DEVA Lideri Ali Babacan, iktidarın uyguladığı ekonomi programına ilişkin Şu andaki bu programda enflasyonun düşmesini sağlayan en önemli faktör döviz kurunun aşağı yukarı sakin ve sabit gitmesi. Çünkü dövize siz şu anda aylık yüzde 5 faiz ödüyorsunuz” dedi ve ekledi:
“Çünkü yabancı birisi Türkiye’ye 100 milyon dolar getirdiğinde bir ay sonra 105 milyon dolar geri götürdü. Yüksek faizi verdiğiniz sürece bu para geliyor. Yüksek faiz indiğinde aynı döviz gelecek mi? Yoksa ben Türkiye’den kazanacağımı kazandım Afrika’da, Latin Amerika’da yüksek faizli bir başka ülke bulurum mu diyecek?… Aslında bir ekonomik program da yok, faiz artır, vergi artır.”
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya‘ya konuştu. İktidarın uyguladığı ekonomi programını eleştiren Babacan, şu ifadeleri kullandı:
“Ekonomik programlar en az üç ayaklı olur, ama şu anda ekonomik programın sadece iki ayağı var. Bir para politikası ayağı var. Yani enflasyon yüksek, ben de faiz yükselteyim. Parasal sıkılaştırma diyoruz. Bir de maliye politikası ayağı var. O da enflasyon yüksek, bütçe açığını azaltayım. Bütçe açığını azaltmanın yolu da şu anda yaptıkları vergi artırımı. Tasarruf anlamında işe yarar bir şey yok. İki ayaklı bu program nihai başarıya ulaşamaz.
Üçüncü ayak yapısal reform ayağıdır. Yapısal reform ayağında kurumların güçlendirilmesi, kural bazlı ekonomi yönetimi vardır. Bütçe açığını azaltmak istiyorsanız gidin Avrupa Birliği’nin kamu ihalesi mevzuatını aynen Türkiye’de uygulayın. Asıl tasarruf oradan gelir. Milyar dolarlık projeler yarışmasız veriliyor. Garanti verilmiş 100 bin araç. Yarışma ile yapsan belki 50 bin araç garantili başkası yapacak.
Çanakkale Köprüsü, 1923 metre. Geçen bir mühendis grup geldiğinde anlattı. Normalde köprü 1500 metre, Cumhuriyet 1923 diyerek 423 metre eklemişler. İnanılır gibi değil. 1500 metre köprü ile 1923 metre köprünün maliyeti de öyle orantılı değil. Maliyet böyle eksponansiyel artıyor. Asma sistemleri değişiyor, belki iki, üç katına mal oluyor uzattığınız zaman.
Örneğin Merkez Bankası’nın yasasını değiştirirsiniz. Dersiniz ki Merkez Bankası Başkanı 5 yıllığına görevlendirilir, Cumhurbaşkanı bile görevden alamaz. Eskiden öyleydi. Üçüncü ayak eksik olunca herkes korkuyor. Cumhurbaşkanı izin verdiği için bunlar faizi yüzde 50’ye çıkarabildi ama acaba yarın birden değiştirir mi bilmiyorlar.
Yarın aileden birisi bir şey söyler, -torunu demiş ya Paris’e gitme- “Yeter milletin canına okudunuz yüzde 50 faizle” der. Ertesi gün ‘kardeşim ya faiz düşür ya da çek git’ diyebilir Merkez Bankası Başkanına? Bunun olmayacağının garantisi var mı? Onun için üç ayaklı program diyorum. IMF programlarının bile bir de dördüncü ayağı olur. O da sosyal destektir. Bu uyguladıkları programın sosyal ayağı da yok.
Başarılı olacağını nasıl tanımladığımıza bağlı. TÜİK’in enflasyonunu veri alalım, ilk yıl yüzde 40’a indirdi. Ama arkası gelmeyecek ki. Bu programda gerisi gelmez. Şu andaki bu programda enflasyonun düşmesini sağlayan en önemli faktör döviz kurunun aşağı yukarı sakin ve sabit gitmesi. Çünkü dövize siz şu anda aylık yüzde 5 faiz ödüyorsunuz.
Çünkü yabancı birisi Türkiye’ye 100 milyon dolar getirdiğinde bir ay sonra 105 milyon dolar geri götürdü. Yüksek faizi verdiğiniz sürece bu para geliyor. Yüksek faiz indiğinde aynı döviz gelecek mi? Yoksa ben Türkiye’den kazanacağımı kazandım Afrika’da, Latin Amerika’da yüksek faizli bir başka ülke bulurum mu diyecek?
Aslında bir ekonomik program da yok, faiz artır, vergi artır. Vergi kimin için artıyor? Meclis’e getirdiklerini gördük. İmar rantına vergi getirebildiler mi? Türkiye’de asıl büyük para orada. Pahalı arabaya binenlerin peşine düşüyorlar. Boşuna uğraşmasınlar ben söyleyeyim. Türkiye’de 20-30 milyon lira üzerinde satılan arabalar varsa bu arabaların üçte ikisinin kaynağında imar rantı vardır.
Türkiye’deki menkul ve imar rantı sanayiye göre çok daha hızlı ve kolay bir para kazanma alanı haline geliyor. İmar rantlarında büyük bir bölüm de kayıt dışı oluşuyor. Son 5 yıl içerisinde daire alıp da tapuyu, faturayı tam yapabilen var mı? 10 kat yerine 30 katlık izin veriyorsunuz. Belediyelerin hemen hemen hepsi bunu yapıyor. AK Parti, CHP farkı yok. Siyasetin ve siyasetçinin kayıt dışı finansmanı da buradan geliyor. Bu vergisizdir.
Türkiye’deki ekonomik kaynakların yanlış dağıtılmasına sebep olmaktadır. Asıl vergi almak istiyorsanız imar yasasına “Emsal değişikliği harcı” koyun, “değer artışı vergisi” deyin. Bakın asıl o zaman devlet olarak vergi topladığınızı göreceksiniz hem de kayıt dışılığı kökünde önlemiş olacaksınız. Ve ondan sonra da kolay para kazanma yolu kalmayınca sanayiye de daha çok yatırım olduğunu göreceksiniz. Asıl ekonomik yapının temelinde bu bozukluk var.”
“Erken seçim için erken”
CHP’nin “erken seçim” çağrısını da değerlendiren Babacan, şu ifadeleri kullandı: “Muhalefette olanlar refleks olarak hemen seçim olsun ister. Bir daha şansını denemek ister. Her seçim muhalefet için bir şanstır, bir fırsattır. Ama ben bu talebi zamanında ve gerçekçi yapmak gerektiğini düşünüyorum.
Yıpratır. Patinaj kötü bir şey. Bir gücünüz var mı? Sayılar tutuyor mu? Siz bastırınca iktidarın yapacağına inanıyor musunuz? Ben biraz erken görüyorum. Özellikle CHP’nin belediyeleri başarılı şekilde yönettiğini ispat etmesi lazım. Ondan sonra daha güçlü şekilde erken seçim diyebilir.”
Babacan’ın açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN