Modern Çağın Hastalığı Alzheimer’in Sırrı Çözüldü

Beyinde protein birikmesiyle karakterize, beyin hücrelerinin ölümüyle gelişen Alzheimer, öncelikle bilişsel işlevleri etkileyen, kişinin düşünme, hatırlama ve günlük işlerini yerine getirme yeteneğini yavaş yavaş azaltan ilerleyici ve yıkıcı bir nörolojik hastalıktır.

Yeni yayınlanan bir çalışma modern çağın hastalığı olarak da tanımlanan Alzheimer’ın tedavisinde umut oldu. Çalışma, beyin hücrelerinin ölümüne ilişkin yeni bulgular ortaya koydu. Bu bulgular, etkili Alzheimer ilaçlarının geliştirilmesine olanak sağlayabilir.

Dünya çapında yaklaşık 55 milyon insan, Alzheimer hastalığını da içeren demanstan muzdarip. Hastalığa yakalananların üçte ikisi gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. Yaşlanan nüfus göz önüne alındığında, bu sayının 2050 yılına kadar yaklaşık 139 milyona yükseleceği ve özellikle Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Afrika’da dramatik bir hal alacağı tahmin ediliyor.

Dünyanın dört bir yanındaki araştırmacılar, onlarca yıldır Alzheimer’ı tedavi edecek bir ilaç arayışında. Şimdiye kadar elde edilen başarılar oldukça sınırlı düzeydeydi. Araştırmaların geldiği son noktada ise “Lecanemab” adlı etken maddeye büyük umutlar bağlanmış durumda. ABD Gıda ve İlaç Dairesi tarafından 2023 yılı sonuna kadar onaylanması beklenen bu antikor, hastalığın erken aşamalarında ilerlemesini yavaşlatabilir.

Etkili ilaçların geliştirilmesi bugüne kadar oldukça zordu. Çünkü Alzheimer hastalığına dair tüm beyin süreçleri henüz açıklığa kavuşturulmamıştı. Buna Alzheimer hastalarında beyin hücrelerinin neden öldüğü sorusu da dahildi. Alzheimer hastalarının beyinlerinde amiloid ve tau adı verilen birçok anormal protein birikiyor. Ancak bu iki protein arasındaki doğrudan bağlantı şimdiye kadar belirsizdi.

Gizem çözüldü

Belçikalı ve İngiliz araştırmacılar şimdi bu gizemi çözdüklerine inanıyor. “Science” dergisinde yayınlanan yeni bir çalışmaya göre, beyinde biriken anormal proteinler ile bir tür hücre ölümü olan “nekroptoz” arasında doğrudan bir bağlantı var.

Normalde nekroptoz, özellikle bağışıklık reaksiyonları veya enflamatuar (iltihap) süreçleri sırasında istenmeyen hücrelerin ortadan kaldırılmasını ve böylece yeni hücrelerin oluşmasını sağlar. Besin kaynağı kesildiğinde hücreler şişer, plazma zarları tahrip olur, hücre iltihaplanır ve ölür.

Araştırmaya göre, Alzheimer hastalarında beyin hücreleri iltihaplanıyor çünkü nöronlar arasındaki boşluklarda anormal amiloid birikiyor. Bu da hücrenin iç kimyasını değiştiriyor.

Amiloid, “plaklar” oluşturmak üzere bir araya toplanıyor ve tau proteini “yumak” adı verilen lif demetleri halinde birikiyor. Bu etkileşim sayesinde beyin hücreleri, MEG3 molekülünü üretmeye başlıyor. Araştırma ekibi, MEG3’ü bloke etmeyi başardı ve beyin hücreleri de hayatta kaldı.

Bunu yapmak için araştırmacılar,  insan beyin hücrelerini, özellikle büyük miktarlarda anormal amiloid üreten ve genetiği değiştirilmiş farelerin beynine nakletti.

Araştırma ekibinin üyelerinden olan İngiltere Demans Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Bart De Strooper, Alzheimer konusunda dönüm noktası niteliğindeki bulguyu şöyle açıklıyor: “İlk defa Alzheimer hastalığında, nöronların nasıl ve neden öldüğüne dair bir ipucu elde ettik. Bu konuda 30-40 yıldır pek çok spekülasyon yapıldı ama kimse mekanizmaları tam olarak belirleyemedi.”

Belçikalı ve İngiliz araştırmacılar, bu yeni bulguların Alzheimer ilaçlarının geliştirilmesi için yepyeni imkanlar sağlayabileceğini umuyor. Bu umut temelsiz değil, çünkü son zamanlarda Lecanemab gibi, özellikle amiloid proteinini hedef alan ilaçlar geliştirildi. Eğer MEG3 molekülünü uygun ilaçlarla bloke etmek mümkün olursa, beyin hücrelerinin ölümü de durdurulabilir.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Modern Çağın Hastalığı Alzheimer’ın 10 Belirgin Belirtisi

Alzheimer, öncelikle hafızayı, düşünmeyi ve davranışları etkileyen ilerleyici ve geri dönüşü olmayan bir beyin bozukluğudur. Alzheimer, beyinde anormal protein birikintilerinin birikmesiyle karakterize olup beyin hücrelerinin ölümüne ve bilişsel yeteneklerin kademeli olarak kaybına neden olur.

Haber Merkezi / Alzheimer, öncelikle bilişsel işlevleri etkileyen, kişinin düşünme, hatırlama ve günlük işlerini yerine getirme yeteneğini yavaş yavaş azaltan ilerleyici ve yıkıcı bir nörolojik hastalıktır. Dünya genelinde demans vakalarının çoğunluğunu oluşturan Alzheimer, ağırlıklı olarak yaşlı yetişkinleri etkilese de yaşlanmanın normal bir parçası değildir.

Etkilenen bireylere ve ailelerine uygun bakım ve desteğin sağlanması için erken teşhis çok önemlidir. İşte Alzheimer’ın belirgin belirtileri:

Günlük yaşamı bozan hafıza kaybı: Alzheimer’ın en belirgin belirtilerinden biri günlük yaşamı sekteye uğratan hafıza kaybıdır. Bireylerin zaman zaman isimlerini, randevularını veya anahtarlarını nereye koyduklarını unutmaları yaygındır. Ancak Alzheimer’da hafıza kayıpları daha şiddetli ve sık hale gelir ve kişinin bağımsız hareket etme yeteneğini etkiler.

Alzheimer hastaları sıklıkla yakın zamanda öğrenilen bilgileri, önemli tarihleri ​​ve hatta yakın aile üyelerinin veya arkadaşlarının isimlerini unuturlar. Hafıza eksikliklerini telafi etmek için aynı soruları tekrar tekrar sorabilirler veya notlar veya hatırlatıcılar gibi hafıza yardımcılarına güvenebilirler.

Sorunları planlama veya çözmedeki zorluklar: Alzheimer ilerledikçe, bireyler planlama veya problem çözmeyi içeren görevlerde zorluk yaşayabilirler. Bu, tanıdık bir tarifi takip etmede, mali durumu yönetmede veya işyerindeki görevleri organize etmede zorluk gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir. Plan geliştirme ve uygulama konusunda zorluk yaşayabilirler, bu da karar vermede yardım konusunda başkalarına daha fazla güvenmelerine yol açabilir.

Alışılmış görevleri tamamlamada zorluk: Alzheimer hastalığı, bireylerin bir zamanlar kolaylıkla hallettikleri görevleri tamamlamalarını giderek zorlaştırabilir. Bu, tanıdık bir yere gitme, ev işlerini yapma veya favori bir oyunu oynama zorluklarını içerebilir. Bilişsel yetenekler azaldıkça Alzheimer hastaları, bir zamanlar bağımsız olarak yaptıkları aktiviteleri gerçekleştirmek için adım adım rehberliğe ihtiyaç duyabilirler.

Zaman ve mekan konusunda kafa karışıklığı: Alzheimer hastaları sıklıkla zaman ve mekan konusunda kafa karışıklığı yaşarlar. Tarihleri, mevsimleri ve zamanın geçişini kaybedebilirler. Tanıdık bir ortamda bile mevcut konumlarıyla ilgili kafa karışıklığı da yaygındır. Örneğin, kendi evlerinde kolaylıkla yönlerini şaşırabilirler.

Görsel görüntüleri ve mekansal ilişkileri anlamada zorluk Alzheimer hastalığı, kişinin görsel bilgileri doğru şekilde yorumlama yeteneğini etkileyebilir. Bireyler okumada, mesafeleri değerlendirmede veya renkleri ve kontrastları belirlemede zorluk yaşayabilirler. Bu görme bozukluğu, sürüş güvenliği, navigasyon ve nesneleri tanıma konularında sorunlara yol açarak başkalarına bağımlılığın artmasına katkıda bulunabilir.

Konuşma veya yazmada kelimelerle ilgili yeni problemler: Dil zorlukları Alzheimer hastalığının bir başka yaygın belirtisidir. Etkilenen kişiler konuşmada doğru kelimeleri bulmakta zorlanabilir, sık sık kendilerini tekrarlayabilir veya tartışmaları takip etmede veya tartışmalara katılmada zorluk yaşayabilir. Ayrıca tutarlı cümleler yazma veya düşüncelerini açıkça ifade etme gibi yazılı dil konusunda da zorluk yaşayabilirler.

Eşyaları yanlış yerleştirmek ve kötü muhakeme: Alzheimer, muhakeme ve karar vermede değişikliklere neden olabilir. Bireyler parayla uğraşırken, telefonla pazarlamacılara büyük meblağlar vermek veya akılsızca yatırımlar yapmak gibi zayıf kararlar verebilirler. Ayrıca, eşyaları alışılmadık bir yere koyanlar kendileri olmasına rağmen, eşyaları yanlış yere koyabilirler ve başkalarını hırsızlıkla suçlayabilirler.

Sosyal veya iş aktivitelerinden çekilme: Alzheimer hastalığı sıklıkla sosyal izolasyona ve önceden keyif alınan aktivitelere katılma isteğinin azalmasına neden olur. Bireyler giderek daha pasif hale gelebilir, sosyal etkileşimlerden kaçınabilir veya hobilerini ve ilgi alanlarını ihmal edebilir. Bu geri çekilme, bilişsel zorluklar ve azalan yeteneklerinin farkındalığının birleşiminden kaynaklanabilir.

Ruh hali ve kişilikteki değişiklikler: Alzheimer hastalığı, ruh hali ve kişilikte değişikliklere neden olabilir. Bireyler ruh hali değişimleri sergileyebilir, kolayca üzülebilir, kaygılanabilir veya tedirgin olabilir. Ayrıca kafa karışıklığı, şüphe veya depresyon dönemleri de yaşayabilirler. Kişilikteki değişiklikler, daha önce önemli olan uğraşlara karşı motivasyon veya ilgi kaybını içerebilir.

Azalmış veya zayıf muhakeme: Muhakeme yeteneğinin azalması Alzheimer hastalığının yaygın bir belirtisidir. Bireyler, hava şartlarına uygun olmayan kıyafetler giymek veya ne zaman tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyduklarını fark edememek gibi kötü kararlar verebilirler. Ayrıca muhakeme yeteneğinin bozulması nedeniyle mali istismara açık hale gelebilir veya dolandırıcılık kurbanı olabilirler.

Paylaşın

Multivitaminler Alzheimer’ı Önler Mi? Dikkat Çeken Araştırma

İnsanlar kendilerini zayıf hissettiklerinde genellikle multivitamin almaya başlarlar. Multivitaminler her zaman faydalı mıdır? Multivitaminlerin vücudu nasıl ve ne kadar etkilediğini hiç merak ettiniz mi? 

Haber Merkezi / Columbia Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nden bilim insanları, üç yıl süren bir araştırmada düzenli olarak multivitamin almanın vücut üzerindeki etkilerini inceledi.

Bilim insanları araştırmayla, günde bir kez multivitamin almanın yaşla birlikte meydana gelen hafıza kaybını önleyebileceğini ortaya koydular.

American Journal of Clinical Nutrition’da yayınlanan araştırmada, 60 yaş üstü 3500’den fazla yetişkin üzerinde çalışma yapıldı.

Bir gruptan günlük multivitamin verilirken, diğer gruba üç yıl boyunca plasebo verildi. Ardından, her yılın sonunda, katılımcıların hafızasını test etmek için bilişsel değerlendirmeler yapıldı.

Araştırma, günlük multivitamin alan katılımcıların hafızasındaki gerilemenin azaldığını buldu. Plasebo alanların hafızasındaki gerileme ise yaşla birlikte devam etti.

Araştırma ayrıca, kardiyovasküler hastalıkları olan ve günlük multivitamin alanlarda iyileşmenin daha belirgin olduğunu ortaya koydu.

Multivitaminler Alzheimer’ı önler mi?

Columbia Üniversitesi’nde Nöropsikoloji Profesörü Dr. Adam M. Brickman, araştırmanın, multivitaminlerin yaş ilerledikçe bile hafızayı korumada önemli bir rol oynayabileceğini bulduğunu söyledi.

Brickman, iyi bir beslenmenin ve takviyenin, Alzheimer gibi ciddi hastalıklara karşı bilişsel egzersizlerden daha iyi sonuç verebileceğini söyledi.

Brickman, kardiyovasküler hastalığı olan kişilerde multivitaminlerin hafıza üzerinde neden daha hızlı bir etkiye sahip olduğunun ise henüz net olmadığını belirtti.

Bilim insanları, multivitamin takviyelerinin dengeli bir beslenme için iyi bir alternatif olmayacağı konusunda da uyarıyorlar.

Paylaşın

Irkçılığın Etkisi: ABD’li Siyahiler Alzheimer’a Daha Sık Yakalanıyor

ABD’li siyahilerin yapısal ırkçılık nedeniyle, beyin işlevlerindeki bozukluklara bağlı olarak zihinsel işlevlerde gerileme, davranış sorunları ve işlevsellikte azalma ile giden dejeneratif bir hastalık olan Alzheimer’a yakalanma olasılığının daha fazla ortaya çıktı.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi verilerine göre 65 yaş üzerindeki siyahi Amerikaıların yüzde 14’ü Alzheimer hastası olurken, bu oran beyazlarda yüzde 10’da kaldı.

Siyahilere doğru teşhis konma olasılıklarının da daha düşük olduğu ve ailelerinin genellikle önyargılarla dolu tıbbi sistemden tedavi almak için daha fazla mücadele etmek durumunda kaldığı da belirtiliyor.

2060 yılında siyahi Amerikalılarda görülen Alzheimer vakalarının bugünün dört katı artması bekleniyor.

Bazı risk faktörleri ırka göre değişse de, ırklar arasındaki bu farklılığı yalnızca genetik faktörlerle açıklamak doğru değil.

Siyahiler için risk faktörleri daha yüksek

Problemlerin çoğu hayatın erken safhalarında başlıyor. Kalp hastalıkları ve diyabet gibi risk faktörlerini oluşturan sağlık sorunları siyahi nüfusta daha sıklıkla görülüyor. Bunun sebebi, siyahilerin kirletici sanayilere daha yakın yerlerde yaşaması, sağlıklı besin seçeneklerinin eksikliği gibi unsurlardan kaynaklanıyor.

Ayrıca depresyon, yüksek tansiyon, obezite ve kronik stresin yanı sıra yoksulluk da Alzheimer’a yakalanma ihtimalini yükseltiyor.

Genel olarak bakıldığında siyahiler yaşamları boyunca beyazlara kıyasla aynı kalitede sağlık hizmeti almıyor. Bu nedenle tedaviye, özellikle de yüksek kaliteli tedaviye yeterince erişilememesi, bahsedilen sağlık sorunlarına yol açan risk faktörlerini arttırıyor.

Sonuçta da Alzheimer ve demansa bağlı belirtilerini hafifletecek tedaviye erişim zorlaşıyor. Siyahileri bir de yaşamları boyunca karşılaştıkları gizli ırkçılığın etkisini de yaşıyor.

Irkçılığın etkisi

ABD Alzheimer Birliği yetkililerinden Dr Carl Hill’e göre ırkçılık stresin artmasına neden olan bir travma ve zamanla idrakta düşüşe neden olan enflamasyon gibi sağlık sorunlarına dönüşüyor.

“Sağlığa, ilaca, barınmaya erişimde yetersizlik yaratan yapısal ırkçılık nedeniyle, ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kalanlara risklerini azaltacak bir yol sağlanmıyor.” diyen Hill bu sebeple siyahilerin “çifte yumruk” yediklerini ifade ediyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Alzheimer Hastaları İçin Umut Veren Keşif

İmmünolog Juan José Lasarte, “Koku alma sisteminin bağışıklık ve merkezi sinir sistemlerindeki rolüne odaklandık ve mentolün hayvan modellerinde bağışıklık sistemini uyarıcı bir koku olduğunu doğruladık” dedi ve ekledi:

“Bu maddeye 6 ay boyunca kısa süreli maruz kalmanın Alzheimer’lı farelerde bilişsel gerilemeyi önlediğini ve en ilginç olanı da sağlıklı genç farelerin bilişsel yeteneğini geliştirdiğini gözlemledik.”

Fareler üzerinde yapılan yeni bir çalışma, mentol solumanın Alzheimer hastalarının bilişsel yeteneklerini geliştirebileceğini ortaya koydu.

Bulgular, bu kimyasal bileşiğin, Alzheimer’ın beyne verdiği hasarın bir kısmını durdurabileceğine işaret ediyor.

İspanya’daki Uygulamalı Tıbbi Araştırma Merkezi’nden immünolog Juan José Lasarte ve meslektaşları, mentole maruz bırakılan farelerde interlökin-1-beta (IL-1β) proteininde bir azalma fark etti.

Bu protein normalde vücudun iltihabi tepkisini düzenlemeye yardımcı oluyor. Ancak bu tepki kontrolden çıktığında zarara yol açabiliyor.

Çalışmada gözlemlenen IL-1b seviyelerindeki azalma, hem sağlıklı farelerde hem de Alzheimerlı farelerde bilişsel yeteneklerin gelişmesiyle ilişkilendirildi.

Araştırma ekibi, genetiğini düzenleyerek Alzheimer hastalığının nakledildiği fareler üzerinde 6 aylık bir süre boyunca mentol soluma tedavisi uyguladı.

Bu uygulamanın farelerin bilişsel yetenekleri ve hafızalarının bozulmasını engellediği, ayrıca beyindeki IL-1β proteinini de güvenli seviyelere geri ittiği görüldü.

Hakemli bilimsel dergi Frontiers in Immunology’de yayımlanan araştırma, Alzheimer ve diğer merkezi sinir sistemi hastalıklarına karşı koymak için koku alma sistemini uyarmaya dayalı tedavilerin geliştirilebileceğini düşündürüyor.

Lasarte, “Koku alma sisteminin bağışıklık ve merkezi sinir sistemlerindeki rolüne odaklandık ve mentolün hayvan modellerinde bağışıklık sistemini uyarıcı bir koku olduğunu doğruladık” ifadelerini kullandı.

Bu maddeye 6 ay boyunca kısa süreli maruz kalmanın Alzheimer’lı farelerde bilişsel gerilemeyi önlediğini ve en ilginç olanı da sağlıklı genç farelerin bilişsel yeteneğini geliştirdiğini gözlemledik.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Evli Olmak, Alzheimer Ve Bunama Riskini Azaltıyor

Bunama (demans) spesifik bir hastalık olmayıp, hatırlama, düşünme veya günlük aktiviteleri yapmayı engelleyen karar verme yeteneğinin bozulması için kullanılan genel bir terimdir. Alzheimer hastalığı en yaygın türüdür. Demans çoğunlukla yaşlı yetişkinleri etkilese de, normal yaşlanmanın bir parçası değildir.

Norveç Halk Sağlığı Enstitüsü’nde yapılan bir araştırmaya göre evli olmak, Alzheimer ve bunama riskini azaltıyor. Hakemli bilimsel dergi Journal of Aging and Health’de yayımlanan bulgular, yaşlılıkta bekar olmanın bilişsel gerileme riskini artırdığı anlamına geliyor.

Araştırma, Norveç devletinin sağlık kayıtlarında yer alan 44 ila 68 yaşındaki 8 bin 706 yetişkinin verileri üzerinden yapıldı. Araştırma ekibi öncelikle bu yaşlı yetişkinlerin medeni durumlarını not etti. Daha sonra bu kişiler 70’li yaşlara kadar takip edildi ve kaçında 70 yaşından sonra bunama görüldüğüne bakıldı.

Araştırmanın başyazarı Vegard Skirbekk, “Orta yaşlarını evlilik birliği içinde geçirmekle yaşlılıkta daha düşük bunama riski arasında bağlantı tespit ettik” diye konuştu: Verilerimiz, demans vakalarının önemli bir kısmının boşanmış kişilerden oluştuğunu gösteriyor.

Araştırmacılara göre bu kişilerde bunama riskinin daha düşük olması, evliliğin önemli bir sosyal temas kaynağı olduğunu düşündürüyor.

Önceki araştırmalar, sosyal açıdan izole yaşamanın, özellikle erkeklerde ve çocuğu olmayanlarda demans için güçlü bir risk faktörü olduğunu ortaya koymuştu. Öte yandan, bu çalışma hem erkekleri hem de kadınları ve hem çocuklu hem de çocuksuz kişileri içeriyor.

Skirbekk, “Çalışmamızda evlilik hem erkekler hem de kadınlar için eşit derecede önemliydi” ifadelerini kullandı.

Bulgular verileri incelenen kişilerin yüzde 11,6’sında bunama, yüzde 35,3’ünde ise hafif bilişsel bozukluk geliştiğini ortaya koydu.

Katılımcılar arasında en düşük demans riski yaşam boyu evli kalanlarda, en yüksek risk ise evlenmemiş kişilerde tespit edildi. Evlenmemiş olanları sırasıyla boşanmış kişiler ve aralıklı olarak eşlerinden ayrılanlar izledi.

Araştırmacılar, hiç evlenmemiş kişilerdeki yüksek bunama riskinin çocuksuz olmalarına da bağlanabileceğini belirtiyor.

Skirbekk, “Çocuk sahibi olmak önemli gibi görünüyor” diyor: Öte yandan analizler, çocuksuz olmanın veya evlenmemenin bunama riskini artıran birincil mekanizma olup olmadığını belirleyemedi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Alzheimer Hastalığı Bize Ne Öğretiyor?

Demans, 60 yaşın üzerindeki her yüz kişiden beşi ila sekizini, 90 yaşın üzerindeki her yüz kişiden 40’ı etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu, dünya genelinde her bir dakikada en az bir kişinin bu rahatsızlıktan muzdarip olduğu anlamına gelir.

Haber Merkezi / Demansın en yaygın şekli olan Alzheimer hastalığı, çoğunlukla tedavi edilemez (şimdilik) dejeneratif bir hastalıktır. Beynin belirli kısımlardaki hücreler yok edilir ve bu da hafıza, dil becerileri ve davranış gibi bilişsel işlevlerde eksikliklere yol açar.

Beyindeki nöronların yıkımına, farklı tipte proteinlerin anormal birikimi neden olur: amiloid peptit ve hiperfosforile Tau (Tübülle İlişkili Birim) proteinleri.

Zihnin beden üzerindeki üstünlüğünü son derece acımasız bir şekilde gösteren bir hastalıktır. Güzel veya acı verici ama korunmaya değer anılar, gerçek son kullanma tarihlerinden çok önce silinir. Hasta, unutulmanın sonsuz mutluluğuna kaymadan önce, başlangıçtaki ıstırabın bir süreliğine bilindiği tuhaf bir hastalıktır.

Tamamen bağımlı ve sürekli bakıma muhtaç birisi. Hayatın en kötü paradoksları görünür: Mükemmel bir hatip susar, ünlü bir entelektüel adını unutur, hırslı bir bankacı basit aritmetik yapma yeteneğini kaybeder, gürültülü bir sosyetik inatçı bir inatçı olur…

İnsan, yaşamı boyunca, bazıları tarafından sosyal bir yük olarak nefretle taşınan kendi “ödülü” haline gelir…

Bu durumun çok kasvetli olduğunu düşünüyorsanız, gerçekler daha kötü olabilir. Yoksul ülkelerde, bir yandan yaşlı nüfus istikrarlı bir şekilde artıyor, diğer yandan sosyal sistem ve aile değerleri aynı hızla bozuluyor.

Genç nüfus, daha yüksek hedeflere ve yaşamın temel gereksinimlerine ulaşmak için her gün mücadele ederken, yaşlanan ebeveynleri için ise hiç zamanları yok. Maddi ve sosyal güvencesi olmayan, genelde savunmasız yaşlı nüfus, özelde Alzheimer hastaları, bir zamanlar özenle yetiştirdikleri kendi çocukları tarafından öksüz bırakılıyor.

Önleme ve erken teşhis, demans ve özellikle Alzheimer için en iyi çözüm yoludur. Alzheimer, tüm demans vakalarının yüzde 60 ila 70’ini oluşturmaktadır.

Antioksidanlar açısından zengin taze yiyecekler, fiziksel ve zihinsel egzersiz, stressiz yaşam ve hipertansiyon, diyabet gibi yaygın komorbiditelere dikkat edilen sağlıklı bir yaşam tarzı bu rahatsızlığı geciktirmeye yardımcı olabilir .

Modern bilim, beynin etkilenen bölümlerinin hipofonksiyonunu seçen ve hastalıktan sorumlu “amiloid plakların” zararlı birikintilerini nicel olarak ölçen fonksiyonel beyin görüntülemede ilerlemeler kaydetmiş durumda.

Kandaki ve beyin omurilik sıvısındaki bazı biyobelirteçler bu süreçte ölçülür. Araştırmacılar beyni bu “plak benzeri birikintilerden” temizleyebilecek ilaçlar üzerinde çalışıyorlar. Hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları ise sürüyor.

Paylaşın

Alzheimer Hastalarında Beslenme Zorlukları: Bakıcılar İçin İpuçları

Tüm insanların sağlıklı kalmak için dengeli beslenmesi çok önemlidir. Ancak bazı sağlık koşullarında beslenme daha önemli duruma gelmektedir. Alzheimer hastalığı olan kişiler, diyabet , yüksek tansiyon veya yüksek kolesterol gibi diğer sağlık sorunlarını kontrol altına alması gerekmedikçe özel bir beslenmeye ihtiyaç duymazlar.

Haber Merkezi / İlk olarak, normal yaşlanma sürecinin kendisi yeme alışkanlıklarını değiştirebilir. Örneğin, bir kişinin tat ve koku alma duyusu yaşlandıkça değişebilir, bu da beslenme alışkanlığını ve genel sağlığını etkileyebilir.

Ayrıca yemek yemeyi rahatsız hale getiren dişler veya takma dişlerle ilgili sorunlar olabilir. Görmeyi etkileyen hastalıklar da yaşlılarda yaygındır. Bu, yiyecekleri hazırlamayı, tanımayı ve tadını çıkarmayı daha zor hale getirebilir.

Bu gibi yaşa bağlı değişikliklere ek olarak, bir kişinin Alzheimer hastalığı ilerledikçe işlev görme yeteneğindeki değişiklikler, sağlığını korumayı daha da zorlaştırabilir. Alzheimer hastalığı olan kişiler şunları yapabilir:

  • Yemeyi içmeyi unutma
  • Pişirmeyle ilgili adımları unutma
  • Aldıkları ilaçlar, ilaç dozajındaki değişiklik veya depresyon nedeniyle iştahlarını kaybedebilirler
  • Aletleri nasıl tutacağını ve kullanacağını unutma
  • Yemek istedikleri yiyeceklere yönelik arzularını iletmekte veya aç veya susuz olduklarını fark etmekte güçlük çekme
  • Çiğneme ve yutma güçlüğü

Bakıcılar ne yapabilir?

İştahsızlık için:

  • Hoş aromalara sahip çeşitli ve farklı renkli yiyecekler sunun
  • Daha küçük porsiyonlar, daha sık yeme, içecek ve atıştırmalık sunun
  • Farklı yiyecekler deneyin (unutmayın, tatlar ve beğeniler yaşla birlikte değişebilir)
  • Yiyeceklere lezzet katmak için otlar ve baharatlar, soslar, soslar veya et suları kullanın
  • Çekiciliğini korumak için yiyecekleri sıcak olarak servis edin
  • İştahı artırmak için doktora beslenme takviyeleri veya ilaçlar hakkında danışın

Çiğneme veya yutma güçlüğü için:

  • Kişi yutma güçlüğü çekiyorsa bir konuşma veya dil terapisti ile konuşun. Ayrıca, kişinin yeterli beslendiğinden emin olmak bir diyetisyenle konuşun
  • Çırpılmış yumurta, yulaf ezmesi, yoğurt, süzme peynir, patates püresi, elma püresi, çorbalar, pişmiş balık, meyve suları, milkshake ve smoothie gibi yumuşak, sulu yiyecekler verin
  • Diğer yiyecekler için, yiyecekleri öğütün veya küçük, ısırık büyüklüğünde parçalar halinde kesin
  • Kişinin başı hafifçe öne eğik, dik oturduğundan emin olun
  • Tüm yiyeceklerin yutulduğundan emin olmak için her yemekten sonra kişinin ağzını kontrol edin
  • Boğulmanın kişinin hava yolunun tıkanmasına neden olması durumunda ‘Heimlich’ manevrasını öğrenin
  • Boğulma meydana gelirse ilk yardımı arayın

Mutfak eşyaları ve bardakları tutmak için elleri kullanmada zorluk için:

  • Kişinin bir kaşıkla yiyebilmesi için önceden kesilmiş yiyecekleri küçük parçalar halinde servis edin
  • Sandviçler, peynirler, hamburgerler, sosisli sandviçler, minyatür kişler, meyve dilimleri, börekler, patates kabukları gibi yemek için mutfak eşyaları gerektirmeyen yiyecekleri sunun
  • Yemek yemeyi ve içmeyi kolaylaştıracak özel olarak tasarlanmış mutfak eşyaları ve bardaklar sunabilecek bir ergoterapist ile konuşun.

Gergin, kızgın veya sinirli olan kişi için:

Alzheimerı olan bir kişi, ajitasyon ve öfkeyi içerebilecek davranış değişiklikleri yaşayabilir. Bu davranışlar, yemek yemeyi reddetme veya tükürme gibi şekillerde ortaya çıkabilir. Kişinin neden bu şekilde davrandığını ve bu konuda ne yapacağını anlamaya çalışmak zor olabilir. Davranışlarının bazı olası nedenleri şunlardır:

  • Yiyecek ve içeceklerden hoşlanmama
  • Yiyecek veya içecek çok sıcak
  • İçinde bulundukları ortamı veya yemek yeme alanını sevmeme
  • Yaşadıkları zorluklardan dolayı hüsrana uğrama
  • Yemeklerini bitirmek için acele etme
  • Yeme ve içme konusunda yardım istememe

Ne yapılmalı? 

  • Kişiyi yemeye başlaması veya bitirmesi için acele etmeyin
  • Kişi konuşmakta güçlük çekiyorsa, ne isteyebileceğine veya neye ihtiyaç duyduğuna dair ipuçları için beden diline ve gözlerine bakın
  • Kişiye yemesi veya içmesi için asla baskı uygulamayın
  • Kişi öfke veya tahriş belirtileri gösteriyorsa, sakinleşmesini bekleyin ve ardından biraz yiyecek ve içecek verin

Görme sorunları olan kişiler için:

  • Tabaktaki yiyecekleri ve nerede olduklarını açıklayın (saat kadranına göre, yani otlu tavuk saat 6:00 konumunda, soslu patates püresi saat 3:00 konumunda )
  • Tabağa göre içeceği ve yerini tarif edin

Şiddetli Alzheimerı olan kişiler için:

  • Şiddetli Alzheimerı olan bir kişi yemek yemeyi unutabilir. Örneğin, yemek yaklaşırken ağzını nasıl açacağını unutabilir. Kişiye kaşık dolusu yiyeceği almak için ağzınızı nasıl açacağını göstermek için kendinizi bir model olarak kullanın. Bu kişinin fiziksel yeme eylemiyle ilgili yardıma ihtiyacı olabilir.

Sağlıklı beslenme için gıdaya özgü bazı temel ipuçları:

  • Meyveler, sebzeler, proteinler (balık, et, yumurta, kabuklu yemişler, fasulye), süt ürünleri, tahıllar ve yağlar gibi her yiyecek kategorisinden çeşitli yiyecekler. Birçok diyetisyen, DASH diyeti veya Akdeniz diyeti gibi kalp-sağlıklı bir diyet izlemenizi önerir
  • Yüksek doymuş yağ ve kolesterol içeren kızarmış yiyeceklerden kaçının
  • Şekerleri azaltın
  • Tuz alımını sınırlayın
  • Günde sekiz, 8 bardak su içirin. Yaşlı kişilerin yeterince sıvı tüketmesi çok önemlidir.

Alzheimer hastalığı olan bir kişinin aldığı ilaçlarla olası gıda etkileşimleri hakkında doktorunuza danışın.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın

Kötü Diş Sağlığının Alzheimer Riskini Ne Kadar Artırdığı Ortaya Kondu

Yapılan yeni bir araştırmaya göre, kötü diş sağlığına sahip ve dişlerini kaybeden kişilerin yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde Alzheimer hastalığına yakalanma olasılığı yüzde 21 daha fazla.

Doğu Finlandiya Üniversitesi’nden akademisyenler, dünyanın dört bir yanından 47 çalışmayı analiz etti ve ağız sağlığı kötü kişilerin bilişsel gerileme geliştirme olasılığının da yüzde 23 daha yüksek olduğu sonucuna vardı.

The Journal of the American Geriatrics Society’de yayımlanan çalışmada da diş kaybının hem demans hem de bilişsel bozulma riskini önemli ölçüde artırdığı saptandı ve düzenli diş fırçalamayla diş hekimi ziyaretlerinin önemi vurgulandı.

Çalışmanın yazarları “Periyodontit, dişi destekleyen dokuların iltihabıdır ve ciddi vakalarda diş kaybına yol açar. Bu, dünyadaki yetişkin nüfusunun yaklaşık yüzde 10 ila 15’ini etkiliyor” diye belirtiyor.

Bu incelemenin bulguları, periyodontal ve bilişsel sağlık arasındaki ilişkide birden fazla mekanizmanın bulunduğunu gösterebilir.

Araştırmacılar, makalelerini “Klinik açıdan bulgularımız, risk altındaki bireylerde erken teşhisin net yollarını ve bilişsel bozulmayı önlemek için en etkili önlemleri belirtmekte mevcut kanıtlar henüz yeterli olmasa da demansı önleme bağlamında periyodontal sağlığın izlenmesinin ve yönetiminin önemini vurgulamaktadır” diye bitirdi.

Temmuzda Imperial College London’ın cerrahi ve kanser bölümünden araştırmacılar, Alzheimer hastalığının tek bir beyin taramasıyla teşhis edilebileceğini keşfetmişti.

Bilim insanları, bu basit testin daha önce Alzheimer’la ilişkili olmayan bölgeler de dahil beynin yapılarına bakmak için yapay zeka kullandığını ortaya koymuştu.

İlerleyici hastalığın tedavisi bulunmamakla birlikte, erken teşhis, hastaların semptomlarını yönetmek için yardım ve desteğe erişmelerini ve geleceklerini planlamalarını sağlayacaktır.

Alzheimer Derneği’ne göre, hafıza sorunları demansın yaygın bir erken belirtisidir ancak demans, insanların düşünme, konuşma, hissetme, davranma ve algılama biçimlerini de değiştirebilir.

Alzheimer hastalığı en sık 65 yaş üstü kişilerde görülüyor.

Alzheimer hastalığı ve diğer demans türlerine yakalanma riski yaşla birlikte artıyor. Hastalığın, 65 yaşın üzerindeki her 14 kişiden birini ve 80 yaşın üzerindeki her 6 kişiden birini etkilediği tahmin ediliyor.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Alzheimer Ve Koku Kaybı

Anosmi (koku kaybı) veya hipozmi (azalmış koku), Alzheimer hastalığının diğer semptomlar başlamadan önce erken ve önemli bir belirtisi olabilir. Koku kaybının derecesi, Alzheimer geliştirme riskinin artmasıyla ilişkili olabilir. Hastalık erken evre hafif bilişsel bozukluktan Alzheimer hastalığına ilerledikçe anosmi kötüleşebilir.

Haber Merkezi / Alzheimer hastalığı dünya çapında demansın en yaygın şeklidir. Patolojinin merkezinde beyin atrofisi (büzülme) bulunur, özellikle nöronal ve sinaptik kaybın neden olduğu hipokampus ve korteks. Nöronal kayıp, amiloid-beta plaklarının ve hiperfosforile edilmiş taunun nörofibriler yumaklarının birikmesinden kaynaklanır. Bunlar, Alzheimer hastalığında iki önemli patolojik işaretidir.

Alzheimer hastalığında koku kaybı

Bir araştırması, koku bozukluğu (hipozmi) olan yaşlı bireylerin (57-85 yaşları arasında yaklaşık 3000 kişi), diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak, 5 yıl içinde demans geliştirme olasılığının 2 katından daha fazla olduğunu ortaya koydu.

Koku kaybı genellikle Alzheimer hastalığının önemli bir semptomu olarak görülmese de, hastalarda ortaya çıkan en erken semptomlardan biridir (eğer ortaya çıkarsa). Koku kaybının tek başına Alzheimer hastalığının yeterli bir göstergesi olmadığını ve gerçekten de özellikle erken Parkinson hastalığının yanı sıra multipl skleroz, amyotrofik lateral skleroz ve Huntington hastalığı dahil olmak üzere birçok başka nörolojik durumda bulunduğunu belirtmek de önemli.

Hastalığa özgü koku testlerinin geliştirilmesi, mümkünse hastalıkları ayırt etmede hayati öneme sahiptir (bu aşamada daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır). Bununla birlikte, koku kaybı, çeşitli nörolojik durumlarda ortaya çıkan önemli bir semptomdur. Bu nedenle, koku testleri bozulma gösteriyorsa, Alzheimer’ın en erken evrelerini değerlendirmede güçlü bir yöntem olarak nörogörüntülemenin yanı sıra MMSE gibi standart testlerin uygulanması önemli olacaktır.

Ayrıca, hipozmi (bozuk koku) normal yaşlanmaya da atfedilebilir, ancak hipozmi veya anozminin boyutu, özellikle normal yaşlanmanın bir parçası olarak beklenenden daha erken olması, birkaç dakika içinde bunama gelişme olasılığının güçlü bir göstergesidir.

Alzheimer hastalığında koku kaybı neden olur?

Amiloid plaklar ve nörofibriler yumaklar beynin kendisinde nöronal ve sinaptik kayıplara katkıda bulunduğu gibi, koku alma disfonksiyonuna da neden oldukları düşünülmektedir. Nöropatolojinin, hipokampus ve korteks içindeki bozulmalardan önce başlayan koku alma sistemi gibi bölgelerde meydana geldiği düşünülmektedir. Ayrıca, koku alma sistemi sınırlı kendi kendini onarma mekanizmalarına sahiptir, bu da onu Alzheimer ile ilişkili hasara karşı daha savunmasız hale getirir.

Bu bulgulara dayanarak, basit bir ayırt edici koku testi, hastalık semptomları ortaya çıkmaya başlamadan önce Alzheimer hastalığı (veya diğer nörolojik durumlar) riskini değerlendirebilir. Bunlar daha sonra klinik testler, biyobelirteçler ve nörogörüntüleme vb. gibi diğer tanı araçları tarafından doğrulanabilir. Erken teşhis, daha yüksek bir prognoz şansı ve uygulamaya konan uzun vadeli bir plan ile erken müdahaleye yol açabilir.

Özetle, koku kaybı, herhangi bir belirgin bilişsel bozukluk başlamadan önce ortaya çıkan Alzheimer hastalığının erken ve önemli bir biyolojik belirteci olabilir. Orta yaşta koku kaybı olanların on yıl içinde Alzheimer geliştirme olasılığı daha yüksektir ve koku almada en fazla bozulma (tam kayıp) olanlar en yüksek risk altındadır. Bu nedenle, koku ayrımcılığı testleri, Alzheimer hastalığının gelişme potansiyelini değerlendirmede ve erken müdahalelere ve yönetim planlarına izin vermede kolay ve etkili bir önlem olabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır.

Paylaşın