Dior Ve Armani’ye “İşçi Sömürüsü” Nedeniyle Kayyum Atandı

Moda devleri Dior ve Armani’ye işçi sömürüleri nedeniyle kayyum atandı. Kayyum atanması ile markaların üretim süreçlerinin denetlenmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefleniyor.

Christian Dior SE, Avrupa’nın en büyük lüks mallar grubu olan LVMH’ye başkanlık eden Fransız iş insanı Bernard Arnault tarafından yönetilen bir moda şirketi. Giorgio Armani S.p.A., 1975 yılında Giorgio Armani tarafından kurulan İtalya merkezli bir moda evi.

Moda devleri Christian Dior ve Giorgio Armani (daha yaygın isimleri ile Dior ve Armani), İtalya’daki üretim operasyonlarında ortaya çıkarılan etik dışı uygulamalar nedeniyle bir süredir eleştirilerin hedefinde.

İşgücü sömürüsüne izin verdikleri ve teşvik ettikleri şüphesiyle açılan soruşturmalar sonucu dünyaca ünlü markaların İtalya’daki üretim operasyonlarına kayyum atandı.

Fransa menşeili lüks marka devi LVMH’nin Dior marka çanta üreten İtalyan yan kuruluşun, işçi haklarını ihlal eden Çinli taşeron şirketlere iş verdiği iddiasına yönelik soruşturmanın ardından Haziran’ın başlarında mahkeme denetimine alındı.

Reuters’ın haberine göre, 34 sayfalık mahkeme kararında, işçilerin “24 saat boyunca çalıştırılması” amacıyla iş yerinde uyumaya zorlandığı belirtildi.

Elektrik tüketimi verileri, “tatiller de dahil olmak üzere kesintisiz gece-gündüz üretim döngülerini” ortaya koydu. Ayrıca, belgede belirtilene göre, makinelerin güvenlik cihazları da işçilerin daha hızlı çalışması için çıkarılmıştı.

Bu gibi yasadışı yöntemlerle üretim maliyetleri düşürüldü. Buna göre, Dior çantaların tanesi 53 euro (yaklaşık 1.802 TL) gibi düşük bir ücrete üretilirken, bu çanta daha sonra mağazalarda 2.600 euroya (yaklaşık 91.000 TL) satıldı.

Dior hakkında verilen hüküm, İtalya’nın Milano kentinde mahkemenin bu yıl önleyici tedbirler kapsamında aldığı üçüncü karar oldu.

Benzer bir şekilde, geçtiğimiz Nisan ayında moda grubunun tedarikçilerini yeterince kapsamlı denetlemediği suçlaması ile Armani’ye ait bir şirketin yönetimine de kayyum atandı. Armani Grubu’ndan yapılan açıklamada, o dönemde tedarik zincirinde suistimalleri en aza indirmeye çalıştıklarını belirtti.

Mahekeme belgelerinde ayrıca, savcılığın, kural ihlalinin İtalya’da üretim kapasitesine sahip moda şirketleri arasında tek seferlik değil, kâr peşinde koşma ihtiyacı nedeniyle sistematik olduğu iddiaları yer aldı.

Kayyum atanması ile markaların üretim süreçlerinin denetlenmesi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi hedefleniyor.

Moda endüstrisinde etik standartlar ve işçi haklarının korunması için önemli bir adım olarak değerlendirilen bu adımlar, tüketici ve yatırımcıların lüks sektörünün tedarik zincirine yönelik ilgisinde artış görüldüğü bir ortamda atıldı.

İtalyalı yetkililer, son birkaç yıldır lüks eşya üreticilerine ait taşeron şirketlerdeki çalışma koşullarını araştırıyor. Bu araştırmalar sonucunda İtalya’nın geleneksel deri endüstrisinin, Çin menşeili şirketler tarafından baltalandığı belirlendi.

Danışmanlık firması Bain’e göre, İtalya, küresel lüks eşya üretiminin yüzde 50-55’ini karşılayan binlerce küçük üreticiye ev sahipliği yapıyor.

Dev moda markaları, itibarlarına yönelik risklerini azaltmak için alt yüklenici sayısını azaltma ve üretimi içselleştirme yoluyla İtalya’nın büyük ölçüde Toskana’da bulunan ve Çinli göçmenlerin domine ettiği deri eşya endüstrisine darbe vurdu.

Mahkeme, tamamen Christian Dior Italia SRL’ye ait olan Manufactures Dior SRL’nin bir yıl süreyle yargı denetimine alınmasına, bu süre zarfında şirketin faaliyetlerine devam etmesine hükmetti.

Dior soruşturması, ikisi ülkede yasadışı olarak bulunan ve yedisi gerekli belgeleri olmadan çalışan 32 personel istihdam eden dört küçük tedarikçiye odaklandı.

Reuters’ın aktardığına göre, mahkeme belgelerinde, Mart ve Nisan ayları arasında İtalyan polisinin, Pelletteria Elisabetta Yang SRL, New Leather Italy SRLS, AZ Operations SRLS ve Davide Albertario Milano SRL adlı tedarikçilerde de incelemeler gerçekleştirildiği belirtildi.

Pelletteria Elisabetta Yang ve Davide Albertario Milano, Manufactures Dior SRL’nin doğrudan tedarikçileri olurken, Pelletteria Elisabetta Yang’ın 2023/24 mali yılı için Manufactures Dior’a 752.881 euro fatura kestiği, Davide Albertario’nun da 2024 yılı için 737.623 euro fatura kestiği ifade edildi.

Personelin “etik yaklaşım için gerekli minimum hijyen ve sağlık koşullarının altında” çalıştığı belirtildi.

Öte yandan, LVMH temsilcilerinden konuya ilişkin henüz bir yorum gelmedi. LVMH’nin hisseleri, mahkemenin kararının ardından önceki kayıplarını artırarak yüzde 2.2 düşüş kaydetti.

Dior’dan yapılan açıklamada, “sözleşmeli şirketlerin gerçek çalışma koşullarını veya teknik yeteneklerini kontrol etmek için uygun önlemleri” almadı ve yıllar boyunca tedarikçilerini periyodik denetimlerden geçirmekte başarısız oldu.

Sözleşmeli ve alt sözleşmeli şirketlerin sahipleri, Milano savcıları tarafından işçileri sömürmek ve kayıtsız işçi çalıştırmakla soruşturma altında bulunuyor. Dior’un kendisi herhangi bir ceza soruşturmasıyla karşı karşıya değil.

Armani soruşturması da İtalya’daki Çinli üreticilerin işçi koruma yasalarını ihlal ettiğini ortaya çıkardı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Salgında Türkiye’ye Yönelen Lüks Markalar Ülkeden Çıkıyor

Merkezi Londra’da bulunan veri analizi ve danışmanlık şirketi GlobalData’nın son raporu, lüks giyim pazarının salgına rağmen geçen yıl yüzde 24,1 büyüdüğünü ortaya koydu. Yine dünyada artan enflasyonist baskıya rağmen, bu yıl da büyümenin sürmesi ve pazarın 149 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşması bekleniyor.

Hal böyleyken söz konusu pazardaki payını artırmak isteyen oyuncular için kıyasıya yarış da kaçınılmaz oluyor. Bu yarışta önemli avantajlardan biri de uygun maliyetlerle üretim yaptırabilmekten geçiyor. 2020’de başlayan salgın, yıllardır süregelen tedarik zincirinde önemli değişimlere yol açmış, Türkiye de bu dönemde üretim maliyetleri ile olmasa da coğrafi avantajıyla lüks markalar için önemli bir üretim merkezi haline gelmişti.

Markalar çıkışa yöneldi

Sadece lüks markalar değil, hızlı moda devlerinin de aynı yolu tercih etmesi, Türkiye hazır giyim sektörünü ihracatının, 2021’de 20,2 milyar dolara çıkmasını sağlamıştı. Bu yıl ise hedef 23 milyar dolar olsa da tüm dünyada artan enflasyonist baskı, hedefin en az 1 milyar dolar gerisinde kalınacağını ve yılın 22 milyar dolara yakın bir rakam ile kapatacağını gösteriyor. Hedefteki gerilemenin sebeplerinden biri de salgında Türkiye’ye yönelen lüks markaların artık fiyat tutturmakta zorlanmaya başlaması oldu.

“Avantajımızı kaybediyoruz”

30’u aşkın yabancı markayı temsil eden Tescilli Markalar Derneği’nin (TMD) Başkanı İzzet Stamati, katma değerli ihracatta büyük öneme sahip markaların Türkiye’den çıkışa yöneldiğini anlattı.

Brandy’s çatısı altında Calvin Klein’den Versace’ye, Armani’den Hugo Boss’a, DKNY’den Guess’a kadar onlarca markanın satışını gerçekleştiren İzzet Stamati, “Salgında Uzakdoğu’daki yüksek navlunun da etkisiyle lüks ve ulaşılabilir lüks markalar üretim için Türkiye’ye yönelmişti. Biz de burada üretim yapmaları noktasında her zaman baskı yapıyorduk. Ancak gelinen noktada bu avantajı yavaş yavaş yitiriyoruz. Pandemi dönemindeki kazanımları kaybedilebiliriz. Bunun en önemli sebebi de artan üretim maliyetleri ve hammaddede uygulanan vergiler. Bu alanlarda yaşanan fiyat artışları markaların burada fiyat tutturmasını zorlaştırıyor. Bizim de çalıştığımız markalar artık Türkiye’de fiyat tutturamadıklarını söylüyorlar. Avantaj neredeyse üretimi oraya kaydırmaya gidiyorlar” diye konuştu.

“Kayıp milyar doları bulabilir”

Her ne kadar başta enerji maliyetleri tüm dünyada artsa da dövize endeksli hammaddeler, Türkiye’nin iç dinamiklerinin etkisi ile daha yüksek hale geldi. Yine son yapılan ücret artışları da üretim maliyetlerini artırdı. Öte yandan ithal elyaf, iplik ve kumaşta gümrük vergileri de yüzde 5-8 ve 10 gibi değişik oranlarda uygulanıyor. Stamati, “Bu vergiler de fiyat tutturma noktasında sıkıntı yaratıyor. Bu vergilerin hem bitmiş ürün hem de hammaddede düşürülmesi gerekiyor. Aksi halde markaları burada tutamayacağız” diye konuştu.

İzzet Stamati’nin verdiği bilgilere göre, söz konusu alanda üretimin değeri milyar doları buluyor. Zira salgın döneminde hazır giyimde Türkiye’ye kayan sipariş miktarı 3 milyar doları bulmuştu.

Peki bu markalar yine Uzakdoğu’ya mı yönelecek? İzzet Stamati, bu noktada da ilginç bir bilgi paylaştı. “Tedarik zinciri artık kırıldı ve yeni üreticiler doğmaya başladı. Tunus, Cezayir, Fas ve Mısır gibi pazarlar öne çıkıyor. Uzakdoğu’yu bırakın artık, söz konusu ülkeler de Türkiye ile rekabet edecek duruma geldi. Orda da işçilik çok ucuz” diyen Stamati, vergilerin düşürülmesinin tüketiciye de önemli oranda fayda sağlayacağını kaydetti.

Prens geldi Suudiler coştu

TMD Başkanı İzzet Stamati, turizmde yaşanan hareketlilik sayesinde tüketimin de gayet iyi gittiğini anlattı. Stamati, “Turizm sezonundayız. Tüketim var, harcama yüksek. Özellikle Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın Türkiye’ye geliyor haberleri ile Suudilerin Türkiye ilgisi arttı. Alışverişte ilk sıraya yükseldiler” ifadelerini kullandı.

Haberin tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın