Anayasa Mahkemesi, İletişim Başkanlığının İki Yetkisini İptal Etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), 17 Eylül 2020 tarihinde yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle, İletişim Başkanlığı’na basın ve ifade özgürlüğüne müdahale yetkisi veren mevzuat hükümlerinin iptali ettiğini duyurdu.

Yüksek mahkeme “Anayasa’nın 104. maddesinde Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Birinci ve İkinci Bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle Dördüncü Bölümü’nde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle düzenlenemeyeceğinin belirtildiğini” vurguladı.

Anayasa Mahkemesi, dava konusu kurallar uyarınca alınacak tedbirler ve yapılacak faaliyetlerin Anayasa’nın düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ile basın hürriyetine müdahale teşkil edeceğinin açık olduğuna hükmetti. Kararda, “Bu bağlamda kuralların, kapsamları itibarıyla Anayasa’nın İkinci Kısım İkinci Bölümü’nde yer alan kişi hakları ve ödevleri ile ilgili düzenlemeler içerdiği görülmüştür” denildi.

Sonuç olarak da kuralların Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi (CBK) ile düzenlenemeyecek yasak alana ilişkin düzenlemeler içerdiğinin anlaşıldığı, kuralların konu bakımından yetki yönünden Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar verildiği kaydedildi.

İptal kararı, gerekçesinin Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte bugün yürürlüğe girdi. Karara, üyeler İrfan Fidan ve Muhterem İnce muhalefet etti.

Bu arada AYM’nin iptal kararını duyurduğu sosyal medya paylaşımı kısa süre sonra silindi. Bir süredir AYM’nin internet sitesine de girilemiyor. AYM’den yapılan açıklamada, “66 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin Bazı Kurallarını iptal eden 2020/88 esas sayılı kararımız 2/8/2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olup erişime açıktır. İnternet trafiğindeki yoğunluk nedeniyle sitemize erişim şu anda sağlanamamaktadır” denildi.

İletişim Başkanlığı, iptal edilen düzenlemeyi dayanarak yaparak bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kurmuştu.

Bu merkez, her hafta “dezenformasyon bülteni” çıkarıyordu. Ayrıca sosyal medya üzerinden bazı mesajların doğru olup olmadığına yönelik açıklamalarda bulunuyordu. Burada görevli editörler, 24 saat esasıyla sosyal medya taraması yapıyor, yayımlanan haberleri inceliyordu. Bu araştırmalar sırasında merkez, yapay zekadan da yararlanıyordu.

Paylaşın

Can Atalay’dan AYM Kararı Açıklaması: Derhal Uygulanmalı

AYM kararını değerlendiren Can Atalay, “AYM’nin kararının yorumlanabilir, tartışılabilir, geçiştirilebilir bir karar olmadığını vurguladı. AYM kararının derhal uygulanmalı” dedi.

Haber Merkezi / Anayasa Mahkemesi (AYM), TBMM’de tezkerenin okunarak Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın “yok hükmünde” olduğuna karar verdi. Mahkeme, 4’e karşı 10 üyenin oyuyla, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Atalay’la ilgili hak ihlali kararını uygulamamasına ilişkin kararının hukuki değerden yoksun olduğunu belirtti:

“TBMM’nin Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 53. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi.”

Anayasa’nın 85’inci maddesinde, “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar” ifadesi yer alıyor.

“AYM kararı derhal uygulanmalı”

Avukat Özgür Urfa, milletvekilliği düşürülen müvekkili Can Atalay ile cezaevinde görüştü. Görüşmenin ardından Evrensel’den Birkan Bulut’a konuşan Avukat Urfa, AYM’nin gerekçeli kararını Atalay’a verdiklerini söyledi. Urfa, “Atalay kararın çıktığı geceden itibaren süreci takip ediyor. Kararı da kendisiyle paylaştık. Hem TİP ve avukatları hem de diğer muhalefet partileriyle neler yapılabileceğini konuştuk. Kendisiyle konuştuğumuzda özetle, AYM’nin kararının yorumlanabilir, tartışılabilir, geçiştirilebilir bir karar olmadığını vurguladı. AYM kararının derhal uygulanması gerektiğini söyledi” dedi.

Bundan sonraki süreci değerlendiren Urfa, AYM’nin kararına dikkat çekerek şöyle konuştu: “Yok hükmünde denilmesi, böyle bir işlemi olmamış kabul etmektir. Dolayısıyla Meclisin Atalay’ın yeniden milletvekili kaydını yapması gerekiyor. Prosedür olarak AYM kararının Genel Kurul’da okunması dahi gerekmiyor. Fakat bu yapılacaksa da Meclisin olağanüstü toplanması lazım. Süreç artık Meclis’te ve Meclis Başkanı’nda. Meclis Başkanı’nın yetkisini kullanmaması durumunda avukatları ve TİP olarak da gerekli girişimlerde bulunacağız.”

Atalay’ın tahliye edilmemesi sürecinin başından beri yargısal değil siyasal işlediğini anlatan Urfa, “Siyasi müdahalelerle, yönlendirmelerle bu noktaya geldi. O nedenle yargı alanında bir inisiyatif kullanılacağını düşünmüyoruz. Bu yüzden Meclisin çözmesi, mahkemelerin önünü açması gerekiyor” dedi.

Can Atalay’ın avukatları, AYM’nin bugün Resmi Gazete’de yayımlanan kararının ardından mahkemeye tahliye başvurusunda bulundu.

Paylaşın

AYM’nin Can Atalay Kararına Cumhurbaşkanlığından Tepki

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) TİP Milletvekili Can Atalay kararına tepki göstererek, kararının hukuk dünyası içinde icrai bir etkisi olmayacağını söyledi.

Haber Merkezi / Anayasa Mahkemesi (AYM), TBMM’de tezkerenin okunarak Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın “yok hükmünde” olduğuna karar verdi. Mahkeme, 4’e karşı 10 üyenin oyuyla, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Atalay’la ilgili hak ihlali kararını uygulamamasına ilişkin kararının hukuki değerden yoksun olduğunu belirtti:

“TBMM’nin Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 53. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi.”

Anayasa’nın 85’inci maddesinde, “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar” ifadesi yer alıyor.

Mehmet Uçum: Yok hükmünde

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile karara tepki gösterdi:

“Anayasa Mahkemesinin bir hükümlü milletvekili hakkında verdiği ve hukuken yok hükmünde olan kararı hakkında kısa değerlendirme: Anayasa Mahkemesi çoğunluğunun önceki ihlal kararlarını gerekçe göstererek ilgili milletvekilinin hükümlü olduğu dosya kararının kesinleşmediği sonucuna ulaşması pozitif hukuku tanımamak demektir.

AYM çoğunluğu ısrarla adli yargının en üst karar organı olan Yargıtayca verilen ve aşamalardan geçmiş kararı kesinleştiren onama kararını keyfi olarak reddetmektedir.

AYM çoğunluğunun TBMM’nin milletvekilliğinin düşmesine ilişkin tamamlama merasimini göz ardı etmesi Anayasa’nın 85. Maddesine açıkça aykırıdır. Çünkü 85. madde gereğince “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme … halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur” hükmü Anayasa Mahkemesinin denetimi dışındadır. Bu merasim tamamlanmış ve milletvekilliği düşmüştür. Bu merasimin (isterse eylemli iç tüzük değişikliği gibi uydurma bir gerekçeyle başvuru olsun) AYM tarafından denetimi Anayasa gereği asla mümkün değildir.

Mevzubahis kararın muhalefet şerhinde detaylı açıklandığı gibi, AYM çoğunluğu hem başvuruyu ele alma yönteminde (eylemli iç tüzük değişikliği şeklindeki uydurma gerekçeyi geçmiş içtihadına uygun değerlendirmeyerek) keyfi davranmış hem de Anayasanın 84. Maddesinin ikinci fıkrasına 85. Maddede getirilen AYM denetimi yasağını dikkate almamıştır.

Bu nedenle azınlık görüşünde isabetle ifade edildiği gibi başvuruya görevsizlik nedeniyle ret kararı verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi bir hukuksuzluk halidir. AYM çoğunluğu bu kararla pozitif hukukun dışına çıkmış keyfilik alanına geçmiştir.

Öte yandan bu keyfi kararının hukuki değerlendirmesine bakınca karar verilmesine yer olmadığı kararının hukuk dünyasında icrai bir etkisi olmayacağı da açıktır.

Yani AYM çoğunluğu karar verilmesine yer olmadığına karar vererek aslında hukuken etkisi olmayan bir karar vermiş aslında gerçek bir karar vermemiştir. Hiç bir ilgili merci hukuken AYM’nin bu kararına göre hareket etmek veya işlem yapmak mecburiyetinde değildir. Bu karara göre bir işlem yapma imkanı da yoktur.

Dolayısıyla hukuki mana açısından sorunlu hukuki icra açısından yok hükmünde olan AYM çoğunluk kararının gerekçesine bakarak bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışmak veya çağrılar yapmak beyhude çabadır. En azından şuna dikkat edilmesi gerekir, gerekçe hüküm değildir. Gerekçenin tek başına hiç bir icrai etkisi olmaz. Bu nedenle konuya iyi çalışmadan aceleyle hatalı ve yanlış mesajlar atmamaya özen gösterilmesi gerekir.”

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi: Can Atalay’ın Vekilliğinin Düşürülmesi Yok Hükmünde

Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın “yok hükmünde” olduğuna karar verdi.

TİP Genel Başkanı Erkan Baş, “Can Atalay’ın derhal tahliye edilerek milletvekili yemininin ardından görevine başlaması sağlanmalıdır. Darbeciler yenilecek, Can Atalay Meclis’e gelecek! Tüm Gezi tutsakları özgürlüğüne mutlaka kavuşacak!” dedi.

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay milletvekili seçilen ve TBMM’de milletvekilliği düşürülen Can Atalay hakkındaki gerekçeli kararı bugünkü (1 Ağustos) Resmi Gazete’de yayımlandı.

AYM, TBMM’de tezkerenin okunarak Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararın “yok hükmünde” olduğuna karar verdi. Mahkeme, 4’e karşı 10 üyenin oyuyla, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Atalay’la ilgili hak ihlali kararını uygulamamasına ilişkin kararının hukuki değerden yoksun olduğunu belirtti:

“TBMM’nin Genel Kurulu’nun 31.07.2024 tarihli 53. Birleşiminde Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 03.01.2024 tarihli ve E.2023/12611, Değişik İş. 2024/1 sayılı kararının ekte gönderildiğine dair anılan Daire Başkanlığı yazısının okunması suretiyle Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitine ve Anayasa’nın 85. maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Kadir Özkaya, İrfan Fidan, Muhterem İnce ve Yılmaz Akçil’in karşı oyları ve oy çokluğuyla 22/2/2024 tarihinde karar verildi.”

Anayasa’nın 85’inci maddesinde, “Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar” ifadesi yer alıyor.

AYM’nin iki kez hak ihlali kararı vermesine rağmen tahliye edilmeyen Atalay hakkında, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin verdiği karar Meclis Genel Kurul’unda 30 Ocak’ta okunmuş, Atalay’ın milletvekilliği düşürülmüştü.

“Yok hükmünde olduğu tespit edildi”

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş da şu açıklamayı yaptı: “TBMM’nin Hatay Milletvekilimiz Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine dair kararının yok hükmünde olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından açıkça tespit edildi ve gerekçeli karar Resmi Gazete’de yayınlandı.

Ülkemize yaşatılan bu büyük utanç derhal giderilmeli, Can Atalay’ın derhal tahliye edilerek milletvekili yemininin ardından görevine başlaması sağlanmalıdır. Darbeciler yenilecek, Can Atalay Meclis’e gelecek! Tüm Gezi tutsakları özgürlüğüne mutlaka kavuşacak!”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kararla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Anayasa Mahkemesi, Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği gerekçeli kararıyla milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunu tespit etmiştir. Can Atalay tahliye edilmeli, hızla milletvekili yemini etmesi sağlanmalı ve tüm hakları iade edilmelidir” dedi.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nden “Kürdistan” Yazılı Tişörte Cezaya Hak İhlali Kararı

Anayasa Mahkemesi (AYM), üzerinde “Kürdistan” yazısı ve “Mezopotamya Güneşi” amblemi bulunan tişört giymesi nedeniyle Abdurrahim Kılıç’a verilen cezanın Kılıç’ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Abdurrahim Kılıç’a 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine de karar verdi.

Mardin’in Dargeçit ilçesinde Abdurrahim Kılıç adlı kişi hakkında üzerinde “Kürdistan” yazısı ile kırmızı ve yeşil renk şeritler arasında 21 saçaklı Mezopotamya Güneşi amblemi bulunan tişört giymesi nedeniyle dava açıldı.

Midyat Ağır Ceza Mahkemesi, 2016 yılında Abdurrahim Kılıç’ı terör örgütü propagandası yapmak suçundan 7 bin 300 TL adli para cezasına çarptırdı. Kararın gerekçesinde, “Beyaz renkli üzerinde göğsünün sağ kısmında kırmızı ve yeşil renk şerit ile bu şeritler arasında 21 saçaklı Mezopotamya Güneşi amblemi ve göğsün ön kısmında ‘Kürdistan’ yazılı olan tişörtün giyilmesinin terör örgütü propagandası suçunu oluşturduğu” belirtildi. Bu karar, Yargıtay tarafından da 2021 yılında onandı.

Bireysel başvuruyu 12 Haziran’da değerlendiren Anayasa Mahkemesi (AYM), Kılıç’ın ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme yeniden yargılama kararı verirken Kılıç’a 10 bin TL manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.

AYM, yerel mahkemenin başka hiçbir gerekçeye yer vermeksizin bu cezayı verdiğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Kararda, söz konusu amblem ve simgelerin ne anlama geldiği, herhangi bir terör örgütüyle bağlantısı olup olmadığı, şiddete yol açma potansiyelinin bulunup bulunmadığı açıklanmamıştır. Ayrıca anılan tişörtün giyilmesinin ne şekilde şiddete teşvik ettiği, şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterdiği veya övdüğü hiçbir şekilde irdelenmediği gibi somut koşullar dikkate alınarak belirli oranda tehlikeye neden olduğu veya şiddet kullanımını, silahlı direnişi ya da başkaldırıyı doğrudan veya dolaylı teşvik ettiği yönünde de herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.”

Kararda ayrıca ilk derece mahkemesinin başvurucunun mahkûmiyetinin zorunlu toplumsal bir ihtiyaca karşılık geldiğini ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koyduğunun kabul edilmesinin mümkün olmadığı ifade edildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Erdoğan’ın Bir Yetkisini Daha İptal Etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a vali yardımcısı, kaymakam ve hudut mülki idare amirleri atama yetkisi veren düzenlemeyi iptal etti.

Anayasa Mahkemesi (AYM), daha öncede Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanını görev süresi dolmadan değiştirme yetkisini iptal etmiş ve TBMM’den yetki alınmadan yapılan bu değişikliklerin anayasaya aykırı olduğuna hükmetmişti.

T24’ten Sibel Yükler’in haberine göre, Anayasa Mahkemesi (AYM) 2021 tarihli ve 70 numaralı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin bazı maddelerini iptal etti.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle getirilen bazı düzenlemelerin iptali ve yürürlüğün durdurulması talebiyle AYM’ye başvurdu.

Başvuruyu Şubat 2024’te karara bağlayan Yüksek Mahkeme, ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ndeki çok sayıda düzenlemeyi iptal ederken, yürürlüğün durdurulması taleplerini de reddetti. Yüksek Mahkeme, iptal nedeniyle doğacak hukuksal boşluğu kamu yararını ihlal edecek nitelikte gördüğünden kararın 9 ay sonra yürürlüğe girmesine karar verdi. Bu sürede yeni yasal bir düzenlemeye gidilmesi gerekiyor.

AYM’nin iptal kararlarından biri, 1 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin (CBK) 271. maddesine eklenen 2 ve 3 numaralı fıkralara ilişkin oldu.

Kararname ile getirilen söz konusu kuralda, İçişleri Bakanlığı taşra teşkilatında hudut mülki idare amiri istihdam edilebileceği hükme bağlanmıştı. Aynı kuralda, hudut mülki idare amirlerinin, mali ve sosyal hak ve yardımlar ile diğer özlük hakları bakımında vali yardımcısı ve bakanlığın taşrada görev yapan il mahalli idareler müdürüne denk oldukları düzenlenmişti.

Ancak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin kadroları ile bunların atamasına ilişkin zaten kanunla düzenleme yapıldığını vurgulayan AYM, bu noktada CBK ile bir düzenleme yapılamayacağını bildirerek kuralı iptal etti.

Yüksek Mahkeme, Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle “vali yardımcıları ve kaymakamlar” ifadesinin “vali yardımcıları, hudut mülki idare amirleri ve kaymakamlar” şeklinde değiştirilmesini de inceledi.

İlgili kadrolara atanma şartlarının da kanunla düzenlendiğini hatırlatan AYM, “Vali yardımcıları, hudut mülki idare amirleri ve kaymakamların üst kademe yöneticisi olduğu söylenemez. Zira söz konusu unvana sahip kişilerin görev yaptıkları kurumun genel olarak politikalarının belirlenmesi sürecine katılmadıkları, yönetim yetkilerinin ağırlıklı olarak bu politikaları uygulamakla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.

Bu noktada üst kademe yöneticisi olmayan vali yardımcıları, hudut mülki idare amirleri ve kaymakamların atamasının CBK ile düzenlenemeyeceğini bildiren AYM, kuralı iptal etti.

CBK yetkisiyle yapılacak bir düzenlemenin ancak üst kademe kamu yöneticileriyle ilgili olabileceğine dikkat çeken AYM, “Zira Anayasa koyucu sadece üst kademe kamu yöneticileriyle sınırlı olarak atanma esaslarının belirlenmesi yetkisini Cumhurbaşkanına bırakmıştır. Kendilerini atayan Cumhurbaşkanı ile göreve gelme esasına tabi olmayan diğer kamu görevlilerinin atanma esaslarının CBK ile belirlenmesi mümkün değildir. Diğer kamu görevlileri yönünden Anayasa’nın 128. maddesindeki atanma esaslarının kanunla düzenlenmesi güvencesi varlığını devam ettirmektedir” dedi.

Paylaşın

Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı’nı Değiştirme Yetkisi İptal Edildi

Anayasa Mahkemesi (AYM), AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı’nı atama yetkisini oybirliğiyle iptal etti.

Anayasa Mahkemesi (AYM), TBMM’den yetki alınmadan yapılan bu değişikliklerin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Oybirliğiyle alınan karar 12 ay sonra yürürlüğe girecek.

Anayasa Mahkemesi (AYM), Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı davayı 6 yıl sonra karara bağladı.

AYM, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanını görev süresi dolmadan değiştirme yetkisini iptal etti ve TBMM’den yetki alınmadan yapılan bu değişikliklerin anayasaya aykırı olduğuna hükmetti.

Kararla 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) 151. maddesinin (h) ve (j) bentlerinin anayasaya aykırı olduğuna hükmedildi.

AYM’nin kararında anayasaya aykırılık sorunu başlığı altında iptal edilen yetki hakkında şunlar ifade edildi: “1211 sayılı Kanun’un 25. maddesinin birinci fıkrasında Merkez Bankası Başkanının (Guvernör), Bakanlar Kurulu kararıyla beş yıllık bir dönem için atanacağı, bu sürenin sonunda yeniden atanabileceği hüküm altına alınmakta iken dava konusu kuralla anılan fıkra yürürlükten kaldırılmıştır.

Merkez Bankası başkanının görev süresini düzenleyen hükmün yürürlükten kaldırılmasını öngören kural, Anayasa’nın İkinci Kısmı’nın Dördüncü Bölümü’nde yer alan kamu hizmetlerine girme hakkına ilişkin düzenleme içerdiğinden Anayasa’nın mülga 91. maddesi uyarınca KHK ile düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır.”

Oybirliğiyle alınan karar 12 ay sonra yürürlüğe girecek.

İletişim Başkanlığı: AYM Erdoğan’ın yetkisini iptal etmedi

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası başkanı ve rektör atama yetkilerini iptal ettiğine dair iddiayı yalanladı.

DMM’nin sosyal medya hesabından, yapılan açıklamada, AYM’nin 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) iptali talebiyle yapılan başvuruyu karara bağladığı anımsatıldı. Bu kararda, düzenlemenin tümünün iptal edilmesi talebinin reddedildiği, düzenlemede yer alan bazı hükümlerin ise iptaline karar verildiği belirtildi.

Bahse konu KHK ile 2 bin 375 hükümle ilgili düzenleme yapıldığı vurgulanan açıklamada, AYM’nin bu hükümlerin sadece bazılarında iptal kararı verdiğine işaret edildi.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Kamuoyunda da yankı bulan rektör ve Merkez Bankası başkanı atamaları konusundaki iptal kararları, ‘KHK ile değil kanunla düzenleme olması gerektiği’ gerekçesiyledir. Dolayısıyla esas bakımından bir iptal söz konusu değildir.

Mahkeme, kararların bugünden itibaren 12 ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. Dolayısıyla mevcut uygulamalar açısından bir değişiklik bulunmamaktadır. Üst Kademe Kamu Yöneticileri ile Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Atama Usullerine Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yürürlüktedir. Rektör atamaları da Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 130’uncu ve 2547 sayılı Yüksek Öğretim Yasası’nın 13’üncü maddeleri uyarınca zaten Cumhurbaşkanı tarafından yapılmaktadır.”

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi’nin İptal Ettiği Uygulama Geri Döndü!

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal ettiği “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” fiili müstakil bir suç olarak yeniden düzenlendi. Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılan değişikliğe göre, bir örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılacak.

Devlet güvenliğine ve anayasal düzene karşı işlenen suçlar bakımından, silahlı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi ayrıca 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Örgüt adına suç işleyen kişi ise hem işlediği suçtan hem de örgüt adına suç işleme cürmünden ayrı ayrı cezalandırılacak.

Kamuoyunda 8. Yargı Paketi olarak bilinen düzenleme, Mart ayında yasalaşmasının ardından 1 Haziran itibarıyla yürürlüğe girdi. Yeni uygulama ile adli para cezaları artırıldı.

7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda değişiklikler yapan yeni kanuna ilişkin sosyal medya platformu X’te bir mesaj paylaşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, yeni yasanın 1 Haziran’dan itibaren uygulanmaya başlandığını hatırlattı.

Buna göre; 1 Haziran 2024 tarihinden itibaren işlenen suçlar bakımından adli para cezalarında alt sınır 20 liradan 100 TL’ye; üst sınır ise 100 TL’den 500’e yükseltildi. Ceza mahkemelerince doğrudan verilen adli para cezalarının kesinlik sınırı da 3 bin TL’den 15 bin liraya çıkarıldı. Adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis süresinin belirlenmesinde ise bir gün karşılığı olarak 500 Türk Lirası esas alınacak.

8. Yargı Paketi ile daha önce Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iptal ettiği “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” fiili müstakil bir suç olarak yeniden düzenlendi.

Türk Ceza Kanunu’nda (TSK) yapılan değişikliğe göre, bir örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, 2 yıl 6 aydan 6 yıla kadar hapisle cezalandırılacak.

Devlet güvenliğine ve anayasal düzene karşı işlenen suçlar bakımından, silahlı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi ayrıca 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Örgüt adına suç işleyen kişi ise hem işlediği suçtan hem de örgüt adına suç işleme cürmünden ayrı ayrı cezalandırılacak.

Ancak değişikliğin, Anayasa Mahkemesinin (AYM) ilgili hükme ilişkin iptal kararını dikkate almaktan uzak olduğu yorumları yapılıyor. Türk Ceza Kanununun (TCK) 220. Maddesinde, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen” kişinin ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılacağı hükmediliyordu.

AYM geçen yıl bu düzenlemeyi, “ifadenin muğlak olup keyfilik yaratabildiği” gerekçesiyle oy birliği ile iptal etmişti. Yeni düzenleme, keyfilik endişesini giderecek değişiklikler olmadan, çok benzer şekilde yeniden metne girdi ve yasalaştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AYM Başkanı Özkaya’dan ‘Bireysel Başvuru’ Açıklaması: Korunmalı

Bireysel başvuruyu kabul eden bazı ülkelerde de tartışmaların yaşandığını ve zaman zaman birtakım sorunların ortaya çıktığını belirten AYM Başkanı Kadir Özkaya, ilgili ülkelerde bu sorunların önlenmesi veya giderilmesine yönelik bazı tedbirler alındığını dile getirdi.

Haber Merkezi / AYM Başkanı Kadir Özkaya sözlerine şöyle devam etti: Bireysel başvuru yolunun, bugünkü işlevselliğiyle mutlak gerekliliği konusunda toplumumuzda ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaatin de bir gereği olarak yapılabilecek anayasal veya yasal düzenlemelerde müessesenin bugünkü işlevselliğini kaybetmeden korunması gerektiğini düşünüyoruz.

Zira yaklaşık 12 yılını geride bıraktığımız bireysel başvuru yolu, geldiğimiz nokta itibarıyla, birçok dertlinin derdine derman olmak suretiyle insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti olarak Cumhuriyet’in topluma dokunmasının, insanımızın temel haklara ilişkin sorunlarını çözmesinin bir aracı olarak kurumsallaşmış bulunmaktadır.”

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 62. kuruluş yıldönümü ve AYM üyeliğine seçilen Ömer Çınar için and içme töreni düzenlendi. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, Danıştay Başkanı Zeki Yiğit, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yüksek yargı organlarının üyeleri katıldı.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Kadir Özkaya, törende yaptığı konuşmada yeni seçilen Üye Ömer Çınar’ı tebrik ederek kendisine görevinde başarılar diledi; üyeliğinin şahsına, ailesine, Anayasa Mahkemesine ve ülkemize hayırlı olmasını temenni etti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun takdiri ile Başkanlık görevini devraldığını hatırlatan Özkaya “Necip Türk milletinin bizlerden beklediği adaletin tecellisine, hukukun üstünlüğüne, insan hak ve özgürlüklerinin korunması gayesine hizmet etmek iradesiyle, çok kıymetli mesai arkadaşlarımla birlikte bize emanet edilen bu bayrağı daha ileriye taşıyacağımıza olan inanç ve kararlılığımızı ifade etmek istiyorum.” dedi.

AYM Başkanı Özkaya konuşmasında adalet kavramına, adalet kavramıyla bağlantılı olarak adalet hizmetini yürüten kişi ve kurumlar ile Anayasa Mahkemesinin faaliyetlerine değindi.

Adaletin sosyal bilimlerin neredeyse her alanıyla ilişkili anlamlar yüklenmiş bir kavram ve ahlaki bir erdem olduğunu belirten Kadir Özkaya “Toplumun örgütlü şekli olan devletin temeli adalettir, toplumsal yaşamın olmazsa olmazıdır. Yalnızca söz ve söylem değil, davranış ve eylem meselesidir. Bir şeyi yerli yerince yapmak, her şeyi yerli yerine en uygun şekilde koymaktır.” dedi.

AYM Başkanı Özkaya adil olmanın, adaletli davranmanın insanlara ve toplumlara en üst seviyede değer katan bir özellik olduğunu vurgulayarak keyfî arzuların adalet ve hakkın önüne geçtiği takdirde yeryüzünde düzenin ortadan kalkacağını, zulmün egemen olacağını belirtti ve “Adalet terazisi hep hak ve haklıyı gözeterek, keyfî arzuların değil gerçek haklının memnun edilmesi için kullanılmalıdır. Adil olan insandan, adil olan toplumdan, adil olan akıldan ve adil vicdanlardan tüm kâinat yararlanır. Dolayısıyla hiçbir neden, insanları ve toplumları hiçbir zaman hakkı ayakta tutmaktan alıkoymamalı, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir.” şeklinde sözlerine devam etti.

Hakkın ayakta tutulması ve adaletin sağlanması bakımından en önemli sorumluluğun hâkimlere düştüğünü ifade eden AYM Başkanı Özkaya, hâkimlerin mesleğin vakarını korurken aynı zamanda yeryüzü gibi geniş ve alçak gönüllü olmalarının, aklı ve bilimi ölçüt almalarının gerekliliği üzerinde durdu.

Hâkimlerin kişilik ve vicdanlarını asla kirletmemeleri gerektiğini belirten Özkaya “Hiçbir neden, onları hakkı ayakta tutmaktan hiçbir zaman alıkoymamalı, adaletsiz davranmaya yöneltmemelidir. Çekinmeden, endişe duymadan, iç dünyalarındaki öznel duygu ve düşünceleri de dâhil olmak üzere herhangi bir dışsal etki altında kalmadan tarafsız bir tutumla özgürce karar vermelidirler.” diyerek bağımsız ve tarafsız yargının bağımsız ve tarafsız hâkimlerin varlığına bağlı olduğunu vurguladı.

Anayasa’nın Anayasa Mahkemesine bazı normların anayasaya uygunluğunu denetleme ve bireysel başvuruları karara bağlama görev ve yetkisini verdiğini hatırlatan Özkaya, Anayasa Mahkemesinin kamuoyunda tartışmaya konu olan çok az sayıda kararı olduğunu belirtti ve “Anayasa Mahkemesi adalet, hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler gibi değerlerin gerçekleşmesine katkı yapmaktadır.” dedi.

Kadir Özkaya, bireysel başvurunun yüz yıllık Cumhuriyet tarihimizin hukuk sistemimize ilişkin en büyük kazanımlarından biri olduğunu vurgulayarak bireysel başvuruya ilişkin istatistikleri paylaştı.

Bireysel başvuruyu kabul eden bazı ülkelerde de tartışmaların yaşandığını ve zaman zaman birtakım sorunların ortaya çıktığını belirten AYM Başkanı Özkaya, ilgili ülkelerde bu sorunların önlenmesi veya giderilmesine yönelik bazı tedbirler alındığını dile getirdi ve sözlerine şöyle devam etti:

“Bireysel başvuru yolunun, bugünkü işlevselliğiyle mutlak gerekliliği konusunda toplumumuzda ortak bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaatin de bir gereği olarak yapılabilecek anayasal veya yasal düzenlemelerde müessesenin bugünkü işlevselliğini kaybetmeden korunması gerektiğini düşünüyoruz. Zira yaklaşık 12 yılını geride bıraktığımız bireysel başvuru yolu, geldiğimiz nokta itibarıyla, birçok dertlinin derdine derman olmak suretiyle insan haklarına dayanan demokratik bir hukuk devleti olarak Cumhuriyet’in topluma dokunmasının, insanımızın temel haklara ilişkin sorunlarını çözmesinin bir aracı olarak kurumsallaşmış bulunmaktadır.”

“Kuvvetler ayrılığı ilkesi, iş birliğini gerektirmektedir”

Anayasa’da da belirtildiği üzere kuvvetler ayrılığının medeni bir iş bölümünü ve iş birliğini gerektirdiğini hatırlatan Kadir Özkaya “Temel anayasal prensiplerden biri olan kuvvetler ayrılığı ilkesinde yer alan ‘ayrılık’, aslında büsbütün bir ayrışmadan ziyade, başta temel hak ve özgürlüklerin hayata geçirilmesi olmak üzere, devlete yüklenen görevlerin daha iyi yerine getirilmesi için işlerin anayasal organlar arasında bölünmesini ancak bunların tam bir uyum ve iş birliği içinde yerine getirilmesini ifade etmektedir.” dedi .

Yüksek mahkemelerin Anayasa ve kanunlarda kendilerine yüklenilen görevleri yapmakla mükellef olduğunu belirten Özkaya, her birinin görev ve yetkilerinin, işleyiş biçimlerinin, kararlarının niteliklerinin Anayasa ve kanunlarda açık bir biçimde düzenlendiğini dile getirdi ve “Bununla birlikte anayasal organlar (Anayasa Mahkemesi ile diğer yargı organları, yasama ve yürütme) arasında iş birliği, düzen ve uyumun sağlanabilmesi için, bu organların insanlardan müteşekkil olması, insanın olduğu yerde her zaman için farklı yaklaşımların, farklı fikirlerin oluşabilmesinin ve ihtilaf doğabilmesinin muhtemel olması nedeniyle Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmenin yanında, aralarında daima iyi bir iletişimin bulunmasına da ihtiyaç bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.

Gazze başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında yaşanan zulümlere karşı gösterilen çifte standardı, ikiyüzlülüğü kabullenemediğini de dile getirerek sözlerine devam eden AYM Başkanı Özkaya, insanlığın ortak geleceğinin ve sürekli barışın ancak ahlaki değerlere ve adalete bağlı olduğunu vurguladı.

Kadir Özkaya konuşmasının sonunda bugüne kadar özverili çalışmalarıyla Anayasa Mahkemesine katkıda bulunan eski başkanlar, üyeler, raportörler ve idari personel ile hâlen büyük bir fedakârlıkla görev yapan başkanvekillerine, üyelere, raportörlere ve tüm çalışanlara teşekkür etti.

Özkaya’nın konuşmasının ardından and içme törenine geçildi. Öz geçmişi okunan yeni Üye Ömer Çınar yemin etti, Çınar’a kisvesi AYM Başkanı Kadir Özkaya tarafından giydirildi.

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi, Derneklere ‘Kayyım Atama’ Yetkisini İptal Etti

Anayasa Mahkemesi (AYM), derneğin görevden uzaklaştırılan organlarının ve bu organlarının üyelerinin yerine mahkeme kararıyla atama yapılmasını düzenleyen kuralı iptal etti. AYM’nin kararı, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

Anayasa Mahkemesi (AYM), 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un bazı kurallarının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verdi. AYM’nin 18 Ocak 2024 tarihli kararı, bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

İptal edilen kanunlarla ilgili AYM’nin açıklamasında, “Kişisel Verilerin Korunmasını İsteme Hakkına Sınırlama Getiren Kural”ın iptaline dair şu değerlendirme yer aldı:

“Dava konusu kuralda, Denetim ve İşbirliği Komisyonunun (Komisyon) 7262 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak bilgi ve belge talebinde bulunduğu kişi, kurum ve kuruluşların başka kanunlarda yer alan hükümlere dayanarak bilgi ve belge vermekten kaçınamayacakları öngörülmektedir.

7262 sayılı Kanun’da kural kapsamında elde edilen kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin Komisyona verilmesinin zorunlu tutulduğu görülmüştür.

Bu zorunluluğun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği ve bu sınırlamanın Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı anlaşılmıştır.”

İptal kararında, “derneklerin organlarının görevden uzaklaştırılmalarına ve yerlerine yapılacak atamalara ilişkin kuralların” incelenmesi sonucu şu değerlendirme yer aldı:

“Dava konusu kuralla, derneğin genel kurul dışındaki bir organında görevli olan kişiler veya ilgili personel hakkında dernek faaliyetindeki eylemleri çerçevesinde 6415 sayılı Kanun (Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun) kapsamında yer alan suçlar ile 5237 sayılı Kanun’da yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından dolayı kovuşturma başlatılması durumunda bu kişilerin veya görev yaptıkları dernek organlarının geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceği öngörülmektedir.

Kuralda görevden uzaklaştırma tedbirinin ne zamana kadar devam edeceği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ayrıca derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli olanlar hakkında kovuşturma başlatılması hâlinde bu kişilerin görev yaptığı organların da görevden uzaklaştırılabileceğinin öngörülmesi suretiyle söz konusu organda görev yapan ancak hakkında kurala konu suçlardan dolayı herhangi bir kovuşturma bulunmayan kişiler de görevden uzaklaştırılmaktadır.

Diğer yandan kişi hakkında yürütülen ceza yargılamasında idarenin tespitinden farklı bir değerlendirme yapıldığı durumlarda kural, idarenin tedbir işlemini sebep unsuru yönünden yeniden gözden geçirmesine imkân tanımamaktadır.

Sonuç olarak kuralın dernek kurma özgürlüğü yönünden orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlamaya neden olduğu kanaatine varılmıştır.”

“Kayyım” atanmasına iptal

AYM, derneğin görevden uzaklaştırılan organlarının ve bu organlarının üyelerinin yerine mahkeme kararıyla atama yapılmasını düzenleyen kuralı da iptal etti:

“Dava konusu kuralla 5523 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen fiillerden dolayı hakkında ceza yargılaması yapılan kişilerin görevden uzaklaştırılması hâlinde bunların yerine mahkeme kararıyla kayyım atanması öngörülmektedir.

Atamanın nasıl yapılacağının her bir derneğin kendi tüzüğünde bizzat kendisi tarafından belirlenmesi, görevden alınan organların ve üyelerinin yerine doğrudan derneğin kendisi tarafından atama yapılması dernek kurma özgürlüğüne daha hafif müdahale oluşturan bir araçtır.

Bu bağlamda kuralla dernek kurma özgürlüğüne getirilen sınırlamanın zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemez.”

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın