Erdoğan’dan Bahçeli’ye “DEM Parti” Desteği: Anlamlı Buluyorum

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, Devlet Bahçeli’nin DEM Partililerle tokalaşmasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Biz yeni yasama yılında siyasette artık farklı bir söylem görmeyi istiyoruz” dedi ve ekledi:

“Daha fazla uzlaşıya ihtiyacımız olduğu kanaatindeyiz. Milletimiz için hiçbir diyalogdan kaçınmayız. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli’nin yaptığı açıklamaları 85 milyonun kardeşliği adına çok anlamlı buluyorum.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

“6-8 Ekim olaylarının 10.yıl dönümü. Kayıplarımızı üzerinden 100 yıl geçse de unutmayız. 6-8 Ekim olaylarında rolü olanlar bağımsız Türk mahkemeleri önünde hesabını vermiştir. Bir elinde silah tutarak siyaset yapılmaz. Sırtını dağa yaslayan terör siyasetine yer yok. Demokratik siyasette şiddete asla yer olmadığını herkesin anlaması bekleniyor.

Milletimizin faydasına olacak hiçbir diyalogdan kaçınmayız. Bahçeli’nin dün yaptığı açıklamaları takdirle karşılıyor ve kıymetli buluyoruz. Cumhur İttifakı’nın uzattığı elin muhatapları tarafından da layıkıyla anlaşılmasını umut ediyoruz. Türkiye Yüzyılı’nda şiddetle arasına mesafe koyan anlayışa elbette yer vardır ama sırtını dağa yaslayan terör siyasetine asla yer yoktur.

Bakanlarımız Meclisimizin kapalı oturumunda bilgi verdi. Her iki bakanımız da idrak kapıları açık olanlar için fotoğrafı tüm netliğiyle ortaya koydu. Toplantı sonrası CHP Genel Başkanı’nın yaptığı açıklamaları esefle karşıladık. CHP Genel Başkanı ucuz polemik peşinde koşuyor. Sayın Özgür Özel’den ülke güvenliğine dair meselelerde daha olgun bir tavır beklerdik.

Gazze’deki katliamın manevi ve maddi faturası kabarıyor. Ülkemizi bölgesel gerilimlerden uzak tuttuk, yangına benzin dökenlerden değil söndürenlerden olduk. Tarih, elinde on binlerce çocuğun, kadının, sivilin kanı olan bir canavarı ayakta alkışlayanları asla affetmeyecektir. İsrail siyonist bir terör örgütüdür.

Netanyahu ve cinayet şebekesi çok tehlikeli bir maceraya atılmaktadır. Nihai hedefin neresi olduğunu çok net görüyoruz. Güvenliğimizden taviz vermeyiz. Vaadedilmiş topraklar hezeyanının sonu hüsrandır. İsrail bir Siyonist terör örgütüdür. Gazze kasabı Siyonist Netanyahu’nun ABD kongresine davet edilmesini tarih asla unutmayacaktır.

“Adalet sisteminde sorun varsa çözüme kavuşturacağız”

Toplumda güvenlik ve asayişin temini noktasında geçmişe ve birçok Avrupa ülkesine kıyasla çok iyi bir yerdeyiz. Onlarca suç kaydı bulunan kriminal tiplerin ortalıkta dolaşması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. Emniyet teşkilatımızda sorun varsa neşteri vuracağız. Adalet sisteminde sorun varsa neşteri vurup çözüme kavuşturacağız.

Suçlu herhangi bir sabıka kaydı olmadığı için tutuklama olmadan yargılanabiliyor. Suçluların sistemin bu yönünü istismar ettiğini görüyoruz. İki önemli adım atmayı planlıyoruz. İlki kurumsal düzenlemeye, ikincisi seri suç işleyenlerin kolaylıkla tutuklanabilmesine yöneliktir.

Mesela 5 suç kaydı olan birinin, diğer davalarının bitip sabıka kaydına işlenmesi beklenmeden tutuklu yargılanmasının önü açılacak. Belirli suçlarda infaz hükümlerinin, alınan cezanın yüzde 10’u cezaevinde geçirildikten sonra işlemeye başlaması sağlanacaktır. Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı belirlenecek. Bu husus toplum vicdanını yaralayan belirli suçlar için geçerli olacak.”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Sosyal Medya” Çıkışı: Gençlerimiz…

Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuşan Erdoğan, “Milli ve manevi değerlerimiz bu mücadelede en büyük destekçimiz olacak. Tarihini bilen, öz güvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde yarınlarımıza güvenle bakabiliriz” dedi ve ekledi:

“Eğitim, milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Üniversitelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ciddi manada destek bekliyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreninde konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:

“Yüksek Öğretim Kurumu’muzun ve üniversitelerimizin kıymetli yöneticileri sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Milletin evine, bu gazi mekana hepiniz hoş geldiniz. Yeni akademik yılın üniversite camiamız için, hocalarımız ve öğrencilerimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. YÖK’ün ödüllerini tevdi edeceğimiz bilim insanlarımızı ve üniversitelerimizi tebrik ediyorum.

Bizler dünyanın ilk eğitim öğretim merkezlerinin neşet ettiği Anadolu coğrafyasının bin yıllık sakinleriyiz. Avrupa’yı karanlıktan çıkaran Endülüs’tür. İlime, bilime verilen değer ne kadar büyükse bir ülkenin istikbali o kadar aydınlıktır. Bilgiyi üreten merkezler ise üniversitelerdir. Akademiler sadece bilgi aktarım yeri değil aynı zamanda ülkenin ihtiyacı olan fikri değerlendirmenin zeminidir.

Ülkeyi yönetmeyi devraldığımız günden beri gündemimizin başına eğitimi aldık. Çok geniş yelpazede geriye doğru bakınca imkansız gibi görünen nice düzenlemeyi hayata geçirdik. 76 üniversite sayısı 208’e ulaştı. Öğrenci sayısı 2 milyondan 7 milyonun üzerine çıktı. Her ilimize bir üniversite kurduk. Şu anda 81 vilayetimizin hepsinde bir üniversite var. Yüksek öğrenim bütçesini 2,4 milyar lirada 341 milyar liraya getirdik. Yüzde 15 olan yüksek öğretimde net okullaşma yüzde 50’ye ulaştı. Öğretim elemanı sayısı 185 bine çıktı.

Türkiye öğretim elemanı sayısında OECD ülkelerinde 8. sıraya çıktı. Bilimsel yayında 29. sıradan 17. sıraya geldik. Türk üniversitelerine yakışan kısa vadede bilimsel yayınlarda ülkemizin ilk 10’a girmesini sağlamaktır. Teknofest bizleri umutlandırdı. Gençlerimizin ufkuna, azmine bir kez daha yakından şahitlik ettik. Hükümet olarak her daim sizlerin yanında olacağız. 2002’de 16 bin olan yabancı öğrenci sayısı 340 bini geçti.

Faşist çevrelerin propagandasının aksine bu öğrenciler ücretlerini kendileri ödemektedir. Ekonomiye katkısı 3 milyar doları buldu. 15 kat gelir artışı oldu. Buna rağmen ABD, Avrupa ülkelerine göre kat etmemiz gereken ciddi mesafe var. Bu payı daha da artırmalıyız. Öğrencilerimize desteği de göz ardı etmedik. Üniversite içi ya da dışında gösterilerle, kimi zaman şiddet içeren eylemlerle üniversite harçları protesto edilir, marjinal gruplar meseleyi istismar edilirdi. 2012’de harçları kaldırarak çözüm üreten biz olduk.

Katsayı adaletsizliğini ve kılık kıyafet yasaklarını ortadan biz kaldırdık. İkna odalarından geçilerek girilen üniversite utancına biz son verdik. Yurtlar konusunda dünyada eşi benzeri olmayan sistemi ülkemize kazandırdık. Yatak kapasitesi 993’e ulaştı. Yurtları otel konforundaki odalara dönüştürdük. Öğrencilerimize burs ya da kredi sağlayarak ekonomik açıdan destekliyoruz. Üniversitede ideolojik baskı bitti. 28 şubat sürecinin taşları üniversitelerde döşendi.

“Siyonist lobi prestijli üniversiteleri esir aldı”

Yıllarca bize demokrasi dersi verdiler. Pek çok başlıkta ülkemize özgürlük dersi verdiler ama bu ahkamı kesenlerin Gazze konusunda nasıl tavır takındıklarını hepimiz gördük. Gazze soykırımı dünyanın en prestijli üniversiteleri de tahakkümü altına aldığını göstermiştir. Protesto yapan öğrenciler yerlerde sürüklendi, öğretim görevlileri sorguya çekildi. Öğrenciler hayatınız boyunca iş bulamayacaksınız denilerek tehdit edildi. Siyonist lobi prestijli üniversiteleri de esir aldı. Batılı üniversiteler çok kötü bir sınav verdi.

Üniversitelerimizin kanundaki görevlerini yaparken gençlerimizin karakter gelişimini de ihmal etmemesi önemlidir. eğitim ancak milli şuur ile başarılı olacaktır. İyi eğitim almaları kadar vicdanlı, bilinci olmalarını da aynı derecede önemsiyoruz. Son günlerde milletçe yüreğimizi yakan olaylara ahit oluyoruz. Eskişehir’de camii bahçesinde vatandaşlarımıza saldırı oldu, polis memurumuz alçakça şehit edildi.

Cuma günü iki genç kızımız vahşi cinayete kurban gitti. Ailelerine baş salığı diliyorum. Fail de mağdur da gençlerimizden oluşuyor. Bu hadiselerin önüne geçecek adımları atmazsak batılı ülkelerin sorunları ile bizim de yüzleşmemiz kaçınılmazdır. Milli ve manevi değerlerimiz bu mücadelede en büyük destekçimiz olacak. Tarihini bilen, öz güvenli nesiller yetiştirdiğimiz ölçüde yarınlarımıza güvenle bakabiliriz.

Eğitim, milli şuurla desteklendiği oranda başarılı olacaktır. Teröre, uyuşturucuya, alkol bağımlığına, sapkın akımlara, suç çetelerine kaybettiğimiz her gencin vebali hepimizin üzerindedir. Gençlerimizin sosyal medyanın ve dijital mecraların, her türlü melanetin bulunduğu karanlık dehlizlerinde yitip gitmelerine seyirci kalamayız. Üniversitelerin daha fazla sorumluluk alması gerektiğine inanıyorum. Sizlerden ciddi manada destek bekliyoruz.”

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Vatandaşın En Önemli İki Sorunu: Ekonomi Ve Adalet

31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de Erdoğan’a sunulmak üzere hazırlanan raporda vatandaşın en önemli iki sorununun ekonomi ve adalet olduğu belirtildi.

Raporun AK Parti MYK toplantısında gündeme gelmesi bekleniyor. Erdoğan’ın, raporlar doğrultusunda parti kurmaylarına yeni talimatlar verebileceği belirtiliyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla organize edilen “Türkiye Buluşmaları” sona erdi.

Türkiye gazetesinden Emrah Özcan‘ın haberine göre; 81 ilde 11 bin program yapan AK Parti, vatandaşın talep, istek ve şikâyetlerini kayıt altına alırken, raporlardan ilginç sonuçlar çıktı. Vatandaş, parti kurmaylarına ekonomik meselelerle ilgili şikâyetlerini anlatırken, adalet alanındaki endişelerini de dile getirdi. Edinilen bilgilere göre, vatandaşın istek ve şikâyetleri ilgili bakanlıklara bildirildi. Bakanlıklar, vatandaşların şikâyetleri doğrultusunda yeni reformlar için çalışmalara başladı.

Adalet: Adalet Bakanlığının toplumun hassas olduğu konularda, adalet anlayışını güçlendirecek, cezasızlık anlayışını ortadan kaldıracak bir takım adımlar atma yolunda olduğu öğrenildi. Vatandaşın taleplerine göre şekillenecek yeni yargı reformunun önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ardından da Meclis’e sunulacağı kaydedildi.

Ekonomi: Vatandaşın bir diğer problem olarak gösterdiği “ekonomi” için de hükûmetin ekonomi kurmayları harekete geçti. Problemin çözüm adresi olan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın, hâlen yürütülmekte olan programdan taviz vermeden, enflasyonu tek haneye düşürüp, vatandaşın alım gücünü artıracağı ve elini rahatlatacağı, gerek duyulduğu takdirde yeni bir dizi adımlar atacağı öğrenildi. Dar gelirli vatandaşların konut başta olmak üzere yaşadığı birçok sorun için yeni projeler geliştirileceği, önümüzdeki dönemde yaşanan sorunlara bir bir neşter vurulacağı öne sürüldü.

AK Parti kaynakları, yapılacak yeni ikinci dalga reformlarının, hepsinin sahadan gelen veriler ile beklentilere uygun bir şekilde gerçekleştirileceğine dikkati çekti. Reformların hepsinin teknik ve bürokratik bir anlayışla değil, milletin taleplerine yönelik dizayn edildiğini belirten parti kaynakları, hızlı bir reform süreci yaşanacağını söyledi. Konunun, bugün yapılması planlanan AK Parti MYK toplantısında da gündeme gelmesi bekleniyor. Erdoğan’ın, raporlar doğrultusunda parti kurmaylarına yeni talimatlar verebileceği belirtiliyor.

Paylaşın

Erdoğan’dan İsrail’e “İşgal” Tepkisi

AK Parti “Özümüzden Geleceğe Türkiye Buluşmaları” programında konuşan Erdoğan, “Hamas ve Hizbullah sadece bir bahanedir. Yemen, Suriye sadece bir bahanedir. İsrail hükümeti her gün yeni bir mazaret üretmektedir” dedi ve ekledi:

“İçimizdeki bazı İsrail dostları, bazı kalemşörler, her ne kadar gerçekleri gizlemek istese de Netanyahu ve çetesine dur denilmezse bu yayılmacı politikanın nereye varacağını bizler tahmin edebiliyoruz. İsrail vasıtasıyla yeni bir paylaşım savaşının planının yürütüldüğünü görüyor, tedbirlerimizi buna göre alıyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin “Özümüzden Geleceğe Türkiye Buluşmaları” programında konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Gençler, kah esnaf dükkanında çarşı ve pazarda, emekliden memura herkesin kapısını çaldık. Kongre sürecimiz öncesinde bize rehberlik edecek bir fikir havuzunu derlemiş bulunuyoruz. Kongre sürecimizde inşallah azami derecede yaralanacağız. Şu hususun altını çizmek istiyorum. Türkiye buluşmaları, AK Parti’nin milletimizin kalbindeki sarsılmaz yerini bir kez daha teyit etmiştir. Vatandaşlarımız sorunların çözüm adresi olarak partimizi ve ittifakımızı görüyor. Ekonomideki zorlukların üstesinden bizim geleceğimize inanıyor.

Vatandaşlarımız muhalefet aktörlerine güvenmiyor. Onlardan kendisine hayır geleceğine asla inanmıyor. İnsanımız AK Parti ve Cumhur İttifakı’na güveniyor. Açık açık söylemek istiyorum. AK Parti olarak bize verilen bu desteğin kıymetini çok çok iyi biliyoruz. Bu güveni inancı boşa çıkarmamakta kararlıyız. Bugüne kadar milletimizi hayal kırıklığına uğratmadık, uğratmayacağız.

Biz AK Parti olarak üye sayısı itibariyle Türkiye’nin en büyük ailesiyiz. Biz çıkar birliği yapmış bir hareket değil, Türkiye’ye hizmet aşkıyla gönül birliği, kader birliği, yol ve dava arkadaşlığı yapmış bir siyasi partiyiz. AK Parti teşkilatlarını bir arada tutan harç kardeşlik hukukudur. Biz birbirini ezerek yükselenlerden olmadık. Birbirinin elini tutarak, birbirine omuz vererek yükselenlerden olduk.

Hep söylüyorum; makamlar, rütbeler, oturulan koltuklar değişebilir, molalar olabilir, kesintiler olabilir, dinlenmeye çekilenler olabilir, ama uğruna ömrünü adadığımız AK Parti’nin temsilcisi kutlu dava inşallah ilelebet payidar olacaktır.

Bizden öncekilerden devraldığımız bu hizmet kervanı aynı şekilde yoluna devam edecektir. Bu süreçte öfke ve nefret diline prim vermeyecek, nezaket, hoşgörü ile gönüller fethederek yolumuzda ilerleyeceğiz. Buradaki her bir arkadaşımın da yürüttüğü mücadeleye bu geniş zaviyeden bakmasını istiyorum.

Son 1 yıldır bölgemizde çok kanlı çatışmalar yaşanıyor. İsrail’in Gazze halkına yönelik soykırımı 1. yılını tamamlamak üzere. 364 günde 17 binden fazla çocuğu, binlerce kadın, yaşlı, sivil, doktor, gazeteciyi alçakça şehit ettiler. Dünyanın gözleri önünde 50 bine yakın masum insan katledildi. Uluslararası hukuk, temel insan hak ve hürriyetleri, savaş hukuku, insanlığa dair ne kadar değer varsa hepsi ayaklar altına alındı. İşlenmedik suç, barbarlık kalmadı. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Gazze halkının direniş zeminini kıramadılar.

Gazzeli kardeşlerimiz tüm imkansızlıklara rağmen ümmetin ve insanlığın yüzakı olarak 364 gündür siyonist işgalcilere karşı kahramanca direniyor. Kendilerini buradan bir kez daha saygıyla selamlıyoruz. Filistin’in kahraman evlatlarına, mazlum ve mağrur gençlerine buradan en kalbi muhabbetlerimizi gönderiyoruz. Türkiye olarak tüm imkanlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Bunu da öyle hamaset olsun diye söylemiyorum. İsrail’e karşı ekonomik tedbir uygulayan yegane devlet biziz.

Gazze’ye miktar olarak en fazla yardım gönderen müslüman ülke biziz. Uluslararası tüm platformlarda Filistin halkının sesi, nefesi, savunucusu olan hükümet biziz. İlk gün nerede duruyorsak bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz. İlk gün neyi savunuyorsak bugün de aynı değerleri savunuyoruz. Türkiye’de ne diyorsak BM’de kürsüsünde de aynı cümleleri kurmaktan asla çekinmiyoruz. Yalpalamadan, savrulmadan, kimseden korkmadan, kimsenin baskısına, tehdidine boyun eğmeden mazlumun yanında zalimlerin karşısındayız.

İsrail’in Lübnan’a başlattığı saldırılar sonrasında en güçlü tepkiyi veren ülkelerden biri biz olduk. İsrail hükümetinin bölgeyi kan gölüne çevirmeye amaçlayan kirli planlarını gören, deşifre eden, tüm insanlığı uyaran yine Türkiye’dir. Artık akıl ve basiret sahibi herkes şu gerçeği görüyor; dini fanatizmle hareket eden mevcut İsrail yönetiminin niyeti bellidir, hedefi bellidir, neyi gerçekleştirmek istediği çok net bellidir. Batılı güçler ise bunların asıl niyetlerini çok iyi bildikleri halde holokost utancından dolayı Netanyahu ve katliam çetesine seslerini çıkaramamaktadırlar.

Yıllardır bize özgürlüklerden bahsedenlerin Filistinli çocuklar için toplanan göstericilere nasıl davrandıklarını görüyorsunuz. Bırakın Filistinli mazlumların haklarının savunulmasına izin vermeyi Filistin bayrağına dahi tahammül edemiyorlar. Terör örgütlerine gelince protesto hakkı kutsaldır diyenler sözkonusu Filistin olunca, 50 bine yakın masum olunca faşizmin en nobran halini uyguluyorlar. Savuna geldikleri değerleri İsrail’in katliamlarını örtmek uğruna sadece 1 senede bizzat kendi elleriyle itibarsız hale getirdiler.

Şunu açık açık söylemek durumundayım. Geçen yüzyılın başında olduğu gibi coğrafyamızda sınırların kanla çizilmesine yönelik sinsi plan uygulamaya konulmuştur. Hamas, Hizbullah sadece bir bahanedir. Yemen, Suriye, İran sadece birer bahanedir. İşgal ve istila politikasına meşrulaştırmak için İsrail hükümeti her gün yeni bir mazaret üretmektedir. İçimizdeki bazı İsrail dostları bazı siyonist muhipleri, bazı kalemşörler gerçekleri gizlemeye çalışsa da Netanyahu ve çetesine dur denilmezse nereye varılacağını bizler tahmin edebiliyoruz.

İsrail vasıtasıyla yeni bir paylaşım savaşının, kirli savaşın yürütüldüğünü görüyor ve tüm tedbirlerimizi buna göre alıyoruz. Türkiye büyük bir ülkedir. Şunu herkes bilsin ve anlasın. Türkiye 2300 yılı aşan köklü birikimiyle tecrübeli bir devlettir. Türkiye 85 milyon vatandaşıyla bölgesini istikrar ve güven kaynağıdır. Bugüne kadar nasıl devletimizin ve milletimizin güvenliğinde hiçbir zaafiyete izin vermediysek aynı hassasiyet, soğukkanlılık ve aynı kararlılıkla ve elbette aynı stratejik akılla hamlelerimizi planlıyoruz. Her karışı şehit kanlarıyla sulanmış, vatan toprakları üzerinde ameliyat yapılmasına müsamaha gösteremeyiz. İsrail hükümetini şımartanları, koşulsuz destek vererek pervasız hale getirenleri buradan aklı selimle hareket etmeye davet ediyorum.

Daha çok kan dökülmeden, yıkım olmadan yularını elinizde tuttuğunuz bu zalimleri durdurun. Diğer türlü gözünü kan bürümüş İsrail hükümetinin harladığı ateş sadece bu coğrafyayı değil, bu coğrafyada yaşayan halkları değil sizleri de yakacak. Eninde sonunda size de ulaşacak. İslam alemini de aynı şekilde ekonomik ve ticari tedbirleri devreye almaya çağırıyorum. İsrail’e yönelik önlem almadığımız her gün bu kan deryası maalesef daha da büyüyecek. Kardeşlik hukukumuzun gereğini yapmak bizim için tercihten öte bir mecburiyettir.

“Durmak yok, duraklamak, mola, yorgunluk, rehavet yok”

Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehditlerin bertaraf edilmesine AK Parti teşkilatlarına düşen kardeşlik ruhunu yüceltmek, tam bir dayanışma içinde olmaktır. Herzamankinden daha fazla kenetleneceğiz, sahada olacak, çalışacak koşturacağız. Durmak yok, duraklamak, mola, yorgunluk, rehavet yok.

Muhalefetin hangi gündemlerin peşinde koştuklarını, dertlerinin ne olduğunu, millete ve şehirlere hizmet kaygılarının bulunmadığını inanıyorum ki sizler de takip ediyorsunuz. Koltuk kavgasından, parti içi mücadelesinden başlarını kaldıramıyorlar. 31 Mart gecesinden bu yana yaklaşık 4 yıl sonra yapılacak seçimler için şimdiden birbiriyle kavgaya tutuştular. Ne millete ne şehirlere hizmet gibi dertleri var ne de vatandaşlara verdikleri sözleri yerine getirmek gibi hassasiyetleri var.

Eski genel başkanları bir köşeye atılmanın hıncıyla sosyal medyadan sürekli sağa sola saldırıyor. Milleti kutuplaştırarak, siyasi iklimi gererek kendini gündemde tutmaya çalışıyor. Zehirli dili ve söylemleriyle Türkiye’nin siyasi atmosferinin yumuşamasına, normalleşmesine, tansiyonun düşmesine bir türlü müsaade etmiyor. Biz iktidar ve muhalefet arasındaki diyalog zeminini iyileştirmek için uğraştıkça, gerilimden beslenenler buna engel olmak için ellerinden geleni yapıyor.

Türkiye’ye bir hayrım dokunsun diyorsanız, gölge etmeyin sizden başka ihsan istemiyoruz. Biz bunlara aldırmadan millete hizmet mücadelemizi azimle sürdüreceğiz. Bugün Oruç Reis araştırma gemimizi Somali’ye uğurladık. 2017 yılından beri ülkemize önemli hizmetlerde bulunan Oruç Reis, Somali’de her biri 5’er bin kilometre alanda sismik faaliyet yürütecek. On yıllardır çatışma, istikrarsızlık ve açlıkla anılan Somali, Oruç Reis’in keşifleri sonrasında ekonomik kalkınma, refah ve huzurla gündeme gelecek. Oruç Reis’ten Allah’ın izniyle müjdeli haberimize inanıyorum. Türkiye Buluşmaları programımızın tekrar hayırlara vesile olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. Kalın sağlıcakla.”

Paylaşın

Erdoğan’dan Batı’ya “İsrail” Tepkisi

Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da 40 binden fazla insanın ölümüne neden olan İsrail üzerinden Batı’ya tepki gösteren Erdoğan, “Batılı güçler, bu katliam şebekesine silah, mühimmat, istihbarat ve diplomatik destek vermeyi sürdürüyor” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Gazze’ye ve Lübnan’a yağan binlerce tonluk bombaların nereden geldiği, nerede üretildiği, kimler tarafından tedarik edildiği bellidir. Kimse kusura bakmasın ama dökülen her damla kana bombaları atanlar kadar o bombaları temin edenler de aynı derece ortaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana’da 2-6 Ekim tarihlerinde düzenlenen Teknofest organizasyonunun yapıldığı alanı ziyaret etti ve Orta Doğu’daki gerilime yönelik açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, bölgede son yılların en sancılı günleri yaşandığına işaret ederek, “Gerilim, çatışma ve savaşlar coğrafyamızı içten içe çökertiyor. Gazze ve Lübnan’daki katliamları millet olarak, insanlık olarak içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz” dedi.

Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları başlayalı neredeyse bir yıl olduğunu anımsatan Erdoğan, çoğu çocuk ve kadın 50 bin kişinin vahşice siyonist İsrail tarafından katledildiğini söyledi.

Saldırılarda 100 bine yakın insanın da yaralandığını belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “Şehirler birer enkaz yığınına döndü. İsrail, Hamas bahanesiyle önce Gazze’yi işgal etti, şimdi de Hizbullah bahanesiyle Lübnan’da kan döküyor. Filistin’in seçilmiş son başbakanı İsmail Heniyye’yi Tahran’da şehit ettikten sonra, geçtiğimiz günlerde de Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı katlettiler. İsrail saldırılarında can veren Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.”

Uluslararası hukukun tamamen rafa kaldırılmış durumda olduğunu söyleyen Erdoğan, “Bölgede ateşkese, barışa ve huzura her yaklaşıldığında, İsrail hükümeti bu süreci dinamitleyecek bir provokasyona imza atıyor. Ateşi tüm bölgeye yaymak, coğrafyamızı kana ve gözyaşına boğmak için her yola başvuruyorlar” ifadesini kullandı.

İsrail’in, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen kişi” ilan etmesine ilişkin Erdoğan, şunları söyledi: “Utanmadan, sıkılmadan Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’e, özellikle kalkıyor ‘Birleşmiş Milletler’e gelemez’ diye meydan okuyor. Şu hâle bak, şimdi 196 ülke, herhalde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine sahip çıkacaktır.

Sen kim oluyorsun da burada Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne yönelik, Birleşmiş Milletler’e gelemeyeceğine dair ferman gönderiyorsun? Kundaktaki bebekleri dahi öldürmekten zevk alan bir cinnet hâliyle karşı karşıyayız. Tüm bu gerçeklere rağmen ne yazık ki Batılı güçler, bu katliam şebekesine silah, mühimmat, istihbarat ve diplomatik destek vermeyi sürdürüyor. Gazze’ye ve Lübnan’a yağan binlerce tonluk bombaların nereden geldiği, nerede üretildiği, kimler tarafından tedarik edildiği bellidir.

Kimse kusura bakmasın ama dökülen her damla kana bombaları atanlar kadar o bombaları temin edenler de aynı derece ortaktır. Burada şunu çok açık ifade etmek durumundayım, bölgemizde sadece Gazze, Batı Şeria ve Lübnan ile sınırlı kalmayacak sinsi bir plan uygulamaya konulmuştur. Bu planın nihai hedefinin neresi olduğunu görmek ve anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur.”

Tarih bilen, dinler tarihi bilen, siyaset ve diplomasi bilen herkesin meselenin Kudüs, Mescid-i Aksa ve “vadedilmiş topraklar” hezeyanı ile bağlantısını kolayca idrak edeceğini belirten Erdoğan, “Biz hepimiz arz-ı mevudun ne olduğunu gayet iyi biliriz. Vaat edilmiş toprakların ne olduğunu gayet iyi biliriz. 30 kilometre mesafede adeta Türkiye’ye meydan okuma yarışına giriyorlar. Bunları biz gayet iyi biliriz. Mevcut İsrail yönetimi yaptığı her açıklamayla, paylaştığı her haritayla asıl niyetlerini ortaya koyuyor” dedi.

Türkiye’nin sahadaki gelişmeleri anbean takip ettiğini vurgulayan Erdoğan, Türkiye’nin komşular ve bölgedeki tüm kardeş ülkelerle işbirliğini ileriye taşıdığını ifade etti.

TBMM’de de aynı gündem

Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) üçüncü yasama yılının açılışında yaptığı konuşmada yine İsrail’e seslenmişti. Erdoğan, “Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır,” dedi.

“İsrail saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız, milletimiz, bağımsızlığımız için bu devlet terörüne elimizdeki her imkanla karşı duracağız,” vurgusunda bulundu.

Lübnan’ın güneyindeki kara harekatının “önceki harekatlar gibi olmayacağını” belirten Cumhurbaşkanı, “Tüm kuruluşlar daha fazla vakit kaybetmeden İsrail’i durdurmalıdır. Biz Türk milleti olarak Lübnanlı kardeşlerimizi bu zor günlerinde yalnız bırakmayacağız, kendilerini destekleyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Perşembe günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında da Birleşmiş Milletler’e (BM) çağrı yapıldı.

Toplantı sonrası yayınlanan açıklamanın dördüncü maddesinde, “…Filistin’de kalıcı ateşkes ve barışın gecikmeksizin sağlanması yönündeki Türkiye’nin kararlı çabalarının yanı sıra uluslararası gayretlerin de artırılarak sürdürülmesi gerektiği ifade edilmiştir,” denildi.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Enflasyon” Mesajı: Kalıcı Düşüş Trendine Girdik

TBMM Genel Kurulu’nda açılış konuşması yapan Erdoğan, “Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek. Ekonomi programımız meyvelerini veriyor. Temel göstergelerdeki iyileşmeye paralel olarak risk primi düşüyor. Kararlı duruşumuz sayesinde enflasyonda kalıcı düşüş trendine girmiş bulunuyoruz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu’nda açılış konuşması gerçekleştirdi. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle: “Aziz milletim, sayın başkan, değerli vekiller. Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. TBMM’nin 28. dönem 3. yasama yılının ülkemize milletimize hayırlı olsun.

Meclis’imizin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşımızın gazi ve şehitlerini saygı ile yad ediyorum. 28. dönem meclisimiz ilk 2 yasama yılında yoğun faaliyet içinde oldu. Şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki yasama yıllarında da meclisimiz özverili yasama yılı geçirecek ve milletin ihtiyacı olan kanunları çıkaracaktır. Hepiniz için hayırlı bereketli, verimli bir yıl olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

TBMM, 23 Nisan 1920’de açılmış, milli mücadeleyi sevk ve idare etmiş, istiklal harbimizi zafere taşımız 29 Ekim 1923’te de cumhuriyeti kurmuştur. Türkiye parlamento tecrübesi ile asırlarca birikime sahiptir. Milletimiz Selçuklu’dan günümüze istisnai milletlerden biridir. Meclis’imiz milletimizin hürriyetinin somut nişanesi olarak daima var olacak, nice seneler milletimize alnının akıyla hizmet edecektir.

Meclis’imiz Gazi unvanını bileğinin gücüyle elde etmiştir. 15 Temmuz gecesi Meclis’imiz, işgal kuvvetlerinin hain uşaklarına kahramanca direnmiştir. Bölge ülkeleriyle kıyaslandığında parlamento tecrübemiz oldukça erken başlamıştır. Meclis en kuşatıcı anayasayı yapma kudretine haizdir.

12 Eylül askeri darbesi sonrasında silahların gölgesindeki mevcut anayasa milletimize biçilmiş dar bir gömlektir. İrili ufaklı 20’den fazla değişiklik milletin memnuniyetsizliğini göstermektedir. 82 Anayasası’nın miadı doldu. Büyük hedef ve iddialarını gerçekleştirmemiz yeni uzlaşmacı özgürlükçü sivil anayasa ile mümkündür. Yeni sivil anayasa ihtiyacı kendini günden güne daha fazla belli ediyor. AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak kendi hazırlıklarımızı titiz şekilde yapıyoruz. Tüm fikirlere kapımızı kapatıyoruz demek değildir.

Her fikre saygı duyar her düşünceyi dinleriz. Kutuplaştırıcı değil uzlaştırıcı, yasakçı değil özgürlükçü olması temel ve sarsılmaz ilkemizdir. Milleti ve devleti birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Devlet milletin üzerimde değildir. Millet de devletsiz ayakta kalamaz. Ne devletimizin zayıflatılmasına ne de milletin ayrıştırılmasına eyvallah etmeyiz. Yeni anayasa devleti ve milleti ayrı yerlere koyan değil devlet ile milleti kucaklaştıran niteliklere haiz olmalı.

Meclis’imizin yeni anayasa için daha fazla gayret göstereceğine inancımız tamdır. Toplumun tüm kesimlerini yeni ve sivil anayasa mücadelemize omuz vermeye davet ediyorum.

Toplumlar ve devletler de bir sisteme, nizama sahiptir. Düzen devletin ve milletin temel direğidir. Düzeni sağlayan kanundur. Bir devleti ayakta tutan adalettir. Milleti huzur içinde tutan adalettir. Devleti her türlü tehditten koruyacak olan adalettir. Çalışanı, sanayiciyi, tüccarı koruyacak olan yine adalettir. Suçlu elini kolunu sallayarak gezerken masum cezalandırılırsa adalet sarsılır. Kolluk kuvvetlerimiz adaletin tecellisi için büyük özveri ile çalışmaktadır. Menfur saldırı ile şehit edilen Şeyda Yılmaz başta olmak üzere tüm şehitlerimize minnet duygularımı ifade etmek istiyorum. Güvenlik güçlerimizi rabbim muhafaza buyursun.

Kanunların kendilerine çizdiği kanunlar çerçevesinde vazifelerini ifa etmeyi sürdürecekler. Kanun ve düzen dışına çıkanlar tereddüt edilmeden yargı karşısına çıkacaktır. Yargı mensuplarının da görevini yerine getirdiğini hatırlatmak isterim. Kanun sınırları kaldığı için kimse yargımızı yıpratmaya kalkışmamalı. Yargı mensuplarımızın tehdit edilmesine hiçbirimiz müsaade etmemeliyiz. Savcı ve hakimlerimizin suçu cezalandırma, karar ve infaz konusunda sıkıntıları varsa şüphesiz bu kanunların konuşulmasını gerektirir. Kanun koyucu ise TBMM’dir. Kanunlarımız infaz ve ıslah konularına eğilmeli milletin taleplerine kulak vermelidir. Meclis’imizin bu konuda daha hassas olacağına inanıyorum. El birliği içinde çalışarak adalet hizmetlerimizin standardını daha da yükselteceğiz.

“Enflasyondaki düşüş devam edecek”

Reform programlarımız meyvelerini veriyor. Gündemimizdeki birçok meseleyi geride bıraktık. Merkez bankası 98.5 milyar dolar olan 156 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. Türkiye’nin artık rezerv meselesi yoktur. Cari açığı sürdürülebilir düzeye çektik. Gayretlerimiz ile 20 milyar dolar altına indi cari açık. İhracat 256 milyar dolar ile rekor kırdı. Turizmde 2023 yılını rekor ziyaretçi sayısı ve gelir ile kapattık. 1 milyon 105 bin ilave istihdam oluşturduk. Milli gelirimiz 1 trilyon doları geçerek 1 trilyon 119 milyar dolara ulaştı.

Kredi notu 3 kuruluş tarafından yükseltilen öteki ülke olduk. Türkiye’yi siyasi sebeplerle anılan gri listeden çıkardık. 114 milyar dolarlık ilave faturaya rağmen mali disiplinden taviz vermedik. Kararlı duruşumuzla enflasyonda düşüş trendine girdik. Gıda enflasyonu 4 yıl sonra aylık bazda negatife geldi. Önümüzdeki aylarda enflasyondaki düşüş devam edecek ve milletimiz bu düşüşü çarşıda, pazarda, alışveriş sepetinde, mutfağında daha fazla hissedecek.

İsrail’in Filistin’deki terör ve soykırım bugünlerde Lübnan’a uzandı. Dün işgal güçleri Lübnan’a karadan girdiğini duyurdu. İsrail bir yandan Gazze’de soykırım yaparken aynı anda bölge ülkelerini kendi ateşine çekmek için her türlü provokasyonu deniyor. Bütün bölgeyi ateşe atmayı amaçlayan Gazze’de 42 bin insanı katleden, şimdi de Lübnan’da katliama başlayan İsrail, dünyadan gereken tepkiyi almamakta. Bunu BM Genel kurulunda da ifade ettim. İsrail, Netanyahu isimli Hitler benzeri kişinin yönetiminde soykırım işlemiştir. Utanç verici bu tabloya rağmen bazı ülkeler İsrail’e destek sağlamaya devam ediyor. Diğer ülkeler de susarak bu vahşete ortak oluyor. Ne yaparsa yapsın İsrail, er ya da geç durdurulacak. Kendini dev aynasında gören hitler gibi Netanyahu da aynı şekilde durdurulacak. Anaların, babaların ahı bu zalimleri rezil rüsva edecektir.

“Siyonist lobinin itibar suikastlarına boyun eğmeyeceğiz”

Bugün batıdakiler başta olmak üzere devletlerin alnına yapışan o kara leke unutulmayacaktır. Halkı Müslüman olan o yöneticiler bu teröre sessiz kalması bir utanç vesilesi olarak asırlarca silinmeden kalacak. Bugün 360 gün oldu soykırım başlayalı. 42 bin kardeşimiz alçakça şehit edildi. İnsanlığa dar tüm değerleri ayaklar altına aldılar. Müslüman ülkeler bir ortak tepki göstermedi. Müşterek bir tavır dahi sergilenmedi. Hamas’ın kabul ettiği ateşkese zorlayıcı hiçbir adım atılmadı. Susmak, bu şebekenin saldırganlığından kurtaramayacak. Bu duygusuzluğun sona ermesi için hakkı savunmaya, zalimler karşısında dimdik durmaya devam edeceğiz. Siyonist lobinin itibar suikastlarına boyun eğmeyeceğiz.

Vadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır. Netanyahu hayallerine Anadolu’yu da katıyor. Türkiye tarafsız olsun diyenlere, Hamas terör örgütüdür diyenlere sesleniyorum; karşımızda bir devlet değil kandan beslenen bir katil sürüsü var. Karşımızda tüm bölgeyi ateşe atmaya niyetli işgal şebekesi var. Böyle bir katliam şebekesi karşısında zerre vicdan taşıyan kimse sessiz kalamaz. Sessiz kalanlar, yarın çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız. İsrail’in saldırganlığı Türkiye’yi de içine almaktadır. Vatanımız için, bağımsızlığımız için bu saldırganlığa elimizdeki tüm imkanla karşı durmayı sürdüreceğiz.

Bedeli ne olursa olsun Türkiye İsrail karşısında durmaya ve dünyayı da bu onurlu duruşa davet edecektir. Bir insanlık cephesinin kurulması için Türkiye elinden geleni yapacaktır. Sayın Mahmud Abbas bu kürsüden hem sizlere hem dünyaya seslendi. İran’a, Yemen’e, Suriye’ye de saldırıyor. Bu gazi Meclis sadece Türkiye’nin değil dünyadaki mazlum halkların umudu olan Meclis’tir. Çevremizde bir canavar kontrolsüzce büyürken, yanı başımızda sınırlar yeniden çizilmeye çalışılırken Meclisi’miz vakar, sağduyu, uzlaşma içinde yol gösterici olacaktır.”

Paylaşın

AK Parti’de Kongre Rahatsızlığı: Laf Olsun Diye…

31 Mart’ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de büyük bir değişim beklenirken, yapılacak kongre öncesi il ve ilçe teşkilatlarının büyük çoğunluğunun genel merkez tarafından belirlenmesi, parti tabanında hayal kırıklığı yarattı.

Parti kulislerinde, “Bu durumda kongrelerin ne anlamı kalıyor. Kongrelerde yarış olmuyor, teşkilatlarda bu nedenle bir rahatsızlık başladı. Kongre süreci aslında teşkilatlara bir hareketlilik getirecek umudu vardı. Değişim ve yenilenme umuduyla motivasyon artacak beklentisi vardı. Şimdi çok sayıda il ve ilçedeki atamalar moralleri bozdu. Zaten seçilecek kişi evvelden belirleniyor. Laf olsun diye il ve ilçe kongreleri yapılacak” yorumları yapılıyor.

Gazete Pencere yazarlarından Nuray Babacan, “AKP eski tas eski hamam: Başkanlar belli, şeklen kongre” başlıklı yazısında, AK Parti kulislerinde konuşulanları aktardı. Babacan’ın yazısı şöyle:

“İktidar partisi AKP’de geçen hafta kongre süreciyle ilgili heyecan başladı, demek isterdik ama maalesef öyle olmadı. 21 Eylül itibariyle başlayan kongre sürecinde il ve ilçelerde sıkıntılı bir durum var. Şöyle ki; yüzlerce ilçe ve onlarca ilde başkanlar görevden alınıp, yerine Ankara’dan atama yapıldığı için ‘şeklen kongre’ yapılacak. Sadece Ankara’dan atananlar, kongrede tescillenecek.

Yıllardan beri AKP kongreleri, yarış olmaması, demokratik süreçlerin işlememesi nedeniyle eleştirilir. Ancak bu seferki durum, daha da kötü. AKP kongrelerinde, ilçe ve illerde genellikle yönetim ve delegeler, Ankara’nın istediği biçimde şekillenir, zaman zaman milletvekillerinin ortak istekleri dikkate alınırdı. Ancak bu kez çok sayıda il ve ilçenin yönetimi kongreler başlamadan, Ankara’dan atandı.

Şimdi geriye, Ankara’dan atananların kongre günü tescillenmesi kaldı. Bu da parti teşkilatında ve milletvekilleri arasında rahatsızlığa neden oldu. Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Bu sadece mekanik bir kongre süreci olarak değerlendirilmemeli. Yeni dönemin, yeni ihtiyaçların siyasi ritmine göre neler yapılması gerektiği de bu sürecin içinde olacak” demişti. Ancak yapılanlar tam bir mekanik kongre sürecini gösteriyor.

Şöyle ki; AKP Genel Merkezi, çoğunluğunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a danışarak, il ilçe kongreleri yapılmadan atamalar gerçekleştirdi. AKP kulislerine göre yüzlerce ilçe, onlarca ilde başkan ve yönetimler yaz boyunca değiştirildi. Bunlardan bir kısmı basına yansırken, çoğu sessiz sedasız gerçekleşti.

Heyecan kalmadı

Şimdi parti kulislerinde, “Bu durumda kongrelerin ne anlamı kalıyor. Kongrelerde yarış olmuyor, teşkilatlarda bu nedenle bir rahatsızlık başladı. Kongre süreci aslında teşkilatlara bir hareketlilik getirecek umudu vardı. Değişim ve yenilenme umuduyla motivasyon artacak beklentisi vardı. Şimdi çok sayıda il ve ilçedeki atamalar moralleri bozdu. Zaten seçilecek kişi evvelden belirleniyor. Laf olsun diye il ve ilçe kongreleri yapılacak” yorumları yapılıyor.

Anlaşılan, kongreler öncesinde yapılan bu atamalar hevesleri kırmış. AKP’de 21 Eylül 2024’de beldelerden başlayan süreç, ilçe ve il kongrelerine doğru ilerleyecek. 28 Aralık 2024 tarihinde il kongreleri başlayacak. Tüm çalışmalar Mart 2025 tarihinde tamamlanacak. Mayıs’ta da büyük kongre yapılacak.

Önümüzdeki 6 ay, partide değişimin olup olmayacağı, gençlere yer verilip verilmeyeceği, illerde yıpranan, hakkında iddialar bulunan, atalet içindeki kadroların yerine dürüst, temiz ve yeni isimlere öncelik verilip verilmeyeceği görülecek. 2019 yılında Tayyip Erdoğan’ın, “İllerde kanat önderleri kimlerse kadrolarımızı onlarla güçlendireceğiz. Biz yeni Ömerler lazım. Bu Ömerleri bulduğumuzda şu anki konumumuzdan daha ileri bir konuma geleceğiz” sözleri aklımıza geldi.

Parti teşkilatı ve milletvekilleri, tabanda gerekli yenilenmenin yapılmadığı, Ankara’yla ilişkilerini iyi tutanların, yerelde ayrıcalıklı konuma geldiğini, son atamalarla da kongrelerin bir anlamının kalmadığını dile getiriyorlar.

Atama yönteminin tercin edilmesinin nedeninin, kongrelerde yarışın önlenmesi olduğu gibi bir yorum doğru olmaz. Zira AKP’ de önceden belirlenmese bile, Cumhurbaşkanının ve genel merkezin istediğinin dışında isimlerin yarışa katılıp, sonuç alması gibi bir durum söz konusu değil. Dolayısıyla atanan da kongrede aday gösterilen de ‘işaret edilmiş isim’ oluyor. Anlaşılan Ankara, zaten malumun ilanı olan bir durum için kendini yormamış.

Burada önemli olan tabana verilen mesaj. ‘Partinin içinde motivasyon ve heyecan yaratarak, tabandan gelen, çalışan, başarılı olan bir yerlere gelebilir’ mesajı ortadan kalkıyor. AKP’lilerin sitemi de buna.

AKP’nin yeni kongre süreci ve takvimi, bize göre şimdiye kadar yapılanlar arasında en önemlisi. Bu süreçte belirlenecek kadrolar, partinin en geç 2028’de yapılacak seçimlere dönük kaderini belirleyecek. Daha önce de dediğimiz gibi sonraki üç yılın siyasi tarihinde önemli bir kavşak olacak…”

Paylaşın

Erdoğan’dan Kabine Toplantısı Sonrası Dikkat Çeken Mesajlar

Kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılığa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunları yapanlara denetimlerimizi daha da sıklaştıracağız. Fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

“13 Eylül tarihinde mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’ni gerçekleştirdik. Toplam 12 milyar liralık hayata geçirdiğimiz külliyemizin üniversitemize ve tüm öğrencilerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. 1,5 asra yaklaşan tarihinde Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunmuş Marmara Üniversitemize böyle bir eseri kazandırmak şahsım için ayrı bahtiyarlık kaynağıydı. Yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum.

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren üst aklın son günlerde Balkanlar’da da toplumsal fay hatlarını karıştırdığını görüyoruz. Biz Balkanlarda özellikle Bosna Hersek’te barış, huzur ve istikrarın korunmasından yanayız. Hassasiyetimizi Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzzetbegoviç’e de ifade ettim. Bundan sonra da Bosna Hersek’in yanında olduğunu sürdüreceğiz.

Son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat’tan gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması linç kampanyasının parçasıdır. Manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bugün de 28 Şubat zihniyetini başörtülü, çarşaflı, sakallı, cübbeli diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyorlar. Farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta öcü gibi göstermeye kalkıyor.

Bu devlet hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler artık sona ermiştir. Başörtü, saç, sakal ve çarşafından dolayı insanımızın ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler artık mazide kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine katılamadığı kötü günler artık tamamen geride kalmıştır. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz.

Adalet hizmetlerinde ülkemizi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarfediyoruz. 23 yıldır güven veren ve erişebilir adalet hedefimizden asla kopmadık. 9 bin civarında olan hakim savcı sayımız 15 Temmuz ihanetine rağmen yaklaşık 3 kat artışla 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncülük veriyoruz. Bu sene uygulamaya geçirdiğimiz yardımcılık müessesesi ile hakim ve savcı adaylarımızın mesleğe daha donanımlı hazırlanmasını amaçlıyoruz. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz.

İnfaz sistemiyle ilgili bazı tartışmaları yakından takip ediyoruz. Vicdanları rahatlatacak, devlete olan güveni güçlendirecek cezasızlık algısının önüne geçecek adımları Meclisimiz de işbirliği ile mutlaka ama mutlaka atacağız. Ülkemizi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitlerimizi bir kez daha kutluyorum. Çin’den sonra ikinci olduğumuz bu sektörde inşallah gelirlerimizi hak ettiği yere getireceğiz.

Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz, vatandaşımıza karşı müşfik, suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım.

Liglerimizin başlamasıyla birlikte Süper Lig futbol kulüplerimizin bir kısmını ve TFF yönetimini külliyemizde konuk ettik. Tüm liglerimizde rekabet, centilmenlik ve fair play seviyesi yüksek bir sezon izlemeyi arzu ediyoruz. Tüm yönetici ve sporcularımızdan azami hassasiyet bekliyorum.

BM 79. Genel Kurulu’na iştirak etmek üzere gittiğimiz New York’ta 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdik. İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler Cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Arnavutluk, Pakistan, Lübnan, İran, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları. BM Genel Sekreteri, UCM başsavcısı ile verimli görüşmelerimiz oldu. BM ile birlikte Türkevimiz de küresel diplomasinin nabzının arttığı merkezlerden biri haline geldi. Böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının Türkevi’nden niye bu kadar rahatsız olduğunu açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları milletimize havale ediyoruz.

BM’deki hitabımda İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara özellikle dikkat çektim. Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye özgürlük, adalet, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformda sesi haline gelmiştir.

Biz New York’ta iken İsrail, Lübnan’a yönelik saldırılarını daha da artırdı. Aralarında çok sayıda çocuğun olduğu 1000’i aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. Lübnan Başbakanı sayın Mikati ile görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net söyledim. 30 ton insani yardım Çarşamba günü Beyrut’a ulaştı. Yardımlarımızı güvenlik şartları elverdiği ölçüde devam ettireceğiz. Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları katlanarak artıyor. Şimdiden 1 milyona yakın Lübnanlı sivil yerlerinden edildi. Sivil toplum kuruluşlarımız zor koşullara rağmen sahadalar, insani yardım konusunda ellerinden geleni yapıyorlar.

“İsrail’i ateşkese zorlayacak…”

Biz de diplomatik temaslarda hız verdi. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız Bu süreçte aslolan İslam dünyasının tavrıdır. Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize biz sahip çıkmazsak başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. İsrail’i ateşkese zorlayacak, ekonomik, ticari ve ekonomik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim.

Bugün Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmaktır. İsrail nesiller boyunca husumet tohumları serpmekte ona destek verenler bu suça ortak olmaktadır. İsrail sadece uluslararası hukuka olan inancı değil kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. BM Genel Kurulu’nun 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır. BM gerekirse güç kullanmalıdır.

İslam alemi ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkeleri bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. Bu ittifak kurulmadığı her gün tehlike daha da büyüyecektir. İsrail’in saldırılarının etkileri katliamı trübünden seyredenlere ulaşacaktır. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz.

Göç yönetimi ile yürütülen çalışmaları kapsamlı şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu geri dönüşüne dair tüm paydaşlarla istişare içinde çalışıyoruz. Bu ülkeye bir daha Boraltan köprüsü utancı yaşatmadan, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden bu hassas süreci çok boyutlu şekilde yönetiyoruz ve yöneteceğiz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz.

Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya ovasına özel olarak odaklanacağız. Burada sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi ve turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz. Özel sektörümüz için yerel kalkınma hamlesi teşvik programını önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılığa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunları yapanlara denetimlerimizi daha da sıklaştıracağız. Fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır.”

Paylaşın

AK Parti’de Üst Düzey İstifa

AK Parti Milletvekili Ahmet Zenbilci, “Bir adli soruşturmada oğlumun da adının geçtiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım” sözleriyle, partisinden istifa ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Adana Milletvekili Ahmet Zenbilci, sosyal medya hesabı üzerinden, partisinden istifa etti. Zenbilci, istifa açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Bir adli soruşturmada oğlumun da adının geçtiğini büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Asla tasvip etmediğim bu durum nedeniyle soruşturmanın etkin yürütülmesi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması en büyük beklentimdir.

Bu sürecin mensubu olmaktan gurur duyduğum partime ve dava arkadaşlarıma zarar vermemesi için partimden istifa ediyorum.”

Ahmet Zenbilci kimdir?

1 Ekim 1966 yılında Adana’nın Kozan İlçesi’nde dünyaya gelen Ahmet Zenbilci, Adana İmam Hatip Lisesinden, sonrasında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldu. Ahmet Zenbilci, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim ve Organizasyon alanında yüksek lisansını tamamladı.

Kültür Bakanlığı Adana İl Müdürlüğünde Memurluğa başlayarak, Müdür Yardımcılığı, İl Müdür Vekilliği yapan Ahmet Zenbilci, TBMM’de milletvekilliği danışmanlığı yaptı. Yerel televizyon ve radyolarda programlar, çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapan Zenbilci, 2004-2009 yıllarında Sofulu, 2009-2014 Sarıçam belediye başkanı görevini yaptı.

Ahmet Zenbilci, 27 ve 28. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Adana milletvekili seçildi.

Paylaşın

AK Parti’de “Ekrem İmamoğlu” Çatlağı

Ekrem İmamoğlu’na siyasi yasak verilmesinin yolunu açacak olan “Ahmak Davası”, AK Parti’de iki farklı görüşe neden oldu. Bir grup “siyasi yasak gerek” derken diğer taraf ceza almasının kendisini daha da güçlendireceği yorumunu yapıyor.

Dava, son iki yıldır Türkiye’de “Temyiz Mahkemesi” olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem imamoğlu, 2019 yılında yenilenen belediye seçimlerinde dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” karşılığını verince yargı kıskacı altına girdi. İmamoğlu ile ilgili karar ise istinaf mahkemesi aşamasında. İmamoğlu’na siyasi yasak getirileceğine yönelik tartışmalar son dönemde AK Parti’de iki farklı görüşü ortaya koydu.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre; AK Parti’de bazı kurmaylar, “istinaf mahkemesinin İmamoğlu ile ilgili kararı onaması durumunda, İmamoğlu’nun siyasi aktör olarak daha da güçleneceği” değerlendirmelerini yapıyor.

Ayrıca partiden “Halk arasında ‘mağdur’ ve ‘İktidar tarafından engelleniyor’ algısı oluşabilir. Bu durumdan parti sorumlu tutulabilir. Ülke üzerinde yargının ‘bağımsız olmadığı’ değerlendirmeleri de kamuoyu önünde muhalefet cephesince tartıştırılır. Ülkenin bu tartışmaların içine çekilmemesi gerek. Bu nedenle İmamoğlu’na siyasi yasak gelmemeli” yorumları da geliyor.

AK Parti’de bazı kurmaylar ise bu görüşün tam tersini savunuyor. İmamoğlu’nun 2019 yılından bu yana “bir belediye başkanı gibi değil, ülkenin cumhurbaşkanı gibi davrandığı” da ileri sürülüyor. İmamoğlu’nun asıl hedefinin “2028 yılındaki cumhurbaşkanı seçimleri olduğu” ifade edilerek şu görüşler dillendiriliyor:

“İmamoğlu cumhurbaşkanı seçilmeyi hedefliyor. Yaptığı ziyaretlerde vatandaşları yanına topluyor. Vatandaşa üstü kapalı ‘Ben de buradayım’ mesajı veriyor. Yerel yönetimden çok iktidara yönelik ‘partisinin genel başkanı gibi yanıt veriyor.’ 2019 yılında da kamu görevlilerine hakaret ediyor. İstanbul’da pek çok sorun olmasına karşın ekranlarda iktidar üzerinden politika yürütüyor.

Bu yönüyle vatandaşların bir kısmından destek görüyor. Ancak bu durum söz konusu hakareti masum kılamaz. Bunun bir cezası olmalı. Kimse kamu görevlisine haraket etmemeli. Bununla birlikte İmamoğlu, 2028 yılındaki seçimlerde partisi tarafından aday gösterilebilir. Aday gösterilmese bile kendisi aday olmak isteyebilir. İmamoğlu’nun en başından beri hedefi bu.”

Siyasi yasak davası nedir?

Ekrem İmamoğlu, ilk kez İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçildiği 2019 yılının kasım ayında Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’ne davetli olarak katılmış ve bir konuşma yapmıştı.

O dönem Türkiye İçişleri Bakanı olarak görev yapan AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, İmamoğlu için “Avrupa Parlamentosu’na gidip, Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum. Bunun bedelini bu millet sana ödetecek” demişti.

İmamoğlu ise Soylu’ya “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ve dünyada, Avrupa’da, onların gözünde nereye düştüğümüz noktasında, o olan şeylere, biten şeylere baktığımızda, tam da işte 31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır. Önce ona bir odaklansın” cevabını vermişti.

Bunun üzerine Türkiye’deki seçimleri organize eden Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) üyeleri hakarete uğradıklarını ve mağdur olduklarını belirterek İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazılı suç duyurusunda bulunmuştu.

Başsavcılığın hazırladığı iddianamede “kurul halinde çalışan kamu görevlilerine karşı görevlerinden dolayı alenen hakaret” suçundan İmamoğlu’nun 1 yıl 3 ay 15 günden 4 yıl 1 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istenmişti.

İstanbul Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk ayağında Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis ve siyasi yasak cezası verilmişti. Dava, son iki yıldır Türkiye’de “Temyiz Mahkemesi” olarak da kabul edilen Yargıtay’ın bir alt basamağı İstinaf Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.

Paylaşın