Erdoğan’dan Avrupa Birliği Çıkışı: Makul Bir İzahı Yok

Avrupa Siyasi Topluluğu Genel Oturumu’nda konuşan Erdoğan, “Türkiye gibi kıtanın refahı ve güvenliğine önemli katkılar sunan bir aday ülkenin katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur” dedi ve ekledi:

“Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa’nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır. Türkiye olarak, AB ile ilişkilerimizin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi için diyalog ve işbirliğine hazırız.”

AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Avrupa Siyasi Topluluğu Beşinci Zirvesi Genel Oturumu’nda hitap etti. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Misafirperverliği ve nazik daveti için Macaristan Başbakanı Viktor Orban’a teşekkür eden Erdoğan, “Bugün burada Avrupa’nın yüzleştiği çok boyutlu güvenlik sınamalarını ele almak üzere toplanmış bulunuyoruz.” ifadesini kullandı.

Güvenlik sınamalarının yalnızca askeri tehditler, terörist saldırılar ve hibrit savaş taktiklerinden ibaret olmaktan çıktığını belirten Erdoğan, enerji arzından siber saldırılara, göç hareketlerinden salgınlara, uluslararası hukukun sistematik ihlallerinden savaşlara kadar geniş bir yelpazeye yayılan meydan okumaların herkesi etkilediğini bildirdi.

“Huzurumuza, istikrarımıza ve refahımıza kasteden tehditlerin önemli bir kısmı tek başımıza üstesinden gelemeyeceğimiz boyutlara varmıştır.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Siyasi Topluluğu’nu, kıtamıza yönelik ortak tehditleri samimi bir ortamda ele aldığımız bir platform olarak görüyoruz.

Türkiye, civar bölgelerle yakın kültürel bağları, güçlü ordusu, köklü devlet tecrübesi, ilkeli dış politikası ve yetişmiş insan kaynağıyla bir istikrar adası vazifesi görmeye devam edecektir. Avrupa coğrafyasında maalesef savaşın üçüncü yılını geride bırakıyoruz. Ukrayna’daki savaşın yol açtığı olumsuzluklar her geçen gün daha da derinleşiyor. Savaşın uzaması diplomasiye giderek daha az alan bırakıyor. Biz, en başından beri her iki tarafın da masada olduğu bir müzakere sürecini ve devamında kalıcı, adil bir barışa ulaşılmasını savunduk.”

Gecen hafta Kazan’da Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştüğünü belirten Erdoğan, bu görüşmeden önce de Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha’yı Ankara’da kabul ettiğini hatırlattı. Erdoğan, her iki görüşmede de diplomasiye alan açılması yönündeki mesajlarını bir kez daha taraflara ilettiğini, barışın tesisi için üzerlerine düşen ne varsa yapmaya hazır olduklarını ve çözüme yönelik çabalara desteklerinin süreceğini ifade ettiklerini bildirdi.

Diğer yandan, yol açtığı yıkım ve sivil zayiat bakımından Ukrayna’daki savaştan çok daha büyük bir insanlık trajedisinin Orta Doğu’da yaşandığını belirten Erdoğan, şunları söyledi: “Gazze’de bir yıldır süren soykırım tüm insanlığın ortak utancıdır. Buna son dönemde Batı Şeria ve Lübnan’a gerçekleştirilen gayriahlaki ve gayrihukuki saldırılar da eklenmiştir.

Şunu vicdan sahibi herkes görüyor, kabul ve ikrar ediyor, 50 bine yaklaşan can kaybı dikkate alındığında ateşkesin ivedilikle sağlanması, kesintisiz ve yeterli miktarda insani yardımın bölgeye ulaşması için İsrail’e her boyutta baskı yapılması elzemdir. İsrail’in saldırganlığına kayıtsız şartsız destek verenler, işlenen suçların da ortağı haline geldiklerini bilmelidirler.”

Erdoğan, İsrail’e silah ve mühimmat transferinin durdurulmasını sağlamaya yönelik Birleşmiş Milletler’de bir girişim başlattıklarını, 50’yi aşkın ülke ve uluslararası kuruluşun imzasını taşıyan mektubu BM Genel Sekreteri’ne, BM Güvenlik Konseyi Kasım Ayı Dönem Başkanı Birleşik Krallık’a ve BM Genel Kurul Başkanı’na ilettiklerini belirtti.

Bir diğer önemli hususun da Filistin’in devlet olarak tanınması olduğunu vurgulayan Erdoğan, “İrlanda, Norveç, İspanya ve Slovenya’nın bu yönde attıkları adımları takdirle karşılıyor, kendilerini ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum. Bu tanıma kararlarının, bölgede barış isteyen Avrupalı devletler için de bir emsal teşkil ettiğine inanıyorum. Küresel adalete ve barışa katkı vermeleri için Filistin’i henüz tanımayan tüm ülkelere bunu yapmaları çağrısında bulunuyorum.” ifadesini kullandı.

Terörizme karşı işbirliği ve dayanışma halinde, terör örgütleri arasında fark gözetmeksizin mücadelenin herkesin sorumluluğu olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: “PKK terör örgütüyle mücadelede Avrupalı ortaklarımızdan somut işbirliği görmek istiyoruz. FETÖ’nün etkin varlık gösterdiği Avrupa ülkelerinden adli ve idari işbirliği taleplerimizin karşılanmasını bekliyoruz.

DEAŞ, ülkemizin de önemli katkılarıyla Suriye ve Irak’ta toprak hakimiyetini kaybetmiş olsa da küresel ölçekte güvenliği tehdit ediyor. Örgütün odağının kaymaya başladığı Batı Afrika ve Orta Asya’daki yabancı terörist savaşçı hareketliliğinin dikkatle takip edilmesini ve bu alanda işbirliğini önemsiyoruz.”

Erdoğan, Türkiye’nin, Avrupa-Atlantik bölgesinde barış, refah ve istikrar için bugüne kadar en çok katkı veren ülkeler arasında yer aldığına işaret ederek, “NATO’nun en önde gelen müttefiklerinden biri olarak, Asya-Pasifik’ten Kuzey Afrika’ya uzanan geniş coğrafyadaki ortaklarımızla istişareleri ve işbirliğimizi sürdürüyoruz.” diye konuştu.

“AB’nin savunma alanındaki gayretlerine Türkiye’nin tam olarak dahil edilmesi Avrupa’nın barış ve güvenliği için olmazsa olmazdır.” diyen Erdoğan, şunları kaydetti: “Avrupa Savunma Ajansına ve Avrupa Daimi Yapılandırılmış İşbirliği kapsamındaki projelere katılımımızın gecikmeksizin önünün açılmasını bekliyoruz. Avrupa’yı ve ötesini etkileyen geniş çaplı sorunlara çözüm bulunabilmesi için Türkiye’nin desteği şarttır.

Avrupa’da nefret, İslam karşıtlığı ve ırkçılık, sosyal uyumu ve istikrarı zedeliyor. Müslümanlar başta olmak üzere göçmenlere karşı artan ötekileştirme, ırkçılığın yeni bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığının yalnızca Müslümanları ve göçmenleri değil, toplumun tamamının huzur ve güvenliğini tehdit eden bir temel insan hakları sorunu olduğu artık kabullenilmelidir.

Küresel dengelerin yeniden kurulduğu böylesine belirsiz bir dönemde, hemen her alanda yeni ve etkin politikalar geliştirmemiz elzemdir. Daha derin işbirliği tesis etmemizin önündeki siyasi engellerin, ön yargılı birtakım tutumların artık geride bırakılması gerekiyor. Aksi takdirde, Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu fikri ve ekonomik dönüşümleri yakalaması mümkün olamayacaktır.”

Bu vesileyle Avrupa kıtasının güvenlik ve istikrarı için AB’nin genişleme politikasının önemine de dikkati çekmek istediğini belirten Erdoğan, “Hakkaniyetli bir genişleme politikasının Birliğin en önemli jeopolitik aracı olduğu açıktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, “Türkiye gibi kıtanın refahı ve güvenliğine önemli katkılar sunan bir aday ülkenin katılım sürecinin yıllardır engellenmesinin makul bir izahı yoktur. Mevcut jeopolitik konjonktürde üyelik perspektifimizin güçlendirilmesinin, hem Avrupa’nın hem yakın coğrafyamızın yararına olacağı açıktır. Türkiye olarak, AB ile ilişkilerimizin sağlıklı bir zeminde ilerletilmesi için diyalog ve işbirliğine hazırız.” dedi.

Paylaşın

Erdoğan’dan “Gazze” Açıklaması: Kalıcı Barışı Tesis Etmek İçin…

İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırılara tepki gösteren Erdoğan, “Gazze başta olmak üzere soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. BM Güvenlik Konseyi karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor” dedi ve ekledi:

“Netanyahu’nun ırkçı zihniyeti Filistinlileri yerlerinden etmeye niyetleniyor. Lübnan’da bir senede ölenlerin sayısı 3 bine yaklaştı yerlerinden edinenlerin sayısı 1. milyona yaklaştı. İsrail savaşı bölgeye yaymak istiyor. Türkiye olarak bu katliamları kabul etmiyoruz. Kalıcı barışı tesis etmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bişkek’te ⁠”Türk Devletleri Teşkilatı 11. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”nde konuştu.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Sözlerine “Ortak bir gelecek inşasını hedef alan kuruluşumuzun 15. yıl dönümünü idrak ettik. Gaspıralı’nın hatıra parasını sizlere takdir etmenin bahtiyarlığını duyuyorum”diyen Erdoğan özetle şunları söyledi:

Türk dünyasını ilelebet payidar kılacak güçlü irade bu masadaki tüm dostlarımda mevcuttur. Teşkilatımızı çok daha ileri taşıyacağız. Güney Kafkasya’daki 30 yıllık çatışma ardından barışa giden yolun kapıları açılmıştır. Azerbaycan’ın tarihi kazanımları en yakın zamanda barış anlaşması ile masada da perçinlemesini ümit ediyoruz.

Gazze başta olmak üzere soykırımın durdurulması noktasında uluslararası toplum kötü bir sınav veriyor. BM Güvenlik Konseyi karar dahi alamıyor, daha doğrusu almak istemiyor. Netanyahu’nun ırkçı zihniyeti Filistinlileri yerlerinden etmeye niyetleniyor. Lübnan’da bir senede ölenlerin sayısı 3 bine yaklaştı yerlerinden edinenlerin sayısı 1. milyona yaklaştı. İsrail savaşı bölgeye yaymak istiyor. Türkiye olarak bu katliamları kabul etmiyoruz. Kalıcı barışı tesis etmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.

Savaşın en başından beri her iki tarafın masada olduğu müzakere sürecini, adil barışı destekliyoruz. Türk devletleri olarak barışa destek vermemiz önemli. Coğrafyamızın istikrarını Afganistan’daki gelişmelerden ayrı görmüyoruz. Afgan halkının yanındayız. Geçici yönetimin de insan haklarını esas alması kendilerine yeni kapı açacaktır.

“Ortak alfabe tarihi adım teşkil etmiştir”

Geçen sene hayata geçirdiğimiz Türk yatırım fonunun faaliyete alınarak projelerimize destek sağlayacağından eminim. Yenilenebilir enerji için iş birliğimizi yoğunlaştıralım. Türk akademisi ve Türk Dil Kurumu tarafından Eylül ayında Bakü’de düzenlenen ortak alfabe komisyonunda ortak Türk alfabesinde mutabakata varılması tarihi adım teşkil etmiştir. Ortak alfabe, ortak istikbalimizin ve geleceğe adım atmanın da nişanesidir.

Bu vesile ile özellikle ak sakallıların koordinasyonunda ortak dili geliştirmek amacı ile ortak alfabe çalışması eylül 2024’te tamamlandı. 34 harfli alfabede mutabık kalındı. Üyelerin bu alfabe ile gerekli dönüşümü tamamlaması gerek… Türk dünyası 2040 vizyonu ile belirlediğimiz hedefler için bugünkü kararların aramızdaki, ülkü birliğinin seviyesini tüm dünyaya ispatlayacaktır.”

Paylaşın

Cumhur İttifakı Kayyımlarla Neyi Amaçlıyor?

Esenyurt’un ardından Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atamaları Cumhur İttifakı’nın niyetini sorgulatıyor. Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, “Ortada bence iki ihtimal var” diyor ve ekliyor:

“Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin iki hafta kadar önce PKK lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı örgütü lağvetme ve TBMM’de konuşma çağrısı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bahçeli’nin çağrısını “tarihi bir fırsat penceresi” olarak nitelendirmesi sonrası gelen kayyum atamaları iktidarın ilişkin zihinlerde soru işaretleri yarattı.

Yeni çözüm süreci beklentisinin oluştuğu bir dönemde İstanbul’da CHP’li Esenyurt belediyesinin ardından DEM Partili Mardin, Halfeti ve Batman belediyelerine kayyum atanmasıCumhur İttifakı’nın son bir ayda Kürt sorununun çözümü ile ilgili verdiği mesajları karmaşıklaştırdı. CHP içinde ise “normalleşme süreci” nedeniyle eleştiri okları Genel Başkan Özgür Özel’i hedef almış durumda.

İçişleri Bakanlığı sabah erken saatlerde yaptığı açıklama ile DEM Partili belediye başkanlarının görevde olduğu Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinde belediyelere kayyum atandığını duyurdu. Esenyurt’ta 31 Mart yerel seçimlerinde kent uzlaşısı ile seçilen CHP’li Belediye Başkanı Ahmet Özer de geçen hafta tutuklanarak yerine kayyum atanmıştı.

HDP eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte HDP’li vekillerin 2016’da gözaltına alınıp tutuklandığı operasyonun tarihi olan 4 Kasım’da gelen yeni kayyum dalgası Cumhur İttifakı’nın yol haritasının gerçekte ne olduğu ya da net bir strateji olup olmadığı gerek muhalefet gerekse siyaset kulislerinde sorgulanıyor.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Kürt Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Reha Ruhavioğlu, son kayyum atamalarının da ardından bir aydan beri devam eden adı konmamış süreç için net bir hüküm vermenin şu an için mümkün olmadığını söyleyerek öngörüsünü şöyle açıklıyor:

“Ortada bence iki ihtimal var. Ya bir karar alınsın diye bu yolla baskı yapılıyor. Ya da istenen karar çıkmadığı için başka bir alternatife yöneliniyor. Ya Öcalan vermesini istedikleri kararı verdi ve örgüt buna uymuyor. Ya da Öcalan o kararı vermiyor ve süreç hızlansın diye yapıyorlar. Ama bunu tam olarak bilmemiz mümkün değil.”

Yerine kayyum atanan Ahmet Türk de sabah saatlerinde Halk TV’ye açıklamasında iktidar için “Yaptıkları görüşmelerde beklenen sonucu alamadıkları için yaptıklarını düşünüyorum. Bunlar zaman içinde açığa çıkacak” demişti.

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert ise 2013-2015 arasındaki çözüm sürecine benzer bir sürecin hiç başlamadığını belirterek “Bunun birçok sebebi var. Bir önceki süreçte ekonomik ve jeopolitik parametreler, Türkiye’nin içindeki süreçler, örgütün beklentileri ve öncelikleri, HDP’li seçmenin beklentileri hepsi birbiriyle örtüşüyordu. Bugün ise böyle bir durum hiç olmadı” diyor.

Cumhur İttifakı içinde Bahçeli’nin hamlelerinin bazı ön hazırlıklarının belki konuşulmuş olabileceğini ancak bu kadar net bir şekilde üzerinde mutabık kalınmadığının bugün ortaya çıktığını kaydeden Sert, Erdoğan’ın da Bahçeli’nin DEM Partililerin elini sıktığı bir ay öncesinden geçen haftaya kadar sessiz kalmasına işaret ediyor.

Erdoğan’ın Bahçeli’ye sahip çıkarak iktidar koalisyonunu çatırdatmadığını söyleyen Sert, “Şu an tekrar başladığımız yere geri döndük. Hatta başladığımız yerden daha geriye döndük. Dolayısıyla ben bu süreci iyi koordine edilmemiş bir iktidar hamlesinin olumsuz şekilde nihayetlenmesi gibi okuyorum” yorumu yapıyor.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğluda sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “İktidar kontrolü kaybetti. Tutarsız ve ciddiyetsiz, savrulmalar yaşıyor. Daha bir hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla aileleri barıştıran Ahmet Türk bu hafta terörist oldu” ifadelerini kullandı.

Ruhavioğlu, son sürecin “Türkiye’de siyasetçilerin barış arzu ettikleri için değil, çıkarları barışta olduğu için barış yapmaya çalıştıkları” gerçeğini gösterdiğini belirterek “Dolayısıyla çıkarlar karşılık bulmayacağı zaman barış yolundan hızlıca dönebiliyorlar” diyor.

Ruhavioğlu’na göre iktidarın masasında parça parça, farklı farklı işler var, bunlar birbiriyle çelişiyor ve bu nedenle zaman zaman “kendi ayağına sıkıyor.” Bu çerçevede Esenyurt’a kayyum atanmasının AKP’ye daha çok zarar vereceğini belirten Ruhavioğlu, kayyum olgusunun Türkiye’nin birinci partisi olan CHP’ye de uzanmasının bu kavrama yüklenen negatif anlamı güçlendireceğine dikkat çekiyor.

Öte yandan önce Esenyurt belediyesine ardından DEM Partili üç belediyeye yapılan kayyum atamaları iki partiyi birbirine daha yakınlaştırırken iktidarın bunu 14 Mayıs seçimleri öncesindeki gibi kullanması ihtimali de dile getiriliyor.

DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın Esenyurt’ta CHP kürsüsünden konuşması, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bugün Mardin’e giderek Ahmet Türk’e destek çıkması gibi görüntülerin bir taraftan iktidarın doğu ve güneydoğuda kaybettiği seçmenlerden oy getirebileceği ama diğer taraftan Orta Anadolu gibi kesimlerde oy kaybına yol açabileceği yorumları yapılıyor.

Osman Sert, Erdoğan’ın arzu ettiği anayasa değişikliği için hâlâ DEM Parti ve CHP’ye ihtiyacı olduğunu hatırlatarak “Şimdi böyle bir ortamda bu nasıl yapılacak artık benim için çok büyük bir soru işareti oldu” diyor.

“İktidar CHP ve DEM Parti’yi aynı yere itti”

Son kayyumların ister istemez CHP ile DEM Parti’yi bir araya getireceğini söyleyen Sert, sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Fakat iktidar açısından kötü olan daha önce CHP-DEM Parti ilişkisini şeytanlaştıracak done çok fazla bulunabilirdi. Fakat bu sefer CHP ve DEM Parti bu paranteze oturmak için kendileri bir şey yapmış değil. Bariz bir şekilde iktidar ikisini aynı yere itti. Bunu itilenler de biliyor, iten de biliyor, seyirciler de biliyor.”

Bu kapsamda bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhtemel adaylarından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın Esenyurt’a gitmemesi, CHP yönetiminden daha farklı mesajlar vermesi de dikkat çekiyor.

Ruhavioğlu, iktidar için bu süreçle amaç eğer DEM Parti ile CHP’nin arasını açmak ise beklenen sonucu alamadığını, bu ilişkinin zayıflamayarak güçlendiğini belirterek “İmamoğlu’na gözdağı vermek gibi bir şey varsa, İmamoğlu’nun buna karşı aldığı tutumla adaylık ihtimalini 10 gün öncesine göre daha da güçlendirdiğini görüyoruz” diyor.

Bu arada pek çok ankete göre AKP’nin doğu ve güneydoğudaki kan kaybı sürüyor. Ruhavioğlu insanların genel bir siyasetten uzaklaşma hali olduğunu ve bunun da kararsız ile boykot kümesini büyüttüğünü söyleyerek “Seçimlere daha çok var. Bugünden kestirmek zor ama siyasete ilgi azaldı ve kararsız kümesine yönelme fazla. Tüm partiler oy kaybetti ama AKP bir tık daha fazla kaybetti” diyor.

DEM Parti, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasının ardından haftalık Meclis grup toplantısını Salı günü Mardin’de yapma ve bir hafta boyunca TBMM Genel Kurul ve komisyon toplantılarına katılmama kararı aldı. CHP’nin de benzer bir karar alabileceği belirtiliyor.

İmamoğlu ise Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) başkanı sıfatıyla liderlerden randevu istedi.

Son kayyum atamaları CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yaz aylarında iktidar ile başlattığı normalleşme sürecini parti içinde yeniden tartışmaya açtı. Süreç, parti yönetiminin sert bir dille eleştirilmesine neden oluyor.

CHP, Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atanmasının ardından Antalya kampını iptal ederek vekiller, parti yöneticileri ve bazı belediye başkanları ile İstanbul’da bir araya gelmişti. Milletvekilleri ve Parti Meclisi toplantılarında ana gündem normalleşme süreci olurken toplantıda söz alan 50’ye yakın milletvekilinden 30 kadarı normalleşme sürecine dair Özgür Özel’i eleştirdi.

Eleştirilerde kayyum atanması, Erdoğan’ın Özel ve İmamoğlu’na davalar açması sonrasında “normalleşmenin” artık gündemde kalamayacağı dile getirildi. Toplantıya katılan milletvekili ve partililerin çoğunluğu “normalleşme süreci artık bitmiştir” yorumunda bulunuyor.

Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İktidarla müzakere edilmez, mücadele edilir” sözlerinin de hatırlatıldığı eleştirilerde söz alan milletvekilleri; Meclis’te Erdoğan gelince ayağa kalkılması, iktidarın uygulamalarına karşın sert eleştiri ile yanıt verilmemesini de gündeme taşıdı ve “normalleşme” öncesi CHP’nin birinci parti olduğunu bugün ise artık ikinci parti durumuna düştüğünü söyledi.

Özel’in ise bu eleştirilere karşılık “Bir taktik yaptık, samimi şekilde denedik. İktidar normalleşmedi, marjinalleşmeyi tercih etti” dediği öğrenildi. Özel’e göre CHP hala anketlerde birinci parti durumunda ve bir gerileme söz konusu değil.

Özgür Özel, normalleşme ile amacın seçmenle barışmak olduğuna da vurgu yaparken “Siyasiler eskiden birbirine selam bile vermiyordu, görüşmüyordu. Anormal olan durumu bitirdik” ifadelerini kullandı.

Toplantı sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, “normalleşme” eleştirilerine de “Tayyip Bey bize kayyumu atayacak, biz de ‘normalleşeceğiz’, buna susacağız… Böyle bir şey yok. İşte o dediği yumuşamaydı, ‘yumuşak muhalefet.’ Biz orada yokuz. Hayatımda bir kere yumuşama demedim bu sürece dair. Normalini yapıyoruz. Ben ana muhalefet partisinin yapması gereken normalleri terk etmem, devam ederim” diye konuştu.

Paylaşın

AK Parti’den “Kayyım” Açıklaması: Devam Edecek

DEM Partili belediyelere kayyım atanmasına ilişkin açıklama yapan AK Partili Abdullah Güler, “Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı” dedi ve ekledi:

“Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Grup Başkanvekili Abdullah Güler, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyum atanmasına ilişkin açıklama yaptı. Güler, hukuki süreçlerin devam ettiğini söylediği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Hukuk devleti uygulamaları içerisinde bu türden takdir edilecektir. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyebileceği bir özgürlük alanı değildir.

İlgili belediye başkanlarının, Mardin başkanına 10 yıl, Batman belediye başkanı için 6 yıl üzeri, Halfeti belediye başkanı için 6 yıl ve üzeri ceza verilmiş. Bunlar istinaf sürecine tabii. Belediye kanunu içinde durumlar değerlendirilmiş ve İçişleri Bakanlığı geçici bir dönem için bu görevlendirme yapılmış.

Gerekli istinaf sürecinde burada kesinleşebilir veya beraat edebilir. Geçmiş dönemde de bu uygulamalar vardı. Belediye başkanlıkları kimsenin suç işleyeceği özgürlük alanı değil. Soruşturmaya tabii durum ise gerekli uygulama yapılacaktır. Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarife böyle demiyor.

Türkiye bir anayasal hukuk devleti. Dolayısıyla mevcut ilgili üç tane belediye başkanı yerine anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici bir süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı. Anayasamızın 127. maddesi kapsamı içerisinde geçici süreyle yerine bir görevlendirme yapıldı.

Sizler ‘kayyum’ diyorsunuz ama hukuki tarifi böyle demiyor. Belediye başkanlıkları hiç kimsenin suç işleyeceği alanlar değil. Yasal düzlemde uygulamalar devam edecektir.”

Ne olmuştu?

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük ve Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan görevden alındı. Açıklamada belediye başkanlarının “geçici bir tedbir olarak” İçişleri Bakanlığı’nca görevden uzaklaştırıldığı belirtildi.

Mardin Valisi Tuncay Akkoyun Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne, Batman Valisi Ekrem Canalp Batman Belediyesi’ne, Halfeti Kaymakamı Hakan Başoğlu Halfeti Belediyesi’ne kayyım olarak atandı.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasına, Kobani davasında 10 yıl hapis cezası alması ve hakkında devam eden dava ve soruşturmalar gerekçe gösterildi.

Batman Belediye Başkanı Gülistan Sönük’ün ve Şanlıurfa Halfeti Belediye Başkanı Mehmet Karayılan’ın görevden uzaklaştırılması konusunda da “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan aldıkları 6 yıl hapis cezaları ve haklarında “silahlı terör örgütüne üye olma suçundan” yürütülen soruşturma gerekçe gösterildi.

Türk, Sönük ve Karayılan’ın görevden alınmasıyla birlikte 31 Mart yerel seçimlerinden bu yana yerine kayyım atanan belediye sayısı beşe çıktı. DEM Parti Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış 3 Haziran’da görevden alınmış, yerine Hakkari Valisi Ali Çelik atanmıştı.

CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer de 30 Ekim’de görevden alındı. Özer’in yerine İstanbul Vali Yardımcısı Can Aksoy atandı. Akış ve Özer, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla tutuklandı.

Paylaşın

Erdoğan’dan Tüm Ülkelere “Filistin Devletini Tanıma” Çağrısı

İSEDAK Toplantısı Açılış Programı’nda konuşan Erdoğan, “Gazze ve Lübnan’a yönelik siyonist saldırganlığa verilebilecek en güzel cevaplardan biri daha fazla devletin Filistin devletini tanıması olacaktır” dedi.

Haber Merkezi / Erdoğan, konuşmasının devamında, “Malum teşkilatımızın kuruluş felsefesinde ve temel amaçları arasında Filistin’in işgalden kurtarılması yer alıyor. Bu amaca hizmet edecek kalıcı çözümler üretmemiz için dayanışmamızı ve birlikteliğimizi her zamankinden daha güçlü bir şekilde göstermeliyiz. İslam dünyasının görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakıp Filistin ve Lübnan halkına haklı mücadelelerinde destek olması büyük önem arz ediyor” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 40. Toplantısı Açılış Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, “Gazze ve Lübnan’a yönelik siyonist saldırganlığa verilebilecek en güzel cevaplardan biri daha fazla devletin Filistin devletini tanıması olacaktır” ifadesini kullanan Erdoğan, tüm ülkelere Filistin devletini tanıma çağrısını yineledi.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: “Malum teşkilatımızın kuruluş felsefesinde ve temel amaçları arasında Filistin’in işgalden kurtarılması yer alıyor. Bu amaca hizmet edecek kalıcı çözümler üretmemiz için dayanışmamızı ve birlikteliğimizi her zamankinden daha güçlü bir şekilde göstermeliyiz. İslam dünyasının görüş ayrılıklarını bir tarafa bırakıp Filistin ve Lübnan halkına haklı mücadelelerinde destek olması büyük önem arz ediyor.”

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 27 artarak 43 bin 341’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 86 artarak 102 bin 105’e çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporda yer alan tahminlere göre, olası bir ateşkes sonrası Gazze’nin ekonomik verilerini 2022 yılı değerlerine ulaştırması 350 yıl sürebilir.

Paylaşın

AK Parti Son Siyasi Gelişmeleri Halka Sormaya Hazırlanıyor

AK Parti son siyasi gelişmeleri vatandaşa sormaya hazırlanıyor. Edinilen bilgiye göre AK Parti, Bahçeli’nin DEM Partili yöneticilerle tokalaşması ile başlayan ve Erdoğan’ın Kürt seçmene çağrısı ile devam eden süreci vatandaşa soracak.

Seçmenin hem gelişmelere nasıl baktığı ölçülecek hem de açık uçlu sorularla düşünce ve önerileri alınacak. Araştırmanın kasım ayı ortasında sonuçlanması bekleniyor.

Yerel seçimde birinci parti koltuğuna oturan CHP, son haftalarda yayınlanan birkaç anket dışında birinciliğini koruyor. Gazete Duvar’ın aktardığına göre; AK Parti’li yöneticiler kendi yaptıkları anketlerin de bunu doğruladığını söylüyor, ancak ufak kıpırdanmalara dikkat çekiliyor. AK Parti’deki son anketlere göre AK Parti’deki kıpırdanma yukarı, CHP’deki kıpırdanma aşağı yönlü.

Ekonomik verilerin düzelmeye başladığını, daha da önemlisi AK Parti’nin ekonomiyi düzelteceğine olan inancın yerleşmeye başladığını söyleyen partililer, “Bu süreçte CHP’de pozitif bir şey olmadı. Oyunu koruyacak ya da artıracak bir şey yapmadı. Bizim seçmenimizin ise AK Parti’nin toparlanacağına inancı yükselmeye başladı. Seçmen tüm bunları test ederek bir karara varacak” diyor.

Çeşitli aralıklarla ekonomiden siyasi tartışmalara birçok konuda seçmenin tutumunu ölçen AK Parti son siyasi gelişmeleri de vatandaşa sormaya hazırlanıyor.

Edinilen bilgiye göre AK Parti, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Partili yöneticilerle tokalaşması ile başlayan geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt seçmene çağrısı ile devam eden süreci vatandaşa soracak. Seçmenin hem gelişmelere nasıl baktığı ölçülecek hem de açık uçlu sorularla düşünce ve önerileri alınacak. Araştırmanın kasım ayı ortasında sonuçlanması bekleniyor.

Paylaşın

Yeni Çözüm Süreci Tartışmaları: Kulislerde Hangi Seçenekler Konuşuluyor?

“Yeni Çözüm Süreci” tartışmaları gündemdeki yerini korurken, Cumhur İttifakı ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

AK Parti ve MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor. Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor:

“Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Türkiye günlerdir, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yaptığı “Terörü lağvet, Meclis’te DEM Parti grubunda konuş” çağrısını tartışıyor.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli’nin çıkışını, “tarihi fırsat penceresi” olarak nitelendirdi ve Kürtlere “uzatılan samimi eli tutmaları” çağrısı yaptı.

Bahçeli’nin açıklamalarının ardından ilk somut adım, PKK Lideri Abdullah Öcalan’a 43 ay sonra “aile görüşü” kapsamında yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan’la görüşmesine izni verilmesi olmuştu. Ancak yeni süreçle ilgili ittifak ortaklarının pratikte nasıl adım atacakları ve nasıl bir yöntem izleyecekleri henüz bilinmiyor.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Gerek AK Parti, gerekse MHP’de geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan “çözüm süreci” ifadesi kullanılmıyor ve denenmiş yöntemlerle çözüm arayışı olmadığı ısrarla vurgulanıyor.

Geçmişteki süreçle en önemli farklardan birinin Orta Doğu’da yaşananlar nedeniyle sürecin “hızla sonuçlandırılması” olacağı ifade ediliyor: “Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Anayasal birtakım haklar özel çalışmalarla uzun sürece yayılacak, şu anda Türkiye’nin kaldırabileceği bir durum değil.”

Erdoğan’ın 30 Ekim’deki konuşmalarının ardından meclis kulisleri oldukça hareketliydi. Gerek muhalefet, gerekse Cumhur İttifakı ortağı MHP’de Erdoğan’ın açıklamaları dikkatle izlendi. Erdoğan’ın, Bahçeli’ye yönelik övgü dolu sözleri ve sürece destek vermesi MHP’de memnuniyetle karşılandı.

MHP kulislerinde, Erdoğan’ın açıklamaları ve yeni sürece ilişkin öne çıkan görüşleri şöyle özetlemek mümkün: “Öcalan bu konuda geçmiş tecrübesiyle etkili olabilir mi, katkı sağlayabilir mi, silah bıraktırabilir mi, bunu da göreceğiz. En azından Öcalan’ın aktör olması halinde sorunun çözüleceğini savunanların bu konuyu istismar meselesi yapmasının önüne geçilecek.

DEM Parti bir eşikte. Bundan sonra Türkiyeliliği tartışılacaktır. Kandil ve Suriye’deki yapıların talimatları ile hareket eden bir yapı olup olmadığı bu süreçte netleşecek. Bahçeli ve Erdoğan, siyaset ezberini bozdu. Erdoğan, Bahçeli’nin uzattığı ele benzer bir el uzatmış oldu. Bu satranç oyunu değil. Kürtler ABD, İran, İsrail tezgahına düşmeden bir karar verecek ve ‘Türkiye’ derlerse olumlu gelişmeler olacak.

Her ne olacaksa, yani olumlu olumsuz çok uzun bir süreç olmayacak. Kartların hızlı açılması lazım. Burada bulunduğumuz coğrafyanın yeniden şekillenmesinden bahsediyoruz. İki ay DEM Parti ne diyor, üç ay AK Parti, MHP ne diyor bekleyerek geçirilecek bir süre yok…

‘Acaba MHP bizi kandırıyor mu, oyun mu kuruyor’ gibi tereddütlü yaklaşımlardan vazgeçip hızla netleşilmeli. Bahçeli, MHP’nin 55 yıllık siyasi tarihini, kendi siyasi hayatını ortaya koydu. Kimse MHP’nin bu duruşuyla ilgili bize, ‘Bahçeli neyin peşinde’ tutumu sergilemesin. Bahçeli, siyasi geçmişini ve partisini ‘yoklama, oyun’ uğruna heba edecek bir lider değil.

İsrail’in bölgede yarattığı şiddet ve tehdit, bunun Türkiye’ye olası etkilerine karşı yapılan uyarılar ve en son Bahçeli ve Erdoğan’dan gelen çağrılar bir bütünün parçaları. Burada bir süreç yönetimi var. Suriye’dekilerden bir şey beklenmiyor ama Türkiye’deki Kürtlere ‘tarafınızı seçin’ deniliyor.”

“Her şey çok flu, el yordamıyla yol alma hali var”

Erdoğan’ın açıklamaları DEM Parti tarafında da dikkatle izleniyor. Gerek Bahçeli, gerekse Erdoğan’dan çözüme yönelik adımlar olumlu bulunsa da “pratikte atılacak somut adımlar” merak ediliyor.

Meclis kulisinde Erdoğan’ın açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorduğumuz DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Koçyiğit de sürecin belirsizliğine dikkat çekti: “Her şey çok flu. İyi bir mutfak çalışmasının yapıldığı, bir yol haritasının, bir aklın ortaya çıktığı ve aşama aşama hayata geçirildiği bir planı göremiyoruz. Galiba biraz el yordamıyla yol alma hali var.”

Koçyiğit, yeni sürece ilişkin beklenti ve endişelerine ilişkin özetle şu değerlendirmeleri yaptı: “En nihayetinde çözüme dair bir fikri devamlılık, istikrar var. Oraya halel getirecek bir açıklama yapılmadı. Ama bu açıklamaları, değerlendirmeleri destekleyecek pratik ve politik bir adım görmüyoruz.

Velev ki Anayasa için, seçim için söyleniyor bu sözler. Şunu görmek gerek; biz güçlü bir partiyiz, çok güçlü bir tabana sahibiz. Arka planda böyle şeyler düşünülmüş olsa bile pratikte hiçbir şey değişmez. Çünkü biz günün sonunda üzüm yemek istiyoruz, bağcıyı dövmek istemiyoruz.

Bir kere gitmekle İmralı’nın kapıları açılmış olmuyor. Gerçekten avukatlar, gazeteciler giderse ve oradan sürece dair bir müdahale olursa bir yere evrilebilir. Bunun ihtiyaç olduğu net. Bunun için koşullar sağlanmalı. Öcalan’ın mesajı ortada. Bugün artık top hükümetin kalesinde.

Bahçeli bizzat İmralı’yı muhatap olarak tarif etti. Muhatap, başmüzakereci olarak Öcalan orada duruyor. Muhatabı konuşmadan nasıl ilerleyecek? Sürecin Bahçeli’nin açıklamalarıyla başlaması isabetli ve pozitif. Bir çözüm olacaksa en uçta duranların bu sürece katkı sunması gerekiyor. Başlatan tarafın MHP olması bazı eşikleri atlamak açısından önemli.”

Cumhur ittifakı ortakları Kürt sorununa ilişkin yeni bir süreç için çağrı yaparken Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine kayyum atanması DEM Parti’ye göre “ortamı zehirleyecek nitelikte bir adım” oldu.

Koçyiğit, bu adımın süreçle ilgili tartışılan tüm başlıklara “halel getireceğini” belirterek şöyle konuştu: “Bir taraftan iç cephe diyerek bin yıllık kardeşlikten bahsedeceksiniz; sonra da Esenyurt Belediye Başkanını gözaltına alacaksınız. O da yetmezmiş gibi Kent Uzlaşısı ile seçilmiş Toroslar, Akdeniz belediye meclis üyelerini hedef göstereceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Asla kabul edilemez.”

Mart 2024’teki yerel seçimlerde DEM Parti, “kent uzlaşısı” stratejisi doğrultusunda İstanbul’un bazı ilçelerinde aday çıkarmamış ve tabanını CHP’ye yönlendirmişti. Bu bağlamda Esenyurt’ta CHP’nin adayı Ahmet Özer, yüzde 49,07 oy ile seçilmişti.

Paylaşın

Çözüm Süreci Tartışmaları: Erdoğan’dan “Çağrımız Bölücü Terör Örgütüne Değil” Açıklaması

Partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, yeni çözüm süreci tartışmalarına değinen Erdoğan, “Bizim Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur” dedi ve ekledi:

“Israrla bizimle muhatap olmaya çalışma gayretleri, iplerini tutan patronlarına kendilerini ispat etmekten başka bir şey değildir. TUSAŞ’a yapılan saldırı göstermiştir ki teröristin anlayacağı tek dil terörle tavizsiz mücadeledir. Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, tehdit nereden geliyorsa mutlaka kökünü kazıyacağız.”

Erdoğan, konuşmasının devamında, “Türkiye’nin terörü destekleyen, arka çıkan, terörün sözcülüğünü yapan oluşumlara taviz vermesi, bunlara göz yumması mümkün değildir. Terörle siyaset, şiddet ile demokrasi yan yana gelmez. Bir koltukta terör diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukuk ve demokrasi içine girmeyen karşılığını alır” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye de, AK Parti grubu ve halk adına selam ve şükranlarını ifade ettiğini söyledi: “Devlet Bey, feraset ve tecrübesiyle, akıl dolu cümleleriyle daima tarihe not düşen ve istikamet çizen bir liderdir. Kendisi vatan sevgisinin, millet sevgisinin, en önemlisi de cumhuriyetçiliğin ne olduğunu en çarpıcı şekilde ifade etmiştir. Son çağrılarını bu çerçevede okuyanlar tarihi fırsat çerçevesini görmekte ve heyecanlanmaktadır.”

Erdoğan konuşmasında, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e de takdirlerini ilettiğini söyledi: “Siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeyle de olsa açık yüreklilikle desteklediği için Özel’e buradan teşekkür ediyorum. CHP’nin Özel’in başkanlığında kardeşliğin safında yer alacağına inanmak istiyorum.”

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim’de PKK lideri Abdullah Öcalan’a, örgütü lağvetmesi koşuluyla, umut hakkı için başvurması ve TBMM’de DEM Parti Grup Toplantısı’nda konuşması çağrısı yapmıştı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de “Terörün bitmesine, annelerin gözyaşının silinmesine tam destek vereceklerini” söyleyerek, “Kürtlere tam olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sahibi olmayı teklif ediyorum” demişti.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

“Dün Cumhuriyetimizin 101’inci kuruluş yıldönümüydü. Cumhuriyet Bayramı’nı hep beraber coşkuyla kutladık. Dış misyonlarımıza gelerek veya mesaj göndererek bayram sevincimizi paylaşan herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Milli Mücadele’nin şehit ve gazilerini tarihimiz boyunca vatan savunmasında kahramanca çarpışan tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yad ediyorum.

Geçen hafta Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından biri olan TUSAŞ’ın Kahramankazan’daki tesislerine yönelik alçakça terör saldırısı oldu. Şehit düşen kardeşlerimize rahmet diliyor, tedavisi devam eden yaralılarımıza şifalar diliyorum. Dün TUSAŞ’ı ziyaret ettik. Geçmiş olsun dileklerimizi ilettik. TUSAŞ tarafından geliştirilen T625-Gökbey’in ilkini Jandarma Genel Komutanlığımıza teslim ettik. Yıl sonu gelmeden iki adet Gökbey’i jandarmamıza teslim etmiş olacağız. TUSAŞ’taki kardeşlerimin ‘Hainlere rağmen daha fazla üreterek, çalışarak’ şehit arkadaşlarının ruhlarını yad edeceklerine inanıyorum. Bizler de TUSAŞ’ımızın ve savunma sanayi kuruluşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz.

Çatısı altında bulunduğumuz bu aziz Meclis 23 Nisan 1920’de Ankara’da faaliyetlerine başlamış, Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare etmiş, 29 Ekim 1923’te de Cumhuriyetimizi ilan etmiştir. Cumhuriyet, TBMM çatısı altında milletimizin temsilcilerinin onayıyla vücut bulmuştur.

Cumhuriyet belli bir şahsın, zümrenin, kitlenin, mezhebin, etnik kökenin cumhuriyeti değildir. Bu Cumhuriyet, zenginin olduğu kadar yoksulun da Cumhuriyeti’dir. Ne kadar batılının, güneylinin cumhuriyetiyse o kadar da kuzeylinin, doğulunun Cumhuriyeti’dir. Sağın da solun da Cumhuriyeti’dir. Hayat tarzı ne olursa olsun kendisini bu topraklara ait hisseden herkesin Cumhuriyeti’dir. Türk’ün olduğu kadar Kürt’ün de Cumhuriyeti’dir. Bu Cumhuriyet, ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu vatandaşıyım’ diyen vatan topraklarında yaşayan herkesin Cumhuriyeti’dir. Bu Cumhuriyet hepimizin eseridir. Bu Cumhuriyet 85 milyonun tamamının Cumhuriyeti’dir.

Geçtiğimiz 1 asır boyunca yaşadığımız sorunlar, Cumhuriyet’ten değil, ona ihanet edenlerden kaynaklanmıştır. Cumhuriyet fikrinin arkasına saklanarak ayrımcılık yaptılar, zulmettiler, ötekileştirdiler. Bu ülkenin huzuruna, birliğine, dirliğine, kardeşliğine en büyük zararı verdiler. Aziz milletimiz her şeyin farkında. Milletimiz tüm olumsuzluklara rağmen hem Cumhuriyet fikrine, hem de TBMM’ye sımsıkı sahip çıkmış, korumuş, kollamıştır.

“Sevr’de bize harita dayatarak ‘Sizin ülkeniz burası olacak’ dediler, ‘Hayır’ dedik. ‘Sınırlarımızı kendimiz belirleriz’ dedik. Köklü devlet tecrübemizle, toprağımız için savaşarak, can vererek bağımsız vatanımızı inşa ettik. Yakın coğrafyamızdaki bazı ülkeler aynı başarıyı gösteremediler. Bu coğrafyada bir asırdır kan, gözyaşı, savaş dinmiyor.

Osmanlı Devleti’nin mirasçısı olarak Türkiye Cumhuriyeti de bu kaostan etkileniyor. Coğrafyamızdaki kaosa bakanlar korkmuşlar, ürkmüşler ve Cumhuriyetimize ürkek bir kuş muamelesi yapmışlardır. Bu milletin her bir ferdi şunu çok iyi bilmeli; Türkiye Cumhuriyeti Devleti sıradan bir devlet değildir. Biz 29 Ekim 1923’te ilk defa tarih sahnesine çıkmış değil, sahneye yeniden çıkmış bir milletiz. Kuşkusuz 29 Ekim çok önemlidir. Tarihin kritik bir dönüm noktasıdır. Bu aziz millet yüzyıllardır, bin yıllardır hem tarih sahnesinde var olan, tarih yazan, tarih yapan bir millettir.

Bu Cumhuriyet korkmaz. Biz İstiklal Marşı bile ‘Korkma’ diye başlayan bir milletiz. Bizim Cumhuriyetimizin mayası kardeşliktir. Onu ilelebet ayakta tutacak olan da içinde bulunduğumuz kardeşliğimizdir.

Savaştan çıkmış bir ülke bugün dünyanın 11’inci ekonomisidir. Ülkemizin her köşesini imar ettik. Üniversitelerle, okullarla, hastanelerle, yollarla, tünellerle donattık. İddialarımızı, ideallerimizi muhafaza ettik. Tek başına savunma sanayinde elde ettiğimiz mesafe bile ülkemizin nereden nereye geldiğinin göstergesidir. 23 yıl önce biz yüzde 20’deydik, şimdi yüzde 80. Terör bütün her türlü gayretleriyle saldırmasına rağmen yüzde 80’i yakaladık ve çok değişik alanlarda savunma sanayinde ayağa kalkıyoruz.

“Biz yılmadık, yıkılmadık, durmadık ve kardeşliği büyütmekten asla vazgeçmedik”

Belli dönemlerde Cumhuriyet’in öz evlatları ayrımcılığa maruz kaldılar, görmezden gelindiler, ötelendiler. AK Partimizi 23 yıl evvel kurarken en büyük hedefimiz devlet ile milleti kucaklaştırmak, Cumhur ile Cumhuriyeti buluşturmaktı. Bu ülkede dindarlara ikinci sınıf muamelesi yapılıyordu, üzerine gittik. Ayrımcılığa son verdik. Yoksulun sesi çıkmıyordu, nefesi olduk. Alevi kardeşlerimizin sorunlarını çözmek için samimi adımlar attık. Gayrimüslimlerin sorunları vardı, cesur adımlar attık. Önümüze çok engeller çıkardılar, darbe girişimlerinde bulundular. Acılardan nemalananlar her türlü yol, yöntemi kullanarak sorunları istismar ettiler. Biz yılmadık, yıkılmadık, durmadık ve kardeşliği büyütmekten asla vazgeçmedik.

Göreve geldiğimizde ülkemizin tamamıyla birlikte doğu, güneydoğu illerimizde ciddi bir ihmalkarlık söz konusuydu. Doğu, güneydoğu illerimize altyapısıyla, üstyapısıyla tarihin en büyük yatırımlarını biz yaptık. Terörü ve ürediği bataklığı kurutacağız, kardeşliği büyüteceğiz dedik. Aynı istikamette yürüyoruz.

Türk ile Kürt’ün kardeşliğini büyütmek için ne gerekiyorsa yaptık, tecrübe ettik. Ancak karşımıza duvar, ihanet, alçaklık çıktı. Sorundan beslenenler engel oldular. Şiddetten, terörden nemalananlar sona ermesi istemediler. Çok ihanet gördük, hatta sırtımızdan hançerlendik. Ancak umudumuzu kaybetmedik. Samimiyetimizi yitirmedik, kardeşlik hukukundan asla ayrılmadık.

Bu bir dönemin, bir kesimin değil; topyekun insanların hayatını etkileyecek bir meseledir. Rabbim ömür ve fırsat verirse bu meseleyi ülke gündeminden çıkararak, 40 yıllık siyasi hayatımızı taçlandırmak niyetindeyiz.

Türkiye bugün düne göre çok farklı bir yerde. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle, devlet içindeki, devlet kurumları arasındaki koordinasyonu güçlendirdik. Ordumuza, emniyetimize sızmış olan hain FETÖ terör örgütünü temizledik, temizliyoruz. Tüm vesayetleri kaldırdık. Savunma sanayimizdeki atılımlarla terörle mücadelede çok büyük ilerleme kaydettik. Nereden bakarsanız bakın, Türkiye her zamankinden daha güçlüdür.

Terör belası başta olmak üzere kronik sorunları çözmek, kardeşliğimizi büyütmek için bugün önümüze bir kez daha bulunmaz imkan çıktı. Cumhur İttifakı’ndaki yol arkadaşımız MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye, MHP camiasına, aziz milletim adına selam ve şükranlarımız ifade ederim.

Devlet Bey tavır, konuşma ve siyasetiyle, cesur çıkışlarıyla daima tarihe not düşen, istikamet çizen bir liderdir. Kendisi mazrufa odaklanma iradesi gösterebilenler için, vatan-millet sevgisinin ne olduğunu, milliyetçiliğin ne olduğunu en açık şekilde izah etmiştir. MHP Genel Başkanı’nın çağrılarını bu çerçevede okuyanlar, tarihi fırsat penceresini görmektedir.

Bizim muhatabımız milletimizdir. Bizim Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki bölücü terör örgütüne, Kandil’deki terör baronlarına hiçbir çağrımız yoktur. Israrla bizimle muhatap olmaya çalışma gayretleri, iplerini tutan patronlarına kendilerini ispat etmekten başka bir şey değildir. TUSAŞ’a yapılan saldırı göstermiştir ki teröristin anlayacağı tek dil terörle tavizsiz mücadeledir. Terörle mücadelemizi kararlılıkla sürdürecek, tehdit nereden geliyorsa mutlaka kökünü kazıyacağız.

Türkiye’nin terörü destekleyen, arka çıkan, terörün sözcülüğünü yapan oluşumlara taviz vermesi, bunlara göz yumması mümkün değildir. Terörle siyaset, şiddet ile demokrasi yan yana gelmez. Bir koltukta terör diğerinde sivil siyaset taşınmaz. Hukuk ve demokrasi içine girmeyen karşılığını alır.

CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e de takdirlerimi iletiyorum. AK Parti olarak, kurulduğumuz andan itibaren söylediğimzi ‘Devlet herkesin devleti olmalı, herkesi eşit kucaklamalı’. Siyasetimizi 23 yıllık bir gecikmeden sonra olsa da kardeşliğe katkı sağladığı için Sayın Özel’i tebrik ediyorum. CHP’nin Sayın Özel’in Genel Başkanlığı’nda doğru yerde duracağına, kardeşliğin safında yer alacağına inanmak istiyorum.

Hukuksuzluğun olduğu yerde adalet olmaz, hukuksuzluğun olduğu yerde adil yönetim olmaz. Bunları öğrenmeye mecbursun. Terör örgütü mensupları Esenyurt’u kasıp kavururken bundan rahatsız olmayacaksın. Mevcut yönetime destek vereceksin. Attığımız adımlardan geri durmayacağız. Sayın Özel, benim Kürt kardeşim bölücü terör örgütü üzerinden sahnelenen oyunu görmektedir.

Sayın Bahçeli’nin dediği gibi, ‘Türklerin ve Kürtlerin birbirini sevmesi dini ve siyasi farzdır. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir, Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa, Türk değildir.’ Türk Kürtsüz, Kürt Türksüz yaşayamaz. En son Ahlat’ta hem bedenimizle, hem ruhumuzla hem dilimizle bu hakikati bir kez daha ifade ettik. Alparslan’ın ordusunda Kürt de Türk de Arap da vardı. Malazgirt Türk’ün de Kürt’ün de ortak zaferidir.

Uzunca bir süredir bizi birbirmizden ayırmak istiyorlar. Malazgirt’in intikamını almak istiyorlar. Kudüs’ün öcünü almanın peşindeler. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Ortak düşmanı sevindirmeyeceğiz. Kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz. Geçmişin yaralarını birlikte saracağız. Tarihi yine birlikte yazmaya devam edeceğiz.

Biz bunca yıldır her kesimin özgürlüğü için mücadele verdik. Pek çok alanda hayal dahi edilemeyecek yerlere geldik. Şimdi ülke ve millet olarak, Sayın Devlet Bahçeli’nin, MHP’nin elini değil vücudunu taşına altına koymasıyla büyük fırsat yakalandı.

Sevgili Kürt kardeşlerim, senden bu eli samimiyetle tutmanı bekliyoruz. Siyonist İsrail’in aparatlığını, Türkiye düşmanlığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz. Sevgili Kürt kardeşim, imanına, İslamına, vatanına, toprağına, kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz. Gel Türkiye Yüzyılı’nı birlikte inşa edelim diyoruz. Al bayrağımızın gölgesinde, aydınlık, müreffek bir istikbali birlikte kuralım diyoruz. Cumhuriyeti birlikte kurduk, bu Cumhuriyet senin de Cumhuriyet’in. Gel esenlik yurdu yapalım, yumruklarını sıkanları aradan çıkaralım diyoruz. Gel terörü meşrulaştıranların altındaki zemini boşaltalım diyoruz. Milletin verdiği yetkiyi terör baronlarına peşkeş çekenlere kim olduğunu gösterelim diyoruz.

Sözlerimi bitirirken Rabb’imden şunları diliyorum: Ey Türk’ü ve Kürt’ü İslam’ın şanlı ordusu kılan Allah’ım, sen Türk’ün ve Kürt’ün kardeşliğini koru. Muhabbetimizi çoğalt. İmanımızı artır, bize güç ver. Bizi tekrar bu kadim coğrafyanın huzur ve barış ordusu yap. Senin her şeye gücün yeter. Amin, amin, amin diyor hepinizi muhabbetle kucaklıyorum.”

Paylaşın

Erdoğan: 40 Yıldır Enerjimizi Sömüren, Kardeşliğimizi Kemiren…

Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla mesaj yayımlayan Erdoğan, “40 yıldır enerjimizi sömüren, kardeşliğimizi kemiren, bizi hedeflerimizden uzaklaştıran terör belasını tüm imkanlarımızı kullanarak artık tarihe gömmemiz gerektiğini de biliyoruz” dedi ve ekledi:

“Acıları değil, sevinçlerimizi yarıştıracağımız, yoklukları değil, zenginliklerimizi paylaşacağımız, karamsarlığı değil, umutlarımızı filizlendireceğimiz bir Türkiye’nin kapılarını sonuna kadar açmak istiyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla görüntülü mesaj yayımladı.

Independent Türkçe’nin aktardığına göre; Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan bütün vatandaşların bayramını tebrik eden Erdoğan, “Ülkemizde ve dünyanın farklı coğrafyalarında bayram sevincimizi paylaşan dostlarımızın, misafirlerimizin tamamına ülkem ve milletim adına teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün, Cumhuriyetimizin yeni asrının ilk yıl dönümüne erişmenin mutluluğunu ve haklı gururunu yaşıyoruz.” dedi.

Cumhuriyetin 101’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayan Erdoğan, binlerce yıllık devletler silsilesinin son ve ebedi halkası olan Cumhuriyetin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere devletin kurucu kadrolarını şükranla yad etti.

Malazgirt’ten bugüne istiklal ve istikbal için vatan topraklarını kanlarıyla sulayan şehitlere ve gazilere Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, “Savunma sanayimizin lider kuruluşu TUSAŞ’a yönelik saldırıda verdiğimiz şehitlerimiz başta olmak üzere istiklalimiz uğrunda bir gül bahçesine girer gibi toprağa düşen her bir kardeşimiz, kalbimizde daima yaşayacaktır.” değerlendirmesini yaptı.

Hüseyin Nihal Atsız’ın, “Kahramanların Ölümü” şiirinden, “İnsan büyür beşikte, mezarda yatmak için. Ve kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için.” dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle devam etti:

Şairin işaret ettiği gibi gönül coğrafyamızın geniş sınırlarında hüküm sürmüş devletlerimizin kurulmasında, yaşatılmasında, tarihe silinmez izler bırakmasında rol almış kahramanlarımızın her birini kemal-i edeple anıyorum. Anadolu topraklarında Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve nihayet Cumhuriyet’e uzanan devletlerimizin mirası olan bağımsız, güçlü, onurlu, müreffeh Türkiye’yi ilelebet payidar kılmakta kararlıyız.

Türk milletinin, Cumhurbaşkanlığı Forsu’ndaki 16 yıldızda manasını bulan, 2 bin 200 yılı aşan köklü bir devlet geleneğine sahip olduğunu belirten Erdoğan, bu köklü devlet birikimini, soydaşlar ve dostların da iştirakiyle insanlığın ortak mirasına en büyük katkıyı sunacak şekilde kullanmayı, geliştirmeyi ve güçlendirmeye hedeflediklerini söyledi.

Erdoğan, “Hem ülke sınırlarımız içinde hem bölgemizde hem dünyada barışın, huzurun, güvenliğin ve adaletin hakim kılınması için milletimizin bu kadim tarihi perspektifine ve medeniyet değerlerimize daha sıkı sarılacağız. Verdiğimiz mücadelenin gayesine ulaşmasını ne terör örgütleri ne yayılmacı heveslerle bölgemizi kana ve ateşe bulamaya çalışanlar ne de onları destekleyip, şımartan emperyalistler engelleyebilir.” diye konuştu.

Bu amaçla nerede eksiklik varsa hepsini birer birer tamamlayarak, Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmak için gece-gündüz çalıştıklarını vurgulayan Erdoğan, “Milletimizin desteğiyle geride bıraktığımız bu dönemde, çok büyük fedakarlıklar yaparak nice sinsi oyunları ve tuzakları bozarak, nice hain saldırıları boşa çıkartarak, gerçekten çok önemli kazanımlar elde ettik.” dedi.

Erdoğan, güvenlikten teknolojiye, diplomasiden ekonomiye her alanda yapılan fedakarlıkların karşılığının alınacağı bir sürecin arifesinde olunduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Türkiye Yüzyılı olarak adlandırdığımız, aydınlık yarınlara kavuşmak için önümüzde aşmamız gereken az sayıda engel, çözmemiz gereken az sayıda sorun kaldı. Ülkemizi güvenlik tehditleri başta olmak üzere diğer alanlarla birlikte ekonomide de çökertme girişimlerinin, son 6 yılda milletimizin hayatında yol açtığı zorlukların farkındayız.

Aynı şekilde 40 yıldır enerjimizi sömüren, kardeşliğimizi kemiren, bizi hedeflerimizden uzaklaştıran terör belasını tüm imkanlarımızı kullanarak artık tarihe gömmemiz gerektiğini de biliyoruz. Acıları değil, sevinçlerimizi yarıştıracağımız, yoklukları değil, zenginliklerimizi paylaşacağımız, karamsarlığı değil, umutlarımızı filizlendireceğimiz bir Türkiye’nin kapılarını sonuna kadar açmak istiyoruz.

Geçtiğimiz yılki Cumhuriyet Bayramı mesajımızda da ifade ettiğimiz gibi her ne yapıyorsak harici ve dahili bedbahtlara aldırmadan, ‘Büyük ve Güçlü Türkiye’ ülküsünü yüceltmek niyetiyle yapıyoruz. Allah’ın yardımı, milletimizin feraseti ve desteği, ülkemizin siyasi ve askeri gücü sayesinde girdiğimiz yeni dönemden Cumhuriyetimizi daha da güçlenmiş olarak çıkartmak azmindeyiz.

Hangi kökenden, meşrepten, siyasi görüşten olursa olsun milletimizin tüm fertlerinin, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın tüm dostlarımızın, bu tarihi mücadelemizde yanımızda olacağına yürekten inanıyorum. Rabb’im yar ve yardımcımız olsun. Bu duygularla Türkiye’de ve yurt dışında yaşayan tüm vatandaşlarımızın Cumhuriyet Bayramını gönülden tebrik ediyorum. Şehitlerimizin ruhları şad, mekanları ali, hatıraları baki olsun. Cumhuriyetimizin 101’inci yıl dönümü kutlu olsun.”

Paylaşın

2025 Yılında 12 Trilyon Liraya Yakın Vergi Toplanacak

CHP Milletvekili Özgür Karabat, “AKP, 2025 bütçesi hazırladı. Yakında bütçe teklifi Meclis’e gelecek ve ayrıntılarını konuşacağız. 12 trilyon liraya yakın vergi toplanacak” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Vatandaştan toplanan vergilerle oluşturulan bütçeyi kamu idareleri harcayacak. Ama nasıl?”

Karabat, açıklamasının devamında, Her kamu kurumunu AKP’nin istihdam ofisine çeviren AKP, devletin kurumsal yapısını darmadağın etti. Kamu bankalarından büyükelçiliklere, valiliklerden okullara kadar AKP’lilere koltuk ve makam arabası sunuluyor. Böyle olunca da kamu kurumları kontrolsüz harcama yapıyorlar” ifadelerini kullandı.

CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımıcısı Özgür Karabat, sosyal medya hesabından 2025 bütçesine ilişkin açıklamalar yaptı. Karabat’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“AKP, 2025 bütçesi hazırladı. Yakında bütçe teklifi Meclis’e gelecek ve ayrıntılarını konuşacağız. 12 trilyon liraya yakın vergi toplanacak. Vatandaştan toplanan vergilerle oluşturulan bütçeyi kamu idareleri harcayacak. Ama nasıl?

Her kamu kurumunu AKP’nin istihdam ofisine çeviren AKP, devletin kurumsal yapısını darmadağın etti. Kamu bankalarından büyükelçiliklere, valiliklerden okullara kadar AKP’lilere koltuk ve makam arabası sunuluyor. Böyle olunca da kamu kurumları kontrolsüz harcama yapıyorlar.

Sayıştay 445 kamu idaresi inceliyor ve bunların faaliyet raporu yayınlaması gerekiyor. 2023 Sayıştay raporlarına baktığımızda, bunların 6 tanesinin rapor yayınlamaya bile tenezzül etmediğini görüyoruz.

258 kamu idaresi faaliyet raporunda temel mali tablolara ve bu tablolara ilişkin açıklamalara yer vermedi. 278 idare bütçe hedef ve gerçekleşmeleri arasında meydana gelen sapmaların nedenleri hakkında açıklama yapmadı.

Rapor sunan idarelerin onlarcasının eksik rapor hazırladığı görüldü. Özel ödenek, dış proje kredisi, bağış ve yardım gibi kaynaklar faaliyet raporlarında yok. Hatta 16 idarenin yalan bilgi verdiği ortaya çıktı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Sayıştay, yetkileri kırpılmasına rağmen bu tespitleri yaptı. Bağımsız bir denetim kurumunun kamu idarelerini denetlediğini düşünün, sonuçta kim bilir neler çıkar… Saray’ın tek derdi kontrolsüz para harcamak. Vatandaş ne sıkıntı çekiyormuş umurlarında değil.

Bütçe, yani vatandaştan toplanan paralar kamu kurumları tarafından keyfi bir şekilde harcanıyor. AKP bunların denetlenmesini istemiyor. Geldiğimiz noktada eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamunun sorumluluklarında çöküş yaşanıyor.

AKP, kamudaki savurganlığı bu sefer de savunma sanayi ile örtmeye çalışıyor. Hamaset söylemleri ile başarısızlıklarkonuşulmasın isteniyor. 2025, AKP’nin son bütçesi olmak zorundadır. Çünkü, Türkiye artık bu iki yüzlü ve vurguncu kafayla bir yere varamaz.”

Paylaşın