Erdoğan, Sosyal Medyayı Hedef Aldı: Operasyon Aygıtı Gibi

TUSAŞ’a yapılan saldırı sonrası sosyal medyayı hedef alan Erdoğan, “Terörün gayesi sadece kan dökmek değildir, toplumda korku ortamı oluşturmaktır. Ülkemizde bazı çevreler bilerek veya bilmeyerek terörün bu hedefine ulaşmasına yardım ediyor” dedi ve ekledi:

“Sosyal medya operasyon aygıtı gibi. Hassasiyetler ülkemize gelince esirgeniyor. Bizi asıl üzen böyle meselelerde daha çok sorumlu çok daha titiz yayın yapmasını beklediğimiz yazılı görsel medyamızdır. Son dönemde medyamız bu hadiselerde kötü bir sınav veriyor. Sorumsuz yayınları TUSAŞ’ta gördük. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, SAHA EXPO 2024 Savunma, Havacılık ve Uzay Sanayii Fuarı Programı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Önceki gün TUSAŞ’ın Kahramankazan yerleşkesinde menfur bir terör saldırısı düzenlendi. Şehitlerimiz sebebiyle acımız büyük olsa da Türkiye Yüzyılı ülkümüze kasteden alçaklarla mücadele azmimiz çok daha büyüktür. Bize geri adım attıramazlar. Türkiye tüm tehditleri kaynağında bertaraf edecek.

Milletimizin huzur ve güvenliğini hedef alan her türlü saldırı başarısız olacak. En sonunda dönüp kandan beslenen terör baronlarını vuracaktır. Saldırıya misliyle karşılık verdik. Suriye ve Irak’ta terör hedeflerini imha ediyoruz. Kalleş teröristlerin inlerini başlarına yıkıyoruz.

Kiralık katil sürülerinin emellerinin ne olduğunun da gayet farkındayız. Bölücü canilerin kanlı eylemlerinin hangi amaca hizmet ettiğinin bilincindeyiz. Güvenlik toplantımızda atacağımız adımları detaylıca ele aldık. Terörsüz Türkiye hedefimizle aramıza kimse giremez. Oyunlarını başlarına yıkacağız.

Terörün gayesi sadece kan dökmek değildir, toplumda korku ortamı oluşturmaktır. Ülkemizde bazı çevreler bilerek veya bilmeyerek terörün bu hedefine ulaşmasına yardım ediyor. Sosyal medya operasyon aygıtı gibi. Hassasiyetler ülkemize gelince esirgeniyor.

Bizi asıl üzen böyle meselelerde daha çok sorumlu çok daha titiz yayın yapmasını beklediğimiz yazılı görsel medyamızdır. Son dönemde medyamız bu hadiselerde kötü bir sınav veriyor. Sorumsuz yayınları TUSAŞ’ta gördük. Bunun kabul edilebilir hiçbir yanı yok.

Terör eylemi akabinde milletimizin yanı sıra muhalefet dahil siyasi partilerimizin benimsediği müşterek duruşu takdirle karşılıyoruz.

Fuar boyunca 4,6 milyar doları ihracat sözleşmesi olmak üzere 6,2 milyar dolarlık anlaşmaların imzalanacak olması dikkate değerdir. Türkiye global savunma sanayii sektöründe güçlü bir oyuncu olma yolunda emin adımlarla yürüyor. Sadece 2024 yılı içerisinde savunma sanayi şirketlerimiz 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora imza attı.

Çelik Kubbe ile ve diğer pek çok projemizle kendimizi sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Birilerinin Demir kubbesi olabilir bizim de Çelik Kubbe’miz var. Öte yandan TÜRKSAT 6A ve İMECE projelerinde de edindiğimiz kabiliyetleri, Ay misyonumuzun hazırlık ve gerçekleştirme süreçlerinde de kullanacağız.”

Paylaşın

Çözüm Süreci Tartışmaları: Ala’dan “Normalleşmeyi Artıralım” Yorumu

Yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin konuşan AK Partili Efkan Ala, “Biz anlatalım. Şimdi biz Cumhur İttifakı… Biz her gün konuşuyoruz. Ama diyoruz ki Türkiye’de, Türkiye’nin etrafında olup bitenlere bakıyoruz arkadaşlar. Türkiye’nin etrafında savaş var. Ukrayna, Rusya savaşıyor” dedi ve ekledi:

“Dünyanın eşi görülmemiş katliamları İsrail orada yapıyor. Lübnan’a saldırdı, Gazze’yi yok etti. İnsanlık gözümüzün önünde, değil mi? Tarumar ediliyor. Böyle bir vahşet görülmüş şey değil. Bir katliam çetesi, bir devlet örgüt gibi davranıyor. Hiçbir kural tanımadan her şeyi yok ediyor. Değerleri yok etti, insanlığı yok etti, vicdanı yok etti.”

“Bir sorunu bir ülke nasıl en az maliyetle çözer dersen siyasetle, diplomasıyla çözer. Şimdi bunun için biz diyaloğu çoğaltmak, uzlaşmayı çoğaltmak, konuşmayı çoğaltmak istiyoruz. Bir sene önce de Suriye’de savaş vardı. Bakın normalleşmeyi artıralım diyoruz.”

2015’te sona eren “çözüm süreci” döneminde İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) vekilleriyle tokalaşmasının ardından ‘yeni süreç’ tartışmalarına ilişkin ikinci kez konuştu.

Geçtiğimiz günlerde “Çözüm süreci masamızda yok” diyen Ala, Habertürk TV Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı. Ala, tartışmalara değinerek, “Şimdi ne yapıyoruz? Diyoruz ki daha fazla el birliği, daha fazla siyasi diyalog, daha fazla siyaset güçlensin. Normalleşmeyi artıralım diyoruz” dedi.

Ala, Ersoy’un “Beklentiniz ne? Mesela DEM Parti’nin PKK ile arasına mesafe koyması, PKK ile ilişkisi olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna “İlişkiler kesilecek. Bu konu tartışma konusu değil. Olduğu zaman da diyalog kurulamaz. Onun için biz şimdi bir diyalog zemini olsun istiyoruz. Herkes üzerine düşeni yapmalı. Yani biz başkalarını sürekli tanımlamayalım ama herkes de, her parti de Türkiye’de işler daha iyiye gitsin istiyor ise işlerin daha iyiye gitmesini sağlayacak inisiyatifleri almalı. Alıyoruz, bak Cumhur İttifakı olarak alıyoruz. Başkaları da alsın. Sen de değiş ve oturalım gibi bir şey mi? Bu kadar tefsire bile lüzum yok ki” yanıtı verdi.

Ala, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha aday olacağı iddialarına da “Şimdi böyle şeyler, gereksiz tartışmalar. Yani biz anayasadan bahsediyoruz. Cumhurbaşkanımız girdiği her seçimi kazanmış. Bu anayasa değişikliğini de biz yapmışız. Öyle mi? Ve biz o kadar hesap içerisinde olsaydık o zaman yapmazdık bu anayasa değişikliğini. Bunlar gereksiz tartışmalar.

Yani kim yaptı anayasada? İki dönemi kim koydu? Var mıydı önceden? Biz koyduk. Şimdi mesele bu değil, mesele hazır siyaset vesayetten kurtulmuşken, her istediğini toplumu dikkate alarak konuşmak mümkün hale gelmişken, toplumda böyle bir beklenti içindeyken, biz de gelişmekte olan ülkenin üst seviyesi, gelişmiş ülkelerin de eşiğindeyken, şunu yapalım, bir fırsata dönüştürelim. Ondan sonra millet kararını verecektir” cevabını verdi.

“Türkiye’nin etrafında savaş var”

Ersoy’un, “Çözüm Süreci yeniden başlıyor? O yoksa ne oluyor? Bu tokalaşma, Cumhurbaşkanı’nın açıklaması, Öcalan’a çağrı, bazı görüşmeler, Sırrı Süreyya Önder’in teşekkür etmesi… Bir şey oldu. Ne oldu?” sorusuna da cevap veren Ala, şöyle dedi:

“Biz anlatalım. Şimdi biz Cumhur İttifakı… Biz her gün konuşuyoruz. Ama diyoruz ki Türkiye’de, Türkiye’nin etrafında olup bitenlere bakıyoruz arkadaşlar. Türkiye’nin etrafında savaş var. Ukrayna, Rusya savaşıyor. Dünyanın eşi görülmemiş katliamları İsrail orada yapıyor. Lübnan’a saldırdı, Gazze’yi yok etti. İnsanlık gözümüzün önünde, değil mi? Tarumar ediliyor. Böyle bir vahşet görülmüş şey değil. Bir katliam çetesi, bir devlet örgüt gibi davranıyor. Hiçbir kural tanımadan her şeyi yok ediyor. Değerleri yok etti, insanlığı yok etti, vicdanı yok etti.

“Bir sorunu bir ülke nasıl en az maliyetle çözer dersen siyasetle, diplomasıyla çözer. Şimdi bunun için biz diyaloğu çoğaltmak, uzlaşmayı çoğaltmak, konuşmayı çoğaltmak istiyoruz. Bir sene önce de Suriye’de savaş vardı. Bakın normalleşmeyi artıralım diyoruz.

“Seçimden sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı geldi. Sayın Cumhurbaşkanımızı ziyaret etti. Sonra efendim normalleşme daha da tahkim edilsin diye açıklamalar yapıldı. Yani daha fazla diyalog, daha fazla karşılıklı uzlaşma, konuşma zemini olsun diyoruz Cumhur İttifakı olarak  ama ondan önce zaten her şeyi söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi eski genel başkanı şimdi de bunlara nasıl karşı çıkıyor bakın. Değil mi? Nasıl mesela ağzı alınmayacak şeylerle açıklamaları yapıyor. Yani biz o zaman her şeyi mümkündü de mi yapmadık? Böyle bir şeyi dikkate almanız lazım. Şimdi müsait oldu, mümkün oldu, yapıyoruz.”

Paylaşın

Çözüm Süreci Tartışmaları: Bahçeli’nin Eli Erdoğan İçin Uzanmış!

Yeni çözüm süreci tartışmaları gündemdeki yerini korurken, parti kulislerinde, Bahçeli’nin bütün çabasının Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olup kazanmasını sağlamak olduğu ifade ediliyor.

Bahçeli’nin DEM Partililere uzattığı el AK Parti’de olumlu karşılanırken, bir AK Parti yöneticisi bunun partiye sağlayacağı avantajları anlatırken, “Bahçeli’nin bir adım atması bizim için on adım atmamız anlamına geliyor. Özellikle Kürt seçmen açısından olumlu dönüşleri olacaktır. Oy geçişkenliği artacaktır” diyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis’in açılışında DEM Partililerle tokalaşması, sonrasında DEM Parti ve Öcalan’a yönelik çağrıları siyasetin ana gündemi. Bir tarafta “siyasette yeni bir dönem” diğer tarafta “Yeni bir çözüm süreci” tartışmaları yapılıyor. Atılan adımın sonuçları kadar neden atıldığı da tartışma konusu.

Bunu da artan bölgesel gerilimle, yeni anayasa yapımı ile açıklayanlar var. Parti kulislerinde ise bambaşka bir netlik var. “Bahçeli’nin ne yaptığını anlamak için geçtiğimiz yıl mart ayındaki kurultay konuşmasına bakın, Sayın Bahçeli o konuşmanın gereğini yapıyor” deniliyor.

Bahçeli geçtiğimiz yıl gerçekleşen kurultaydaki konuşmasının sonunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerine ilişkin, “Benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim” yönündeki açıklamalarını hatırlatmış, “Buradan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a diyorum; ‘Ayrılamazsın, Türk milletini yalnız bırakamazsın. Bunun için Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz. Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz” demişti.

Bu yoruma bakılırsa Bahçeli’nin bütün çabası Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı adayı olup kazanmasını sağlamak için diyebiliriz.

Devlet Bahçeli’nin DEM Partililere uzattığı el AK Parti’de olumlu karşılandı. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarının yanı sıra parti yönetiminden de olumlu değerlendirmeler geldi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Bahçeli’nin açıklamalarını “çok olumlu” olarak nitelendiren bir AK Parti yöneticisi bunun partiye sağlayacağı avantajları anlatırken, “Bahçeli’nin bir adım atması bizim için on adım atmamız anlamına geliyor. Özellikle Kürt seçmen açısından olumlu dönüşleri olacaktır. Oy geçişkenliği artacaktır” diyor.

Paylaşın

AK Partili Efkan Ala: Çözüm Süreci Masamızda Yok

Yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan AK Parti Genel Başkan vekili Efkan Ala, “Çözüm süreci masamızda yok. Daha önce oldu bitti. Abdullah Öcalan’la temas gündemimizde değil” dedi.

PKK lideri Abdullah Öcalan ile de bir görüşmenin gündemlerinde olmadığını belirten Efkan Ala, “Sorun da farklı sorunlara bulunacak çare de farklı. Geçmişte oldu, bitti. Her seferinde aynı şeyi yapmak durumunda değiliz ki” dedi.

NTV’de yer alan habere göre Efkan Ala, “24 saat Kürtçe kanal yayın yapıyor. Bunlar aşıldı. O süreçlerin belli yerinde Ortadoğu tarumar oldu. Türkiye, o reformlarını yapmamış olsaydı Irak ve Suriye’ye döndürmek isteyen projelere yenilirdi” diye konuştu.

1 Ekim’de Meclis’in açılışı sırasında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile AK Parti Bursa Milletvekili Efkan Ala DEM Parti sıralarına giderek tokalaşmıştı. Efkan Ala, 2013-2015 yılları arasındaki çözüm süreci döneminin İçişleri Bakanı’ydı ve Dolmabahçe açıklamasındaki en üst düzey yetkiliydi.

Çözüm süreci: Çözüm süreci, 2013-2015 yılları arasında PKK ile devlet arasında başlayan müzakereleri ifade ediyor. Bu süreç, Kürt sorununu barışçıl yollarla çözmek amacıyla başlatılmıştı.

Sürecin temel unsurları arasında, silah bırakma, demokratik reformlar ve Kürt kimliğine yönelik hakların genişletilmesi yer almaktaydı. PKK lideri Abdullah Öcalan, bu müzakerelerde kilit bir figür olarak rol almıştı. Ancak 2015’te çatışmaların yeniden başlamasıyla çözüm süreci fiilen sona ermişti. Bu dönem, Türkiye’deki siyasi dinamiklerde önemli değişimlere neden olmuştu.

28 Kasım 1978’de Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kurulan PKK, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere, Fransa, Türkiye ve pek çok başka devlet tarafından terör örgütü kabul ediliyor. PKK lideri Öcalan, terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldığı 1999 yılından beri, Marmara Denizi’ndeki İmralı Cezaevi’nde bulunuyor.

Paylaşın

Çözüm Süreci Tartışmaları: Bülent Arınç’tan Dikkat Çeken Açıklamalar

Yeni çözüm süreci tartışmalarına ilişkin değerlendirmede bulunan AK Partili Bülent Arınç, Kürt sorununu çözmek isteyenlerin her türlü tehlikeyi göze almak zorunda olduğunu belirterek, “Öcalan çağrı yapsın diyorsanız, bunun içini doldurmalısınız” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis’in 1 Ekim günü yapılan açılışında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ile tokalaştı. Hemen ardından Kürt sorununun çözümü noktasında “yeni süreç” tartışmaları başladı.

Devlet Bahçeli, daha sonra da 43 aydır kendisinden haber alınamayan Abdullah Öcalan’a “örgütü tasfiye et” çağrısı yaparak, “Devletin terörle masaya oturmasını hiç kimse beklemesin” açıklaması yaptı.

2013-2015 yılları arasında yürütülen “diyalog süreci”nde aktif rol alan isimlerden biri olan AKP’li Bülent Arınç, son yaşanan tartışmalara dair Artıgerçek’ten İrfan Aktan’ın sorularını yanıtladı.

Türkiye’de geçmişten bu yana Kürt sorunu olduğunu belirten Arınç, söz konusu sorunun çözülmesi gerektiğini vurguladı. Bahçeli’nin tokalaşması ve sonrasında yaptığı açıklamalara dair soruyu yanıtlayan Arınç, “Sayın Bahçeli saygı duyduğumuz bir devlet adamı. Ama ben biliyorum ki, en az iki senedir her gün ‘HDP kapatılmalıdır’, ‘HDP’yi kapatmıyorsa Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’, ‘DEM Parti kapatılmalıdır’, ‘DEM’in milletvekillerine maaş verilmemelidir’ diyen bir insan, sonunda çıkıp artık yeni bir sürece girdik diyor. Buna sevinmek gerekir ama, içimizde de ‘niye bu kadar zaman boşa geçti’ diye bir burukluk var” diye kaydetti.

“Madem bunu yapacaktık, falanla barışacaktık, filanla konuşacaktık, neden Basra harap olduktan sonra yapıyoruz?” diye soran Arınç, son dönemki tartışmaların yeni bir döneme işaret olduğunu kaydetti. Arınç, “Evet, adına isterseniz ‘kuşkonmaz’ deyin, yeni bir sürece ihtiyacımız var. Ama bir içeriği olsun” dedi.

Arınç, “Bu meseleyi geçmişten beri takip edenler, tarihçiler, sosyologlar, siyasetçiler, bir araya gelelim ve bence Meclis bu süreci yürütsün. Çünkü ‘çözüm sürecinde’ bizden ‘Meclis bu süreci yönetsin’ diye bir talep oluyordu. Ama biz bunu bir taraftan MİT’in yaptığı çalışmalarla, bir taraftan da hükümetin yön göstermesiyle yürüttük” ifadelerini kullandı.

Abdullah Öcalan ve PKK’nin 2013-2015 sürecinde “üçüncü bir göz” talebini neden kabul etmediklerine dair soruyu yanıtlayan Arınç, “Biz doğrudan onları da muhatap almak istemedik. Çünkü MİT aracılığıyla yaptığımız bir şeydi bu. Bir tarafta örgüt, bir tarafta devlet; bunu kesinlikle yapamazdık. Çok ince bir çizgide götürmeye çalıştık. Neticede o sürecin başarısızlığa uğramasında bizim de kabahatimiz olabilir ama dediğim gibi, biz de ihanetle karşılaştık” dedi.

Olası bir sürecin doğrudan siyasi muhataplarıyla yürütülmesi gerektiğini söyleyen Arınç, “iktidar ne yapmalı” sorusunu verdiği yanıtta, “İşin dinamiklerini bilen; Hakan Fidan şu an Dışişleri Bakanı’dır, İbrahim Kalın geçmişten beri çalıştığımız bir insandır. Belki Ali Yerlikaya… Veya bütün bunların dışında isimlerden oluşan bir heyet bu işi iktidar adına götürebilir ve sonuç olumlu olur. Millet buna hazır” diye belirtti.

“İçini doldurmak zorundasınız”

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıya değinen Arınç, ““buyursun, örgüte terörü bitirdiğini ilan etsin” çağrısında bulundu. Tuncer Bakırhan da, “Bahçeli bir çağrı yaptı ama o çağrının muhataplarına ulaşması için Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması gerektiğini bilmiyor. 43 aydır Öcalan ile avukatları görüştürülmüyor” dedi. Bir hukukçu olarak, hiçbir kanuni dayanağı olmadan Öcalan’ın aylardır tecrit altında tutulmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıya dikkati çeken Arınç, “Öcalan çağrı yapsın’ diyorsanız, bunun içini doldurmak zorundasınız. Öcalan bu çağrıyı 11 sene önce yaptı; sonra yaşadıklarımızı ise biliyoruz. Yeni şeyler söylemek lazımdır noktasına geldiysek, bugün başka türlü dinamiklere ihtiyaç var” diye kaydetti. Arınç, “Ne tür dinamiklere?” sorununu ise, “Onları ben bilirim ama burada söyleyemem” yanıtı verdi.

Kürt sorununun çözüleceğinden umutlu olduğunu kaydeden Arınç, “Gecenin en karanlık anı, şafağın sökmeye en yakın zamanıdır. Kürt sorununu çözmek isteyen bir insan, her türlü tehlikeyi göze almak zorunda” dedi.

Arınç, çözüm için siyasi bir iradeye ihtiyaç olduğuna işaret ederek, “Bunun hukuk ve adalet tarafı, toplumsal barış tarafı var. Keza gazetecilerle, yazarlarla işbirliği yapmaya ihtiyaç var. Ayrıca cezaevlerinde bu kadar insan varken, bunların da özgürlüklerine kavuşması lazım. Genel bir irade beyanını ortaya koyup, ‘biz bu düşüncedeyiz, bunu gerçekleştirmek istiyoruz’ demek yeterli.

Manifestoya da gerek yok. İktidar tarafı, ‘şu insanlar bu işle memur’ desin, karşı taraf da ‘tamam, bizim de şu arkadaşlarımız bu işte size yardımcı olacaklar’ desin. Gerekirse Meclis’te bir komisyon kurarak, gerekirse dışarıdan bir platform üzerinden bu iş devam ettirilebilir. Tabii onlara da tam yetki verilmesi suretiyle. İnşallah olacak, biz buna yürekten inanıyoruz. Yeter ki, irade olsun” ifadelerini kullandı.

Bülent Arınç’ın açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Erdoğan’dan “İsrail” Çıkışı: Tedbir Alıyoruz

Partisinin Filistin’in Geleceği Konferansı’nda konuşan Erdoğan, “Netanyahu’nun kabine üyeleri asıl gayelerinin nere olduğunu, gözlerini nereye diktiklerini, yaptıkları her yeni açıklama ile deşifre ediyor” dedi ve ekledi:

“Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail’in, durdurulmadığı takdirde yayılmacılığının nereye uzanacağını tahmin ediyoruz. Ülkemizde yaklaşan tehlikeyi göremeyen şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde Filistin’in Geleceği Konferansı’nda açıklamalarda bulundu. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları:

“AK Parti Dış İlişkiler ve İnsan Hakları Başkanlıklarımızın müştereken düzenlediği bu anlamlı toplantı vesilesiyle siz kardeşlerimle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Dünyanın farklı köşelerinden Ankara’mızı teşrif eden misafirlerimize hoş geldiniz diyor. Filistin’in Geleceği Konferansının Filistin Davası için Filistin halkının adil, müreffeh ve barış dolu yarınları için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Öncelikle her birinize davetimize icabet ederek Filistin halkıyla ve Gazzeli mazlumlarla sergilediğiniz güçlü dayanışma dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum. Bugün kalbi Kudüs için atan, Filistin davasına omuz veren, sahip çıkan, Kudüs ilk kıblemizdir, kırmızı çizgimizdir diyen, Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için duruşunu, tavrını, yüreğini cesaretle ortaya koyan, dünyanın dört bir yanındaki vicdan sahibi tüm kardeşlerimi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Bu vesileyle geçtiğimiz yıl 7 Ekim’den bu yana İsrail’in acımasızca katlettiği Filistinli, Lübnanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Filistin’in seçilmiş son başbakanı, aziz kardeşim, çok değerli dostum İsmail Haniye ile birlikte Siyonist hükumetin kalleşçe şehit ettiği tüm siyasi aktörleri bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum.

Filistin meselesinin konuşulmasını, özellikle içinden geçtiğimiz bu kritik dönemde tüm yönleriyle ele alınmasını çok önemli buluyoruz. Siyasetçileri, akademisyenleri, Filistin davasına gönül veren, aktivistleri bir araya getiren konferansımız inşallah 3 önemli başlık altında meselenin enine boyuna tartışılmasını sağlayacaktır. Fikirleriyle, önerileri ve değerlendirmeleriyle konferansa katkı verecek tüm katılımcılara şimdiden teşekkür ediyorum.

Geçen yıl 7 Ekim’de İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılar Filistin’i tekrar insanlığın gündemine taşıdı. İsrail’in soykırımı Lübnan’a ulaştı. Siyonist lobinin medyayı, akademiyi, sanatı, devleti nasıl baskı altında tuttuğunu hepimiz çok yakından gördük.

“BM İsrail’e karşı acze düştü”

BM Güvenlik Konseyi ile uluslararası örgütlerin, İsrail’in şımarıklıkları karşısında nasıl büyük bir acize düştüklerini yine hep beraber yüzümüz kızararak takip ettik. İnsan hakları örgütlerinin, küresel ölçekte yayın yapan meşhur medya organlarının, söz konusu Filistin olunca, söz konusu Gazzeli, Batı Şerialı, Lübnanlı mazlumlar olunca, mesele Gazze’de vahşice öldürülen masum çocukların hakları olunca, keskin nişancı kurşunuyla katledilen henüz 1-2 yaşındaki bebekler olunca, nasıl derin bir sessizliğe büründüklerine, nasıl üç maymunu oynadıklarına yine sizlerle birlikte şahitlik ettik.

Batı’nın yıllardır savuna geldiği özgürlük, demokrasi, hukuk, ifade ve basın hürriyeti gibi değerlerin tamamı bir çırpıda rafa kaldırıldı. Daha bunun gibi, insanı insanlığından utandıran nice sahne gözlerimizin önünde yaşandı. Canlı yayında gazeteciler kurşunlandı. Hastaneler, camiler, okullar, kiliseler vuruldu. 360 kilometrekarelik daracık bir alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler.

Tüm bunları ve çok daha fazlasını hepimiz içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz. Filistin halkı bu zulmü on yıllardır yaşıyor. İsrail’in işgal, yıkım ve infaz politikası tam 76 yıldır aralıksız devam ediyor. Filistin’de kan, gözyaşı hiçbir zaman dinmedi. İsrail 1948 yılında kuruldu. Buna devlet dersem yanlış olur. İsrail güçleri Nekbe sırasında 1 milyon Filistinliyi sürgün etti. İsrail, Nekbeden itibaren kan dökmeye devam etti. Gazze zaten 17 yıl boyunca abluka altındaydı. 2 milyonu aşkın Gazzeli açık hava hapishanesinde yaşamaya mecbur edildi.

Bugün Birleşmiş Milletler üyesi olup da resmi sınırları halen netleşmemiş tek devlet, adı devlet İsrail’dir. Bu gerçeği 74. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1947 yılından bu yana İsrail’in değişen haritasını göstererek İsrail’in sınırları neresidir diye tüm dünyaya sormuştum. Aradan geçen zaman zarfında bu sorunun cevabını veren çıkmadı. İsrailli yöneticiler bırakın cevap vermeyi, Gazze soykırımı ile birlikte yeni haritalar paylaşmayı sürdürdüler.

Gazze’yi işgalle yetinmeyeceklerini Lübnan’a saldırarak ne yaptılar, gösterdiler. Gözlerini nerelere diktiklerini, işgal politikalarını nereye kadar uzatmak istediklerini yaptıkları her yeni açıklamayla deşifre ediyorlar. Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz.

Gazze’ye kıştan önce daha fazla insani yardım ulaştırılması noktasında uluslararası toplumun ve İslam dünyasının daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor. Kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze’de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek?

Gazze ve Lübnan’da ölen sadece çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve siviller değil, insanlığın vicdanıdır, binlerce yıllık ortak birikimidir. Türkiye olarak ilk günden itibaren bu soykırım karşısında itirazlarını en yüksek sesle dile getiren ülkeyiz.

Tüm imkanlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında olduk. Filistinli kardeşlerimize yönelik insani yardım faaliyetlerimizi aralıksız yürütüyoruz. İsrail’e karşı somut tedbirler alan tek ülkeyiz. İsrail’le ticari ilişkiler durdurduk. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devleti kuruluncaya dek yılmadan, yorulmadan mücadeleyi devam ettireceğiz.

Filistin direnişe kara çalmak isteyenlere aldırmadan her platformda hakkı ve hakikati haykırıyoruz. Türkiye Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerinin yanındadır. Zafer inşallah Gazze ve Lübnan’da inananların olacaktır. Büyük acılar yaşansa da Allah’ın izniyle bu süreç, 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin devletinin kurulmasıyla neticelenecektir. Bir gün gelecek bu gözyaşı, bu acı son bulacak. Gazzeli anneler çocuğunun kefenini değil, inşallah çeyizini hazırlayacak. Çocuklar özgürce koşacak, gökyüzüne baktıklarında savaş uçaklarını değil güneşi, yıldızları görecekler.”

Paylaşın

Erdoğan, “Yeni Anayasa” Çağrısını Yineledi

Kabine toplantısının ardından açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz” dedi.

Anayasa’nın ilk dört maddesine ilişkin tartışmalarına da değinen Erdoğan, “Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde saat 15.50’de başlayan toplantı yaklaşık 3 saat sürdü.

Toplantının ardından kameraların karşısına geçen Erdoğan açıklamalarda bulundu. Erdoğan özetle şunları söyledi:

Yeni Anayasa: Daha adil bir dünya daha müreffeh Türkiye’ye ulaşıncaya kadar durmadan, dinlenmeden çalışacağız. 1 Ekim Salı günü TBMM’de 28. dönem 3. yasama yılının açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasasından bir an önce kurtararak yeni ve sivil anayasa ile buluşturma talebimizi teyid ettik.

Tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz. Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilgili partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum.

İsrail: İsrail’in Gazze’de durmayacağını, gözünü bölgedeki diğer ülkelere dikeceğini her fırsatta ifade ettik. Bu ikazlarımızdan dolayı bazı dostlarımızın ve ülkemiz içindeki malum kesimlerinin haksız eleştirilerine maruz kaldık. İsrail’in BM Geçici Barış Gücü’ne saldıracak, tehdit edecek küstahlaşması konunun ciddiyetini ispata kafidir.

Kendi personellerini dahi koruyamayan bir BM görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz. İsrail tankları Barış Gücü askerlerine saldırıyor, bir kısmını yaralıyor, BMGK tüm bu haydutlukları sadece seyrediyor. Bunun için yıllardır ‘dünya beşten büyüktür’ diyoruz. Gelinen noktada şu gerçeği hepimiz görmekteyiz.

Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükümeti, Amerika ve Avrupa’nın koşulsuz desteğini aldığı müddetçe saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarımız kapalı oturumda asıl planı ifade etmişlerdir. Bugün İsrail’in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı için aynı cümleleri kurduklarını unutmadık.

Suriye: Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyine yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler yine bunlardı. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimden olması elbette şaşırtıcı değildir. Öyle bir hayal dünyasına yaşıyorlar ki hem Türkiye’nin gerçeklerinden kopuklar hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizdirler.

Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Ülkenin ve milletin güvenliğine dair meseleleri polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onlara itibar etmeden gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Caydırıcı gücümüz ne kadar fazla olursa ülkemizi koruma imkanının o derece artacağının farkındayız.

Lünan: Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçleri tarafından işgaliyle birlikte Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu. İsrail, Filistin mültecilerine yardım ajansını terörize ederek yardımı engellemeye çalışıyor. Kış gelmeden ihtiyaç sahibi Gazze halkına yardımlarımızı ulaştırmamızın gayretindeyiz.

Lübnan’daki vatandaşlarımızın tahliyesini de gerçekleştiriyoruz. İhtiyaç ve talep olması halinde tahliye operasyonlarımız sürecektir. Böylesi insani meselede dahi ırkçı atak geçiren, yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsvettelerini de milletimizin vicdanına havale ediyorum.

TEKNOFEST: Türkiye’nin artık bir markası haline dönüşen TEKNOFEST’in 9.sunu Adana’da gerçekleştirdik. TEKNOFEST Adana ülkemizin geleceğine dair umutlarımızı güçlendirmiştir. Savunma sanayinde gizli açık pekçok ambargoya rağmen nereden nereye geldiğimizi aziz milletimiz çok iyi biliyor.

İHA’larda dünyanın ilk 4 ülkesi arasında yer alıyoruz. Geçen yıl bu alanda dünya genelinde satışların yüzde 65’i Türk savunma sanayi şirketleri tarafından gerçekleştirildi. Savunma ihracatımız 5.6 milyar dolar rakamını yakaladı. 2024 yılında 178 farklı ülkeye ürün ihraç ederek ciddi bir rekora imza attık. Savunma sanayimizi seferberlik ruhuyla desteklemeyi sürdüreceğiz.

Dünyadaki gelişmeleri doğru okuyacak, çığır açmış teknolojilerin kuluçka dönemlerini çok iyi analiz edecek, bugünü kurtarmayı kafi görmeyerek yarınları doğru planlayacağız. 2024-2025 akademik yıl açılışında bilimsel araştırmalarda üniversitelerden beklentilerimizi vurguladık. 5 Ekim Cumartesi günü sismik araştırma gemimiz Oruç Reis’i İstanbul Boğazı’ndan Somali’ye yolcu ettik. Oruç Reis, Somali denizlerinde 3 sahada sismik faaliyet icra edecek.

Barış: Bölgemizin içinde bulunduğu kesif ve karanlık atmosferde dışarıdaki meselelerle yakından ilgilenirken evimizin içini toparlamamız yani iç cephemizi tahkim ve takviye etmemiz fevkalade önemlidir. Bunun yolu da siyasette diyalog zeminini güçlendirmekten geçiyor. Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni çatışma patlak verirken siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir.

Bu noktada yapmamız gereken bellidir; Türkiye’nin umutsuzluk girdabına sürüklenmesine bekleyenlerin onların içindeki lejyonerlerin gerilimi körüklemesine müsaade etmemeliyiz. Türkiye’yi iç dinamikleri üzerinden köşeye kıstırarak denklem dışına atma girişimlerine rıza gösteremeyiz. Her kim siyasetten topluma yayılan yumuşama iklimini baltalamak için hamle yapıyorsa kesinlikle Türkiye’nin iyiliğini istemiyor demektir.

Her kim ülkemizin güvenlik kuşağını güçlendirmeye hedefleyen çabaları sureti haktan görünerek hedef alıyorsa, acı hatıraları tekrar deşiyorsa apaçık ihanet içinde demektir. Türkiye son dönemde siyasette bir yumuşama iklimine girdi. Siyasi aktörler arasında bilhassa milli meselelerde ortak paydada buluşma arayışları artmaya başladı.

Siyaset kurumunu 3 seçimin sürüklediği yüksek gerilimden çıkarma iradesi siyasi partilerle ve toplumumuzda makes buldu. Hüsnüniyet göstergesi olan bazı adımlar atıldı. Bu atmosferi henüz meyveye durmadan zehirlemeye dönük girişimler de yoğunlaştı. Partisi tarafından dışlanmış hatta istenmeyen adam ilan edilmiş, kimi eski siyasetçilerin ekran ekran dolaşıp, kutuplaştırıcı söylemlerle sağa sola sataşması, yumuşama atmosferini provokatif sözlerle hedef tahtasına koymasını asla iyi niyetli bilmiyoruz.

Girdiği her seçimi kaybeden son olarak partideki seçim yarışını kaybederek rekor kıran zatın, Türkiye’yi birlikte yönetmeye talip olduğu eski ortaklarıyla ilgili hakaretamiz ifadelere cevap vermeyi zul addediyoruz. Terörle ve şiddetle arasına mesafe koyması beklenenlerin tam tersine terör diline sarılması samimiyetsizliğin işaretidir.

Bölgemizin tamamında Türk, Türkmen, Arap, Kürt demeden herkesi kucaklayan bir kardeşlik ekseni kurmaya çalışıyoruz. Birileri hemen bu kardeşlik eksenini sabote edecek hal ve hareketlere girişiyor. Uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına izin vermeyiz. Buna kayıtsız da kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken, her geçen gün ülkemize yaklaşırken herkes aklını başına almalıdır.

Yumuşama iklimi ülkemiz ve milletimizin güvenliğinden taviz vereceğimiz provokasyonlara göz yumacağımız anlamına asla gelmiyor. Her türlü tehdidi bertaraf etme irademiz tamdır. Milletimizin hafızasında yer edinmiş kötü sahnelerin tekrar yaşanmasına müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz.

Dış politika: Ülkemizin ve etrafının bir barış ve istikrar adasına dönüşmesi için dış temaslarımıza hız kazandırdık. Arnavutluk ve Sırbistan ziyaretimiz çok önemli mesajlar içeriyordu. Her iki ülkeyle toplam 15 anlaşmayla ikili münasebetlerimizi daha da ilerlettik. Ziyaretimiz boyunca çok farklı kesimlerle bir araya geldik. Balkanların en büyük camisi olan Namazgah Camii’nin açılışını yapmak benim için ayrı bir bahtiyarlıktı.

Muhteşem mimarisiyle Tiran’ın tam kalbindeki merkezi konumuyla, 8 bin kişilik cemaat kapasitesiyle, diğer özellikleriyle Namazgah Camii gurur ve ilham verici bir eser olmuştur. Sayın Edi Rama’ya ve camimizin açılışında emeği geçen herkese, kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Sırbistan Cumhurbaşkanı sayın Vucic’le çok verimli geçen görüşmelerimizin olumlu yansımalarını yakında göreceğiz. Dilde, fikirde, işde birlik diyen merhum Gaspıralı İsmail Bey’in hayalini gerçeğe dönüştürmek için hep birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Kadın cinayetleri: Gündemdeki diğer konuları da etraflıca değerlendirdik. Milletimizde serzenişlere sebep olan cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için gereken kanuni düzenlemeleri mutlaka hayata geçireceğiz. Bununla ilgili genel çerçeveyi zaten çizmiştik. Bugün kabine üyelerimize gerekli talimatları verdik. İlgili bakanlarımız, cumhur ittifakındaki ortaklarımızla beraber çalışarak hukuki adımların atılmasını sağlayacak.

Aile Bakanlığımız bağımlılık, dijital bağımlılık, intihar, çocuk istismarı için sosyal risk haritaları oluşturacak. Aile rehberi sistemiyle çok erken safhada müdahale etme imkanı bulacağız. Özellikle suçun önlenmesine yönelik çalışmalara daha fazla ağırlık vereceğiz. Devletin görevi vatandaşın sağlıklı güvenilir gıdaya erişimini temin etmektir. Tarım Bakanlığımızın yaptığı denetimlerin gayesi budur.

Gıda Kontrol ekiplerimiz 990 bin denetim yapmıştır. Bu denetimleri arttırarak devam ettirecek, vatandaşımızın sağlığının tehlikeye atılmasına asla göz yummuyacağız. Her türlü sıkıntılı durumu adil, hızlı ve şeffaf şekilde kamuoyumuzun bilgisine sunacağız. 2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanan Ekonomist Daron Acemoğlu’nu tebrik ediyoruz, A milli futbol takımımıza başarılar diliyoruz.”

Paylaşın

Erdoğan: Türkiye Bir Hukuk Devletidir

Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Türkiye bir hukuk devleti, merhamet devletidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz. Biz her iki tecrübeyi de yaşamış bir ülkeyiz” dedi ve ekledi:

“Devlet ile millet arasında duvarlar ören, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin büyük zararları oldu. Devlet vatandaşlarının bir kısmını tehdit kaynağı olarak gördü, dış görünüşüyle çok uğraştılar. İrticacı, takunyalı, cemaatçi diyerek insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. İnancını özgürce yaşamak istediği için, anasının dilini konuştuğu için milyonlar ötekileştirildi. Vatandaşına üstten bakan, tehdit kaynağı gören bürokratik oligarşinin devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet milletinin hizmetindedir.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde açıklamalar yaptı. Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

“Ülkemizdeki 81 vilayetimiz nazarımızda değerlidir, önemlidir. Görev yapacağınız ilçeler arasında asla uzak yakın, küçük büyük ayrımına gitmemenizi rica ediyorum. Milletimizin her bir ferdi, devletimizin eşit vatandaşıdır. Ülkemize sığınan biçarelere kardeşlik görevimizi ifa etmek vazifemizdir. Şahsımı temsilen ilçelerimizde görev yapan kaymakamlarımızdan özellikle hassasiyet ve özveri bekliyorum.

Devletimiz unvanınıza uygun vasıflarla donanmanız için her türlü gayreti göstermiştir. Toplam 42 ay süren yoğun, kapsamlı bir eğitim programını alnınızın akıyla tamamladınız. Bu zaman zarfında tecrübe paylaşımından mevzuata, iletişimden protokol kurallarına kadar ihtiyaç duyacağınız her konuda en üst düzeyde eğitim aldınız. Devleti, millet için hizmet üreten bir sisteme kavuşturmanın yolu bu milletin gönlüne girmekten geçer. Milletin adamı olunmadan, milletin gönlüne girilmeden, milletin duasını kazanmadan hakiki manada devlet adamı olunmaz.

İlçe sınırları içindeki her türlü işten, çalışmadan, hizmetten, sorundan, başarıdan sorumlu olan kaymakamlarımız görevlerini ne kadar etkin icra ederse devletimizi de o derece güçlüdür. Her birinizi görev bölgelerinizde ve meslek hayatınız boyunca üstün başarılar diliyorum.

Türkiye bir hukuk devleti, merhamet devletidir. Adaleti yücelttiğimiz ölçüde devleti yüceltiriz. Devlet ile millet arasındaki mesafe açılırsa kamu olarak yaptığımız hizmetlerin hiçbir anlamı olmaz. Biz her iki tecrübeyi de yaşamış bir ülkeyiz. Devlet ile millet arasında duvarlar ören, devlet ile milleti farklı konumlara yerleştiren elitist zihniyetin büyük zararları oldu.

Devlet vatandaşlarının bir kısmını tehdit kaynağı olarak gördü, dış görünüşüyle çok uğraştılar. İrticacı, takunyalı, cemaatçi diyerek insanlarımızı birbirine düşürmeye çalıştılar. İnancını özgürce yaşamak istediği için, anasının dilini konuştuğu için milyonlar ötekileştirildi. Vatandaşına üstten bakan, tehdit kaynağı gören bürokratik oligarşinin devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet milletinin hizmetindedir.

Devletimizin taşıyıcı kolonu olan bu ilkeden en küçük tavize izin veremeyiz. Görev yapacağınız yerlerde halen buna ters uygulama varsa değiştirmek, devlet ile milleti kaynaştırmak sizlerin öncelikli vazifenizdir. Atandığınız her yerde devletin müşfik eli olmanızı bekliyorum. Vatandaşıma hiçbir zaman devlet nere dedirtmeyeceksiniz. Siz gidip mağdur vatandaşımı bulacaksınız.

İhtiyaç sahibini, mağduru bulup derdiyle hemhal olacaksınız. Görev yaptığınız mahalde sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmayı koordine edecek vatandaşın talep ve şikayetlerine kapınızı açık tutacaksınız. Kibir asla sizin semtinize uğramayacak. İnsanımızı devletinden uzaklaştıracak gelişmelere karşı 0 toleransla yaklaşacaksınız. Halktan kopuk, sokaktan kopuk idareci profiline tahammülümüz yok. Devlet sistemimiz içinde koltuğuna güç ve itibar kazandırmak yerine, koltuğundan güç devşirenlere müsamaha ile bakamayız.

22 yılı devlet yönetiminde olmak üzere yarım asrı bulan siyaset yaşamımızda milletimizin sağduyusuna güvenliğimiz için elde ettik. Milletimizle gönül bağlarınızı güçlü tutmanızı bekliyorum. Sizlerin yerel çaptaki her projesi Türkiye’nin bütün halinde hızlı kalkınmasını kolaylaştıracaktır. Görev yapacağınız yerin derinliğini iyi bilerek hareket etmeniz size yardımcı olacak.”

Paylaşın

“Dört Bakan Affını İsteyecek” İddiası

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in görevden alınabileceği öne sürüldü.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın da görevden alınabileceği iddia edildi.

Gazete Pencere yazarı Nuray Babacan, Cumhurbaşkanı Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabinede ve genel başkan yardımcılıklarında değişiklik sinyali vermesinin ardından hareketlenen kulislerde parti içinde rahatsızlık duyulan ve gideceği konuşulan isimleri yazdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Genel başkan yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem genel başkan yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi, aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir” ifadelerini kullanmıştı.

Nuray Babacan, bugünkü yazısında şunları aktardı: “AKP kulislerinde sık sık şikayet konusu olan ve değişeceği gündeme gelen dört bakan var. Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in hem milletvekillerinden hem de vatandaşlardan tepki aldığı dile getiriliyor.

Bu dörtlü ekibe zaman zaman Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş katılsa da bu isimlere haksızlık edildiğini söyleyenler de az değil.

Bu bakanların gideceğini iddia edenlerin, yerine kimlerin geleceğiyle ilgili hiçbir fikri yok. Bazı bakan yardımcılarıyla Cumhurbaşkanının dikkatini çeken bazı üst düzey bürokratların bu amaçla değerlendirileceği belirtiliyor. Seçim sürecine aile üyelerinin dahil olacağından kimsenin şüphesi yok.

En çok bazı popüler isimlerin durumu merak ediliyor. Efkan Ala, Mustafa Elitaş, Ömer Çelik, Hayati Yazıcı, Nihat Zeybekci gibi isimlerin geleceği konuşuluyor. Bu isimlerden partiye veda edecek olanlarının cumhurbaşkanlığında değerlendirilebileceği öne sürülüyor. Efkan Ala ve ekibiyle uğraşanlar olduğu da kulağımıza gelenler arasında. Demokratik tavrıyla bilinen Ala’nın aşırı sessiz hali de eleştiri konusu.”

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Erdoğan’dan “Kabine”de Revizyon Mesajı

Erdoğan’ın “Kabine”de revizyon mesajı sonrası, AK Parti kulislerinde değiştirilmesi ihtimali en çok konuşulan isimlerin başında, Erdoğan’ın hışmına uğradıkları iddia edilen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç var.

Kulislerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın da ‘eleme potasında oldukları’ konuşuluyor.

Sırbistan dönüşü, AK Parti’de bir değişim süreci yaşandığı belirtilerek, “Siz de defaatle bir yenilenme olacağını söylüyorsunuz. Peki değişim sadece kadrolarda mı olacak, yoksa parti programında, parti tüzüğünde bir değişim de görür müyüz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu bilgileri verdi:

“Bizim parti programı zaten sürekli olarak hep değişime tabidir. Ama bunun yanında da tabii idari mekanizmalarda, partimiz içerisinde bazı değişiklikler olabilir. Genel başkan yardımcılarında aynı şekilde değişiklikler olabilir. Kabinemizde biliyorsunuz iki arkadaşımız değişime tabi oldu. Şimdi bu yeni süreçte de hem genel başkan yardımcılarında bazı değişiklikler olabileceği gibi aynı şekilde kabinede de duruma göre değerlendirmelerimizi yaparız. Orada da bazı değişiklikler olabilir.”

Gazete Duvar’ın aktardığına göre, Kabine değişikliği için AKP kulislerinde konuşulanlara bakarak bir liste çıkarmak mümkün. Öncelikle Erdoğan’ın, kabinenin ana gövdesini oluşturduğu Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Hazine ve Maliye, Dışişleri ve Savunma bakanlıklarında bir değişiklik yapması beklenmiyor.

Kulislerde değiştirilmesi ihtimali en çok konuşulan isimlerin başında ise son aylarda artan şiddet olayları nedeniyle Cumhurbaşkanı’nın da hışmına uğradıkları iddia edilen İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç var.

AK Parti’nin son yıllarında yoğun eleştiri konusu olan tarım alanında da yeni bakan İbrahim Yumaklı bir fark yaratabilmiş değil. O nedenle Bakan Yumaklı değişirse de sürpriz olarak değerlendirilmeyecek. Kulislerde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın da ‘eleme potasında oldukları’ konuşuluyor.

Paylaşın