İklim Krizi: BM’den G20 Ülkelerine “Örnek Liderlik” Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres, G20 ülkelerine “örnek liderlik” çağrısında bulundu ve “çalkantılı dönem” olarak tanımladığı günümüz dünyasında ulusların ortak zorlukların üstesinden gelmek için birlikte çalışılması gerektiğini sözlerine ekledi.

Guterres, Gazze, Lübnan, Ukrayna ve Sudan’da barış için harekete geçmeleri çağrısında bulundu. Guterres, “Gazze’de barışın sağlanması, tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması ve iki devletli çözüme doğru geri döndürülemez bir sürecin başlatılmasına” vurgu yaptı.

Dünya liderlerinin, ekonomik işbirliklerini ve politikaları ele alacakları G20 Liderler Zirvesi öncesinde Pazar günü Brezilya’nın Rio de Janeiro kentine ayak bastı.

Süreç içerisinde dünyanın en büyük ekonomilerinden bazılarının yöneticileriyle görüşmesi beklenen Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, G20’nin katılımcısı olan tüm ülke liderlerini karşıladı.

Rio’daki zirve öncesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, G20 ülkelerine “örnek liderlik” çağrısında bulundu ve “çalkantılı dönem” olarak tanımladığı günümüz dünyasında ulusların ortak zorlukların üstesinden gelmek için birlikte çalışılması gerektiğini sözlerine ekledi.

António Guterres, “G20’nin liderleri örnek liderlik etmeli. G20 ülkeleri tanımları gereği muazzam bir ekonomik güce sahip. Ellerinde muazzam bir diplomatik güç var. Bunu temel küresel sorunların üstesinden gelmek için kullanmalılar” dedi.

G20 Liderler Zirvesi, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de iklim görüşmelerinin ikinci haftasına girilirken, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) Dünya Liderleri İklim Zirvesi ile aynı zamana denk geliyor. Bakü’deki yavaş ilerleme, hayal kırıklığı olarak yorumlanıyor.

BM Genel Sekreteri iklim kriziyle mücadelede “başarısızlığın bir seçenek olmadığını” söyledi ve savunmasız ülkelerin en ağır şekilde etkilenen ülkeler olmasına atıfta bulundu.

António Guterres, günümüzün küresel ekonomisini ve bu ulusların ihtiyaçlarını daha iyi yansıtacak reformlar yapılması çağrısında bulunarak, “Bu uluslar, modası geçmiş, etkisiz ve adil olmayan bir uluslararası mali mimariden ihtiyaç duydukları desteği alamıyorlar” dedi.

Brezilya Devlet Başkanı Da Silva’nın, uluslararası zirvelere pek ilgi göstermeyen ve dış politikasını çoğunlukla ideolojik temellere dayandıran aşırı sağcı eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’ya karşı 2022 seçimlerinde kazandığı zafer, uluslararası toplumda sol görüşlü lidere yönelik umutları artırdı.

Brezilya dönem başkanlığında ele alınması gereken üç öncelik ortaya konuldu: Açlıkla mücadele, yenilenebilir enerjiye geçiş ve uluslararası kurumların reformu. Ancak bu yılki zirvenin Ukrayna ile Rusya arasındaki ve Ortadoğu’daki iki büyük savaşın yanı sıra Donald Trump’ın son ABD seçim zaferinin gölgesinde kalması bekleniyor.

Guterres, Gazze, Lübnan, Ukrayna ve Sudan’da barış için harekete geçmeleri çağrısında bulundu. “Gazze’de barışın sağlanması, tüm rehinelerin derhal serbest bırakılması ve iki devletli çözüme doğru geri döndürülemez bir sürecin başlatılmasına” vurgu yaptı.

“Lübnan’da barış, Güvenlik Konseyi kararlarının tam olarak uygulanması yönünde anlamlı adımlarla yapılmalı. Ukrayna barışında, BM Şartı’na, BM kararlarına ve uluslararası hukuka uyulmalı. Sudan’da, savaşan taraflara sivillere yönelik korkunç şiddeti ve çaresiz insani krizi sona erdirmeleri için baskı yapılmalı,” diye devam etti.

Brezilya hükümetinin açıklamasına göre, G7 üyeleri ve gelişmekte olan ekonomilerin yer aldığı G20’ye 56 heyet daha katılacak ve zirve sonunda üye ülkelerin destekleriyle hazırlanmış ortak bir bildiri yayınlanacak. Görüşmeler öncesinde düzenlenen bir protestoda “Amazonia de Pe” hareketinden aktivistler Amazon yağmur ormanlarına dikkat çekerek “Dünya liderleri Amazon’u izliyor” yazılı bir pankart açtılar.

Amazon, dünyadaki karbondioksitin büyük bir kısmının depolanmasında önemli bir rol oynuyor. Ancak artan sıcaklıklar ve ormansızlaşma politikaları nedeniyle tehlikeli bir noktaya yaklaşıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, G20 zirvesi öncesinde Amazon’u gezdi ve yerli liderlerle bir araya gelerek yağmur ormanlarını ziyaret eden ilk Amerikan başkanı oldu. Bu ziyaret, seçilmiş başkan Donald Trump’ın ülkenin iklim değişikliğiyle mücadele taahhüdünü kırmaya kararlı göründüğü bir zamanda geldi.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Antonio Guterres: Dünya İklim Çöküşü Risklerini Hafife Alıyor

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, The Guardian’a verdiği röportajda, dünyanın hala felaket boyutunda iklim bozulması ve ekosistem çöküşü riskini hafife aldığını söyledi.

Guterres, hükümetlerin küresel ısınmayı güvenli seviyelerde sınırlamak için gereken sera gazı emisyonlarını derinlemesine azaltmaması nedeniyle insanlığın Amazon yağmur ormanları ve Grönland buz örtüsünün çökmesi gibi geri döndürülemez dönüm noktalarına yaklaştığını söyledi.

Antonio Guterres, Donald Trump’ın yeni başkanlığı döneminde ABD’nin Paris iklim anlaşmasından ikinci kez çekilmesinin süreci sekteye uğratabileceğini ancak anlaşmanın ayakta kalacağına inandığını söyledi.

Öte yandan küresel ısınmayla mücadele etmekle görevli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) yakın tarihli bir raporuna göre, Dünya şu anda karbon emisyonlarında yalnızca yüzde 2,6’lık bir azalmaya ulaşma yolunda.

UNFCCC, 2015 anlaşmasına dahil olan yaklaşık 200 ülke tarafından sunulan karbon kesme planlarını analiz etti. Karbon azaltma planlarını önemli ölçüde hızlandırmazlarsa, Dünya’nın toplam ısınmasını sanayi öncesi seviyelerden 1,5º C daha sıcak tutmak imkansız olacak.

UNFCCC Yürütme Sekreteri Simon Stiell BBC’ye, “Raporun bulguları çarpıcı ama şaşırtıcı değil” dedi ve ekledi: “Mevcut iklim planları, küresel ısınmanın her ekonomiyi felç etmesini ve her ülkede milyarlarca hayatı ve geçim kaynağını mahvetmesini durdurmak için gerekenin çok gerisinde kalıyor.”

Bazı bilim insanları küresel ısınmayı sanayi öncesi eşiğin altında tutma olasılığını çoktan gözden çıkardı. Nature Climate Change dergisinde ağustos ayında yayınlanan bir araştırmanın yazarları, sanayi öncesi seviyelerin 1,6º C üzerinde bir sıcaklığın insanlığın bu noktada gerçekçi bir şekilde elde edebileceği en iyi sıcaklık olduğunu belirledi.

Yazarlar, karbon nötr enerji teknolojilerine nihai geçişe atıfta bulunarak, “Hızlandırılmış enerji talebi dönüşümü, 2º C’nin altında kalma maliyetlerini azaltabilir, ancak ısınmayı 1,6° C ile sınırlama olasılığını daha da artırmada yalnızca sınırlı bir etkiye sahip olabilir” diye yazdı.

Carnegie Bilim Enstitüsü Küresel Ekoloji Bölümü’nde atmosfer bilimcisi olan Dr. Ken Caldeira, “1,5 C’nin üzerinde bir yıl insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir durum” demiş ve eklemişti: “Yine de, her karbondioksit emisyonunun küresel ısınmada bir artışa neden olduğunu hatırlamak önemlidir.”

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change / UNFCCC), Birleşmiş Milletler öncülüğünde imzalanan küresel ısınmaya yönelik hükûmetlerarası ilk çevre sözleşmesidir.

Sözleşme; insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul ederek atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmeyi ve bu gazların olumsuz etkilerini en aza indirerek belli bir seviyede tutmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda genel ilkeler, eylem stratejileri ve ülkelerin yükümlülüklerini düzenlemektedir

Sözleşme; hükûmetlerarası düzeyde iklim değişikliğine yönelik ilk çevre mutabakatı olmasıyla önemli olsa da yaptırım gücü zayıftır, taraf ülkeler iyi niyet düzeyinde sözleşmeyi desteklemişlerdir. Bu sözleşme kapsamında 1997 yılında imzalanan Kyoto Protokolü daha somut hedefler içermektedir.

Sözleşme (kısaca İDÇS), 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen “Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda imzaya açılmış ve ülkelerin onaylamasıyla 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Konferansta ayrıca “Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi” ve “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” kabul edilmiştir.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den “Gazze’de Derhal Ateşkes İlan Edilsin” Çağrısı

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ortadoğu’da alevlenen yangınların hızla bir cehenneme dönüştüğünü” belirterek, yaşanan acıların sonlanması için Lübnan’da çatışmaların durdurulması ve Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu.

Antonio Guterres, Hamas tarafından 7 Ekim’de düzenlenen terör eylemlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçtiğini ifade ederek, “İsrail’in askeri operasyonları, yerleşim yerleri inşası, tahliyeler, toprak gaspları ve yerleşimci saldırılarının yoğunlaşması ile giderek kötüleşmeye devam etmekte ve iki devletli bir çözüm ihtimalini giderek zayıflatmaktadır.

BM Güvenlik Konseyi, İran’ın İsrail’e 200’e yakın balistik füze fırlatması ve İsrail’in Lübnan’a “sınırlı” kara harekatı başlatmasının ardından Ortadoğu’da tırmanan gerilimi görüşmek üzere olağanüstü toplandı.

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun aktardığına göre; Toplantının açılış konuşmasını yapan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Ortadoğu’da alevlenen yangınların hızla bir cehenneme dönüştüğünü” belirterek, yaşanan acıların sonlanması için Lübnan’da çatışmaların durdurulması ve Gazze’de derhal ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulundu.

Genel Sekreter, bir hafta önce Güvenlik Konseyi’nde yaptığı konuşmada Lübnan’da yaşanan gelişmelerin son derece endişe verici olduğunu vurguladığını hatırlatarak, “O zamandan beri işler kötüden çok daha kötüye gitti. Hizbullah ve Lübnan’daki diğer silahlı gruplar ile İsrail kuvvetleri arasında neredeyse her gün yaşanan çatışmalar 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararının ihlalidir” dedi.

Lübnan’da devlet dışı milislerin silah kullanmasının Güvenlik Konseyi’nin 1559 ve 1701 sayılı kararlarını ihlal ettiğini, Lübnan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerektiğini belirten Guterres, “Son bir haftadan bu yana geçen birkaç gün içinde dramatik bir tırmanış gördük. O kadar dramatik ki Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararla oluşturduğu çerçeveden geriye ne kaldığını merak ediyorum” dedi.

İsrail kuvvetlerinin Beyrut dahil Lübnan’ın dört bir yanında aralıksız hava saldırıları düzenlemeye devam ettiğini kaydeden Guterres, ABD, Fransa ve bazı ülkelerin de desteğiyle müzakerelerin yeniden başlamasına imkan tanıyacak geçici bir ateşkes önerisinde bulunduklarını anımsattı. BM Genel Sekreteri, “Ancak İsrail bu öneriyi reddetti ve liderinin öldürüldüğü Hizbullah karargahının bombalanması dahil saldırılarını arttırdı. Hizbullah İsrail’e roket ve füze saldırılarını sürdürdü. Dün de İsrail, güney Lübnan’a sınırlı saldırılar düzenlediğini açıkladı. BM barış gücü askerleri yerlerinde kalmaya ve İsrail’in yer değiştirme talebine rağmen BM bayrağı dalgalanmaya devam etmektedir. Tüm BM personelinin güvenliği ve emniyeti sağlanmalıdır” diye konuştu.

Bölgede sivillerin korkunç bedeller ödediğini belirten Guterres, geçtiğimiz Ekim ayından bu yana Lübnan’da aralarında 100’den fazla çocuk ve 194 kadının da bulunduğu 1700’den fazla kişinin öldürüldüğünü, 346 binden fazla kişinin evlerinden olduğunu, Lübnan’dan Suriye’ye kaçışların başladığını kaydetti. Guterres, “Lübnan’da derin ve yıkıcı sonuçları olacak bir savaştan kaçınılmalı” ifadesini kullandı.

İran’ın dün İsrail’e doğru yaklaşık 200 balistik füze fırlattığını, bu saldırıyı Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah ve diğer üst düzey komutanlarının öldürülmesine tepki olarak yapıldığını açıkladığını kaydeden Guterres, “İran’ın İsrail’e dünkü büyük füze saldırısını bir kez daha şiddetle kınıyorum. Bu saldırıların, Filistin halkının davasını desteklemek ya da acılarını azaltmak adına hiçbir katkısı olmayacaktır” dedi.

“Bu ölümcül kısasa kısas şiddet döngüsü sona ermelidir”

BM Genel Sekreteri Guterres, Hamas tarafından 7 Ekim’de düzenlenen eylemlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçtiğini ifade ederek, “İsrail’in askeri operasyonları, yerleşim yerleri inşası, tahliyeler, toprak gaspları ve yerleşimci saldırılarının yoğunlaşması ile giderek kötüleşmeye devam etmekte ve iki devletli bir çözüm ihtimalini giderek zayıflatmaktadır” dedi ve ekledi:

“Gazze’de derhal ateşkes sağlanması, tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması, Gazze’deki Filistinliler’e insani yardımların etkin bir şekilde ulaştırılması ve iki devletli çözüm yolunda geri dönülmez bir ilerleme kaydedilmesinin tam zamanıdır. Lübnan’da çatışmaların durdurulmasının, sürdürülebilir barış için diplomatik çabaların önünün açılmasının tam zamanıdır. Bu ölümcül kısasa kısas şiddet döngüsü sona ermelidir. Zaman daralıyor.”

Paylaşın

Antonio Guterres: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Modası Geçti

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünyanın raydan çıkmakta olduğunu ve yeniden rayına oturması için zor kararlara almaya ihtiyaç duyulduğunu için liderlere bu zirve çağrısında bulunduğunu belirterek, “Birleşmiş Milletler yaklaşık 80 yıl önce kurulduğunda 51 üye devlet vardı şimdiyse 193 üye ülke var ” dedi ve ekledi:

“Küresel ekonomi bugünkü büyüklüğünün on ikide birinden daha azdı. Sonuç olarak, barış ve güvenlik araçlarımız ve kurumlarımız ile küresel mali mimarimiz geçmiş bir dönemi yansıtmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin modası geçmiştir ve yetkileri aşınmaktadır. Yöntemleri reforme edilmediği takdirde, eninde sonunda tüm güvenilirliğini yitirecektir.”

İki gün sürecek ‘’Geleceğin Zirvesi’’, salı günü başlayacak 79’uncu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu üst düzey toplantıları öncesinde bugün liderlerin katılımıyla New York’ta başladı.

Aralarında sürdürülebilir kalkınmanın ve kalkınma için ihtiyaç duyulan finansmanın sağlanması, gelecek nesillerin küresel sorunlarının çözülmesi, teknoloji işbirliği, dijital işbirliği ve uluslararası barış ile güvenlik konusunda küresel işbirliği ve BM’nin yapısında gerekli reformlar için adım atılmasının da yer aldığı son yıllarda gerçekleşen en önemli ve tarihi bir anlaşma olarak nitelendirilen ’Gelecel Paktı’ 143 üye ülkenin ‘evet’ oyuyla kabul edildi.

Kabul edilen “Gelecek Paktı” BM’ye üye 193 ülkenin liderlerini ve hükümetlerini dünyadaki tüm insanların yaşamında fark yaratacak vaatleri gerçek eylemlere dönüştürmeye davet ediyor.

BM 79’uncu Genel Kurul Başkanı Philemon Yang, oylama sonrasında yaptığı teşekkür konuşmasında kabıul edilen ‘Gelecek Paktı’nın’, yalnızca acil krizleri ele almakla kalmayıp tüm halklar ve uluslar için sürdürülebilir, adil, barışçıl bir küresel düzenin temellerini atma sorumluluğunu temsil ettiğini söyledi. Yang, kabul edilen pakt ve eklerinde yer alan taahhütlerin BM’ye üye olan ülkelerin kolektif iradesini yansıttığını kaydetti.

“BM Güvenlik Konseyi’nin modası geçti”

VOA Türkçe’den Can Kamiloğlu’nun haberine göre; BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, dünyanın raydan çıkmakta olduğunu ve yeniden rayına oturması için zor kararlara almaya ihtiyaç duyulduğunu için liderlere bu zirve çağrısında bulunduğunu belirterek, ‘’ Birleşmiş Milletler yaklaşık 80 yıl önce kurulduğunda 51 üye devlet vardı şimdiyse 193 üye ülke var. Küresel ekonomi bugünkü büyüklüğünün on ikide birinden daha azdı. Sonuç olarak, barış ve güvenlik araçlarımız ve kurumlarımız ile küresel mali mimarimiz geçmiş bir dönemi yansıtmaktadır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin modası geçmiştir ve yetkileri aşınmaktadır. Yöntemleri reforme edilmediği takdirde, eninde sonunda tüm güvenilirliğini yitirecektir ‘’ dedi.

Guterres,’Gelecek Paktı’nın’, Küresel Dijital Sözleşme ve Gelecek Nesiller Bildirgesiyle birlikte yeni imkan ve fırsatlara giden yolları açtığını belirterek, ‘’Barış ve güvenlik konusunda, BM Güvenlik Konseyi’nin günümüz dünyasını daha iyi yansıtmasını sağlayacak ve Afrika, Asya-Pasifik ve Latin Amerika’nın tarihsel olarak yetersiz temsilini ele alacak reformlar konusunda bir atılım vaat etmektedirler. Daha hızlı bir barış sağlayacaktır. Kabul edilen pakta yer alan ‘Küresel Dijital Mutabakat , teknolojinin herkese fayda sağlaması gerektiği ilkesine dayanmaktadır. Yapay Zekanın uluslararası yönetişimine ilişkin ilk gerçek evrensel anlaşmayı içermektedir.

Hükümetleri, yapay zekâ konusunda bağımsız bir uluslararası Bilimsel Panel kurmaya ve Birleşmiş Milletler bünyesinde yapay zekânın yönetişimine ilişkin küresel bir diyalog başlatmaya davet etmektedir. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerde yapay zeka konusunda kapasite oluşturmak için ağları ve İnsan haklarına saygı, kültürel çeşitlilik ve toplumsal cinsiyet eşitliği her üç anlaşmada da yer almaktadır. Kadın düşmanlığının artması ve kadınların üreme haklarının geriye götürülmesi karşısında hükümetler, kadınların ve kız çocuklarının her alanda potansiyellerini gerçekleştirmelerinin önündeki yasal, sosyal ve ekonomik engelleri kaldırmayı açıkça taahhüt etmişlerdir’’ dedi.

BM, ‘Gelecek Paktı’ ile ilgili yaptığı resmi açılamada, dünya liderlerinin bugün, ‘’Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi’’ ve Gelecek Nesiller Deklarasyonunu’’ içeren bir Gelecek Paktı kabul ettiğini, uzlaşı sağlanan ‘’Geleceğin Pakt’ı’’ ile uluslararası işbirliğini bugünün gerçeklerine ve yarının zorluklarına uyarlamak için yıllar süren kapsayıcı bir sürecin sonucu olduğunu duyurdu.

BM, son yılların en geniş kapsamlı uluslararası anlaşması olan ve tamamen yeni alanların yanı sıra onlarca yıldır üzerinde anlaşmaya varılamayan konuları da kapsayan ‘Gelecek Paktı’nın ‘, uluslararası kurumların, kuruldukları günden bu yana dramatik bir şekilde değişen bir dünya karşısında görevlerini yerine getirebilmelerini sağlamayı amaçladığını belirtildi.

Açıklamada, ‘’BM Genel Sekreter’in a Antonio Guterres’in söylediği gibi, “büyükanne ve büyükbabalarımız tarafından inşa edilen bir sistemle torunlarımıza uygun bir gelecek yaratamayız” ifadesini kullandı.

’Pakt anlaşması ülkelerin BM’ye uluslararası sisteme ve uluslararası hukuka olan bağlılıklarının güçlü bir ifadesinin dile getirilmesidir. Liderler, vaatlerini yerine getirebilen, günümüz dünyasını daha iyi temsil eden ve hükümetlerin, sivil toplumun ve diğer kilit ortakların enerji ve uzmanlığından yararlanan bir uluslararası sistem için net bir vizyon ortaya koymuşlardır’’ ifadesi kullanıldı.

Uzlaşı sağlanan paktın ekinde yer alan ‘’Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi’nde’’, ilk kez dijital işbirliği ve yapay zeka için kapsamlı küresel çerçeve çizildiği kaydedildi. ’Küresel Dijital İlkeler Sözleşmesi’’ne göre, teknolojinin herkesin yararına olacak şekilde tasarlanarak kullanılması ve yönetilmesi taahhüdü yer alıyor. Dünya liderleri imzaladıkları yeni paktla birlikte tüm insanlara, okulları ve hastanelere internet hizmeti sağlamak, dijital işbirliği kapsamında insan hakları ve uluslararası hukuka uymayı taahhüt ediyor.

Hükümetler, teknoloji şirketleri ve sosyal medyayı başta alanı başta çocuklar olmak üzere herkes için güvenli hale getirmeyi taahhüt ediyor. Paktta, yapay zeka kullanımına da uluslararası standartlar getirilerek devletlerden bu taahhütlerini yerine getirme güvencesi alınıyor. Gelecek Paktı’na göre, yapay zeka kullanımı için oluşturulacak iki küresel mekanizma oluşturulacak. “Uluslararası Bilimsel Panel” ve “Yapay Zeka Küresel Politika” belirlenecek bir yol haritasıyla yapay zekayı yönetecek.

Paylaşın

Küresel Isınma: BM’den Acil Eylem Çağrısı

Geçtiğimiz pazar günü dünyanın kayıtlara geçen en sıcak gününü yaşamasının ardından Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, acil eylem çağrısında bulundu.

Geçtiğimiz ay, sadece kayıtlara geçen en sıcak haziran ayı olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel sıcaklık rekorlarının kırıldığı üst üste 13’üncü ay oldu.

Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ), Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ve diğer kurumlar aşırı sıcakların ölçek, yoğunluk, sıklık ve süre bakımından arttığına dikkat çekiyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Geçtiğimiz pazar, pazartesi ve salı günleri kayıtlara geçen en sıcak üç gün oldu ancak gerçeklerle yüzleşelim: aşırı sıcaklıklar artık bir günlük, bir haftalık veya bir aylık bir olgu değil. Bölünmüş dünyamızı birleştiren bir şey varsa o da hepimizin giderek artan bir şekilde sıcağı hissetmemiz. Dünya her yerde, herkes için daha sıcak ve daha tehlikeli hale geliyor,” dedi.

Dünya Meteoroloji Örgütü, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ve diğer kurumlar aşırı sıcakların ölçek, yoğunluk, sıklık ve süre bakımından arttığına dikkat çekiyor. Geçtiğimiz ay, sadece kayıtlara geçen en sıcak haziran ayı olmakla kalmadı, aynı zamanda küresel sıcaklık rekorlarının kırıldığı üst üste 13’üncü ay oldu.

BM Genel Sekreteri, “sıcaklığın yılda neredeyse yarım milyon insanın ölümüne yol açtığının tahmin edildiğini” belirterek, artan sıcaklıkları fosil yakıt ve insan kaynaklı iklim değişikliğine bağlıyor.

Guterres aşırı sıcaklarla mücadele için dört kritik alanda acil eylem ve uluslararası işbirliği çağrısında bulundu. Bunlar arasında iklim değişikliğine karşı savunmasız olan nüfusun gözetilmesi, maruz kalan işçilerin korunması ve güvenliklerinin sağlanması, veri ve bilim kullanılarak ekonomilerin ve toplumların dayanıklılığının arttırılması ve fosil yakıtların aşamalı olarak terk edilmesi ve yenilenebilir enerjiye yatırımın arttırılması yoluyla sıcaklık artışının 1.5 derece ile sınırlandırılması yer alıyor.

Genel Sekreter, aşırı sıcakların ekonomiyi etkilediği, eşitsizliği arttırdığı ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini baltaladığı uyarısında bulunarak, “Çalışanları korumak için insan haklarına dayanan tedbirlere ihtiyacımız var. Ayrıca yasa ve yönetmeliklerin günümüz aşırı sıcaklarının gerçekliğini yansıtmasını ve uygulanmasını sağlamalıyız,” dedi.

Guterres, dünyanın en zengin ülkelerinden bazılarında göze çarpan fosil yakıt kullanımı artışına dikkat çekerek, “Bu kadar çok sayıda yeni petrol ve gaz ruhsatı imzalayarak geleceğimizden vazgeçiyorlar,” ifadelerini kullandı.

“En büyük kabiliyet ve kapasiteye sahip olanların liderliği şart. Ülkeler fosil yakıtları hızlı ve adil bir şekilde aşamalı olarak terk etmeli,” diyen Guterres sözlerini şöyle tamamladı: “G20 fosil yakıt sübvansiyonlarını yenilenebilir enerji kaynaklarına kaydırmalı ve savunmasız ülke ve toplulukları desteklemeli. Ve ulusal iklim eylem planları, her ülkenin COP28’de kararlaştırılan küresel hedeflere nasıl katkıda bulunacağını göstermeli.”

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Filistinliler İçin “Bağış” Çağrısı

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Filistin Yardım ve Çalışma Ajansı’nın (UNRWA) finansman sorunu yaşadığını belirterek, örgüte bağış yapılması çağrısında bulundu.

Yaklaşık 30 bin çalışanı bulunan UNRWA, Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye, eğitim ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda destek sağlıyor.

Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında şu ana kadar en az 38 bin 345 kişi hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin yüzde 70’i kadın ve çocuklardan oluşuyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Filistinlileri zorla yerinden etmekle suçladığı İsrail’i, “yıkım ve ölüm diyarında tilt oyunundaki (pinball) toplar gibi Filistinlilerin yerlerini değiştiriyor olmakla” suçladı.

Cuma günü Filistin Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) Başkanı Philippe Lazzarini ile katıldığı bağışçılar toplantısında konuşan Guterres, “(Gazze’de) çatışmaların ve yıkımın ulaştığı aşırı düzey akıl almaz ve affedilemez” dedi. Guterres, “Tam Gazze’deki durumun mevcut durumdan daha da kötüye gidemeyeceğini düşündüğümüzde, bir şekilde, tiksindirici bir biçimde, siviller cehennemin daha da derin tabakalarına itildi” diye konuştu.

Öte yandan Guterres, UNRWA’nın “devasa bir finansman sorunu” yaşadığını dile getirdi. UNRWA’nın fonlarının bitmesiyle Filistinlilerin “hayati bir can simidini” kaybedeceği uyarısında bulunan Guterres, “Şunu açıkça ifade edeyim: UNRWA’nın alternatifi yoktur” diye konuştu ve örgüte bağış yapılması çağrısında bulundu.

Kuruluşa yapılan bağış miktarının gelecek hafta belli olacağını kaydeden Guterres, yeni bağışlar sayesinde UNRWA’nın, faaliyetlerini Eylül ayı sonuna kadar yürütebileceğine inandığını söyledi.

Savaşta şu ana kadar 195 UNRWA çalışanının öldürüldüğünü kaydeden Guterres, bu rakamın BM tarihinde en yüksek rakam olduğunu vurguladı.

UNRWA Başkanı Philippe Lazzarini de, buna parallel olarak, kuruluş olarak Filistinlilere yardım edebilmek için yalnızca Ağustos ayının sonuna kadar fonlarının kaldığını ifade etti. Lazzarini, faaliyetlerini sürdürebilmek adına, UNRWA’nın gelecek aylarda fon arayışını sürdüreceğini kaydetti.

İsrail, bir grup UNRWA çalışanını, 7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıda örgüte destek vermekle suçlamıştı. Bunun üzerine Almanya, UNRWA’ya geçici olarak yeni fonların onaylanmayacağını duyurmuş, daha sonra iş birliğini yeniden başlatmıştı. Bu gelişmelere atfen Lazzarini, “Ajansımıza güveni yeniden inşa etmek için ortaklarımızla yorulmadan çalıştık” diye konuştu.

ABD Kongresi, UNRWA’ya fon desteğini durdurmuş durumda. Başkan Joe Biden yönetimi, Filistinli sivillere yönelik maddi desteği diğer kuruluşlara yönlendirmiş bulunuyor.

İsrail devletinin aktardığı verilere göre, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırıda, çoğu sivil bin 195 kişi hayatını kaybetti. Filistin Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise, İsrail’in verdiği karşılık sonucunda, en az 38 bin 345 kişi öldü.

Yaklaşık 30 bin çalışanı bulunan UNRWA, Gazze, Batı Şeria, Ürdün, Lübnan ve Suriye’deki yaklaşık 6 milyon Filistinli mülteciye, eğitim ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda destek sağlıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Refah İçin “Felaket” Uyarısı

Filistin – İsrail savaşının 214. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’i Refah’a kapsamlı bir operasyon düzenlemekten kaçınmaya çağırdı.

“Kapsamlı bir operasyon insani felakete yol açar” diyen Guterres, Refah’a böyle bir saldırının “stratejik bir hata” ve “insani açıdan felaket” olacağını söyledi. İsrail ve Hamas’ı ateşkes anlaşması yapmaya çağıran BM Genel Sekreteri, bir anlaşma olmadan İsrailli rehinelerin evlerine dönemeyeceğini kaydetti.

Tüm bölgenin kaderini etkileyecek bir “karar anında” olunduğunu da ifade eden Guterres, yüz binlerce Filistinli sivil için gidecek güvenli bölge olmadığına dikkat çekerek, bölgeye insani yardım geçişi için Refah ve Karem Şalom kapılarının derhal açılması gerektiğini vurguladı.

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise son 24 saatte 54 artarak 34 bin 789’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise son 24 saatte 96 artarak 78 bin 204’e yükseldi.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Hamas’ın, Mısır ve Katar tarafından sunulan ateşkes önerisini kabul ettiğini duyurmasına rağmen, Refah’a kara saldırısı başlattığını ilan eden İsrail, Gazze Şeridi’nin Mısır’a açılan sınır kapısının Filistin kısmını ele geçirdiğini duyurdu.

İsrail, Hamas’ın kabul ettiği ateşkes şartlarının ‘taleplerini karşılamadığını’ öne sürerek, Refah’a kara harekatı başlatma kararı almıştı. İsrail, Refah’taki ‘sınırlı’ operasyonun amacının silahlı Filistinlileri öldürmek ve kuşatma altındaki Filistin topraklarını yöneten Hamas tarafından kullanılan altyapıyı dağıtmak olduğunu iddia ediyor.

Refah, İsrail ordusunun ayak basmadığı son büyük yerleşim yeriydi. Han Yunus ve Gazze gibi daha kuzeydeki şehirlere yönelik saldırılar sonucu evlerinden olan yaklaşık 1.5 milyon Filistinli Refah’a sığındı. Şehrin savaş öncesi nüfusu da düşünüldüğünde bölgede sıkışıp kalanların sayısı 2 milyona yaklaşıyor.

Bu haliyle Gazze Şeridi’nin en yoğun nüfuslu yerleşimi konumunda. Üstelik nüfusun 600 binini çocukların oluşturduğu değerlendiriliyor. Burada yaşam derme çatma çadırlarda sürdürülüyor.

İsrail ordusu haftalar süren hazırlığın ardından Pazartesi günü Refah’a yönelik beklenen operasyonunu başlattı. Ordu bu kapsamda on binlerce kişinin “geçici” tahliyesini istedi. Bölgedekiler, Han Yunus ve El Mevasi civarındaki çadır kentlere yönlendirilirken İsrail ordusu yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki toplanma noktalarını “genişletilmiş güvenli bölge” olarak adlandırıyor.

BM Filistin Mültecilerine Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) en az 100 bin kişinin söz konusu tahliyeden etkileneceğini öngörüyor. Filistin Kızılayı ise tahliye emri verilen bölgede yaşayan sivillerin sayısının 250 bin olduğunu açıkladı.

Refah’ta sıkışıp kalan yüzbinlerce Filistinli ile Mısır arasında yüksek bir duvar ve dikenli teller uzanıyor. Az sayıda yaralının kontrollü geçişi dışında Mısır yönetimi, savaş mağduru Gazzelilere kapıyı kapalı tutuyor. Bunun askeri, siyasi ve ekonomik gerekçeleri var:

İlk olarak Mısır, Filistinlilerin kalıcı olarak yerlerinden edilmesinden endişe ediyor. İsrail’in bu operasyonu bahane ederek Gazze’nin demografik yapısını değiştirmesine karşı çıkıyor.

Geçen 7 ayda çok sayıda İsrailli siyasetçi Arap nüfusun Sina Çölü’ne sürülmesi ve bölgenin İsraillilerin yerleşimine açılması yönünde açıklamalarda bulundu. Netanyahu da, ABD’nin itirazlarına rağmen, savaşın ardından ordunun Gazze’den çıkmayacağını, gelecekte bölgede güvenliği kendilerinin sağlayacağını ısrarla söylemişti.

Paylaşın

BM’den Ramazan’ın İlk Gününde Gazze’de Ateşkes Çağrısı

Filistin – İsrail savaşının 157. günü geride kalırken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Ramazan ayına girilmiş olması sebebiyle Gazze’de “silahların susması” gerektiğini söyledi.

Gazze’de İsrail saldırılarında yaşamını yitirenlerin sayısı son 24 saatte 67 artarak 31 bin 112’ye yükseldi. Yaralananların sayısı ise 72 bin 760’a çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki insanların ciddi bir gıda yetersizliği ve açlıktan ölme tehdidi altında yaşadığını vurgulayan uluslararası insani yardım örgütleri, bir süredir acil bir şekilde harekete geçilmesi çağrısında bulunuyor.

DW Türkçe’nin aktardığına göre; Antonio Guterres, “Bugün, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların barış, uzlaşma ve dayanışma değerlerini kutladığı ve yaydığı bir dönem olan mukaddes Ramazan ayının başlangıcı. Ancak Ramazan başlamış olsa da Gazze’de ölümler, bombalamalar ve kan dökülmeye devam ediyor” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres “Bugün en güçlü çağrım, silahları susturarak Ramazan ruhunu onurlandırmak ve hayat kurtaran yardımların gereken hızda ve ölçekte ulaştırılmasını sağlamak için tüm engelleri ortadan kaldırmaktır” ifadelerini kullandı. Hamas’a yönelik de “Aynı zamanda Ramazan’ın merhamet ruhuyla tüm rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulunuyorum” dedi.

“Daha fazla önlenebilir ölümden kaçınmak için harekete geçmeliyiz” diyen Guterres “Gazze’deki Filistinliler için hayat kurtaran yardımlar, eğer gelirse, damla damla geliyor. Uluslararası insani hukuk paramparça halde. Ve İsrail’in tehdidinde bulunduğu Refah’a saldırısı Gazze halkını daha da derin bir cehennem çemberinin içine düşürebilir” şeklinde konuştu.

Hamas’ın elindeki rehinelerin ailelerinin de insani ateşkes çağrısı yaptığını hatırlatan Guterres “İsrailli rehine aileleri çektikleri eziyet ve ıstırabı paylaştılar ve sevdiklerinin derhal serbest bırakılması için yalvardılar. Ve İsrail bombardımanlarında öldürülen yakınlarının yürek burkan tanıklıklarını paylaşan ve derhal ateşkes talep eden Filistinli aileler… Bu aile üyelerinden birinin dediği gibi, ‘Buraya taziye için gelmedik. Özür dilemek için de burada değiliz. Acil eylem için buradayız.’ Bunu istemek çok mu fazla? Bu sesleri duymalı ve kulak vermeliyiz” dedi.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres konuşmasında Sudan’daki çatışmalara da dikkat çekerek Ramazan ayında Sudan’da da silahların susmasını istedi.

Paylaşın

BM’den Filistin’i Tanıma Çağrısı

Filistin – İsrail savaşının 107. günü geride kalırken Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “İsrail ve Filistinliler için iki devletli çözümü ve Filistin halkının bir devlet kurma hakkını reddetmek kabul edilemez” dedi.

Haber Merkezi / Guterres, Uganda’da Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde dün yaptığı konuşmada, Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hakkının tanınması gerektiğine vurgu yaptı. BM Genel Sekreteri, bu hakkı reddeden bir tutumun “Dünya barışı ve istikrarı için büyük bir tehdit olan bir çatışmayı belirsiz bir süre için uzatacağı” uyarısında bulundu.

Ortadoğu’da bir Filistin devletinin kurulmasını reddeden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu üzerinde iki devletli çözüme destek vermesi yönünde uluslararası baskı artıyor.

ABD Başkanı Joe Biden, yaklaşık bir ay aradan sonra İsraiI Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı telefon konuşmasında bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik olası çözümler hakkındaki görüşlerini yinelerken, ‘ordusu olmayan’ bir Filistin devleti fikrini de olası seçenekler arasında gösterdi.

Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, görüşmede İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılar, rehinelerin durumu ve bölgeye insani yardım gönderilmesi ele alındı.

Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby basına yaptığı açıklamada, Biden’ın bu çağrıyı (iki devletli çözüm) “uzun süredir” yapmayı planladığını söyledi. Kirby, bu çağrının Netanyahu’nun perşembe günü İsrail’in güvenliğini garanti etmeyen Filistin devletine karşı oldukları yolundaki açıklamasına yanıt olmadığını söyledi.

Biden, basına yaptığı açıklamada iki devletli çözüme Netanyahu’nun iktidarda olmasının engel olmadığını söyledi. Netanyahu’nun bir açıklamasında, “iki devletli çözüme karşıyım” demesinin ardından bir muhabirin “Netenyahu iktidardayken iki devletli çözüm imkansız mı?” sorusuna Biden “hayır değil” yanıtını verdi.

Basının, “Netanyahu’nun tek devletle ilgili söyledikleri dikkate alındığında, İsrail’e verilen yardımlara ilişkin koşulları yeniden değerlendirecek misiniz? sorusuna Biden, şu yanıtı verdi: Bir şeyleri çözebileceğimizi düşünüyorum. İki devletli çözümlerin çeşitli türleri var. BM’ye üye olup hala kendi orduları olmayan birçok ülke var. Bazı eyaletlerde sınırlamalar var ve bence bunun işe yarayabileceği yollar var.

Kirby, “Başbakan Netanyahu bu konudaki endişelerini açıkça dile getirdi. Başkan Biden, iki devletli çözümün hala doğru yol olduğuna dair güçlü inancını açıkça ortaya koydu. Ve bu inancı sürdürmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

İki devletli çözüm neydi?

İki devletli çözüm anlaşmasının taslağı, İsrail ve Yaser Arafat’ın El Fetih örgütü liderliğindeki FKÖ’nün, Norveç’in arka planda aracılık ettiği müzakerelerin ardından 1993 yılında iki devletin karşılıklı olarak birbirini tanımasını kabul etmesinden sonra oluşturuldu.

Oslo süreci olarak adlandırılan süreçte, hiçbir zamansona gelinemedi ve geride çözülmesi eskisinden çok daha zor olan sorunlar kaldı.

Barış için toprak anlaşmaları, Filistin Yönetimi’nin İsrail’in 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda ele geçirip işgal ettiği topraklarda özyönetim kurmasını sağladı.

Ancak askeri işgal ve Yahudi yerleşim faaliyetleri devam etti ve “kalıcı statü sorunları” adı verilen meseleler daha sonraki müzakerelere bırakıldı.

Bunlar arasında, 1948’deki ilk Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Birleşmiş Milletler’in 1947’de bölünme yönünde oy kullanmasıyla İsrail’in kurulduğu topraklardaki Filistinli mültecilerin durumu da vardı.

İsrail, 1967’de Doğu Kudüs’ü ilhak etmişti ve bu da bir başka muammaydı çünkü kutsal mekanlar her iki taraf için de taviz vermeyi kabul etmeyecek kadar önemliydi.

Yıllar süren diplomatik tartışmalardan sonra, sorunlar nihayet 2000 yılında Camp David’de dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ev sahipliği yaptığı basına kapalı zirvede ele alındı, ancak İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin Yönetimi Başkanı Yaser Arafat arasındaki uçurum kapanmadı.

Başarısızlıkla ilgili herkes birbirini suçladı. İsrailli ve ABD’li yetkililer Arafat’ın o güne kadar elde edebileceği en cömert anlaşmayı geri çevirdiğini söyledi. Filistinlilerse anlaşmayı, Doğu Kudüs’te bir başkent kurulması gibi şartların çok altında kalan bir sahtekarlık olarak nitelendirdi.

İsrail’in ana düşmanını etkisiz hale getirme hedefine çoktan ulaştığını savunan eleştiriler yapıldı. Peki, Filistin nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde güvenlik kontrolü Filistin Yönetimi’ne devredilirken, bu kadar çok yatırım yaptığı yerden neden vazgeçiyordu?

Arafat, müzakereleri zayıf bir pozisyonda yürütürken, ABD’li arabulucu İsrail ile tarihteki tüm devletlerden tartışmasız daha yakın bir ilişki içindeydi. İki devletli çözüme giden yolda aşılamaz olduğu ortaya çıkan başka önemli faktörler de vardı.

1987’de Gazze’de kurulan İslami Direniş Hareketi (Hamas), rakibi El Fetih’in barış konusundaki tavizlerine karşı çıktı ve 1994’ten itibaren görüşmeleri intihar saldırılarıyla sabote etmek için çok sayıda fırsat buldu.

Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı’nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.

Paylaşın

Birleşmiş Milletler’den Gazze Çağrısı: Acilen İnsani Ateşkese İhtiyaç Var

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, hayat kurtarıcı yardımın, gerekli düzeyde muhtaç kişilere ulaşamadığına dikkati çekerek, “Hastalık, gıdasızlık ve başka sağlık riskleriyle beraber açlığın gölgesi Gazze halkına korku salıyor. Gazze’de uluslararası insancıl hukukun açık bir şekilde ihlal edilmesinden derin endişe duyuyorum” dedi.

BM Genel Sekreteri Guterres, etkili insani yardım ulaştırılması için güvenliğin sağlanmasının ön koşul olduğunun altını çizerek, aynı zamanda ticari faaliyetlerinin tekrar başlatılmasının önemine işaret etti. Guterres, ayrıca, işgal altındaki Batı Şeria’da gerginliğin arttığına dikkati çekerek, aynı zamanda Kızıldeniz ve ötesinde de gerginliğin yüksek seyrettiğini dile getirdi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Gazze’de 7 Ekim’den bu yana geçen 100 gündeki gelişmeler hakkında basın açıklaması yaptı. Tüm rehinelerin serbest bırakılmasını talep eden Guterres, aynı zamanda Hamas’ın gerçekleştirdiği iddia edilen cinsel şiddet olaylarının soruşturulması gerektiğini belirtti.

Guterres, “Hiçbir şey sivillerin öldürülmesi, yaralanması, kaçırılması ya da sivillere yönelik roket fırlatılmasını meşru kılamaz” diye konuştu. Gazze’ye yönelik İsrail güçlerinin saldırılarının 100 gündür devam ettiğine dikkati çeken Guterres, “Saldırıların meydana getirdiği yıkım ve öldürülen sivil sayısı, benim Genel Sekreter olarak görev yaptığım dönemde görülmemiş boyutta” dedi.

Guterres, “Hiçbir şey Filistin halkının toplu olarak cezalandırmasını meşru kılamaz” vurgusunda bulunarak Gazze’deki durumun kelimelerle ifade edilemeyecek kadar kötü olduğunu söyledi. Gazze’de hiçbir yerin güvenli olmadığını ve hiç kimsenin güvende olmadığını ifade eden Guterres, “Travmatize edilen insanlar, güneyde tehlikeli bir boyutta kalabalıklaşan kısıtlı alanlara itiliyor” uyarısında bulundu.

“Uluslararası insancıl hukukun açık şekilde ihlali”

Hayat kurtarıcı yardımın, gerekli düzeyde muhtaç kişilere ulaşamadığına dikkati çeken Guterres, “Hastalık, gıdasızlık ve başka sağlık riskleriyle beraber açlığın gölgesi Gazze halkına korku salıyor. Gazze’de uluslararası insancıl hukukun açık bir şekilde ihlal edilmesinden derin endişe duyuyorum” dedi.

Guterres, etkili insani yardım ulaştırılması için güvenliğin sağlanmasının ön koşul olduğunun altını çizerek, aynı zamanda ticari faaliyetlerinin tekrar başlatılmasının önemine işaret etti. BM personeli ve ortaklarının, “yoğun, yaygın ve acımasız bombalama” devam ederken etkili bir şekilde insani yardım sağlamayacağını kaydeden Guterres, çalışanların da hayatının riske girdiğini ifade etti.

Guterres, “7 Ekim’den bu yana Gazze’de 152 BM personeli öldürüldü. Bu, tek bir olayda örgüt tarihimizin en büyük kaybı” bilgisini paylaştı. İnsani yardım operasyonlarının Gazze sınırında da büyük engellere takıldığını aktaran Guterres, hayati öneme sahip malzeme ve teçhizatın girişinin açıklama yapılmadan engellendiğini dile getirdi.

Guterres, tek bir malzeme reddedilince tüm kargonun onay sürecinin baştan başladığını ve temel ihtiyaç ve servislerin girişinin engellendiğini söyledi. Gazze içinde insani yardımların dağıtımlarının önemli engellerle karşılaştığını aktaran Guterres, yüz binlerce insanın bulunduğu Gazze’nin kuzeyine erişime izin verilmediğine dikkati çekti.

Guterres, “İnsani yardım operasyonlarının güvenliğini sağlamak için kullanılan insani bildirimlere saygı duyulmuyor” diyerek, aynı zamanda iletişim ve elektrik kesintilerinin, dağıtım esnasında sorun yarattığını ifade etti.

BM’nin insani yardımları artırmak istediğini ve bunun için de bazı temel koşulların sağlanması gerektiğini kaydeden Guterres, “Taraflar uluslararası insancıl hukuka saygı göstermeli, sivilleri korumalı ve ihtiyaçlarının giderilmesini güvence altına almalı” mesajını verdi.

Guterres, işgal altındaki Batı Şeria’da gerginliğin arttığına dikkati çekerek, aynı zamanda Kızıldeniz ve ötesinde de gerginliğin yüksek seyrettiğini dile getirdi. İsrail ve Lübnan arasındaki Mavi Hat’ta çatışmadan derin endişe duyduğunun altını çizen Guterres, “İsrail ve Lübnan arasında gerginliğin daha geniş bir alana yayılma riski, bölgesel istikrarı derinden etkiliyor” değerlendirmesinde bulundu.

Guterres, söz konusu çatışma nedeniyle İsrail ve Lübnan’da çok sayıda insanın yerinden edildiğini belirterek, “Gelişmelerden derin endişe duyuyorum” dedi. Genel Sekreter olarak tüm taraflara bir mesaj vermesi gerektiğini söyleyen Guterres, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Mavi Hat’ta ateşle oymaya son verin. Gerginliği azaltın ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı uyarınca çatışmaya son verin.”

Tüm bu sorunların üstesinden gelmek için tek bir çözüm olduğunu kaydeden Guterres, “Acilen insani ateşkese ihtiyacımız var; yardımları ihtiyacı olanlara ulaştırmak için, rehinelerin serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için, daha geniş savaş ateşini söndürmek için. Gazze’de çatışma ne kadar uzun sürerse gerginliğin artması ve yanlış hesap yapma riski o kadar artar. Gazze’de gördüklerimizin Lübnan’da tekrarlanmasına, Gazze’de mevcut durumun sürmesine izin veremeyiz” dedi.

“1948’den bu yana en büyük yerinden edilme”

Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA), X sosyal medya hesabından, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırılarında oluşan yıkımı anlatan “100 saniyede 100 gün” başlıklı bir video paylaştı. Videoda, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin, 1948’den bu yana en büyük yerinden edilmeye maruz kaldığını belirtti.

Görüntülerde, İsrail’in hava saldırıları, yıkılan binalar, evlerini terk etmek zorunda kalan aile ve çocukların okullara ve derme çatma çadırlara sığınması ve zorlu yaşam şartlarını yansıtan karelere yer verildi. Açıklamada, bir nesil çocuğun travmaya uğradığı, binlercesinin öldürüldüğü, sakat bırakıldığı ve ailesiz kaldığı vurgulanarak, insanların “yaşanmaz” bir hayat sürdüğüne işaret edildi.

İsrail’in saldırılar nedeniyle 1 milyon 900 bin kişinin yerinden edildiğini belirten UNRWA, “Gazze’de 280 bin nüfusu olan Refah, şu anda 1 milyondan fazla yerinden edilmiş insanı ağırlıyor” açıklamasında bulunmuştu. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), Gazze Şeridi’nde yerinden edilenlerin kaldığı çadırlardaki yoğunluğun bulaşıcı hastalıklara yol açtığını belirtmişti.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında en az 10 bin 300 çocuk olmak üzere, 24 bin 100 Filistinli öldürüldü, 60 bin 834 kişi yaralandı.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın