Ankara: Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi

Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi; Ankara’nın Altındağ İlçesi, Talatpaşa Bulvarı, Öz Sokak üzerinde yer almaktadır. Toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi öğretim üyelerinin özverili çalışmaları ve Ankara Kalkına Ajansı’nın maddi katkıları sonucu 15 Haziran 2013 tarihinde açılan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, kendi alanında Türkiye’nin ilk müzesidir.

Müze düzenlediği etkinlikler ile bir çok kültürel değeri uygulamalı olarak yaşatır. Karagöz-Hacivat, orta oyunu, meddah gösterileri, köy seyirlik oyunları, çocuk oyunları müzenin sergilediği geleneksel oyunlar arasındadır.

Ihlamur Baskı ve Ebru gibi el sanatları da müzenin etkinlikleri arasında yer almaktadır. Ayrıca; Ankara’ya has masallar, türküler, hikâyeler, ninniler, maniler, geleneksel sohbet toplantıları, temsili kına gecesi, diş hediği, asker kınası gibi birçok kültürel değer müzede canlandırılmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Cumhuriyet Müzesi

Cumhuriyet Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Cumhuriyet Caddesi üzerinde yer almaktadır. Toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Cumhuriyet Müzesi ya da II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası 1923 yılında Mimar Vedat Tek tarafından Cumhuriyet Halk Fırkası toplantı yeri olarak tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Ancak I.TBMM binası yeterli gelmeyince meclis binası olarak düzenlenmiş ve 18 Ekim 1924 tarihinde hizmete açılmıştır.

II. TBMM, 1924-1960 yıllarında Atatürk ilke ve devrimlerinin gerçekleştirilmesi, önemli yasaların çıkarılması, uluslararası anlaşmaların imzalanması ve çok partili sisteme geçiş gibi Türkiye siyasi tarihinin önemli olaylara tanıklık etmiştir.

1924–1960 yıllarında Meclis Genel Kurul Salonu olarak kullanılan salonda en çok 600 milletvekili görev yapmıştır. Atatürk, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında “Büyük Nutuk”unu burada okumuştur.

Türk siyasi tarihinin sembol yapılarından olan II. Türkiye Büyük Millet Meclisi binası, işlevini 27 Mayıs 1960 tarihine kadar 36 yıllık bir dönem boyunca sürdürmüştür. Yapı, Selçuklu ve Osmanlı bezeme motiflerinin yer aldığı ahşap tavan süslemesi, kemerler, saçaklar ve çinileri ile dönemin mimari özelliklerini yansıtmaktadır. Binanın ön kısmı onarım ve yenilenmelerden sonra düzenlenerek 30 Ekim 1981 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.

Cumhuriyet Müzesi’nde ilk üç Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın kişisel eşyaları, mecliste kullanılan çeşitli kırtasiye araçları, meclis görüşme tutanakları, milletvekili yoklama defterlerinden birer örnek ile Atatürk ilkeleri ve devrimlerine ilişkin eserler sergilenmektedir.

 

Paylaşın

Ankara: Kurtuluş Savaşı Müzesi

Kurtuluş Savaşı Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Doğanbey Mahallesi. Cumhuriyet Bulvarı üzerinde yer almaktadır. Toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Kurtuluş Savaşı Müzesi (Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Binası) 1916 yılında, İttihat ve Terakki Fırkasınca kulüp binası olarak kullanılmak üzere, Enver Paşa’nın emriyle Evkaf (Vakıflar İdaresi) mimarı Salim Bey tarafından projelendirilmiş ve projeyi yürütme görevi, dönemin İttihat ve Terakki Fırkası Ankara temsilcisi Mahmut Şevket (Esendal) Bey’e; proje yapım işi ise Kolorduda görevli olan askerî mimar Hasip Bey’e verilmiştir. Hasip Bey, binanın kâgir kısmını başarı ile bitirmiş ancak çatı ve diğer bölümler, sürmekte olan savaş ve yaşanan malzeme sıkıntısı nedeniyle yarım kalmış; Mimar Hasip Bey de Kurtuluş Savaşı sırasında şehit düşmüştür.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ankara, kısa bir süre için İngiliz ve Fransız askerleri tarafından işgal edildiğinde küçük bir Fransız müfrezesi, henüz çatısının bir bölümü örtülmemiş olan bu binaya yerleşmiş, ancak 27 Aralık 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya gelmesi üzerine binayı boşaltarak kenti terk etmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 1920 tarihinde açılmasına karar verildiğinde, Ankara’da Meclisin toplanabilmesi için gerekli büyüklük ve donanıma sahip bir binanın bulunmadığı görülmüştür. Bu şartlar altında, inşası yarım kalan İttihat ve Terakki Fırkası Kulüp Binası’nın Meclis Binası olarak kullanılmasına karar verilerek binanın onarılması ve tamamlanması görevi de (sonradan 1. Dönem Bursa Mebusu olan) Necati Bey’e verilmiştir.

Ankara taşı olarak bilinen pembe-mor renkli yerel andezit taşıyla inşa edilen ve “Birinci Millî Mimarlık Dönemi Üslubu”nun Ankara’daki ilk örneklerinden olan bina, Ankaralılar’ın evlerinden ve Ulucanlar’daki Numune Mektebinden (şimdiki Cumhuriyet İlköğretim Okulu) getirilen kiremitlerle, halkın özverileri ile tamamlanmıştır.

23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina, daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Merkezi olarak kullanılmış ve aynı dönemde kısa bir süreliğine Hukuk Mektebine de ev sahipliği yapmıştır. 1952 yılında Maarif Vekâletine (Millî Eğitim Bakanlığı) devredilmiş, 1957 yılında Bakanlık Komisyonunca alınan kararla müzeye dönüştürülmek üzere çalışmalara başlanmış ve 23 Nisan 1961 tarihinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi Müzesi” adıyla halkın ziyaretine açılmıştır.

“Atatürk’ün Doğumunun 100. Yılını Kutlama Programı” çerçevesinde, Kültür Bakanlığı tarafından yapılan yenileme çalışmaları sonucu 23 Nisan 1981 tarihinde “Kurtuluş Savaşı Müzesi” adıyla ziyaretlere açılan müze, son olarak 5 Mayıs 2009 tarihinde, TBMM Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında yapılan protokol çerçevesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine devredilmiştir.

Meclisin Açılışı

Heyetitemsiliye adına Mustafa Kemal Paşa’nın gönderdiği tamim gereğince; vatan sathında Buhari, Hatmişerif ve Mevlidîşerifler ile ezan öncesi okunan salalardan sonra Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde kılınan cuma namazını takiben yapılan dualar eşliğinde coşkulu bir törenle 23 Nisan 1920’de Meclis açılmıştır. En yaşlı üye sıfatıyla geçici başkanlık görevini üstlenen Sinop Mebusu Şerif Bey’in açış konuşmasının ardından, Ankara Milletvekili Mustafa Kemal Paşa söz alarak Meclisin hangi azalardan teşekkül edeceğine dair aşağıdaki açıklamayı yapmıştır:

“Yüce Meclisiniz bildiğiniz gibi olağanüstü yetkilere sahip olarak yeniden seçilmiş saygıdeğer milletvekilleriyle, taarruz ve işgale uğramış saltanat merkezinden canlarını kurtararak buraya gelen saygıdeğer milletvekillerinden oluşmuştur. Kaçıp gelebilecek milletvekilleriyle birlikte bir yüce Meclisin meydana getirilmesi ancak yeni uygulanan seçim tarzıyla söz konusu olmuştur. Bu anda Meclisiniz yasal olarak toplanmış bulunmaktadır.”

Meclisin 24 Nisan 1920 günü yapılan ikinci toplantısında Mustafa Kemal Paşa oy birliğiyle Meclis Başkanlığına seçilmiştir. Mustafa Kemal Paşa bu toplantıda uzun ve anlamlı bir konuşma yapmış; “Artık Yüce Meclisin üzerinde bir güç yoktur.” diyerek Meclisin önemini vurgulamıştır. Kurtuluş Savaşı, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın başarılı yönetimi ve Birinci Büyük Millet Meclisinde alınan hayati kararlar sonucunda zaferle sonuçlanmıştır.

20 Ocak 1921’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Anayasası olan Teşkilatıesasiye Kanunu, 19 Eylül 1921’de Mustafa Kemal Paşa’ya Gazilik unvanının ve Mareşal rütbesinin verilmesi, 12 Mart 1921’de İstiklal Marşımız ve 1 Kasım 1922’de Saltanatın Kaldırılması bu Mecliste kabul edilmiştir. Öte yandan 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması, 13 Ekim 1923’te Ankara’nın Başkent Oluşu ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in İlanı da bu Meclis çatısı altında onaylanmış ayrıca Gazi Mustafa Kemal Paşa yine bu Mecliste Cumhurbaşkanı seçilmiştir.

Müzenin Bölümleri;

Mescid

Müze girişinin sağındaki ilk odadır. Sade bir görünümü olan bu odada, Hereke halı üzerinde seccadeler ve rahleler sergilenmektedir. Rahlelerin ikisi Şam işi tekniğinde sedef kakmalı, diğer ikisi ise oldukça sadedir. Odanın bir duvarında Kur’an-ı Kerim, diğer duvarda da çerçeveli bir sancak asılı durmaktadır. Kırmızı (sıklamen) rengi atlas üzerine simle Fetih Suresi 1. ve Saf Suresi, 13. Ayetleri ile Sene 1338 yazmaktadır.

Reis (Meclis Başkanı) Odası

Koridorun sağındaki ikinci odadır. Mustafa Kemâl Atatürk’ün çalışma odası ve aynı zamanda yaver odası olarak kullanılmıştır. Sade görünümlüdür ve ilk hâli bozulmadan teşhir edilmektedir. Odada masa, hokka takımı, zil, telefon, sehpa gibi eserlerle birlikte karşılıklı duran iki halı pano teşhir edilmektedir. Sol duvarda bulunan halı pano üzerinde iki hilâl arasında Osmanlı Türkçesi ile “Gazi” , altında “Mustafa Kemâl Paşa’ya” ve en altta da “Müslümanlar haşre dek (kıyamet) tazim (hürmet) etsin adına çün (çünkü) fedai-i can etti milletin imdadına, Cemal 1338 Isparta” yazılıdır. Sağ duvarda bulunan halı pano üzerinde ise sırasıyla yıldız altında “Allah”, yeşil renk hilâl içinde “Ankara”, altında “4 Şaban 1338”, onun altında “23 Nisan 1336”, büyük yeşil renk hilâl içinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi” ve panonun sol alt köşesinde de “Isparta” yazılıdır.

Genel Kurul Salonu (Meclis Toplantı Salonu)

Koridorun sağında üçüncü oda olarak yer alan ve dikdörtgen formunda olan bu bölüm binanın en büyük salonudur ve Genel Kurul Salonu olarak kullanılmıştır. İlk hâli korunarak teşhir edilen salonun ortasında Başkanlık ve Divan Üyeleri kürsüsü, kürsünün arkasında Hüseyin isimli hattatın yazdığı Kur’an-ı Kerim 159. Ayetinin bir kısmı olan “Ve Şâvirhüm fi’l emr” yazılı levha ve kürsümüm hemen önünde de Zabıt Kâtipleri kürsüsü yer almaktadır. Bu kürsünün karşısındaki sıralar Bakanlar Kurulu, yanlardakiler ise milletvekili sıraları olarak kullanılmış; sağdaki balkon kordiplomatik (elçi ve elçilik görevlileri topluluğu), soldaki balkon dinleyiciler, balkon altları ise yerli ve yabancı basın temsilcilerine ayrılmıştır.

Salonda bulunan kürsü, Ankaralı bir marangoz tarafından yapılarak Meclise hediye edilmiştir. Sıralar Muallim Mektebi (Ankara Öğretmen Okulu) ile şimdiki Atatürk Lisesinin ilk binası olan Mektebi Sultanisinden (Taş Mekteb); sonradan elektrikli hâle getirilen iki petrol lambası ile sac sobalar civar kahvehanelerden, büro malzemeleri ise resmî dairelerden getirilerek millet egemenliğine dayanan İlk Meclis Binası’nın temelleri milletimiz ile birlikte burada atılmıştır. Salonda kürsü, soba ve sıraların yanı sıra hokka takımları, çan ve Atatürk büstü teşhir edilmektedir.

Başkâtip Odası

Koridorun sağında dördüncü oda olarak yer alan ve TBMM’nin Birinci Dönemi’nde Başkâtip odası olarak kullanılan bu oda, günümüzde sunum odası olarak kullanılmaktadır.

İdare Odası

Koridorun sağındaki son oda olup, Meclis idare odası olarak kullanılmıştır.

Kâtipler Odası

Koridorun sonunda yer alan bu oda; tutanak ve kanunlar kalemleri, evrak ve yazı işleri kalemi, müdür, muavin, kâtip ve memurların bir arada bulunduğu “Kalem” olarak adlandırılan odadır. Günümüzde burada bulunan vitrinlerde, milletvekilleri ve TBMM memurlarına ait mavzer, istiklâl madalyası, maaş vesikası, tespih, şemsiye, kimlik belgesi gibi kişisel eşyalar teşhir edilmektedir. Ayrı bir vitrinde de Atatürk’ün bastonu, mavzeri ve çeşitli dönemlerde kullandığı mühürler teşhir edilmektedir.

Encümen (Komisyonlar) Odası

Soldaki dördüncü oda olup Mecliste çeşitli konuların komisyonlar tarafından incelendiği odadır. Odanın sol tarafında su soğutmalı ve şeritli makineli tüfekler ile sağ tarafında beş hat kapasiteli manuel telefon santrali, Alexander Von Kryha tarafından 1920’li yıllarda geliştirildiği düşünülen bir şifre makinesi, manyetolu telefon (sahra telefonu), mors alıcı ve verici ile mors yazıcı teşhir edilmektedir.

Kulis (Toplantı Salonu Uzantısı – Dinlenme Salonu)

Koridorun solundaki üçüncü odadır ve Meclis Kulisi olarak kullanılmıştır. Odanın ortasında Lozan Antlaşması’nın imzalandığı masa ile sol tarafta Isparta Mebusu Hafız İbrahim Efendi’nin Meclise hediye ettiği Isparta Halısı teşhir edilmektedir. Halının üst kısmında güneş içinde Osmanlı Türkçesi ile “Türkiye”, aşağısında “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Müncelisi 23 Nisan 1336” ve en aşağıda açık bir kitap üzerinde de “Bu yurdun ufkuna çökmüş siyah bulut yığını uzunca bir geceden sonra hep tebah (yok) oldu. Uyan uyan ebedi günlerin var ey Millet. Ağaran yere bak, müjdeler sabah oldu.” yazılıdır. Burada ayrıca Misak-ı Millî sınırları gösterilmektedir.

Şeriye Encümeni (Anayasa Komisyonu Odası)

Koridorun solundaki ikinci odadır ve burada yasa tekliflerinin Anayasa’ya uygunluğu görüşülmüştür. Odada ahşap bir dosya dolabı, Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nun müsveddeleri ve İstiklâl Madalyaları teşhir edilmektedir.

Riyaset (Başkanlık Divanı) Odası

Girişte, koridorun solundaki ilk odadır. Bakanlar Kurulu (İcra Vekilleri Heyeti) odası olarak kullanıldığı gibi, Riyaset (Başkanlık) Divanı odası olarak da kullanılmıştır. Ayrıca Gazi Mustafa Kemâl Paşa’nın zaman zaman bu odada çalıştığı bilinmektedir. Sol taraftaki panoda ilk Riyaset Divanı üyeleri, sağ taraftaki panoda ise Muvakkat (Geçici) İcra Encümenlerinin fotoğrafları bulunmakta ve Bakanlar Kurulu tarafından kullanılan hokka takımları teşhir edilmektedir.

 

Paylaşın

Ankara: Anadolu Medeniyetleri Müzesi

Anadolu Medeniyetleri Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Atpazarı Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Kalesi’nin dış duvarının güneydoğu kıyısında yeni işlev verilerek düzenlenmiş iki Osmanlı binasından oluşmaktadır. Bu yapılardan biri Mahmut Paşa Bedesteni, diğeri Kurşunlu Han’dır.

Mahmut Paşa Bedesteni’nin Fatih dönemi baş vezirlerinden Mahmut Paşa tarafından 1464-1471 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kurşunlu Han’ın ise Fatih dönemi baş vezirlerinden Mehmet Paşa’nın İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki imaretine vakıf olarak yaptırılmıştır.1881 yılındaki yangından sonra terk edilen her iki yapı daha sonra Atatürk’ün isteği ile Anadolu’dan toplanan eserleri sergilemek amacıyla uzun yıllar süren yenileme çalışmaları sonucunda müzeye dönüştürülmüştür.

Bedestenin orta bölümünde yer alan kubbeli mekânın büyük bir kısmının onarımının 1940 yılında bitirilmesi ile eserler, yerleştirilmeye başlanmış, 1943 yılında binaların onarımı devam ederken, orta bölüm ziyarete açılmıştır. Müze yapısı 1968 yılında son şeklini almıştır. Bugün idari bina olarak kullanılan Kurşunlu Han’da araştırmacı odaları, kütüphane, konferans salonu, laboratuvar ve iş atölyeleri yer almakta, Mahmut Paşa Bedesteni ise teşhir salonu olarak kullanılmaktadır.

Tarihi yapıları, köklü geçmişi ile bugünlere gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi 19 Nisan 1997 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde 68 Müze arasında birinci seçilerek “Avrupa’da Yılın Müzesi” unvanını elde etmiştir.

Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Anadolu arkeolojik eserleri Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergilenmektedir.

Paleolitik Çağ Bölümü

Anadolu’da günümüzden önce 1.000.000’da başlayıp, 11.000 yıl önce son bulan Paleolitik Çağ; Alt, Orta, Üst ve Epipaleolitik olmak üzere dört döneme ayrılır.

Henüz üretimi bilmeyen Paleolitik Çağ insanları, yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları tüketerek beslenmişlerdir. Hayvanları avlamada ve bitki köklerini toplamada taştan yaptıkları aletleri kullanmışlardır.

Paleolitik’ten Neolitik’e geçişte yer alan Epi-paleolitik Dönem, mikrolitik aletlerle karakterizedir. Mikrolitik olarak adlandırılan minik taş aletler, silah olarak kullanılmıştır. Kuvars, çakmaktaşı ve radyolaritten yapılmış yontma taş aletleri ve çekirdekleri bu bölümde görebilirsiniz.

Neolitik Çağ Bölümü

MÖ 10.000 ve 5.500 tarihleri arasında Çanak-Çömleksiz ve Çanak-Çömlekli Neolitik olarak iki dönemden oluşan bu çağ, müzede Çatalhöyük ve Hacılar eserleri ile temsil edilmektedir.

Avcılık ve toplayıcılığın yanı sıra ilk üretimci köy hayatının başladığı Neolitik Çağ’da tarım başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiştir. Belirli bir uzmanlık gerektirecek insan ve hayvan figürinleri, süs eşyaları, kemik, çakmaktaşı ve obsidiyen aletlerle birlikte pişmiş toprak ve taş kapları da bu bölümde görebilirsiniz.

Çatalhöyük’te bulunan ve dünyanın ilk şehir planı olma özelliğini taşıyan duvar resminde, birbirine bitişik düzende dörtgen yapılardan oluşan köyün arkasında volkanik Hasan Dağı’nın tasvir edildiği düşünülmektedir.

Kalkolitik Çağ Bölümü

MÖ 5.500-3.000 tarihleri arasında köyden kentleşmeye doğru giden süreci anlatan Kalkolitik Çağ, Anadolu’nun bölgesel farklılık gösteren sosyo-ekonomik yapısını yansıtan kültür çeşitliliğini içermektedir.

Yönetici sınıfı ve zanaatkarların ortaya çıktığı Kalkolitik Çağ için en önemli değişim, maden işçiliğinin başlamasıdır. Köyler giderek kalabalıklaşmış, tarım ve hayvancılığın yanı sıra dokumacılık ve seramik üretimi artmıştır.

Bu bölüm ağırlıkla Hacılar olmak üzere, Canhasan, Tilkitepe, Alacahöyük, Alişar ve Karaz eserlerinden oluşmaktadır. Hacılar’ın iyi pişirilmiş, perdahlı, kırmızı astarlı, zengin geometrik desenli kaplarını, Canhasan’ın bakırdan asa başını, özel mülkiyet düşüncesinin geliştiğini gösteren Alişar’ın metal ve taş mühürlerini Kalkolitik Çağ bölümünde görebilirsiniz.

Erken Tunç Çağı Bölümü

MÖ 3000-1950 yıllarına tarihlenen bu dönem müzede; Alacahöyük, Horoztepe, Eskiyapar, Karaoğlan, Ahlatlıbel, Beycesultan, Karataş-Semayük, Hasanoğlan başta olmak üzere Türkiye’nin bir çok yöresindeki Erken Tunç Çağı merkezinden gelen eserlerle temsil edilmektedir.

Kent devletlerinin kurulması ile köy hayatı kentlere taşınmış, yerel beylikler kurulmuştur. Bakıra kalay katılması ile tuncun elde edilmesi, yüksek ısıdaki ateşte erimesi ve soğuyunca yeniden katılaşmasının fark edilmesi ile madencilik hayatın her alanında etkili olmuştur.

Bu bölümde Alacahöyük ve Horoztepe Kral Mezarları ile Eskiyapar yerleşim alanında tunç, altın, gümüş gibi madenlerden yapılmış dini törensel objeler, kolye, bilezik, taç kemer tokası, iğne gibi takılar ve madeni kapları görebilirsiniz. Horoztepe ve Hasanoğlan heykelcikleri de bu bölümdeki eserler arasında yer almaktadır.

Asur Ticaret Kolonileri Bölümü

MÖ 2. binin başında Anadolu’da Asur Ticaret Kolonileri Dönemi yaşanmıştır. Yaklaşık 200 yıllık bir süreyi kapsayan bu dönem, Anadolu’da Orta Tunç Çağı’nın da başlangıcıdır.

Ticaret yapmak amacıyla Anadolu’ya gelen Asurlu tüccarlar, Sümerlerden öğrendikleri ve kullandıkları çivi yazısını da beraberinde getirmişler ve Anadolu’da yazılı tarih başlamıştır.

Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy kazılarında bulunmuş olan pişmiş toprak ve taş kaplar, mühürler ve mühür baskıları, heykelcikler, kurşun tanrı –tanrıça figürinleri ve taş kalıpları, kozmetik kutuları, altın eşya ve takılar, tunç aletler ve silahlar bu bölümde görülebilir.

Anadolu’nun en eski yazılı belgeleri olan Kültepe tabletleri, riton olarak adlandırılan hayvan biçimli törensel kaplar, Kaniş Kralı Anitta’ya ait çivi yazılı tunç hançer, Acemhöyük’te bulunmuş olan fildişi kutu özellikle görülmesi gereken eserlerdir.

Hitit Bölümü

MÖ 1750-1200 yılları arasında Anadolu’da hüküm süren Hitit Devleti, Anadolu’nun merkezi sistemle idare edilen ilk devletidir.

Temeli Asur Ticaret Kolonileri Dönemi’ne dayanan Hitit sanatı, büyük bir imparatorluğun kazanımları ile zenginleşmiş ve Anadolu dışındaki uygarlıklarda benzeri bulunmayan özgün bir sanattır.

Başkent Boğazköy, İnandık, Eskiyapar, Alacahöyük, Alişar, Ferzant, Maşathöyük önemli Hitit merkezleridir.

Hitit kabartmalı vazo geleneğinin en güzel örneklerinden olan İnandık vazosu, fildişi, altın ve tunçtan yapılmış tanrı ve tanrıça heykelcikleri, büyük boyutlu hayvan biçimli törensel kaplar, çivi yazılı kil tabletler, Hitit kral ve kraliçelerine ait mühür baskılarının yanı sıra Anadolu’daki tek örnek olan tunç tablet, Mısır kraliçesi Naptera tarafından Hitit kraliçesi Puduhepa’ya yazılmış dostluk mektubu bu bölümde özellikle görülmesi gereken eserlerdir.

Frig Bölümü

Bu bölümde MÖ 1200 yılında Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra hemen hemen tüm kültür öğelerinde köklü değişikliklerin fark edildiği eser grupları sergilenmektedir.

Yüzyıllardır Anadolu’da süregelen eser geleneğinin değişmesi, Anadolu’ya gelen yeni bir topluluğun da işaretidir.

Seramik formlarında ve süsleme sanatındaki farklılığın yanı sıra Friglerin özellikle maden ve ahşap işçiliğinde ne denli ileri bir düzeyde oldukları görülmektedir. Bu bölümde ağırlıklı olarak başkent Gordion Tümülüsleri olmak üzere Alişar, Boğazköy, Kültepe, Pazarlı ve Maşathöyük gibi merkezlerden gelen eserler sergilenmektedir.

Tunç kazanlar, hayvan başı şeklindeki situlalar, Friglere özgü fibulalar, omphaloslu phiale-göbekli taslar, ahşap servis masası ve hayvan biçimli minyatür oyuncaklar ile pişmiş toprak kaz biçimli ritonlar bölümün dikkat çeken eserleridir.

Urartu Bölümü

Bu bölümde MÖ 900-600 tarihleri arasında Doğu Anadolu’da kurulan Urartu Devleti’ne ait Van-Altıntepe, Ağrı-Patnos, Erzincan- Altıntepe, Van-Toprakkale, Muş-Kayalıdere ve Adilcevaz ile Giyimli köyünden bulunan eserler sergilenmektedir.

Urartu Bölümünde; tunçtan ve fildişinden yapılmış mobilya aksamları ve süsleri, tunç kemerler, adak levhaları, gümüş ve tunç iğneler, fibulalar, bilezikler, çeşitli taşlardan yapılmış kolyeler, süs eşyaları, çeşitli kap örnekleri, koşum takımları, savaş aletleri ve demirden yapılan tarım aletlerini görebilirsiniz. Altıntepe kazılarında bulunan ve bu bölümde sergilenen, yüzden fazla fildişi plakanın birleşmesinden oluşmuş yatar vaziyetteki aslan, Ön Asya’nın fildişinden yapılmış en büyük aslan heykelciğidir.

Taş Eserler Salonu

Hitit İmparatorluk Dönemi Alacahöyük kabartmaları (M.Ö. 14. yüzyıl), Geç Hitit Beylikleri Dönemi ortostatları (MÖ 1200-700), Malatya, Kargamış, Sakçagözü, Zincirli gibi beyliklerden gelen eserlerle, Frig kabartmaları (MÖ 1200-700) ise Ankara civarında bulunmuş olanlar ile temsil edilir.

Hitit sanatında heykeltıraşlık mimari ile kaynaşmıştır. Özellikle kapı girişleri yarı heykel biçimli hayvan kabartmaları ve anıtsal yapıların ön cephelerinin alt sıraları “ortostat” olarak adlandırılan kabartmalı taş bloklarla kaplanmıştır.

Friglerde ise kabartmalar mezar girişlerini süslemiştir. Elinde nar tutan ve boynuzlu “Tanrıça Kubaba” ortostatı ile Asur etkisinde yapılmış “Kral Mutallu” heykeli görülmesi gereken Geç Hitit eserlerindendir.

Paylaşın

Ankara: Mavi Göl (Bayındır Barajı)

Mavi Göl (Bayındır Barajı); Ankara’nın Mamak İlçesi, Yeni Bayındır Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Ulaşım, toplu taşıma araçlarıyla yapılmaktadır.

2 bin 400 metrekare alanı kapsayan ve içinde dev ağaçların bulunduğu park adını Bayındır Barajı içindeki 6 milyon metreküp hacmindeki mavi suyundan alır.

Ankara’nın doğusunda bulunan Bayındır Barajı, 2005 yılında Ankaralıların piknik yapabileceği ve hoşça vakit geçirebilecekleri bir dinlenme ve eğlence merkezine dönüştürülerek Mavi Göl adıyla hizmete açılmıştır.

Paylaşın

Ankara: Sakarya Şehitleri ve Zafer Anıtı Müzesi

Sakarya Şehitleri ve Zafer Anıtı Müzesi; Ankara’nın Polatlı İlçesi, Şehitler Kaşı Mevkii’nde yer almaktadır. Toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım gerçekleştirilmektedir.

Sakarya Meydan Savaşı sırasında şehit düşen askerler anısına dikilen anıt 28 Ekim 1973 tarihinde ziyarete açılmıştır. Sakarya Şehitler Anıtı; anıt gövdesi, heykeller ve müzeden oluşur. Anıt gövdesi 915 rakımlı tepeden başlayıp başlangıçtan itibaren daralarak, 420 basamaklı yol boyunca 970 rakımına kadar yükselir.

Yolun iki yanında yer alan sütunlar, savaşın üstün düşman güçlerine karşı kazanıldığının ifadesidir. Merdivenli yolun sonunda, Türk Ordusu’nun kazandığı zaferin öyküsünü dile getiren kabartmalar ve müze yer almaktadır. Müzede; Sakarya Meydan Savaşı’na ait belgeler ve çeşitli fotoğraflar sergilenmektedir.

Paylaşın

Ankara: Etnografya Müzesi

Etnografya Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Hacettepe Mahallesi, Türk Ocağı Sokak üzerinde yer almaktadır. Toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım gerçekleştirilmektedir.

Etnografya Müzesi, Ankara’nın Namazgâh adı ile anılan semtinde Müslüman mezarlığı olan tepede kurulmuştur. Yapının mimarı Cumhuriyet Dönemi’nin önemli mimarlarından Arif Hikmet Koyunoğlu’dur. Türkiye’de müze binası olarak yapılan ilk yapıdır. Müzenin önünde bulunan bronzdan yapılmış at üzerinde Atatürk heykeli 1927 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılmıştır. Halktan toplanan eserlerle 18 Temmuz 1930 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.

1938 yılında Atatürk’ün vefatından sonra, müzenin iç avlusu 15 yıl süreyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusunun geçici istirahatgahı olmuştur. Müzenin iç kısmında bulunan mermer yazıtta “Burası 10.11.1938 tarihinde sonsuzluğa ulaşan Atatürk’ün 21.11.1938 tarihinden 10.11.1953 tarihine kadar yattığı yerdir.” yazısı yer almaktadır.

Etnografya Müzesi Anadolu’nun Türk-İslam Dönemine ait eserlerinin sergilendiği bir müzedir. Salonlarında sırasıyla, giyim-kuşam, işleme, takı, kına gecesi konulu sergi, damat tıraşı konulu sergi ile hamam kültürü konulu sergiler bulunur.

Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait dokuma örnekleri (halı-kilim), maden sanatı örnekleri ve bakırcılığa ait araç ve gereçler, kahve kültürü konulu sergi, kaşıklar, Türk odası ve sünneti töreni konulu sergiler ile Türk çini, seramik, cam, silah, yazma eserler, levhalar ve Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait seçkin ahşap eserler yer almaktadır. Ayrıca Besim Atalay koleksiyonuna ait eserlerden oluşan bir teşhir salonu bulunmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Resim Ve Heykel Müzesi

Resim Ve Heykel Müzesi; Ankara’nın Ulus İlçesi, Talatpaşa Bulvarı, Türk Ocağı Sokak üzerinde yer almaktadır. Toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım gerçekleştirilmektedir.

Türk Ocakları Merkez Binası olarak, Yüksek Mimar ve Mühendis Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından 1927 yılında projelendirilerek temeli atılan ve 1930 yılında tamamlanan Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Ankara’nın Namazgâh Tepesi olarak bilinen alanına inşa edilmiştir. “I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden olan yapı Selçuklu, Osmanlı ve Çağdaş Türk Mimarisinin sentezini oluşturmaktadır.

1931 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)’na devredilen bina 1932 yılında Türk halkının eğitim ve kültürel yönden kalkınmasını sağlamak, Cumhuriyet yönetiminin erdemlerini, Atatürkçülük ilkelerini halka yaymak amacıyla Halkevleri’ne dönüştürülmüştür. Ankara Halkevi başkentin kültürel yaşamına hareket getirmiştir. Önemli toplantılar, törenler, konserler, tiyatro-opera-bale temsilleri bu yapının görkemli salonunda gerçekleştirilmiştir. Atatürk sık sık söz konusu etkinlikleri Cumhurbaşkanlığı locasından izlemiştir.

Cumhuriyet dönemi I. Ulusal Mimarlık Dönemi’nin en güzel örneklerinden biri olan bu görkemli yapı, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün girişimi ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yakın ilgisiyle Resim ve Heykel Müzesi yapılmak üzere Kültür Bakanlığı’na tahsis edilmiştir. Ankara Resim ve Heykel Müzesi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 2 Nisan 1980 tarihinde törenle hizmete açılmıştır.

Ankara Resim ve Heykel Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün merkez örgütüne bağlı bir müdürlük olarak örgütlenmiştir. Müze bünyesinde; bir restorasyon atölyesi, Müze eserleri için gerektiğinde kullanılmak üzere bir çerçeve atölyesi, 10 teşhir salonu, Türk Odası, Opera Sahnesi, yönetim bölümü ve depolar bulunmaktadır.

Müze koleksiyonu; resim, heykel, seramik, özgün baskı, fotoğraf, Türk süsleme sanatları ve etnografik eserlerden oluşmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan teslim alınan, Osman Hamdi Bey’in “Silah Taciri”, V.Vereshchagin’in “Timur’un Mezarı Başında”, Zonaro’nun “Genç Kız Portresi”, Emel Cimcöz (Korutürk)’ün “Gazi’ye Şükran” tabloları koleksiyonun ilk eserleridir. Milli Kütüphane’nin kurucusu Adnan Ötüken’in başlattığı tablo alımları sonucunda Milli Kütüphane’de oluşan değerli koleksiyondan bir grup eser müze koleksiyonuna eklenmiştir.

Ayrıca Devletin çeşitli kurumlarında zaman içinde birikmiş olan değerli eserlerden bir seçki oluşturularak Müzeye kazandırılmış; 1939 yılından itibaren yapılmaya başlanan “Devlet Resim ve Heykel Yarışmaları”nda ödül alan eserlerin yanı sıra satın alma yoluyla edinilen ve müzeye bağışlanan eserler Müzenin koleksiyonunu oluşturmuştur.

Müzeyi ziyaretiniz sırasında güvenlik önlemleri için çanta ve valizlerinizi kilitli dolaplara bırakabilirsiniz. Tüm ziyaretçiler güvenlik kontrollerine uymak zorundadır. Hareket engeli bulunan ziyaretçiler için merdivenlerden çıkabilmek üzere tasarlanmış bir adet elektrikli paletli sandalye bulunmaktadır.

Paylaşın

Ankara: Duatepe Anıtı

Duatepe Anıtı; Ankara’nın Polatlı İlçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Anıta, toplu taşım araçları ile ulaşım mümkündür.

Duatepe Anıtı Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası sayılan Sakarya Meydan Savaşı’nın yapıldığı son savunma hattı üzerindeki Gazi Tepe, Türbe Tepe ve Mangal Dağı’nın ağaçlandırılmasıyla yapılmıştır. Duatepe’de Ekim 1999 tarihinde çalışmalar başlamış ve 20.000 ağaç dikilmiş ve anıt tamamlanarak 12 Eylül 2000 tarihinde açılmıştır.

Polatlı, Duatepe Anıtı otopark, bağlantı yolu, yürüme yolu, tören alanı ve anıt olmak üzere beş kısımdan oluşur. Anıt duvarlarında Duaepe’deki 81 şehidin pirinç harflerle yazılmış bilgileri yer alır. Anıtın ve heykellerin yaratıcısı Devlet Sanatçısı heykeltıraş Metin Yurdanur’dur.

Duatepe’nin önemi;

Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Eylül 1921 tarihinde başlattığı taarruzla düşmandan geri alınan ilk tepedir. Duatepe düşmanın Ege Deniz’ine dökülünceye kadar kovalandığı, sonu aydınlık bir sürecin başlangıç noktasıdır.

Anıt simgesel olarak Anadolu halkının Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde coşkun bir ırmak gibi zafere ve uygarlığa koşma öyküsünü anlatır. Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü Türk Milletinin önderi olmaktan duyduğu gurur ve mutluluğu ifade eder.

Geri planda yer alan Atatürk, İnönü ve Mareşal Fevzi Çakmak’ın heykelleri emir komuta birliğini, Halide Edip Adıvar’ın heykeli ise Türk kadınının Kurtuluş Savaşı’na katkısını anlatır. Atatürk ve yaverinin dürbünle ovayı izledikleri sahne ise biraz sonra kazanılacak olan zaferi ve ardından gelecek bağımsızlığı umutla bekleyen Türk Ulusunu ifade eder.

Duatepe, Mustafa Kemal Paşa’nın Gazi Tepe’den attan düşmesi sonucu kaburga kemiklerinin kırılmasına rağmen görevini ısrarla sürdürdüğü ve bu nedenle Türk’ün azim ve kararlılığının simgesi olmuştur. Anıtta bulunan iki bayraktan biri 38. Alay’ın sancağını, diğeri ise Türk Bayrağı’nı ifade eder. Ayrıca Mustafa Kemal’in şahlanan atının üzerindeki figürü, bir çoğun en çok sevdiği oyuncağı ile oynarken yaşadığı mutluluğu ve heyecanı ifade eder.

Paylaşın

Ankara: Sorgun Göleti Tabiat Parkı

Sorgun Göleti Tabiat Parkı; Ankara’nın Güdül İlçesi, Sorgun Beldesi sınırları içerisinde yer alır. Tabiat Parkı, yaklaşık 54 hektar büyüklüğe sahiptir.

Tabiat Parkı’nın kuzeyinde ve doğusunda Sorgun Göleti, güneyinde karaçam ormanı, batısında geniş çayır alanları yer almaktadır.

Rabiat Parkı içerisindeki Karaçam Ormanı alanın orta, güney ve kuzeydoğu kesimlerinde yayılış göstermektedir.

Sorgun Tabiat Parkı, Ankara çevresinde plato üzerinde yükselen münferit dağlar ile kuzeydeki dağlık sahada, yağışlardaki artış yüzünden orman örtüsünün kendini belli etmeye başladığı bölgede yer almaktadır.

Bu bölgelerde sıklıkla rastlanan bozkır (step) ortasında adacıklar halinde görülen ormanlar, genelde tahripten arta kalan korulardır. Bu tür ormanlarda hakim ağaç türü karaçam, ardıç ve yer yer meşedir.

Benzeri ormanlar Ankara çevresindeki dağlık kesimlerde önceden daha yaygın iken, tahribatlar sonucu ya kalıntı bozuk meşe ormanlarına veya geven bozkırlarına dönüşmüştür.

Alan içinde yaban hayatındaki ekolojik dengenin sağlanmasında çok etkin rol üstlenen memelilerden kurt, tilki, çaka, porsuk, sansar ve gelincik de hedef türler olarak değerlendirilebilmektedir. Ayrıca bazı kemirici türleri, orman faresi, tarla faresi ve yabani tavşan gibi bazı türlerin varlığı kaydedilmiştir.

Sorgun Tabiat Parkı, içinde bulunduğu bölgenin turizm ve rekreasyon açısından çekim merkezlerine oldukça yakın bir konumdadır. Bu konumu ve sahip olduğu kaynak değerleri ile Tabiat Parkı, yakın çevresi ve Ankara için bir çekim merkezi olma potansiyeline sahiptir.

Sorgun Tabiat Parkı ise sahip olduğu orman ve göl peyzajları ile ziyaretçiler için eşsiz manzara güzellikleri ve rekreasyonel olanaklar sunmaktadır. Tabiat Parkı; doğa turizmi odaklı faaliyetler için son derece uygun alanlar içermektedir. Piknik, çadırlı veya karavanlı kamp, bungalov tipi yapılarda konaklama, manzara seyir, yürüyüş ve koşu, flora ve fauna izleme vb. faaliyetler, Tabiat Parkı içinde kontrollü bir şekilde yapılabilcek faaliyetlerdir.

Mevcut durumda Tabiat Parkı daha çok piknik amaçlı kullanılmakta olup yılın her zamanı ziyaretçi çok sayıda ağarlamaktadır. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında bu sayı daha da artmakta, okulların kapandığı Haziran-Eylül ayları arasında ise tavan yapmaktadır.

Tabiat Parkı’na Ankara’dan iki farklı yoldan ulaşılmaktadır. Birincisi; Güdül ilçesi üzerinden, sırasıyla Ankara-Ayaş, Ayaş-Güdül yolundan Güdül ilçesine, buradan da sırasıyla Kamanlar, Yeşilöz ve Sorgun Beldeleri üzerinden geçilerek varılmaktadır.

Diğer bir yol ise Ankara-İstanbul otoyolunun 60. kilometresinden Güdül Yoluna sapılarak sırasıyla Çeltikçi Beldesinin içerisinden geçip çıktıktan sonra sırasıyla Kurumcu, Hüyük, Kınık köyleri takip edilerek Sorgun Beldesi üzerinden varılmaktadır

Paylaşın