Giresun: Espiye, Andoz Kalesi

Andoz Kalesi; Giresun’un Espiye İlçesine bağlı Arıdurak Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Kale eteğine kadar şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım mümkündür.

Yaklaşık 250 m. yükseklikteki kale, denize hâkim kayalık bir tepe üzerine inşa edilmiştir. Yağlıdere Deresi’nin kenarında yer alan kale, basamaklı bir görünüme sahip olup, uçurumlar ile çevrilidir. İrili ufaklı moloz taştan harç yardımı ile oluşturulan duvarlar tepenin topografik yapısına bağlı olarak doğu-batı doğrultusunda dar bir hat halinde uzanmaktadır.

Giriş iki yarım daire burç tarafından korunmaktadır. Kalenin doğu ucunda dörtgen planlı ve tonozlu üst yapıya sahip 4.80 x 3.72 m. ölçülerinde bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Yapı zeminden 3m yüksekliğe dek oldukça iyi korunmuş durumda olup, güneydoğu köşesinde bir kapı ve batı duvarında bir pencere bulunmaktadır. Doğu yönünde 1.75 m genişliğinde bir niş bulunmaktadır.

Plan özellikleri ile bu küçük bina olasılıkla bir sarnıç ya da mezar yapısı olmalıdır. Uçurumlar ile çevrili topografik yapısı ile bu küçük kalenin yerleşim için uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak yapısı itibarıyla bu kalenin yakınlardaki -olasılıkla modern Espiye’deki- bir yerleşimin akropolü olarak kullanıldığı ifade edilebilir.

Paylaşın

Karadeniz’in İncisi Giresun’un ‘Kaleleri’

Yeşille mavinin kucaklaştığı Doğu Karadeniz’in inci kentlerinden Giresun, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. Yarımadanın karşısında Karadenizin tek adası olan Giresun Adası (Aretias), kentin bir kolyesi gibi durmaktadır.

Giresun, tarih boyunca farklı uygarlıkların egemenliği altında kalmış bir kenttir. Bu uygarlıklar Giresun’a birçok tarihi yapı bırakmıştır. Bu tarihi yapılar içinde kalelerde önemli bir yer tutmaktadır. Haber Kaos ekibi olarak Giresun ili sınırları içinde yer alan kaleleri sizler için derledik.

Giresun Kalesi:

Şehre egemen tepede M.Ö.2. yüzyılda Pontus Kralı 1. Farnakes tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Günümüzde çoğu kalelerin aksine sadece bir tarihi varlık değil, yöre insanı tarafından aktif olarak kullanılan bir mesire yeri ve gezi alanıdır. Sur ve saray kalıntıları hala ayaktadır.

Kalenin çeşitli yerlerinde, oyulmuş taş mağaralar ve tapınaklar bulunmaktadır. Kale surlarının parlaklığından kaynaklı o dönemlerde Bronz Kale olarak da anılmıştır. Tarihte savunması iyi ve alınması güç bir kale olarak tanımlamaktadır.

Kenti ikiye bölen yarımadanın en yüksek yerindedir. 500 metrelik parke ve beton bir yol ile ulaşılmaktadır.

Giresun kalesi iç ve dış kale bölümleri olarak incelenebilir.Kente egemen tepe üzerindeki iç kalede saray kalıntısı vardır. Aristotoles, Neofitos, Giresun Eyaleti adlı yapıtında burayı yüksek duvarlı, savunması iyi ve alınması güç bir kale olarak tanımlamaktadır.

Güneybatıdan başlayan kale duvarları kenti çevreleyerek kuzeydoğuya uzanmaktadır. Büyük kaba taşlardan örülmüş surların bir bölümü Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiştir. Yine Neofitos’un yazdığına göre tepenin batısındaki kayalarda küçük bir at kabartması vardır.

Bunun Ayios İlyos’un gömütü üzerinde bulunduğu söylenmektedir. Daha aşağıdaki kayada görülen Bizans yazısında burada küçük bir kilisenin bulunduğu bildirilmektedir. Kalenin kuzeyinde çok büyük mağara sığınakları vardır.

Andoz Kalesi: 

Giresun’un Espiye İlçesi girişindeki Yağlıdere Deresi’nin kenarında, denize ve vadiye hakim doğal bir sivri tepe üzerinde yer almaktadır. M.Ö. 1300’lü yıllarda yapıldığı zannedilmektedir.

Kaleye ulaşım kuzeyinde bulunan yol ile sağlanır. Etrafı surlarla çevrilidir. Bazı kısımlarda kuleler mevcuttur. Andoz Kalesi oldukça küçük bir kaledir. Her yönüyle bölgeye hakim olan tarihi Andoz Kalesinden günümüze yer yer tahribata uğramış surlar gelebilmiştir.

Eynesil Kalesi:

Giresun’un Eynesil ilçesinin doğusunda kayalık bir yarımada üzerinde yer almaktadır. Kalenin kim tarafından ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemekle beraber Roma Döneminde yapıldığı tahmin edilmektedir.

Deniz kenarında yer alan kıyı kalesidir. 2001 yılında restore edilen kale günümüzde ziyarete açıktır. Denizin mavisi ile buluşan Eynesil Kalesi görülmesi gereken tarihi yapılardandır.

Tirebolu Kalesi:

Giresun’un Tirebolu ilçe merkezinde bulunan Tarihi Tirebolu ( Saint-Jean ) Kalesi , ilçenin Kuzeyinde deniz içerisindeki bir yarım ada üzerinde yer alan küçük bir kaledir.

Kalenin kesin yapım tarihi bilinmemekle beraber M.Ö. 15. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Kaleye Güneyden merdivenlerle çıkılmaktadır. Kale surları günümüze kadar sapasağlam gelebilmiştir. Kalenin içerisinde bazı binalara ait temeller vardır.

Bunların başında güney duvarı içerisine oyularak yapılmış bir mescit mihrabı ve bu mescide ait duvar temelleri bulunmaktadır. Kalenin batı tarafında ikinci bir kule gibi yükselen ayrı bir kısım daha vardır. Kale restore edilmiştir.

Bedrama Kalesi:

Giresun Bedrama Kalesi, Tirebolu, Giresun-Gümüşhane karayolu üzerinde, Örenkaya ve Karaahmetli köyleri sınırlarında bulunan,bütünüyle yerli kayalar üzerine kurulmuş olan bir kaledir.

Tirebolu’dan hemen hemen 8 kilometre uzaklıkta, yüksek bir kayalık üzerinde yerleşim yeri oldukça büyük olan bir kaledir. Civarında sur duvarlarından çok azı günümüze kadar kalabilmiştir. Kalenin üzerinde parkı vardır. Fırını, odaları, şarap/su küpleri, şavaşırken kullanılan tüfek yerleri, mavzer mermileri, harebe olan 20 civarında merdiveni vardır.

Giresun’un kısa tarihi

Şehrin nerede kurulduğu ve kimler tarafından iskan edildiği konusu tartışmalıdır. Bu tereddüt M.Ö. 350 yıllarına ait kaynaklarda da yer almaktadır. Coğrafyacı Strabon, Farnakia dediği şehrin; bugünkü Giresun kentinin olduğu yerde kurulduğu üzerinde durmuştur. Romalı idareci Arrien Farnakia´nın eski adının Kerasus olduğunu belirtmiş ve buranın Sinoplular tarafından kurulduğunu yazmıştır.

Şehir hakkında Roma, Bizans ve Rum Pontus İmparatorluğu dönemine ait tatminkar bilgiler yoktur. Eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde dil incelemeleri sonucunda, bu bölgede M.Ö. 2000´li yıllardan beri Türk varlığının mevcut olduğu anlaşılmıştır.

M.Ö. 7.y.y.da İskitlerin Karadenize göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmişlerdir. Bu bölgede Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç´ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türklerinin yerleşimi mevcuttur.

Karadeniz bölgesinde, ilk ve orta çağlarda, İskit, Kimmerler, Hun, Hazar, Bulgar, Uz, Peçenek göçlerinin sonucu Türk iskanının olduğu, Karadeniz ağızlarının fonetik ve morfolojik yapısıyla birlikte yer adlarından da anlaşılır. Giresun´un batı yakasındaki Çıtlakkale mahallesinin adının Deliorman ve Selanik civarından gelerek buraya yerleşmiş olan Türk topluluğu Çıtaklardan geldiği, bölgede konuşulan lehçenin ve kültür unsurlarının Çıtak ve Gagavuz Türklerinin ki ile benzerlik gösterdiği görülür.

Hitit İmparatorluk dönemi tabletlerine dayanan tarihi kaynaklarda, Giresun´un Azzi Bölgesi sınırları içinde kaldığı anlaşılmaktadır. Karadeniz bölgesinde 90´a yakın koloni şehri kuran Miletoslular, Giresun ve Tirebolu şehirlerinin de kurucularıdır. Amaçları bu bölgeyi kendilerine yurt edinmek olmayıp, buraların her türlü yer altı ve yer üstü kaynaklarını sömürmekti. Bu yüzden yerleşim birimlerinin korunabilecek kısımlarını alıp buralara yerleşmişlerdir.

Çevresinde önemli gümüş ve demir üretim yerleri olan Giresun´a Romalılar tam bir hakimiyet kurmamışlardır. Onların döneminde bu bölgede para basıldığı rivayet edilmektedir. Roma idaresinin ilk dönemlerinde Romalı yazarlardan Ammianus Marcel´e göre Romalı komutan Lucullus buraya geldiğinde yabani kiraz ağaçlarını görmüş ve bu ağacın fidanlarını Roma´ya götürmüştür. Bu bilgi kirazın dünyaya Giresun´dan yayıldığı inancının kaynağı olmakla birlikte Roma´da daha önce de kirazın varolduğu belirtilmektedir. Giresun Romalıların ardından Bizanslıların denetimine geçmiştir.

Bizans egemenliği döneminde Yunan medeniyetinin büyük bir hızla gelişip yayılmasına karşılık, Yunan soyu gittikçe zayıflamıştır. Bu sebeple, Bizans İmparatorları, ülkelerinin içerisinde yaşayan ve başka soydan gelen insanları asimle etmeye çalışmışlar ve bu yolda en çok dil ve dinden yararlanmışlardır. Doğu Karadeniz´in ormanlık alanlardaki kabileleri itaat altına almak için ormanlar kesilerek yollar açılmış, yol boylarına muhafız kulübeleri yapılmış, hatta bir miktar Hıristiyan Bulgar Türk´ü de getirilip bölgeye yerleştirilmiştir. Bizanslılar bu yolda çaba harcarken 705 yılında ilk kez Müslüman Arap orduları bölgeye gelip İslamlığı tanıtmaya başlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244´te Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir. Trabzon´a bağlı bulunan Giresun ve çevresi Moğol nüfuzu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan biri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.

Bayram Bey, Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin beyidir. Oğlu Hacı Emir Bey döneminde bu bölgeye “Bayramlu Beyliği” denilmeye başlanmıştır. O da aynı şekilde Trabzon Rum İmparatorluğunu sıkıştırmaya devam etmiş olup, Hacı Emir Beyin Oğlu Emir Süleyman Bey de, 1397´de Giresun´u fethetmiştir.

Böylece onun zamanında Giresun ve çevresinin fethi ve Türkleşmesi tam manasıyla sağlanmıştır. Bu beylik iç ve dış çatışmalar sonucu zayıflayıp Sivas Hükümdarı Kadı Burhaneddin´in hakimiyetine girmiş ve dolayısıyla Giresun da bu devletin sınırları içinde kalmıştır.

Bugüne kadar yanlış bir kanaat olarak Giresun´un Türkleşmesi Fatih Sultan Mehmet´in 1461´de Trabzonu fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun´un Osmanlı Devletine bu tarihte katıldığı doğrudur. Oysa Giresun´un Türkleşmesi 1397´de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Beyin Giresun´u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. Bu yanlış kanaat yüzünden Giresun´da onun adını taşıyan hiçbir eser bulunmamaktadır. Dolayısıyla Giresun´un ilk fatihi tanınmamaktadır.

Paylaşın