Türkiye’nin “Osman Kavala” Savunması: Siyasi Etki Yok

Türkiye, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısı yapan Avrupa Konseyi’ne gönderdiği savunma metninde, Erdoğan dahil hükümet yetkililerinin Osman Kavala hakkındaki açıklamalarının “yargılamaya etkisi olmadığı” ileri sürüldü.

Metinde, beraatine hükmedilmesine rağmen eski bir dosyanın açılmasıyla ceza verilen Osman Kavala’nın, “iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e başvurduğunu, bu nedenle söz konusu AİHM kararının geçersiz olduğu” da savunuldu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya” çağırmıştı.

Gezi Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hak ihlali kararını uygulamayan iktidarın, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği savunma metni ortaya çıktı.

Savunmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dahil hükümet yetkililerinin Kavala hakkındaki açıklamalarının “yargılamaya etkisi olmadığı” ileri sürüldü. İktidar, beraatine hükmedilmesine rağmen eski bir dosyanın açılmasıyla ceza verilen Kavala’nın, “iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e başvurduğunu, bu nedenle söz konusu AİHM kararının geçersiz olduğunu” da savundu.

Gezi Davası’nda yargılanan Kavala’nın beraat ve tahliyesine hükmedilmiş ancak cezaevinden çıkmadan, daha önce savcılığın tahliye ettiği eski bir dosya “casusluk” başlığıyla yeniden açılarak, yeniden tutuklama kararı verilmişti. Bunun ardından beraat ettiği Gezi Davası’nı istinaf mahkemesi bozmuş, ilk kararı veren heyet de dağıtılmıştı.

Yeni bir mahkemede yargılanan Kavala, Gezi Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş, cezası onanmıştı. Tüm bu süreçte, Kavala’nın tutuklandığı aşamada hak ihlali kararı veren, tahliyesine ve dosyanın kapatılmasına hükmeden AİHM’nin kararı uygulanmamıştı.

Bu nedenle de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye için “yaptırım” kararı almıştı. 17-19 Eylül’de Türkiye için uygulanacak yaptırım konusunda toplanan Bakanlar Komitesi, yeni bir gelişme olmaması nedeniyle 24 Ekim’de yapılacak toplantıya kadar Türkiye’den somut bir adım atmasını istemişti.

T24’ün Ankara haber müdürü Gökçer Tahincioğlu‘nun haberine göre, iktidarın Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği savunmadaysa, AİHM kararının uygulanmamasının gerekçesi olarak Kavala’nın, “uydurma” eleştirilerine yol açan ‘casusluk’ suçlaması nedeniyle tutuklandığı iddia edildi.

AİHM’nin yetkisizlik nedeniyle başvuru için “kabul edilmezlik kararı vermesi gerektiği ama Türkiye için yaptırım kararı alındığı” savunuldu. Türkiye, daha önce yöneltilen 12 soruya da yanıt verdi.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla gönderilen yanıtlarda şu görüşler savunuldu:

“Kavala, iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’ye başvurmuştur. Başvurucunun tutuklu olduğu dosyaya ilişkin yeni AYM başvurusu yapılmış, bu başvuru sonuçlanmamıştır. Başvurucunun AYM önündeki başvuru sonuçlanmadan AİHM’ye gelmesi “başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle kabul edilemezlik sebebidir.” AYM’nin önündeki başvuru yeni bir başvurudur. AYM’nin iş yükü göz önünde bulundurulmalıdır. Kavala’nın dosyasının AYM önünde hala sonuçlanmamış olması makul süreyi aşmaz, öngörülebilir ve kabul edilebilirdir.”

Ankara, AİHM kararının bugüne kadar uygulanmamasının sorumlusunun da yine AİHM olduğunu ileri sürdü. Savunmada, AİHM’nin ilk ihlal kararının Kavala’nın tutuklanmasına ilişkin olduğunu, bu ceza dosyasının sonuçlandığını belirtildi. Ceza davası sonuçlanmadan önce Kavala’nın belirtilen dosyadan tahliye edilip farklı bir dosyadan tutuklandığını, casusluk suçuyla verilen bu tutuklamaya ilişkin yargılamanın daha sonra sürdüğünü vurguladı.

Yanıtta, “Başvurucunun tutukluluğunun sebebi, AİHM kararındaki dosya değil, yeni bir dosya olan TCK md. 328’deki casusluk suçlamasıdır. Bu yüzden de AİHM’nin öncelikle başvuru yollarının tüketilmemesinden kabul edilemezlik vermesi, daha sonra da 2019 tarihli önceki kararındaki bulgularla şimdiki dosyayı karıştırmaması gerekir” denildi.

“AKP üyesi hakim” sorusu

Türkiye, daha önce beraat kararı veren mahkemenin bazı üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılması, mahkumiyet kararı veren heyette geçmişte AKP üyesi olan bir hakimin yer alması konularına da şu yanıtı verdi:

“Beraat kararı veren hakimlere farklı nedenlerle açılan disiplin soruşturması, ceza yargılaması üzerinde negatif bir etki yaratmamıştır. Disiplin soruşturması açılması, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkını engellemez. Siyaseten angaje olduğu iddia edilen 13. Ceza Mahkemesi’ndeki yargıcın tarafsızlığını/ bağımsızlığını kaybettiğine dair hiçbir somut delil yoktur.”

Türkiye, iktidarın ve Cumhurbaşkanı’nın Kavala hakkındaki açıklamalarının yargılamaya etkisi olup olmadığı konusunda da “Başvurucuya dair hükümet görevlilerinin beyanlarının zamanlama, içerik ve bağlamı dikkate alındığında masumiyet karinesini zedeleyen bir husus yoktur çünkü başvuranın suçluluğuna dair bir değerlendirme içermemektedir” savunmasını yaptı.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye “Osman Kavala’yı Serbest Bırakma” Çağrısı

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya” çağırdı.

Türkiye taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği AİHM kararlarına uymakla yükümlü.

Komite üyeleri 17-19 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdikleri toplantılarda Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen iş insanı Osman Kavala hakkında AİHM tarafından 10 Aralık 2019 tarihinde açıklanıp 11 Temmuz 2022 tarihinde onaylanan kararın icra sürecini de görüştü.

Toplantıların ardından 19 Eylül’de Bakanlar Komitesi’nin internet sayfasında yayınlanan metinde Türkiye’ye bir kez daha AİHM kararlarını yerine getirme yükümlülüğü hatırlatıldı. Türk yetkililerden, 24 Ekim’de Türkiye’de yapılacak ikinci üst düzey teknik toplantıya Kavala hakkındaki yargı kararlarının uygulanması yolunda “somut ve sonuç odaklı önerilerle gelmeleri” istendi.

Komite ayrıca, Anayasa Mahkemesinin Kavala’nın bireysel başvuru dosyasını hâlâ incelememiş olmasından duyduğu “üzüntüyü” kaydetti. Yargı dahil Türk makamları Kavala’nın derhal serbest kalmasını sağlayacak adımlar atmaya davet edildi.

Osman Kavala, Bakanlar Komitesinin atıf yaptığı AİHM kararına Türk mahkemelerinin uymayı reddettiği gerekçesiyle 18 Ocak 2024 tarihinde ikinci kez AİHM’ye başvurmuştu.

Bu ikinci davaya Türkiye Barolar Birliği, İfade Özgürlüğü Derneği, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Amerikalı aktör George Clooney ve eşi insan hakları avukatı Amal Clooney tarafından kurulan Clooney Vakfı gibi kuruluşlar da müdahil olmak için talepte bulunmuştu.

Diğer başka kurumlarla birlikte Clooney Vakfının başvurusu da AİHM tarafından kabul edildi. Vakfın destekçileri arasinda Bill ve Melinda Gates Vakfı, Microsoft, Versace Vakfı, Smith Aile Fonu, Amerikan Barolar Birliği ve Uluslararası Barolar Birliği de var.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne Kara-Murza Layık Görüldü

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) tarafından verilen Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’ne bu yıl Rusya’da hapiste bulunan muhalif ve aktivist Vladimir Kara-Murza layık görüldü.

Vladimir Kara-Murza’nın ödülü, eşi Yevgeniya Kara-Murza’ya takdim edildi. Törende konuşan Kara-Murza, “Mevcut Rus yetkililer (amaçları bu olmasa da) gerçek bir vatansever portresi çizdiler. Vladimir Putin hükümeti böyle insanları hain olarak görüyor. Partnerim, en iyi arkadaşım ve çocuklarımın babasıyla daha fazla gurur duyamazdım” dedi.

Yevgeniya Kara-Murza, eşinin hapishaneden yazdığı mektubu da okudu. Kara-Murza mektubunda, “Putin, Ukrayna’yı acımasızca işgale başlayarak ülkemizde hakikate karşı da bir savaş başlattı” dedi: Vladimir Putin’in Rusya’sında gerçeği söylemek devlete karşı işlenmiş bir suç olarak görülüyor.

Vladimir Kara-Murza, Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü’nü Rusya’daki diğer siyasi mahkumlara adadığını ve ödülle birlikte verilecek paranın onların aileleri için harcanacak bir fona aktarılacağını açıkladı.

AKPM Başkanı Tiny Kox da törende konuşma yaptı: “Günümüz Rusya’sında iktidara karşı durmak inanılmaz bir cesaret gerektirir. Bugün bu cesareti Sayın Kara-Murza hapishanedeki hücresinden gösteriyor.”

Kara-Murza’nın tutukluluğu hakkında

Rusya’nın önde gelen muhalif isimlerinden aktivist Vladimir Kara-Murza 11 Nisan akşamı Moskova’da gözaltına alınmıştı.

Savaşa karşı olduğunu dile getiren ve Rusya’nın önde gelen muhalif isimleriyle savaş karşıtı bir komite kuran Kara-Murza’nın avukatı müvekkilinin “polisin emirlerine uymadığı gerekçesiyle” gözaltına alındığını ve 15 gün hapis veya para cezasıyla karşı karşıya olduğunu aktarmıştı.

2015 ve 2017 yıllarında Moskova’da zehirlenen ve 2015’teki olayın ardından böbrek yetmezliği sebebiyle hayati tehlike yaşayan Kara-Murza aynı zamanda 2015 yılında başkent Moskova’da silahlı saldırı sonucu öldürülen muhalefet lideri Boris Nemtsov’un da arkadaşıydı.

“Vatana ihanet” ile suçlanan Rusyalı aktivist, suçlu bulunması halinde yirmi yıl hapis cezasına çarptırılacak.

Vaclav Havel ödülü hakkında

Vaclav Havel Ödülü, 2011’de ölen, Çekoslovakya komünist rejiminin önde gelen muhalifi ve önce 1989-1992 arası Çekoslovakya devlet başkanı, iki ülkenin anlaşarak ayrılmasından sonra 1993-2003 arası Çek Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olan ünlü yazar Vaclav Havel’in anısına, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Vaclav Havel Kütüphanesi ve Charta 77 tarafından koyulmuştu.

Avrupa ve Avrupa dışında sivil toplum çıkışlı kişi veya kurumlara verilen ödüle aday gösterilenlerde, belirli bir grubun insan hakları durumu üzerinde gerçek bir fark yaratmış olması, büyük ve sistematik ihlalleri ortaya çıkarmada etkili olması veya insan hakkı bağlantılı bir hedef doğrultusunda kamuoyunu ve/veya uluslararası toplumu başarıyla harekete geçirmiş olması aranıyor.

Bu yıl 10 Ekim’de verilen ödül 2013’ten bu yana Ales Bialiatski (Belarus), Anar Mammadli (Azerbaycan), Ludmilla Alexeeva (Rusya), Nadia Murad (Irak), Murat Arslan (Türkiye) ve Oyub Titiev’e (Rusya) ve en son olarak da 2019’da Çin’de hapis cezası alan Uygur aydını İlham Tohti ile Balkanlar’dan gençleri bir araya getiren İnsan Hakları Gençlik Girişimi arasında paylaştırıldı.

Ödülü 2020 yılında Suudi Arabistanlu kadın hakları aktivisti Loujain Alhathloul alırken, ödüle 2021’de Belaruslu muhalefet lideri Maria Kalesnikava layık görüldü.

Paylaşın

‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ Hakkında Dikkat Çeken Rapor

Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan taslak raporda, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin “demokratik kurumları ciddi bir şekilde zayıflattığı ve kuvvetler ayrılığı sistemini işlevsiz ve yetersiz hale getirdiği” uyarısında bulunuldu.

Raporda, Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına saygı göstermemesi ve 2023 yılı seçimleri öncesi çıkartılan seçim yasası yüzünden de ciddi eleştiriler yöneltildi.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Denetim Komitesi tarafından hazırlanan taslak raporda, Türkiye’de 2017 yılında kabul edilen cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin “demokratik kurumları ciddi bir şekilde zayıflattığı ve kuvvetler ayrılığı sistemini işlevsiz ve yetersiz hale getirdiği” uyarısında bulunuldu.

İngiliz milletvekili John Howell ve Letonya milletvekili Boriss Cilevics tarafından ortak kaleme alınan rapor ve buna bağlı tavsiye karar tasarısı Strasbourg’da AKPM Genel Kurulu toplantıları sırasında 12 Ekim’de tartışılarak oylanacak.

Raporda Türkiye’ye yöneltilen eleştiriler neler?

Raporda, Türkiye’ye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına saygı göstermemesi ve 2023 yılı seçimleri öncesi çıkartılan seçim yasası yüzünden de ciddi eleştiriler yöneltildi.

Muhalefetteki siyasi parti üyelerine yönelik baskının devam ettiği suçlaması getirilen raporda, HDP’nin devam eden kapatma davasıyla ilgili endişeler dile getirildi.

Terörle mücadele yasasının geniş bir şekilde yorumlanması, ifade ve basın özgürlüğü önündeki engeller eleştiri konuları arasında yer aldı.

Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye düşürülmesi konusunda memnuniyet dile getirilirken, Venedik Komisyonu raporuna da atıfta bulunarak, seçim yasasındaki diğer bazı maddelerin endişe kaynağı olduğu uyarısı yapıldı.

Türk yetkililere özgür ve adil seçimlerin garanti altına alınması için tüm koşulları sağlama çağrısı yapılan raporda ayrıca yargının tam bağımsızlığı, etkin bir kontrol ve denge sistemini yeniden tesis etmek için acil reformlara ihtiyaç duyulduğu uyarısı yapıldı.

Raporun sonuç bölümünde AKPM’den Türkiye için denetim süreci çerçevesinde bu ülkedeki demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarıyla ilgili gelişmeleri yakından izlemesi tavsiye edildi.

Denetim süreci nedir? Kime uygulanır?

Denetim süreci genelde Avrupa Konseyi’ne yeni üye olan ve insan hakları alanındaki sıkıntılar yaşayan ülkeler için yürürlükte.

AKPM’de 1990’lı yıllarda oluşturulan “denetim süreci” üye ülkelerde demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) temel değerlerini tesis etmeyi amaçlıyor ve uygulanmasını denetliyor.

1996’da bu sürece dahil edilen Türkiye, yapılan yapısal değişiklikler ve düzenlemeler sonrası 2004’te süreçten çıkarılarak “denetim sonrası izleme sürecine” dahil edilmişti. Türkiye, demokrasi ve insan hakları alanındaki ciddi sorunlar yüzünden 2017 yılında yeniden AKPM’nin “denetim sürecine” alınmıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın