Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye Görüşmeler Tehlikeye Girebilir Uyarısı

Avrupa Birliği Komisyon Sözcüsü Guillaume Mercier, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına atıfta bulunarak, Türkiye ile planlanan üst düzey görüşmelerin gerçekleşmesine artık kesin gözüyle bakılamayacağını söyledi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Brüksel’de Türkiye ile yakınlaşma sürecinin sorgulanmasına yol açtı.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa Birliği Komisyon Sözcüsü Guillaume Mercier, Türkiye ile iş birliğini geliştirmek amacıyla planlanan üst düzey görüşmelerin gerçekleşmesine artık kesin gözüyle bakılamayacağını belirtti. Guillaume Mercier, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in İmamoğlu’nun tutuklanmasını “son derece endişe verici” diye nitelendirdiği açıklamasına işaret etti.

AB Komisyonu Başkanı, İmamoğlu’nun tutuklanmasından birkaç gün önce yaptığı açıklamada, AB devlet ve hükümet başkanlarının 17-18 Nisan 2024’teki zirvede aldıkları karara atıfla Türkiye ile ekonomi, göç ve güvenlik konularında görüşmeler planlandığını duyurmuştu.

AB liderler zirvesinde 2024 yılında alınan kararda, Doğu Akdeniz’de istikrar ve güvenliğin önemine vurgu yapılarak Türkiye ile ilişkilerin ve iş birliğinin her iki tarafın yararına olacak şekilde “aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir” şekilde ilerletilmesi yer almıştı.

Ekrem İmamoğlu neden tutuklandı?

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki “yolsuzluk” soruşturması kapsamında tutuklandı, “terör” soruşturmasında ise serbest bırakıldı.

İmamoğlu’na yönelik ilk soruşturma “Kent uzlaşısı” adı verilen yapılanma ile ilgili. Bu soruşturma kapsamında İmamoğlu’nun yanı sıra İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat ve Şişli Belediye Başkanı Resul Ekrem Şahan hakkında gözaltı karar verildi. Bu soruşturmada, sanıklara, “İBB iştiraki İstanbul Planlama Ajansı ve BİMTAŞ bünyesinde terör örgütü mensupları/ sempatizanlarının işe alındığı” suçlaması yöneltildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan gelen açıklamada şu suçlamalar yer alıyor: Ekrem İmamoğlu’nun kent uzlaşısı temelinde terör örgütünün Halkların Demokratik Kongresi (HDK) çatı yapılanmasıyla ittifak yapıldığına dair tespitlerin terör örgütüne müzahir medya tarafından duyuruldu.

İmamoğlu, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Polat, Şişli Belediye Başkanı Şahan, Reform Enstitüsü Başkanı Çalışkan, PKK/KCK terör örgütünün ideolojik alan yapılanmasında faaliyet gösterdiği tespit edilen firari şüpheli A.B. ve A.B.’nin sahibi olduğu Spectrum House çalışanı H.A. ve Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Özdemir iştirak halinde “Kent Uzlaşısı” faaliyetinin içerisinde yer aldı.

İmamoğlu, diğer şüphelilerle birlikte yerel seçimlerde, belediye meclis üyesi listelerinin kendisinin onayıyla belirlenmesi de nazara alındığında terör örgütünün yönetimince de ifade edilen metropollerde etkinliğinin arttırılması amacını taşıyan kent uzlaşısı faaliyetine bilerek iştirak etmek suretiyle PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledi.

İmamoğlu ve ekibine yönelik ikinci suçlamalar ise yolsuzluk iddialarıyla ilgili. Başsavcılığın açıklamasında söz konusu başlıkta şu suçlamalara yer veriliyor: İmamoğlu olmak üzere birçok kişi hakkında, iş adamlarını para vermeye zorladıkları bazı iş adamları ile hareket ederek haksız kazanç sağladıkları piyon kişiler üzerinden alım satımlar yaparak suçtan elde ettikleri, İmamoğlu’nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminde beraber çalıştığı kişileri, İBB’ye yerleştirdiği,

Büyükşehir Belediyesi iştirakleri olan Meyda A.ş Kültür A.ş.’nin hizmet alımı nitelikli işlerine yüksek fiyatlı teklifler vererek sonuç fiyatı kendilerinin belirlemesi suretiyle ederlerinin çok üzerinde işler aldıkları, hali hazırda faal olan bir çok iş yerinden rüşvet talep edildiği, kabul etmeyen mağdurlar hakkında Belediye Encümenlerinden aldırılan kararla zorla para alınmaya çalışıldığı, MEDYA A.Ş, KÜLTÜR AŞ., KİPTAŞ ve İSFALT firmalarından ihale alan örgüt üyelerinin belediyeden aldıkları ilk avans ödemeleri ile ya örgüt lideri İmamoğlu’na ait inşaatlara para aktardıkları iddia edildi.

Paylaşın

Erdoğan’dan Avrupa Birliği’ne: Güvenlik Adımları Türkiye’yle Planlanmalı

Avrupa Birliği’nin düzenlediği “Fikirdaş Ülkeler Liderler Çevrimiçi Toplantısı”nda konuşan Erdoğan, “Avrupa güvenliğine dair tüm adımların Türkiye ile birlikte planlanmasının müşterek menfaatimize olacağı kanaatindeyiz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği’nin (AB) düzenlediği “Fikirdaş Ülkeler Liderler Çevrimiçi Toplantısı”na Vahdettin Köşkü’nden canlı bağlantı ile katıldı. Erdoğan, konuşmasında, Türkiye olarak ilk günden itibaren Rusya-Ukrayna savaşının diyalog yoluyla sonlandırılması için çok yoğun ve samimi çaba harcadıklarını belirtti.

Adil bir barışın kaybedeninin olmayacağını her fırsatta açıkça ifade ettiklerini kaydeden Erdoğan, “Bunu yaparken stratejik ortağımız olan Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına da güçlü destek verdik. Bugün de adil, kalıcı ve onurlu bir barış için savaşan iki tarafın da masada olacakları sağlam bir diplomatik zeminin önemine dikkat çekiyoruz. Bir an önce ateşkes sağlanması ve taraflar arasında güven artırıcı önlem olarak havada ve denizde saldırıların durdurulması fikrini destekliyoruz” diye konuştu.

Erdoğan, Karadeniz’de seyrüsefer emniyetini garanti edecek bir mutabakata varılmasına yönelik çabaların da bu yaklaşımla örtüştüğünü dile getirerek, “Tabii burada şunu da ifade etmek durumundayım. Gerek savunma sanayimizin Ukrayna’ya desteği gerek savaş şartlarına rağmen ülkeyi terk etmeyen özel sektörümüzün katkıları ortadayken AB’nin savunma ürünleri tedariki ve yeniden imar programlarının dışında tutulmamızın izahının olmadığına inanıyoruz. AB’nin bu tutumunu tadil etmesi ortak çıkarlarımızın bir gereğidir. Unutmayalım ki Avrupa güvenliği sadece birliğe üye ülkelerin meselesi değildir. Avrupalı müttefiklerin tümünü ilgilendiren bir konudur” ifadelerini kullandı.

Birleşik Krallık’ın ev sahipliğinde 2 Mart’ta düzenlenen Liderler Zirvesi gibi bugünkü toplantıyı da Avrupa’nın güvenliğine gerçekçi ve kapsamlı bir yaklaşımın tezahürü olarak görmek istediklerini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Avrupa güvenliğine dair tüm adımların Türkiye’yle birlikte planlanmasının müşterek menfaatimize olacağı kanaatindeyiz. Tüm bu gayretlerde transatlantik bağın azami ölçüde korunması ve müttefikimiz Amerika’nın güçlü desteğinin alınması da şüphesiz önemlidir. İleri teknolojiye sahip savunma sanayimiz güçlendirilmeye çalışılan savunma alanına katkı sunmaya hazırdır. Birlik bünyesindeki Avrupa savunma sanayi programının tüm Avrupalı müttefiklere açık olmasının gerektiğini düşünüyorum. Ukrayna’nın yeniden inşası ve ayağa kaldırılmasını amaçlayan Avrupa barış aracı gibi mekanizmalara da dahil olmamız mühimdir.”

Erdoğan, karşı karşıya bulundukları sınamaların, Avrupa’nın ekonomik güvenliği ve savunmasında, Türkiye ile AB arasındaki münasebetlerin ne denli kritik olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

“Üyelik müzakerelerimizin canlandırılmasını bekliyoruz”

“Türkiye, Avrupa Birliği ilişkilerinde uzun vadeli, stratejik bir bakış açısıyla hareket etmek her iki tarafın da menfaatinedir” diyen Erdoğan, şunları kaydetti: “Biz tam üyelik hedefimizi çok güçlü biçimde muhafaza ediyoruz. Birliğin de artık stratejik ve vizyoner bir tutum benimsemesini, dolayısıyla üyelik müzakerelerimizin bir an önce canlandırılmasını bekliyoruz.

Ümit ediyorum ki tüm yüksek düzeyli toplantıları da en kısa zamanda birlikte gerçekleştiririz. Sözlerime son verirken Ukrayna’da adil, kalıcı ve onurlu bir barışın tesisi için müzakere sürecine ev sahipliği de yapmak dahil, her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğumuzun altını çiziyorum. Bu düşüncelerle toplantımızın barış ve istikrar yolunda hayırlı neticeler getirmesini temenni ediyorum.”

Toplantıda, İngiltere Başbakanı Keir Starmer, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Store, İzlanda Başbakanı Kristrun Mjoll Frostadottir, AB Konseyi Başkanı Antonio Costa, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Kaja Kallas yer aldı.

Paylaşın

Avrupa Birliği, “Yeniden Silahlandırmak” İçin 800 Milyar Euroluk Planı Onayladı

Avrupa Birliği (AB), savunma yatırımlarına 800 milyar euro ayırılmasını öngören “Rearm Europe / Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma” planını kabul etti. AB Konseyi Başkanı, “Güçlü ve egemen bir Avrupa savunması için kararlı adımlar atıldığını” söyledi.

AB, Ukrayna’yla dayanışma bildirisi de yayınladı. Macaristan’ın muhalefet ettiği ortak metinde 27 yerine 26 imza yer aldı. Ukrayna’ya destek ifade edilen metinde, Ukrayna’ya yönelik büyük çaplı yeni yardım açıklaması yapılmadı.

Avrupa Birliği’ne (AB) üye 27 ülke lideri, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin de katıldığı olağanüstü gündemli bir zirvede bir araya geldi. AB sözcülüğü, Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in sunduğu 800 Milyar euroluk planın onaylandığını açıkladı.

Zirve sonrası basına konuşan Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Antonio Costa, “Güçlü ve egemen bir Avrupa savunması için kararlı adımlar atıldığını” söyledi.

Plana göre üye ülkelere savunma sanayi yatırımları için 150 milyar euro aktarılması acil olarak ele alınacak. Plan ayrıca, Birlik içindeki mali kuralların gevşetilerek ülkelerin daha fazla harcama yapmasına olanak tanıyor, bunun fazladan 650 milyar euro harcama imkanı yaratacağı hesaplanıyor.

Plan, savunma harcamaları için diğer kaynakların AB bütçesinden, Avrupa Yatırım Bankası’ndan (AYB) ve özel sektöre sağlanacak teşviklerden elde edilmesini de öngörüyor.

Daha iyi ve ortak harcamalar yapılmasını hedefleyen plan ile hava ve füze savunma sistemleri, topçu sistemleri, füzeler ve mühimmat, insansız hava araçları ve anti-drone sistemleri gibi alanlara yatırım yapılması hedefleniyor Bu krediler, siber güvenlikten askeri hareketliliğe kadar diğer ihtiyaçlara da yanıt verecek.

Yaratılan yeni mekanizma, üye devletlerin taleplerini birleştirmelerine ve birlikte satın alma yapmalarına yardımcı olacak.

AB, Ukrayna’yla dayanışma bildirisi de yayınladı. Macaristan’ın muhalefet ettiği ortak metinde 27 yerine 26 imza yer aldı. Ukrayna’ya destek ifade edilen metinde, Ukrayna’ya yönelik büyük çaplı yeni yardım açıklaması yapılmadı.

Paylaşın

Özel’den Avrupa Birliği’ne Göçmen Politikaları Üzerinden Eleştiri

CHP Lideri Özgür Özel, “Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkisini göçmen pazarlıklarına hapseden Türkiye’yi sınırının ötesinde bir göçmen deposu olarak gören bir Avrupa Birliği olmamalıdır” dedi ve ekledi:

“Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri çok boyutludur. Çok boyutlu ilişki elbette karşılıklı istikrar ve demokrasi alır. Bu ilişkinin içinde insani temaslar ve bağlar ticaret yatırım, turizm, eğitim, bölgesel güvenlik ve güvenlik ve stratejik konular bulunabilir.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Belçika’nın başkenti Brüksel’de Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalistler ve Demokratlar Grubu Toplantısı’na katıldı. Türkiye’de Avrupa Birliği’ne (AB), katılım talebinin yüksek olduğunu ifade eden Özel, AB’yi göçmen politikaları üzerinden eleştirdi.

Türkiye’nin demokrasi kültürünün birçok yeni AB üyesi ülkeden ileride olduğunu söyleyen Özel, şöyle devam etti: “Özellikle genç kesim arasında Avrupa Birliği’ne üyelik talebi yüzde 72 noktasına kadar. Ancak o Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkisini göçmen pazarlıklarına hapseden, Türkiye’yi sınırının ötesinde bir göçmen deposu olarak gören bir Avrupa Birliği olmamalıdır.”

Özel’in açıklamalarından satırbaşları şöyle: ” Avrupa Birliği, Türkiye ile ilişkisini göçmen pazarlıklarına hapseden Türkiye’yi sınırının ötesinde bir göçmen deposu olarak gören bir Avrupa Birliği olmamalıdır. Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri çok boyutludur. Çok boyutlu ilişki elbette karşılıklı istikrar ve demokrasi alır. Bu ilişkinin içinde insani temaslar ve bağlar ticaret yatırım, turizm, eğitim, bölgesel güvenlik ve güvenlik ve stratejik konular bulunabilir.

Mücadelemiz, Avrupa Birliği ile örtüşmektedir. Demokrasiye, hukuka, istikrara inanan bir partiyiz. Hukuk ayakta tutan temel unsur demokrasi kültürüdür. Türkiye’nin demokrasi kültürü birçok yeni AB üyesi ülkeden daha ileridir. Ülkemizde yaşanan yargı tacizlerini, hukuksuzluklarını yakından takip ediyorsunuz. Biz bu sürece itiraz ediyoruz.

Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu

İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu 23 Mayıs 2025 tarihinde 1 milyon 700 bin üyemizin doğrudan sandık başına gideceği bir ön seçim süreciyle Cumhurbaşkanlığı adaylığı unvanını resmen kazanacaktır. Ön seçim sürecinin tamamlanmasıyla birlikte yapılacak ilk genel seçimlerde yarışacak isimlerin belirginleşeceği inancı içindeyiz. Seçimlere ilişkin tek belirsizlik seçim tarihidir.

Parti demokratik, barışçıl, laik, İnsan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygılı bir Türkiye arzuluyor. Biz böyle bir Türkiye’nin hayallerini kuruyor, böyle bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Avrupalı siyasetçiler nasıl bir Avrupa hayal ediyorlar? Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkinin bu sıradan bağımsız olarak düşünülmeyeceği kanaatindeyim.”

Özel, Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sanchez Amor’la da görüştü. Görüşme parlamento binasında, basına kapalı olarak gerçekleşti.

Özel’e CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, Dışişleri Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başan Yardımcısı İlhan Uzgel, Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, eski Genel Sekreter Yardımcısı Şule Erten Bucak ile eski Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç eşlik etti.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden “Silahlanma” İçin 800 Milyar Euroluk Plan

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa’nın askeri kapasitesini güçlendirmek ve Ukrayna’yı desteklemek için hazırlanan 800 milyar euroluk savunma planını açıkladı.

Haber Merkezi / Ursula von der Leyen ayrıca, savunma yatırımlarında Avrupa Birliği (AB) kurallarının hükümet harcamalarına getirdiği sınırlamaların kaldırılmasını da önerdi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna savaşını sona erdirme konusunda Rusya’ya doğrudan bir mesaj vermesi, Ukrayna’nın geleceğine yönelik belirsizlikleri artırırken, Avrupa’yı da köşeye sıkıştırmış gibi görünüyor.

Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’de Avrupa’nın savunma harcamalarına yönelik “Rearm Europe” (Avrupa’yı Yeniden Silahlandır) adını taşıyan bir plan açıkladı.

Von der Leyen, beş maddeden oluşan planın, borçlanmayı kısıtlayan kuralların gevşetilmesi ve savunma harcamalarını artırmaya yönelik teşvikleri içerdiğini belirtti. Leyen, söz konusu planın uygulanması halinde “800 milyar euroya yakın bir kaynağın” harekete geçirilebileceğini ifade etti.

AB ülkelerine, ortak füze ve hava savunma sistemleri için, diğer maddelerin yanında 150 milyar euro kredi sağlanabileceğini vurgulayan Von der Leyen, üye ülkelerin böylece Ukrayna’ya yaptıkları askeri yardımın miktarını önemli ölçüde artırabileceklerini dile getirdi.

Plan, savunma harcamaları için diğer kaynakların AB bütçesinden, Avrupa Yatırım Bankası’ndan (AYB) ve özel sektöre sağlanacak teşviklerden elde edilmesini de öngörüyor.

Daha iyi ve ortak harcamalar yapılmasını hedefleyen plan ile hava ve füze savunma sistemleri, topçu sistemleri, füzeler ve mühimmat, insansız hava araçları ve anti-drone sistemleri gibi alanlara yatırım yapılması hedefleniyor Bu krediler, siber güvenlikten askeri hareketliliğe kadar diğer ihtiyaçlara da yanıt verecek.

Yaratılan yeni mekanizma, üye devletlerin taleplerini birleştirmelerine ve birlikte satın alma yapmalarına yardımcı olacak. Üye devletler, bu sayede Ukrayna’ya askeri desteklerini de büyük ölçüde artırabilecek. AB liderleri, 6 Mart Perşembe günü savunma harcamalarına konulu özel bir zirvede bu öneriyi tartışacak.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna savaşını sona erdirme konusunda Rusya’ya doğrudan bir mesaj vermesi, Ukrayna’nın geleceğine yönelik belirsizlikleri artırırken, Avrupa’yı da köşeye sıkıştırmış gibi görünüyor.

Paylaşın

Türkiye’de Kadın İşsizliği, Avrupa Birliği Ortalamasının İki Katı

Avrupa İstatistik Ofisi Eurostat’ın Kasım 2024 verilerine göre Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin resmi kadın işsizliği oranı yüzde 6,10 iken Türkiye için bu oran yüzde 11,7 oldu.

Haber Merkezi / Avrupa Birliği ülkeleri arasında Türkiye; Bosna Hersek, Yunanistan ve İspanya’nın ardında kadın işsizliği oranında 4’üncü sırada bulunuyor.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) / Genel-İş Sendikası Araştırma Dairesi (EMAR), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi Kadın Emeği Raporu’nu yayınladı: Raporda öne çıkan bölümler şöyle:

“Türkiye’de kadın istihdamı hala istenen düzeyde değil. Son dört yıllık (2021-2024) verileri kadın istihdamı açısından karşılaştırdığımızda sadece 4,5 puanlık bir artış oldu. 2024 Aralık ayı verilerine göre kadın istihdamı 10,855 milyon kişi ile yüzde 32,5 iken erkek istihdamı 21,803 milyon kişi ile yüzde 66,7’dir. Erkeklerin istihdama katılımı, kadınların iki katıdır.

Kadın emeğinin güvencesizliği kadın istihdamını da etkilemektedir. 2021 yılında 5 milyon 776 bin kadın kayıtlı çalıştırılırken 2024 yılında 7 milyon 334 bin kadın kayıtlı çalıştırıldı. Ancak ne yazık ki aynı dönemde kayıt dışı çalıştırılan kadın sayısında da artış görülmektedir.

Tam zamanlı çalışan kadınların da yüzde 24,4’ü kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılmaktadır. 2024 yılı 4. çeyrek verilerine göre 10 milyon 855 bin kadın istihdamının 6 milyon 557 bini (yüzde 75,6’sı) tam zamanlı ve kayıtlı, 2 milyon 122 bini ise (yüzde 24,4’ü) yine tam zamanlı ancak kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Yani her 4 kadından 1’i tam zamanlı çalışmasına karşın sigortasız çalıştırılmaktadır.

Verili toplumsal cinsiyet rolleri dolayısıyla kadınlara atfedilen ev işleri, temizlik, çocuk, yaşlı ve hasta bakımı gibi işler kadınların büyük bir kısmının çalışma hayatına katılmasına engel olmaktadır. 2024 yılı 4. çeyrek verilerine göre 6 milyon 657 bin kadın ev işleri nedeniyle çalışma hayatına dâhil olamadığını belirtirken ev işleri nedeniyle çalışma hayatında yer alamadığını belirten erkek verisi ise sadece 6 kişidir.

Benzer bir şekilde ailevi ve kişisel nedenlerle çalışma hayatına dâhil olamadığını belirten kadın sayısı 3 milyon 442 bin kişi iken erkek sayısı sadece 466 bin kişidir.

Kadın işsizliği oranlarına bakıldığında Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ortalamasının oldukça üstünde olduğu görülmekte. Eurostat’ın Kasım 2024 verilerine göre Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin resmi kadın işsizliği oranı yüzde 6,10 iken Türkiye için bu oran yüzde 11,7 oldu. Avrupa ülkeleri arasında Türkiye; Bosna Hersek, Yunanistan ve İspanya’nın ardında kadın işsizliği oranında 4’üncü sırada bulunuyor.

Kadınların sendikalara katılımı düşüktür. 2024 Temmuz ayı verilerine göre; Türkiye’de kadınların sendikalaşma oranı yüzde 11,4 iken erkeklerin sendikalaşma oranı yüzde 16,3’dür.

Türkiye’de işkollarına ve cinsiyete göre sendikalaşma oranlarını incelediğimizde; kadın üye sayısının en fazla olduğu işkollarının aynı zamanda kadına özgü işler olarak görülen işkollarında olduğunu görmekteyiz.

Kadın örgütlenmesinin en fazla olduğu işkolları; yüzde 40,3 ile genel olarak belediyelerde örgütlü olan genel işler işkolu, yüzde 31,0 ile banka finans ve sigorta işkolu ve yüzde 27,3 ile bakım hizmetlerinde ağırlıklı olan sağlık ve sosyal hizmetler işkoludur. Bu işkollarında kadın işçi sayısı da fazladır.

Kadın sendika üye sayısının en az olduğu işkolları ise ‘erkek işi’ olarak görülen işlerdedir: Yüzde 2,0 ile inşaat işkolu, yüzde 2,6 ile ağaç ve kağıt işkolu, yüzde 2,5 ile de gemi yapımı ve deniz taşımacılığı işkoludur.”

Talepler: Raporda, kadın emeğine yönelik ayrımcılığı sona erdirmek için şu öneriler sıralandı:

Çalışma hayatında kadına yönelik her türlü ayrımcılık terk edilmeli, esnek çalışma biçimlerine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine son verilmeli, güvenceli, düzenli işler yaratılmalıdır.

Yetki ve karar mekanizmalarında eşit temsiliyetin hayata geçmesi sağlanmalıdır.

Kadın istihdamının önündeki engellerden olan çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı kamusal hizmet olarak sunulmalı, ev işlerini kadının üstünden alacak sosyal politikalar uygulanmalıdır.

8 Mart kadınlar için ücretli izin günü sayılmalıdır.

Kadınların örgütlenmeleri önündeki engeller kaldırılmalıdır.

25 Haziran 2021’de yürürlüğe giren ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi, Türkiye tarafından onaylanmalı ve etkin bir biçimde uygulanmalıdır.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulanmalıdır.

Toplumsal cinsiyet temelli suçlarda, kadın cinayetlerinde cinsiyetçi iyi hal, tahrik indirimi gibi uygulamalardan vazgeçilmelidir.

Kadın istihdamını artırmak için önerilen esnek çalışma biçimleri yerine kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalı, çalışma süreleri kısaltılmalıdır.”

Paylaşın

Avrupa Birliği, Suriye’ye Yönelik Bazı Yaptırımları Askıya Aldı

Avrupa Birliği (AB), Beşar Esad’ın iktidarda olduğu dönemde Suriye’ye yönelik uygulanan  enerji, bankacılık, ulaştırma gibi bir dizi kısıtlayıcı tedbirin askıya alındığını duyurdu.

AB’den konuya ilişkin yapılan açıklamada, ”AB’nin amacı, enerji ve ulaştırma gibi temel alanlarda Suriye, halkı ve işletmeleriyle etkileşimi kolaylaştırmak ve bu sektörlerle ilgili finans ve bankacılık işlemlerini, insani ve yeniden inşa amaçları için gereken işlemleri kolaylaştırmak” denildi.

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, Suriye’ye yönelik enerji, bankacılık, ulaştırma ve yeniden inşa ile ilgili kısıtlamaları da içeren bir dizi yaptırımı askıya aldı. AB’nin Suriye’de hem kişileri hem de ekonomik sektörleri hedef alan bir dizi yaptırımı bulunuyor.

Avrupalı liderler, İslamcı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) liderliğindeki isyancı güçlerin Aralık ayında eski Devlet Başkanı Beşar Esat’ı devirmesinin ardından yaklaşımlarını yeniden gözden geçirmeye başlamıştı. Brüksel’de bir araya gelen AB dışişleri bakanları, petrol, gaz ve elektriği kapsayan enerji sektörüne yönelik kısıtlamalar ile ulaştırma sektörüne yönelik yaptırımların askıya alınması konusunda mutabık kaldı.

Ayrıca beş bankanın mal varlıklarının dondurulmasına yönelik yaptırımı kaldırıldı. Suriye Merkez Bankası üzerindeki kısıtlamalar da hafifletildi ve insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak için bir muafiyet süresiz olarak uzatıldı. AB ülkeleri silah ticareti, hem askeri hem de sivil amaçlı kullanılan mallar, gözetleme yazılımı ve Suriye’ye ait kültürel miras ürünlerinin uluslararası ticareti de dahil olmak üzere Esat yetkilileriyle ilgili bir dizi başka yaptırımı ise sürdürdü.

AB yetkilileri, bazı yaptırımları askıya alma durumunun uygun olduğundan emin olmak için Suriye’deki durumu izlemeye devam edeceklerini belirtti.

(Kaynak: VOA Türkçe)

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Donald Trump’a Hodri Meydan

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Avrupa, güçlü bir ekonomik bölge olarak kendi politikalarını şekillendirebilir ve gümrük politikalarına yine gümrük politikalarıyla karşılık verebilir. Bunu yapmamız gerekirse, yaparız” dedi.

Polonya Başbakanı Donald Tusk, ABD ile bir ticaret savaşı yaşanmasına karşı olduğunu söyledi. Böylesi bir yolun hatalı olacağını kaydeden Tusk, “Polonya, kesinlikle temkinli bir yaklaşım sergileyecek ülkelerden biri olacaktır” ifadelerini kullandı.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, “Eğer ABD bir ticaret savaşı başlatırsa, gülen taraf Çin olur. Biz birbirimize çok bağlıyız. Bizim Amerika’ya, Amerika’nın da bize ihtiyacı var. Gümrük vergileri maliyetleri artırır, maliyetler ve müşteriler için iyi değildir” dedi.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Meksika, Kanada ve Çin’e karşı yarın uygulamaya koyacağı, yakında da Avrupa Birliği’nden (AB) ithal edilen ürünlere uygulamayı planladığı gümrük vergisi uygulamalarına ilişkin Brüksel’de bir araya gelen AB liderleri Washington ile olası bir “ticaret savaşı” karşısında alınacak tutum hakkında görüş alışverişinde bulundu.

Gayriresmî AB zirvesi için Brüksel’de bulunan AB devlet ve hükümet başkanları, ABD ile ticareti olumsuz yönde etkileyecek girişimlerden kaçınılacağının altını çizerken, olası bir gerginlik durumunda ise Avrupa’nın kendi çıkarlarını koruyabilecek kapasitede olduğunu vurguladı.

Trump, Kanada ve Meksika’dan ithal edilen mallara yüzde 25, Çin’den yapılan ithalata yüzde 10 oranında ek gümrük vergisi getirilmesine karar vermişti. AB’ye de “kesinlikle” gümrük vergisi uygulanacağını belirten ABD Başkanı, İngiltere’nin ise “sınırı aştığını” ancak Londra ile Washington arasındaki bu konunun “halledilebileceğini” söylemişti.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Brüksel’de yaptığı açıklamada, “Uzlaşmanın ön koşulu, kendi gücünüzün farkında olmaktır. Avrupa harekete geçebilir” ifadelerini kullandı. Scholz, “Avrupa, güçlü bir ekonomik bölge olarak kendi politikalarını şekillendirebilir ve gümrük politikalarına yine gümrük politikalarıyla karşılık verebilir. Bunu yapmamız gerekirse, yaparız” dedi.

Polonya Başbakanı Donald Tusk da benzer bir tutum sergileyerek ABD ile bir ticaret savaşı yaşanmasına karşı olduğunu söyledi. Böylesi bir yolun hatalı olacağını kaydeden Tusk, “Polonya, kesinlikle temkinli bir yaklaşım sergileyecek ülkelerden biri olacaktır” ifadelerini kullandı. Polonya lideri AB ve ABD arasında bir gümrük vergisi uygulanmasının ve ticaret savaşının tamamen yanlış bir politika olacağının da altını çizdi.

“Avrupa gücünü göstermeli”

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Avrupa ekonomisine yönelik herhangi bir saldırının, AB’nin daha güçlü ve birlik içinde bir tavır almasını sağlayacağını dile getirdi. “ABD’nin son adımları, Avrupa’nın birlikte hareket etmesini teşvik edecektir” diyen Macron, Avrupa’nın kendi çıkarlarını korumaya kararlı olduğunu dile getirdi.

Finlandiya Başbakanı Petteri Orpo ise AB’nin ABD ile doğrudan müzakerelere devam etmesi gerektiğini söyledi. Orpo ayrıca Rusya’nın, Avrupa için “gerçek bir tehdit olmaya devam ettiğini” belirterek, AB’nin hem ekonomi hem de güvenlik politikalarında dikkatli olması gerektiğini sözlerine ekledi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas da Brüksel’de gazetecilere açıklama yaptı. Trump’ın gümrük vergilerine ilişkin kararları ve açıklamaları ile ilgili soru üzerine Kallas, “Bu sözleri dikkatle dinledik ve elbette kendi tarafımızda da hazırlık yapıyoruz. Açık olan bir şey var ki, ticaret savaşlarının kazananı olmaz. Eğer ABD bir ticaret savaşı başlatırsa, gülen taraf Çin olur. Biz birbirimize çok bağlıyız. Bizim Amerika’ya, Amerika’nın da bize ihtiyacı var. Gümrük vergileri maliyetleri artırır, maliyetler ve müşteriler için iyi değildir” diye konuştu.

Kallas ayrıca, “Avrupa’nın savunma alanında birlikte daha fazlasını yapması ve yeni girişimlerin nasıl finanse edilebileceğine bakması” gerektiğini ifade etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AB’den Suriye’ye Yönelik Yaptırımları Hafifletmede İlk Adım

Avrupa Birliği (AB), Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi ve Heyet Tahrir Şam’ın yönetimi ele geçirmesi sonrası, Suriye’ye yönelik kapsamlı yaptırımları hafifletmede ilk adımı attı.

Brüksel’de bir araya gelen AB dışişleri bakanları, Suriye’ye karşı 14 yıldır uygulanan yaptırımlardan bazılarını gevşetme kararı aldı. Bakanların üzerinde anlaştığı yol haritası gereği ilk etapta enerji, havacılık ve finans alanındaki yaptırımlar gevşetilecek.

BBC Türkçe’den Güven Özalp’in aktardığına göre; AB dışişleri bakanlarının toplantısından çıkan yol haritası siyasi ilke kararı niteliğinde. AB yetkilileri teknik çalışmaların önümüzdeki haftalarda tamamlanmasını öngörüyor. Bu çalışmalar tamamlandıktan sonra yaptırımlar gevşetilecek.

AB Dişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, benimsenen yaklaşımın Suriye ekonomisine ivme kazandırabileceğine ve ülkenin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olabileceğine vurgu yaptı.

Kallas, AB’nin yaklaşımını, “Hızlı hareket etmeyi hedeflerken durumun daha da kötüleşmesi halinde rotayı tersine çevirmeye hazır olduğumuzu da biliyorsunuz. Buna paralel olarak insani yardım ve toparlanma çabalarını da artıracağız” sözleriyle özetledi.

Üzerinde anlaşılan yol haritası gereği AB adım adım ve şarta bağlı olarak ilerleyecek. Yeni Suriye yönetimi AB’nin beklentilerini karşılayan olumlu adımlar attığı sürece yaptırımları gevşetme yaklaşımı korunacak ve ilk aşamada gevşetilen yaptırımlara yenileri eklenebilecek.

Suriye, AB beklentilerini görmezden gelir ya da tersine adımlar atarsa Brüksel’in tutumu da olumsuza dönecek. Gevşetilen yaptırımların tekrar tam şekilde devreye sokulması gündeme gelecek.

AB, Suriye yönetiminin insan haklarının korunmasına önem vermesini, kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesini, yeni anayasa hazırlamasını ve mümkün olan en kısa sürede seçim düzenlemesini istiyor. Suriye, en fazla yaptırım uygulanan ülkelerden biri.

Yaptırımların gevşetilmesi Suriye’yle diplomatik ilişkileri 2011’de kesen AB’nin bu ülkeye yönelik politikasında önemli bir dönemeç niteliğinde. AB’nin gevşetme hamlesi hem Suriye ekonomisine yapacağı katkı hem de yeni yönetimin uluslararası alandaki meşruiyetinin güçlendirilmesi açısından önemli bulunuyor.

Finans sektörü AB’nin yaptırımlarla hedef aldığı sektörlerin başını çekiyor. Bu alandaki yaptırımların ana amacı Esad rejiminin savaş makinesinin desteklenmesinin önüne geçilmesiydi. AB sektöre ilişkin yaptırımları çok geniş bir yelpazeye yaydı.

Yeni yönetim ise AB’yle finansal bağları düzeltmek istiyor. AB de finansal sektörün yeniden inşaya destek olmak, altyapının ve kamu hizmetlerinin doğru şekilde işlemesini sağlamak için kritik önemde olduğu görüşünü paylaşıyor.

Suriye’nin petrol ve doğalgaz endüstrisi başta olmak üzere enerji sektörü AB yaptırımlarında önemli yer tutuyor. AB, Suriye ham petrol ve rafine petrol ürünlerinin satın alınmasını, ithalini ve taşınmasını yasaklamıştı.

Katı yaptırım politikasının da etkisiyle bir dönem günlük petrol üretimi 400 bin varil seviyesinde olan Suriye’deki mevcut üretimin yüz bin varilin altında olduğu belirtiliyor. Elektrik üretimi de yaptırımlardan yoğun şekilde etkilendi. Enerji ve elektrik altyapısı Suryelilerin günlük yaşamlarının iyileştirilmesi açısından önemli bulunuyor.

AB, ulaştırma sektörü için de sert yaptırım uyguluyor. Suriye Arap Havayolları gibi Suriyeli şirketlerin işlettiği uçuşların gerçekleştirildiği uçakların AB havalimanlarına inmesine izin verilmiyor. AB ülkelerinden Suriyeli şirketlere jet yakıtı ihraç edilemiyor.

Suriye’ye giden kargo araçları da Avrupalı yetkililer tarafından yasaklı ürün taşıyıp taşımadıklarının tespit edilmesi için kontrol ediliyor. Ulaştırma ülkenin dış bağlantılarının sağlanması açısından önemli görülüyor. AB özellikle Suriye’deki havalimanlarının tam operasyonel hale gelmesine öncelik veriyor.

AB, Suriye’ye silah ambargosunu sürdürüyor. Şu aşamada bu alana ilişkin yaptırımlara dokunulması gündemde değil. Kallas da bunu net şekilde dile getirdi. Yaptırımlarla Esad ile çevresi ve yakın çalıştığı kişi ve kuruluşlar da hedef alınıyor.

Suriye’de kişi ve kurumlara yönelik yaptırım listesi son olarak Baas rejiminin çökmesinden iki hafta önce güncellenmişti. AB’nin 25 Kasım 2024’te güncellediği listede yaptırım uygulanan birey sayısı 318, kurum sayısı ise 86’ydı. AB, bu listeye ilişkin yaptırımları sürdürecek.

AB, Suriye’ye yoğun şekilde yaptırım uygulasa da bunlar, ülkenin herhangi bir noktasına insani yardım ulaştırılmasını engellemeyecek şekilde tasarlandı. AB ve üye ülkeleri, 2011’den bu yana Suriye halkı için 35 milyar euro’nun üzerinde bir kaynağı harekete geçirdi.

AB, 2017’den bu yana her yıl düzenlediği, Suriye ve bölgenin geleceğini destekleme konulu Brüksel Konferansı’yla Suriye’yi uluslararası siyasi gündemde üst sıralarda tutmayı, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeyi ve sivil toplumla diyalog kurmayı amaçladı.

HTŞ, AB’nin terör listesinden çıkacak mı?

AB, Suriye’de yönetimde olan Hayat Tahrir el Şam’ı (HTŞ) şu aşamada terör örgütü olarak görmeye devam ediyor. AB, HTŞ’yi listeye alma konusunda Birleşmiş Milletler’i izledi.

BM’nin bu örgütü terör örgütü ilan ettiği karar AB mevzuatına entegre edildi. Gelinen aşamada HTŞ’yi bu statüden çıkarmak için BM’nin adım atmasnı bekleme eğilimi ağır basıyor.

AB ve üye ülkelerinden bazıları HTŞ yönetimiyle doğrudan temas kurdu. Bazı üye ülkelerin temasları bakanlar düzeyinde oldu.

Paylaşın

Türkiye’nin Dış Politikası Avrupa Birliği’nin Öncelikleriyle Çelişiyor!

Avrupa Birliği Konseyi tarafından açıklanan genişleme sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin dış politikasının “Avrupa Birliği’nin öncelikleriyle çeliştiğine” dikkat çekildi. Bildirge, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyaretinin hemen ardından açıklandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ursula  von der Leyen ile yaptığı görüşmenin ardından iki taraf arasındaki ilişkilerin somut ve acil bir şekilde iyileştirilmesi çağrısında bulunmuştu.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; Avrupa Birliği Konseyi tarafından açıklanan genişleme sonuç bildirgesinde, Türkiye’nin katılım müzakerelerine ilişkin hala “fiilen durma noktasında” olduğu ve “hiçbir fasılın açılması ya da kapanmasının düşünülmediği” belirtildi.

Yayınlanan 36 sayfalık raporda, Batı Balkanlar, Ukrayna ve Moldova’nın AB üyeliğine dair “tam ve kesin kararlığını bir kez daha teyit eder” ifadesine yer verirken, Türkiye’nin ise “aday ülke” olarak “birçok ortak çıkar alanında kilit ortak olmaya devam ettiği” belirtildi.

Türkiye, özellikle Yunanistan ile ilişkilerin iyileştirilmesi ve ticaret ve ekonomi gibi ortak ilgi alanlarında AB ile üst düzey sektörel diyaloğun yeniden başlatılması konusunda birkaç iyi puan daha aldı.

“2023 ortalarından bu yana daha geleneksel ve daha sıkı ekonomik politikalara yönelim” ve Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarının kendi toprakları üzerinden delinmesini engellemek için alınan “somut önlemler” AB Konseyi tarafından memnuniyetle karşılandı. Ancak olumsuzluklar olumlulardan daha ağır basıyor.

Türkiye’nin AB üyesi olan Güney Kıbrıs’la olan ilişkisi, Konseyin Ankara’yı Lefkoşa ile ilişkilerini normalleştirmeye ve uluslararası hukuka uygun olarak egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye çağırdığı hassas noktalardan biri.

Raporda “Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında süregelen ve derin endişe yaratan durumun” da altı çizilirken, özellikle “yargı üzerindeki aşırı baskı, ifade özgürlüğüne yönelik birçok kısıtlama, medya özgürlüğü ve bilginin yayılması, demokratik yollarla seçilen belediye başkanlarının görevden alınması” gibi konuların “kaygıyla” takip edildiği vurgulandı.

Türkiye’nin bloğun Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ile “çok düşük uyum oranı” olduğu yinelendi. Rusya’ya yönelik yaptırımlarla ilgili Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (CFSP) pozisyonlarının ve kısıtlayıcı önlemlerin “son derece öncelikli” olduğu belirtilerek, Türkiye’nin dış politikasının “AB’nin öncelikleriyle çeliştiğine” dikkat çekildi.

AB’nin genişleme sonuç bildirgesi, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Ankara ziyaretinin hemen ardından açıklandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan von der Leyen ile yaptığı görüşmenin ardından iki taraf arasındaki ilişkilerin somut ve acil bir şekilde iyileştirilmesi çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) arasında “her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç” olduğunu vurguladı ve 2019’dan beri askıya alınan üst düzey siyasi diyaloğun yeniden başlatılması çağrısında bulundu.

Avrupa Birliği aday ülkelerinin karneleri

36 sayfalık raporda Gürcistan’a ayrılan diğer tüm paragraflar olumsuz. Konseyin ülkeyle ilgili olarak işaret ettiği tek olumlu gelişme, “orta düzeyde hazırlık ve işleyen bir piyasa ekonomisinin geliştirilmesinde sınırlı ilerleme” kaydedilen ekonomiyle ilgili. Ayrıca “sağlam mali ve parasal politikaların” uygulanmasından da övgüyle bahsediliyor.

Gürcistan Başbakanı Irakli Kobakhidze’nin kasım ayı sonunda tek taraflı olarak AB üyelik müzakerelerinin 2028 yılına kadar askıya alındığını açıklamasının ardından yayınlanan sonuç bildirgesinde, AB değerlerine ters düşen “yabancı ajan yasası” gibi hükümet tarafından alınan kararlara dair endişeler belirtiliyor.

AB’nin “demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında, ayrıca yargının işleyişi ve kurumsal bağımsızlık konularında geriye gidişten derin endişe duyduğu” vurgulanıyor. Gürcistan’ın genel olarak AB’nin dış politikasına uyum sağlayamaması ve Rusya ve Belarus’a karşı da dahil olmak üzere kısıtlayıcı tedbirler almaması da endişe duyulan konular arasında yer alıyor.

Buna karşılık AB Konseyi Ukrayna konusunda çok daha iyimser. Raporda, ülkenin Rus işgaline karşı kendini savunurken geçtiğimiz yıl içinde kaydettiği “kayda değer reform ilerlemesine” dikkat çekiliyor. Hukukun üstünlüğü, yargı ve kamu yönetimi reformu, yargı yönetişim organları ve yolsuzlukla mücadele kurumlarının etkin işleyişi gibi alanlarda kaydedilen ilerlemenin altını çiziliyor.

Ukrayna’nın bloğun dış politikası ve yaptırımlarıyla “yüksek” uyumu ise takdir ediliyor. Moldova’nın lehine olan bu son husus da bakanlar tarafından “Moldova’nın AB yolundaki stratejik kararlılığının güçlü bir işareti” olarak değerlendiriliyor.

Konsey ayrıca Moldova’nın kamu yönetimi ve kamu mali yönetimi çerçevesini güçlendirmeye yönelik devam eden çabalarını “olumlu” olarak not etti ve özellikle yolsuzlukla mücadele konusunda olmak üzere hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında reformların devam etmesi çağrısında bulundu.

Raporda, “Konsey, Moldova’nın oligarşiden arındırmaya yönelik sistematik yaklaşımını memnuniyetle karşılar ve ilgili eylem planının uygulanmaya devam edilmesini teşvik eder,” denildi. Batı Balkanlar ve AB’den devlet başkanlarının çarşamba akşamı Brüksel’de bir zirve için bir araya gelmesi planlanıyor. AB liderlerinin perşembe günü yapılacak zirvede AB Konseyi’nin genişlemeye ilişkin kararlarını kabul etmeleri bekleniyor.

Paylaşın