HDP’nin Aday Kararı: Erdoğan’ın Şansı Azaldı

Emek Partisi (EMEP), Türkiye İşçi Partisi (TİP), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) ve Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) oluşan Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair aday kararını açıkladı.

HDP’nin öncülüğünde bir araya gelen Emek ve Özgürlük İttifakı, ocak ayında aldığı cumhurbaşkanı adayı çıkarma kararından vazgeçtiğini duyurdu.

İttifak deklarasyonunu okuyan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarmayacağımızı deklere ediyoruz, bu kararı paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

Deklarasyon metninde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil herhangi bir isim ifade edilmedi, ancak açıklamada Kılıçdaroğlu “tarif” edildi.

ABD merkezli haber ajansı Bloomberg genel seçimlere ilişkin yayımladığı analizde, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı çıkarmamasının AK Parti Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarını koruma şansını azaltacağı yorumunu yaptı.

Buldan’ın “tek adam iktidarına karşı kampanya yürüteceğiz” sözüne dikkat çeken analizde, bu kararın Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun şansını artıracağı belirtilirken, “ana muhalefetteki koalisyonun Erdoğan’ı koltuktan indirme şansını artıracak adım” denildi.

Yazıda, HDP’nin önceki seçimlerde kritik rol oynadığı ve 2019’daki belediye başkanlığı seçimlerinde hükümet yanlısı adayların oylarını engellediği anımsatıldı.

Analizde ayrıca Kılıçdaroğlu’nun HDP seçmeninin çoğu tarafından “Türkiye’de Kürt azınlığın haklarının korunmasına yardım edecek bir siyasetçi” olarak görüldüğü de kaydedildi.

Yazıda, muhalefetin giderek artan birliğinin, depremler ve ekonomik kriz nedeniyle eleştirilerin hedefindeki Erdoğan’ın işini zorlaştırdığı yorumu yer aldı.

Paylaşın

Dikkat Çeken Analiz: Erdoğan’ın Kötü Haftası…

Bloomberg’de yer alan bir analizde, “Erdoğan eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’i geri dönmeye ikna edemedi. Ankara’da bir saati aşkın görüşme sonrasında Şimşek aktif siyasete dönmeyeceğini söyledi. Şimşek’in kararı, Yeniden Refah Partisi’nin liderinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhafazakar ve milliyetçi partilerle kurduğu ittifaka katılmayıp kendisinin aday olacağını açıklamasından birkaç saat sonra geldi” hatırlatması yapıldı.

Millet İttifakı’nın orta adayı Kemal Kılıçdaroğlu için ayrı bir paragraf açan Bloomberg, “Konuyla ilgili bilgisi olan kişiler uzun görüşmeler sonucunda ortak aday olarak seçilen Kılıçdaroğlu’na HDP’nin destek vereceğini söyledi. HDP, seçmenin yüzde 10’undan fazlasından oy alıyor” ifadesine yer verdi.

Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerine kilitlenmişken ABD’nin önde gelen medya kuruluşlarından Bloomberg bir analiz ile son gelişmeleri aktardı.

Haber ajansı, “Erdoğan’ın gerilemeler yaşadığı hafta kritik seçimler yaklaşırken kötüleşti” başlığını kullanırken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan eski ekonomi bakanını ikna etmeyi başaramadı. Muhalefet ise ortak aday seçti ve destek oluşturmayı amaçlıyorlar” ifadesine yer verdi.

Mayıs ayında yapılacak seçimlerin kafa kafaya gidebileceğini aktaran Bloomberg, “Erdoğan eski ekonomi bakanı Mehmet Şimşek’i geri dönmeye ikna edemedi. Ankara’da bir saati aşkın görüşme sonrasında Şimşek aktif siyasete dönmeyeceğini söyledi. Şimşek’in kararı, Yeniden Refah Partisi’nin liderinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhafazakar ve milliyetçi partilerle kurduğu ittifaka katılmayıp kendisinin aday olacağını açıklamasından birkaç saat sonra geldi” hatırlatmasını yaptı. Bloomberg, AK Parti’nin Hüda-Par’la ittifak kurduğuna da dikkat çekti.

Millet İttifakı’nın orta adayı Kemal Kılıçdaroğlu için ayrı bir paragraf açan Bloomberg, “Konuyla ilgili bilgisi olan kişiler uzun görüşmeler sonucunda ortak aday olarak seçilen Kılıçdaroğlu’na HDP’nin destek vereceğini söyledi. HDP, seçmenin yüzde 10’undan fazlasından oy alıyor” ifadesine yer verdi. Bloomberg, bugün HDP’den bir açıklama gelmesinin beklendiğini de aktardı.

“Erdoğan seçimi kaybederse…”

Haberde, “Erdoğan’ın seçimi kaybetmesinin hem Orta Doğu’da hem de dünya genelinde sismik etkileri olur. 69 yaşındaki Erdoğan baskıcı tek adam sistemi oluşturmak için 20 yıl çalıştı ve bölgede, Çin’le, Rusya’yla, ABD’yle ve diğer ülkelerle ilişkide kritik rol üstlendi” denildi.

Şimşek’in AKP’ye geri dönme teklifini reddetmesinin arkasında Erdoğan’ın ekonomik politikalarını değiştireceğine dair çok az inancı olduğunu öne süren Bloomberg, “Eski bir Merrill Lynch strateji uzmanı olarak çalışan Şimşek, yatırımcılar tarafından Erdoğan hükümetlerinde pazar dostu bir imajı var. Siyasi kariyerinin son yıllarında Erdoğan’ın gelenek dışı hamlelerine karşı duran biri olarak görülüyordu” yorumunu yaptı.

Bloomberg’e konuşan ekonomist Tim Ash, “Erdoğan, muhtemelen Şimşek’e beklenildiği gibi politika faizlerini artırma yetkisini vermeyi kabul etmedi. Erdoğan’ın ekonomi politikaları görüşünden geri adım atmayacağımızı öğrendik bence” dedi.

Paylaşın

SOL Parti, Erdoğan’ın Yeniden Adaylığına YSK’da İtiraz Etti

SOL Parti, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde yeniden cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine Yüksek Seçim Kurulu’nda (YSK) itiraz etti.

Haber Merkezi / Anayasadaki “Bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı olabilir” görüşüne dikkat çeken SOL Parti, itiraz sürecinin takipçisi olacaklarını açıkladı.

SOL Parti’nın YSK’ya sunduğu dilekçenin tamamı şu şekilde:

“Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığına

Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı seçiminde, Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmiştir. Aşağıda ayrıntıları ile açıklayacağımız nedenlerle Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığına SOL Parti olarak itiraz ederiz.

3. dönem engeli

Recep Tayyip Erdoğan, 10.03.2023 tarihinde Anayasa’nın 116/2’nci maddesi uyarına seçimlerin yenilenmesi kararı almıştır.

Anayasa’nın 2007 yılında değiştirilen 101/2’nci maddesine göre, “Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.”

Anayasa’nın 101. maddesinde 2017 yılında değişiklik yapılmış ise de 101/2’nci fıkra içeriğinde yani bu fıkrada bir değişiklik yapılmamıştır.

2017 yılında Anayasa’da değişiklik yapılırken, Cumhurbaşkanı’nın yetki ve görevleri de artırılmış, ancak bu değişiklik öncesindeki seçimlerin 101/2’nci maddesi dışında kaldığı yolunda Anayasa’ya bir geçici madde de konulmamıştır.

Erdoğan, 2014 ve 2018 yıllarında 2 kez Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Seçimlerin yenilenmesi kararı, TBMM tarafından değil Cumhurbaşkanı tarafından alındığı için Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa’nın 101/2, 116/3’ncü maddelerindeki ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Yasası’nın 3/2’nci maddesindeki düzenlemeler uyarınca Cumhurbaşkanı adayı gösterilemez.

Yasama organının bazı konularda çıkarabileceği yasaları, Cumhurbaşkanı’nın kararname adı altında çıkarabilmesi nedeniyle, adaylık engeline rağmen yapılan işlemle İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 1. Protokolü’nün 3. maddesine de aykırılık yaratılmıştır.

Sonuç ve talep: Açıklanan ve re’sen göz önüne alınacak nedenlerle, itirazın kabulü ile Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adaylığı koşullarını taşımamasına rağmen aday gösterilmesinin karşısında, adaylığının kabul edilmemesine karar verilmesini talep ederiz.

SOL Parti Genel Merkezi”

Adaylık üzerine bir tartışma söz konusu

2014’te parlamenter sistem ve 2018 yılında ise “başkanlık sistemi”ne göre halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın, üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olup olamayacağı konusunda devam eden bir tartışma söz konusu.

Bazı siyasiler ve hukukçular, Anayasa’da bir kişinin “iki kezden fazla cumhurbaşkanı seçilemeyeceği” hükmünü gerekçe göstererek Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağını savunurken, iktidar kanadı ve ittifak ortağı MHP, başkanlık sistemine veya Türkiye’deki ismiyle “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine” göre 2018’de ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği için Erdoğan’ın bir sonraki seçimde aday olmasının önünde bir engel olmadığı görüşünde.

Paylaşın

14 Mayıs Seçimleri: AK Parti’de “Kaybetme Korkusu” Var Mı?

14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere sayılı günler kalırken, AK Parti’nin Cumhur İttifakı’nı genişletme hamleleri devam ediyor. Yeniden Refah Partisi’nin (YPR) ittifaka katılmaması, Mehmet Şimşek’in aktif siyasete dönmeyeceği açıklaması, işlerin istendiği gibi iyi gitmediği izlenimi yaratıyor.

Gelecek Partisi, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Demokrat Parti, Saadet Partisi ve İYİ Parti’den oluşan Millet İttifakı’nda ise bu gelişmeler seçimleri kazanma inancını artırıyor.

Peki AK Parti içinde seçimleri kaybetme endişesi var mı? Parti içinde neler oluyor?

AK Parti ittifakı genişletme çalışmalarını sürdürürken bu süreçte ilk olarak Cumhur İttifakı içerisinde yer alan BBP (Büyük Birlik Partisi), seçime ittifak olarak ancak kendi logosu ile gireceğini açıkladı. BBP’nin bu adımının milletvekili dağılımını olumsuz etkileyebileceği, bu nedenle konunun yeniden masaya yatırılabileceği değerlendiriliyor.

Bu karara paralel olarak HÜDAPAR ve Yeniden Refah Partisi ile başlatılan ittifaka katılma süreçleri de AK Parti içerisinde sıkıntı yarattı. HÜDAPAR ile ittifak süreci henüz netleşmedi, parti içerisinde özellikle bölge milletvekillerinde bu sürece karşı olanlar bulunuyor. İttifak kararının bu hafta içerisinde açıklanması bekleniyor. Yeniden Refah Partisi’nin sunduğu 30 maddelik şartlar listesi ve bu şartlar arasında yer alan kadına şiddetle mücadelede önemli bir yeri olan 6284 sayılı kanundan vazgeçilmesi talebi de AK Parti içerisinde tepkilere neden oldu.

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “6284 kırmızı çizgimiz” çıkışı sonrası özellikle sosyal medyada ağır eleştiriler aldı. Daha sonra “Tehdit ediliyorum” açıklaması yapan Zengin’e AK Parti içerisinden güçlü bir destek ise gelmedi. Bu süreçle birlikte milletvekili listelerinde uzlaşamayan Yeniden Refah Partisi, Erdoğan’ın partiye ziyaret yapmasını istedi. Görüşmeler sırasında uzlaşma çıkmayınca Fatih Erbakan, hem kendi adaylığını açıkladı hem de ittifaka girmedi. Bu ret kararı da AK Parti içerisinde “Beklemiyorduk. Fatih Erbakan, yanlış bir karar verdi” eleştirilerini gündeme getirdi.

Mehmet Şimşek’le görüşme ve bakanların adaylığı

AK Parti’nin uyguladığı “yeni ekonomi modeli”ne mesafeli olduğu bilinen eski bakanlardan Mehmet Şimşek ile bir süredir kurmaylar üzerinden yürütülen temaslar sonucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında Pazartesi akşamı 1,5 saate yaklaşan bir görüşme gerçekleşti. Edinilen bilgiye göre, Erdoğan görüşmede Şimşek’e AK Parti’den aday olmasını teklif etti, Şimşek de buna karşılık Şimşek ekonomide farklı bir anlayışı savunduğunu ifade etti ve seçim sürecinde yapılacak açıklamalarda fikir ayrılıkları yaşanabileceği mesajını verdi. Yapılan değerlendirmelerde, bunun da AK Parti’ye daha fazla zarar verebileceği düşünüldü.

Şimşek, görüşme sonrası yaptığı açıklamada seçim sürecinde kampanyadaki bazı söylemlere “dışarıdan” destek verebileceğini ifade etse de AK Parti kurmayları, “Mehmet Şimşek’in seçim sürecinde ekonomiye dair olumlu veya olumsuz bir açıklama yapmayacağını değerlendiriyoruz” diyor.

AK Parti içerisinde bakanların adaylığı da bir diğer tartışma konusu. Yeni sistem gereği milletvekillerinin bakanlık için istifa etmesi gerekiyor. Bu durumda eğer seçim kazanılırsa sonradan bakan olacak isimlerin listeye yazılmaması gerektiği savunuluyor. Mevcut bakanların listelerde yer bulmasının ise “güç katmayacağını” savunan bazı AK Partililer, “Kamuoyunda beslenmeye çalışılan ‘kaybedecekler, güvenceye alıyorlar kendilerini’ algısını güçlendirecek bir adım olur. Bu nedenle adaylıkları doğru değil” görüşünü savunuyor.

AKP ivmeyi yakalayabilir mi? 

AK Parti’de bu tartışmalar eşliğinde bir yandan da seçim hazırlıkları sürüyor. AK Partililerin beklentisi, seçim kampanyasının resmen başlaması sonrası yeni bir dalga yakalamak.

DW Türkçe’den Kıvanç El’e liste çalışmalarına odaklandıklarını söyleyen AK Partililer, “Beyanname açıklaması, listelerin ortaya çıkması ile göreceksiniz ki hızlıca seçime daha fazla tam kadro odaklanacağız. Sosyal medyada oluşan havayı biz sahada görmüyoruz. ‘AK Parti seçimleri kaybetti, sokağa çıkamıyorlar’ gibi bir söylem doğru değil. Hâlâ taraflı tarafsız tüm anketlerde AK Parti birinci parti. Buna kimse itiraz edemiyor. Türkiye’nin hâlâ birinci partisi olan bir partiye ‘kaybetti, bitti’ demek akılcı bir yaklaşım değil. Seçimlere henüz vakit var. İvmenin nasıl değiştiğini ve vatandaşın takdirini nasıl kazandığımızı hep birlikte göreceğiz” yorumu yapıyor.

Erdoğan’ın Ramazan ayında miting yerine iftar buluşmaları yapacağı, Ramazan sonrası ise yoğun bir miting çalışmasına başlayacağı ve “son 20 günü iyi değerlendireceği” ifade ediliyor.

“AK Parti’ye vekil sıçraması yaratabilir”

Panorama TR Araştırma Direktörü Osman Sert, fotoğrafın geneline bakıldığında muhalefetin daha avantajlı göründüğünü belirtiyor.

“Seçim bitmiş değil. AK Parti hâlâ en büyük parti. CHP-AK Parti arasında 4-5 puan fark var. Cumhur İttifakı’nın en avantajlı olduğu yer parlamento. Yani AK Parti’nin MHP’nin liste işbirliği İYİ Parti ve CHP’nin liste hazırlama imkanından daha kolay” diyen Sert, muhalefetin de ortak aday belirleyerek önemli bir eşik açtığına dikkat çekiyor. Sert, “İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarını sisteme katarak da büyük bir mesafe aldı, bunların getirdiği ivme var. Kılıçdaroğlu önemli bir ivme yakaladı. Ama hâlâ bir sürü soru işareti var. Genel psikoloji doğru, muhalefet daha avantajlı bir durumda duruyor ama muhalefetin kendi içerisindeki uyum ne kadar yerleşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan daha kampanyasına başlamadı. Başladığında ne tür gerilimler üretilecek” değerlendirmesini yapıyor.

Parlamentoda iktidarın çoğunluğu kazanma ihtimalinin de hâlâ yüksek olduğuna vurgu yapan Sert, “Eğer seçimler ikinci tura kalacak olursa bu da parlamentoda çoğunluğun iktidarda olması sebebiyle ikinci turda seçmenlerin oy verme davranışını etkileyebilir. Üstüne de muhalefetin Muharrem İnce gibi çok önemli bir soru işareti var. İnce’nin Cumhurbaşkanı adayı olması durumunda parti olarak yabana atılmayacak bir oy potansiyeli var. Bunlar birinci tur sonuçlarını kesinlikle etkiler. Parlamentoda da ola ki baraj altında kalırsa Memleket Partisi, CHP’den oy alacağı için CHP’nin vekillerini AK Parti’ye kalmasına sebep olabilir. Bu ciddi bir milletvekili sıçraması yaptırabilir AK Parti’ye” görüşünü dile getiriyor.

“Seçim daha yeni başlıyor”

AK Parti’de Yeniden Refah Partisi ve Mehmet Şimşek görüşmelerinin olumsuz neticelendiğine de dikkat çeken Sert, “AK Parti’nin istediği kadar milletvekili başvurusu alamadığı gözüküyor. Üstelik de araştırmalara bakınca bizim rakamlarımızda Erdoğan yüzde 50 barajına uzak çıkıyor. Kapatması kolay gözükmüyor ama başka dinamikler de var. Seçim daha yeni başlıyor. Daha Millet İttifakı’nın adayı 6’sında belli oldu, kampanyalar başlayacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanya performansını biliyoruz, elbette her zaman topu çeviremeyebilir ama 16 Nisan referandumunda son 15 günde fotoğraf değişti” değerlendirmesini yaptı.

Sert, Kürt seçmen ile Millet İttifakı arasında şu anda iyi görünen kimyanın seçimlere kadar değişip değişmeyeceğinin de bir soru işareti olduğunu vurguladı.

Geçmiş seçimlerde AK Parti’nin “talep edilen aktör” olduğunu vurgulayan Osman Sert, “Şimdi ise AK Parti talep eden aktör. Bugüne kadar dışarıdaki aktörler AK Parti ile işbirliği yapmak istiyorlardı, aday adaylığı başvurularında bürokrat, eski siyasetçi, AK Parti’de siyaset talep ediyordu. Siyaset yapmasa bile konum bildiriyordu şimdi bu heyecan azalması teşkilata da geçer. Şahsi tekliflerin kabul edilmemesinden kaynaklanan olumsuzluklar teşkilata da geçer ve bunlar AK Parti’de genel bir seçim kaybedildi algısı yerleşebilir. Bu algı yerleşirse sandığa oy kaybı olarak yansıyabilir olumsuz bir etki AK Parti için olabilir” diye konuştu.

Muhalefetin en büyük hatasının ise “Seçimleri kazandık” demesinin olacağını belirten Sert,  “Erdoğan’ın ne yapacağından ziyade muhalefetin nasıl tavır takınacağı seçimlerde belirleyici olacak. Muhalefet, doğru bir dil kurar ve söylemi ‘CHP söylemi’ değil ‘yeni cumhurbaşkanı söylemi’ olursa muhalefet kazanmaya daha yakın. Ama 6 Mart öncesi kullanılan dilde de riskler vardı” dedi.

Paylaşın

AK Parti’ye Mehmet Şimşek’ten Ret: Aktif Siyasete Girmeyi Düşünmüyorum

AK Parti Genel Merkezi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşen eski Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, “Kendisine bu kabulleri çok teşekkür ederim. Kendi alanıma giren her konuda istenen katkıları vermeye her zaman hazırım” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Ancak yurtdışında finans kuruluşlarındaki işlerim nedeni ile aktif siyasete girmeyi düşünmüyorum. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘ekonominin başına geçeceği’ iddia edilen eski Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’le AK Parti Genel Merkezi’nde görüştü.

Görüşme sonrası Mehmet Şimşek’ten açıklama geldi. Şimşek, sosyal medya hesabından görüşmeyi şöyle anlattı:

“Sn Cumhurbaşkanımız ile akşam saatlerinde Ak Parti Genel Merkezi’nde son derecede samimi bir ortamda görüşme fırsatım oldu. Kendisine bu kabulleri çok teşekkür ederim. Kendi alanıma giren her konuda istenen katkıları vermeye her zaman hazırım.

Ancak yurtdışında finans kuruluşlarındaki işlerim nedeni ile aktif siyasete girmeyi düşünmüyorum. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

“Aktif siyaseti düşünmüyor”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik ise, görüşmeye dair yaptığı açıklamada, “Kendisi çok değerli arkadaşımız, geçmişte hükümetlerimizde görev yaptık. Aktif siyasetten ayrıldıktan sonra görüştüğümüz bir arkadaşımız.

Sizler şunu merak ediyorsunuz; aday olacak mı diye. Kendisi siyasetten ayrıldıktan sonra pek çok işle meşgul. Sivil toplum kuruluşlarında görevleri var. Aktif siyaseti düşünmüyor. Kendisi aktif siyasetten ayrılırken kararının bu olduğunu ifade etmişti.

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarında görev yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın parti ya da hükümet politikalarına dönük olarak her konuda katkıyı vereceğini, yardımcı olacağını, emek sarf edeceğini bir defa daha ifade etti” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Erdoğan, İktidarını Genişletmek İstiyor

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri yaklaştıkça liderlerin de seçim stratejileri netleşiyor. AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’da bu kapsamda yeni hamleler planlıyor.

“20 yılı aşkın bir süre önce iktidara gelen Erdoğan, 14 Mayıs’taki seçimlerde iktidarını genişletmek istiyor ve iddialı savunma projelerinin milliyetçi ve muhafazakar seçmenler arasında popülaritesini artıracağını umuyor.”

ABD merkezli medya kuruluşu Bloomberg’in internet sitesinde, Türkiye’deki seçimlere ilişkin bir analiz yayınlandı.

“Erdoğan, seçimlerde desteği artırmak için jetlere yöneldi” başlığı ile yayınlanan analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmaya değinildi. Ayrıca, geçtiğimiz günlerde yapılan Milli Muharip Uçak’ın tanıtımına yer verildi.

“Erdoğan’ın kendi geliştirdiği savunma kitleri konusundaki ısrarı, Ankara’yı sağlam olmayan yeni ittifaklara ve geleneksel NATO ortaklarıyla sarsıcı bağlara itti” denilen Selcan Hocaoğlu imzalı analizde, şu ifadelere yer verildi:

“20 yılı aşkın bir süre önce iktidara gelen Erdoğan, 14 Mayıs’taki seçimlerde iktidarını genişletmek istiyor ve iddialı savunma projelerinin milliyetçi ve muhafazakar seçmenler arasında popülaritesini artıracağını umuyor.”

Hacaoğlu’nun kaleme aldığı değerlendirmede, Washington-Ankara ilişkilerine dair ise şu ifadeler kullanıldı: “Washington, Ankara’nın ABD’den yeni F-16 savaş uçakları almayı umduğu bir dönemde, Türkiye’nin gelişmiş Rus füze savunma sistemine sahip olması konusunda tedbirli davranmayı sürdürüyor.”

Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Bor Karbür Üretim Tesisi’nin açılış töreni için Balıkesir’in Bandırma ilçesinde konuşan Erdoğan, “Yatırım bedeli 80 milyon doları bulan Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi bu alanda ülkemizin ilk dünyanın sayılı tesislerinden olacaktır” demişti.

Muhalefeti halka şikayet eden Erdoğan, şu ifadeleri kullanmıştı: “Akkuyu Nükleer Santralini gezmek istiyorlar, geziyorlar, ‘Çok güzel’ diyorlar. Geldikten sonra ‘Yaptırmayacağız’ diyorlar. Bu nasıl kafadır?”

Ne olmuştu?

Türkiye 100’den fazla F-35 savaş uçağı sipariş etmiş, ancak Rus yapımı S-400 füzelerini satın almasının ardından programdaki pozisyonu askıya alınmıştı.

Bunun üzerine Türkiye, F-35’ler için harcanan 1,4 milyar dolarlık bütçeyi mevcut savaş uçakları için modernizasyon kiti ve yeni F-16’lar satın almak için kullanmayı talep etmişti. Bunun üzerine Türkiye’nin önerdiği F-16 paketinin yaklaşık 7 milyar dolar tuttuğu açıklanmıştı.

ABD’den başka ülkelere silah satılabilmesi için Kongre’nin de bu satışa yeşil ışık yakması gerekiyor ancak çoğu Kongre üyesi Türkiye’ye silah satışına karşı çıkıyor.

ABD Kongresi’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi’nde, F-16’ların Türkiye’ye satışını sınırlamayı öngören bir değişiklik önergesini onaylamıştı. Geçtiğimiz günlerde Washington yönetimi, Türkiye’ye F-16 satışıyla ilgili kararını Kongre’ye iletmişti.

Paylaşın

AK Parti Grup Başkanvekili Zengin: Hedef Haline Getirildim

6284 sayılı yasa ilgili konuştuğunda hedef haline getirildiğini ve tehdit mesajları aldığını söyleyen AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Artık bu konu hakkında fazla konuşmak istemiyorum” dedi ve ekledi:

“Hedef haline geliyorum. Sayın bakanımız açıklama yapıyor, sayın cumhurbaşkanımızın açıklamaları var ama ben bu konuda ne zaman bir şey söylesem normali çok aşan bir hedef olma hali ortaya çıkıyor.

Zengin konuşmasının devamında, “Sadece Twitter’dan değil, çok düzenli ve planlı bir saldırıya dönüşüyor. Bununla da kalmıyor, telefonuma yüzlerce tehdit mesajları alıyorum. Bunun ne kadar ciddi bir konu olduğunu bilmiyorum kamuoyu fark ediyor mu?

6284 tabii ki tartışılabilir, İstanbul Sözleşmesi çok tartışıldı. Benim itirazım usulüne, yöntemine fakat bundan kamuoyu yeteri kadar rahatsızlık duymuyor. Doğrusu bu saldırılar Türkiye’de kadınları çok rahatsız ediyor.” ifadelerini kullandı.

Yeniden Refah Partisi (YRP), 6284’ün değiştirilmesi talebini AK Parti’nin kabul ettiğini iddia etmişti.

YRP, Cumhur İttifakı’na katılmak için öne sürdüğü 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un değiştirilmesi talebine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık ve AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’den gelen itirazlar parti tabanında rahatsızlığa neden oldu.

A Haber’de konuya ilişkin konuşan Zengin, şunları söyledi:

“Artık bu konu hakkında fazla konuşmak istemiyorum. Hedef haline geliyorum. Sayın bakanımız açıklama yapıyor, sayın cumhurbaşkanımızın açıklamaları var ama ben bu konuda ne zaman bir şey söylesem normali çok aşan bir hedef olma hali ortaya çıkıyor.

Sadece Twitter’dan değil, çok düzenli ve planlı bir saldırıya dönüşüyor. Bununla da kalmıyor, telefonuma yüzlerce tehdit mesajları alıyorum. Bunun ne kadar ciddi bir konu olduğunu bilmiyorum kamuoyu fark ediyor mu?

6284 tabii ki tartışılabilir, İstanbul Sözleşmesi çok tartışıldı. Benim itirazım usulüne, yöntemine fakat bundan kamuoyu yeteri kadar rahatsızlık duymuyor. Doğrusu bu saldırılar Türkiye’de kadınları çok rahatsız ediyor.

“Erkekler konuşunca sorun olmuyor”

Bütün kadınları rahatsız ediyor. AK Parti 50+1 almaya çalışıyor. Önümüzdeki seçimlerde sayın cumhurbaşkanımızın seçilebilmesi için yaklaşık 29 milyon, yuvarlayacağım 30 milyon oya ihtiyacımız var.

Bu 30 milyonda kadınların oyu minimum 10 milyon. Bu kadar önemli bir konuda, kadınları bu kadar rahatsız eden -tartışma üslubuyla, içerikten bahsetmiyorum- başka bir konu var mı? Çok yalnızız. Bu konuya kimse girmek istemiyor çünkü hedef oluyorsunuz. İşte ben. Ben AK Parti grup başkan vekiliyim.

Ben kendi fikirlerimi anlatmıyorum, grubumuz adına konuşuyorum ama grubumuz adına konuşan bir erkek arkadaşımız olduğunda hiç sorun olmuyor. Ben konuştuğum zaman tarifi imkansız bir şekilde planlı, düzenli bir saldırıya uğruyorum. 6284 bizi bölen bir tartışma olamaz. Böyle bir tartışma üslubu olamaz.

Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili tartışmayı Saadet Partisi açmıştır. Bugün Altılı Masa’ya baktığınız zaman yan yana durduklarında var mı bir çatışmaları? Sayın Akşener, İstanbul Sözleşmesi’nin geleceğini söylüyor. Saadet Partisi’nden en ufak bir ses yok, bir uzlaşma var.

Siyasi partilerin farklı konularda kendi fikirleri muhakkak ki vardır ama bunlar yan yana gelmeleri konusunda engel teşkil etmiyor. Yeniden Refah Partisi de bu konuda nasıl istiyorsa öyle düşünebilir ama müsaade etsinler biz de AK Parti olarak- sayın Derya Yanık’ın sayın cumhurbaşkanımızla irtibatı olmadan bu konuya dair bir açıklama yapması mümkün müdür?

Bu tartışmanın üslubuna itirazım var. Artık bu kanunla ilgili hiçbir şey söylemek istemiyorum. Yorgunum. Yalnızlıktan da yorgunum, camiamızın içinde bulunduğu durumu değerlendirirken de hüzün duyuyorum. Ben tartışılamaz demedim. Keşke daha insani, seviyeli, İslami bir ortamda tartışabilsek.”

Ne olmuştu?

YRP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, “Cumhur İttifakı”na katılmak için 30 maddelik taleplerini ilettiklerini ve “Hiçbir problem yok” yanıtını aldıklarını söylemişti. YRP, şart listesinin 15’inci maddesinde bu isteği şöyle dile getirmişti: “İstanbul Sözleşmesi’nin iptalinin TBMM’de de oylanması ve uzantısı 6284 sayılı yasanın aile bütünlüğünü bozucu hükümlerinin ayıklanması.”

Aralarında Derya Yanık ve Erdoğan’ın kızı Sümeyye’nin de bulunduğu AKP’ye yakın kadınların oluşturduğu Kadın ve Demokrasi Vakfı’nın (KADEM) önde gelen sözcüleri gene “Milli Görüş” hareketinin kurucularından Oğuzhan Asiltürk’ün talebi üzerine 20 Mart 2021’de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesine de karşı çıkmışlardı.

Bu kez, 6284 sayılı yasanın değiştirilmesinin gündeme getirilmesi üzerine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık Twitterdan yaptığı açıklamada “6284 sayılı Kanun, kadına yönelik şiddetle mücadele için yaptığımız en önemli yasal düzenlemelerden biridir. Kanunun kabulünden bu yana, uygulamayı da geliştirmek için titizlikle düzenlemelerimizi sürdürüyoruz” demişti.

“6284 sayılı kanunun ruhuyla ve mevcudiyetiyle varlığı son derece önemlidir. Varlığının tartışmaya açılması dahi bizce kabul edilemez.” Yanık da Zengin gibi yasanın “kırmızı çizgileri olduğunu” belirtmişti.

Özellikle partinin erkek üye ve yöneticileri Yanık’ın açıklamalarının ittifaka zarar vereceği görüşünde. Zengin’in de Yanık’a benzer bir çıkışta bulunması yine AKP’li birçok kişinin tepkisini çekmişti.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

“AK Parti’de Bakanların Milletvekili Adayı Yapılması Tartışılıyor” İddiası

“AK Parti’de Cumhur İttifakı’nın milletvekili seçimlerinde başarısız olmasının Cumhurbaşkanlığı seçimini de doğrudan ve olumsuz etkilediği tespiti yapılmış. Bu nedenle milletvekili genel seçimlerinde de oyları artıracağı düşünülen kararlar alınmış. Bunlardan biri de ‘tanınmış isimlerin’ milletvekili adayı olması.

Bu kapsamda kabinede görevli bakanların tamamının milletvekili adayı yapılması tartışılıyormuş. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, AK Parti’nin en önemli seçim kozları olabilir.”

Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek, Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisine ilişkin Ankara kulislerinde konuşulanlarla ilgili bir yazı kaleme aldı.

Zeyrek’in, “Muhalefete düşme planı mı?” başlığıyla yayımlanan yazısında, temel hedefin Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’yla arasındaki 5 puanlık farkı kapatmak olduğu yönünde kulis aldığını kaydetti.

“Deprem, sel gibi afetler sonrasında yaşanan felaketler, iktidarın vaatlerle icraatlarla oy kazanmasını zorlaştırıyor. O yüzden başka bir yol haritasına ihtiyaç duyuluyor. O yol haritasında ise ilginç detaylar var” ifdelerine yer veren Zeyrek, ittifakın stratejilerini şöyle sıraladı:

“1- İttifakı genişletmek: HüdaPar ve Yeniden Refah Partisi’ni Cumhur İttifakı’na katmak. Erdoğan’ın stratejistleri iki partinin katılmasıyla muhafazakar Kürt ve Türklerden 2 puan gelmesini umut ediyor.

2- İYİ Parti tabanını çekmek: Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesini, HDP’nin açıklamalarını İYİ Parti’nin milliyetçi tabanına karşı kullanmak. İYİ Parti tabanından Cumhur İttifakı’na en az 3 puan çekmek.

3- Kılıçdaroğlu’nun rakiplerine görünmez destek: Memleket Partisi lideri Muharrem İnce aksini söylese de iktidar stratejistleri, muhalefet mahallesinden Kılıçdaroğlu’nun rakibi olan herkesi kendi saflarında görüyor. Erdoğan’ın seçim stratejisini oluşturmakla görevli yetkililerden biri, İnce’nin alacağı oylar sayesinde Kılıçdaroğlu’nun yüzde 50’nin altında kalabileceğini ve ilk turda kazanamayabileceğini, bunun da Erdoğan’ın şansını artırabileceğini ifade etti. AK Parti kulislerinde Erdoğan’ın, iletişim kadrolarına İnce’nin Kılıçdaroğlu karşısında güçlenmesi için el altından (İnce’nin dahi haberi olmadan) her türlü desteğin verilmesini istediği konuşuluyor. Yakında sosyal medyada ikinci tura Erdoğan ve İnce’nin kalacağını gösteren anket ve yorumları sıkça görürseniz şaşırmayın.

4- Milletvekili seçimlerine asılmak: Yapılan değerlendirmede Cumhur İttifakı’nın milletvekili seçimlerinde başarısız olmasının Cumhurbaşkanlığı seçimini de doğrudan ve olumsuz etkilediği tespiti yapılmış. Bu nedenle milletvekili genel seçimlerinde de oyları artıracağı düşünülen kararlar alınmış. Bunlardan biri de ‘tanınmış isimlerin’ milletvekili adayı olması.”

“Dokunulmaz olacaklar”

“Bu kapsamda kabinede görevli bakanların tamamının milletvekili adayı yapılması tartışılıyormuş. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Milli Savunma Bakanı Hulisi Akar, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, AK Parti’nin en önemli seçim kozları olabilir” ifadelerini kaydeden Zeyrek, şöyle devam etti:

“Bazı siyasi gözlemciler, Erdoğan’ın bütün bakanları, Cumhurbaşkanlığı kurullarındaki bazı isimleri ve kritik bürokratları milletvekili yaparak, dokunulmazlık kazandırmak istediği yorumunu yapıyor ki bunun da haklılık payı olabilir. Zira Erdoğan seçimi kaybederse ve AK Parti muhalefete düşerse, söz konusu isimler milletvekili olacakları için dokunulmazlık zırhına bürüneceklerinden bakanlıkları sırasındaki tartışmalı işlerden dolayı dokunulmaz olacaklar.

Erdoğan seçimi kazanırsa da zaten TBMM’nin yürütme açısından bir önemi kalmayacağı için istediği ismi istifa ettirip Bakan yapabilecek. Anlayacağınız, Erdoğan ‘aslarını’ sahaya sürerek bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Yani bir taraftan güçlü adaylarla kazanmak istiyor, diğer taraftan da ‘muhalefete düşme’ durumu için aslarına dokunulmazlık gibi ciddi bir önlem alıyor.”

Paylaşın

“Erdoğan Ekonominin Başına Mehmet Şimşek’i Getirecek” İddiası

AK Parti’den üst düzey bir yetkili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirmeyi hedeflediğini kaydederek “Şimşek’in yaklaşımını ve başarısını tüm Türkiye biliyor. Göreve gelirse ekonomi politikalarında radikal değişim kaçınılmaz olacaktır, bürokrasi ve kabine üyelerinin kendisiyle uyum içinde çalışması gerekecektir” dedi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir başka kaynak ise AK Partinin yanı sıra muhalefetin de Mehmet Şimşek’le ilgilendiğini belirterek altılı masadaki üç partinin Şimşek ile birlikte çalışmak istediğini kaydetti.

Reuters haber ajansı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski maliye bakanı Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirme ve ekonomi politikalarında AK Partinin ilk yıllarındaki ilkelere dönüş planı yaptığını bildirdi.

Reuters’a konuşan AK Partili bir hükümet yetkilisi, ekonomiye yaklaşımın 2002 seçim manifestosundakine benzer olacağını belirterek “Başka bir deyişle AK Parti özüne dönüyor” dedi. Serbest piyasa ekonomisinde küresel ekonomidekine paralel ilke ve uygulamaların, ekonomi programının öncelikleri arasında yer aldığını belirten yetkili, tasarı üzerindeki çalışmaların nihai aşamaya geldiğini de sözlerini ekledi.

Reuters’a konuşan ve ismi verilmeyen AK Parti’den üst düzey kaynaklar, seçim manifestosu çerçevesinde hazırlanan ekonomik program taslağında tartışmalı “Yeni Ekonomi Modeli”ne referans yapılmayacağına da işaret etti.

Erdoğan’ın düşük faize dayalı “Yeni Ekonomi Modeli” ile Merkez Bankası 2021’de 500 baz puanlık faiz indirimi gerçekleştirmiş, bu politika Ukrayna savaşı nedeniyle tırmanan enflasyona rağmen 2022’de de sürdürülmüştü.

Üst düzey bir AK Parti’li yetkili de ekonomi programında, uygulamadaki “Yeni Ekonomi Modeli”ne bir atıfta bulunulmayacağını, enflasyonla mücadele, kamuda hesap verilebilirlik, ihalelerde şeffaflık gibi AK Parti’nin daha önceleri savunduğu ilkelere vurgu yapılacağını kaydetti.

“Erdoğan Şimşek’i istiyor”

Seçim manifestosu için Erdoğan’dan son onayın beklendiğini belirten yetkili, şimdiye kadar Erdoğan’ın herhangi bir karşı görüş bildirmediğine dikkat çekti ve “Eğer kabul ederse hem kabinede hem de ekonomi yönetiminde radikal değişiklikler olacak” dedi.

Yetkili, Erdoğan’ın Mehmet Şimşek’i ekonominin başına getirmeyi hedeflediğini de kaydederek “Şimşek’in yaklaşımını ve başarısını tüm Türkiye biliyor. Göreve gelirse ekonomi politikalarında radikal değişim kaçınılmaz olacaktır, bürokrasi ve kabine üyelerinin kendisiyle uyum içinde çalışması gerekecektir” dedi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi bir başka kaynak ise AK Parti’nin yanı sıra muhalefetin de Şimşek’le ilgilendiğini belirterek altılı masadaki üç partinin Şimşek ile birlikte çalışmak istediğini kaydetti. Reuters’a daha önce konuşan, altılı masadan dört üst düzey kaynak ise, Millet İttifakı’nın, eski başbakan yardımcısı Ali Babacan’ı seçimlerin kazanılması durumunda ekonomiden sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı yapmayı planladıklarını söylemişti.

Haberde, AK Parti hükümetlerinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı, maliye bakanlığı ve başbakan yardımcılığı görevlerinde bulunan Şimşek’in uluslararası finans çevrelerinde saygın bir isim olduğuna işaret edildi. Reuters, iddialarla ilgili olarak bilgisine başvurduğu AK Parti’nin de Mehmet Şimşek’in de bir değerlendirmede bulunmadığını bildirdi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AK Parti’de Hedef Hem Milliyetçi Oylar Hem De Kürt Oyları

14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi yaklaştıkça, partilerinde stratejileri netleşmeye başladı. Cumhur İttifakı’nı genişletme çalışmalarını sürdüren AK Parti’nin hedefinde ise İYİ Parti’den kopması beklenen milliyetçi oylar ile HDP’den kopması beklenen Kürt oyları var. 

Öte yandan AK Parti’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile birlikte İmamoğlu ve Yavaş’ın da “yardımcı” olarak açıklanmasının ardından nasıl bir hamle yapılacağı merak konusuydu. AK Parti kurmayları, “Kılıçdaroğlu’nun kazanacak aday olmadığını Millet İttifakı da itiraf etti ve kazanması için yanına iki isim daha görevlendirildi” yorumu yaparken bu durumun seçim stratejisinde değişikliğe yol açmayacağı savunuluyor.

DW Türkçe’den Kıvanç El’in haberine göre, AK Parti, 14 Mayıs seçimleri için milletvekili listelerini belirleme ve beyanname çalışmalarının yanı sıra attığı adımlarla da en geniş seçmen kitlesine ulaşmaya çalışıyor. Hedefte ise İYİ Parti’den kopması beklenen milliyetçi oylar ile HDP’den kopması beklenen Kürt oyları var.

Cumhur İttifakı’nı genişletme çalışmalarını sürdüren AK Parti’de Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR ile ittifak görüşmelerinde yol alınırken ANAP ve DSP ile yapılan temaslarda ise henüz net bir gelişme yok. AK Parti yönetiminde, Meclis dağılımında Cumhur İttifakı’nın çoğunluğu yakalama noktasında sıkıntılar olduğu değerlendirilirken bu nedenle bir kişinin bile önemli olduğu ve listeler yapılırken detaylı ve ince hesap yapılması gerektiği fikri hakim.

HÜDAPAR tartışılıyor  

HÜDAPAR ile masaya oturulması, AK Parti içerisinde özellikle bölge milletvekillerinde bir rahatsızlığa yol açtı. AK Parti yönetiminde de HÜDAPAR ile iş birliği tüm boyutlarıyla ele alınıyor. HÜDAPAR’ın getireceği oy ve bu birliktelik nedeniyle kaybedilecek olası oylar da değerlendiriliyor. HÜDAPAR’ın özellikle Diyarbakır, Batman, Mardin, Bitlis gibi illerdeki örgütlülüğünün seçim çalışmalarında destek olacağı, ayrıca seçim günü sandık güvenliği noktasında da Cumhur İttifakı’na katkı sağlayacağı, AK Parti’de “iş birliğinin artıları” olarak savunuluyor.

HÜDAPAR ile birlikteliğin Kürt oylara olumsuz etki etmesinden endişe eden AK Parti kurmayları da oldukça çoğunlukta. Ancak AK Parti yönetiminde “AK Parti HDP’den daha fazla Kürt oyu alan bir parti. Bu ciddi bir kopuş getirmeyecektir” görüşü hakim. Bu konuda da yapılacak listelerde yer alacak isimlerle Kürt seçmene mesaj verilebileceği değerlendiriliyor.

“Ülkücü oylar” hedef 

AK Parti’de İYİ Parti’de son dönem altılı masada yaşanan krizin ardından kopan ülkücü ve milliyetçi bir seçmen olduğu ve bu kitlenin ikna edilmesi için MHP ile birlikte “dinamizm içinde” yoğun ve aktif çalışma yapılması gerektiği ifade ediliyor.

AK Parti kurmayları, HDP’nin Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklaması sonrası AK Parti, MHP ve BBP’den daha önce kopan bazı milliyetçi seçmenin Cumhur İttifakı’na geri döneceğini savunuyor.  Bu noktada seçim kampanyasında Erdoğan’ın da bu seçmen kitlesine mesajlarını artıracağına dikkat çekiliyor.

AK Parti’de bazı yöneticilerin “milliyetçi oyların kazanılması” stratejisi çerçevesinde Devlet Bahçeli ismini “cumhurbaşkanı yardımcısı” olarak önerdikleri ifade ediliyor. Ancak hem Erdoğan’a yakın kurmaylar hem de MHP cephesinde bu formüle sıcak bakılmıyor. Millet İttifakı’nda eleştirilen “çoklu cumhurbaşkanı yardımcısı” modelinin uygulanmayacağına da dikkat çekiliyor.

Devlet Bahçeli’nin de “cumhurbaşkanı yardımcılığı” görevini istemediği kaydediliyor. Erdoğan’ın seçilmesi halinde yine bir ya da en fazla iki cumhurbaşkanı yardımcısı ile çalışmalarını sürdürmesi bekleniyor.

Kılıçdaroğlu-İmamoğlu-Yavaş ne kadar etkiledi? 

AK Parti’de Kılıçdaroğlu’nun adaylığı ile birlikte İmamoğlu ve Yavaş’ın da “yardımcı” olarak açıklanmasının ardından nasıl bir hamle yapılacağı merak konusuydu. AK Parti kurmayları, “Kılıçdaroğlu’nun kazanacak aday olmadığını Millet İttifakı da itiraf etti ve kazanması için yanına iki isim daha görevlendirildi” yorumu yaparken bu durumun seçim stratejisinde değişikliğe yol açmayacağı savunuluyor.

Listeler nasıl yapılacak? 

14 Mayıs seçimini “en kritik seçim” olarak değerlendiren AK Parti’de milletvekili listeleri için de komisyon kuruldu. Komisyon, bölgedeki kanaat önderleri ile değerlendirmeler yaparak listeleri oluşturmaya çalışacak. AK Parti, 25 Mart’ta da mahalle temsilcisinden il başkanına, belediye meclis üyelerinden eski-yeni milletvekillerine kadar tüm üyelerinin katılımı ile temayül yoklaması yapacak. Buradan çıkacak adaylar Genel Merkez’deki komisyon tarafından değerlendirilecek ve son olarak nisan ayının ilk haftasında Erdoğan başkanlığında toplanacak “üst komisyon” toplantısında son şekli verilip YSK’ya sunulacak.

Listeler yapılırken MHP ile de görüşmelerin olduğu vurgulanırken bazı illerde ortak liste çıkarılıp çıkarılmaması konusu da hala masada. Bazı illerde AKP ve MHP’nin ayrı ayrı girmesi durumunda vekil kaybı olması ihtimali de değerlendiriliyor. Temel ilkenin ayrı listeler ile girmek olduğu ifade edilse de kritik hesapların olması durumunda bunun yeniden gözden geçirileceği vurgulanıyor.

Seçime ayrı liste ile gireceğini açıklayan BBP ile de yine bu kritik dengelere göre 9 Nisan’da listeler açıklanmadan bir görüşme daha yapılarak olası tablonun da yeniden değerlendirilebileceği ifade ediliyor.

9 Nisan’da listelerin YSK’ya verilmesinin ardından AK Parti’nin Ankara’da aday tanıtım ve seçim beyannamesinin açıklanacağı bir program gerçekleştirmesi bekleniyor. AK Parti’nin seçim beyannamesinde de revizyona gidildi. Ekonomi ve afet yönetimi beyannamenin ana çerçevesini oluşturacak.

Üç dönemlikler ne olacak? 

AK Parti’nin şu an 27’nci dönemde görev yapan mevcut 285 milletvekilinden 84’ü üç dönemlik milletvekili. Ancak bu 84 vekilin 42’si ise “25. Dönem”de de görev yapan vekil. 2015 yılı Haziran ayında yapılan ve 4 ay süren 25. dönemin bu kuralda sayılmaması yönünde daha önce alınan karar uygulanırsa, AK Parti’de üç dönemlik kuralına takılan 84 değil 42 isim kalıyor. Bu isimler arasında Meclis Başkanı Mustafa Şentop, AK Parti Grup Başkanı İsmet Yılmaz, genel başkan yardımcıları Ali İhsan Yavuz, Hamza Dağ, Vedat Demiröz gibi isimler de yer alıyor. 42 isimden çok az sayıda ismin yeniden aday yapılacağı ifade ediliyor.

Bakanların aday gösterilmesi konusunda bir netlik bulunmazken Süleyman Soylu’nun bakanlığı bırakacağı ve bu nedenle milletvekili adayı olabileceği de ifade ediliyor. Ancak bu noktada bakanların vekil olması yönünde henüz verilmiş net bir karar yok.

Paylaşın