Zara Kimdir? Hayatı, Albümleri

15 Ocak 1976 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Zara’nın doğum adı Neşe Yılmaz’dır. Zara, yüksek eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Ses Eğitimi Bölümü’nde tamamladı.

1996 yılında TRT’nin açmış olduğu “Yetişmiş Ses Sanatçısı” sınavını kazanarak “TRT Türk Halk Müziği Akitli Ses Sanatçısı” unvanıyla göreve başlayan Zara, 1997 yılında Atatürk Kültür Merkezi’nde sahnelenen “Yunus Emre Müzikali” nde Amber rolüyle oyuncu ve solist olarak görev aldı. 1

998 yılında 15 aylık çalışmanın ürünü olarak, Zara adı ile ilk albümü olan Avuntu piyasaya sürüldü. Aynı yıl Atıf Yılmaz’ın yönetmenliğinde “Eylül Fırtınası” isimli ilk uzun metraj filminde Tarık Akan ile başrolü paylaştı.

İlk albümünün yankıları sürerken 2000 yılında Boyut adlı ikinci albümünü çıkaran Zara, albümünde icra ettiği tüm türkülere çekilen klipler VCD’ye eklendi. 2001 yılında Osman Sınav’ın yönettiği Deli Yürek: Bumerang Cehennemi adlı sinema filminde oynayan Zara, 2002’de üçüncü albümü Misafir’i; 2003 yılında ise 27 eserden oluşan 2 disklik Özlenenler albümünü piyasaya sürdü.

Özlenenler’in birinci albümünde Zara, müzik severlere ilk kez Türk Sanat Müziği okuyarak sürpriz yaptı. Zara, ikinci diskte ise eski Türk filmlerinin şarkılarını seslendirerek tanıdık melodileri sandıktan çıkardı.

Zara’nın 2003 yılındaki bir diğer sürprizi ise, ilk kez Kanal D kanalında 28 bölümden oluşan Gelin isimli televizyon dizisinde başrol oynayarak halkla buluşması oldu. Zara’nın 2004 yılında, 1992’de çekilen ancak deprem felaketlerinden sonra yayını bekletilen, Bayındırlık Bakanlığı ile ortak çalışması Ağıt (Sele gitti) klibi “Doğal Afetlere Bilinçli Toplum” projesi kapsamında yayına girdi.

Zara, Kral TV ve Magazin Gazetecileri Derneği gibi birçok organizasyonların ödülleri ile birlikte, 2000 ile 2003 yılları arasında 4 yıl üst üste “Türk Halk Müziği En İyi Kadın Sanatçısı” Altın Kelebek ödüllerini aldı.

Zara, 2005’te kariyerine, yine çift diskli Zamanı Geldi albümüyle devam etti. Bu albümün ilk diski 17 adet Türk halk müziği eseri, ikinci diski ise 12 adet 70’li yıllar aranjmanı içeriyordu. Sanatçı aynı yılın Ekim ayında, senfoni eşliğinde kaydettiği Bülbül-i Şeyda isimli tasavvuf müziği albümünü piyasaya sundu.

TRT 1’de Zamanı Geldi isimli programın sunuculuğunu üstlenen Zara’nın programı 41 bölüm sürdü. Bu program süresince İbrahim Tatlıses, Selda Bağcan, Yavuz Bingöl, Edip Akbayram, Belkıs Akkale, İzzet Altınmeşe, Sabahat Akkiraz, Uğur Işılak, Funda Arar, Zerrin Özer, Fatih Erkoç, Muzaffer Akgün gibi ses sanatçılarını ağırladı.

2006 yılının Ramazan ayında atv’de Tanrı Misafiri adlı sahur programında Zara ünlü konukların evlerinden canlı olarak yayını gerçekleştirdi. 2008 yılında kendi kurduğu ZR Müzik’ten Bahar isimli albümünü piyasaya sunan Zara, 2009 ile 2011 yılları arasında Oktay Kaynarca ile birlikte sundukları Salı Sefası adlı müzik-eğlence programı, TV8 kanalında iki sezon boyunca yayınlandı.

Sanatçı, 2011 yılında Hazine adlı albümünü yine kendi müzik şirketi ZR Müzik’ten piyasaya sürdü. Zara’nın 2012 yılının Temmuz ayında İstanbul Flamenko 5’lisi ile yaptığı Flamenko tarzıyla harmanladığı albümü çıktı. kendi yapım şirketi olan ZR Müzik’ten çıkardığı bu albümde 11 eser bulunuyor. “Ben Bir Anayım” adlı eserin sözleri Zara’ya ait. Zara, son yıllarda tasavvufa olan merakıyla dikkat çekti.

Paylaşın

Neşet Ertaş Kimdir? Hayatı, Albümleri

1938 yılında Kırşehir’in Akpınar ilçesine bağlı Kırtıllar köyünde dünyaya gelen Neşet Ertaş, 25 Eylül 2012 yılında İzmir’de hayatını kaybetti. Bozkırın Tezenesi olarak bilinen Neşet Ertaş’ın naaşı Bağbaşı Mezarlığı’nda toprağa verildi.

1950’li yılların başlarında TRT Ankara Radyosu’nda canlı olarak yayımlanan, Muzaffer Sarısözen’in yönettiği “Yurttan Sesler” programında, “Geleli gülmedim ben bu cihana” adlı bozlağı solo çalıp okumasından sonra Neşet Ertaş’ın adı ülke genelinde duyuldu. 1970’li yılların ortalarına kadar devam eden yirmi yılı aşkın süre boyunca on beş günde bir “misafir mahallî sanatçı” sıfatıyla Ankara Radyosu’na çağrılarak on beşer dakikalık solo bantlar yaptı.

1957 yılında İstanbul’a giderek ilk kayıtlarını babasının türküleri ile yaptı. Babasına ait Neden Garip Garip Ötersin Bülbül adlı bozlağın yer aldığı ilk taş plağını, diğer plakları ve halk konserleri takip etti. İki yıl İstanbul’da çalıştıktan sonra sahne hayatına Ankara’da Kazablanka Gazinosu’nda devam etti. Önce farklı türlere mensup müzisyen ve oyuncuların da yer aldığı konser turneleriyle, ardından tek başına sahne aldığı solo konserlerle Türkiye’nin hemen bütün şehirlerini ve pek çok ilçesini gezdi.

Askerliğini 1962’de İzmir’in Narlıdere ilçesinde yaptı. Askerlik sonrası Ankara’da tanıştığı Tavşancı lakabıyla bilinen ünlü saz yapım ustası Hüseyin Koluman, Ertaş’ı önce saz dükkânına ortak yaptı sonra da tümüyle dükkânı devretti. Plaklardan ve radyodan tanıdığı Neşet Ertaş’la tanışmak için yanında kız arkadaşıyla saz dükkânına gelen Leyla isimli bu kız ile tanıştıktan kısa süre sonra evlendi.

Yoksul bir ailenin kızı olan Bolulu Leyla ile tanışmaları ve evlenmeleri etrafında sahte ve gerçek dışı gazinolu, pavyonlu pek çok “anonim hikaye” uyduruldu. Gerçek olan, Babası Muharrem Ertaş’ın, kendisinden habersiz ve bilgisi dışında gerçekleştiği için bu evliliği tasvip etmediği idi. Sadece yedi yıl süren Leyla Ertaş ile evliliğinden Döne ve Canan adında iki kız, Hüseyin adında bir erkek çocukları oldu.

1969’da TRT sanatçılarından oluşan bir ekiple konser vermek ve plak doldurmak üzere gittiği Almanya dönüşünde Yugoslavya’da arabasıyla kaza yaptı. Ehliyetsiz otomobil kullanmaktan dolayı Yugoslavya’da 3 ay hapse mahkum oldu. Türkiye’den hiç kimsenin arayıp sormadığı bu dönemde hapishaneye, “Bozkırın tezenesine geçmiş olsun” ibaresi yazılarak imzalanmış bir kitap geldi. Yazarı Yaşar Kemal olan bu kitabı yazarın kendisinin mi yoksa bir başkasının mı gönderdiği konusu, imza sahibini hatırlayamadığı için uzun zaman açıklığa kavuşmadı.

Köln’deki evinde belgesel çekimi için kendisiyle röportaj yapan Bayram Bilge Tokel’e anlattığı bu hikâyeden hareketle, belgeselin adı Tokel tarafından o anda “Bozkırın Tezenesi” olarak belirlendi. Daha sonra bu tabir o kadar çok beğenildi ve benimsendi ki adeta Neşet Ertaş’ın ikinci ismi oldu. Yıllar sonra, Bayram Bilge Tokel’e ve Kalan Müziğe ulaşan Erdoğan Atakar adında bir hayranı, Yaşar Kemal’in “Üç Anadolu Efsanesi” adlı kitabını, Karaköy’de aynı büroda çalıştıkları üç arkadaşıyla birlikte, “Bozkırın büyük tezenesine geçmiş olsun” yazarak imzalayıp gönderenin kendisi olduğunu bildirdi

Neşet Ertaş, 1976 yılında özellikle sigara ve alkol kullanımına bağlı olarak aniden sahnede iken parmaklarından felç geçirdi. İki yıl süren fizik tedaviden sonuç alamadı ve işsiz kaldı. Almanya’da işçi olarak çalışan ağabeyi Necati Ertaş’ın desteği ile tedavi olmak için Almanya’ya gitti. Kısa süre sonra çocuklarını da yanına getirterek 1979-2003 yılları arasında Almanya’da kaldı. Önce Berlin’e, sonra Köln’e yerleşti.

Avrupa ülkelerinde Türk işçilerin yoğun yaşadığı hemen hemen tüm şehirlerde konserler verdi, düğünlere gitti. Almanya yıllarında 20 civarında kaset çıkardı. Çoğunlukla söz ve müziği kendisine ait türküler, bozlaklar ve deyişler ile Orta Anadolu yöresine ait halay havaları ve oyun havaları seslendirdi. Seslendirdiği diğer eserler arasında genellikle, babası Muharrem Ertaş’tan duyduğu türkülerle söz ve müziği anonim olan çoğu Orta Anadolu yöresine ait türküler, oyun havaları ve halay ezgileri yer almaktadır..

Sanatçı, yirmi beş yıl aradan sonra 2000 yılında İstanbul Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda verdiği konserle Türkiye’deki sahne hayatına geri döndü. 2002’de devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından verilmesi uygun görülen “Devlet Sanatçılığı” unvanını kabul etmedi. 2003 yılında Türkiye’ye dönerek İzmir’e yerleşti. 2006 yılında TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne değer görüldü.

Devlet sanatçılığı unvanını reddetmesi hakkında şunları söyledi: “ Devlet sanatçılığını bana teklif ettiler. Ben, ‘hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor’ diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım, bir tek TBMM tarafından verilen üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.”

2009 yılında Unesco Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında Türkiye Ulusal Envanteri’ne alınarak “Yaşayan İnsan Hazinesi” kabul edilen Ertaş’a, 25 Nisan 2011 tarihinde İTÜ Konseyi tarafından “Fahri Doktor” ünvanı verildi. Saz çalma tavrı ve tekniği, sesini kullanma ve türkü okuma üslubu, şair/ozan kimliği yanında havalandırdığı şiirlerinin edebî ve estetik değeri, repertuvarı, üniversite ve konservatuvarlarda ders ve tez konusu oldu.

Neşet Ertaş’ın albümleri: Neden Garip Garip Ötersin Bülbül, Gitme Leylam, Türküler Yolcu, Sazlı Oyun Havaları, Türkülerle Yaşayan Efsan/ Deyişler Bozlaklar Türküler, Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde, Kendim Ettim Kendim Buldum, Kibar Kız, Hapishanelere Güneş Doğmuyor, Sazlı Sözlü Oyun Havaları, Gel Gayri Gel, Şirin Kırşehir,

Kova Kova İndirdiler Yazıya, Seçmeler 2, Seçmeler 3, Seher Vakti, Altın Ezgiler 3, Benim Yurdum, Nostalji 1, Ölmeyen Türküler 2, Ölmeyen Türküler 3, Gönül Yarası.

Paylaşın

Nihat Doğan Kimdir? Hayatı, Albümleri

13 Şubat 1976 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Nihat Doğan, henüz on bir yaşındayken babasını kaybetti. Doğan, büyükleri tarafından Muş’a götürülmek istendi fakat gitmek istemediğinden İstanbul’da kaldı.

Avcılar’daki bir çay bahçesinde istek üzerine bir şarkı söylemesiyle orada bulunan fakat Almanya’da ikamet eden bir çiftin önerisiyle Almanya’ya giden Nihat Doğan, bir sene orada kaldı fakat star olamayacağını düşünüp Türkiye’ye geri döndü. Nihat Doğan, müzik kariyerine 1994 yılında Kırdın Kalbimi adlı albümüyle başladı.

Nihat Doğan’ın albümleri: Kırdın Kalbimi, Ayrılık Acı Bir Şey, Anlamıyorlar, Dayan Yüreğim, Züleyha, Zor Gelir, Seve Seve, Bitanesinden Bitanesine, Zoruna Mı Gitti, 1071.

Nihat Doğan’ın teklileri: Arayamadım, O Da Can, Hey Gidi Hey, Hercai, Çoğu Gitti Azı Kaldı, Batmane Batmane,
Tutulup Kaldım.

Nihat Doğan’ın rol aldığı filmler: Sultan, Harem.

Paylaşın

Mustafa Özarslan Kimdir? Hayatı, Albümleri

28 Aralık 1970 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sarıkaya köyünde dünyaya gelen Mustafa Özarslan, ilk, orta ve lise öğrenimi Ankara Çankaya 50. Yıl Lisesi’nde tamamladı.

Yüksek öğrenimimi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamlayan Mustafa Özarslan, 1994 yılında Oğuz Aksaç ile birlikte müzik çalışmalarına başladı ve birlikte Grup Çığ’ı kurdu. Doğaçlamayı ve türkülerin aslını bozmadan başka ulusların müzikal formlarını da (Caz, Rock, Blues, vb.) türküler içinde kullandı.

Mustafa Özarslan, 5 adet Grup Çığ albümünün yanı sıra, Salkım Söğüt 2 ve Salkım Söğüt 3, Muhabbet Türküleri, Şeyda Türküler ve Dost Kervanı albümlerinde de yer aldı. Özarslan, 2003 yılında ilk solo albümü Sevdalı Turna Türküler’i çıkardı 3 yıl aradan sonra 2006 yılında ikinci solo albümü olan Beyhude’yi çıkardı.

Mustafa Özarslan, Yön FM’de Sabahat Akkiraz’la birlikte bir konserler dizisi gerçekleştirdi.  Özarslan, 2008 yılında Sabahat Akkiraz’la, Birlikte Türküler Söylüyoruz isimli ortak bir albüm yaptılar.

Mustafa Özarslan’ın albümleri: Çığ Türküleri, Yayla Çiçeği, Nida, Mevsim, Çığ Halayları (Grup Çığ ile), Sevdalı Turna – Türküler, Beyhude, Birlikte Türküler Söylüyoruz (Sabahat Akkiraz ile birlikte), Şem, Har, Arayı Arayı, Sen Giderken, Ayrılamam Ben O Gül Yüzlü Yardan, Oy Ömrüm, Esti Seher Yeli, Benim Ömrüm, Deli Gönül.

Paylaşın

Hatice Muzaffer Akgün Kimdir? Hayatı, Albümleri

18 Nisan 1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Hatice Muzaffer Akgün, 1 Ağustos 2015 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Hatice Muzaffer Akgün’ün naaşı Merkezefendi Mezarlığı’nda defnedildi.

Ankara’da bulunan İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nü bitiren Hatice Muzaffer Akgün, 1942 yılında Şerif İçli’nin teşvikiyle girdiği sınavı kazanarak Ankara radyosu’nda sanat hayatına başladı. Daha sonra İstanbul Radyosunda müzik çalışmalarına devam etti. Türkülerin Anası olarak bilinen Hatice Muzaffer Akgün, Türkiye’nin ilk Altın Plak ödüllü sanatçısıydı.

Büyük gazinolarda assolist olarak Zeki Müren’le birlikte sahne alan Hatice Muzaffer Akgün, bu dönemlerde Zeki Müren tarafından sahneye çıkması veya alkışlanması istenilmedi. Bunun üzerine Hatice Muzaffer Akgün, gazeteye verdiği ilanda ”Vefakar dinleyicilerim Allah aşkına Zeki Müren ile çalışırken lütfen beni alkışlamayın ekmeğinle oynarsınız” yazdırdı. Ayrıca “Boş Beşik”, “Soytarı”, “Gurbet Türküsü” filmlerinde de rol aldı.

Hatice Muzaffer Akgün’ün rol aldığı filmler: Cilalı İbo Yıldızlar Arasında, Ayşecik Boş Beşik, Soytarı, Gurbet Türküsü, Boşver Arkadaş.

Paylaşın

Mükerrem Kemertaş Kimdir? Hayatı, Albümleri

1938 yılında Erzurum’da dünyaya gelen Mükerrem Kemertaş, 31 Mart 2018 yılında İzmir’de hayatını kaybetti. Mükerrem Kemertaş’ın naaşı Doğançay Mezarlığı’na defnedildi.

Sanat hayatına Erzurum Halk Oyunları Derneği’nin THM çalışmasına katılarak başlayan Mükerrem Kemertaş, ilk defa 1956 yılında bir gençlik şöleninde sahneye çıktı. Mükerrem Kemertaş, o güne kadar Hırtızlı Hafız Celal, Çığılı İzzet, Celal Güzelses gibi ustaları yakinen dinleyebilme fırsatı buldu.

Mükerrem Kemertaş, 1960 yılında Erzurum Radyosu’nun açılması ve devamında 1961’de Doğudan Sesler Korosu’nun kurulmasıyla birlikte Seyfettin Sığmaz, Hulusi Seven, Fikret Tosuner ve Suat Işıklı nezaretinde, bu koroda korist ve solist olarak görev aldı. Mükerrem Kemertaş, bu topluluğun TRT Erzurum Radyosu için düzenli aralıklarla hazırladığı programlarda beş yıl boyunca yer aldı.

Daha sonra, 1966 yılında açılan “Kadrolu Ses Sanatçısı” sınavını kazanarak Erzurum Radyosu’nda kadrolu sanatçı olan Mükerrem Kemertaş, b dönemde Erzurum Radyosu’nda Ali Canlı, Mustafa Geceyatmaz, Kemal Karasüleymanoğlu, Fikret Karahan ve Talip Özkan’ın Şefliğinde Yurttan Sesler Korosu’nda çalışmaya başladı.

Mükerrem Kemertaş, İstanbul Radyosu THM Müdürü Nida Tüfekçi’nin isteği üzerine, 1970 yılından itibaren İstanbul Radyosu Yurttan Sesler Topluluğu’nda, Nida Tüfekçi, Neriman Altındağ Tüfekçi, Ahmet Yamacı, Yücel Paşmakçı’nın nezaretinde görevine devam etti.

Uzun havaları ustalıkla icra etmesiyle tanınan Mükerrem Kemertaş’ın, 1960’lı ve 1970’li yıllarda değişik firmalar adına yapmış olduğu çok sayıda plak ve kaseti mevcuttur. 1985 yılında İzmir Radyosu’na naklen atanan Mükerrem Kemertaş, emekli olduğu 2004 yılına kadar bu radyodaki çalışmalarını sürdürdü.

Sahneye ilk çıktığı 1956 yılından günümüze kadar çok sayıda konserler de veren Mükerrem Kemertaş, emekli olmasına rağmen “sanatçının emeklisi olmaz” ilkesini doğrularcasına, müzik etkinliklerine katılarak sanat yaşamına devam etti.

Mükerrem Kemertaş’ın albümlerinden bazıları: Huma Kuşu, Tutam Yâr Elinden Tutam, TRT Arşiv Serisi 88 / Mükerrem Kemertaş, Yadigâr.

Paylaşın

Mümin Sarıkaya Kimdir? Hayatı, Albümleri

9 Haziran 1978 yılında Yozgat’ta dünyaya gelen Mümin Sarıkaya, ilk, orta ve lise eğitimini Yozgat’ta tamamladı. 10 yaşında ağabeyinin yanında bateri çalmaya başlayan Mümin Sarıkaya, ilk bağlama dersini de ağabeyinden aldı.

Eserlerini sosyal medya platformları aracılığı ile müzikseverlerle buluşturmaya başlayan Mümin Sarıkaya, “Ben Yoruldum Hayat” bestesi ile dikkatleri üzerinde çekti. Mümin Sarıkaya, Ahmet Çelenk ile yolları kesiştikten sonra eserlerini bir albümde toplamaya karar verdi.

Mümin Sarıkaya’nın albümle aynı adı taşıyan, “Ben Yoruldum Hayat” ve daha önce single olarak yayınladığı “Al Başımdan Bu Dertleri” şarkılarının da bulunduğu albümde 10 eser yer aldı. Albümde 6 şarkının söz ve müziği Mümin Sarıkaya’ya ait.

Ayrıca Neşet Ertaş, Ali Osman Nebioğlu, Nurullah Akçayır gibi ustaların eserlerini yorumlayan Mümin Sarıkaya, şarkıların düzenlemelerinde Göksun Çavdar, Cihan Sezer, Alper Atakan gibi önemli müzisyenlerle çalıştı.

Mümin Sarıkaya’nın albümleri: Öldüğümü Bilmesinler, Dur Diyemem, Ben Yoruldum Hayat, Al Başımdan Bu Dertleri.

Paylaşın

Müslüm Gürses Kimdir? Hayatı, Albümleri

5 Temmuz 1953 yılında Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesine bağlı Fıstıközü köyünde dünyaya gelen Müslüm Gürses, 3 Mart 2013 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Müslüm Gürses’in naaşı Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.

Asıl adı Müslüm Akbaş olan Müslüm Gürses’in ailesi, ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendisi 3 yaşındayken Adana’ya göç etti. İlkokuldan sonra eğitime devam edemeyerek, bir süre ayakkabı tamircisi ve terzi olarak çalışan Müslüm Gürses, annesinin desteğiyle 1967’de henüz 14 yaşındayken Adana’da bir çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katıldı. Birinci olarak dikkati çeken Müslüm Gürses, yarışmadan sonra “Gürses” soyadını kullandı.

Sesiyle küçük yaşlarda dikkati çeken Müslüm Gürses, 1967’den itibaren TRT-Adana-Çukurova Radyosunda, cumartesi günleri canlı olarak türküler söyledi. İstanbul’a 1969’da gelen Gürses, aynı yıl Selahattin Sarıkaya’nın sahibi olduğu Sarıkaya Plak ile “Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin” ve “Gitme Gel Gel/Haram Aşk” adlı iki 45’lik plak doldurdu.

Müslüm Gürses’in “Sevda Yüklü Kervanlar” adlı şarkısını da içeren “Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma” isimli 45’lik Plağı 1969’da Palandöken’den çıktı. 300 bin basılan plak dönemin rekorunu kırdı. Askere gidince bir süre plaklarına ara veren sanatçı, döndüğünde İstanbul’a gelerek müzik yaşamına bıraktığı yerden devam etti. Palandöken firması ile 13, Bestefon ile 4, Hülya Plak ile 15 ve Çın Çın Plak ile 2 adet 45’lik plak doldurdu. Ardından 1999’a kadar 15 yıl boyunca Elenor Plak ile çalıştı.

Müslüm Gürses, yaşamının son yıllarında bazı pop ve rock tarzındaki şarkıları da repertuvarına katarak, Bülent Ortaçgil’in “Sensiz Olmaz”, Nilüfer’in “Olmadı Yar”, Teoman’ın “Paramparça”, Tarkan’ın “İkimizin Yerine”, Şebnem Ferah’ın “Sigara” ve Kenan Doğulu’nun “Tutamıyorum Zamanı” adlı çalışmalarını da seslendirmiş ve hayran kitlesini daha da arttırmıştı.

Müslüm Gürses, arabesk furyasının yükseldiği dönemde Yeşilçam’a da adım attı. Çoğu şarkılı, türkülü olmak üzere 38 filmde rol alan Gürses, ilk kez 1979’da çekilen ”İsyankar” filmiyle kamera karşısına geçti. Genellikle suça sürüklenen, alkolizmin batağına saplanmış gençlerin, acı dolu hayat hikayelerinin işlendiği filmlerde rol alan sanatçı, kariyerinin son döneminde de komedi filmlerinde yardımcı oyuncu olarak göründü.

Müslüm Gürses, 1978’de Anadolu turnesi dolayısıyla Tarsus’tan Adana’ya dönerken trafik kazası geçirdi. Sürücünün hayatını kaybettiği kazada, öldü sanılarak morga kaldırılan Gürses’in yaşadığı son anda fark edildi ve ameliyata alındı. Kazada, alnı ciddi biçimde zedelenen sanatçının başına, beynini koruyacak plaka takıldı. Gürses, kazadan dolayı koku alma duyusunu yitirdi. İşitme duyusu da ciddi biçimde zarar gören sanatçı, yavaş konuşmaya başladı. Usta sanatçı, 1990’lı yılların başında “Özür Diliyorum Senden”, “İsyankar” ve “Ben İnsan Değil miyim?” adlı albümleriyle müzik dünyasında ikinci büyük çıkışını yakaladı.

Sinema oyuncusu Muhterem Nur ile 1982’de Malatya turnesinde ilk kez karşılaşan ve “Sahneye ilk kim çıkacak” kavgası eden sanatçı, bu olaydan sonra Nur’dan ayrılmadı. Çocukluğunda hiçbir filmini kaçırmadığı ve büyük bir hayranlık duyduğu Muhterem Nur ile 1986’da hayatını birleştiren Gürses’in, ”Esrarlı gözler” isimli şarkısını Muhterem Nur için bestelediği söylendi. O dönem Türk sinemasında oldukça popüler bir konumda olan Nur, eşinin isteğiyle sanat yaşamını sonlandırırken, Gürses’in yaşamındaki en büyük destekçisi oldu.

Yaklaşık 44 yıllık kariyerinin büyük bölümünde, hemen her yıl birkaç albüme imza atan ve toplam 78 albüm çıkaran Gürses, yaşamı boyunca “kenar mahalle” ya da “varoş” müziği yaptığı yönünde eleştirilere maruz kalsa da her türden müzisyenin ve müzikseverin saygısını kazanmayı başardı.

Mütevazi karakteriyle bilinen Gürses’in yaşamını beyaz perdeye aktaran “Müslüm” filmi, sanatçının Şanlıurfa’daki çocukluğundan başlayıp Adana’da keşfedilmesine ve İstanbul’da yıldızlaşmasına kadar pek çok bilinmeyen yönünü 2018’de sinemaseverlere sunuldu.

Paylaşın

Musa Eroğlu Kimdir? Hayatı, Albümleri

1946 yılında Mersin‘in Mut ilçesine bağlı Kumaçukuru köyünde dünyaya gelen Musa Eroğlu, Alevi Tahtacı Türkmenleri’ndendir. Musa Eroğlu, ortaöğrenimini Mut’ta tamamladı.

Küçük yaşlarda müziğe ilgi duyarak bağlama çalmaya başlayan Musa Eroğlu, 1964 yılında Ankara‘ya taşındı. Musa Eroğlu, Ankara Radyo’sunda “Radyo Sanatçısı” olmak için imtihana girdi, kazanamadı. Eroğlu, 1971 yılında tekrar girdi bu sefer kazandı.

1966 yılında askere giden Musa Eroğlu, askerlik dönüşü ilk plağını 1969 yılında “İkimiz Toprağa Girelim Elif” ismiyle çıkardı. Taşeli yöresinin türküleri: İrfaniye, Kullar Olam, Sarı Yaylam, Yatamadım Kasavetten, Aman Ayşam vb. türküleri derleyerek TRT reperatuarına kazandırdı. Musa Eroğlu, daha sonra 1970 ve 1980’li yıllarda TRT de mahalli sanatçı olarak çalıştı.

Türkiye genelinde “Mihriban” türküsüyle tanınmaya başlayan Musa Eroğlu, sanat yaşamı boyunca; Bedia Akartürk, Neşet Ertaş, Orhan Gencebay, Belkıs Akkale, İbrahim Tatlıses, Aşık Mahsuni Şerif, Gülşen Kutlu, vb. birçok sanatçıyla beraber çalıştı. Musa Eroğlu, sayısız derleme yaptı.

Musa Eroğlu, Yolun Sonu, Halil İbrahim, Telli Turnam gibi sözleri Karacaoğlan‘a ait birçok türkü ve değişik ozanlara ait birçok türkünün bestesini yaparak Türk Halk Müziğinin zenginleşmesine katkıda bulundu.

1998 yılında Kültür Bakanlığı’nca Devlet Sanatçısı unvanı verilen Musa Eroğlu, Türk Halk Müziğinin genç kuşaklara sevdirilmesi ve geniş kitlelere ulaştırılması için büyük bir çaba içindedir. Eroğlu, evrensellik normları içinde Sevda Türküleri yanı sıra müziğin protest boyutuna da bağlı kalarak toplumsallık çizgisini geliştirdi.

Musa Eroğlu’nun albümleri: Yaralı Turnam, Bu Dünya, Yaz Gelir, A Kuzum, Muhabbet 1 (Arif Sağ ve Muhlis Akarsu ile birlikte), Muhabbet 2 (Arif Sağ ve Muhlis Akarsu ile birlikte), Muhabbet 3 (Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Yavuz Top ile birlikte), Muhabbet 4 (Arif Sağ ve Yavuz Top ile birlikte), Muhabbet 5 (Muhlis Akarsu, Arif Sağ ve Yavuz Top ile birlikte),

Seher Oldu Ey Nigarım, Muhabbet 6 (Muhlis Akarsu ve Yavuz Top ile birlikte), Yummayın Kirpiklerini, Divane Gönlüm Benim, Muhabbet 7 (Muhlis Akarsu ve Yavuz Top ile birlikte), Bir Yanardağ Fışkırması, Garip Yolcu, Benim Dünyam, Kevser Irmağı / Sevda Yükü, Yol Ver Dağlar, Bin Yıllık Yürüyüş 1, 2, Musa Eroğlu 94, Ömrüm Sana Doyamadım,

Halil İbrahim / Kerbela Destanı, Bağlama Resital 1,2 (Arif Sağ ile birlikte), Semahlarımız, Musique Instrumentale D’Anatolie (Arif Sağ ile birlikte), Kavimler Kapısı Anadolu, Bir Nefes Anadolu, Sele Verdim, Sazımızla Sözümüzle 2 (Güler Duman ile birlikte), Dedem Korkut, Armağan 1 (Yusuf Gül ile birlikte), Semahlar, Zamansız Yağmur, Musa Eroğlu ile Bir Asır, Taşeli Türküleri, Turnaların Göçü (Yeni Türküleriyle),

Paylaşın

Mustafa Çağlar Kimdir? Hayatı, Albümleri

1910 yılında Midilli Adası’nın Kapya köyünde dünyaya gelen Mustafa Çağlar, 27 Ocak 1961 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti. Mustafa Çağlar, Türkiye – Yunanistan nüfus mübadelesi ile ailesiyle Türkiye’ye göç etti.

Mustafa Çağlar, askerlik hizmetini yaptığı sırada, sanat ve sanatkâr hamisi olan Balıkesir valisi Ali Hikmet Paşa’nın Balıkesir’de kurmuş olduğu cemiyet girdi. Sesinin güzelliği ile dikkat çeken Mustafa Çağlar, yeni imkânlar aramak için İstanbul’a taşındı ve bir paşanın aracılığı ile Darüttalimi Musiki Cemiyeti’ne kaydoldu.

Neyzen İhsan Bey ile Fahri Kopuz’dan yararlanan Mustafa Çağlar, diğer taraftan Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun ile Münir Nureddin Selçuk’dan ders alarak musiki bilgisini ilerletti. 1941 yılında o da diğer sanatkarlar gibi Ankara Radyosu’na nakleden Mustafa Çağlar, bir süre sonra geri İstanbul’a dönerek Belediye Konservatuarı İcra Heyeti’ne girdi.

Paylaşın