Turistlerin Uğrak Noktası “Tripolis Antik Kenti”

Tarihi M.Ö. 4000 yılına kadar uzanan Denizli, yıl boyunca yerli ve yabancı birçok turistin uğrak noktalarından biridir. Denizli’nin tarihi yapıları da turistler içinde gezilip görülmesi gereken yerler arasındadır. Bu yerlerden biride Tripolis Antik Kenti’dir.

Tripolis Antik Kenti; Denizli merkezine 40 km. uzaklıktaki Buldan İlçesi, Yenicekent Kasabası ile Menderes Nehri arasındaki yamaç üzerinde kurulmuştur.

Tripolis , batıya ve kuzeye açılan vadilerle Ege’ye güneydoğusundaki Çürüksu Ovası ve  vadileri ile İç Anadolu ve Akdeniz’e ulaşımı bulunan antik kentlerden birisidir. Kentin güneyinde Çürüksu Vadisi’nde kurulmuş olan çağdaşı Laodikeia’ya 30 km. , Hierapolis’e ise 20 km. uzaklıktadır.

Tripolis’in ilk kuruluşu hakkında kesin bilgilere sahip olunamamıştır. Ancak, kaynaklarda Tripolis’in ilk adının Apollonia olduğu daha sonra Geç Helenistik Dönem de Tripolis olarak adlandırıldığı ve ilk kuruluşunun Lidya Devleti zamanında olduğuna ilişkin belgelere rastlanılmaktadır.

Tripolis Lidya Şehirleri arasında yer almasına karşın Frigya ve Karya bölgelerine ulaşımı sağlayan önemli sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden biri görünümündedir. Menderes Nehri ile Çürüksu Çayı’nın bereketlendirdiği, Çürüksu Ovası’nın büyük bir bölümüne hakim kentlerden biri olup, kuruluş biçimiyle ve şehircilik anlayışı ile yörenin en zengin kentleri arasında yer almaktadır.

Tripolis’in ilk kuruluşunun Lidyalılar zamanında olmasına karşın, yüzeydeki kalıntılar uslup olarak Roma ve Bizans Dönemi mimari özelliklerini ve yapı örneklerini göstermektedir.

Tripolis Antik Kenti İ.Ö. II.yy sonları  ile İ.S. I.yy. ortalarında ve IV. Yy. ortalarında birçok deprem ve savaşlara sahne olduğundan çok tahrip olmuştur. Kent en görkemli dönemini Roma devrinde yaşamıştır. Kentin Ana Cadde’sinde 1993 yılında Müze Müdürlüğü’nce kazı yapılmış olup, burada kazı çalışmalarına 2007 yılında tekrar  başlamıştır.

Tripolis’in Başlıca Yapıları:

Tripolis Tiyatrosu: Antik kentin mevcut yerleşiminin merkezi bir bölgesine inşa edilmiştir. Grek tiyatrosu tipinde araziye uygun inşa edilmiş, Roma mimari tarzında yapılmıştır. Tiyatro üç bölümden oluşmaktadır.

Cavea:  Yarım daire şeklinde olup, üç diazoma ile bölünmüştür. Oturma kademeleri tamamen orkestra bölümüne doğru tahrip olmuştur. Tonoz çıkışları caveanın üst kısımlarında ve yanlarda yer almaktadır. Oturma kademeleri büyük mermer taşlardan yapılmıştır. Yaklaşık 8.000 kişi alabilecek kapasitededir.

Orkestra:  Cavea’nın oturma kademeleri ve malzemeleri ile tamamen toprak altındadır.

Scene (Sahne ve Sahne Binası):  Sahne binasının üst yapısı iç ve dış kısımlara doğru yıkılmış harap durumdadır. Sahne binasına ait sağ ve sol istinat duvarlarının az bir kısmı yüzeyde  görülmektedir.

Tripolis Hamamı:  Tripolis Tiyatrosu’nun 200 m. batısında bir düzlük üzerinde    bulunmaktadır. Geç dönemde kenti çeviren sur duvarının dışında kalmıştır. Yapıya ait yüzeydeki kalıntılardan beş bölümü tespit etmek mümkündür. Her bölüm kendi arasında tonozlarla ve büyük nişlerle geçildiğine dair kemer izleri bulunmaktadır. Alt yapısı ve duvarlarının kesme traverten blok taşlardan, kemer ve tonozlarında ise aynı malzemeyle tamamlandığı anlaşılmaktadır. Hamam, tipik Roma Hamamı geleneğinin bir örneğidir.

Şehir Binası: Hamamın yaklaşık 200m. güneyinde yer almaktadır. Üst yapısı tamamen yıkılmıştır. 40X65 m. ölçülerinde büyük bir yapıdır. Temel duvarları çok geniştir. Yapının batı duvarına bitişik sur duvarı devam etmektedir. Yapı Roma Mimari karakteri göstermektedir.

Apsisli Yapı: Şehir Binası ile Tiyatro arasındadır. Dikdörtgen planlı yapının kuzey duvarının iç kısmı apsisli olduğundan bu ad verilmiştir. Yapının üst bölümü tamamen yıkılmış harap durumdadır.

Kale ve Surlar: Tripolis Geç Roma ve Bizans Dönemi’nde sur  ile çevrilmiştir. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Tiyatroya bitişik devam eden sur, kentin kuzeyindeki en yüksek tepede kule ile birleşir. Kule hem savunmaya hem de gelecek düşman tehlikesini gözetlemeye yöneliktir.

Su Yolları: Tripolis Antik Kenti her ne kadar Menderes Nehri kenarında kurulmuş olsa bile, kentin ihtiyacını karşılayacak olan gerekli suyu, kente 25 km. uzaklıkta bulunan şimdiki Güney İlçesi yakınındaki kaynaktan temin etmişlerdir. Kaynak ile Tripolis arası dağlık ve engebeli arazi olduğundan bu güzergahta  su yortusunu, tünel, künk ve kemer izlerinin kalıntıları bulunmaktadır.

Nekropol: Antik Tripolis Kenti’nin doğu ve güney yamaçları Nekropol Alanı olarak kullanılmıştır. Dik ve meyilli tepelerin sarp kayalık bölgelerinde, kayaya oyulmuş kaya mezarları bulunmaktadır. Ayrıca alt kısmı podyumlu, üst kısmı lahit şeklinde mezarlar yer almaktadır.

Paylaşın

Tarihi Yapıları İle Görülmesi Gereken Yer ‘Biga’

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Çanakkale, tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile gezilip görülmesi gereken bir yerdir. Çanakkale’nin en büyük ilçelerinden Biga’da antik kalıntılar ile doludur. Burada zamanda yolculuk yaparcasına her döneme ait eserler bulunmaktadır.

Biga kelimesinin, Yunanca pınar, kaynak anlamına gelen Pegae kelimesinden türeyip zamanla Biga olarak değişti düşünülmektedir. Haber Kaos ekibi olarak varlığı çok eski dönemlere kadar dayan Biga’da yer alan tarihi kentleri sizler için derledik:

Priapos Antik Kenti: Biga İlçesinin Karabiga Bucağının 3 Km kuzey doğusunda Marmara Denizi kıyısında kurulmuştur.İlkçağın geç döenemindeki Helen mitolojisine göre Tanrıça Aphrodite’nin Dionysos’la sevişmesinden doğan oğlunun adıdır.M.Ö. 670 yıllarında miletos Kolonisi olarak kurulduğu sanılan Priapos M.Ö. 5.yy.’da Attik-Delos Deniz Birliğine üye olmuşsada Parion (Kemer) ile Ozikos (Belkıs-Erdek) Arasında kaldığı için pek gelişememiş Adresteia’nın iskelesi olarak kalmıştır.

Kent M.Ö. 334 yılında Mekedonya Kralı Büyük İskender geldiğinde hemen teslim olmuştur. Kentin birkaç km. güneyinde şimdiki Çınarköprü Köyü yakınlarında büyük İskender!in ordusu ile Pers Ordusu arasında ” Granikos Meydan Savaşı” olarak anılan büyük bir savaş olmuş, yaklaşık 10.000 kişinin çarpışması sonucunda İskender büyük zafer kazanmıştır. Romalılar’ın egemenliği sırasında Priapos kenti Parion (Kemer) ile birleştirilmiştir.Evliya Çelebi Türk devrinin Karabiga’sını anlatırken 6 köşeli bakımsız bir kalesi olduğundan söz etmektedir. Yörede ayrıntılı bir kazı yapılmamıştır. Tarihi kalıntıları geniş bir alanda bulunmaktadır.

Parion Antik Kenti: Biga İlçesi Kemer Köyü yakınında yer alır. İlkçağ Helen inancına göre truvalı Priamos’un oğlu Paris’in adını taşır. “Paris’in yeri” anlamına gelir.

M.Ö. 8.yy.’da kurulduğu sanılmaktadır. Parion kalıntıları bu gün tamamen toprak altında olup, üzerini çalılar kaplamaktadır. Gelişi güzel kazılar yada rastlantılar sonucu elde edilen belge ve bilgilerden şehirde ( M.Ö. 8.-M.Ö 5.yy.) eski Yunan devri ile Helenestik Devir (M.Ö.330-30) Yunan eserleri ve Roma (Bilhassa İmparator Avgustos devri) ile Bizans devrine ait kalıntılar olduğu anlaşılmaktadır.

Bu kalıntılarda su kemerleri, tapınak, yada yunak ile tiyatro, kale, kale duvarları, ve lahitlerden ibarettir. Köy içinde tesadüfen ortaya çıkan taş yapıtları ve lahit örneklerini çözmek mümkündür. Köyün adını aldığı su kemeri (Kemer Köyü) köyün hemen girişinde olduğu görülmektedir.

Pagae (Pigas) Antik Kenti: Antik Çağ’da Biga İlçesinin sınırları içerisinde eski Pegea kenti vardı. Biga adı bu kentten kaynaklanır. İl merkezinin yaklaşık 90 km doğusundadır.

Adrasteia Antik Kenti: Çeşitli kaynaklarda Gümüşçay Beldesi’nde, Kocabaş Çayı’nın sol yakasına kurulmuş antik bir kenttir. “Karabiga Beldesi’nin batı tarafında Priapos ile Parion kentleri arasındaki bir kentten Adrestia” diye anıldığıda iddialar arasındadır.

Paylaşın