Reuters’tan Dikkat Çeken Erdoğan’ın “Seçim Taktiği” Analizi

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarının ilk yarısında ekonomik büyümenin ivme kazanması dikkat çekerken, analistlere göre son 10 yılda refah seviyesinde gerçekleşen düşüş Erdoğan’ın seçmen arasındaki popülerliğini zedeledi.

TL son 3 ayda yatay bir seyre geçmeden önceki son 5 yılda dolar karşısında %80 civarı değer kaybı yaşadı. TL böylece yüzde 89 kayıp yaşayan Arjantin’den sonra benzerleri arasında en kötü performansı gösteren para birimi oldu.

Tüm bunlar enflasyonun yüzde 85’i aşarak 20 yıldan uzun bir sürenin zirvesine çıkmasıyla sonuçlanırken pek çok seçmene göre ise sokakta hissedilen enflasyon çok daha yüksek oldu.

İktidar, yeni konut paketlerinden emeklilikte yaşa takılanlara, yapılandırmadan 2,000 TL altı icralık borçların silinmesine kadar birçok düzenleme ile azalan popülerliği tekrar artırmaya da çalışıyor.

Bunun için diğer ülkelere göre daha güçlü olan bütçeden harcamalar kullanılırken, piyasalar iktidarın son attığı adımların seçmen davranışlarına nasıl yansıyacağını izliyorlar.

Reuters haber ajansı seçimlere giden Türkiye’nin içerisinde bulunduğu atmosferi analiz eden bir yazı kaleme aldı.

Analize göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politikada çizdiği ‘güçlü’ lider portresi ve Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar sonrası İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı söylemleri, muhalefetin seçim öncesi en güçlü silahı olan ekonomik sorunlara rağmen, kitlesini ‘dış düşman’ karşısında konsolide ediyor ve bu silahı muhalefetin elinden almaya çalışıyor.

Oda TV’nin aktardığına göre o analizin tamamı şöyle:

En son İsveç’in başkenti Stockholm’de hafta sonu gerçekleşen gösterilerde aşırı sağ ve göçmen karşıtı bir politikacının Kur’an-ı Kerim’i yakması, İsveç’in NATO üyeliği için Ankara’nın desteğine ihtiyaç duyduğu bugünlerde iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırdı.

Politikacılar ve analistler buna benzer gerilimleri seçim dönemlerinde Erdoğan’ın lehine kullanmaya çalıştığını vurguluyor.

Son olayları değerlendiren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Seçim yaklaşırken, yurtdışında da ilginç olaylar, psikolojik harp taktiklerini andıran gelişmeler yaşanmaya başladı” yorumunda bulunurken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

Son olayları değerlendiren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Seçim yaklaşırken, yurtdışında da ilginç olaylar, psikolojik harp taktiklerini andıran gelişmeler yaşanmaya başladı” yorumunda bulunurken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Sayın Erdoğan ve arkadaşları, bu tarz konularda, genellikle; ‘Oh ne güzel! Seçim için malzeme çıktı…’ diye, sevinmeyi tercih ediyorlar. İç politika için, siyasi rant devşirmeyi tercih ediyorlar. Bol bol gürültü çıkartmayı, ama iş icraata gelince, arazi olmayı tercih ediyorlar.”

Akşener, devleti yönetenlerin esas hedefinin bu tip eylemlerin tekrarlanmasını önlemek olması gerektiğini söyledi ve “Bu nefret suçunun gerçekleşmesine yol verdiği için, İsveç hükûmetini yargıya şikâyet edeceğiz. Ve nihai olarak, bu davayı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, ilgili maddeleri kapsamında açacağız” diye konuştu.

“Güvenlik algısını ön plana çıkarmak”

MetroPOLL Araştırma Yöneticisi Özer Sencar’a göre, İsveç ve Finlandiya’nın NATO girişlerinin bloke edilmesi, NATO’ya ya da ABD’ye karşı tavır alınması gibi konular Erdoğan’ın iç politikada kullanabileceği ‘malzeme üretim meselesi’ olurken, Sencar “(Erdoğan’ın) burada temel yaklaşımı (amacı) kamuoyu üzerinde güvenlik algısını ön plana çıkarmak” dedi.

Yunanistan ile olan çekişme, Suriye’nin kuzeyinde PYD ile ilgili ABD ile olan ilişkilerin benzer düzeyde güvenlik algısını öne çıkaran konular olduğunu söyleyen Sencar, “Geleneksel olarak Türkiye’de Cumhuriyet politikasıdır: ‘Herkes Türkiye’nin düşmanıdır. Türk’ün dostu yoktur. Herkes Türk’ün düşmanıdır’ algısı zaten halktan yerleşmiş bir şey. Erdoğan bu duyguyu da esas alarak olayları Türkiye için bir güvenlik meselesi haline dönüştürüyor” diye konuştu.

“Eğer bir güvenlik algısı, güvenlik sorunu üretebilirseniz o zaman insanlar, güvenlik söz konusu olduğunda güçlü liderlerin arkasında toplanırlar” diyen Sencar, İsveç’te Kur’an-ı Kerim yakılması olayının iç politikada nasıl kullanıldığını ise şöyle açıkladı:

“Manipüle edilmiş, provokasyon hareketidir… Eğer iktidar buna sahip çıkmasaydı Türkiye’de hiçbir gürültü olmazdı. Bunu ‘dış dünya, hem Türklere karşı hem müslümanlara karşı hem dine karşı’ algısı üreterek bunların karşısında olan bir lider çıkıyor ortaya. Erdoğan çok iyi kullanıyor bunları.”

“Dış politika dinamikleri seçmen kararını etkileyecek gibi durmuyor”

Ekonomik ve Dış Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen de, “Bu son hadiselerle gördüğümüz gibi özellikle İsveç’le NATO’dan da bağımsız olarak bir siyasi kriz yaşanması ve içeride bunun bir iç siyasi söyleme dönüşmesi söz konusu olabilir, özellikle İslamofobi eleştirisi üzerinden. Fakat bunun seçimler üzerindeki etkisini değerlendirmek zor. Bunun, seçmen davranışını etkileyecek nitelikte bir gelişme olduğunu düşünmüyorum” diye konuştu.

Seçmenin şu anda büyük ölçüde ekonomiye odaklanmış durumda olduğunu söyleyen Ülgen, seçmenin hükümetin ekonomi alanında atacağı ya da atmayacağı adımlara bakacağını belirterek, “Bu gibi dış politika dinamikleri seçmen kararını etkileyecek gibi durmuyor” dedi.

Ülgen, Kur’an-ı Kerim’e saldırı olayında bütün Türkiye’nin iktidar-muhalefet tüm partiler bu eylemi eleştirdiği için aynı ölçüde iç siyasete malzeme olacak bir konu olarak görünmediğini vurguladı.

Paylaşın

AK Partili Çelik’ten “Seçim Tarihi” Açıklaması: 14 Mayıs’ta Yapılması Artık Kesinleşti

Seçim takvimine ilişkin açıklama yapan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “Seçimin 14 Mayıs’ta yapılması artık kesinleşti. Burada esas olan muhalefet Meclis’e önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii ki Meclis önemlidir. Türkiye Meclis’i dünyada önemli bir yere sahiptir. Tüm Meclis’ler savaş sonucu kurulmuştur fakat bizim Meclis’imiz savaşa komuta etmiştir” dedi ve ekledi:

“Türkiye demokratik tecrübeye sahip bir ülke. Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamayı yaptı. 14 Mayıs’ı telaffuz ederek. Türkiye büyük bir olgunlukla bu seçimi gerçekleştirebilecek yetkiye sahip. En çok sandık güvenliği söyleniyor. Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak. Güvenlik sorunu yok. Kurallara uygun bir şekilde sandık başında görevini gerçekleştirenlere teşekkür ettik.”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, katıldığı bir canlı yayında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İsveç’te Türkiye’nin büyükelçilik binasının önünde aşırı sağcı ve ırkçı politikacı Rasmus Paludan’ın Kuran yakmasıyla ilgili konuşan Çelik, “İsveç Başbakanı diyor ki; bu eylemleri yapanlar bizim NATO’ya üye olmamızı engelliyor. Bunlar sizi engelliyorsa ve siz buna karşı bir şey yapamıyorsanız tabii ki bir zaaf söz konusu. ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makeninin yakılmasını biz kabul etmeyiz’ dediler, ama bundan sonra bütün eylemleri ifade özgürlüğüne sokuyorlar” dedi.

Çelik, Türkiye-İsveç gerginliğinin ardından Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik müzakerelerinin iptal edilmesiyle ilgili, “Masada ilerleme değil, gerileme var. Bu noktaya getiren İsveç’in kendisi oldu. İsveç verdiği hiçbir sözü tutamadı. Bu çerçevede o toplantının yapılmasının bir anlamı yok. Finlandiya bu konuda kendisini pozitif yönde ayrıştırmak istiyor. Onun için NATO ile konuşacak. Finlandiya ve İsveç iki ayrı bir ülke. Finlandiya terör konusunda doğru adımları attıktan sonra tabii ki İsveç’ten kendisini ayrıştırmış olur” ifadelerine yer verdi.

“Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak”

Seçim takvimine ilişkin açıklama yapan Çelik şunları kaydetti:

“Seçimin 14 Mayıs’ta yapılması artık kesinleşti. Burada esas olan muhalefet Meclis’e önem verilmesi gerektiğini söylüyor. Tabii ki Meclis önemlidir. Türkiye Meclis’i dünyada önemli bir yere sahiptir. Tüm Meclis’ler savaş sonucu kurulmuştur fakat bizim Meclis’imiz savaşa komuta etmiştir. Türkiye demokratik tecrübeye sahip bir ülke. Cumhurbaşkanımız gerekli açıklamayı yaptı. 14 Mayıs’ı telaffuz ederek. Türkiye büyük bir olgunlukla bu seçimi gerçekleştirebilecek yetkiye sahip. En çok sandık güvenliği söyleniyor. Bütün siyasi partilerden temsilciler, vatandaşlar sandıkların başında olacak. Güvenlik sorunu yok. Kurallara uygun bir şekilde sandık başında görevini gerçekleştirenlere teşekkür ettik.

“Kampanyamız güçlü bir şekilde hazırlanıyor”

Burada enteresan bir şey vardır. Cumhurbaşkanımızın siyaset yapma biçimi CHP’yi dönüştürdü. Cumhurbaşkanımız CHP liderine Demokrat partinin ilkesini söyletmiş oldu. Her seçime giderken patronunuz millettir. Her seferinde bunu ifade edersiniz. Burada millete atıf yapmak. Kampanyamız güçlü bir şekilde hazırlanıyor. Bunlar Türkiye Yüzyılı şemsiyesi altında oluyor. Bizim beyannamemiz vardır. Manifestomuz çıkar ve kampanyamız olur. Ana sloganı Cumhurbaşkanımız açıkladığında göreceğiz. Cumhurbaşkanımızın mitinglerinde adım adım slogan ve kampanya açıklanacak.”

“Asla doğru bulmadığımız bir ifade”

AK Parti Ordu Milletvekili Şenel Yediyıldız’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı överken kullandığı ve büyük tepki çeken “Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım, ayakkabısını elimizle yalamamız lazım” ifadeleri sorulan Çelik, “Asla doğru bulmadığımız bir ifade. Kendisi de özür dileyip bir açıklama yaptı. Böyle bir ifadeden üzüldük doğrusu” yanıtı verdi.

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: İYİ Parti Ve CHP Anayasa Değişikliğine Destek Vermeyecek

CHP ve İYİ Parti, AK Parti ve MHP’nin önerdiği Anayasa’nın 24. Maddesinde değişiklik içeren başörtüsü teklifine TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde destek vermeyecek. HDP’de anayasa değişikliği teklifine destek vermeyeceğini açıklamıştı.

Yeni bir uzlaşma olmazsa, teklifin Meclis’ten geçmesi mümkün görünmüyor. AK Parti, MHP ve BBP’nin milletvekili sayısı TBMM Başkanı Mustafa Şentop oy kullanamadığı için 334’te kalıyor ve bu sayı değişikliğin Meclis’ten geçmesi için yeterli değil.

TBMM Anayasa Komisyonu’nda, başörtüsüne anayasal güvence ve “evlilik birliği”nin tanımlandığı anayasa değişikliği önerisi, AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. Teklifin, başörtüsü serbestisini düzenleyen birinci maddesi üzerinde verdikleri değişiklik önergesi reddedilen CHP ve İYİ Parti ise komisyonu terk etti.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre önergesi reddedilen CHP ve İYİ Parti ile parti kapatma davası nedeniyle iktidar kanadını protesto ederek komisyon görüşmelerine de katılmayan HDP, Genel Kurul’daki görüşmelerde anayasa değişikliği teklifine, bu haliyle destek vermeyecek. Yeni bir uzlaşma olmazsa, teklifin Meclis’ten geçmesi mümkün görünmüyor.

AK Parti, MHP ve BBP’nin Anayasa değişikliği teklifi din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. Maddesi ile “ailenin korunması ve çocuk hakları” başlıklı 41. Maddesinde değişiklik öneriyordu.

Muhalefetin önergesinde, Anayasa değişikliği teklifinin birinci maddesinde yer alan “dini inancı sebebiyle başını örtmesi” ibaresinin “başını örtmesi ya da örtmemesi de dahil olmak üzere” şeklinde ve “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet; kadının başını örtmesini engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesi öngörüldü.

AK Parti, MHP ve BBP’nin milletvekili sayısı TBMM Başkanı Mustafa Şentop oy kullanamadığı için 334’te kalıyor ve bu sayı değişikliğin Meclis’ten geçmesi için yeterli değil.

Böyle bir durumda seçimlerde cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği seçim sandığının yanına “referandum” sandığı koyma planı yaptığı belirtilen Cumhur İttifakı’nın, muhalefetle yeni bir uzlaşma kapısını açmazsa, bu hedefe ulaşması zor görünüyor.

Paylaşın

Başörtüsü Teklifi: CHP Ve İYİ Parti Önerge Verdi AK Parti Reddetti

CHP ve İYİ Parti’nin TBMM Anayasa Komisyonu’nda Anayasa’nın 24. Maddesinde değişikliği içeren madde üzerinde verdiği değişiklik önergesi, AK Parti ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Bunun üzerine İYİ Partili ve CHP’li üyeler komisyonu terk etti.

İYİ Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, “Şu andan itibaren komisyonda kalmanın manası kalmamıştır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da “Bu saatten sonra bu oyunun parçası olmayacağız” ifadelerini kullandı.

Komisyonda, önergenin ilk maddesi Cumhur İttifakı’nın oylarıyla kabul edildi.

CHP ve İYİ Parti, başörtüsü teklifi görüşmelerinde Anayasa Komisyon’a ortak önerge sunmuştu. Önergede 24’üncü maddeye eklenmesi öngörülen “dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve…” ibaresinin “başını örtmesi ya da örtmemesi de dahil olmak üzere“ şeklinde değiştirilmesi öngörüldü. Gerekçe olarak, dini inanç ibaresine bağlı kalmaksızın tüm kadınların başını örtme ya da örtmeme özgürlüğünün anayasal güvence altına alınması gerektiği belirtildi.

24’üncü maddenin son cümlesinin de “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet kadının başını örtmesini engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesi istendi. Bu değişikliğe gerekçe olarak kamusal görevin gerektirdiği şekilde giyinme hususundaki tereddütlerin giderilmesi gerektiği gösterildi.

Tek maddede değişiklik istediler

AK Parti-MHP ortak teklifinde Anayasa’nın 24. maddesine, “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz.

Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme seçilme siyasi faaliyette bulunma kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yaralanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulamaz.

Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir” eklemesi yapılıyor.

Teklifte başka ne var?

AK Parti ve MHP, başörtüsüne anayasal güvence getirilen ve ailenin yeniden tanımlandığı anayasa değişikliği teklifini 9 Aralık’ta Meclis’e sunmuştu. Teklife göre, Anayasa’nın 24. ve 41. maddelerinde değişiklik öngörülüyor.

Teklifin başörtüsüne güvence getiren değişikliğe ilişkin gerekçe bölümünde, önceki dönemlerde dini inancı nedeniyle başlarını örten kadınların haksızlığa uğradıkları ancak Anayasa ve kanunlara aykırı bu haksız yasakların kaldırıldığı ifade edilerek, “Türkiye’de başörtüsü yasağı ve bundan kaynaklanan herhangi bir hak mahrumiyeti yoktur. Ancak dini inancı sebebiyle başını örten ve kıyafet tercihinde bulunan kadınların yasal ve idari düzenlemeler veya fiili uygulamalarla, insan onuruyla bağdaşmayan, Anayasa’ya aykırı, ayrımcı ve çağ dışı uygulamalara bir daha maruz bırakılmamaları amacıyla Anayasal güvence getirilmektedir” denildi.

AK Parti 24. maddede değişikliğin yanı sıra ayrıca aileye dair de teklifte düzenleme öngörüyor. Anayasa’nın 41. maddesinde değişiklik öngören düzenlemeye göre de, “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” ifadesi değiştirilerek, “eşler” ibaresinin yalnızca bir kadın ve bir erkek arasında kurulan evlilik birliğini kapsadığı belirtiliyor. Madde gerekçesinde, “Türk toplumunun temeli olan aile yapısını korumak ve aileye yönelik her türlü tehlike, tehdit, saldırı, çürüme ve sapkınlığa karşı tedbir almanın devletin asli görevleri arasında” olduğu kaydediliyor.

Referanduma gider mi?

AK Parti, MHP ve BBP oyları ile yani 336 imza ile sunulan teklifin Meclis’ten geçmesi için en ay 400 milletvekilinin “evet” oyu gerekiyor. 360-400 aralığında ise referandum gündeme geliyor. CHP ve İYİ Parti kendi teklifleri kabul edilmemesi halinde mevcut teklife “evet” demeyecek.

HDP de oylamaya katılmayacak. Bu durumda teklif, 336-340 gibi bir oy aralığında kalacak ve yasalaşamadan gündemden düşmüş olacak. Teklife “evet” diyen milletvekili sayısı 360’ı aşarsa referanduma gidilebilecek.

Paylaşın

İYİ Parti Ve CHP’den Anayasa Komisyon’a Ortak ‘Başörtüsü Teklifi’ Önergesi

İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) başörtüsü teklifi görüşmelerinde Anayasa Komisyonu’na ortak önerge sundu. Başörtüsü teklifi, Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesi ile ailenin korunmasını düzenleyen 41’inci maddesinde değişiklik öngörüyor.

Adalet Ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunduğu başörtüsü düzenlemesine ilişkin anayasa değişikliği teklifi, Anayasa Komisyonu’nda görüşülmeye devam ediyor.

TBMM Anayasa Komisyonu, AK Parti Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt başkanlığında toplandı. Komisyon, geçen hafta görüşmeleri başlayan ve başörtüsüne anayasal güvence getiren Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam etti. Teklif, Anayasa’nın din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 24’üncü maddesi ile ailenin korunmasını düzenleyen 41’inci maddesinde değişiklik öngörüyor.

İYİ Parti ve CHP’den önerge

CHP ve İYİ Parti, başörtüsü teklifi görüşmelerinde Anayasa Komisyon’a ortak önerge sundu.

Önergede 24’üncü maddeye eklenmesi öngörülen “dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve…” ibaresinin “başını örtmesi ya da örtmemesi de dahil olmak üzere“ şeklinde değiştirilmesi öngörüldü. Gerekçe olarak, dini inanç ibaresine bağlı kalmaksızın tüm kadınların başını örtme ya da örtmeme özgürlüğünün anayasal güvence altına alınması gerektiği belirtildi.

24’üncü maddenin son cümlesinin de “Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise devlet kadının başını örtmesini engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır” şeklinde değiştirilmesi istendi. Bu değişikliğe gerekçe olarak kamusal görevin gerektirdiği şekilde giyinme hususundaki tereddütlerin giderilmesi gerektiği gösterildi.

Paylaşın

Erdoğan’dan Seçim Tarihi Açıklaması: İnşallah 14 Mayıs’ta Yapılacak

Seçim tarihi için geçen hafta 14 Mayıs’ı işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu bir erken seçim falan değil, seçimi öne almak. Yapılan bu. Bir diğer adım olarak da biz burada aslında bir güncelleme yaptık. Bu güncelleme ile birlikte bu adımı attık ve Cumhur İttifakı olarak da Devlet Bey’le bu görüşmelerimizi yaparak dedik ki ‘Zaman kaybına tahammül yok'” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Bunun için öyle incelemeler yaptık ki herkesin yaz tatiliyle ilgili durumlarını tutun, Karadeniz’de çay, fındık vesaire bütün bunların gidişlerini tutun bütün değerlendirmeleri yaparak herhangi bir sıkıntıya, KPSS vesaire… Bütün bu ayrıntıları masaya yatırdık ve adımı da buna göre atalım dedik. Hele hele öğrencilerimizin durumları bizim için çok önemli.”

“Bu adımı da atarak kararı buna göre verdik ama resmi olarak cumhurbaşkanının burada bir yetkisi var. O da biliyorsunuz 10 Mart’ta Cumhurbaşkanı olarak biz bu yetkimizi kullanacağız ve ondan sonra 60 gün süre var” diye ekleyen Erdoğan, “O süreyi de kim değerlendirecek? Yüksek Seçim Kurulu ama biz kararımızı inşallah Mart ayının 10’unda açıklayacağız” ifadelerini kullandı.

Bursa’da gençlerle bir araya gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İnşallah 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde ilk defa oy kullanacak siz kıymetli gençlerimizle yol arkadaşlığı yapmamızı bize nasip eden Rabbime hamd ediyorum” dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“10 Mart’ta Cumhurbaşkanı olarak yetkimizi kullanacağız. 60 gün süre var. O süreyi de YSK değerlendirecek. Biz kararımızı 10 Mart’ta açıklayacağız.”

Seçim tarihinin 14 Mayıs olarak belirlenmesinin bir erken seçim kararı olmadığını söyleyen Erdoğan, “Birileri hedef saptırmaya gayret ediyor. Bu şimdi bir erken seçim değil. Seçimi öne almak…Yapılan bu. Bir diğer adım olarak da biz burada güncelleme yaptık. Bu güncellemeyle birlikte bu adımı attık. Devlet Bey’le [Bahçeli] görüşmelerimizi yaparak dedik ki, ‘Zaman kaybına tahammül yok’ ” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, bu kararı almadan önce yaz tatili, sınav takvimi ve hasat mevsimi gibi pek çok kriterin masaya yatırıldığını kaydetti.

Uzun süredir öne alınacağı konuşulan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçiminin tarihi olarak Çarşamba günü 14 Mayıs’ı işaret eden Erdoğan, “Rahmetli Menderes, 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletin’ demiş ve sandıktan büyük bir zaferle çıkmıştı. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün, Altılı Masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına, kifayetsizlere ‘yeter’ diyecektir” ifadelerini kullanmıştı.

“73 yıl sonra bir kez daha aynı gün”

Erdoğan 14 Mayıs tarihini ilk kez geçen hafta partisinin TBMM’deki grup toplantısında dile getirmişti.

“Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950’de ‘Yeter söz milletindir’ diyerek milletin gönlüne girmiş ve sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır” açıklamasında bulunan Erdoğan, “Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün altılı masa diyerek karşımıza çıkan bu darbe şakşakçılarına, bu kifayetsiz muhterislere, bu müstemleke heveslilerine yeter diyecektir” demişti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de geçen Salı günü partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Mayıs ayı içinde bu işi bitirelim. Sözü ve kararı hep birlikte aziz milletimizin kutlu iradesine tevdi edelim” demişti. Bahçeli, “Cumhurbaşkanımız seçimlerin yenilenmesine karar verdiği anda, 60 günlük süre de işlemeye başlayacaktır” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın

Erdoğan’dan İş Dünyasına Kılıçdaroğlu Eleştirisi

İş insanlarının Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarına tepki göstermemesini eleştiren Erdoğan, “Sanayi ve ticaret odalarımızın önemli kısmından maalesef bu tehditler karşısında ciddi bir ses yükselmedi. Bu zatın özel sektörü alenen tehdit eden ifadeleriyle ilgili serbest piyasa ekonomisi savunucularından da tek bir eleştiri cümlesi duymadık” dedi ve ekledi:

“Oysa ‘Türkiye güvenli değil’ iftirası karşısında biz siyasetçilerden önce en güçlü tepkiyi iş dünyamızın vermesi gerekirdi. Çete yaftası karşısında en sert eleştirinin iş dünyamızın, iş adamlarımızın bizatihi kendisinden gelmesi gerekirdi.”

Altılı Masa’ya da eleştiren Erdoğan, şu ifadelerini kullandı: “Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiden güvenliğe kadar farklı alanlarda tehdit dozunu sürekli arttırmasında bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçimler bu konuda da bir dönüm noktası olacaktır.

Yabancı ekonomi komiserlerinden medet uman müstemleke sevdalılarının ülkemizi tekrar kriz bataklığına sürüklemesine göz yummayacağız. Bunlar tek derdi gel deyince koşa koşa gelen, git deyince tıpış tıpış giden, iradesi ve özgür karar alabilme kabiliyeti olmayan güdük bir şahsiyeti millete cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirmektir.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Ekonomiye Değer Katanlar Ödül Töreni”ne katıldı. Törende konuşan Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

“Bu sene Cumhuriyetimizin 100’üncü kuruluş yıldönümünü idrak edeceğiz. 29 Ekim 2023 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin inşallah ikinci asrına merhaba diyeceğiz. Birleşmiş Milletler üyesi 193 devletin çoğunun geçmişinin 50-60 yılını zor bulduğu denklemde, 100 yıl elbette bir devlet için önemlidir. Güçlü bir birikim ve geleneği ifade eden bir zaman dilimidir. Sadece bu vasfıyla bile Cumhuriyetimiz, dünyada farklı bir konuma sahiptir. Ancak Türkiye, tarihi bir asra hapsedilemeyecek kadar köklü maziye, derin hafızaya, eşine az rastlanır zengin müktesebata sahip bir devlettir.

Kökü mazide ati olan ati ifadesinin ete kemiğe büründüğü yer hiç şüphesiz Bursamızdır. Bursa Sanayi ve Ticaret Odamız, 134 yıllık köklü geçmişiyle şehrimizin hafızası konumundadır. Odamız 1,5 asra yaklaşan bu tarihi süreç içerisinde Osmanlı’nın dağılmasına, vatan topraklarının işgal edilmesine, yeni devletimiz Cumhuriyetimizin kuruluşuna, tek parti faşizminin millet iradesiyle yıkılışına, Menderes ve arkadaşlarının öncülüğünde demokrasiye geçişe, her 10 yılda bir tekrarlanan darbe ve vesayet girişimlerine, ülkemiz ekonomisinin 70 cente muhtaç olduğu kara günlere, sokaklarımızda terör ve kargaşanın kol gezdiği yıllara hasılı milletimizin yaşadığı tüm sıkıntılar, zorluklara, ekonomik ve siyasi çalkantılara bizzat şahitlik etmiştir. Tüm krizlerle beraber son 20 yılda yakalanan ekonomik ivmeyi ve topyekun kalkınma hamlesini de bizzat gördünüz, yaşadınız.

Artık şu gerçeği hepimiz idrak edebiliyoruz, siyasi istikrarın tesisi ekonomik büyüme açısından vazgeçilmezdir. Belirsizliğin hakim olduğu bir iklimde ne ekonomi ne de demokrasi gelişir. Hükümetlerin ortalama ömrünün 1,5 yılı bile bulmadığı bir siyasi atmosferde istikrardan bahsedilemez. Daha ötesi 24 günlük, 38 günlük, 2 aylık hükümetlerin görev yaptığı bir ülkede iş dünyası önünü göremez, geleceğini planlayamaz. AK Parti öncesi eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki en büyük fark işte budur.

Bolu Tüneli gibi 17 bakan eskiten nice eseri milletimizin hizmetine sunduk. Koalisyon hükümeti olsa 10-15 yılda bitmeyecek yüzlerce köprüyü otoyolunu, havalimanını birkaç yıl gibi rekor sürelerde hizmete açtık. Bugün dünya enerji ve gıda başta olmak üzere krizleri konuşurken biz ihracatta 254 milyar dolara ulaşmamızı konuşuyoruz. Savunmadan enerjiye her alanda yakalanan tarihi başarıları konuşuyoruz. Bölgemizde yaşanan sıcak çatışmalara rağmen Türkiye’nin yıldızı daha çok parlıyor.

Yapmak, imar ve ihya etmek zor; yıkmak, yok etmek daima kolay olandır. Binbir emekle belli seviyelere getirilen projelerin akamete uğratılması, kifayetsiz bir muhterisin yanlış kararının ürünü bir imzaya bakar. Bunun acı örneklerine başta Devrim otomobilleri olmak üzere bunun örneklerine geçmişte defalarca rastladık. Şimdi aynı kirli oyun tekrar sahnelenmek istiyor.

Türkiye’nin son 20 yılda en büyük başarıyı elde ettiği savunma sanayi alanında kopartılan fırtınayı eminim sizler de takip ediyorsunuz. Daha sandıktan bile çıkmadan ülkemizin gurur kaynağı olan projelerini dillerine dolamaya başladılar. Milyarlarca dolar ihracat yapan firmalarımızı itibarsızlaştırmaya kalktılar. Attıkları yalanın altında ezilince de mertçe çıkıp özür dilemek yerine masanın diğer ortakları gibi başkalarını suçlama yoluna gittiler.

İHA ve SİHA konusu aslında Altılı Masa’nın ülkemizin stratejik yatırımlarına yönelik hazımsızlıklarının ilk değil en son örneğidir. Yatırım ve eser düşmanlığında ilk sırada masanın büyük ortağı vardır. Milletle gönül bağını tamamen kopartmış olan bu ortak, şimdiye kadar havalimanlarımız, şehir hastanelerimiz, enerji tesislerimiz, teknoloji şirketlerimiz dahil pek çok yatırımımızı doğrudan hedef aldı. Tüm dünyada başarılarıyla adından söz ettiren şirketlerimize çete iftirası atmaktan çekinmedi. Daha pek çok ihanet derecesine varan hezeyanlarla, tehditlerle iş dünyamıza yönelik iftiralarda bulundular.

Sanayi ve ticaret odalarımızın önemli kısmından maalesef bu tehditler karşısında ciddi bir ses yükselmedi. Bu zatın özel sektörü alenen tehdit eden ifadeleriyle ilgili serbest piyasa ekonomisi savunucularından da tek bir eleştiri cümlesi duymadık. Oysa ‘Türkiye güvenli değil’ iftirası karşısında biz siyasetçilerden önce en güçlü tepkiyi iş dünyamızın vermesi gerekirdi. Çete yaftası karşısında en sert eleştirinin iş dünyamızın, iş adamlarımızın bizatihi kendisinden gelmesi gerekirdi.”

‘Tehditlerin artmasında sessizliğin önemli pay var’

Yıkım masasının son dönemde bürokrasiden savunmaya, ekonomiden güvenliğe kadar farklı alanlarda tehdit dozunu sürekli arttırmasında bu sessizliğin önemli payı olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki seçimler bu konuda da bir dönüm noktası olacaktır. Sükutun yerini inşallah çok güçlü bir tepki alacaktır. Hak ettiklerini cevabı sandıkta vereceğiz.

Yabancı ekonomi komiserlerinden medet uman müstemleke sevdalılarının ülkemizi tekrar kriz bataklığına sürüklemesine göz yummayacağız. Milletimizin gündeminden çıkardığımız siyasi istikrarsızlık ikliminin yeniden hortlatılmasına müsaade etmeyeceğiz. Sadece son birkaç ayda yaşadıklarımız bile bu çürük yapının Türkiye’ye kavga, entrika, kriz ve kaos dışında hiçbir şey vaat etmediğini göstermeye yeterlidir.

Bunlar tek derdi gel deyince koşa koşa gelen, git deyince tıpış tıpış giden, iradesi ve özgür karar alabilme kabiliyeti olmayan güdük bir şahsiyeti millete cumhurbaşkanı adayı olarak kabul ettirmektir. Bunun dışında ülkeye ve millete dair hiçbir hayalleri, hiçbir hedefleri yoktur. Ne milletimizin ne de iş dünyamızın böyle bir tuzağa düşmeyerek tercihini güçlü cumhurbaşkanından, güçlü hükümetten netice olarak da güçlü Türkiye’den yana kullanacağına inanıyorum.”

Paylaşın

İYİ Parti Ve CHP Seçmeni Kaygılı, HDP Seçmeni İse En Mutsuz

Türkiye 2023 seçimlerine hazırlanıyor… Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti seçmeni ise en kaygılı seçmen kitlesi olurken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçmeni ise en mutsuz seçmen kitlesi oldu.

Toplumsal Etki Araştırmaları Merkezi (TEAM), 1-14 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını kamuoyuyla paylaştı. Araştırma 2 bin 524 kişiyle yüz yüze yapıldı. Araştırmada, “Türkiye’deki siyaseti düşündüğünüzde, nasıl bir duygu durumu içindesiniz?” diye soruldu.

Araştırmaya göre ‘en az mutlu’ parti seçmeni HDP olurken, ‘en mutlu’ parti seçmeni ise AK Parti ve MHP seçmeni oldu. Öte yandan araştırmaya göre İYİ Parti ve CHP seçmeni ise en ‘en kaygılı’ seçmen oldu.

Araştırmaya göre parti seçmenlerinin yanıtları şöyle:

AK Parti

  • Yüzde 36,4 kaygılıyım
  • Yüzde: 26,6 öfkeliyim
  • Yüzde 45,7 mutluyum
  • Yüzde 52,8 umutluyum
  • Yüzde 42,9 heyecanlıyım

CHP

  • Yüzde 71,7 kaygılıyım
  • Yüzde 63,9 öfkeliyim
  • Yüzde 22,4 mutluyum
  • Yüzde 37,9 umutluyum
  • Yüzde 30 heyecanlıyım

İYİ Parti

  • Yüzde 79,5 kaygılıyım
  • Yüzde 78 öfkeliyim
  • Yüzde  19,8 mutluyum
  • Yüzde 33,9 umutluyum
  • Yüzde 31,6 heyecanlıyım

HDP

  • Yüzde 67,4 kaygılıyım
  • Yüzde 69,7 öfkeliyim
  • Yüzde 6,6 mutluyum
  • Yüzde 17,8 umutluyum
  • Yüzde 15,9 heyecanlıyım

MHP

  • Yüzde 34,8 kaygılıyım
  • Yüzde 32,4 öfkeliyim
  • Yüzde 39,3 mutluyum
  • Yüzde 39,9 umutlu
  • Yüzde 29,4 heyecanlıyım

TEAM, araştırma analizinin devamında şu açıklamayı yaptı: “Seçmenlere Türkiye’deki siyaseti düşündüklerinde nasıl bir duygu durumu içinde olduklarına yönelik sorular da yönelttik. Muhalif seçmenlerde ve yeni seçmenlerde kaygı yüksek, umut, heyecan ve mutluluk seviyeleri düşük.”

Araştırma merkezi yaptığı açıklamada, “İttifaklar bazında bakıldığında siyasi iklimle ilgili seçmen duygularında net bir fotoğraf var. Muhalif seçmen kaygılı, öfkeli, mutsuz, umutsuz ve heyecansız. İktidarı destekleyen seçmenlerde umut, mutluluk ve heyecan düzeylerinin yüksek olmaması da dikkat çekici” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

AK Partili Bülent Turan: Seçim Kararı 9-10 Mart’ta Açıklanabilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son grup toplantısında seçim için 14 Mayıs tarihini işaret ettiğini hatırlatan AK Partili Turan, “Resmi takvim hala 18 Haziran’dır. Bir erken seçim gündemimiz yok. 18 Haziran’da neden yapmayacağız.” dedi ve ekledi:

“Ramazan Bayramı, Hac dönemi, mevsimlik işçiler, Kurban Bayramı… Hem ilk turu hem ikinci turu planlamak zorundasınız. Bu hac meselesinin 2 turda da olmadığı 7 Mayıs ve 14 Mayıs var. Biz istiyoruz ki 18 Haziran’a en yakın tarih olan 14 Mayıs var. Seçim büyük ihtimalle 14 Mayıs’ta olacak.”

Turan, “Kararın Meclis’ten çıkmasını isterdik. İYİ Parti ve CHP yolu kapattı. Seçim tarihini Cumhurbaşkanının almasını bekliyoruz. Karar 9-10 Mart tarihlerinde açıklanabilir” ifadelerini kullandı.

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, CNN Türk’te katıldığı bir programda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son grup toplantısında seçim için 14 Mayıs tarihini işaret ettiğini hatırlatan Turan, “Öncelikle ülkemiz için hayırlı olsun. Cumhurbaşkanımız son grup toplantısında 14 Mayıs’ı işaret etti. Resmi takvim hala 18 Haziran’dır.

Bir erken seçim gündemimiz yok. 18 Haziran’da neden yapmayacağız. Ramazan Bayramı, Hac dönemi, mevsimlik işçiler, Kurban Bayramı… Hem ilk turu hem ikinci turu planlamak zorundasınız. Bu hac meselesinin 2 turda da olmadığı 7 Mayıs ve 14 Mayıs var. Biz istiyoruz ki 18 Haziran’a en yakın tarih olan 14 Mayıs var” dedi.

“Seçim büyük ihtimalle 14 Mayıs’ta olacak” diyen Turan, “Kararın Meclis’ten çıkmasını isterdik. İYİ Parti ve CHP yolu kapattı. Seçim tarihini Cumhurbaşkanının almasını bekliyoruz. Karar 9-10 Mart tarihlerinde açıklanabilir” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın yeniden adaylığı ile ilgili tartışmalara değinen Turan, “Sayın Erdoğan bugüne kadar birçok engelle karşılaşmış bunları aşmış bir lider. YSK sürece ilişkin itiraz konuları varsa bunlar değerlendirilir. Erdoğan, 2018’de yeni sisteme göre ilk kez Cumhurbaşkanı oldu. ‘Aday olamaz’ diyen hukuk cahilidir” iddiasında bulundu.

Seçim yasası

‘Seçim yasası’ ile ilgili de konuşan Turan, şunları söyledi: “Mecburum diye anlatmaya çalışıyorum. Dön dolaş aynı konuların tartışılması vahim. Bunlar üzücü şeyler. 2010 yılında YSK’nın bir kararı var. Seçim günü esastır diye bir kararı var, neyi tartışıyorsunuz. Seçimin tarihi hangi gün ise 1 yıl hesabı o zaman başlar.”

EYT ne zaman Meclis’e gelecek?

Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) ile ilgili düzenlemenin ne zaman Meclis’e geleceğine yönelik soruya Turan, şu yanıtı verdi:

“AK Parti’nin kendisinden önceki sorunları çözmesinde iyi bir örnek bu. ‘Yapacağım’ dediği ne varsa hepsini yaptı AK Parti. Şimdiye kadar ocak sonu gibi Meclis’e gelir, şubatta görüşmelere başlanır. Önce komisyon ardından Genel Kurul görüşmeleri var. EYT meselesi 5 milyona yakın kişiyi ilgilendiriyor.

Çok büyük bir sayı. 5 milyon çalışan emekliden bahsediyorsunuz. Kalifiyeli elemanlarını gönderecek, yeni işçi bulacak, tazminatları aynı şekilde. Bakanlığımız bunları çalışıyor. Ocak sonu gelir, şubatta görüşürüz. Ümit ediyorum yakın zamanda Meclis’e gelir. Şubat ortasını geçmez diye ümit ediyorum. Yani şubat ayı içerisinde bu konu halledeceğiz diye düşünüyorum.”

Paylaşın

İYİ Parti’nin “Başörtüsü” Teklifi Netleşiyor

İYİ Parti’nin başörtüsü konusunda hazırladığı teklifin detaylarını bugünkü köşe yazısına taşıyan Halk TV yazarı İsmail Saymaz, yazısında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in dünkü grup toplantısında başörtüsü teklifi konusunda yaptığı açıklamaları hatırlattı.

“Akşener, meydan okurken, elinin altında alternatif teklif vardı” diyen Saymaz, teklifin gelişim süreci konusunda şunları yazdı:

Teklifi Akşener’in hukukçu kurmayları Tolga Akalın, Uğur Poyraz, Bahadır Erdem ve Ünzile Yüksel hazırladı. Teklif CHP’ye gönderildi. CHP’nin hukukçu kurmayları Bülent Tezcan, Muharrem Erkek ve Gökçe Gökçen, teklif üzerine çalışarak, partilerinin görüşünü yansıtan cümleler ve fıkralar ekledi. CHP kurmayları düzeltilmiş metni dün Kılıçdaroğlu’na teslim etti. O da İyi Partililere yolladı.

Saymaz yazısına şöyle devam etti:

İki parti, iktidar tarafından Anayasa’nın 24 ve 41. maddelerine getirilen değişiklikleri reddetmiyor, sadece elden geçiriyor.

Örneğin…

İktidarın teklifinde 24. maddenin ikinci cümlesi şöyle:

“Hiçbir kadın; dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim, çalışma, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz.”

Maddenin son cümlesi ise şu şekilde:

“Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda devlet, ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

İyi Parti’nin teklifinde “Dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı” bölümü çıkarılıyor.

Yerine şu öneriliyor:

“Hiçbir kadın, başını örtmesi de dahil olmak üzere tercih ettiği kıyafetinden…”

Son cümledeki “Dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek…” ifadesi burkaya kapı aralayacağı terk ediliyor.

Şu ifade ekleniyor:

“Devlet, kadının başını örtmesini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır.”

Cemevleri ve din dersi

CHP, 24. maddede AK Parti’nin getirdiği teklifin dışında kalan iki paragrafa iki cümle ekliyor.

İnanç özgürlüğüne dair üçüncü paragrafa “Devlet dini inançlar arasında ayrımcılık yapamaz, tüm inançlara eşit hizmet vermekle yükümlüdür” ifadesinin eklenmesini istiyor. Elbette bu, cemevlerine yasal statüyü akla getiriyor.

Din derslerine dair dördüncü maddeye, “Bu öğretim belirli din veya mezhebin dayatılması şeklinde verilemez” ifadesini öneriyor. Bu da AİHM’in Alevilere yönelik zorunlu din dersi verilmesini cezalandıran kararlarını hatırlatıyor.

İki cümlenin İyi Parti tarafından komisyona sunulacak metinde olup olmayacağı şimdilik bilinmiyor.

Komisyonda göreceğiz.

Tek eşlilik vurgusu

İktidarın 41. maddeye ilişkin teklifi “Evlilik birliği ancak kadın ve erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” cümlesini içeriyor.

İyi Parti ise bu maddenin “Evlilik birliği ancak bir kadın ve bir erkeğin evlenmesiyle kurulabilir ve eşler arasında eşitliğe dayanır” diye yazılmasını istiyor. Böylece çok eşliliğin önlenmesi amaçlanıyor. CHP ise “reşit” ifadesi eklenerek, çocuk yaşta evliliklere set çekilmesini savunuyor.

Tarikat ve cemaat yurtlarına önlem

İyi Parti, “Devlet her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır” şeklindeki ikinci ek fıkranın genişletilmesini istiyor.

Önerisi şöyle:

“Her çocuk şiddet, kötü muamele, sömürü, baskı, istismar ve ayrımcılığa karşı korunma hakkına sahiptir. Devlet çocukların kişisel gelişim, eğitim, sağlık, beslenme ve barınma haklarını sağlamakla ve kadınlar ile çocuklara yönelik her türlü istismara ve şiddete karşı koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür.”

CHP, teklife bir cümle daha ekliyor.

Cümle şu şekilde:

“Barınma haklarını sağlama yükümlülüğü, ancak merkezi idare ve mahalli idareler eliyle yerine getirilir. Başka kurum ve kuruluşlara devredilemez, kısmen de olsa onlar eliyle yürütülemez.”

CHP, tarikat ve cemaatlere ait yurtlarda ve Kuran kurslarındaki istismar ve şiddet olaylarının önüne geçmeyi amaçlıyor.

İstanbul Sözleşmesi

CHP, 41. maddeye iki ek fıkra daha öneriyor.

İlki şöyle:

“Devlet çocukların korunmasında ve kadına yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddetle mücadelede asgari olarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi müktesebatındaki güvenceleri sağlamakla yükümlüdür.”

Diğeri de:

“Devlet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamak, her türlü ayrımcılığı önlemek, kadına yönelik şiddete karşı önleyici, koruyucu, caydırıcı tedbirleri almak ve kadını güçlendiren bütüncül politikaları hayata geçirmekle yükümlüdür.”

Sonuncu fıkrada CHP, adını anmadan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyor. AK Parti’nin “Toplumsal cinsiyet eşitliği” vurgusundan ötürü İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğini hatırlarsak, teklifi reddetmeleri sürpriz olmayacak.

Zaten CHP’liler bu teklif reddedilsin, İyi Parti de “hayır” desin istiyor. AK Parti’nin geri çevireceğini bildikleri için 24. maddeye, cemevlerini ve zorunlu din dersini, 41. maddeye tarikat ve cemaat yurtlarını ve İstanbul Sözleşmesi’ni eklediklerini sanıyorum.

Fakat İyi Parti, başörtüsü karşıtı ve LGBT yanlısı suçlamasına maruz kalmamak için, CHP’yi ikna ederek, teklifin 400’ün üzerinde bir oyla TBMM’den geçmesini istiyor.

Muhalefet için zor bir hafta olacak.

Yazının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın