilecek bir davayla karşı karşıya kalan sekizinci Kürt tabanlı sol siyasi parti olduğuna da işaret edildi.

“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı davayı geri çekmeli”

Açıklamada, “Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerini, uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmeye ve bu hakların gerektiği gibi korunmasını sağlamak için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), sözleşmenin protokolleri ve geçmiş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına uymaya çağırmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı özellikle, AİHM’in, son yıllarda Türkiye yetkililerinin siyasi partileri kapattığı benzer koşullar nedeniyle örgütlenme hakkı ihlalleri tespit ettiği önceki kararlarını dikkate alarak HDP’ye karşı kapatma istemiyle açtığı davayı geri çekmelidir” ifadelerine yer verildi.

Örgüt, Anayasa Mahkemesini de, mevcut davayla alakalı olan geçmişte AİHM’in verdiği çok sayıda bağlayıcılığı bulunan kararı da göz önünde bulundurmaya çağırdı.

Açıklamada, “Anayasa Mahkemesi, ülkedeki insanların ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarını misillemeye uğrama kaygısı taşımadan, özgürce ve güvenli bir şekilde kullanabilmesini tesis etmek için AİHM’in bu davaya uygulanabilir ilgili kararlarında belirlediği standartlara uyulmasını sağlamalıdır” denildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kapatma Davası: AYM, HDP’nin Sözlü Savunma Yapmama Kararını Ele Alacak

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, HDP’nin kapatılması istemiyle hazırlanan iddianamenin 21 Haziran 2021’de kabul edilmesiyle başlayan yargılama sürecinde, Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması istemli davada, partinin sözlü savunma yapmama kararını yarın ele alacak.

Genel Kurul, partinin sözlü savunmadan feragat ettiğine karar verirse, dosya esas hakkındaki raporunu hazırlaması için Anayasa Mahkemesi raportörüne verilecek.

Raporun, Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtılmasının ardından Başkan Zühtü Arslan toplantı için bir gün belirleyecek ve kapatma istemi esastan görüşülmeye başlanacak.

Yüksek Mahkeme Heyetinin, karar verene kadar aralıksız her gün bir araya gelerek ve çalışmalarını sürdürmesi bekleniyor. Raportörünün raporunun, Anayasa Mahkemesi heyetini bağlayıcılığı bulunmuyor.

Türkiye 14 Mayıs seçimlerine giderken HDP hakkında açılan kapatma davasındaki takvim işliyor.

Anayasa Mahkemesi (AYM) kapatma davasında HDP’nin “sözlü savunmasını” dinlemek üzere 11 Nisan Salı günü toplanacak.

11 Nisan’da HDP’nin sözlü savunma yapması öngörülüyordu. Ancak HDP 6 Nisan’da yaptığı açıklamada, seçim yoğunluğunu gerekçe göstererek sözlü savunma yapmayacağını bildirdi.

Açıklamada, bunun gerekçesi olarak “siyasi çalışmaların yarattığı yoğunluk” gösterildi. “Serbest ve adil seçimlere müdahale anlamına gelen AYM’nin bu tutumuna karşı partimiz 11 Nisan’da sözlü savunma vermeyecektir” denildi.

Peki şimdi AYM ne yapabilir?

11 Nisan’da toplanacak olan Anayasa Mahkemesi normal bir ceza yargılaması gibi HDP’nin savunma yapmama kararını “susma hakkını” kullanma olarak değerlendirebilecek. Bu durumda dosya, esas hakkındaki raporunu hazırlaması için AYM raportörüne gönderilecek. Mahkeme, bunu yapmayarak HDP’ye savunma yapması için son kez ihtarda bulunup süre de verebilir.

Eğer dosya raportöre giderse, yaklaşık bir aylık sürede bu raporun hazırlanması bekleniyor. Bu işlemin ardından hazırlanacak rapor üyelere dağıtılacak. AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın belirleyeceği bir günde de kapatma davası esastan görüşülecek. Bu görüşme tarihinin seçim öncesinde veya sonrasında olup olmayacağına ise heyet karar verecek.

Kapatma kararı için 15 üyenin 10’unun oyu gerekiyor. Ancak bugüne kadar AYM’de HDP aleyhinde alınan kararlarda 10 kişinin bulunmaması, kapatma kararının kolay çıkmayacağı yorumlarına neden oldu.

Siyasi yasak istenen isimler yeniden aday

Bu arada HDP de 14 Mayıs seçimlerine ilişkin milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na teslim etti. Yeşil Sol Parti adı altında seçimlere girecek HDP’nin adayları arasında, kapatma davası kapsamında hakkında siyasi yasak istenen en az 17 isim de yer aldı: Pervin Buldan, Mithat Sancar, Sezai Temelli, Mehmet Rüştü Tiryaki, Saliha Aydeniz, Ömer Öcalan, Habip Eksik, Berdan Öztürk, Dilşat Canbaz Kaya, Muazzez Orhan ışık, Necdet İpekyüz, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Murat Sarısaç, Saruhan Oluç, Meral Danış Beştaş, Gülüstan Koçyiğit Kılıç, Sırrı Süreyya Önder.

Kapatma kararında bağımsız vekil olabilirler

Bir dönem Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda Siyasi Partiler Masası’nda savcı olarak görev yapan emekli yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu, kapatma kararı çıkması durumunda siyasi yasak kararı verilen bu isimlerin partileriyle ilişiğinin kesileceğini kaydetti. Bu vekillerin bağımsız milletvekili olacağını belirten Eminağaoğlu, “Ayrıca haklarında yürütülen terör soruşturmaları yönünden de dokunulmazlıkları olmayacak ve soruşturmaları veya davaları devam edecek” değerlendirmesini yaptı.

Peki, HDP kapatma davasında süreç nasıl başladı, parti neyle suçlanıyor, hangi isimlere siyaset yasağı isteniyor?

DW Türkçe’den Alican Uludağ, HDP kapatma davasına mercek tuttu.

Bahçeli konuştu, başsavcılık harekete geçti

HDP hakkında açılan kapatma davasında süreç, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrılarla başladı. 11 Aralık 2020 ve 11 Ocak 2021’de iki çağrıda bulunan Bahçeli, 16 Şubat 2021’de de “Bahçeli, “HDP’yle hesaplaşmadan ‘PKK’yı bitirdik, yok ettik, mahvettik.’ diyemeyiz. Bu itibarla HDP’nin kapatılması elzemdir, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı inanıyorum ki gereğini yapacaktır” şeklinde ifadelerini sürdürdü. 2 Mart 2021’de de konuşan Bahçeli, HDP’nin “kapatılmasının acil bir gereklilik olduğunu” söylerken “Başka bir isimle tekrardan faaliyette bulunmasına izin verilmemelidir” dedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Mart 2021’de HDP hakkında inceleme başlatarak, Ankara Başsavcılığı’ndan HDP’li üst düzey yöneticilerin de arasında bulunduğu 108 sanıklı Kobani İddianamesi ile HDP’liler hakkında düzenlenen fezlekelerin birer örneğini istedi.

Başsavcı 4’üncü sıradan seçilmişti

Bu işlemleri yapan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 4 Haziran 2020 tarihinde bu görev atanmıştı. Şahin, Yargıtay Genel Kurulu’nda yapılan seçimlerde en fazla oy alan 5 kişi arasında 4’üncü sırada yer almıştı.

İlk iddianame iade edildi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı kısa sürede tamamlayarak 17 Mart 2021’de HDP’nin kapatılması talebiyle iddianame hazırlayarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. İddianamede, HDP’nin temelli kapatılmasının yanı sıra Hazine yardımına el konulması istendi. Ayrıca partinin Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile tutuklu eski yöneticileri Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın arasında bulunduğu 687 HDP’li hakkında siyasi yasak istendi.

Ancak Anayasa Mahkemesi, 31 Mart 2021’de iddianamenin Yargıtay Başsavcılığı’na iade edilmesine karar verdi. AYM’nin iade gerekçesinde, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olduğu ileri sürülen, ancak soruşturma ve kovuşturma konusu olması dışında bir gerekçeye yer verilmeyen eylemler ile partinin bu eylemlerin odağı haline gelmesi arasındaki ilişkinin kurulmadığı belirtildi.

451 kişiye siyasi yasak istendi

Yargıtay Başsavcısı Şahin, eksikleri tamamlayarak 7 Haziran 2021’de iddianameyi bir kez daha AYM’ye gönderdi. 843 sayfalık iddianamede, 451 HDP’li hakkında 5 yıl süreyle siyasi yasak istendi.

İddianamede, partinin “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiği” savunuldu.

İmralı görüşmeleri de delil

Yargıtay Başsavcısı’nın kapatma davasına delil olarak gösterdiği olaylar arasında “Kobani” ile “Hendek” olayları, Diyarbakır Anneleri’nin eylemleri yer aldı. 2013 yılında çözüm süreci kapsamında İmralı Adası’na giden Pervin Buldan, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’in Abdullah Öcalan ile yaptığı konuşma içerikleri de iddianamede suçlama konusu yapıldı. İddianamede, şöyle denildi:

“Davalı Partinin silahlı terör örgütü PKK/KCK/PYD ile süreklilik ve çeşitlilik arzeden eylemleri itibariyle organik bir bağ içinde bulunduğunun anlaşıldığı, silahlı terör örgütü ile aynı saikle gerçekleştirdiği eylemler itibariyle yakın ve açık tehlike halinin var olduğu, bu bağlamda kapatma yaptırımının demokratik toplum gereklerine uygun olduğu, orantılılık koşuluna haiz bulunduğu değerlendirilmiştir.”

Kapatma davası 21 Haziran 2021’de başladı

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 21 Haziran 2021’de iddianameyi kabul etti ve resmen kapatma davası açılmış oldu. HDP’nin hazine yardımlarının bulunduğu banka hesabına bloke konulması yönündeki tedbir talebinin bu aşamada reddine hükmedildi. İddianame, 9 Temmuz’da HDP’ye 70 ek klasör ve flaş bellekler içinde resmi olarak gönderildi.

HDP, davaya ilişkin 173 sayfalık ön savunmasını 5 Kasım 2021’de AYM’ye sundu. 29 Kasım 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, davaya ilişkin esas hakkındaki mütalaasını Anayasa Mahkemesi’ne verdi. Partinin kapatılmasında ısrarcı olan başsavcılık, davalı partinin ön savunmasında belirtilen itiraz ve taleplerin reddini istedi.

20 Ocak 2022’ye gelindiğinde mahkeme, başsavcılığın mütalaasını göndererek, buna karşı savunma yapmasını istedi. Ayrıca, İrfan Fidan’a yönelik reddi-hakim talebi de kabul edilmedi. HDP, 19 Nisan 2022’de davaya ilişkin yazılı savunmasını AYM’ye verdi. Savunmada, başsavcının iddialarına tek tek yanıtlar verilirken, davanın “HDP’yi demokratik siyasetin dışına itme operasyonu” olduğu iddia edildi.

Semra Güzel’in davası da dosyaya girdi

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Nisan 2022’de ise “ek deliller” içeren bir dosyayı AYM’ye verdi. Bu ek deliller arasında “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla eski HDP Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım’ın davası ve öldürülen bir PKK üyesiyle fotoğrafları ortaya çıkan, bu nedenle dokunulmazlığı kaldırılan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dosyası yer aldı.

Hazine hesaplarına bloke konuldu

Seçimlerin yapılacağı 2023 yılına girilmesiyle birlikte ise davada hareketlilik yaşandı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, AYM’ye başvurarak “terör örgütü ile organik bağının devam ettiği, Hazine kaynaklarının terör örgütüne aktarıldığı” gerekçesiyle HDP’nin Hazine yardımı bulunan hesaplarına bloke konulmasını istedi. AYM, 5 Ocak 2023’te toplanarak 7’ye karşılık 8 oyla HDP’nin buna ilişkin savunması alınıncaya kadar hesaplarına bloke konulmasına karar verdi.

Başsavcı Bekir Şahin, 10 Ocak’ta ise bu kez AYM üyelerinin önünde HDP kapatma davasına ilişkin sözlü beyanda bulundu. 45 dakikalık sözlü beyanda bulunan Şahin, çıkışta gazetecilere “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı haline geldiğini delillerle ortaya koyduğumuzu bildirdik” dedi.

Bloke kararı kaldırıldı, dava seçim sonrasına bırakılmadı

Anayasa Mahkemesi, HDP’nin kapatma davasının görüşülmesinin seçim sonrasına bırakılması talebini ise 26 Ocak’ta reddetti. Anayasa Mahkemesi, 9 Mart’ta ise sürpriz bir karar alarak HDP’nin Hazine hesaplarına konulan blokenin kaldırılmasına karar verdi. Karar, 7’ye karşılık 8 oyla alındı. Kararda, daha önce bloke kararının altında imzası bulunan üye Rıdvan Güleç’in görüşünü değiştirmesi etkili oldu. Ayrıca HDP’nin 14 Mart’ta yapacağı sözlü savunma ise Kahramanmaraş depremleri gerekçe gösterilerek 11 Nisan’a ertelendi. HDP’nin sözlü savunma yapmayacağını bildirmesinin ardından AYM’nin vereceği karar bekleniyor.

Paylaşın

HDP’den Dikkat Çeken Karar: Anaysa Mahkemesi’ne Sözlü Savunma Vermeyeceğiz

14 Mayıs’ta yapılacak seçimler nedeniyle, kapatma davasında sözlü savunma tarihinin 3 ay ertelensin talebi Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından reddedilen Halkların Demokratik Partisi (HDP), dikkat çeken bir karara imza attı.

Haber Merkezi / HDP, 11 Nisan’da yapılması planlanan sözlü savunmaya katılmayacağı duyuruldu. HDP’den konuya ilişkin yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Partimiz hakkında siyasi saiklerle açılan ve siyasi müdahalelerle ilerletilen kapatma davasında, sözlü savunmanın seçim sonrasına bırakılmasına ilişkin yaptığımız bütün başvurular AYM tarafından gerekçesiz olarak reddedilmiş, 11 Nisan’da partimizin sözlü savunma vermesi için tarih belirlenmiştir.

Serbest ve adil seçimlere müdahale anlamına gelen AYM’nin bu tutumuna karşı partimiz 11 Nisan’da sözlü savunma vermeyecektir. 11 Nisan’da sözlü savunma vermeyeceğimize ilişkin bugün AYM’ye sunulan dilekçe şöyle:

1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının sözlü mütalaası mahkemenizce 10 Ocak 2023 tarihinde dinlenmiş, ardından 26 Ocak 2023 tarihinde müvekkil partinin sözlü savunmasının yapılması için 14 Mart 2023 tarihi belirlenmiştir.

Ülkenin içinden geçtiği siyasal süreç, yaşanan deprem felaketi ve seçim dönemine resmen girilmiş olması gibi esaslı sebeplerden ötürü sözlü savunma tarihinin seçim sonrasına bırakılması talebini içeren üç ayrı dilekçe farklı tarihlerde Yüksek Mahkeme’ye ibraz edilmiştir.

16 Ocak 2023 ve 15 Mart 2023 tarihli talepler hakkında Yüksek Mahkeme tarafından gerekçesiz şekilde ret kararı verilmiş, 6 Mart 2023 tarihli talep hakkında ise kabul kararı verilip sözlü savunma tarihi 11 Nisan 2023 olarak belirlenmiştir.

2. Yukarıda tarihleri belirtilen ve müvekkil parti tarafından Yüksek Mahkeme’ye sunulan üç dilekçe ile sözlü savunmanın neden seçim sonrasına bırakılması gerektiği tüm yönleri ile detaylı olarak izah edildiğinden burada ayrıca bir açıklama yapılmayacaktır.

Müvekkil partinin seçim dönemine resmen girilmiş olması, aday adaylık başvuru süreçleri, parti lansmanı, milletvekili aday tanıtımı, seçim programı, miting, toplantı ve siyasi çalışmaların yarattığı yoğunluk sebebi ile belirlenen tarihte sözlü savunmasını yapması imkan dahilinde değildir.

Türkiye demokrasi ve hukuk tarihini önemli ölçüde etkileyecek olan bu davada yapılacak olan sözlü savunmanın bu yoğun çalışma süreci içerisinde yapılması mümkün olmayacaktır. Bu itibarla 11 Nisan 2023 tarihinde sözlü savunma yapamayacağımız konusunda Yüksek Mahkeme’yi bilgilendirme zarureti hasıl olmuştur.”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde açtığı davada yargılama süreci, 21 Haziran 2021’de iddianamenin kabul edilmesiyle başlamıştı.

AYM, HDP’nin sözlü savunması için önce 14 Mart tarihini kararlaştırmış, partinin 3 aylık erteleme talebini kabul etmeyerek, savunma tarihini 11 Nisan’a ertelemişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan “Yeşil Sol Parti” Çağrısı: Gerçek Bir Umut

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) devam eden kapatma davasından çıkabilecek olumsuz bir karara karşı Yeşil Sol Parti ile 14 mayıs seçimlerine katılma kararı almıştı.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde altı buçuk yıldır cezaevinde tutulan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden Yeşil Sol Parti için bir kez daha çağrı yaptı.

Çağrısında gençlere seslenen Demirtaş, “Merhaba genç kardeşim, nasılsın? @YesillerSol ile aran nasıl?” diye soran Demirtaş, şöyle devam etti: “Kafana yatmayan ya da merak ettiğin bir şey varsa buradan bana yaz lütfen, olabildiğince cevap vermeye çalışacağım. Bence Yeşil Sol Parti gerçek bir umut, cıvıl cıvıl bir gençlik partisi.” ifadelerini kullandı.

Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı bir başka paylaşımda ise, “Erdoğan kaybederse her şey çok kötü olur” diyenlere seslendi.

Demirtaş şunları yazdı: “Mesela Euro 20 TL, et 300 TL, peynir 200 TL, işsiz sayısı 5 milyon, açlık sınırı 10 bin TL, asgari ücret 8.500 TL mi olur? Hatta bir depremde 50 bin kişi mi ölür? Allah aşkına, daha ne kadar kötü olabilir?”

Paylaşın