Özgür Özel: Anayasanın İlk Dört Maddesi Tartışma Dışıdır

Yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan CHP Lideri Özgür Özel, “Bütün mesele beş kelimelik tanımı yaşama geçirmek. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir. Bu bağlamda anayasanın ilk dört maddesi tartışma dışıdır” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, gündeme ilişkin Cumhuriyet’ten Mustafa Balbay‘a  açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Çözüm Süreci tartışmaları: Devlet Bahçeli’nin el sıkma ile başlattığı diyalog ortamını iki bakımdan önemsiyorum. Birincisi Türkiye için yararlı. Kutuplaşma yeter artık. İkincisi benim başından beri vurguladığım normalleşme işte buydu. Konuşabilmek, birbirimizi dinlemek. Bu, tarafların birbirine teslim olduğu ya da olacağı anlamına gelmez.

CHP olarak oyunun dışında değiliz. Ancak her şeye katılmak ya da parçası olmak durumunda da değiliz. Asırlık CHP’nin Türkiye’nin temel sorunları için gösterdiği başlıca adres Meclis’tir. Çözüm yeri TBMM’dir. Zemin Meclis’tir. Burada bütün sorunları konuşabiliriz.

Ağustos ayı ortasında Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edecektim. Ayağım kırılınca uygun olmaz diye düşündüm. Şimdi ziyaret edeceğim… Diyarbakır’dan Van’a 6 Güneydoğu ilini gezeceğim. Gelişmeleri orada ayrıntılarıyla konuşacağım. Bu iller bizim çok partili hayata geçtikten sonra da uzun süre birinci parti olduğumuz iller.

Anayasa tartışmaları: Bütün mesele beş kelimelik tanımı yaşama geçirmek. Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal, hukuk devletidir. Bu bağlamda anayasanın ilk dört maddesi tartışma dışıdır… Bu süreçten öncelikle Türkiye’nin ve devamında CHP’nin aleyhine bir sonuç çıkmaz, çıkmayacak. Bunu kesin bir şekilde ifade ediyorum. Kaygılanma Türkiye, CHP var, diyorum.

1 Ekim’de başlayan genel diyalog ortamı 29 Ekim’de bir liderler zirvesiyle neden taçlanmasın. Olabilir. Buluşalım Atatürk’ün evinde. Çay partisi şeklinde olur, bir zirve olur… Biz varız. Biz bütün partilerle görüşebilen parti olarak bunun herkesi kapsamasından mutlu oluruz.

Halen tartışılmakta olan Erdoğan’ın BOP eş başkanlığı ve benzeri konulara partisel çıkarlar gözeterek yaklaşmayacağız. Ülkemizin çıkarına bir ilerleyiş olursa bunu da kamuoyu ile paylaşıp değerlendireceğiz… AKP kafasındakileri toplumda en çok kabul görme olasılığı olan Numan Kurtulmuş aracılığıyla dillendirmek istedi, elinde patladı. Dilerim yeni adımları daha dikkatli atarlar.”

Özgür Özel’in açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

DEM Parti’den “Yeni Anayasa İçin Öneriler Sundu” İddialarına Yalanlama

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Parti olarak Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş ile Anayasa’ya dair yeni bir görüşmemiz olmadığı gibi bu konuda öneri veya taslak niteliği taşıyan herhangi bir açıklamamız da olmamıştır” dedi ve ekledi:

“DEM Parti kendi içinde Anayasa Koordinasyonu çalışmalarını sürdürüyor; ilgili ve yetkili kurullarımız dışında maksatlı bir şekilde dolaşıma sokulan bazı haberlerin nedenini biliyoruz. Bu oyunu görüyoruz. Partimiz açısından bağlayıcılığı olmayan bu haberler dikkate alınmamalıdır.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), özellikle sosyal medyada yayılan “yeni anayasa çalışmaları için hazırlanan taslak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’a sunuldu” iddialarını yalanladı.

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Kurtulmuş’la yeni anayasa tartışmalarına ilişkin görüşmelerinin olmadığını, bu konuda öneri ve taslak da açıklamadıklarını duyurdu.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan sözcü Doğan, şu ifadeleri kullandı: “DEM Parti olarak Meclis Başkanı Sayın Kurtulmuş ile Anayasa’ya dair yeni bir görüşmemiz olmadığı gibi bu konuda öneri veya taslak niteliği taşıyan herhangi bir açıklamamız da olmamıştır.

DEM Parti kendi içinde Anayasa Koordinasyonu çalışmalarını sürdürüyor; ilgili ve yetkili kurullarımız dışında maksatlı bir şekilde dolaşıma sokulan bazı haberlerin nedenini biliyoruz. Bu oyunu görüyoruz. Partimiz açısından bağlayıcılığı olmayan bu haberler dikkate alınmamalıdır.”

Bazı sosyal medya hesapları ve haber sitelerinde kaynağı belli olmayan şekilde “DEM Parti’nin, yeni Anayasa için Meclis’e ‘özerklik’, ‘ikinci resmi dil’ ve ‘Türkiye vatandaşlığı’ önerileri sundu” iddiaları ortaya atılmıştı.

Paylaşın

Özel’den Erdoğan’a: Anayasa Bir Kişiye Dikilmez

CHP Lideri Özgür Özel, Erdoğan’ın yeni anayasa konusundaki değerlendirmesine ilişkin, “Anayasalar herkesin üstüne olacak mucizevi kıyafetlerdir. Bir kişiye dikilmez. Eğer her doğana değil Erdoğan’a dikersen üç gün sonra kolu kısa gelir. Beş ay sonra paçası uzun gelir. O da rahatsızlıklarını dile getirir. İçinde bulunduğumuz durum tam olarak budur” dedi ve ekledi:

“Eğer gerçekten her doğan için bir anayasa yapılacaksa, ilk önce Erdoğan’ın mevcut anayasaya uymasını bekleriz. Mevcut anayasa bu kadar ihlal ediliyorken, yeni anayasa tartışmaları manasız geliyor vatandaşa da. Bir de şöyle diyorlar. Bugün bayram günü. Herhangi birimizin evladı, ‘Bana yeni bir kıyafet al’ dese, ‘Eskisini ne yaptın?’ diye sorarız. Bize ‘Yeni kıyafet dikecek misiniz?’ diye sormadan, eski kıyafeti giyiyorlar mı, ona bir baksınlar.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa’da Kurban Bayramı namazını Hatuniye Camii’nde kıldı. Namazın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Özgür Özel’in açıklamaları şöyle:

“Hatuniye Camii’nde bayram namazımızı kıldık. Bir kez daha başta bütün hemşerilerimiz olmak üzere bütün vatandaşlarımızın bayramlarını kutluyorum. Başta Filistin olmak üzere dünyanın neresinde kan varsa, gözyaşı varsa durmasını diliyoruz. Dünyadaki bütün ülkelerin Filistin devletini tanımasını ve İsrail’in yaptığı bu insanlık suçuna, katliama ve soykırıma karşı en sert tedbirlerin artık alınmasını diliyoruz. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, yurtta barış istiyoruz, dünyada barış istiyoruz.

Bundan sonra bu güzel bayram gününden sonra artık ne ülkemizde, ne dünyanın herhangi bir yerinde çocukların ve annelerin gözyaşı olmasın. Savaşlar olmasın. Bundan sonra herkes barış içinde yaşasın temennisini taşıyoruz. Bugün sayın belediye başkanımızla birlikte birazdan şehitliklerimizi, ailelerimizin kabristanlarını ziyaret edeceğiz. Vatandaşlarımızla bayramlaşacağız. Aile ziyaretleri yapacağız. Bir kez daha burada sizlerle birlikte ve memleketimizde olduğumuz için hepinize teşekkür ediyoruz. Sizleri görmek güzel. Manisa’mızda olmak güzel. Ümit ediyorum bundan sonra daha güzel günlerde hep birlikte olacağı.

Erdoğan’ın CHP ziyareti: Sağ olsun. Biz Sayın Cumhurbaşkanına biz ziyarette bulunmuştuk. 22 yıllık iktidarları boyunca siyasiler arasında bir istisnai darbe dönemi, kanlı darbe girişiminden hemen sonra olan ziyaret hariç, bu tip ziyaretler yapılmıyordu. CHP’nin Genel Başkanı seçildiğimde artık bu kin ve nefret siyasetini, gerilim siyasetini bitirmemiz gerektiğini, herkesin kendi işini yapmasını ama herkesin birbirinin seçmenine saygısından dolayı siyasi partilerin birbirlerine nezaket ilişkisini koruması gerektiğini söylemiştim.

31 Mart tarihinde birinci parti çıktık. İlk iş olarak o zaman önümüzdeki ilk bayramda, Ramazan Bayramında bütün siyasi parti liderlerini aradım. Ben Genel Başkan seçildiğimde Cumhurbaşkanı teşekkür telefonu açmamıştı ama o zaman o birinci partiydi, şimdi biz birinci partiyiz. Bize düşer dedik. Bütün siyasi partileri, kendisinden başlayarak aradık ve bayramlaştık. Daha sonra randevulaştık. Kendilerini genel merkezlerinde ziyaret ettim. Gayet nezaket içinde, elbette hepimiz her konuda aynı düşünmeyeceğiz ama müzakere ettik ve görüş alışverişinde bulunduk. Kendisi de bu ziyaretten sonra iadeyi ziyarette bulunacağını söyledi.

Aradan geçen beş haftalık sürece Türkiye’de insanlar normalleşme dediler, siyasette yumuşama var dediler ve bundan herkes memnun oldu. Bundan Sayın Bahçeli de memnun olmuştu ama Bahçeli’nin partisindeki belli odaklar rahatsız oldular. Olur olmaz hakaretlerde ve tehditlerde bulundular. Halen bulunuyorlar. O gerilim ortamından Bahçeli’nin bazı değerlendirmeleri oldu. Ben bir kez daha ifade etmek isterim ki ben kimse istiyor diye kavga edecek, gerilim yaratacak değilim. Benim işim gerilim yaratmak değil. Şu anda mağdur olan, mazlum olan, yoksul olan, işsiz olan, aç olan, ürünü para etmeyen insanların derdine deva olabilmek için onları sorunlarını dile getirmek.

Bu ziyaretten sonra yapılan değerlendirmelerin tamamını saygı ve memnuniyetle karşılıyorum. Cumhurbaşkanı dün uçakta demiş ki, ‘Herhalde iadeiziyaretimizi hazmedemeyenler oldu’. O sözü üzerimize almıyoruz. Çünkü bu işi başlatan biziz. Herkesin gözü önünde oldu. Herhalde bunu yine kendi ittifak ortağına söylüyor. Burada sorun şu ki cumhur ittifakının ortakları bizim üzerimizden iletişim kuruyorlar. Ramazan ve kurban bayramlarında yaptığımız gibi lütfen birebir iletişim kursunlar. Birbirlerine iyi söz de söyleyeceklerse birbirlerine söylesinler. Kötü söz söyleyeceklerse de birbirlerine söylesinler.

Biri benim üzerimden öbürüne mesaj yolluyor. Efendim, siz ittifak ortağı olun. Biz yokuz. İhtiyaç olursa buradayız diyor. Öbürü de dönüyor, bu ziyareti hazmedemeyenler var diyor. Bizim üzerimizden konuşmasınlar. Birbirleri ile konuşsunlar. Zaten bugüne kadar çok iyi anlaşıyorlardı. Bundan sonra da iyi anlaşmaya devam ederler. Buradaki sorun şu ki onların birlikteliği maalesef memlekette işsizlik, yoksulluk getirdi. Bugün memlekete maliyetinin altında buğday fiyatı veren, maliyetinin altında çay fiyatı veren, endişe ederiz ki maliyetinin altında fındık ve kuru üzüm fiyatı açıklayacak olan bir birliktelikleri var. Sorun burada. Yoksa onlar iyi geçinsinler, birlikte olsunlar.

Onların birlikteliğine laf eden yok. Ama bu birliktelik açlık, yoksulluk, sefalet ve işsizlik üretiyorsa sorun burada. Ben bu sorunları çözmenin derdindeyim. Bir kez daha hangi siyasi görüşten olursa olsun, tüm siyasi partilerin hem liderlerine, hem mensuplarına, hem üyelerine hem de oy verenlerine hayırlı bayramlar diliyorum. Bayram günü kavga günü değildir. Bayram günü küslerin barıştığı, kavgaların bittiği günlerdir. Ümit ediyorum herkes bayramın ruhuna uygun bir bayram geçirir. Bayramdan sonra da güzel işleri hep birlikte yaparız.

Konuşuldu ama bu konuda umutlu olabileceğimiz bir işaret almadığımı ifade etmeliyim. Emekliye zaten geçen sene enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 80’ken yüzde 33 zam verildi. Yani emekli yüzde 50 yoksullaştırıldı. Şimdi de yeniden enflasyonun altında bir zam yapılacağı, hatta asgari ücrete hiç zam yapılamayacağı izlenimini aldım ben. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Eğer böyle olursa susamayız. Normalleşme bu değil. Normalleşme, yıllardır tartışan siyasetçilerin birbirine laf söylememesi değil yıllardır hakkını alamayanların hakkını alması sonucunu doğurmalıdır. Normalleşme olacaksa bu emekli ve emekçiden başlamalıdır.

Çiftçiden ve esnaftan başlamalıdır. Onların yüzü gülmeden bizim yüzümüz gülmez. Eğer asgari ücrete zam yapmazlarsa bu konuda her platformda mücadele ederiz. En son sokaklara dökülürüz. Meydanları doldurur ve en sert tepkiyi gösteririz. Ben bir emek şehrinde yaşıyorum. Benim evim Manisa’da, benim başka bir yerde evim yok. Bu şehirde on binlerce, yüz binlerce asgari ücretli var. Bu asgari ücrete zam yapılmalıdır. Asgari ücrete zam yapmayan asla ve asla bu memlekette ‘Hükümet ediyorum, iktidarım’ demesin. Size bu yetki, asgari ücretliyi ezmek için, emekliyi aç bırakmak için verilmedi.

Türkiye’de pasaportlar ve pasaportlara yapılacak işlemler konusunda yasama meclisi değil yürütme yetkili. Bu konuda hükümetten gelebilecek olan, Filistin’e destek ve İsrail’e yaptırım olabilecek her görüşmeye ve desteklemeye hazırız. Bu noktada hükümet nasıl bir adım atmayı planlıyorsa, yürütme olarak hazırlasın. Biz yasama meclisi olarak ve ana muhalefet partisi olarak her türlü desteği vermeye hazırız.

Yeni Anayasa: Eğer bugün millet seçimleri yapıyorsa ama seçimlerden sonra kimin bakan olacağına millet değil bir kişi karar veriyorsa, bu gerçekten anayasal bir sorundur. Bu bakanlar, milletin bakanı değil de birilerinin bakanı olarak, milletin gözünün içine değil de birilerinin ağzının içine bakıyorsa ‘Görevden alınacak mıyım’ diye, tabi ki bu demokrasi açısından ayıplı bir durumdur. Bu bakanlar Meclis’e gelmiyorsa, Meclis’te sözlü sorulara yanıt vermiyorsa, yazılı sorulara ya çok geç ya da hiç cevap vermiyorsa, bunlara gen soru verilemiyorsa, görevini kötü yapan bakandan hesap sorulamıyorsa, evet demokrasi açısından bir ayıptır.

Ama bu ayıpların hiçbirini biz yapmadık. 16 Nisan 2017 referandumunda itirazlarımıza rağmen bu arkadaşlar yaptı. O dönemde biz dedik ki, anayasalar her doğan için yapılır ama onlar Erdoğan için anayasa yaptılar. Anayasalar herkesin üstüne olacak mucizevi kıyafetlerdir. Bir kişiye dikilmez. Eğer her doğana değil Erdoğan’a dikersen üç gün sonra kolu kısa gelir. Beş ay sonra paçası uzun gelir.

O da rahatsızlıklarını dile getirir. İçinde bulunduğumuz durum tam olarak budur. Eğer gerçekten her doğan için bir anayasa yapılacaksa, ilk önce Erdoğan’ın mevcut anayasaya uymasını bekleriz. Mevcut anayasa bu kadar ihlal ediliyorken, yeni anayasa tartışmaları manasız geliyor vatandaşa da. Bir de şöyle diyorlar. Bugün bayram günü. Herhangi birimizin evladı, ‘Bana yeni bir kıyafet al’ dese, ‘Eskisini ne yaptın?’ diye sorarız. Bize ‘Yeni kıyafet dikecek misiniz?’ diye sormadan, eski kıyafeti giyiyorlar mı, ona bir baksınlar.”

Paylaşın

Yeni Anayasa Tartışmaları: Özel’den ‘Önce Var Olana Uyun’ Mesajı

İktidarın yeni Anayasa çağrılarına ilişkin açıklama yapan CHP Lideri Özgür Özel, “Türkiye’de yürürlükte bir anayasa var. Beğenelim, beğenmeyelim. Bu anayasanın bir maddesine sen, bir maddesine ben, bir maddesine öbürü uymazsa devlet düzeni ortadan kalkar” dedi ve ekledi:

“Ve siz devletin başı olarak anayasayı çiğnemeye başlarsanız insanların anayasaya sadık olmasını ve anayasadan kaynaklı sizin yetkilerinize saygı duymasını bekleyemezsiniz. Bu yüzden benim temel beklentim anayasaya uyum. Bunun içinde Gezi de var, Can Atalay’ın Meclis’e yeniden dönmesi de var, Taksim’in açılması da var, AYM ve AİHM kararına uyulması da var. Anayasa mahkemesi üyelerinin biri hariç Erdoğan tarafından atandı. Buna rağmen AYM dur dediğinde durmayan bir iktidar çılgınlığı var. Bu olabilecek şey değil.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Halk Tv”de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Özel’in açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

Sorunuzdan bağımsız Türkiye’nin normalleşmesi ve Türkiye’deki insanların biraz daha mutlu olabilmeleri için Vera’nın babasına, Mine Özerden’in yaşlı annesine, Gezi’deki herkesin sevdiklerine, sevdiklerinin onlara kavuşmasını inanılmaz önemsiyorum. Buna vesile olabilirsek çok mutlu olurum ama bunun dışında Türkiye için şöyle bir önemi de var: Gezi’deki arkadaşlarımız burada tutuklu, AKP-MHP Türk heyeti de Avrupa Konseyi’nde tutuklu.

Odasından çıkıyor, dolaşıyor, görüşüyorlar ama her seferinde önlerine Kavala davası geliyor. Çünkü Strazburg’daki bir diğer binada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var ve o binada alınan kararlara Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi Türkiye uymuyor. Bu kabul edilecek bir şey değil. Ve bu Türkiye’nin hem dış politikada, hem ekonomide fevkalade önünü kapatan bir durum. Bu konuda Türkiye’nin hızla demokratikleşmesi lazım.

“Hançer” polemiği

O değerlendirmelerin çok önemli bir kısmını hiç üstüme almadım, hançer mançer. Biz hançer bahsini sayın genel başkanla kurultayda kapattık. Ben bu partide kimsede hançer olmadığını ifade etmiştim. Ve sayın genel başkana yönelik olarak da ne kendime ne siyasi bir arkadaşıma bunu yakıştırmam. Ama şöyle bir gerçek var: Tabii çok farklı değerlendirmeler oluyor.

Hz. Ali filan, hançeri de bazı siyasetçiler üzerinden değerlendiriliyor. Ben genel başkanın böyle bir kastı olmadığını düşünüyorum. Ve CHP’de ne genel başkan ne herhangi birimiz meseleye bu boyutuyla bakmıyor, sosyal demokrat bir partide. Hançer demokrasiye ait bir enstrüman değil. Demokraside itiraz edersiniz, kabul olmazsa daha kuvvetli itiraz edersiniz. Ayrılıklar olabilir, yarışlar olabilir ama en sonunda biz Atatürk’ün kurduğu bir partide aynı partinin evlatlarıyız.

O yüzden kimsenin kimseye böyle demokrasi dışında bir şey yapmasına geçmişte genel başkan izin vermezdi, bugün de ben izin vermem. CHP genel başkanlarının böyle bir sorumluluğu var. Ben izlemedim, ama Kemal Bey çok gergin ve sinirliydi gibi değerlendirmeler geldi. Burada da beni kastetmediği çok açık. Bunu en iyi genel başkan bilir. Ama kimi kastettiği konusunda bir fikrim yok. Bu Kemal Bey’in açıklığa kavuşturması gereken bir husus.

Eğitim müfredatına tepki

Özel, yeni müfredata ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: Bu eğitim sistemiyle bu ülke hiçbir yere gitmez. Milli Eğitim’e müfredat yapmak ülkeye anayasa yapmaktan daha kritik tek iştir. Çünkü o müfredatla yetişen gençler gelecekte anayasaya sahip çıkacaklar ya da yeni bir anayasa yapacaklar veya anayasayı kaldırıp atıp anayasaya karşı suç işleyecekler.

Ülkenin geleceğini yetiştiriyorsunuz ve burada bir mutabakat aramıyorsunuz. Almanların en büyük başarıları, eğitim sistemleri üzerindeki ulusal mutabakattır. Ben altı yıl Alman hocalarla büyüdüm. Onlardan ders aldım, Bornova Anadolu Lisesi’nde. Ve Alman eğitim sistemini gayet yakından tanırım. Alman eğitim sistemi yıllardır üzerinde tam bir mutabakat olan ve sağcısıyla solcusuyla, Hıristiyan demokratıyla, sosyal demokratıyla üzerinde mutabık olmadan değişiklik yapılmayan ve hep iyiye evrilen bir eğitim sistemleri var.

Ve ihtiyaca göre eğitim sistemleri var. Böyle bir eğitim sistemini bir siyasi parti bir siyasi perspektifle oluşturamaz. Eğer bizimki gibi eğitim sistemi yaparsan ülkenin geliri 10 bin dolar olur. Senin ülkenin başbakanı, dünyanın en pahalı limuzin Mercedes’inden on tane üretilmiş, ikisini alır biner. Öbür tarafın milli geliri 60 bin olur, o Mercedes’i de onlar üretir sana satar. Aradaki fark bu.

Bindiğim Mercedes’i Almanlar üretsin, ben bineyim, halkım fakir olsun diyorsan bu eğitim sistemi. Yok Mercedes’i, bu arabaları biz üretelim, dünyaya satalım; cep telefonlarını biz üretelim dünyaya satalım ve biz bugünkünden altı kat zengin olalım diye düşünüyorsak o zaman eğitim sistemini hep birlikte ve çağdaş, bilimsel bir eğitim sistemine kavuşturmamız lazım.

“Anketlerde hâlâ CHP birinci parti”

Sokakta olan duygu CHP’ye güç veriyor. CHP eğer yüzde 38’i doğru okumaz, genel başkanın zaferi ya da iyi adayların zaferi diye yorumlarsa yüzde 25’e geri döneriz. Oysa şu anda bize yüzde 38 oy veren Türkiye ittifakında CHP’nin kemik oylarının çok ötesinde, hatta kemik oyların yarısı kadar daha oy var. Oradaki duygu, “İyi ki oy vermişiz, şımarmadılar, küstahlık yapmadılar, zafer sarhoşluğuna kapılmadılar ve çok dikkatliler” şeklinde. Bu duygu bize verilen kredinin sürmesini sağlıyor. O yüzden bir yerel seçim sonrası bütün anketlerde hâlâ CHP birinci parti.

Yeni Anayasa tartışmaları

Türkiye’de yürürlükte bir anayasa var. Beğenelim, beğenmeyelim. Bu anayasanın bir maddesine sen, bir maddesine ben, bir maddesine öbürü uymazsa devlet düzeni ortadan kalkar. Ve siz devletin başı olarak anayasayı çiğnemeye başlarsanız insanların anayasaya sadık olmasını ve anayasadan kaynaklı sizin yetkilerinize saygı duymasını bekleyemezsiniz.

Bu yüzden benim temel beklentim anayasaya uyum. Bunun içinde Gezi de var, Can Atalay’ın Meclis’e yeniden dönmesi de var, Taksim’in açılması da var, AYM ve AİHM kararına uyulması da var. Anayasa mahkemesi üyelerinin biri hariç Erdoğan tarafından atandı. Buna rağmen AYM dur dediğinde durmayan bir iktidar çılgınlığı var. Bu olabilecek şey değil.

Paylaşın

TBMM’de “Yeni Anayasa” Görüşmesi: Özel’den “Önce Anayasa’ya Uyun” Mesajı

 “Yeni anayasa” görüşmeleri kapsamında CHP Lideri Özgür Özel ile bir araya gelen TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Toplumsal mutabakatla yeni anayasanın çıkmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP lideri Özgür Özel ise mevcut Anayasa’ya uyun mesajı vererek, “Vatandaşın söylediği anayasa tartışmaları daha önce de yaşandı siyasetin üstüne sis olup, diğer sorunları görünmez kılınıyorsa bu olmaz. Anayasaya uyulmuyorsa yeni anayasa yapsanız ne olur yapmasanız ne olur” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, yeni Anayasa için siyasi parti ziyaretlerine bugün başladı. Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i Meclis’te ziyaret etti. Ziyaret sonrası Kurtulmuş ve Özel basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Kurtulmuş, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Parlamentoda oluşabilecek en yüksek konsensusla, toplumsal mutabakatla yeni anayasanın çıkmasını istiyoruz. Yine bir başka kural ise partilerin anayasaları olmaz anayasa teklifleri olur. Mayıs ayının sonuna kadar bu işin usulüne ilişkin değerlendirme almak isteriz. Belki yaz aylarında görüşlerini olgunlaştırarak, önümüzdeki seni müzakere ortamı başlar ve sonrasında da usulüne uygun bu süreçleri götürdüğümüz sürece sonuç alabileceğimizi düşünüyor.

Çok sayıda partinin var olması Türkiye’nin demokratik zeminin güçlendirmesi açısından önemlidir. Anayasa kararını Meclis verecektir. Bu Meclis kurucu Meclis değildir söylemlerinin demokratik olmadığını ifade etmek istiyorum. Milletvekilli oyları anayasa ya yapılacak ya da yapılamayacak. Meclis’te oluşacak komisyonun yöntemi şeklini partilerle uzlaşıp görüşüleceğiz. Bu süreç içinde yapıcı bir diyaloğu tüm partilerle yürüterek, sonuç almayı hedefliyoruz.”

“Anayasa’ya uyacaksak değiştirelim”

Kurtulmuş’un ardından konuşan CHP Lideri Özgür Özel, “Sayın Meclis Başkanımızı bugün ağırladık. Ben kendisini Meclis Başkanlığına aday olduğu günden itibaren, diyaloğa açık tutumundan dolayı her zaman görüşebileceğimizi, her konuyu görüşebileceğimiz söylemiştim. Bugün de bir ziyaret yaparak bizlerle görüşlerini paylaştı” ifadelerini kullandı.

“Kendisi açık bir müzakere ortamı olması gerektiğini söylemişti” diyen Özel, “Biz 31 Mart seçimlerinden Türkiye’nin birinci partisi olarak çıktık. Sorumluluğunun farkında olan bir partiyiz. Siyaset halkın gündemine duyarsız olamaz. Bugün insanların yoksulluk, açlık, işsizlik, güvencesizlik gibi üst düzeyde beklentileri varken yeni bir anayasa beklentisi toplumun taleplerinin neresindedir, onu bir tartmak lazım” şeklinde konuştu. Özel, şunları söyledi:

“Prensip olarak ben partinin Genel Başkanı olsam da partinin yetkili kurullarında bir konuyu değerlendirmeden, doğrudan bir cevap vermeyi CHP’nin olmazsa olmaz parti içi demokrasi anlayışına ve kendimizin yönetim anlayışına uygun görmem. Sayın Başkanın bugün yaptığı değerlendirmeleri, başta MYK olmak üzere partinin yetkili organları ve grubumuzla değerlendireceğiz. Ancak şunu ifade etmek isterim, Sayın Başkana da söyledim.

Bir şeyin yenisini teklif ediyorsak, örneğin yeni bir elbise alalım, giyeceksek alalım. Giymemek üzere yeni elbise alınır mı? Biz anayasaya uyacaksak, anayasayı değiştirelim. En iyisini yapalım, sonra yine uymayalım. Geçen sefer de iyisini yaptınız. Bu sözümün başkana ait olmadığını herkes bilsin. Geçen sefer de iyisi yapıldı ama yapılan o anayasaya uyulmadı. Uyulmuyor. Bir yeni anayasa konuşurken bir kere mevcut anayasaya tam uyum beklemek bizim hakkımızdır. Bu konudaki hassasiyetlerimizi ilettik.

Vatandaşın sorunları ile ilgili de söyleyeceğim şudur. Anayasa tartışmaları daha önce de yaşandı. Siyasetin üzerine bir sis olarak çöküp de diğer meseleleri görünmez kılıyorsa, burada vatandaşın menfaati olmaz. Bugün sorun yoksulluk, işsizlik ve yüksek enflasyon, artan fiyatlar, insanları yoksullaşmasıyken biz anayasa konuşup, bir sis indirip, bu sorunları görünmez kılıyorsak, biz vatandaşın mesajını alamamış oluruz.

O açıdan Sayın Erdoğan ile yapacağımız görüşme de benim önem atfettiğim görüşmedir. Eğer bir şeyin yenisini alacaksak, kullanacaksak alınır. Anayasa yapacaksak, uyacaksak yapılır. Anayasaya uyulmuyorken yeni anayasa yapsanız ne olur, yapmasanız ne olur? Bu hassasiyetlerimizi Sayın Başkana ben de açıklıkla ifade ettim. Burası parlamento, konuşulan yerdir. Siyasiler el sıkışmazsa, siyaset düşmanları, demokrasi düşmanları el ovuşturmaya başlar.

O yüzden el sıkışılacak, müzakere edilecek ama sorumlu olduklarımız kitleler için de müzakere edilecek. Bizim anlayışımız bu. O açıdan, bugün Sayın Başkan sizin de önünüzde, içeride de el sıkıştık. Bu el sıkışma demokrasiye inananların yapması gereken bir şey. Biz el sıkışmadıkça demokrasi düşmanları ellerini ovuştururlar, onlara gün doğar. Siyasi tarihimiz bunların bedelleri ile doludur. O açıdan bu diyalog zeminini önemsediğimizi de ifade etmek isterim.”

Paylaşın

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan: Otoriteleşmeye Karşı…

“Anayasal yorum” üzerine konuşan AYM Başkanı Zühdü Arslan, “Günümüzde anayasa yargısı alanındaki belki de en önemli sınama, otoriterleşme yönündeki küresel ve yerel ters dalgalar karşısında hak eksenli yorumun korunması ve sürdürülmesidir” dedi ve ekledi:

“Sanırım ülkemizde de anayasal yorumun geleceğini bu ters dalgalar karşısında yorumcu topluluklarının hak eksenli yaklaşımı sürdürme iradesi belirleyecektir.”

Görev süresi 24 Nisan’da dolacak olan Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Koç Üniversitesi’nde “Anayasal yorum” üzerine konuştu. Mesajları yine vekilliği düşürülen Can Atalay kararını uygulamayan Yargıtay ile buna arka çıkan yürütme organınaydı.

Gazeteci Alican Uludağ’ın aktardığına göre; Zühdü Arslan şunları söyledi: “Elbette, kanun koyucu da idari ve yargısal merciler de görevleri kapsamında anayasal hükümleri yorumlamaktadırlar.

Ancak, bu yorumlar sonucunda ihdas edilen normlar ve kamu gücü işlemleri anayasal denetime tabi olduğunda Anayasanın nihai ve bağlayıcı olarak yorumlanması yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir.

Aksi takdirde herkesin ve her kurumun kendi yorumunun “geçerli” olduğunu ileri sürdüğü bir durum ortaya çıkacaktır. Hukuk devleti yorum çeşitliliğini kabul eder, ancak yorum anaforuna izin vermez.”

“Otoriteleşmeye karşı hak eksenli yaklaşım”

Konuşmasının devamında, otoriteleşmeye karşı hak eksenli yaklaşım vurgusu yapan AYM Başkanı Zühdür Arslan, şu ifadeleri kullandı:

“Günümüzde anayasa yargısı alanındaki belki de en önemli sınama, otoriterleşme yönündeki küresel ve yerel ters dalgalar karşısında hak eksenli yorumun korunması ve sürdürülmesidir.

Sanırım ülkemizde de anayasal yorumun geleceğini bu ters dalgalar karşısında yorumcu topluluklarının hak eksenli yaklaşımı sürdürme iradesi belirleyecektir.”

Paylaşın

AK Parti’den ‘Mini Anayasa’ Değişikliği Hazırlığı: 50 Artı 1 İçin 2 Seçenek

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50+1 çıkışının ardından mini anayasa değişikliği paketi hazırladığı belirtilen AK Parti’nin 50+1 yerine, “40+1” ya da “en çok oyu alan seçilsin” seçenekleri üzerinde durduğu belirtiliyor.

Cumhurbaşkanı adaylığında iki dönem kuralıyla ilgili herhangi bir değişikliğin olmayacağı kaydedilen söz konusu pakette, aile ve başörtüsü düzenlemelerinin de yer alacağı öğrenildi. AK Parti’nin bu konuda partileri ziyaret edeceği, özellikle İYİ Parti ile uzlaşı arayacağı ifade edildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Almanya dönüşü 50+1’in değişip değişmeyeceği yolundaki bir soru üzerine değişmesinin isabetli olacağını belirterek, “Çoğunluğu alanın seçilmesi halinde cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz, yanlış yollara sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa” yanıtını vermesiyle ilgili tartışmalar devam ediyor.

Hürriyet’ten Ebru Karatosun’un haberine göre yeni anayasa için gerekli sayısal çoğunluk konusunda uzlaşı havasının oluşmaması rotayı mini bir anayasa değişiklik paketine yöneltti. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş bu amaçla partileri ziyaret edip görüşmüştü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatı doğrultusunda kurulan Anayasa Bilim Komisyonu da yaklaşık 130 maddelik yeni bir anayasa taslağı hazırlamıştı. AK Partili hukukçu kurmaylar da, yeni anayasa çalışmalarının süreceğini ancak referandum için gerekli 360 oyun şu anda Meclis’te bulunmasının zor olduğuna dikkat çekerek, bu nedenle mini bir değişiklik paketiyle sürecin daha kolay yürütülebileceği görüşünü savunuyor.

Bu kapsamda, mini Anayasa değişikliği paketinde 50+1 yerine, “40+1” ya da “en çok oyu alan seçilsin” seçenekleri üzerinde durulduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanı adaylığında iki dönem kuralıyla ilgili herhangi bir değişikliğin olmayacağı kaydedilen söz konusu pakette, aile ve başörtüsü düzenlemelerinin de yer alacağı öğrenildi. AK Parti’nin bu konuda partileri ziyaret edeceği, özellikle İYİ Parti ile uzlaşı arayacağı ifade edildi.

Paylaşın

Erdoğan Çağrıda Bulunmuştu; Yeni Anayasa İçin Zemin Var Mı?

Anayasası’nın değişmesi için uygun zemin olup olmadığını değerlendiren Siyaset Bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu Türkiye’de şu anda otoriter seçimli bir rejim olduğunu ve bu sistem altında yapılacak bir yeni anayasanın 1982 Anayasası’nın bile gerisine düşebileceği uyarısında bulunuyor.

Siyaset Bilimci Kerem Yavaşça ise, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, anayasalar yapılırken ilkesel olarak hiç değiştirilmemek ya da çok az değiştirilmek üzere yapıldığını, ancak değişen şartlara göre güncelleme yapmanın da gerekebileceğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılışında yeni anayasa için çağrıda bulunmasının ardından siyasi partilerin yerel seçimler öncesi nasıl bir tutum izleyecekleri takip edilirken, diğer yandan 1982 Anayasası’nın değişmesi için uygun zemin olup olmadığı ve ortaya demokratik bir anayasa çıkıp çıkmayacağı tartışılıyor.

12 Eylül askeri darbesinin ardından hazırlanan ve halk oylamasında yaklaşık yüzde 92’yle kabul edilen 1982 Anayasası farklı kesimlerce “darbe dönemi anayasası” olarak kabul edilirken, 40 yıl içinde kısmi değişiklikler yapılmasına karşın yerine yeni bir anayasa için uzlaşı sağlanamadı.

Anayasanın farklı hüküm ve bölümlerinde şimdiye kadar 20’den fazla değişiklik yapıldı. Son önemli değişiklik ise 2017 referandumunda parlamenter sistemin yerine Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi getirilmesi ile oldu.

14 Mayıs seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” politikası kapsamında muhafazakâr kadınların başörtüsü ile ilgili endişelerini giderme amaçlı yasa değişikliği teklifine karşılık Cumhur İttifakı anayasa değişikliği yapılmasının daha kalıcı bir çözüm olacağını belirtti ve küçük bir değişiklik paketi sundu.

Seçimler öncesinde kamuoyunu bir süre meşgul eden ancak uzlaşı sağlanamaması üzerine geçici olarak rafa kaldırılan AKP ile MHP’nin üç maddelik anayasa değişikliği teklifinin yeni yasama dönemi ile tekrar Meclis gündemine getirilmesi bekleniyor.

Bu değişikliğin ardından yeni bir anayasa için de Cumhurbaşkanlığı’nda çalışmalar yapılmakta olduğu basına yansımış durumda. Ancak bu hazırlıkların ne aşamada olduğu ve detayları henüz net değil.

Kulislere göre Cumhur İttifakı yerel seçimden önce geçen seneki değişik teklifini gündemde tutarken, kapsamlı bir anayasa için ise yerel seçim sonrası dönemi bekleyecek.

Bir taraftan başörtüsü ve aile düzenlemesi ile ilgili anayasa değişikliğinin önümüzdeki haftalarda tartışmaya açılması beklenirken, iktidarın çağrısını yaptığı yeni anayasa için ise uygun bir zemin ve siyasi atmosfer olup olmadığı da ayrı tartışma konusu.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’e konuşan Siyaset Bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu Türkiye’de şu anda otoriter seçimli bir rejim olduğunu ve bu sistem altında yapılacak bir yeni anayasanın 1982 Anayasası’nın bile gerisine düşebileceği uyarısında bulunuyor.

Kalaycıoğlu, son yaptıkları saha araştırmalarında siyasi partiler ve toplumun farklı kesimleri arasındaki ayrışmanın yüksek seviyede olduğu sonucuna ulaştıklarını belirterek, şunları söylüyor:

“Şu anda Türkiye tamamen kutuplaşmış durumda. Hiçbir ortak değeri olmayan bir toplumuz. Bu durumda ne anayasası yapılabilir? (Böyle bir çalışma için) seçmenin çoğunun merkezde toplanması gerekir. 1990’larda bu araştırmaları yaptığımızda yüzde 55 merkezde gözüküyordu. Şimdi ise merkezdeki seçmen oranı yüzde 20 civarı.”

Kalaycıoğlu, “zamanın ruhunun” demokratik bir anayasa yapımı için uygun olmadığını söyleyerek, Cumhur İttifakı’na son seçimler öncesinde destek veren Yeniden Refah Partisi (YRP) ve Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) gibi partilerin kadınlara ve aileye yönelik söylemlerinin de etkisiyle yapılacak bir anayasa çalışması ile “1982 Anayasası’nın bile mumla aranabileceğini” belirtiyor.

Bu arada HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu son açıklamasında yeni anayasanın “öncelikle bu milletin tarihine, örfüne, kültürüne, inancına uygun olmak zorunda” olduğunu söyleyerek, “Şu andaki anayasa milletin sırtına geçirilmiş bir deli gömleği gibidir, bu milletin eline kolunu bağlıyor ve milletin inancıyla uyumlu değildir” yorumu yapmıştı.

Siyaset Bilimci Kerem Yavaşça anayasalar yapılırken ilkesel olarak hiç değiştirilmemek ya da çok az değiştirilmek üzere yapıldığını, ancak değişen şartlara göre güncelleme yapmanın da gerekebileceğini söyleyerek, şöyle konuşuyor:

“Bu noktada anayasa değişikliğinin, ihtiyacın samimiyeti meselesi ortaya çıkıyor. Yani hem iktidar hem muhalefet anayasanın değişmesi gerektiğini söylerken, mütemadiyen bu konu gündeme gelip de değişmemesi ya çok samimi olunmadığı ya da herkesin kendi çıkarını maksimize etme yönünde hareket ettiği için anlaşmanın kolay olmadığı ortaya çıkıyor.”

Yavaşça, yeni anayasa konusunda siyasi partiler arasında ilkesel olarak bir ortak anlayış olduğunun görüldüğünü belirtirken, “Ama bu acaba toplumdan yükselen arayış neticesinde mi gerçekleşiyor? Yoksa siyasi partilerin iç dinamikleri ya da siyasal stratejileri çerçevesinde mi böyle bir ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor?” sorusunu yöneltiyor.

Bu arada yeni anayasa çalışması ile Erdoğan’ın 50 artı bir sistemini değiştirmeyi ya da kendi cumhurbaşkanlığı süresini uzatmayı amaçladığı da kulislerde konuşulan iddialar arasında.

Siyasi partiler de pozisyon almaya başladı

Seçimlerin ardından sağın hâkim olduğu Meclis yapısında gerek gündeme gelecek anayasa değişikliği gerekse yeni anayasa çalışmaları için siyasi partiler de pozisyon almaya başladı. AKP’nin başörtüsü ve aile ile ilgili teklif için geçen seneki gibi yine muhalefet partilerine giderek destek talep etmesi bekleniyor.

Anayasa değişikliklerinin referanduma gidilmeden TBMM’de kabul edilmesi için 400, referandum çoğunluğu için ise 360 sandalye gerekiyor. TBMM’deki son sandalye dağılımına göre AKP’nin 263, ittifak ortağı MHP’nin 50, YRP’nin 5, HÜDA PAR’ın ise 4 milletvekili bulunuyor ve bu toplam 322 ediyor.

Geçmiş dönemde Millet İttifakı’ndaki İYİ Parti’nin 44, DEVA’nın 15, Gelecek Partisi ve Saadet Partisinin ortak grubunun 20 sandalyesi var. Yeşil Sol Parti ise 57 milletvekiline sahip.

130 sandalyesi olan CHP ise bu aşamada anayasa görüşmeleri konusunda istekli değil. Kılıçdaroğlu Pazar günü gazetecilerin Erdoğan’ın anayasa çağrısını hatırlatması üzerine “Çağrı yapanların önce mevcut anayasaya uyması lazım” derken, “Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan bir siyasi partiyle hangi anayasa değişikliğine oturacaksınız?” sözleriyle şimdilik kapıyı kapatmış görünüyor.

Kalaycıoğlu’na göre iktidar yerel seçim öncesinde muhalefet belediyelerinin çalışmalarının ve ekonomideki bozukluğun konuşulmasını istemediği için genel seçim öncesi gibi yine anayasa değişikliğini ortaya sürüyor. “Muhalefetin ehemle mühimi ayırması gerekir. Bugün ehem yani en önemli olan konu Türkiye’nin demokratik bir hukuk devletine doğru bir yola girmesidir” diyen Kalaycıoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu gündem ile iktidar tarafından istenmeyen şeyler konuşulmayacak. Onun yerine ne başı ne sonu belli olan, içeriği bilinmeyen bir anayasa tartışması yapılacak. Bu anayasa değişikliği gerçekleşirse ona uyulup uyulmayacağı da belli değil. İktidar kendi yaptığı anayasa değişikliğine de uymuyor.”

Anayasa çalışmaları için tutumu en çok merak edilen partiler arasında İYİ Parti de geliyor. Seçimlerin ardından Millet İttifakı’nın dağılmasıyla başka bir yön izlediği görülen İYİ Parti Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü ile ilgili yasa değişikliği teklifini kendilerine sormadan getirmesinden rahatsız olmuştu.

İYİ Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu sorular üzerine yeni anayasa tartışmalarının, yerel seçimlerden sonra gündeme getirilmesinin daha uygun olacağını söyledi.

Siyaset Bilimci Yavaşça seçimlerin ardından yüzde 52’ye karşılık yüzde 48 gibi bir dengenin oluştuğunu anımsatarak, anayasa yapma konusunda şu hususa işaret ediyor: Bu durum neredeyse yarı yarıya farklılaşmış bir siyasi sonucun ortaya çıktığını gösteriyor. Bir anayasanın ise toplumsal olarak geniş bir mutabakatla yapılması en önemli noktalardan biri. Burada tabii yüzde 100 mümkün değil ama en az bir yüzde 75 mutabakat beklenir. Bu nedenle Türkiye’deki iktidar muhalefet dengesine bakıldığında yeni bir anayasa yapmanın zeminini yakalamanın güç olduğunu söylemek mümkün.

Öte yandan şimdi yeniden gündeme gelen yeni anayasa için partiler daha önce de bir araya gelmiş, ancak belli bir aşamaya gelindikten sonra masadan kalkılmıştı. Ekim 2011 ile Aralık 2013 arasında 26 ay yeni ve sivil bir anayasa için TBMM çatısı altında çalışan Anayasa Uzlaşma Komisyonu 59 maddede değişiklik yapılması üstünde anlaşmıştı.

Her siyasi partinin eşit olarak üçer üyeyle temsil edildiği ve kararlarını oybirliği ile alan Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarına ilk olarak üzerinde kolay uzlaşacağı maddelerden, temel hak ve hürriyetler bölümünden başlamıştı.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun uzlaştığı 59 madde arasında tutuklanma sebeplerinin daha da azalması ve netleşmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının milli güvenlik ve genel ahlak gerekçeleriyle sınırlandırılmaması, asgari ücretten vergi alınmaması, çalışan kadın ve erkeklerin eşit işe eşit ücret alması, hürriyetin esas-sınırlamanın istisna olması ve hürriyet lehine yorum yapılması, insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalarla kanunlar arasında ihtilaf olması halinde özgürlüklerin geniş yorumlanması gibi hususlar bulunuyor.

Erdoğan Meclis konuşmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son kararına atıfta bulunarak, “Bizim terör örgütleriyle aynı hizada sıralanan kurumların kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkün değildir” demişti.

Yavaşça anayasaların temel hak ve hürriyetlerin belirlenmesi ve gerekirse iktidarı bile sınırlayabilmesi açısından önemini vurgulayarak, “Bu anlamda bakıldığında bugünlerde ne Türkiye’de ne de dünyada özgürlükler açısından olumlu bir hava hâkim. Dolayısıyla böyle bir dönemde yapılacak anayasaların insan hakları açısından büyük bir kazanım ortaya çıkartacak şekilde olması çok mümkün görünmüyor” diyor.

Paylaşın

AK Parti, Anayasa İçin Saadet, Gelecek Ve DEVA Partisi’nin Kapısını Çalacak

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Anayasa’nın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik için Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi’nin desteği için kapısını çalacak.

Cumhur İttifakı’nda AKP’nin 263, MHP’nin 50, Yeniden Refah Partisi’nin beş, HÜDA PAR’ın dört ve DSP’nin bir milletvekili bulunuyor. Toplam 323 sandalyeye ulaşan Cumhur İttifakı, öncelikle teklifi referanduma götürmek için destek turuna çıkacak.

İktidarın Anayasa değişikliği teklifi için bir sonraki hamlesinin muhalefete çift sandık önerecek. Buna göre, iki oya daha ulaşılması durumunda 360 oyla referandumun kapısını aralayacak iktidar, CHP, YSP ve İyi Parti ile kuracakları temaslarda, “Destek verilmezse yerel seçimlerde referandum sandığının kurulacağını” ima edecek. Bu aşamadan sonra muhalefetin destek vermesi beklenecek.

Seçimlerden önce burka ve peçe gibi tartışmalı kıyafetlere anayasal özgürlük getirecek düzenlemeyle gündemi meşgul eden iktidar, yerel seçim öncesinde de aynı taktiği izleyecek. Cumhur İttifakı, yerel seçimlerden önce iki maddelik değişikliği dayatacak, muhalefetin gözünü, “Yerel seçimlerde çift sandıkla” korkutacak. Yerel seçimlerden sonra ise yeni ve gerici bir Anayasa için partilerin kapısını çalacak.

AKP’nin “Başörtüsüne Anayasal güvence” sözleriyle duyurduğu, iki maddeden oluşan teklif, 1 Ekim’de başlayacak 28’inci dönem 2’nci yasama yılında Meclis’in önemli gündem maddesi olacak. Anayasa’nın 24’üncü ve 41’inci maddesinde değişiklik öngören teklifin ilk maddesi ile tartışmalı çok sayıda kıyafete anayasal güvence getiriliyor.

İlk madde özetle şu şekilde: “Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamayacak.”

Teklifin 2’nci maddesiyle de LGBTİ bireyler, “Ailenin birliği” adı altında hedef alınıyor. Anayasa’ya, “Evlilik birliği, ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmü ekleniyor.

BirGün gazetesinden Hüseyin Şimşek’in haberine göre, Genel seçimlerden önce teklifi gündeme getirmek isteyen ancak depremin ardından vazgeçen Cumhur İttifakı, TBMM’nin yeniden yasama faaliyetlerine başlamasının ardından yeniden bu hedefe odaklandı.

Edinilen bilgiye göre, ittifak ortaklarıyla teklifi yeniden Meclis’e sunacak iktidar, daha sonra yeni muhalefet partileri ile destek görüşmelerine başlayacak. Teklifin TBMM’de doğrudan kabul edilmesi için 400, referanduma götürülmesi için 360 oya ihtiyaç bulunuyor. Cumhur İttifakı’nda AKP’nin 263, MHP’nin 50, Yeniden Refah Partisi’nin 5, HÜDAPAR’ın 4 ve DSP’nin bir milletvekili bulunuyor. Toplam 323 sandalyeye ulaşan Cumhur İttifakı, öncelikle teklifi referanduma götürmek için destek turuna çıkacak.

Bu kapsamda Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’ne güvenen iktidar kurmayları, Meclis kulisinde gazetecilere de aynı yönde açıklamalarda bulundu. “Üç partiye güveniyoruz” diyen iktidarın önceliği, bu partilerle temas olacak. DEVA Partisi’nin 15, Saadet Partisi çatısı altında toplanan iki partinin ise 20 milletvekili bulunuyor. İktidarın bu partilerden destek almasıyla sayı, referandum sınırı olan 358’e ulaşacak.

Sona bırakılacak

İktidarın Anayasa değişikliği teklifi için bir sonraki hamlesinin muhalefeti çift sandıkla tehdit etmek olacağı öğrenildi. Buna göre, iki oya daha ulaşılması durumunda 360 oyla referandumun kapısını aralayacak iktidar, CHP, YSP ve İYİ Parti ile kuracakları temaslarda, “Destek verilmezse yerel seçimlerde referandum sandığının kurulacağını” ima edecek. Bu aşamadan sonra muhalefetin destek vermesi beklenecek.

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: İYİ Parti Ve CHP Anayasa Değişikliğine Destek Vermeyecek

CHP ve İYİ Parti, AK Parti ve MHP’nin önerdiği Anayasa’nın 24. Maddesinde değişiklik içeren başörtüsü teklifine TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde destek vermeyecek. HDP’de anayasa değişikliği teklifine destek vermeyeceğini açıklamıştı.

Yeni bir uzlaşma olmazsa, teklifin Meclis’ten geçmesi mümkün görünmüyor. AK Parti, MHP ve BBP’nin milletvekili sayısı TBMM Başkanı Mustafa Şentop oy kullanamadığı için 334’te kalıyor ve bu sayı değişikliğin Meclis’ten geçmesi için yeterli değil.

TBMM Anayasa Komisyonu’nda, başörtüsüne anayasal güvence ve “evlilik birliği”nin tanımlandığı anayasa değişikliği önerisi, AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. Teklifin, başörtüsü serbestisini düzenleyen birinci maddesi üzerinde verdikleri değişiklik önergesi reddedilen CHP ve İYİ Parti ise komisyonu terk etti.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre önergesi reddedilen CHP ve İYİ Parti ile parti kapatma davası nedeniyle iktidar kanadını protesto ederek komisyon görüşmelerine de katılmayan HDP, Genel Kurul’daki görüşmelerde anayasa değişikliği teklifine, bu haliyle destek vermeyecek. Yeni bir uzlaşma olmazsa, teklifin Meclis’ten geçmesi mümkün görünmüyor.

AK Parti, MHP ve BBP’nin Anayasa değişikliği teklifi din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. Maddesi ile “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. Maddesinde değişiklik öneriyordu.

Muhalefetin önergesinde, Anayasa değişikliği teklifinin birinci maddesinde yer alan “dini inancı sebebiyle başını örtmesi” ibaresinin “başını örtmesi ya da örtmemesi de dahil olmak üzere” şeklinde ve “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet; kadının başını örtmesini engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesi öngörüldü.

AK Parti, MHP ve BBP’nin milletvekili sayısı TBMM Başkanı Mustafa Şentop oy kullanamadığı için 334’te kalıyor ve bu sayı değişikliğin Meclis’ten geçmesi için yeterli değil.

Böyle bir durumda seçimlerde cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği seçim sandığının yanına “referandum” sandığı koyma planı yaptığı belirtilen Cumhur İttifakı’nın, muhalefetle yeni bir uzlaşma kapısını açmazsa, bu hedefe ulaşması zor görünüyor.

Paylaşın