Yerel Seçimler; Babacan’dan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulunan DEVA Lideri Babacan, “Yerelde bazı prensipler konusunda aynı noktada olmak lazım. Biz ne dedik, temiz belediyecilik dedik. ‘Bu doğrultuda bir manifesto yayınlayacağız’ dedik. Bizim adaylarımız önce bu manifestonun altına imza atacaklar” dedi ve ekledi:

“Bunlar hiç konuşulmuyor, hükümet tarafında yolsuzluklar var da belediyelerde yok mu? Biz buna destek mi vereceğiz? ‘Tertemiz adaylar istiyoruz’ dedik il başkanlarımıza. O yüzden 3-5 belediye alacağız diye kimsenin yanlışına ortak olmayız. “Kendimiz seçime gireceğiz” diyip, İstanbul’da, Ankara’da adayımız olmayacak mı? Hiç konuşulmuyor, ama şu anda diğer siyasi partilerde de böyle bir iş birliğini kaldıracak bir iç psikoloji yok.”

Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yeni anayasa” çağrısına ilişkin ise “Şu da bir gerçek ki evet, mevcut Anayasa’ya uymuyorlar, “Yeni Anayasa olsa ne, olmasa ne” denebilir. Yine de yeni bir hükümet kurulduğunu, dolayısıyla söylenenlerin bir söz değeri olduğunu göz ardı edemeyiz.

Diyelim ki Meclis’te bir şey hazırladılar ve getirdiler, oturup bakmamız lazım. “İktidardan geldi, biz bakmayız” anlayışı bize göre sorumlu bir muhalefet anlayışı değil. Bunu mecliste bir komisyon eliyle yapalım derlerse biz buna katkı veririz. Bu bizim demokratik sorumluluğumuz, o yüzden peşin hükümlü bir şey söylemek istemiyorum. Bir samimiyet sorunu var; ancak bir yandan da ne olacağını görelim istiyoruz.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bir grup gazeteciyle bir araya geldi, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya’nın aktardığına göre Babacan’ın sorulara yanıtları şöyle oldu:

Cumhurbaşkanının yeni anayasa çağrısını samimi buluyor musunuz? Bu konuda muhalefetin diğer üyeleriyle görüşmeyi düşünür müsünüz? Altılı Masa’daki herkesten bu konuda ayrılıyorsunuz: Onlar baştan reddederken siz “Getirin görüşelim” diyorsunuz. Neden? 

Hükümet beş yıldır “yeni anayasa” diyor. Bu konuda henüz bir adım atılmadığı için ne kadar samimiler bilemiyoruz. Biz kendi teklifimizi 2 sene önce çalıştık, ortaya koyduk. Yetmedi, altı parti oturup 84 maddelik bir çalışma ortaya koyduk. İktidardan ise henüz bir şey çıkmadı. Şu da bir gerçek ki evet, mevcut Anayasa’ya uymuyorlar, “Yeni Anayasa olsa ne, olmasa ne” denebilir. Yine de yeni bir hükümet kurulduğunu, dolayısıyla söylenenlerin bir söz değeri olduğunu göz ardı edemeyiz.

Meclis’te bir komisyon oluşturulsun, partiler bir arada çalışsın. Diyelim ki Meclis’te bir şey hazırladılar ve getirdiler, oturup bakmamız lazım. “İktidardan geldi, biz bakmayız” anlayışı bize göre sorumlu bir muhalefet anlayışı değil. Bunu Meclis’te bir komisyon eliyle yapalım derlerse biz buna katkı veririz. Bu bizim demokratik sorumluluğumuz, o yüzden peşin hükümlü bir şey söylemek istemiyorum. Bir samimiyet sorunu var; ancak bir yandan da ne olacağını görelim istiyoruz.

Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin uzatılması gündeme getirilirse ne yaparsınız? 

Böyle bir şey olursa son anda getirip araya sıkıştırırlar, şimdiden yapmazlar. Burada bir değişiklik yapılmasına itiraz ederiz. İlke olarak bir kişinin bu kadar uzun süre görevde kalmasının son derece yanlış olduğunu düşünüyoruz. Artık bu ülkede değişimin zamanı geldi. Bu teklifi açıkça önümüze getirirlerse sıcak bakmamız mümkün değil.

Sistemde ‘iyileştirme’ konusunu işi çıkmaza sokmak için söylemiş olabilir. Kendi açısından iyileştirme nedir, bilemiyoruz.

Parlamenter sistem sizin kırmızı çizginiz mi? “Cumhurbaşkanlığı sisteminde şunlar yapılırsa olur deriz” diyor musunuz?

Tam demokrasi, şeffaflık, denge kontrolü. Bunlar çok çok önemli. Bu konularda gerçekten mevcut durumdan daha ileriye götürecek, samimi bir adım olursa, onu biz iyi niyetle değerlendiririz. Bir de şu var, samimiyeti görmemiz lazım. Gerçekten samimi mi yoksa bu bir siyasi oyun mu? Ülkenin gündemini işgal ederek enflasyon, hayat pahalılığı, fakirleşme gibi diğer sorunların üstü mü örtülüyor? Bunu görmemiz lazım.

Yıllardır samimiyet testini geçemediler ki. Yerel seçim öncesi konu tamamen Anayasa’ya gelecek. Bu konuda şimdiden bir şey söylemeniz daha iyi değil mi?

Taze yenilenmiş bir halk desteği var. Her seçim bir kredi açma dönemidir. Böyle bir dönemde bizim çok sert kırmızı çizgilerden bahsetmemiz doğru değil. Böyle bir yaklaşım klasik muhalefet olur. Bizim muhalefet tarzımız bakımından bu tavrı doğru görmüyorum.

Bu tavrın AK Parti seçmeni ile kurmak istediğiniz ilişkiyle bağlantınız var mı?

AK Parti seçmeni bizim yabancı olduğumuz bir seçmen değil ki, yıllardır birbirimizi bildiğimiz bir seçmen. Anadolu’da “yahu bir dur hele” derler. Vatandaşın bize “yahu bir durun hele” dediği bir dönemdeyiz. Dolayısıyla bu dönemde bizim muhalefet şeklimize dikkat etmemiz lazım. Nispeten olumlu gördüğümüz konuları da dile getirmemiz lazım.

Can Atalay için TİP bir yürüyüş başlatıyor biliyorsunuz. Böyle bir iklimde yeni anayasa konuşmak garip olmuyor mu?

Can Atalay konusundaki duruşumuz çok net. Ama bu konulara çok daha geniş bir açıdan bakmamız lazım. Siyaset böyle bir şey değil, bu dar ideoloji siyaseti olur. Bir ülkeyi yönetmeye talipseniz bunlara sıkışıp kalamazsınız.

Başörtüsü, aile kavramı üzerinden anayasa önerisi gelirse, burada da mı bir kırmızı çizginiz yok?

Biz muhafazakar kesimin haklarının kaybıyla ilgili konularda ne kadar hassas isek, kendini seküler olarak tanımlayan vatandaşlarımızın hayat tarzına müdahaleyi de bir o kadar tehlikeli görüyoruz. Dolayısıyla bu konuda da aynı ölçüde hassasız. Devletin görevi insanların hayat tarzına karışmak değil, herkesin hayat tarzını dış müdahalelerden korumaktır. Zaten özgürlükçü demokrasi dediğimiz şey tam olarak budur.

Kamuda (başörtüsü konusunda) pratikte böyle bir sorun yok, özel sektörde zaman zaman olduğunu duyuyoruz. Hükümetin muhalefette çatlak oluşturmak için kullandığı kullanışlı bir enstrüman bu, bir anayasa meselesi değil. İdris Bey de defalarca açıklama yaptı. Ortada bir şey yokken böyle kesin ifadeler kullanmak istemiyorum. Ne getirecekler, bakacağız.

Yerel seçimde 81 ilin tamamında aday çıkaracak mısınız?

En önemli iç eleştiri başka bir partinin listesinden seçime girmiş olmamızdı. Yerel seçimler kendimizi anlatmak için çok büyük bir fırsat. Bu seçimlerde kendi özgün kimliğimizi vatandaşımıza anlatmak istiyoruz. Bazı küçük ilçelerde teşkilatlarımız arasında iş birliği senaryoları olabilir, ama bu senaryolar şu anda genel merkezin bilgisi dahilinde olan senaryolar değil.

Nokta atışı ve istisnai iş birlikleri yapabileceğimize cumartesi günü yaptığımız konuşmada değindik; ama bizim zaten güçlü bir teşkilatımız, 600 küsür ilçede örgütümüz var. O kadar ilçe başkanımız var, aday bulamamamız gibi bir durum söz konusu değil. Yerel seçimler teşkilatın üzerindeki travmayı atlatmak ve özgün DEVA ruhunu anlatmak için bir fırsat. Biz DEVA’yız ve bu ülke için ideallerimiz var. Biz bütün o çalışmaları 15 vekil için yapmadık, bu ülkeyi yönetmek için yaptık.

2019 yerel seçiminde yoktunuz ama muhalefet iş birliğine gidip kritik belediyeleri kazandı. Cumhur İttifakı yine iş birliğine gidecek gibi görünüyor. Bunun karşılığında, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere muhalefet yine bir iş birliğine gider mi? 

Yerelde bazı prensipler konusunda aynı noktada olmak lazım. Biz ne dedik, temiz belediyecilik dedik. “Bu doğrultuda bir manifesto yayınlayacağız” dedik. Bizim adaylarımız önce bu manifestonun altına imza atacaklar. Bunlar hiç konuşulmuyor, hükümet tarafında yolsuzluklar var da belediyelerde yok mu? Biz buna destek mi vereceğiz?

“Tertemiz adaylar istiyoruz” dedik il başkanlarımıza. O yüzden 3-5 belediye alacağız diye kimsenin yanlışına ortak olmayız. “Kendimiz seçime gireceğiz” deyip, İstanbul’da, Ankara’da adayımız olmayacak mı? Hiç konuşulmuyor, ama şu anda diğer siyasi partilerde de böyle bir iş birliğini kaldıracak bir iç psikoloji yok.

Büyükşehirlerde iktidarın iş birliği, muhalefetin parçalı olması iktidara kazandırmayacak mı?

Hiç belli olmaz. Yerel seçimlerde 50+1 gerekmiyor ki. Yerel seçimde dinamikler çok farklı, tamamen adaylara bağlı.

Kesin alırız dediğiniz belediyeler var mı?

Bizim il başkanlarımızı bir dinleseniz “Genel seçimlerde kendimizi göstermemize izin vermediniz, şimdi görün bizi” diyorlar. Seçimden önce bu işin matematiğini yapmak zor, seçimden sonra konuşalım.

Ortak listede İYİ Parti yer almadı. İYİ Parti de devreye girse vekil sayısı artar mıydı?

Ortak listeyi geçin, bazı yerlerde oturup konuşsalardı artı 20 vekil daha kazanılabilirdi. Bunun için dört kere toplandık, hiçbir şey çıkmadı.

Parlamentoda etkinliğinizi artırmak için bir grup kurma çabanız var mı, olacak mı?

Zaman içinde doğal yollarla böyle bir süreç gelişirse elbette olur. Bu süreçlerin doğal olması, organik olması gerekiyor.

Lütfü Elvan’ın, Kalyon İnşaat’ın başına geçmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? 

BDDK’nın, SPK’nın kanununu sıfırdan biz çıkardık. Bunların hepsine ‘kişiler görevden ayrıldıktan sonra özel sektörde, kendi alanıyla alakalı görev alamaz’ diye madde koyduk. Çünkü bu insanlar o görevdeyken bir kariyer planlaması yapmasın dedik. Bu işin ruhu budur; ama şaşırmamayı da öğrendik zaman içinde, olmaz denen ne varsa oluyor.

Paylaşın

Yerel Seçimler; Babacan: Kendi Adaylarımızla Gireceğiz

Partisinin  Tüzük Kongresi’nde ‘yerel seçimde ittifak’ tartışmalarına ilişkin açıklama yapan Ali Babacan, “DEVA Partisi önümüzdeki yerel seçimlerde, tüm ülke sathında kendi ismiyle, kendi amblemiyle, kendi adaylarıyla seçime girme kararı almıştır. Kararımız ülkemiz için, partimiz için hayırlı olsun.” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Tüzük Kongresi’nde açıklamalarda bulundu.

DEVA Lideri Babacan, kaybedilen seçimlere ilişkin, “Talihsiz tartışmalar, tekil hırslar ve anlamsız kavgalar yüzünden vatandaşlarımız; Millet İttifakı’nın bu ülkeyi uyumlu bir şekilde yönetebileceğine ikna olmadı” yorumunu yaparken seçim sonrası büyük bir hayal kırıklığı yaşadıklarını söyledi.

Ali Babacan, şöyle devam etti: “O yüzden bugün işimiz daha zor. Ama biz, demokrasiyi bir ‘müsabaka’ gibi görenlerden, ‘iktidarın nimetlerini paylaşma yarışı’ sananlardan değiliz.”

31 Mart 2024’te yapılması planlanan yerel seçimlerde, kendi adaylarını çıkaracaklarını duyuran Babacan açıklamasının ilgili bölümünde şunları kaydetti:

“DEVA Partisi önümüzdeki yerel seçimlerde, tüm ülke sathında kendi ismiyle, kendi amblemiyle, kendi adaylarıyla seçime girme kararı almıştır. Kararımız ülkemiz için, partimiz için hayırlı olsun.”

DEVA Partisi

9 Mart 2020 tarihinde Ali Babacan liderliğinde kurulan Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi,  TBMM’de 15 milletvekili ile temsil edilmektedir.

Parti, dünya görüşünü “politikalarını gerçekleştirerek kuvvetler ayrılığı prensibine ve hukukun üstünlüğüne dayanan, tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemiyle hukuk güvenliğini en üst düzeyde sağlayan, katılımcı ve çoğulcu demokrasiye önem veren olarak” tanımlar.

Üçüncü taraf kaynaklar genellikle partiyi liberal muhafazakârlık, Pro-Avrupacılık ve sosyal liberalizm ideolojilerini benimseyen ve merkez sağa yaslanan bir parti olarak tanımlamıştır Parti siyasi yelpazede kendisini yelpazenin tam ortasında her ideolojiden insanı barındırmayı amaçlayan ‘ana akım’ parti olarak tanımlamaktadır.

Bazı yorumcular, partinin 2002’deki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) anımsattığını belirtmektedir. Eleştirmenlere göre, parti stratejisini AK Parti tabanı içindeki iki gruptan destek almaya dayandırdı: orta sınıf ve dindar Kürt seçmenler.

Eleştirmenler AK Parti’nin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile ittifak halinde olması ve Kürtlere güvenlikçi bir yaklaşım benimsemesi nedeniyle, dindar Kürt seçmenlerin gerçekten yeni bir parti arayışı içinde olduğunu belirterek partinin bu seçmenlere alternatif oluşturduğunu düşünmektedir.

Ayrıca Anavatan Partisi’nin (ANAP) devamı olduğu da iddia edilmiştir. Parti gireceği ilk seçimler olan 2023 genel seçimlerine Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) listelerinden 24 adayla, İYİ Parti listelerinden 1 adayla seçimlere katıldı ve bu adaylardan 15’i seçildi.

Paylaşın

Ali Babacan: Seçimden Bu Yana 4 Kez Faiz Arttı, Erdoğan Susuyor

Merkez Bankası’nın (TCMB) faiz kararına ilişkin değerlendirmede bulunan DEVA Lideri Ali Babacan, “Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu, bugünkü toplantısında politika faizini 500 baz puan daha artırarak yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkardı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Merkez Bankası’nın kararına ilişkin sosyal medya hesabından değerlendirmede bulundu. Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Seçimden bu yana 4 kez faiz arttı, Sayın Erdoğan susuyor. Merkez Bankası’nın politika faizi bir kenarda dursun, bu milletin Hazinesi’nden her yıl ne kadar faiz ödettiğini kendisinden hiç duydunuz mu? Ekonomi yönetimini devrettiğimden bu yana tam 46 kat arttı.”

Merkez’den parasal sıkılaştırma sürecinin devamı vurgusu

Öte yandan Merkez Bankası’ndan yapılan açıklamada, Kurul’un “dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına” verdiği vurgulandı.

Enflasyonun Temmuz ve Ağustos aylarında öngörülenin üzerinde gerçekleştiği belirtilen açıklamada, “Yurt içi talepteki güçlü seyir ve hizmet fiyatlarındaki katılık devam ederken, petrol fiyatlarındaki artış ve enflasyon beklentilerinde süregelen bozulma enflasyonda ilave yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır” denildi. Bu unsurların enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olacağına işaret edildi. Merkez Bankası, Temmuz ayında 2023 yılı enflasyon tahminini yüzde 58’e yükseltmiş, 2024 yıl sonu tahminini ise yüzde 33 olarak güncellemişti.

“Son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin ise enflasyona önemli ölçüde yansıdığı ve aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüşün başlayacağı değerlendirilmiştir” denilen açıklamada, Para Politikası Kurulu “parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır” ifadesine yer verildi.

Faiz indirme sürecine 27 ay sonra son verilmişti

Merkez Bankası, Hafize Gaye Erkan’ın göreve atanması sonrası faiz indirimi sürecine 27 ay sonra son vermiş, son 3 PPK toplantısında politika faizini yüzde 16,5 artırmıştı.

Politika faizi, Haziran ayında 650 baz puan artışla yüzde 15’e, Temmuz ayında ise 250 baz puan artışla yüzde 17,50’ye yükseltmişti. 24 Ağustos’ta yapılan toplantıda ise politika faizi, piyasa beklentilerinin üzerinde 750 baz puanlık artışla yüzde 17,5’ten yüzde 25’e çıkartılmıştı.

Anadolu Ajansı (AA) Finans’ın 19 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette 500 baz puan artış beklentisi öne çıkmıştı. Anket sonuçlarına göre, 250 ile 600 baz puanlık bir artırım öngören ekonomistlerin politika faizi beklentileri yüzde 27,50 ile yüzde 31, yıl sonu politika faizi beklentileri ise yüzde 35 ile 45 arasında yer alıyordu.

Ekonomistlerin yıl sonu politika faizi beklentilerinin medyanı ise yüzde 36 olmuştu. Reuters anketine katılan 16 ekonomist de Merkez Bankası’ndan 500 baz puanlık artış bekliyordu. Tahminler yüzde 27,5 ile yüzde 31 bandında yer alıyordu.

Bloomberg HT’nin anketine katılan 19 kurumun medyan beklentisi de, politika faizinin bugün 500 baz puan artırılarak yüzde 30’a yükseltilmesi yönündeydi. Eylül ayı faiz anketinde; maksimum beklenti yüzde 30, minimum beklenti ise yüzde 27,5 olmuştu.

Paylaşın

Babacan’dan “Kur Korumalı Mevduat” Tepkisi: Asrın Ekonomik Felaketi

Partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında hükümetin ilk 100 gününü değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Bakın deprem olmuş. Asrın felaketi 104 milyar dolar. Son dönemde yapılan vergi artışlarına gerekçi olarak da hep o deprem gösteriliyor değil mi? ‘Ne yapalım. Bu yükü paylaşacağız. Herkes fedakârlık yapsın’ diyorlar” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bu 104 milyar doların maliyetini karşılamak için âdeta ‘bu vergileri saldık’ diyorlar. Evet. Bu deprem asrın doğal felaketi olabilir. Ama bu 125 milyar dolarlık Kur Korumalı Mevduat (KKM) da asrın ekonomik felaketidir. Ve bu felaket bizzat Sayın Erdoğan tarafından bu memleketin başına getirilmiştir.”

Ali Babacan sözlerine şöyle devam etti: Seçimden sonra kur korumalı mevduat için kur farklarının tamamını ödemeye başlayan Merkez Bankası, bunun için karşılıksız para basmaktadır. Kur korumalı mevduatın büyüklüğü 125 milyar dolara ulaştı” diyerek ekonomi yönetimine sordu, “Karşılıksız para basarak ödenen bu kur farkları enflasyonu ne kadar azdırmaktadır?”

Hükûmetin ilk üç ayında üç kere faiz artıran Merkez Bankasına da değinen Babacan, “ ‘Bu kardeşiniz iş başında oldukça faiz yükselemez’ dedi. Seçimden hemen sonra da Merkez Bankası 3 ayda 3 kere faiz arttırdı ve 3 ayda faiz tam 3 katını çıktı. Seçime giderken politika faizi yüzde 8,5. Seçimden sonra yüzde 25. Rakamlar ortada. Kredi faizlerine de şöyle bakalım. Seçimden önce kredi faizleri belli noktalarda tutulmaya çalışıyor. Seçimden sonra fırlayıp gidiyor” ifadelerini kullandı.

Babacan, bugün partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında hükümetin ilk 100 gününü değerlendirdi. Babacan, şunları söyledi:

“Merkez Bankası’na yapılan kadro değişiklikleri olumlu yönde atılmış bir adımdır. Kabine üyelerinde bazılarıyla ilgili de bizim değerlendirmelerimiz olumludur. Sadece üst düzeyde yapılan birkaç atama yeterli değildir. Seçimden sonra Kur Korumalı Mevduat için kur farklarının tamamı Merkez Bankası’na ödettirilmeye başlandı.

Merkez Bankası bunu ödeyebilmek için harıl harıl para basıyor. Para basıldığında ülkede enflasyon artıyor, herkesin cebinden alınıyor, bankada parası olanın hesabına ekleniyor, özeti bu. Bu ödenen kur farkı tutarı hala gizleniyor. Kur Korumalı Mevduatın büyüklüğü yaklaşık 125 milyar dolara ulaştı. Bu kadar büyük bir rakamla ilgili siz gerçekleri niye gizliyorsunuz?

Cumhurbaşkanı’nın ifadelerine göre 6 Şubat depremlerinin maliyeti ülke ekonomisine 104 milyar dolar. Son dönemde vergi artışlarına gerekçe olarak deprem gösteriliyor. Evet, deprem asrın doğal felaketi olabilir ama bu 125 milyar dolarlık Kur Korumalı Mevduat da asrın ekonomik felaketidir. Bu felaket de bizzat sayın Erdoğan tarafından bu memleketin başına getirilmiştir.

Kur Korumalı Mevduat ile ilgili varsayımınız nedir? Kur Korumalı Mevduata karşılıksız basılacak para ne kadar olacaktır? Bunları bilmek istiyoruz. Orta Vadeli Program’da bunlardan bahsedilmemiş. Buradan ekonomi yönetimine sesleniyorum; rasyonel politikalara dönme konusunda samimiyseniz önce şeffaf olun, kimseyi aldatmayın çünkü doğru hesaptan kaçmaz.

Seçimden evvel bana ekonomiyi sorduklarında en çok hangi kelimeyi açıklamıştım hatırlıyor musunuz? Güven. Hala aynı noktadayım. Sayın Erdoğan, zamanında benim yakın çalıştığım bazı ekonomi kurmaylarını iş başına getirerek 2015’ten beri kendi yarattığı güven bunalımını çözebileceğini düşünüyor.

Bu güven bunalımı bir iki atamayla düzelmez. Son bir ayda enflasyonu biraz yüksek açıkladı diye herkes diyor ki ‘acaba TÜİK bundan sonra değişecek mi? Eğer şeffaflık diyorsanız, rasyonalite diyorsanız, güven diyorsanız TÜİK yönetimini tamamen değiştirin. Etkin ve bağımsız bir yönetim yapısı oluşturun. Yeniden kredibilite kazanana kadar TÜİK’in mutlaka dış denetime tabi tutulması lazım.

Sayın Erdoğan seçimlerden hemen sonra zam üstüne zam yağdırdı vergi üstüne vergi ekledi. Vatandaşlara yaptığı maaş artışları hızla eriyip buharlaşıp gidiyor. Bu ilk 100 günde yoksulluk daha da arttı. Kapı kapı borç dilenmeye devam ediliyor. Seçimden önce kuru düşük gösterdiler seçimden sonra patlattılar, dolar rakamları mayıs sonunda 20 lira bugün 27 liraya çıkmış. Aynı şey benzin ve mazot fiyatları için de geçerli.

Seçim için sandığa giderken çiftçi mazota 20 lira ödüyordu bugün 40 lira ödüyor. Bir başka örnek faiz. ‘Bu kardeşiniz iş başında oldukça faiz yükselemez’ dedi. Seçimden hemen sonra da Merkez Bankası üç ayda üç kez faiz arttırdı… Merkez Bankası ve hükümete buradan çağrı yapıyorum, tüketici kredisiymiş, şuymuş buymuş bunları anlıyorum ama ihracat reaksiyon kredisinde kısıtlama yapmayın.

“2026’da tek haneli enflasyon öngörüyorlar”

Hükümetinizin ilk üç ayında Merkez Bankası tam üç kez faiz arttırdı. Söyleyecek hiçbir sözünüz yok mu? Sayın Erdoğan bu millete bir açıklama borcunuz var. Her konuda konuşuyorsunuz faiz konusunda niye 100 gündür susuyorsunuz? Seçimden önce, ‘Vatandaşlarımız müsterih olsun, enflasyonu yine tek haneye indireceğiz’ diyen Sayın Erdoğan, bu yıl sonu için enflasyon öngörüsünü önce yüzde 58’e, yeni açıklanan Orta Vadeli Program’da ise yüzde 65’e çıkardı.

Bu arada, yüzde 65 rakamının da gerçekler karşısında iyimser kaldığını, piyasa beklentisinin yüzde 70-75 aralığına çıktığını hatırlatalım. 5 yıldır enflasyonun tek haneye ineceğini yüzleri kızarmadan tekrar edenler, şimdi kağıt üstünde bile ancak 2026’da tek haneli enflasyon öngörüyorlar.

Unutmayalım, OVP’de tek haneli enflasyon için koydukları hedef ta 2026’nın sonu. Ölme eşeğim ölme. Şu anda Türkiye’nin karşı karşıya olduğu en önemli sorun enflasyondur. Sayın Erdoğan artık enflasyonla yönetmeye alıştı. Merkez Bankası’nın kontrolünü eline geçirdiği andan itibaren Türkiye’de enflasyon yükselmeye başladı ve bir türlü düşmüyor. Düşmeyecek de… Orta Vadeli Program’da, kur ile enflasyon arasında, büyüme ile enflasyon arasında ve diğer önemli makro iç hedef, tahmin ve çalışma varsayımlarında içsel tutarlılık göremiyoruz.

Çıplak gözle gördüğümüz kadarıyla kamuda israf tam gaz devam ediyor. Lüksten de şatafattan da vazgeçilmiyor. Koskoca Türkiye’nin maliye politikası tamamıyla vergi ve zamlara dayanmış durumda. Bu uygulamaların bedelini yine, her zamanki gibi çalışan nüfus ve geniş halk kesimleri ödüyor, ödeyecek. Gerçek enflasyonu geçtim, kendi öngördükleri iyimser orana göre bile memura, emekliye zam yapmaya niyetleri yok. Bu hak mı? Reva mı?

Geçen hafta Sayın Erdoğan yeni anayasadan söz etti. Uzun zamandır dillendiriyor. İyi de mevcut anayasaya uymayan, kanunları tanımayan, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayan bir iktidar; yeni anayasa yapsa ne olur, yapmasa ne olur? Hâlâ AİHM kararlarına uyulmuyor. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmuyor. Hükümet seçimlerden evvel kamuda işe alımlarda mülakatları kaldıracağını söylemişti. Ne oldu? Kaldırmadı. Bugün mülakat uygulamasıyla beraber haksızlıkların, kayırmacılığın devam ettiğini üzülerek görüyoruz.

İlk 100 günde kadına yönelik şiddetle ilgili veya kadın istihdamıyla ilgili önemli bir adım görmedik. Sürekli olarak kadın meselelerinde ülkeyi geriye götürebilecek adımların tedirginliği yaşanmakta. Çevre konusunda yapılanlar, yapılabileceklerin yanında çok çok zayıf kaldı. Sağlıkta mevcut sorunlar devam ederken, bazı hastanelerde ve branşlarda randevu kuyruklarının gittikçe uzadığını görüyoruz.

Türkiye’nin en iyi dönemlerinde çok sık vurgu yaptığım iki konu eğitim ve hukuk. Dünyada eğitim sistemlerinin sorgulandığı, yeni arayışlar içine girildiği bir zamandan geçiyoruz. İktidar biliyorsunuz seçimden evvel gençlere çok güzel bir vaat verdi. ‘Bir defaya mahsus gençlere cep telefonu ve bilgisayar alımlarında vergi muafiyeti sağlanacak’ dediler. Sonra baktık, muafiyet sağlanan ürünlerle ilgili kısıtlamalar getirildi.

“Çiftçinin kullandığı mazotun ÖTV’sini iade edin”

Seçimlerden önce mazotun litre fiyatı 20 lira iken bugün itibarıyla 40 liranın üzerinde. Bu ne demek biliyor musunuz? 100 günde yüzde 100’den fazla artış demek. Mazot yüzde 100 arttı, hükümet mısırın fiyatını sadece yüzde 5 artırdı. 5,70’den 6 liraya çıkardı. TMO’da randevu kuyruğu olduğu için çiftçimiz piyasada mısırı 5 liraya satmak zorunda kalıyor. Buradan iktidara derhal yapması gerekenleri söylüyorum, çiftçinin kullandığı mazotun ÖTV’sini iade edin. Çiftçiye elektriği, normal tarifeden değil, daha ucuza verin. Kredilerin geri ödenme zamanını ürün hasat dönemine göre belirleyin.

Zamlara Merkez Bankası karar vermiyor. Zamlara bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan karar veriyor. Hiç kimse bu ülkede bir akaryakıt fiyatını, vergi artışının Cumhurbaşkanı’ndan habersiz olabileceğini düşünmesin. Dolayısıyla Merkez Bankası zam yapmıyor, zammı yapan Cumhurbaşkanı. Ya kendi yapıyor bizzat ya da kendi bilgisi dahilinde yapılıyor.

Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ancak ‘Merkez Bankası Başkanı 5 yıllığına atanır ve Cumhurbaşkanı bile görevden alamaz’ diye bir kanun düzenlemesi olursa biz Merkez Bankası’nın gerçekten bağımsız olduğuna inanırız. Aksi halde, her an tek bir imzayla görevden alınabileceğini bilen bir Merkez Bankası Başkanı, Para Politikası Kurulu üyeleri asla bağımsız çalışamaz.”

Paylaşın

Davutoğlu Ve Babacan’dan ‘Orta Vadeli Program’a Sert Tepki

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklama ile bugün açıklanan yeni Orta Vadeli Program’a tepki gösterdiler.

Haber Merkezi / Ali Babacan, “Bu yıl sonunda tek hane enflasyon vadeden Erdoğan, tek haneyi kâğıt üstünde bile ancak 2026 sonunda öngörüyor” derken, Ahmet Davutoğlu, “OVP ‘Kaybedilen 10 yılın belgesi’ olmuş” yorumunu yaptı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Orta Vadeli Program’a sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Şimdi bize kaybolan yıllarımızı kim verecek? Orta Vadeli Programda 2014’te sahip olduğumuz kişi başına düşen milli gelire ancak 2024’te, tek haneli enflasyona da ancak 2026’da ulaşabileceğimiz öngörülmüş. En son tek haneli enflasyon 2016 yılında gerçekleşmişti. OVP ‘Kaybedilen 10 yılın belgesi’ olmuş.

2021 yılında açıklanan OVP’de 2023 enflasyonu yüzde 8 olarak vaat etmiştiniz. Bu hatalarla yüzleşmeden milletin size nasıl inanmasını bekliyorsunuz? Sayın Erdoğan; Madem ‘Kur Korumalı Mevduat görevini yerine getirdi’, bugüne dek ne kadar kamu kaynağı aktarıldığını da açıklayın da milletimizin cebinden yaptığınız israfın bilançosu ortaya çıksın.

OVP’de milletten toplayacağınız vergilerin enflasyonun çok üstünde olacağı görülüyor. Siz kamuda herhangi bir tasarruf yapmayı düşünüyor musunuz?”

“Erdoğan, kendisi dışında herkesi sorumlu görmeye devam ediyor”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ise, Orta Vadeli Program’a sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Bugünkü Orta Vadeli Program (OVP) konuşması gösterdi ki sayın Erdoğan yüksek enflasyon konusunda hâlâ kendisi dışında herkesi sorumlu görmeye devam ediyor.

Devleti batırma projesi olan Kur Korumalı Mevduat (KKM) konusunda samimi bir itiraf yapmak yerine kelime oyunlarıyla KKM’yi savunuyor. Bu yıl sonunda tek hane enflasyon vadeden Erdoğan, tek haneyi kâğıt üstünde bile ancak 2026 sonunda öngörüyor.

OVP’de Merkez Bankası bağımsızlığını güçlendirecek, şeffaflığı artıracak hiçbir somut adım yer almıyor. Programda rant gelirlerinin vergilendirilmesiyle ilgili hiçbir adım yok. Yük yine dar ve sabit gelirliler üzerine yıkılıyor.

OVP yapısal adımlar konusunda bugüne kadar tekrarlanan soyut ve genel ifadeleri tekrarlamaktan öteye gitmiyor. Özetle, yapılan yanlışlardan bahsetmeyen, içsel tutarlılığı zayıf, somut adımlar yerine soyut ve genel ifadeler içeren bir programla güven tesis edilemez, öngörülebilirlik sağlanamaz.”

Paylaşın

CHP’den Ali Babacan Açıklaması: Çok Aldırmamak Lazım

DEVA Partisi Lideri Ali Babacan’ın “CHP tek başına seçim kazanamaz” şeklindeki sözlerin yanıt veren CHP’li Gökhan Günaydın, “Yüzde 2‘lik olup olmadığı belli olmayan insanların atıp tutmalarına çok aldırmamak lazım” dedi ve ekledi:

“Sandık sonuçlarını bilemiyoruz. Sandık çıkış anketlerini biliyoruz ama onları da kimse mahcup olmasın diye söylemiyoruz. ‘Tek başınıza seçim mi kazanabilirsiniz?’ sorusuna ‘Kazanacağımız yerler var, kazanamayacağımız yerler var’ şeklinde cevap veririz. Peki aynı soruyu biz sorsak yanıtı var mı bu sorunun?”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın “CHP tek başına seçim kazanamaz” şeklindeki sözlerin yanıt verdi.

Halk TV’deki ‘Kayda Geçsin’ programında gazeteciler Şule Aydın, Timur Soykan ve Murat Ağırel’in sorularını yanıtlayan Günaydın, DEVA Partisi lideri Babacan’ı CHP’ye ilişkin sözleri nedeniyle isim vermeden eleştirdi.

Günaydın, “Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi, belki İYİ Parti onlara katılır katılmaz bilmem, belki Demokrat Parti… Onlar milletvekilliği seçimlerinde kendi aralarında bir ittifakla girselerdi de, cumhurbaşkanlığı seçiminde tıpkı İYİ Parti’nin yaptığı gibi tek adaya ortak oy verselerdi, kim kaybederdi?” ifadelerini kullandı.

“Yüzde 2‘lik olup olmadığı belli olmayan insanların atıp tutmalarına çok aldırmamak lazım” diyen Günaydın, sözlerine şöyle devam etti:

“Sandık sonuçlarını bilemiyoruz. Sandık çıkış anketlerini biliyoruz ama onları da kimse mahcup olmasın diye söylemiyoruz. ‘Tek başınıza seçim mi kazanabilirsiniz?’ sorusuna ‘Kazanacağımız yerler var, kazanamayacağımız yerler var’ şeklinde cevap veririz. Peki aynı soruyu biz sorsak yanıtı var mı bu sorunun?”

Ali Babacan ne demişti?

Mayıs ayında yapılan seçimlerde CHP listelerinden 15 milletvekilini Meclis’e sokan DEVA Partisi’nin lideri Ali Babacan, geçen günlerde konuk olduğu Habertürk yayınında CHP’ye yönelik eleştirel değerlendirmelerde bulunmuştu.

“Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler” diyen Babacan, şu yorumu dile getirmişti:

“Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP’nin kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.

AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.”

Paylaşın

Ali Babacan’dan CHP’ye Salvolar

Genel seçimleri değerlendiren DEVA Partisi lideri Babacan, “Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.” dedi ve ekledi:

“AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.”

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Habertürk TV’de Hülya Hökenek ve Faruk Aksoy’un sorularını yanıtladı. Babacan, hükümetin ekonomi yönetiminin yanı sıra seçim sonuçlarını ve seçime yönelik muhalefetin yaptığı iş birliği hakkında devam eden tartışmaları değerlendirdi.

Ekonomi yönetiminde yapılan değişikliklerin ekonomiyi düzeltmeye yetmeyeceğinin altını çizen Babacan, “Türkiye’nin ekonomisi sadece ekonomi yönetimiyle düzelmez. Çünkü hukuk, adalet eğer düzgün değilse bir ülkede gelir ekonomiyi vurur. Eğer eğitim sistemi düzgün çalışmıyorsa gelip ekonomiyi vurur. Mesela enflasyonun patladığı dönemde Merkez Bankası Başkanı olan insanı tuttular, BDDK’nın başına da atadılar. Merkez Bankası burada ne kadar çaba gösterirse göstersin, eğer BDDK onunla aynı çizgide destekleyici adımlar atmazsa bu iş olmaz, enflasyon falan düşmez bu ülkede. Bunların hepsi bir bütün. Eğer TÜİK, şeffaf bir şekilde enflasyonu ölçmezse, ne yaparsanız yapın zaten söylenenler bir yalan dünyası” diye konuştu:

“Şu anda Türkiye’nin bir ekonomi programı yok.  ‘Orta vadeli program üzerinde çalışıyoruz’ dediler. Demek ki neymiş? Yeni yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Program açıklanınca bakacağız, gerçekçi mi, tutarlı mı?

Benim ekonomi yönetiminin başında olduğum dönemde hazinenin borcu nasıl gidiyor? 2018’de alanı ekonomi olan Erdoğan’ın tek imza ile ülkeyi yönetmeye başladığı dönemden itibaren nasıl gidiyor? Ülkenin borcunu makul seviyede tutmak mı yerlilik millilik, yoksa Cumhurbaşkanı’nın ülkeyi içeriye dışarıya borçlandırarak, gidip kapı kapı Suudi Arabistan’dan, Katar’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden kredi dilenerek ülke ekonomisini yönetmeye çalışması mı yerlilik millilik?

Bizim bu iddialarımız devam ediyor, değişmeyecek ve inşallah biz bir gün bu ülkeyi yöneteceğiz. İktidara talibiz biz. Onun için çalışıyoruz. Biz bir düşünce kuruluşu değiliz. Biz bir vakıf değiliz, dernek değiliz. Biz STK da değiliz, biz bir siyasi partiyiz. Ve bu ülkeyi yönetme iddiasıyla ortaya çıkmış bir siyasi partiyiz.

Demokrasi talebi daha çok orta sınıflardan gelir biliyorsunuz, şimdi orta direği çökertiyorlar. Bugün asgari ücretle geçinen herkes aşırı yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bugün asgari emekli maaşı alan 7500 lira alan emeklilerimizin hepsi aşırı yoksulluk içerisinde yaşıyor. Onlara ne yapıyorlar? Özellikle maaş almayan yoksul kesime koliler, paketler, destekler, yani diyorlar ki ‘Sen AK Parti’ye üyeysen bu yardımı alırsın.’ Zenginler iktidardan bir şekilde nemalanıyor. Yoksullar da mecbur kalıyor iktidara. Dolayısıyla demokrasi talebi ülkede azalıyor. İşte biz, o demokrasi talebini hep canlı tutacağız. İnadına inadına canlı tutacağız ve orta direği yeniden ayağa kaldırmak için, orta sınıfı yeniden ayağa kaldırmak için de her türlü çabayı sonuna kadar göstereceğiz.”

‘Sonradan ortaya çıkan protokole üzüldüm’

Millet İttifakı’nın ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ arasında protokol yapıldığının ortaya çıkması hakkında konuşan Babacan, “14 Mayıs ile 28 Mayıs arasındaki o duruş ve söylem değişikliğini biz kaygıyla takip ettik. Bir tarafta da iki seçim arasında ‘Acaba birinci turda böyle oldu ama ikinci turda değiştirebilir miyiz dengeyi’ diye bir gayret. Biraz kaygıyla izledik. Ümit Özdağ ile sonradan ortaya çıkan protokolün var oluşuna ben tabii üzüldüm. Çünkü şeffaflık, açıklık önemli. Hele hele bu ortak hareket eden, ortaklık akdi üzerinde yürüyen partiler ve şahıslar için bu çok daha önemlidir” dedi.

Babacan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Özellikle seçim kaybedildikten sonra CHP’yi destekleyen medya, köşe yazarları, yorumcular biz ve diğer partiler için şiddetli bir şekilde ‘CHP bunları niye taşıdı, CHP bunlarla niye beraber oldu, niye bu kadar milletvekili verdi’ dediler. Bu sesi çok çıkanlara soruyorum: CHP kendi başına bugün herhangi bir seçime girip Türkiye genelinde, Türkiye’nin tümü için kazanması mümkün mü? Ya siz hayal mi görüyorsunuz? Bu ülke öyle bir ülke mi? Bu ülkede ekseriyetin durduğu bir yer var.

AK Parti’ye oy veren seçmen şu anda ‘Allah bizi korumuş’ diyor. ‘Demek ki o zihniyet duruyor. Erdoğan’a karşı çıkıp parti kurmuş Ali Babacan’a bunu söyleyenler, CHP’nin içinde olduğu ittifak kazanırsa bize neler neler yaparlar diye düşünüyor AK Partili seçmen. İnanın bu dar ideolojik bakış olduğu sürece iflah olmaz.

Tek başımıza kalsak da demokrasi için mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye’de gerçek anlamda demokrasi hakim olmadan, insanların fert fert kendini güçlü hissettiği bir Türkiye’ye ulaşmadan bu ülkenin ekonomisi düzelmez; hukuk, adaleti de düzelmez, eğitim de düzelmez. ‘Önce insan’ demek zorundayız ve bu da ancak ve ancak demokrasiyle mümkün.“

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Markete Gitmeye Korkuyoruz

Gıda fiyatlarının dünya genelinde sürekli düşeş eğiliminde olmasına rağmen Türkiye’de ise sürekli yükselmesini eleştiren DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, “Dünyada gıda ucuzlarken, biz pazara, markete gitmeye korkuyoruz. Gıda enflasyonuyla mücadele bu kadar zor mu? Değil” dedi.

Ali Babacan, ayrıca, “Temel gıda ürünlerinin fiyatını Türkiye’de kim belirliyor? Sayın Erdoğan belirliyor. Etin fiyatını belirleyen o. Sütün fiyatını belirleyen o. Buğdayın fiyatını belirleyen o. Enflasyon olunca, maliyetler artında suçlu kim?” ifadelerini kullandı.

Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye’de ise Eylül 2020’den bu yana, yani 34 aydır devam ediyor.

“Dünyada gıda ucuzlarken, biz pazara, markete gitmeye korkuyoruz. Gıda enflasyonuyla mücadele bu kadar zor mu? Değil” diyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabından paylaştığı videoda şu ifadelere yer verdi:

“Temel gıda ürünlerinin fiyatını Türkiye’de kim belirliyor? Sayın Erdoğan belirliyor. Etin fiyatını belirleyen o. Sütün fiyatını belirleyen o. Buğdayın fiyatını belirleyen o. Enflasyon olunca, maliyetler artında suçlu kim?

‘Maliyeti aşağı çekelim’ diyoruz. ‘Gübrenin yarısını devlet ödesin’ diyoruz. ‘Yemin yarısını devlet ödesin’ diyoruz. ‘Elektriği, mazotu çiftçimize düşük fiyata verelim’ diyoruz. Enflasyonu düşürmenin yolu bu. Çünkü maliyetten aşağı çektiğinizde, maliyete diyelim ki 10 liralık devlet kaynağı ayırdığınızda nihai tüketici fiyatı 30 lira aşağıya iniyor.

Gıda fiyatlarındaki düşüşü dışarıdan ithalatla sağlayamazsınız. Çiftçimizin maliyetini düşürdüğümüz anda gıda fiyatlarını aşağı doğru çekmiş olacağız. Bu desteği en başta maliyetle verdiğiniz zaman daha ucuza mâl ediyor. Çünkü bitmiş ürüne destek daha pahalı, fiyat şişe şişe gidiyor. Ama hammaddede desteği verdiğiniz zaman bütün maliyeti aşağıya doğru çekiyorsunuz.”

Türkiye’de 34 aydır aralıksız yükseliyor

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda sadece bir kez yükseldi. Türkiye’de resmi yıllık enflasyon mart ayında yüzde 38, gıda fiyatlarındaki yıllık artış ise yüzde 54 oldu.

Dünyada gıda fiyatları aynı dönemde yüzde 21 düşerken Avrupa Birliği genelinde yüzde 15 artış gösterdi. Türkiye’de ise gıda fiyatları 34 aydan bu yana aralıksız artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) açıkladığı Küresel Gıda Fiyat Endeksi son 15 ayda bir kez yükseldi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı yıllık tüketici enflasyonu (TÜFE) Haziran 2023’te ayında yüzde 38 oldu. On iki aylık ortalamalara göre ise enflasyon yüzde 60 gerçekleşti.

TÜİK’e göre gıda fiyatları son bir yılda yüzde 54 artış gösterdi. FAO’nun Küresel Gıda Fiyat Endeksi ise aynı dönemde yüzde 21 düştü. AB’de ise yıllık gıda enflasyonu mayıs ayı itibarıyla yüzde 15. Küresel gıda fiyatları son 15 ayda sadece Nisan 2023’te yükselirken diğer tüm aylarda düşüş gösterdi. Gıda fiyatları Türkiye’de Eylül 2020’den bu yana 34 aydan bu yana artmaya devam ediyor.

FAO ve TÜİK’in açıkladığı gıda fiyat endeksleri arasındaki fark Türkiye’nin “yeni ekonomik modele” geçtiği Kasım 2022’den itibaren giderek büyüyen bir makasa dönüştü. Kasım 2021’de küresel gıda fiyat endeksi 141; Türkiye’de ise 138. Türkiye’nin Kur Korumalı Mevduatı (KKM) ilan ettiği Aralık 2021’de ise radikal bir değişim başlıyor.

Paylaşın

Babacan’dan “Vergi Zamları” Tepkisi: Haraç

Katma Değer Vergisi (KDV) ve harç zamlarına ilişkin sosyal medya hesabından açıklamada bulunan DEVA Lideri Babacan, “İktidar, gece yarısı kararnameleriyle beceriksizliğinin zamlı faturasını vatandaşa kesiyor” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, bugün açıklanan Katma Değer Vergisi (KDV) ve harç zamlarındaki artışla ilgili açıklama yaptı. Babacan’ın açıklaması şöyle:

İktidar, gece yarısı kararnameleriyle beceriksizliğinin zamlı faturasını vatandaşa kesiyor. Temel insani ihtiyaçlara “haraç” ile ekonomi düzelmez. Acı reçeteyi iktidar önce kendisine uygulamak zorunda.

Defalarca ikaz ettik:

1- Anayasaya, yasalara ve hukuka uyun.
2- Tüm kurumların her kademede yetkin isimlerle çalışmasını sağlayın.
3- Bağımsız kurumlardan elinizi çekin.
4- Devleti batırma projesi olan KKM’yi sonlandırın.
5- Önce Beştepe tasarrufa başlasın: Cumhurbaşkanlığı envanterindeki uçakları ve araçlarınızı azaltın.

6- Kamu ihale mevzuatını değiştirin.
7- Varlık Fonu gibi paralel Hazine uygulamalarına son verin.
8- Sözde değil özde şeffaflığa TÜİK hesaplarından başlayın.
9- Tüm kurumları Sayıştay denetimine açın.
10- Milletin sofrasındaki ekmekten, banyosundaki temizlik malzemelerinden, cebindeki telefondan elinizi çekin!

Artışlar

Resmî Gazete’de bugün yayımlanan 7346 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 18 olan ürünlerde yüzde 20’ye, yüzde 8 olan ürünlerde ise yüzde 10’a çıkarıldı.

Deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, bebek bezi ve yeme-içme sektöründeki KDV yüzde 10; mobilya, beyaz eşya, elektronik ürünler, sigara ve alkolde ise yüzde 20 olacak. Daha çok gıdayı kapsayan yüzde 1’lik KDV diliminde ise değişiklik yapılmadı.

7344 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla ise yurt dışından getirilen telefonların kayıt altına alınması için belirlenen tutarda harç ücreti (IMEI) ise karar öncesinde 6 bin 91 TL iken 20 bin TL’ye yükseldi.

492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı tariflerde yer alan maktu harçlara yüzde 50 oranında artış yapıldı. Karara göre, trafik harçları kapsamında bulunan “sürücü belgesi harçları” yapılan artıştan hariç tutuldu.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Kimseye En Ufak Bir Borcumuz Yok

Kurban Bayramı vesilesiyle yayınladığı mesajında gündemi değerlendiren DEVA Lideri Babacan, “Tertemiz bir seçim kampanyası yürüttük. Konuşunca doğruyu söyledik.  Şimdi ise partimiz kuruldu kurulalı dosdoğru çalışmış olmanın verdiği huzurla yeniden milletimizin karşınızdayız. Bizim kimseye en ufak bir borcumuz yok. Hiç kimseyi aldatmadık. Kazandığımız her şeyi de anamızın ak sütü gibi helalinden kazandık” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bugün, seçimi helalinden kazanmış, başı dik, alnı açık 15 milletvekilimiz var. Seçim kampanyası boyunca kimseyi aldatmayan, yalan söylemeyen, iftira atmayan, kul hakkına girmeyen, kamu malını kullanmayan, dosdoğru çalışan güçlü bir teşkilatımız var. Evet, seçimi kazanamadık. Bunun için gereken öz eleştiriyi de muhasebeyi de yapmaktan kaçınmayacağız. Ancak şunu gönül rahatlığıyla ifade ediyorum ki biz kimsenin hakkını yemedik. İçimiz rahat, gönlümüz ferah.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Kurban Bayramı vesilesiyle yayınladığı mesajında gündemi değerlendirdi. Babacan, şunları ifade etti:

“Partimiz altı partili bir ittifak modeliyle seçimlere girdi. Anayasa metninden, ortak politikalar metnine kadar siyasi tarihimizde hiçbir seçimin öncesinde görülmemiş bir hazırlığın altına imzamızı attık. Bu belgeler tam bir bilgi hazinesidir, alın teridir, göz nurudur, akıl teridir. Bizim için çok zor olan bir kararı verdik ve seçime ortak listelerle girdik.

Altı partiyle yaşadığımız tüm bu süreçte sık sık şu ikilemi yaşadık: ‘Milletimizin menfaati mi, partimizin menfaati mi?’. Tercihimizi hep milletimizden yana kullandık. ‘Kazanan Türkiye olsun’ dedik. Bedeli ne olursa olsun, özgürlük, adalet, hukuk ve demokrasiden yana sağlam duruşumuzu asla bozmadık. Seçimleri kaybettik ancak bizim Türkiye’yi kaybetmeye tahammülümüz yok. İşte tam da bu nedenle biz buradayız ve dimdik ayaktayız.

Doğruya doğru demekten gocunmayacağız. Biz milletimizin hayrına olan her şeyi açık yüreklilikle destekleyeceğiz. Şunun da bir kere daha altını kalınca çizeyim; bu ülkenin en etkili muhalefet partisi de biz olacağız. Hatalı gördüğümüz ne varsa söyleyeceğiz. Hatalardan, yanlışlardan dönülmesi için canla başla mücadele edeceğiz.

Ticarette de siyasette de ‘helalinden kazanmak’ diye bir tabir vardır. Helalinden kazanmak, doğruyu söyleyerek kazanmaktır. Kimseyi aldatmamaktır. Montaj videolarla, iftiralara, yalanlarla seçim kazanmak, helalinden kazanmak değildir. Kamu malını, kamu imkanlarını, 86 milyonun hakkını sadece kendisi, kendi partisi için kullanarak seçim kazanmak, helalinden kazanmak değildir. Seçimlerden hemen önce meydanlarda, ‘Bu kardeşiniz iktidarda olduğu sürece faiz yükselemez. Faiz devamlı düşecektir’ deyip seçimlerden hemen sonra faiz artırmak, helalinden kazanmak değildir.  Kul hakkına girerek seçim kazanmak, helalinden kazanmak değildir.

Umutsuzlukla yaşayan vatandaşlarımıza seslenmek istiyorum. Maaşına aldığı zam daha bankadan çekmeden eriyen çalışanlarımıza, hayallerini ülkedeki krize feda eden, kazandığı üniversite için ailesinden uzak kalıp kirasını ödeyemeyen öğrencilere, yaz tatilini dünyadaki akranları gibi keyifle geçirmek yerine okul harçlığını çıkarmak için çalışarak geçiren gençlere seslenmek istiyorum.

Geçtiğimiz senelerde rahatça aldığı kurbanını bu sene alamayan esnaf kardeşlerime, bayram sofralarını küçülten, baklavadan bile tasarruf etmek zorunda bırakılan emeklilerimize seslenmek istiyorum. Kendinizi yalnız hissetmeyin. Kendinizi terk edilmiş hissetmeyin.  Biz buradayız. Burada sizler için çalışan, hepimiz için gece gündüz çalışan birileri var. DEVA Partisi var.

9 Mart 2020 tarihinde DEVA Partisi’ni kurmamış olsaydık, Mayıs seçimlerinden sonra ülkemizin haline bakar, siyasetin geldiği noktayı değerlendirir ve derhal bugün DEVA Partisi’ni kurma kararı alır, kollarımızı sıvar ve hemen çalışmaya başlardık. Medyanın baskı altında tutulduğu, sivil toplumun sindirildiği, adaletin ayaklar altına alındığı, yoksulun daha yoksul olduğu bir Türkiye’de DEVA Partisi’ne her zamankinden daha çok ihtiyaç olacak.

Bu iktidar, hukukun üstünlüğüne saygı göstermeyecek. Bu iktidarın kurumları güçlendirme diye bir derdi olmayacak. Bu iktidar şeffaf, hesap vermeye hazır, kural bazlı bir yönetim anlayışını hiçbir zaman benimsemeyecek. Çünkü Sayın Erdoğan’ın zihin dünyasında bu kavramların yeri yok. Bu iktidar iş başında olduğu sürece, ülkemiz içine düştüğü orta gelir tuzağından asla kurtulamayacak.

Her ne kadar ülkenin Cumhurbaşkanı, seçim gecesi ve ardından yaptığı bazı konuşmalarda topluma öfke, nefret ve hiddet mesajları iletse de bizim hayalimizdeki Türkiye birilerinin kazandığı, birilerinin kaybettiği bir ülke değildir. Biz var gücümüzle 85 milyonun birlikteliğini sağlamak, güçlü millet olmanın sorumluluğunu yerine getirmek için buradayız.  Umutsuzluğa yer yok.”

Biz hiçbir zaman uzlaşıdan, istişareden, ortak akıldan, birlikte çalışma kültüründen vazgeçmeyeceğiz. Diğer siyasi partilerle olan diyalog ve iş birliği zeminini her zaman sıcak ve güçlü tutacağız.

Kimseye en ufak bir borcumuz yok

Tertemiz bir seçim kampanyası yürüttük. Konuşunca doğruyu söyledik.  Şimdi ise partimiz kuruldu kurulalı dosdoğru çalışmış olmanın verdiği huzurla yeniden milletimizin karşınızdayız. Bizim kimseye en ufak bir borcumuz yok. Hiç kimseyi aldatmadık. Kazandığımız her şeyi de anamızın ak sütü gibi helalinden kazandık. Bugün, seçimi helalinden kazanmış, başı dik, alnı açık 15 milletvekilimiz var.

Seçim kampanyası boyunca kimseyi aldatmayan, yalan söylemeyen, iftira atmayan, kul hakkına girmeyen, kamu malını kullanmayan, dosdoğru çalışan güçlü bir teşkilatımız var. Evet, seçimi kazanamadık. Bunun için gereken öz eleştiriyi de muhasebeyi de yapmaktan kaçınmayacağız. Ancak şunu gönül rahatlığıyla ifade ediyorum ki biz kimsenin hakkını yemedik. İçimiz rahat, gönlümüz ferah.

Demokrasilerde sandık elbette önemlidir. Ancak hiç şüpheniz olmasın ki, DEVA Partisi iki sandık arası dönemde de özgürlük ve zenginlik için her türlü çabayı göstermeye devam edecektir. DEVA Partisi, kuruluş felsefesi ve kendine özgü siyasi duruşuyla yoluna devam edecek ve Türkiye’yi saplandığı bu cendereden çıkarmanın mücadelesini verecektir. Bu ülke bizim, bu ülke hepimizin.

Kurban Bayramınızı tebrik ediyor, bayramın ülkemiz için, İslam Alemi için ve tüm insanlık için hayırlı gelişmelere vesile olmasını temenni ediyorum. Tüm hacı adaylarının Arafat vakfesinde yapacakları duaların ve hac ibadetlerinin kabul olmasını diliyorum. Bayramlar; birbirimize ulaşmanın, kucaklaşmanın, barışmanın zamanıdır. Bayramlar; kaybettiğimiz sevdiklerimizi hatırlamanın, şükrün ve muhasebenin zamanıdır.”

Paylaşın