Neden Rüya Görürüz? 7 Rüya Teorisi

Rüyalar, beynin uyku sırasında ürettiği görüntüler, duygular veya hislerdir. Rüya görme uyku döngüsünün herhangi bir aşamasında gerçekleşebilir. Rüyaların işlevine ilişkin net bir bilimsel açıklama yoktur ancak çeşitli teoriler mevcuttur.

Haber Merkezi / Rüyaların incelenmesi geniş bir araştırma alanıdır ve sinir bilimi, psikoloji, psikiyatri ve bilişsel bilimden teoriler ortaya çıkmaya devam etmektedir. Rüya teorilerinin bazı önemli örnekleri şunlardır:

1. Duygusal işleme: Rüyalar çoğu zaman duygu yüklü olabilir ve insanlar rüya görerek duygusal zorlukların üstesinden gelebilir ve kendilerini günlük yaşamın zorluklarına daha iyi hazırlayabilirler.

2. Öğrenme yardımı: Bir kişi yeni bir beceri öğrenmeye veya zorlu bir problemin üstesinden gelmeye odaklandığında, görevi tamamlamasına yardımcı olacak aktiviteyi hayal edebilir.

3. Hafıza pekiştirmeleri: Bazı uyku uzmanları REM aşamasında rüya görmenin beynin kısa süreli anıları pekiştirmesine ve bunları uzun süreli anılar olarak depolamasına yardımcı olduğuna inanıyor.

4. Zihinsel düzenleme: Uyku sırasında kişinin zihni, uyanıkken karşılaştığı duyusal verileri inceler, gerektiğinde önemli sinirsel bağlantılar kurar ve gereksiz bilgileri düzenler.

5. Öteki dünya: Rüyaların diğer dünyalarla bağlantı kurmanın bir yolu olduğu savunulur. Ölen sevdikleriyle rüyada görülen karşılaşmaların büyük önem taşıdığına inanılır.

6. Rastgele beyin aktivitesi: Bazı araştırmacılar rüyaların belirli bir amacı olmadığına ve aktif bir beynin yan ürünü olduğuna inanıyor. Bu rastgele beyin aktivitesinin başka özel bir amacı olmayabilir.

7. Bilinçdışı arzular: Avusturyalı psikoterapist Sigmund Freud, rüyaların bilinçdışı zihnin arzularının ifadesi olduğunu ileri sürer. İnsanlar uyanıkken arzularını ifade edemezlerse, bilinçdışı zihin bunları uyku sırasında fanteziler olarak canlandırabilir.

Paylaşın

Geçmişten Bugüne Dedikodunun Anlamı Ve Bilinmeyen Faydaları

Dedikodu dünyanın her yerinde kötü bilinir. Ama kısa sohbetlerin insan hayatında büyük etkisi var. Temelsiz söylenti olarak bir kenara itilse de dedikodunun politikada da dünyanın genel işleyişinde de önemli bir yeri var.

“Dedikodu” kelimesini Google görsellerinde arattığınızda, karşınıza çıkan görsellerin  yüzde 62’sinin sadece kadınları, yüzde 7’sinin erkekleri, yüzde 31’inin ise kadın ve erkekleri kapsadığını görürsünüz.

Bu durum erkeklerin dedikodu yapmadığı mitini güçlendiriyor. Ama araştırmalar erkeklerin de kadınların da aynı derecede dedikodu yaptığını gösteriyor.

Dedikodunun kökeni, dilin ortaya çıkışına kadar gidiyor.

Evrim psikolojisi uzmanı Robin Dunbar, insanların dedikodu yapmasını sağlamak için dilin geliştiğini  bile ileri sürüyor. İlk çıkışından bu yana dedikodu, kimlere güvenip güvenemeyeceğinizden tutun da kimlerin “beleşçi” olduğunu, kimin palavra attığına kadar toplumsal olarak faydalı bilginin toplum içinde iletilmesini sağlamıştır.

Bu tür konuşmalar toplumsal bütünleşmeyi sağlamış ve çatışmayı önlemiştir. Ortaçağda dedikodu (“gossip”) kelimesi (kökeni “godsibb”den gelir ve isim annesi/babası anlamı içerir), hamile kadına doğum sırasında destek olan kadınlar için kullanılmıştır.

Zamanla yazılışı da kısmen değişikliğe uğrayan bu kelime ‘tanıdık’ veya arkadaş anlamı kazanmış, daha sonra da “bildik bir konuda veya boş konuşan kişi” anlamına gelmiştir. Bugünkü dedikodu kelimesinin İngilizcesi de hem bu eylemi hem de onu yapan kişiyi ifade etmektedir.

16’ncı ve 18’inci yüzyıllar arasında Avrupa’da süren cadı avı dönemine kadar dedikodu kelimesi olumsuz anlam içermiyordu. Bu dönemde ise büyücülük suçlamalarına katalizör olmuş ve cadı avı kapsamında kadınlar işkenceye uğramış ve öldürülmüşlerdi.

Kadınları cezalandırmak ve konuşmalarına engel olmak amacıyla özel bir dizgin geliştirilmişti. Böylece dedikodu kadınlar arasında konuşmaya dair negatif bir anlam kazanmıştı.

17’nci ve 18’inci yüzyıllarda ise dedikodu, İngiliz kahvehanelerinde erkekler arasındaki konuşmalar şeklinde yaygınlaştı.

Bu kahvehaneler zengin ve eğitimli erkeklere özgüydü ve eğitimli erkekler ve öğrencileri birbirlerine entelektüel becerilerini sergiliyordu (kadınlar ise buralara ancak hizmetçi olarak girebiliyordu).

Böylelikle kadınların dedikodu, erkeklerin ise ciddi sohbetler yaptığı miti doğmuş oldu.

Dedikodu ve örgütlenme konusundaki araştırmam, dedikodunun kadınlar arasında önemsiz ve tehlikeli konuşma olduğuna dair yanılsamayı yerle bir ediyor.

İşyerinde dedikodu tecrübesine ilişkin mülakatlarda erkekler genellikle “Ben dedikodu yapmıyorum ama…” diye başlayıp, dedikoduyu stratejik ve politik olarak nasıl kullandıklarını uzun uzun anlatıyorlardı.

Dedikodu yerine kullanılan ‘iş sohbeti’, ‘toplantı sonrası bilgilendirme’ ve ‘koridor sohbetleri’ gibi birçok farklı ifadeyle karşılaştım.

Erkekler bu terimlerle kendilerini daha rahat hissediyor gibi görünüyor. Tatil dönüşünde “Son dedikodular ne?” diye sormak yerine, “Neler oluyor?” diye sormaları daha olasıdır.

Sorunun ardındaki niyet aynıdır, ama ikinci soru dedikoducu olmakla ilişkili utancı yumuşatabilir. Aynı şekilde, dedikodu yapan kişileri tanımlamak için “iyi bir dinleyici” veya “insan ilişkileri iyi” gibi ifadeler kullanıldığını duydum.

İşyerinde dedikodu

İşyerinde dedikodunun ortadan kaldırılması çağrısı içeren çok sayıda materyalin yanı sıra, dedikoduya direnmenin manevi nedenlerini sıralayan kitaplar da var.

Dedikoduya ilişkin popüler klişelerde dedikodu sırasındaki olumsuz yargılara aşırı vurgu yapılsa da, dedikodu merhamet, empati ve acıyı fark etme ile de ilişkilendirilebilir.

Dedikodu, hem olumlu hem de olumsuz duyguları ifade etmenin bir yolu, bir ‘stres atma’ yöntemi ve algılanan sosyal adaletsizliğe karşı duygusal bir tepkidir.

Etik veya profesyonel olmayan davranışlarla ilgili endişeler de dedikodu yoluyla ifade edilebilir. Örneğin cinsel istismarla ilgili ‘yaygın bilgi’ olduğu halde kimsenin konuşmaması gibi.

Dedikodu, kuruluşlardaki kötü uygulamalarla ilgili olduğunda, görmezden gelinmek veya önemsenmemek yerine dikkate alınması gereken bir erken uyarı sinyali olarak işlev görebilir.

Tüm dedikoduların iyi olduğu söylenemez. Dedikodunun kişilerin ve kuruluşların itibarına zarar verebileceği zamanlar vardır. Olumsuz dedikodu, insanlara zarar veren bir tür zorbalıktır. Dedikodu yapma ya da yapmama kararı her zaman etik bir karardır.

Yeni bir anlayış

Dedikodu, 25 yılı aşkın bir süre önce bu konuda araştırma yapmaya ve yazmaya başladığımdan bu yana yavaş bir rehabilitasyon sürecinden geçti.

Son kitabım “Dedikodu, Örgüt ve İş”in (Gossip, Organization and Work) de gösterdiği gibi dedikodu, iletişim ve iş dünyasında bir araştırma konusu olarak ciddiye alınıyor.

Küresel olarak, #MeToo (Sen De Anlat) hareketi dedikoduya ilişkin algıları değiştirdiği gibi, ‘ses çıkar’ kültürünün yükselişi ve suçlanma korkusu olmadan gerçeğin söylenebileceği güvenli ortamların yaratılması da dedikoduya ilişkin algıları değiştirdi.

Bilgi sızdırma, suiistimallerin veya gizli tehditlerin ortaya çıkarılması ve açık bir toplumun sürdürülmesi için hayati önem taşıyor.

Odak noktası artık dedikodunun sorun olması değil, onun, halının altına süpürülen yapısal sorunları açığa çıkaran ‘sorunun arkasındaki sorunu’ ifade etmenin bir yolu olarak görülmesidir.

Pandemi aynı zamanda dedikodunun faydalarına da ışık tuttu. Neredeyse bir gecede, sokağa çıkma yasakları, dedikoduyu oluşturan gündelik konuşmalar,  kahve kuyruğunda ve toplantılardan önce veya sonra yapılan konuşmalar için fırsatları ortadan kaldırdı.

Birçok insan ofise döndüğünde, bu küçük dedikodu anlarının sosyal bağlar ve işbirliği için ne kadar önemli olduğunu fark etmiştir.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Aberasyon (Aberration) Nedir?

Aberasyon (Aberration), normalden sapma veya uzaklaşma; normal dışı değişiklik anlamına gelir. Tıp dilinde ise, normal lokalizasyondan farklı lokalizasyonu ifade eder.

Kornea, göz bebeği ve göz içi merceğindeki kişiye özel her tür yapısal fark, göze giren ışık demetinde sapmaya (aberasyon) neden olur. Wavefront teknolojisi, bu aberasyonların analizini sağlar.

Wavefront Teknolojisi Nedir?

NASA’nın Uzay araştırmalarında görüntünün netleştirilmesi için kullanılan tekniğin göz ameliyatlarına uyarlanması sonucu gözdeki aberasyonların ortadan kaldırılması amacı ile geliştirilmiş bir tekniktir.

Gelişmiş bir teleskop teknolojisi olan wavefront uygulaması, görme kalitesini alışılmış laser uygulamasından daha fazla arttırmayı amaçlamaktadır.

Gözlük değerlerinden farklı olarak kişiye özel görme haritası çıkartılır ve bu harita eşliğinde laser uygulanır. Özellikle düzensiz astigmatizmada ve göz içi aberasyonların fazla olduğu kişilerde mükemmel sonuçlar verir.

Paylaşın

Absorbsiyon (Emilim) Nedir?

Absorbsiyon (Emilim), kelimesi farklı bilim dallarında farlı anlamları ifade etmektedir. Kelimenin tıp alanında kullanıldığı anlamı ise, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir.

Başka bir deyişle; Absorbsiyon (Emilim), sindirilmiş besinlerin vücudun çeşitli bölgelerine taşınmak üzere, sindirim kanalının epitelyum hücreleri tarafından emilmesidir.

Paylaşın