Türkiye, AHİM’den Osman Kavala İçin Ek Süre Talep Etti

Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AHİM) Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala kararı için ek süre talep ettiği öğrenildi.

“Gezi Parkı Davası” kapsamında tutuklu yargılanan iş insanı Osman Kavala 25 Nisan 2022 yılında “Türkiye Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi. Kavala’nın cezası 28 Eylül 2023’te Yargıtay 3. Ceza Dairesi, tarafından onandı.

Gerçek Gündem’den Tuğba Özer’in haberine göre; AİHM, Türkiye’ye 1 ay kadar süre tanırken, Türkiye’nin 16 Eylül’e kadar savunmasını tamamlaması gerekiyor. Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki karara uymayan Türkiye’nin bu tarihe kadar savunmasını mahkemeye iletmesi bekleniyor.

Öte yandan Kavala’nın 2019 ihlal kararı gereği serbest bırakılmaması sebebi ile Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye hakkında ‘ihlal prosedürü’ başlatmıştı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 18 Ekim 2017’de gözaltına alındıktan sonra 1 Kasım 2017’de Gezi Parkı davası kapsamında tutuklanan iş insanı Osman Kavala ile ilgili hak ihlali kararı vermişti. Mahkeme, bu durumun sona erdirilmesi için AİHS’in 46. Maddesinin 4. fıkrası uyarınca Kavala’nın derhal serbest bırakılması gerektiğine hükmetmişti.

AİHM’nin ihlal kararına rağmen serbest bırakılmaması üzerine avukatları 18 Ocak 2024’de AİHM’e tekrar başvurdu. 6,5 yıldır cezaevinde bulunan Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu öncelikli olarak inceleme kararı alan mahkeme başvuruyu 21 Mart 2024’te Türkiye’ye iletti. Türkiye’den savunmasını 16 Temmuz 2024 tarihine dek mahkemeye sunması istenmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Osman Kavala’nın 18 Ocak 2024 tarihinde yaptığı ikinci başvuruya öncelik verdiğini bildirerek Türk Hükümeti’nin cevaplamasını istediği soruları açıkladı. Kavala’nın hukuk temsilcileri tarafından yapılan açıklamaya göre mahkeme, başvurunun incelenmesi için Türk Hükümeti’nden 16 Temmuz 2024’e kadar savunmasını iletmesini beklediğini duyurdu.

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den Bin ByLock Başvurusu İçin Savunma İstedi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’den bin ByLock dava başvurusu için daha görüş (savunma) talep etti. Mahkemenin gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentinde yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilen bin kişinin daha dava başvurusunu beş dosya halinde görüş amacıyla Ankara’ya tebliğ ettiğini bildirdi.

Başvurular, “hak ihlali” temelinde Ankara’ya karşı dava açmak için yapılmıştı. AİHM Aralık 2023’te iki bin başvuru daha tebliğ etmişti. Mahkemenin gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

Dava başvuruları, 2019-2023 yılları arasında AİHM gündemine taşınmış şikayetlerden oluşuyor. Başvurucular, haklarındaki mahkumiyet kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağını düzenleyen 7’nci maddelerini ihlal ettiğini savunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Eylül 2016’da tutuklandıktan sonra yargılanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya, ByLock uygulaması kullandığı gerekçesiyle “FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. AİHM, Yalçınkaya kararında, Türk hükümetinin yargılanma haklarına getirilen kısıtlamaları yeterince gerekçelendirmediği ve yargılamanın adil şekilde yürütülmediği sonuçlarına varmıştı.

Pilot dava kararında, ByLock yargılamalarında yasaların aşırı geniş ve keyfi yorumlandığı ve mahkemelerin bu yargılamalardaki genişletici ve öngörülemez yorumunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7’nci maddesinin keyfi soruşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlama amaç ve hedefine aykırı olduğu sonucuna varılmıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Bin ByLock Davasında Daha Türkiye’den Savunma İstedi

AİHM, ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilmiş bin kişinin daha “hak ihlali” temelinde yaptığı başvuruları bilgi ve görüş için Türkiye’ye iletti.

AİHM’in 2023 yılı istatistikleri raporuna göre, geçtiğimiz yıl bekleyen davalar arasında en yüksek başvuru sayısına sahip ülke Türkiye oldu.

AİHM verilerine göre mahkemenin 68 bin 450 davalık toplam dava yükünün 23 bin 397’sini yani yüzde 34,2’sini Türkiye menşeli davalar oluşturdu. Bu davaların büyük çoğunluğunu 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası yapılan başvurular oluşturuyor.

Sadece ByLock kullanımına ilişkin AİHM gündemindeki mecvut başvuru sayısı ise 8 binin üstünde. Potansiyel başvuru sayısı ise 100 bin olarak tahmin ediliyor.

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilen bin kişinin daha dava başvurusunu beş dosya halinde görüş amacıyla Ankara’ya tebliğ ettiğini bildirdi.

Başvurular, “hak ihlali” temelinde Ankara’ya karşı dava açmak için yapılmıştı. AİHM Aralık 2023’te bin başvuru daha tebliğ etmişti. Mahkeme gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

Dava başvuruları, 2019-2023 yılları arasında AİHM gündemine taşınmış şikayetlerden oluşuyor. Başvurucular, haklarındaki mahkumiyet kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağını düzenleyen 7’nci maddelerini ihlal ettiğini savunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Eylül 2016’da tutuklandıktan sonra yargılanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya, ByLock uygulaması kullandığı gerekçesiyle “FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. AİHM, Yalçınkaya kararında, Türk hükümetinin yargılanma haklarına getirilen kısıtlamaları yeterince gerekçelendirmediği ve yargılamanın adil şekilde yürütülmediği sonuçlarına varmıştı.

Pilot dava kararında, ByLock yargılamalarında yasaların aşırı geniş ve keyfi yorumlandığı ve mahkemelerin bu yargılamalardaki genişletici ve öngörülemez yorumunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7’nci maddesinin keyfi soruşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlama amaç ve hedefine aykırı olduğu sonucuna varılmıştı.

Paylaşın

Türkiye, AİHM’de En Fazla ‘Emsal Davaya’ Sahip Ülke

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 2023 yılında en fazla ’emsal davaya” sahip ülke oldu. AİHM’de geçtiğimiz yıl bekleyen en yüksek başvuru sayısına sahip ülke de Türkiye oldu.

AİHM verilerine göre mahkemeye gelen 68 bin 450 başvuruda toplam yükünün 23 bin 397’sini Türkiye menşeli şikayetler oluşturuyor. Buna göre bekleyen davaların yüzde 34,2’si Türkiye’den.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 2023 yılında emsal karar oluşturan davalar sıralamasında Türkiye ilk sırada yer alıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarının üye ülkeler tarafından uygulanmasına ilişkin yıllık raporunu bugün yayımladı.

Türkiye, 2023 sonu itibarıyla aynı insan hakları ihlallerinin bir daha yaşanmamasını sağlamak için spesifik ve genellikle geniş kapsamlı önlemlerin alınmasını gerektiren en fazla ’emsal davaya” sahip ülke oldu. Buna göre 2023 yılı sonunda Türkiye için 124, Romanya için 115, Ukrayna için 103 ve Bulgaristan için 89 “emsal dava” bulunuyor.

Türkiye, 2023 yılı sonu itibarıyla Ukrayna (766) ve Romanya’nın (476) ardından karar için bekleyen dava sayısında (446) üçüncü sırada yer alıyor.

AİHM’in ocak ayında yayımladığı 2023 yılı istatistikleri raporuna göre, geçtiğimiz yıl bekleyen en yüksek başvuru sayısına sahip ülke Türkiye. AİHM verilerine göre mahkemeye gelen 68 bin 450 başvuruda toplam yükünün 23 bin 397’sini Türkiye menşeli şikayetler oluşturuyor.

Buna göre bekleyen davaların yüzde 34,2’si Türkiye’den. Bu davaların da büyük çoğunluğu 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası yapılan başvurulardan oluşuyor.

“Türkiye, AİHM’in Kavala kararına uymayarak İnsan Hakları Sözleşmesi’nde zorluk yaratıyor”

Öte yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin üye ülkelerin AİHM kararlarına yönelik tutumlarına ilişkin yıllık raporu bugün yayımlandı.

Raporda, üye ülkelerin AİHM kararlarının uygulanması konusunda önemli ilerleme kaydettiği vurgulanırken, sadece Osman Kavala davasındaki hükme uyulmamasıyla Rusya’nın üyelikten çıkmadan önce verilen kararların uygulanmamasına ilişkin endişeler dile getirildi.

Raporda, AİHS sisteminin ve bir bütün olarak Avrupa Konseyi’nin güvenilirliği açısından, tüm üye devletlerin AİHM kararlarını uygulama yükümlülüklerini yerine getirmelerinin zorunlu olduğu vurgulandı.

Tüm çabalara ve çağrılara rağmen Kavala’nın tutukluluğunun devam ettiği hatırlatılan raporda, Bakanlar Komitesi’nin üye ülkelerin AİHS’ne saygı göstermesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceği vurgulandı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019’da verdiği ihlal kararı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin hükmü yerine getirmediği gerekçesiyle 2022’de Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den Osman Kavala İçin Savunma İstedi

Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’den savunmasını 16 Temmuz 2024 tarihine dek mahkemeye sunmasını istedi.

AİHM’in 10 Aralık 2019 tarihli kararı Osman Kavala’nın tutukluluğunun keyfi olduğunu ve siyasi saiklere dayandığını tespit etmiş ve bu nedenle Osman Kavala’nın derhal salıverilmesi gerektiğine hükmetmişti.

Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu. Kavala’nın, 5 Nisan 2022’de “casusluk” suçlamasından beraat ve tahliyesine, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmedilmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Ekim 2017’den beri (2 bin 352 gün) hapiste tutulan Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı aldı.

Kavala’nın AİHM’ne ikinci başvurusu, mahkemenin Kavala lehine verdiği 10 Aralık 2019 tarihli hak ihlali kararına rağmen devam eden ihlal iddialarını içeriyor.

Osman Kavala’nın avukatları “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala’nın derhal salıverilmesini gerektiren 2019 ve 2022 tarihli kararların icrasını denetlemeye devam etmektedir. Türkiye hukuken bağlayıcı olan bu kararlara uymakla yükümlüdür. Mahkemeye yapılan yeni başvuru, Bakanlar Komitesi’nin denetim süreci ve Türkiye’nin AİHM’in kararından doğan ve devam eden hukuki yükümlülükleri üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Yeni başvuru, AİHM’in 2019 yılında verdiği ihlal kararından beri devam eden ve yeni hak ihlallerini dile getirmektedir” diye açıklama yaptı.

Yeni başvuruda şu şikâyetler öne sürülüyor:

Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinden bugüne kadar süren tutukluluğu bir bütün olarak hukuka aykırıdır (AİHS’in 5. maddesi);

Yerel mahkemeler Osman Kavala’nın tutukluluğunun hukukiliğini süratle denetlememişlerdir (AİHS’im 5(4). maddesi);

Osman Kavala’nın adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edilmiştir (AİHS’in 6(1), 6(2) ve 6(3)(d) maddeleri);

Osman Kavala’nın Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek) uyarınca mahkûm edilmesi öngörülebilirlik şartına uygun değildir (AİHS’in 7. maddesi);

Osman Kavala’nın tutuklanması, kovuşturulması ve hapis cezasına çarptırılması kendisinin bir insan hakları savunucusu olarak susturulması ve cezalandırılması amacını taşımaktadır ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarını ağır bir biçimde sınırlandırmaktadır (AİHS’in 10. ve 11. maddeleri);

Osman Kavala siyasi bir amaçla tutuklanmış, mahkûm edilmiş ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu siyasi amaç, onu susturmak ve cezalandırmaktır (AİHS’in 18. Madde ile beraber 5, 6, 7, 10, 11. maddeleri);

Masum bir insanın aşırı derecede uzun, keyfi, siyasi saiklere dayalı ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması ve hakkında verilen müebbet hapis cezasının gözden geçirilme imkanının bulunmaması AİHS’in 3. maddesini ihlal etmektedir.

Paylaşın

AİHM’de Bekleyen Her 100 Başvurudan 35’i Türkiye Aleyhine

AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (IDEA) 2023 yılı raporuna göre Türkiye Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada. Avrupa’da ise Rusya’nın gerisinde olan Türkiye sadece Belarus’tan daha iyi durumda.

Türkiye’nin hukuk karnesinin zayıflığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) istatistiklerine de çok net yansıyor. Şubat 2024 sonu itibariyle AİHM’de bekleyen her 100 davadan 35’ini Türk vatandaşlarının yaptığı başvurular oluşturuyor. İkinci sıradaki Rusya için bu oran yüzde 16.

29 Şubat 2024 itibarıyla AİHM’de bekleyen 67 bin 300 dava var. Bunların 23 bin 550’si Türkiye aleyhine yapılan başvurular. Ardından 10 bin 750 başvuru ile Rusya geliyor. Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı Rusya’ya aleyhine yapılan başvuruların iki katından fazla.

Üçünü sırada 8 bin 700 başvuru ile Ukrayna var. Bu ülkeyi sırasıyla Romanya (4 bin 50), Yunanistan (2 bin 450), İtalya (2 bin 450), Azerbaycan (2 bin 50) ve Polonya (bin 700) takip ediyor.

Yüzdelik olarak paya bakıldığında ise ilk sırada açık ara farkla Türkiye var. AİHM’de bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

“Sistematik sorun var”

AİHM; ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın açtığı davada Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetmişti. AİHM’in gerekçeli kararında “Türkiye’nin, terör suçlarından mahkumiyetlerle ilgili sistematik sorunu ele alması gerektiği” uyarısı yapılmıştı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; davacının avukatı Johan Heymans, AİHM’in bunun sadece Yalçınkaya ile ilgili değil, tüm Türk adalet sistemiyle ilgili bir durum olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Binlerce insanın bu durumdan muzdarip olduğunu ve mahkeme önünde hala 8 bin 500 civarında Bylock dosyası bulunduğunu belirten Heymans, yüz binlerce insanın bu ihlalden mağdur olduğuna vurguladı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) cezaevindeki milletvekili Can Atalay ile ilgili kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermesi Türkiye’de yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü bir kez daha gündeme getirdi.

International IDEA’nın 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer aldı. Avrupa’da 45 ülke içinde ise Türkiye’nin geçmeyi başardığı tek ülke Belarus oldu.

Paylaşın

AİHM’den Dikkat Çeken Karar: Alevilik Ayrı Bir İnanç

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Aleviliği İslamiyet’ten ayrı bir inanç olarak kabul etti. AİHM, kararını İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 9.maddesine dayandırdı.

Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunan AİHM, 1959 yılında Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir.

Avusturya Alevi Toplulukları Federasyonu (ATF), Mart 2009’da yasal olarak tanınan bir dini topluluk olarak tanınmak için Avusturya kurumlarına başvurdu. Ancak Avusturya’daki ‘İslam Dini Cemaati’ talepler hakkında olumsuz yanıt verilmesini istedi.

ATF ise Aleviliğin İslam’ın dini doktrinine taban tabana zıt olan senkretik bir inanç olduğunu savundu. Fakat Avusturya devleti Alevilerin taleplerini reddetti. Alevi inancının İslami olarak tanımladığını İslam Yasası kapsamında tanındığı belirtildi.

Anayasa Mahkemesi, 1 Aralık 2010’da bu kararı iptal etti. Ancak İslam Dini Cemaati bu kararı tekrar Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi görüşmeyi reddetti. Bunun üzerine olay Yüksek İdare Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme İslam Dini Cemaati’ni haklı buldu. 2019 yılına kadar devam eden bu süreçte Aleviler haksız bulundu. Konu ardından AİHM’ye taşındı.

Manevi tazminat verilmesine hükmedildi

AİHM İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 9.maddesindeki “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; Bu hak, dinini veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve tek başına veya başkalarıyla topluca ve kamuya açık veya özel olarak dinini veya inancını ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir” ifadelerinden yola çıkarak Aleviliğin İslam’dan ayrı bir inanç olduğunu kabul etti.

Ayrıca ATF’ye manevi zarar tazminatı olarak 10 bin euro ve masraf ile giderler için 20 bin euro verilmesine hükmedildi.

Paylaşın

AİHM, Türkiye’yi Bir Kez Daha Mahkum Etti: Adil Yargılanma Hakkı İhlal Edildi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine hükmetti.

31 Aralık 2023 itibarıyla AİHM gündemine 46 Avrupa ülkesinden taşınmış ve sonuçlanmayı bekleyen toplam 68 bin 450 dava başvurusu bulunuyor. Bunların 23 bin 400’ü Türkiye’ye karşı başvurulardan oluşmakta, bu da AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 34,2’sine tekabül ediyor.

2023 yılında Türkiye hakkında açıklanan 78 karardan 72’sinde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlâline hükmedildi, üç davada ihlâl bulunmazken diğer üç dava dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye hakkındaki ihlâl kararlarında AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin altıncı maddesi (17 ihlâl), özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin beşinci maddesi (16 ihlâl) ve özel ve aile hayatına saygıya ilişkin sekizinci maddesi (15 ihlâl) başı çekti.

Müebbet hapsin yanı sıra toplam 20 yıl 10 ay 5 gün hapse mahkum edilen Orhan Şahin’in AİHM’e yaptığı başvuru sonuçlandı. AİHM, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

AİHM, “başvurucunun (Şahin) talep etmesi halinde Sözleşme’nin 6. maddesinin gereklerine uygun olarak yeniden yargılanmasının en uygun telafi yolu olduğuna” kanaat getirdi, bu sebeple manevi tazminat talebini reddetti.

AİHM’in kararında, Doğubayazıt Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Şahin’i “Devletin birliğini ve ülkenin toprak bütünlüğünü bozmak”, “tehlikeli maddelerin yasadışı olarak bulundurulması” ve “kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs” suçlarından mahkum ederken esas olarak bir kişinin ifadesine dayandığını belirtti.

Kararda, Doğubayazıt Ağır Ceza Mahkemesi hakimlerinin, kararına esas aldığı A.Y. isimli kişinin ifadesini ise mahkemede dinlemediği belirtildi: “Sanık avukatlarının, A.Y.’nin mahkemede dinlenmesi talebi ise reddedildi. Dolayısıyla, davayı nihai olarak karara bağlayan yargıcın huzurunda, sanığa, tanıklarla yüzleşme olanağı verilmedi.”

Türkiye, Şahin’e 1000 Euro mahkeme masrafı ödeyecek.

Ne olmuştu?

Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Doğubayazıt Şubesi, yetkililerin gerilla cenazelerinin definine yönelik tutumunu protesto etmek üzere 16 Aralık 2011’de esnafa dükkanlarını kapatma çağrısı yaptı. Ertesi gün de Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu bazı BDP milletvekillerinin katıldığı bir gösteri düzenlendi.

Demirtaş’ın konuşmasından kısa bir süre sonra A.Y., Doğubayazıt Emniyet Müdürlüğü’nün bahçesinde bulunan polis memurlarına atmak amacıyla el yapımı patlayıcının fitilini ateşledi, bomba aniden patladı ve parmakları yaralandı. A.Y. hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.

A.Y. 20 Aralık 2011’de verdiği ifadesinde, BDP’nin Doğubayazıt şubesinde E.O. tarafından kendisine “bomba yapımı dersi” verildiğini ileri sürdü. A.Y. kendisine bombayı E.E. isimli kişinin verdiğini, bu sırada yanlarında Orhan Şahin’in de olduğunu söyledi. Bombayı E.E., F.A. ve Şahin’in tehditleriyle atmak zorunda kaldığını ekledi.

Orhan Şahin, 29 Aralık 2011’de evine düzenlenen baskınla gözaltına alındı, A.Y.’yi tanıdığını inkar etti. Olay günü sadece gösteriye katıldığını söyledi ve bomba yapımı konusunda eğitim aldığı veya A.Y.’ye bomba atması için talimat verdiği iddialarını reddetti. Ayrıca E.E. ve F.A.’yı tanımadığını söyledi. Mahkemedeki ifadesinin ardından “örgüt üyeliği” şüphesiyle tutuklandı.

Erzurum Cumhuriyet Savcılığı, 17 Şubat 2012’de hazırladığı iddianamesinde Şahin’e, “Devletin birliğine ve toprak bütünlüğüne zarar vermek”, “kamu görevlisini öldürmeye teşebbüs”, “silahlı terör örgütüne üyelik” ve “tehlikeli maddelerin hukuka aykırı olarak bulundurulması” suçlamalarını yöneltti.

İddianamede delil olarak Şahin’in gösteriye katıldığına dair video görüntüleri ile A.Y.’nin ifadeleri yer aldı. Dosyada yer alan polis tutanağında da Şahin’in polise taş atan grup içerisinde bulunduğu ileri sürüldü.

Erzurum 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında A.Y., mahkemeyi, beyanlarını sanıklarla paylaşarak hayatını tehlikeye atmakla suçladı, “ifadelerinin sanıklara iletileceğini bilseydi asla ifade vermeyeceğini” söyledi.

Mahkemedeki ifadesinde de önce E.E. ve F.A.’nın kendisine bombayı teslim ettiği sırada Şahin’in orada bulunmadığını belirtti. Ardından ifadesini değiştirerek Şahin’in olay yerinde bulunduğunu ve bombanın kendisine teslim edildiğine tanık olduğunu ancak konuşmadığını, herhangi bir tartışmaya girmediğini söyledi.

Orhan Şahin ise duruşmadaki beyanında sanıkları tanımadığını, dosyadaki videoda bulunan kişinin kendisi olmadığını söyledi. Avukatı da Şahin’in bombalama sırasında olay yerinde olmadığını, saldırıda yer almadığını belirtti.

Mahkemelerde yapılan değişiklik sonrası dosyanın taşındaığı Doğubayazıt Ağır Ceza Mahkemesi, 4 Aralık 2014’te Şahin’i “Devletin birliğine ve toprak bütünlüğüne zarar verme suçundan” ömür boyu hapse mahkum etti. Şahin ayrıca, “kamu görevlisini bombalayarak öldürmeye teşebbüs” suçundan on altı yıl sekiz ay, “tehlikeli maddeyi kanuna aykırı olarak bulundurmak” suçundan dört yıl iki ay beş gün hapse mahkum edildi. Kararın gerekçesi, A.Y.’nin polise verdiği ilk ifadesine dayandırıldı.

Yargıtay’ın kararı onamasının ardından Şahin Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi, 9 Ocak 2017’deki kararında, mahkumiyetin, A.Y.’nin ifadelerinin yanı sıra bombalama girişimi sonrasında düzenlenen polis tutanağı ve olayın video kayıtlarına dayandığını belirterek başvuruyu kabul edilemez buldu. Şahin de AİHM’e başvurdu.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

AİHM’den Tarihi Karar: Patronu Eleştirmek İşten Çıkarma Sebebi Olamaz

Türkiyeli bilgisayar mühendisinin patronunu eleştirdiği için işten çıkarılmasıyla ilgili yaptığı başvuruyu karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), “Patronu eleştirmek işten çıkarma sebebi olamaz” dedi:

“Davacının alaycı bir dil kullandığı doğrudur. Ancak e-postanın konusu, gönderildiği bağlam ve alıcıları dikkate alındığında şirketi ilgilendiren bir tartışmayı teşvik ettiği de doğrudur.

Türk ulusal yargıçları, başvuranın eylemlerinin işyerindeki huzur ve uyumu bozduğuna karar vermek için ilgili tüm olguları ve faktörleri dikkate almamıştır. Üst yönetimin eleştirilmesi  işten çıkarma veya disiplinsizlik sebebi olamaz.”

Patron ve şirket yönetimine yönelik sert eleştiriler içeren e-postanın ardından kovulduğunu belirten mühendis, mahkemeye başvurdu. Ancak iç hukuk yolları, mühendisin aleyhine sonuçlandı. Türkiye’deki iç hukuk yollarını tüketen mühendis, konuyu AİHM’e taşıdı.

Patronlar Dünyası‘nın haberine göre; davacı mühendis, AİHM’e yaptığı başvuruda, patronun yönetim uygulamalarının modern yönetim yaklaşımıyla uyumsuz olduğunu ve sert bir şekilde eleştirdiğini kabul etti. Ancak bunu “kendisine karşı aşağılayıcı veya kaba bir dil kullanmadan” yaptığını belirtti.

Davayı oy birliğiyle karara bağlayan AİHM, olayı ifade özgürlüğü kapsamında temel bir hak olarak kabul etti ve şöyle dedi:

“Davacının alaycı bir dil kullandığı doğrudur. Ancak e-postanın konusu, gönderildiği bağlam ve alıcıları dikkate alındığında şirketi ilgilendiren bir tartışmayı teşvik ettiği de doğrudur. Türk ulusal yargıçları, başvuranın eylemlerinin işyerindeki huzur ve uyumu bozduğuna karar vermek için ilgili tüm olguları ve faktörleri dikkate almamıştır. Üst yönetimin eleştirilmesi işten çıkarma veya disiplinsizlik sebebi olamaz.”

Mahkeme, Türkiye’nin başvurana 2 bin 600 euro manevi tazminat ödemesine hükmetti. Masraf ve giderler için 1000 euro’luk ayrı bir ödeme de talep edildi.

Paylaşın

Türkiye AİHM’de Birinci Sırada: 23 Bin 400 Dava

31 Aralık 2023 itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gündemine 46 Avrupa ülkesinden taşınmış ve sonuçlanmayı bekleyen toplam 68 bin 450 dava başvurusu bulunuyor. Bunların 23 bin 400’ü Türkiye’ye karşı başvurulardan oluşmakta, bu da AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 34,2’sine tekabül ediyor.

2023 yılında Türkiye hakkında açıklanan 78 karardan 72’sinde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlâline hükmedildi, üç davada ihlâl bulunmazken diğer üç dava dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye hakkındaki ihlâl kararlarında AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin altıncı maddesi (17 ihlâl), özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin beşinci maddesi (16 ihlâl) ve özel ve aile hayatına saygıya ilişkin sekizinci maddesi (15 ihlâl) başı çekti.

AİHM’nin 2023 bilançosu mahkemenin Strasbourg’daki merkezinde bugün düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın aktardığına göre; Türkiye, 2022’yi olduğu gibi 2023’ü de “AİHM gündeminde en fazla davaya sahip ülke” olarak kapattı. 31 Aralık 2023 itibarıyla AİHM gündemine 46 Avrupa ülkesinden taşınmış ve sonuçlanmayı bekleyen toplam 68 bin 450 dava başvurusu bulunuyor.

Bunların 23 bin 400’ü Türkiye’ye karşı başvurulardan oluşmakta, bu da AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 34,2’sine tekabül ediyor. 31 Aralık 2022 tarihinde Türkiye hakkında AİHM gündeminde 20 bin 100 dava başvurusu bulunuyordu.

AİHM gündemindeki Türkiye başvurularının ezici çoğunluğu, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınmış tedbirler kapsamında gerçekleştiği iddia edilen hak ihlâli şikayetlerinden oluşuyor. AİHM’nin İrlandalı Başkanı Siofra O’Leary, 15 Temmuz sonrası tedbirlere bağlı dava başvurularının Türkiye hakkındaki toplam başvuruların yüzde 96’sını oluşturduğunu bildirdi. Bu başvurular büyük ölçüde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili beşinci ve adil yargılanmayla ilgili altıncı maddelerini kapsıyor.

15 Temmuz sonrası başvurular arasında Gülen yapılanması tarafından kullanılan şifreli haberleşme programı ByLock dava grubu da bulunmakta. AİHM gündeminde sadece bu dava grubuna ilişkin 8 bin civarında başvuru mevcut. AİHM geçen yıl bu konuda Yüksel Yalçınkaya davasında emsal niteliğinde karar açıklamış, benzer bin dava başvurusunu da görüş için geçtiğimiz haftalarda Türk hükümetine tebliğ etmişti.

Dava başvurularında Türkiye’yi sırasıyla Rusya Federasyonu (12 bin 450), Ukrayna (8 bin 750), Romanya (4 bin 150), İtalya (2 bin 750), Yunanistan (2 bin 450), Azerbaycan (bin 900), Polonya (bin 650), Sırbistan (bin 550) ve Moldova (bin 150) izliyor. Diğer 37 ülkeden gelen dava başvuruları AİHM iş yükünün sadece yüzde 12’sini oluşturmakta.

Ukrayna’yı işgali nedeniyle Mart 2022’de Avrupa Konseyi’nden dışlanan Rusya’ya karşı AİHM gündemine taşınmış derdest davalarla ilgili işlemler devam ediyor. Türkiye, Rusya, Ukrayna, Romanya ve İtalya kaynaklı dava başvuruları AİHM’nin toplam iş yükünün yüzde 75’ini oluşturuyor.

Başvurular ülke nüfusuna orantılı ele alındığında San Marino (10 bin kişiye 4,71 başvuru), Slovenya (4,62), Karadağ (2,80), Hırvatistan (2,63), Moldova (2,60) ve Macaristan (2,57) önde geliyor. Avrupa ortalamasının 0,41 olduğu bu hesaplamada Türkiye 0,98 ile orta sıralarda yer alıyor. Nüfusa oranla en az dava başvurusuna sahip ülkeler ise sırasıyla Birleşik Krallık (10 bin kişiye 0,03 dava), İrlanda (0,04), Almanya (0,05), İspanya (0,09), Fransa (0,11), Hollanda (0,13) ve İsveç (0,14).

Türkiye hakkında 78 karar

AİHM geçen yıl toplam bin 14 (1014) karar açıkladı. Hakkında en fazla karar açıklanan ülke Rusya (217 karar) oldu. Rusya’yı bu alanda sırasıyla Ukrayna (130), Türkiye (78), Romanya (74), İtalya (52), Azerbaycan (40), Macaristan (37), Polonya (33), Bulgaristan (30), Hırvatistan (27), Fransa (26) ve Ermenistan (25) izledi.

Türkiye hakkında açıklanan 78 karardan 72’sinde AİHS’nin en az bir maddesinin ihlâline hükmedildi, üç davada ihlâl bulunmazken diğer üç dava dostane çözümle sonuçlandı. Türkiye hakkındaki ihlâl kararlarında AİHS’nin adil yargılanma hakkına ilişkin altıncı maddesi (17 ihlâl), özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin beşinci maddesi (16 ihlâl) ve özel ve aile hayatına saygıya ilişkin sekizinci maddesi (15 ihlâl) başı çekti.

2023 yılı, 1953’te yürürlüğe giren AİHS’nin 70’inci yıldönümü oldu. Türkiye AİHS’yi 4 Kasım 1950 tarihinde imzalamış, 18 Mayıs 1954’te onaylayarak yürürlüğe koymuştu.

Paylaşın