Avrupa Konseyi, Demirtaş Ve Kavala İçin ‘Tahliye’ Çağrısını Yineledi

Avrupa Konseyi, Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala için ‘serbest bırakma’ çağrısını yineledi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de geçen hafta yaptığı toplantılarda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini kayda geçirdi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun işleme alınmadığını belirterek, bu sürecin daha fazla geciktirilmeden bir an önce başlatılması gerektiği çağrısında da bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Raportörü Stefan Schennach, 11-14 Haziran tarihlerinde Ankara ve İstanbul’daki temaslarında Türkiye’ye, Demirtaş ve Kavala başta olmak üzere AİHM kararlarına uyulması gerektiği uyarısını yineledi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de geçen hafta yaptığı toplantılarda Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılması gerektiğini kayda geçirdi.

AKPM Türkiye Raportörü Avusturyalı siyasetçi Stefan Schennach geçen hafta Türk yetkililerle, AİHM kararlarının uygulanması ve Avrupa Konseyi ile yüksek düzeyli diyaloğun devam etmesi konusunda görüşmeler yaptı.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre, temaslarına ilişkin 18 Haziran Salı günü bir açıklama yapan Stefan Schennah, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş ile cezaevinde görüşme olanağı bulduğunu söyledi. Schennah, bunun için de Türkiye’nin AKPM heyeti başkanlığını yürüten AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’e teşekkür ettiğini kaydetti.

Avusturyalı raportör, Türkiye’de Dışişleri ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleriyle de görüştüğünü açıkladı.

AKPM Türkiye Raportörü Schennach açıklamasında “Türk yetkililerle yaptığım görüşmelerde, Strasbourg’da bulunan mahkemenin (AİHM) kararlarının infazının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) yer alan hukuki bir yükümlülük olduğunu hatırlattım. Yetkililere, Sayın Kavala ve Sayın Demirtaş hakkındaki kararların uygulanması için gerekli tüm tedbirleri gecikmeksizin almaları yönünde güçlü bir çağrıda bulundum” dedi.

Osman Kavala’nın Ekim 2017’den bu yana hapiste olduğunu, AİHM’in Kavala’nın serbest bırakılması için iki karar aldığını anımsatan raportör, Demirtaş’ın da Kobanê davasında 42 yıl hapis cezasına çarptırılmasını güçlü bir şekilde kınadığını söyledi.

Raportör, Kavala ve Demirtaş davalarında çözümün Türk yargısında olduğunu, Bakanlar Komitesi’nin gündeminde olan bu iki davaya yasal çözüm bulunabileceğini kaydetti.

Ziyareti sırasında görüşme olanağı bulduğu sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinden ceza infaz kurumlarının aşırı kalabalık olması ile hapis ve tutukluluk sürelerinin çok uzun olması konusundaki kaygılarını dinlediğini aktaran Schennach, “Ziyaretimin, Avrupa Konseyi ile örgütün en eski üyelerinden biri olan Türkiye’nin yetkilileri arasındaki diyalog açısından önemli bir adım olduğuna inanıyorum“ dedi. Schennach, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ayrıca ülkenin insan haklarını koruma sisteminin ve ortak Avrupa değerlerimizin güçlendirilmesine yönelik iyi işbirliğimizi sürdüreceğimizi umuyorum.”

Bakanlar Komitesi ‘tahliye’ çağrısını yineledi

Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Kavala’nın serbest bırakılmasını içeren AİHM kararlarını uygulamaması nedeniyle 2022 yılı başında ihlal prosedürü başlatmış ve konunun takibatını yürütme organı olarak görev yapan Bakanlar Komitesi’ne iletmişti.

Konsey, Türkiye’nin AİHS’in 46. maddesinde yer alan yükümlülüklerini yerine getirmediği hükmüne varmış ve Kavala’ya ilişkin kararın uygulanmaması durumunda yaptırım uygulamak durumunda kalacağını kaydetmişti.

Komite, 2 yılı aşan süreçte Türkiye ile diyaloğa öncelik vermiş ve yaptırım sürecini ötelemişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu konudaki son açıklamasını İspanya ziyareti sırasında basın toplantısında bir soru üzerine yapmış ve ‘terörist’ olarak tanımladığı Kavala ve Demirtaş hakkındaki kararların yargı tarafından verildiğini söylemişti. Bakanlar Komitesi ‘serbest bırakma’ çağrısını yineledi.

Kavala ve Demirtaş davaları, Bakanlar Komitesi’nin 11-13 Haziran günleri arasında yaptığı toplantılarda da bir daha ele alındı ve Türkiye’ye aynı çağrılar yinelendi.

AİHM’nin 2019 ve 2022’de Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin kararlarının halen uygulanmadığını, davalının Gezi olayları ve darbe girişimine katıldığına ilişkin herhangi bir kanıt bulunmadığını anımsatan Bakanlar Komitesi, Türkiye’nin AİHS’ten kaynaklanan yükümlülüklerini ciddi şekilde ihlal ettiğini vurguladı.

Komite, AYM yargılamalarının Kavala’nın serbest bırakılması için önemli bir fırsat oluşturabileceğini ancak Kavala’nın 2 yıl önce yaptığı başvurunun hala işleme alınmamış olmasının kaygı verici olduğunu da kaydetti ve AYM’nin bu konuyu bir an önce ele alması uyarısında bulundu.

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın davalarını da görüşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türk makamlarından eski HDP eş başkanları hakkında verilen hükümler konusunda ayrıntılı bilgi istedi. Komite, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurunun işleme alınmadığını belirterek, bu sürecin daha fazla geciktirilmeden bir an önce başlatılması gerektiği çağrısında da bulundu.

Paylaşın

Avrupa’dan Türkiye’ye Zorunlu Din Eğitimi Ve Askerlik Uyarısı

Strazburg’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’de inanç özgürlüğü ile zorunlu askerlik ve din eğitimi konularında ilerleme çağrısında bulundu.

VOA Türkçe’den Arzu Çakır’ın haberine göre; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’den Sünni İslam dışında dini veya felsefi inanışa sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçeneklere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin kararın gereklerinin yerine getirilmesini istedi.

Komite ayrıca, Türkiye’deki yetkililere, AİHM tarafından alınan kararda olduğu gibi askerliği reddeden “vicdani retçiler ve pasifistler” için zorunlu askerlik hizmetine alternatif seçenekler sunulmasını talep etti.

Bakanlar Komitesi, Aleviler’in ibadetlerini gerçekleştirdiği cemevlerinin de devlet tarafından desteklenen ibadet mekanları olarak kabul edilmesine ilişkin “İzzettin Doğan ve diğerleri” davasında gerekli adımların atıldığına kanaat getirerek bu dosyanın kapatılmasına karar verdi.

AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek üzere Strazburg’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, her devletin AİHM kararlarına uyma yükümlülüğünün altını çizerek, Türkiye’de inanç özgürlüğü ile zorunlu askerlik ve din eğitimi konularında ilerleme çağrısında bulundu.

Bakanlar Komitesi, son üç aylık toplantısında yetkililere, Sünni İslam’ı takip etmeyen ebeveynlerin çocuklarına “zorunlu din eğitimi dışında kalmaları için uygun olanakların sağlanması” çağrısında bulundu.

Komite, vicdani retçileri kapsayan “Ülke grubu davası” ile Alevi inancına sahip ailelerin çocuklarına din dersinin zorunlu olmasını kapsayan “Mansur Yalçın ve diğerleri” davasında iki “ara karar” aldı.

Ülke grubu davaları, “pasifist ve vicdani retçi oldukları gerekçesiyle zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddettikleri için defalarca kovuşturulması ve mahkum edilmelerini” kapsıyor.

Bakanlar Komitesi, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “Mahkemenin bu davalardaki kararlarının kesinleşmesinden yıllar sonra, başvuranları ve bu durumdaki diğer kişileri korumak için gereken yasal reformları uygulamaya yönelik hiçbir somut adımın atılmamasından duyduğu derin kaygıyı” dile getirdi.

Açıklamada, “Komite, başvuranlardan üçünün hala askerlikten kaçan kişiler olarak görülmesinden ve kovuşturma tehdidiyle ve ‘sivil ölüm’ anlamına gelen çok sayıda kısıtlamayla karşı karşıya kalmaya devam etmesinden derin üzüntü duymaktadır” denildi.

Bakanlar Komitesi, zorunlu din dersleriyle ilgili, AİHM’in, 2008 yılındaki “Zengin-Türkiye davası” ile 2014 yılında “Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye” davasında aldığı kararlara atıfta bulundu. Komite, ebeveynlerin kendi dini veya felsefi inançlarını açıklamalarını gerektiren prosedürle sağlanan çok sınırlı bir istisna dışında, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin Türkiye’de zorunlu olmaya devam etmesini “derin bir üzüntüyle not ettiklerini” dile getirdi.

Türk yetkililere “Mahkeme kararlarına uyma yükümlülüğünü” hatırlatan Komite, Sünni İslam dışında dini veya felsefi inanışa sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçeneklere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Komite, Türk yetkililerini yıl sonuna kadar AİHM kararının uygulanması için öngörülen tedbirlere ilişkin bilgi sağlamaya davet etti.

İzzettin Doğan dosyası

Aynı toplantıda, 2016’dan bu yana izlenen, “İzzettin Doğan ve diğerleri” davasını da görüşen Bakanlar Komitesi, bu dosyanın kapatılmasına karar verdi.

Komite, Alevi ibadet mekanlarının masraflarının, camiler gibi devlet tarafından karşılanmasını içeren dava çerçevesinde atılan adımları “memnuniyetle karşıladıklarını” belirtti. “Yetkililer tarafından alınan yasal tedbirleri ve bunların Türkiye’deki Alevi topluluğuna devlet tarafından finanse edilen kamu dini hizmeti sağlayan pratik etkilerini memnuniyetle karşıladıklarını” belirten Komite, bu dosyayla ilgili “nihai karar” aldı.

Nihai karar, Bakanlar Komitesi’nin, “davalı devletin mahkeme tarafından tespit edilen ihlallere yanıt olarak gerekli tüm tedbirleri almış olduğunu göz önünde bulundurarak, bir kararın infazına ilişkin denetimin kapatılmasına ilişkin kararı” anlamına geliyor.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Osman Kavala Ve Selahattin Demirtaş Kararı

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki AİHM kararlarını görüşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala için Ankara ile “diyaloğu sürdürme”, Selahattin Demirtaş için derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla 1949’da kurulmuş hükümetlerarası bir kuruluştur. Avrupa Konseyi’ne Rusya, Belarus, Kosova, Kazakistan ve gözlemci Vatikan hariç tüm Avrupa ülkeleri üyedir.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilen iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 10 Aralık 2019 tarihinde açıklanan ve 11 Temmuz 2022 tarihinde de onaylanan kararın uygulanma süreci Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından bu hafta Strasbourg’da bir kez daha ele alındı.

Bakanlar Komitesi, AİHM kararları gündemli toplantısı sonunda AİHM’nin Osman Kavala kararının uygulanış sürecinde Ankara ile teknik diyaloğu ön plana çıkaran politikasını sürdürdü. Komite, Ankara ile yürütülen üst düzey siyasi ve teknik görüşmelerin devam etmesini kararlaştırdı.

Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin hak ihlali kararı veren ve Kavala’nın serbest bırakılmasını talep eden AİHM’nin kararını uygulamayan Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin denetimine girmişti. AİHM kararı gereği Kavala’nın ‘derhal serbest bırakılması’ için Ankara’ya yeniden çağrıda bulunan ve diyalog vurgusu yapan Komite, Ankara’ya yönelik bir yaptırım kararı almadı. Komite, Kavala’nın avukatları ve kimi uluslararası sivil toplum kuruluşlarının Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) Kavala dosyasında devreye girmesi için yaptıkları çağrılara da olumlu yanıt vermedi.

Kavala dosyası 13 Kasım 2023 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic-Buric ile Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara’da gerçekleşen görüşmelerinde ele alınmış, Bakanlar Komitesi bu ziyaret sonrası Aralık 2023’teki toplantılarında Mart 2024’e kadar üst düzey teknik temasların devam etmesi yönünde karar almıştı. Bu karar kapsamında Avrupa Konseyi’nden üst düzey bir heyet ‘Kavala’nın serbest bırakılması için Türk yargı sistemindeki mevcut yolları’ görüşmek üzere 15 Şubat 2024 tarihinde Ankara’da temaslarda bulunmuştu.

Bakanlar Komitesi’nin aldığı kararda geçen yıl her düzeyde başlatılan diyalog sürecinin ‘yapıcı’ ve ‘sonuç odaklı’ devam etmesi çağrısı yer aldı. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin Osman Kavala tarafından yapılmış bireysel başvuruları AİHM kararları temelinde ivedilikle inceleyip karara bağlamasına özellikle vurguda bulunuldu. Komitenin kararında, Osman Kavala serbest bırakılmadıkça Türkiye’nin ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerini ve hukuk devleti ilkelerini ihlale devam edeceği’ de özellikle not edildi.

Komite, AKPM’nin Kavala dosyasında devreye girmesine şimdilik sıcak bakmıyor. Kavala’nın avukatları ve kimi uluslararası sivil toplum kuruluşları (Human Rights Watch, The International Commission of Jurists, Turkey Human Rights Litigation Support Project) AKPM’nin 12 Ekim 2023 tarihli Osman Kavala kararı gereği Bakanlar Komitesi ile ‘Ortak Tamamlayıcı Prosedür’ adı verilen sürecin başlatılması çağrısında bulunmuştu.

Bugüne kadar somut olarak kullanılmayan bu yöntem, Bakanlar Komitesi’nde daha ziyade teknik düzeyde yürütülen diyalog sürecinin siyasi bir platform olan AKPM gündemine daha yoğun biçimde taşınması anlamına geliyor.

Geçtiğimiz haftalarda Kavala hakkında Strasbourg’a ayrıntılı bir dosya ileten uluslararası sivil toplum kuruluşları Bakanlar Komitesi’ne AKPM’nin 12 Ekim 2023 tarihli kararını olduğu gibi benimsemesi çağrısında bulunmuştu. AKPM kararında, Avrupa Konseyi ve AB ülkelerinin, Osman Kavala hakkındaki AİHM kararının yerine getirilmemesi halinde ‘Magnitsky mevzuatları’ ya da benzeri hukuksal araçları kullanarak Ankara’ya spesifik yaptırımlar uygulamaları da istenmişti.

AİHM kararlarının infazı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetleniyor. Bakanlar Komitesi, AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli Osman Kavala kararı yerine getirilmediği gerekçesiyle 2 Şubat 2022 tarihinde Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” adı verilen süreci başlatmış, bu kapsamda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini AİHM’ye sormuş, AİHM 11 Temmuz 2022 tarihinde Osman Kavala kararının yerine getirilmediğine hükmetmişti.

Kavala’nın avukatları bu yıl Ocak ayında AİHM’e yeni bir dava başvurusunda bulundu. Başvuru AİHM’nin 2019 yılında verdiği kararla ilgili ihlal sürecinin devamı ve Kavala hakkında Türk mahkemeleri önünde 28 Eylül 2023 tarihinde kesinleşmiş mahkumiyet kararına ilişkin hak ihlali iddialarını kapsıyor. Başvuru henüz AİHM tarafından Türk hükümetine tebliğ edilmedi.

AKPM’nin her yıl insan hakları aktivistlerine verdiği Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne geçen yıl Osman Kavala layık görülmüş, ödülü 9 Ekim 2023 tarihinde Strasbourg’da düzenlenen bir törenle Kavala adına eşi Ayşe Buğra Kavala almıştı.

Selahattin Demirtaş için tahliye çağrısı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu hafta Selahattin Demirtaş hakkındaki son AİHM kararını da ele aldı. Komite, AİHM kararı gereği Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması çağrısını yineledi ve durumunda değişiklik olmaması halinde Haziran 2024’teki oturumlarında ikaz niteliğinde bir ara karar alacağı mesajı verdi.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Dikkat Çeken Türkiye Raporu!

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye için hazırlanan raporla ilgili yaptığı açıklamada, “Gazetecileri, sivil toplumu, insan hakları savunucularını ve avukatları hedef alan adli işlemler, eleştirel sesleri susturmak ve onların Türkiye’de devam eden insan hakları ihlallerini duyurmalarını engellemek amacıyla kasıtlı olarak uygulanan, sürekli ve toplu baskının en endişe verici dışavurumu olmaya devam etmektedir” dedi.

Dunja Mijatovic açıklamasının devamında, “Yetkililer bu son derece zararlı durumu düzeltmeli ve ifade özgürlüğü, medya ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılması için elverişli bir ortam yaratmalıdır” ifadelerini kullandı.

Mijatovic Türkiye’de yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili uzun süredir devam eden sorunların, hukukun üstünlüğü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesince güvence altına alınan insan haklarının varlığı açısından hayati bir risk yarattığına işaret etti.

Mijatovic “Anlamlı bir değişim yaratmak için, Türk yetkililerin sivil toplumla yapıcı bir ilişki kurması, kısıtlayıcı yasaları gözden geçirmesi ve düzeltmesi, ifade özgürlüklerini kullandıkları için hapsedilen insan hakları savunucularını, gazetecileri, aktivistleri ve diğerlerini serbest bırakması, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına saygı göstermesi ve bu kararları uygulaması ve yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlaması elzemdir” ifadelerini kullandı.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı konularındaki gözlemlerini kayda geçirdiği raporunu bugün yayımladı. 14 sayfalık raporda, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğünün endişe verici düzeyde gerilediği, medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olmasının demokratik tartışma ortamını engellediği belirtildi.

BBC Türkçe’nin aktardığına göre; Raporda, Türkiye’de insan hakları savunucuları, kadın hakları ve LGBT savunucularının giderek artan baskıyla karşılaştığını kaydedildi. Ayrıca Türk hükümeti ve mahkemelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını uygulamamasının anayasal düzeni zayıflattığı uyarısı yapıldı.

Raporu yazan Mijatovic, Türkiye’yi ziyaret talebinin Ankara tarafından kabul edilmediğini de kayda geçirdi.

Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Komiseri Mijatovic, Türkiye’deki insan hakları durumuna ilişkin genel gözlemlerini “ifade ve basın özgürlüğü, insan hakları savunucuları ve sivil toplumun mevcut durumu ve Türk yargısının bağımsızlığı ve tarafsızlığı” başlıklarında raporlaştırdı.

Mijatovic, raporla ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’de gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplumun giderek artan düşmanca bir ortamda görev yapmak durumunda kaldıklarını belirtirken, ülkedeki ifade özgürlüğünün tehlikede olduğunu vurguladı.

Raporda, Türk yetkililerinin ifade ve basın özgürlüğüne dönük negatif duruşları ve seçilmiş kişiliklere dönük meşru eleştirilere karşı tahammülsüzlük seviyesinin artmış olmasının ifade ve basın özgürlüğü konusundaki kaygıların daha da derinleşmesine neden olduğunu kaydedildi. Ayrıca bu olumsuz anlayışın, gazetecilere ve insan hakları savunucularına karşı sistematik baskı ve yasal yolların kullanılmasıyla kendini göstermeye devam ettiği de belirtildi.

İnsan Hakları Komiseri, Türkiye’de internet sansürünün giderek artmasından duyduğu kaygıyı da dile getirdi. Hükümetin Meclis’ten 2022’de geçirdiği İnternet Yasası ve Basın Yasası ile TCK’da yaptığı düzenlemelerle “yanlış ve yanıltıcı haber” yapmayı cezalandıracak unsurları gündeme getirdiğini ve böylece sosyal medyayı daha da kısıtlayıcı önlemler aldığını anımsatan Komiser, Aralık 2022 itibariyle 700 bin internet alan adı, 150 bin URL adresi ve 55 bin X mesajının bloke edildiğini kaydetti.

Mijatovic, ifade ve basın özgürlüğünün Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) aracılığıyla da kısıtlandığını raporunda kayda geçirdi, RTÜK’ün keyfi şekilde verdiği cezaların bir bölümünün eleştirel haberleri veren kurumları susturmak amaçlı olduğunu belirtti. Mayıs 2023 seçimleri sırasında eleştirel haber veren bazı kurumlara kesilen cezanın bu yönde atılan somut bir adım olduğu da, raporda vurgulandı.

‘Medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde’

Mijatovic’in raporunda, basın özgürlüğünün giderek gerilediğine işaret eden birçok raporda belirtildiği üzere Türkiye’de medyanın yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olduğu, kalan muhalif medya organlarının giderek artan bir baskı altında olduğu kaydedildi.

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilediğine ilişkin 2023 çalışmasında, gazetecilerin yaptıkları işten dolayı giderek artan şekilde taciz ve sindirme girişimine maruz kaldığının belirtildiğini kaydeden Mijatovic, Kürtçe yayın yapan medya çalışanlarının da yargısal baskı altında kaldığını belirtti.

Raporda, Avrupa Konseyi’nin Gazeteciler için Güvenlik Platformu’na göre 2023 yılında Türkiye’nin 52 tutuklama ile en çok gazeteci tutuklayan Avrupa ülkesi olduğu, Türkiye’yi 42 tutuklama ile Belarus’un ve 22 tutuklama ile Rusya’nın izlediği de kaydedildi.

Raporda ayrıca, insan hakları savunucuları ve genel olarak sivil toplumun durumunun geçmişe oranla daha da kötüleştiği, 2016’da uygulamaya konulan olağanüstü halin 2018’de sona ermesine rağmen, kısıtlayıcı önlemlerin uygulanmaya devam ettiği vurgulandı.

Osman Kavala’nın AİHM kararlarına rağmen serbest bırakılmamasının Türk yetkililerinin insan hakları savunucuları ve sivil topluma dönük düşmanca yaklaşımının göstergesi olduğunu belirten Komiser, iddianamede Kavala’nın Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserliği ile iletişimde bulunmasının suç delilleri arasında gösterilmesinden duyduğu kaygıyı da dile getirdi.

Raporda, insan hakları savunucularının karşı karşıya kaldığı en akut sorunun kendilerine karşı açılan ceza sorgulamaları olduğu, sivil toplumun susturulmasında savcıların önemli rol oynadığı belirtildi.

Kolluk güçlerinin de insan hakları savunucularına karşı fiziksel şiddet de dahil olmak üzere taciz ve sindirme davranışı içinde olduğuna ilişkin iddiaların olduğunun anlatıldığı raporda, sadece 2022’de 1143 insan hakları savunucusunun 105 farklı dava nedeniyle yargıç karşısına önüne çıkmak durumunda kaldığı kaydedildi.

Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin kadın ve LGBT haklarını zayıflattığını, bu alanda çalışan insan hakları savunucularının durumunu zorlaştırdığını belirten raporda, özellikle Mayıs 2023 seçimleri sürecinde kullanılan homofobik siyasi söylemin LGBT topluluklarının ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmasına neden olduğu anımsatıldı. Raporda, bu gruplara karşı giderek artan kötüleme, iftira ve damgalama girişimlerinin kaygıları artırdığını da kayda geçirildi.

‘Anayasal düzen zayıflıyor’

2020’de hazırladığı raporda, Türk hükümetine yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanması için çağrıda bulunduğunu, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nda yapısal değişiklik yapılması gerektiğini belirttiğini anımsatan Komiser, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin (AKPM) de 2023’te yargı bağımsızlığı açısından Türk yetkililere adım atmaları uyarısında bulunduğunu kaydetti.

Türk mahkemelerinin AYM içtihatlarını uygulamama konusundaki dirençlerinden kaygı duyduğu, Türkiye’de kamu yetkililerinin Yüksek Mahkeme’ye dönük sözlü saldırılarının sorunu daha da derinleştirdiği belirtilen raporda, bu kararların uygulanmamasının kamusal ve anayasal düzeni zayıflattığı değerlendirmesi yer aldı.

Raporda, 2020 raporunda bahsedilen gözlemler ve çağrıların bugün de geçerliliğini koruduğu saptaması yapılırken, şu görüşlere de yer verildi:

“Sonuç olarak, anlamlı bir değişim yaratmak için Türk yetkililerin sivil toplumla yapıcı bir şekilde etkileşime geçmesi; kısıtlayıcı yasaları gözden geçirip revize etmeleri; ifade özgürlüğünü kullandığı için hapsedilen insan hakları savunucuları, gazeteciler, aktivistler ve diğer kişileri serbest bırakmaları; Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına saygı gösterip uygulamaları ve yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını sağlamaları esastır.”

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Demirtaş Ve Kavala İçin “Diyalog” Çağrısı

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’la ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını görüşen Avrupa Konseyi, Türkiye’ye bir kez daha AİHM’in hükümlerini yerine getirme çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ‘derhal serbest bırakın’ kararına rağmen tahliye edilmeyen Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’la ilgili Türkiye’nin kararlarını görüştü.

AİHM’nin karar ve hükümlerinin uygulanmasını denetlemek üzere 19-21 Eylül tarihlerinde toplantı yapan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’yle ilgili kararını da açıkladı. Toplantıdan yaptırım kararı çıkmazken, Komite ‘Kavala’yı serbest bırakın’ çağrısını bir kez daha yeniledi.

Türkiye’nin Kavala’nın tutukluluğuna son vermek ve derhal serbest bırakılmasını sağlamak için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiğini belirten Komite, Kavala’nın tutukluluğunun makul bir şüpheyi destekleyecek delillerden yoksun olduğuna dikkat çekti.

Ayrıca Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesinden derin üzüntü duyduklarını iletti. “Mahkeme’nin Kavala kararındaki kesin bulgularına ve Komite’nin Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını sağlamaya çağıran müteaddit kararlarına rağmen Kavala’nın tutukluluğunun devam etmesinden derin üzüntü duyuyoruz” dedi.

Toplantıya Adalet Bakan Yardımcısı Niyazi Acar da katıldı. Komite Acar’ın katılımını “memnuniyet verici” olarak nitelendirdi. Komite Kavala’nın Eylül sonuna kadar serbest bırakılmaması halinde Türkiye için üyelikten ihraç da dahil olmak üzere bütün seçenekleri gözden geçireceğini duyurmuştu.

Ankara bu karar öncesi Strasbourg’a ilettiği Eylem Planı’nda, Kavala hakkında ulusal mahkemeler önünde yargı sürecinin devam ettiğini belirtip, Avrupa platformunda karar alınmadan bu sürecin sonlanmasının beklenmesini istedi.

Osman Kavala’nın avukatlarından dizi eleştirisi

Ankara ayrıca Kavala dosyasında Strasbourg ile yürütülen üst düzey teknik ve siyasi diyaloğa vurguda bulundu. Bu diyalog kapsamında Avrupalı büyükelçilerden oluşan bir heyet ile Türk makamları arasında Aralık 2022’de ilk görüşmenin gerçekleştiğini, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türkiye raportörlerinin 13 Ocak 2023 tarihinde Kavala’yı Silivri Cezaevi’nde ziyaret ettiğini, oluşturulan Temas Grubu’nun Şubat ve Nisan aylarında Türk makamlarıyla görüştüğünü hatırlattı.

Osman Kavala’nın avukatları ise 30 Ağustos 2023 tarihinde Strasbourg’a ilettikleri bir görüşte AİHM hükümlerinin hâlâ yerine getirilmediğini belirtti. Avukatlar, Bakanlar Komitesinden Türk makamlarıyla en üst düzeyde temasa geçilmesini, Adalet Bakanlığı’ndan kapsamlı ve doğru bilgi talep edilmesini, Anayasa Mahkemesi’ne AİHM hükümlerini tam olarak ve ivedilikle yerine getirme çağrı.

Selahattin Demirtaş’ta alternatif formül

Bakanlar Komitesi, Selahattin Demirtaş dosyasında da diyaloğu ön plana çıkardı. Komite, AİHM hükümlerine rağmen Demirtaş’ın serbest bırakılmamasının, “Ulusal makamların AİHM ve Bakanlar Komitesi kararlarını dikkate almadıklarına yönelik kanıyı kuvvetlendirdiğine” vurguda bulundu. Demirtaş için, “Hakkında AYM önündeki sürecin sonlanması beklenene kadar tutukluluk dışındaki önlemler de incelenerek, derhal serbest bırakılması” çağrısını yineledi.

Avrupa Konseyi üyesi devletler ve Avrupa Konseyi Genel Sekreterine, “Demirtaş’ın tutukluluk halini Türk makamlarıyla temaslarda gündeme getirme” çağrısında bulunulan kararda, dosyada ilerleme olmaması halinde konunun Aralık 2023’te Strasbourg’daki AİHM hükümleri gündemli toplantıda yeniden ele alınacağı bildirildi.

Bakanlar Komitesi, Kavala ve Demirtaş hakkındaki AİHM hükümleri temelinde Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) “Yürütmeye karşı bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması” için gerekli tüm önlemlerin alınmasını da talep etti.

(Kaynak: Bianet, DW Türkçe)

Paylaşın

Türkiye’de Her 100 Bin Kişiden 355’i Cezaevinde

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili raporuna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan, Azerbaycan, Macaristan, Litvanya, Polonya, Slovakya, Arnavutluk, Çekya ve Letonya, Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Avrupa Konseyi, cezaevleriyle ilgili raporunu yayınladı. rapora göre, üye ülkeler içinde cezaevlerinin en kalabalık olduğu ülke Türkiye.

Avrupa Konseyi’nin cezaevleriyle ilgili bugün yayımlanan yıllık raporuna göre, 2022 yılı 31 Ocak tarihi itibarıyla Türkiye’deki cezaevlerinde 303 bin 945 mahkum veya tutuklu bulunuyor.

Bu sıralamada, İngiltere (79,092), Polonya (71,874), Fransa (69,964), Almanya, (56,294), İtalya (54,372), Ukrayna (48,038) ve İspanya (47,425) Türkiye’nin ardından diğer sıraları alıyor.

Rapora göre, nüfusa göre de kişi başına en fazla mahkum ve tutuklunun olduğu ülke yine Türkiye.

Buna göre, Türkiye’de 100 bin kişi içinde 355 kişi cezaevinde. Bu sıralamada, Gürcistan (237), Azerbaycan (217), Macaristan (194), Litvanya (191), Polonya (190), Slovakya (187), Arnavutluk (176), Çekya (175) ve Letonya (172) Türkiye’yi izleyen diğer ülkeler.

Rapora göre, 31 Ocak 2021’den 31 Ocak 2022’ye kadar, nüfusu bir milyonu aşan ülkelerde ortalama hapsedilme oranı yüzde 2,3 arttı.

Tutukluluk oranının en fazla arttığı cezaevi yönetimleri ise şu şekilde sıralandı: Slovenya (yüzde 23), Finlandiya (yüzde 15), Fransa (yüzde 15), Kuzey İrlanda (yüzde 13), Karadağ (yüzde 12), Hırvatistan (yüzde 10) ve Türkiye (yüzde 9,2).

Hapishanelerde yoğunluğun en fazla olduğu ülkeler hangisi?

Rapora göre genel olarak, Avrupa’da hapishanelerdeki yoğunluk Ocak 2021’den Ocak 2022’ye kadar yüzde 4,8 artış gösterdi.

Buna göre, doluluk oranı mevcut 100 kişilik kapasiteye göre 87,4’ten 91,6’ya çıktı.

Cezaevlerindeki kapasiteye göre en fazla yoğunluğun yaşandığı 7 ülke ise şunlar: Romanya’da 100 kişilik kapasiteye 124 mahkum, Kıbrıs Rum Kesimi’nde (118, Fransa’da 115, Belçika’da 115, Türkiye’de 113, Yunanistan’da 108 ve İtalya’da 107 mahkum düşüyor.

Uyuşturucudan mahkum olanların en fazla olduğu ülkeler?

Rapora göre, on ülkenin cezaevlerinde tüm mahkumların dörtte birinden fazlası uyuşturucuya bağlı suçlardan hüküm giydi.

Buna göre, uyuşturucudan mahkum olanların diğerlerine oranına bakıldığında Belçika, yüzde 51, Letonya yüzde 43, Azerbaycan yüzde 37, Türkiye yüzde 32, İtalya yüzde 32, Malta yüzde, Arnavutluk yüzde 28, Danimarka yüzde 27, İzlanda 27 ve Sırbistan yüzde 26.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye “Toplanma Özgürlüğü” Çağrısı

Avrupa Konseyi, Türkiye’den 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında belirtilen ilkeler doğrultusunda ‘kuvvetli bir şekilde’ değiştirmesini istedi. 

Avrupa Konseyi, ayrıca Türkiye’den, göz yaşartıcı gaz ve diğer silahların kullanımına ilişkin 2016 tarihli yönetmeliğin uygulanmasının uluslararası standartlara tam olarak uygunluğunu sağlamaya çağırdı.

Öte yandan Avrupa, Türkiye’ye, AİHM kararlarını uygulayarak, Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın derhal serbest bırakılması çağrısını yineledi.

AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için üç ayda bir toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Strazburg’da yaptığı son toplantısında, AİHM tarafından “derhal serbest bırakılması” kararı alındığı halde halen cezaevinde tutulan eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile işadamı Osman Kavala dosyasını görüştü. Komite, bir kez daha, Kavala ve Demirtaş’ın derhal serbest bırakılmasını istedi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin kararlarının uygulanmasını denetlemek için yaptığı son üç aylık toplantısında ‘Oya Ataman grubu davasına’ ilişkin ara karar kabul etti.

Türkiye’de barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik orantısız müdahaleleri 15 yılı aşkın bir süredir  incelediğini hatırlatan Komite, Türk makamlarının, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında belirtilen ilkeler doğrultusunda ‘kuvvetli bir şekilde’ değiştirmesini istedi.

Ayrıca Türk makamları, göz yaşartıcı gaz ve diğer silahların kullanımına ilişkin 2016 tarihli yönetmeliğin uygulanmasının uluslararası standartlara tam olarak uygunluğunu sağlamaya çağrıldı.

Türkiye’den son beş yıl içinde toplantı ve gösterilerin polis tarafından denetlenmesi ve 2911 sayılı Kanun’un ihlaline ilişkin kovuşturma ve mahkumiyet kararlarının sayısı hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi de istendi.

Bakanlar Komitesi, Türk makamlarını, ilgili kanunların uygulanması ve insan hakları konusunda hakim, savcı ve kolluk kuvvetleri personeline eğitim vermeye davet etti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi eski başkanı Oya Ataman’ın 2000 yılında İstanbul Sultanahmet Parkı’nda F tipi cezaevlerini protesto etmek için basın açıklaması yapmasına polis müdahale ederek izin vermemişti.

Demirtaş’a “tutukluluk dışı bir formül”

Bakanlar Komitesi, Türkiye’de seçim tarihinin açıklandığı güne denk gelen toplantısında, genel seçimlerin önemli aktörlerinden eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında bir ara kararı kabul etti.

AİHM’in Demirtaş hakkında kabul ettiği AİHS 18. madde uyarınca, ‘başvuranın tutukluluğunun çoğulculuğu bastırmak ve siyasi tartışmanın serbestliğini sınırlamak’ gibi gizli bir amacı güttüğüne ilişkin tespitini göz önünde bulunduran Komite; kararında, “Türk makamlarını bir kez daha, özellikle de Anayasa Mahkemesi önündeki yargılama bitene kadar ‘tutuklama dışındaki diğer tedbirleri’ araştırarak, başvuranın derhal serbest bırakılmasını sağlamaya çağırır” ifadesine yer verdi.

Bakanlar Komitesi, AİHM’in bu kararlarının uygulanması için gerekli özel tedbirlerin yanısıra, yargı bağımsızlığına yönelik garantilerin güçlendirilmesi de dahil, genel tedbirlerin alınması çağrısında bulundu.

Osman Kavala kararı

Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarının uygulanmaması nedeniyle Ankara hükümeti aleyhinde “ihlal prosedürü” düğmesine bastığı Osman Kavala dosyasını da görüştü. Kavala’nın, AİHM tarafından 3 yıl önce alınan bir kararla serbest bırakılmasını istediği halde hala hapiste olduğunu belirten Komite, bu durumun sona ermesi için Ankara hükümeti ile gerekli temasların kurulmasını istedi.

Avrupa Konseyi’nden karara ilişkin yapılan açıklamada, “Türk makamlarının, başta Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması da dahil, bu konuda mümkün olan en kısa sürede ek bir taahhütte bulunması elzemdir” denildi.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Demirtaş ve Kavala İçin Serbest Bırakın Çağrısı

Avrupa Konseyi, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş için verdiği kararın acil olarak uygulanması çağrısında bulundu.

Avrupa Konseyi, geçen yıl AİHM kararına rağmen Osman Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve iş insanı Osman Kavala’nın acil olarak serbest bırakılması yolundaki çağrısını yineledi.

Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde bu hafta toplanan Daimi Delegeler Komitesi’nin iki ayrı kararında, Türkiye’den Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ilgili kişilerle ilgili verdiği kararlara uymamasından “derin üzüntü” duyulduğu belirtilerek, bu kararların acilen uygulanması istendi.

Selahattin Demirtaş kararının gecikmesi eleştirildi

Bakanlar Komitesi’nin Demirtaş ile ilgili kararında, Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak kararın gecikmesi eleştirildi.

Türk yetkililerin, Anayasa Mahkemesi’nin konuyla ilgili kararını bir an önce ve AİHM içtihatlarına uygun olarak alması için gerekli çabayı göstermesi istendi.

Kararda, AİHM kararlarına uyulması için Türkiye’den gerekli tedbirlerin alınması istenirken, bu çerçevede Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) siyasi iktidarın etkisinden kurtarılmasının güvence altına alınması çağrısında bulunuldu.

Kararda siyasi tartışma, çoğulculuk, siyasi temsilcilerin ifade özgürlüklerinin garanti altına alınması konusunda da gerekli tedbirlerin alınması istedi.

Osman Kavala için ihlal süreci başlatılmıştı

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi geçen yıl AİHM kararına rağmen Kavala’yı serbest bırakmayan Türkiye hakkında “ihlal süreci” başlatmıştı.

Bu süreç çerçevesinde AİHM Büyük Dairesi’nin bir kez daha Kavala’yı serbest bırakmayan “Türkiye’nin ihlali sürdürdüğü” yolundaki kararından sonra Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye karşı üyelikten atılma da içinde olmak üzere alınacak yaptırımlara ilişkin sekreterya ile ilişkilerini sürdürüyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘Osman Kavala Dosyası’ Yeniden Avrupa Konseyi Gündeminde

Osman Kavala dosyası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 11 Temmuz 2022 tarihinde açıkladığı görüş niteliğindeki kararın ardından yeniden Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemine geliyor. Bakanlar Komitesi konuyu 20-22 Eylül günleri arasında Strasbourg’da düzenleyeceği “AİHM kararları” gündemli toplantılarda ele alacak.

Bu toplantılar öncesi Osman Kavala’nın avukatları tarafından Bakanlar Komitesine gönderilen bir mektupta, AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesinin 11 Temmuz’da açıkladığı kararın tam olarak uygulatılması için “eldeki tüm imkanların kullanılması” çağrısında bulunuldu.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, avukatlar, Osman Kavala’nın 11 Temmuz kararı gereği derhal serbest bırakılmasını, Gezi olayları ve darbe girişimiyle ilgili davalarda beraat ettirilmesini, hakkındaki tüm suçlamaların düşürülmesini ve başta insan hakları savunuculuğu olmak üzere tüm mesleki faaliyetlerine geri dönmesinin sağlanmasını da talep etti.

Mektupta, 25 Nisan 2022 tarihinde Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmeden İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11 Temmuz kararı sonrası Kavala’yı derhal serbest bırakmayarak, “Türk Anayasası’na aykırı davrandığı” not edildi. AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkındaki 25 Nisan kararını da “bütünüyle dikkate aldığı” belirtildi.

Bekir Bozdağ’ın ifadeleri

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın AİHM’nin ihlal kararıyla ilgili ifadelerini “kaygı verici” olarak tanımlayan avukatlar, bu ifadelerin 11 Temmuz kararının uygulanma sürecini inceleyen ve Kavala davasının temyiz sürecinde görev alacak yerel yargıçlar üzerinde “caydırıcı etki” yaratabileceği görüşünü de dile getirdi.

Bekir Bozdağ, 10 Ağustos’ta 13’üncü Büyükelçiler Konferansı sırasında yaptığı konuşmada, “Biz bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyduk ve uyguladık. Osman Kavala hakkında AİHM’in verdiği hak ihlali kararını da Türk mahkemesi uygulamış ve uymuştur. Başka bir suç nedeniyle tutuklama ve yargılaması devam etmiştir. Şimdi hüküm özlüdür” ifadelerini kullanmıştı. Bozdağ, “Başka bir ihlal iddiası başvurusuna konu olabilir. Önüne geldiğinde de mahkeme bunu değerlendirip karara bağlayabilir ama uygulanmış bir karara ‘Uygulanmamış’ diyemez” demişti.

Ankara’dan Strasbourg’a görüş

Bozdağ’ın bu tutumu Ankara’nın konuya ilişkin olarak bu hafta Strasbourg’a ilettiği görüşlere de yansıdı. Türk hükümeti, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi bir kez daha, Osman Kavala’nın AİHM kararına temel oluşturan suçtan değil, başka bir suçtan tutuklu ve yargılanmakta olduğu mesajını verdi.

Ankara tarafından Bakanlar Komitesine iletilen mesajlarda, “Türkiye’nin her zaman Avrupa Konseyi ilke ve standartlarına bağlı olduğu, AİHM kararlarının uygulanmasında yapıcı rol oynadığı ve AİHM kararlarının Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının daha da ilerlemesinde rehber işlevi gördüğü” savunuldu. Osman Kavala’nın AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli kararına temel olan suçlara bağlı tutukluluk halinin 20 Mart 2020 tarihinde sonlandığı, şu anda başka bir suçtan yargılandığı, bu suç kapsamında 25 Nisan 2022 tarihinde müebbet hapis cezasına mahkum edildiği, ancak bu kararla ilgili yargı sürecinin devam ettiği bildirildi.

Tutukluluk hali AYM gündeminde

Hükümet, Kavala’nın mevcut tutuklukuk haline Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde 9 Haziran 2022 tarihinde bireysel başvuruyla itiraz ettiği, AYM’nin bu konuda 22 Haziran’da Adalet Bakanlığı’ndan görüş istediği, bakanlığın bu görüşü 24 Ağustos’ta AYM’ye ilettiği bilgilerini verdi.

Türk hükümeti, Kavala’nın avukatlarının “AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkında İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 Nisan’da açıklanan karar da dikkate alınmıştır” ifadelerine de karşı çıktı. Ankara 25 Nisan kararının gerekçeli bölümünün 6 Haziran’da açıklandığını, hükümetin bu kararın İngilizcesini 24 Haziran 2022 tarihinde AİHM’ye ilettiğini, AİHM’nin ise 11 Temmuz’da açıkladığı kararla ilgili oturumlarını 8 Nisan, 4 Mayıs ve 9 Haziran tarihlerinde düzenlediğini söylüyor.

Şimdi ne olacak?

Bakanlar Komitesinin 20-22 Eylül toplantılarında Kavala dosyasında somut bir karar almamakla birlikte, dosyada yeni bir aşamanın önünü açması bekleniyor. Bu çerçevede devreye Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ama özellikle de siyasi bir platform olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) girecek. AKPM içinde kimi siyasi gruplar ve siyasiler Kavala dosyasında Türkiye’ye yaptırım uygulanması fikrini destekliyor. Ancak olası bir yaptırım kararının aylar alacağı söylenmekte. Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması olasılığı ise şimdilik dile getirilmiyor. Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve AKPM’den oluşan üçlü bir mekanizmanın Ankara ile yeni bir diyalog süreci başlatabileceği seçeneği de masada.

AİHM Büyük Dairesi, 11 Temmuz’da açıkladığı Bakanlar Komitesine görüş niteliğindeki kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46(1) maddesi gereğince uymakla yükümlü olduğu 10 Aralık 2019 tarihli Kavala kararından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varmıştı.

Paylaşın

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nden Türkiye’ye Uyarı

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) yayımladığı yıllık raporunda, Türkiye’nin de içinde bulunduğu ‘aşırı dolu cezaevine sahip’ üye ülkeleri uyararak, bunun önüne geçilebilmesi için önerdiği bir dizi kriterlerin vakit geçirilmeden uygulanmasını istedi.

Avrupa Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren ve bağımsız uzmanlardan oluşan komite, cezaevlerinde her bir mahkum için ortak koğuşlarda 4 metrekare yaşam alanı, tek kişilik hücrelerde ise en az 6 metrekarelik yaşam alanı oluşturulması gerektiği uyarısında bulundu.

Euronews’ta yer alan habere göre, cezaevlerinin aşırı dolu oluşunun, “işkence ve kötü muamelenin bir parçası olduğu ve ciddi insan hakları ihlali teşkil ettiğini” belirten komite, üye ülkelerin tutukluluğa alternatif önlemler geliştirmesi çağrısında bulundu.

CPT’nin 60 sayfalık raporunda, tutukluğa alternatif olarak şartlı tahliye, rehabilitasyon programları ile desteklenen zorunlu toplum hizmeti veya elektronik kelepçeyle izleme gibi çözümlerle tutukluluk cezasına alternatif tedbirlere başvurulabileceği hatırlatıldı.

Avrupa’da aşırı dolu cezaevleri arasında Türkiye ve Belçika 3. sırada

CPT raporuna göre, cezaevinde tutuklu ve mahkum yoğunluğu oranı 2020 ila 2021 yılları arasında çok az da olsa düşüş gösterdi. 2021 Yıllık Ceza İstatistikleri Raporu: Avrupa’da en fazla mahkum Rusya ve Türkiye’de bulunuyor.

2020’de üye ülkelerde ortalama 100 kişilik cezaevine 91 mahkum veya tutuklu düşerken, 2021’de bu oran 85’e düştü.

Avrupa Konseyi’ne üye ülke en kalabalık cezaevleri sıralamasında ilk sırada Romanya (yüzde 119) gelirken bu ülkeyi Yunanistan (yüzde 111), Belçika (yüzde 108) ve Türkiye (yüzde 108) izliyor. İtalya (yüzde 106), Fransa (yüzde 104), İsveç (yüzde 101) ve Macaristan (yüzde 101) daha sonraki sıraları alıyor.

CPT uzmanları, üye ülkelerdeki cezaevi ve karakolları haber vermeden teftiş etme hakkına sahip.

Paylaşın