Erdoğan’a “Parti İçinde Ekipleşmeler Başladı” Uyarısı

Erdoğan başkanlığında yapılan YİK toplantısında, “Partide farklı bir yapı oluşmaya başladı. ‘Şunun adamı, bunun adamı’ diye bir şey yoktu. Şimdi ise teşkilatlar dâhil parti içinde ekipleşmeler başladı” görüşü dile getirildi.

AK Parti’nin “fabrika ayarları”na dönmesine yönelik tartışmalar ise “AK Parti’nin kuruluş aşamasındaki ayarlar ile bugünün şartları farklı… Değişim olacaksa bu geciktirilmemeli, zamanlaması önemli. Fazla bekletilirse de sıkıntı olur. Sonuç alınamaz” şeklinde değerlendirildi.

“AK Parti’nin Abileri” olarak nitelendirilen ve eski TBMM Başkanları İsmail Kahraman, Köksal Toptan, İsmet Yılmaz, Binali Yıldırım, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek gibi isimlerin üye olduğu Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu toplantısında AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a uyarılarda bulunuldu.

İktidara yakın Türkiye gazetesinde yer alan habere göre, geçen günlerde Erdoğan’ın başkanlığında yapılan toplantıda, seçim sonuçları analiz edildi. Bazı kurul üyeleri, AK Parti’nin “bürokratik oligarşi ile mücadele ederek bugünlere geldiğine fakat son dönemde bürokrasinin siyaseti teslim almaya başladığına” dikkati çekti.

Toplantıda “Parti de bürokrasiye göre hareket ediyor. Mesela, kanuni düzenlemeler bile, siyasetin bakış açısı ile değil bürokrasinin taleplerine göre yapılıyor. ‘Toplumdaki karşılığı nedir bunun’, ‘Vatandaştaki etkisi ne olacak’ gibi bu konular dikkate alınmıyor. Siyaset ön plana çıkarılmalı” değerlendirmesi yapıldı.

“Bugünün şartları farklı”

AK Parti içinde bir süredir yaşanan “ekipleşme”nin de vurgulandığı toplantıda “Partide farklı bir yapı oluşmaya başladı. ‘Şunun adamı, bunun adamı’ diye bir şey yoktu. Şimdi ise teşkilatlar dâhil parti içinde ekipleşmeler başladı” görüşü dile getirildi. AK Parti’nin “fabrika ayarları”na dönmesine yönelik tartışmalar ise “AK Parti’nin kuruluş aşamasındaki ayarlar ile bugünün şartları farklı” şeklinde değerlendirildi.

Habere göre, seçim sonrası partide oluşan değişim beklentisi de masaya yatırıldı. Kurul üyelerinden bazıları “Değişim olacaksa bu geciktirilmemeli, zamanlaması önemli. Fazla bekletilirse de sıkıntı olur. Sonuç alınamaz” dedi. Toplantıda şu görüşler dile getirildi:

“1989 seçimleri ile bugünkü seçimleri aynı düzlemde değerlendirilmez. O günkü CHP ile bugünkü CHP aynı değil. Seçim sonuçlarını değerlendirirken, seçmen sosyolojisini de dikkate almamız lazım. Biz hata yapmış olabiliriz, eksiğimiz olabilir ama, bu insanlar hangi saiklerle CHP’ye oy verdi? Asıl buna bakılması lazım. CHP, 1989 şartlarından farklı olarak daha merkezde yer aldı. Kent Lokantalarına yönelik seçim sürecinde çok tartışma oldu ama bu yöntem aslında bizim kullandığımız bir yöntemdi. Bunları iyi analiz etmek lazım.”

Paylaşın

CHP Sözcüsü Yücel’den Erdoğan’a ‘Yeni Anayasa’ Tepkisi

Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ söylemlerine ilişkin açıklamada bulunan CHP Sözcüsü Deniz Yücel, “‘Türkiye Yüzyılı Anayasası’ diye bir anayasa olmaz! ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ olur!” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu’ndan fotoğraflar paylaşarak şu ifadeleri kullandı:

“Yeni Türkiye’nin sembollerinden olan Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda düzenlenen Sivil Anayasa, Güçlü Türkiye Sempozyumu’nun demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Kıymetli fikirleriyle sempozyuma katkı veren hocalarımıza ve hukukçularımıza teşekkür ediyorum.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Sözcüsü Deniz Yücel’de sosyal medya hesabından Erdoğan’ın paylaşımını alıntılayarak şu ifadeleri kullandı:

“Yassı Ada’nın adını ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ olarak değiştirmekle ülkeye demokrasi ya da özgürlük gelmiyor Sayın Erdoğan. AKP döneminde Yassı Ada’nın adı değiştirildikten sonra adada yapılan ilk işlem, imar düzenlemesi oldu. Yargılamaların yapıldığı spor salonu, Adnan Menderes’in kaldığı oda dahi yıkıldı.

Ada beton cehennemine çevrildi. Yani betonlaşmaya özgürlük getirdiler. Sayın Erdoğan ‘Anayasa normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alır’ diyor. Çok doğru. Ama lafla peynir gemisi yürümez. Kendilerinin onlarca maddesini değiştirdikleri mevcut Anayasa’yı dahi uygulamayanların, yeni, daha demokratik bir anayasa yapımında samimi olmaları düşünülemez.

Sayın Erdoğan, her 27 Mayıs’ta Adnan Menderes ve arkadaşlarının hatırasını sömürerek demokrasi dersi vereceğinize, önce Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasının önünü açın. Ayrıca, ‘Türkiye Yüzyılı Anayasası’ diye bir anayasa olmaz. ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ olur.”

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, Türkiye Yüzyılı Anayasası Sivil Anayasa Güçlü Türkiye Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullanmıştı:

“Yeni anayasa ile tüm bu kazanımları daha da ileriye taşımayı hedefliyoruz. Yeni anayasaya ülkemizin neden lüzum duyduğunu aktardık. 1921 ve 1924 anayasalarını dışarıda bırakırsak bütün anayasalarımız vesayetçilerin direktifiyle yapılıp halka empoze edildi. Anayasalarımız içinde vesayetin en fazla nüfuz ettiği 1961 anayasasıdır. 61 Anayasası ve 82 Anayasası’nın hazırlanma sürecinde milletin iradesi tecelli etmedi.

Çerçevesini darbecilerin çizdiği dili sorunlu mevcut anayasa ile yola devam edemeyiz. Türk demokrasisi yeni ve sivil anayasa yapacak güce sahiptir. Artık yeni bir anayasa kaçınılmazdır. Mevcut anayasa siyasete güveni zedeliyor. Yapıcı ve uzlaşmacı tavrımızı koruyacağız. Muhalefetteki muhataplarımızın da bu istekte ısrarcı olmayacağını düşünüyorum.”

Paylaşın

Erdoğan’ın Gündemi ‘Yeni Anayasa’

Sayıştay’ın 162. kuruluş yıldönümü programında konuşan Erdoğan, “Yeni anayasa gelecek vizyonumuzun parçasıdır. Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak bizim için milli görevdir” dedi ve ekledi.

“Kuvvetler arasında denge kuran, demokratik hukuk devletini esas alan yeni bir anayasa borcumuz vardır. Önümüzdeki dönemde bu borcu ödemek için çalışmaya devam edeceğiz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Sayıştay’ın 162. kuruluş yıldönümü programında konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Önceki hafta Danıştay Başkanlığımızın 156’ncı yıldönümünü idrak ettik. Türk Polis Teşkilatının 179’uncu yılını geride bıraktık. Kara Kuvvetlerimizin 2 bin 233’üncü yaşını kutlayacağız. Bugün de Sayıştay’ın kuruluşunun heyecanını yaşıyoruz.

Kamu görevi kaynağı milletin dişinden tırnağından artırdığı vergilerden olan, vebali ağır bir vazifedir. Hiçbir ayrım yapmadan bütün kamu personellerimiz hesabı çetin olan bir görevi ifa etmektedir.

Ülkeye hizmet yolunda rehavete yer yok, millete hizmet etmemenin mazereti olamaz. Devlet işleri ciddiyetle, samimiyetle ve özveriyle icra edilmelidir. Devlet erklerimizin tamamı millete hizmetkarlık için vardır.

Hantal devlet yapısından, çevik ve atılgan devlete geçilmesi için gayret gösterdik. Tüm vesayet biçimleri gibi bürokratik vesayeti de bir tehdit kaynağı olarak gördük. Vatandaşa tepeden bakanlara, insanımıza eziyet edenlere, bahanelere sarılanlara hukukun gereğini yapmaktan çekinmedik.

Son dönemde bazı kamu hizmetlerinde vatandaşlarımızın şikayetlerinin çoğaldığının farkındayız. Kurumlarımız çalışırken idari, mali, hukuki bazı sorunlarla karşılaşılması tabiidir. Ancak bunlar işi ertelemenin mazereti olamaz. Halktan sorunlardan kopuk, görev şuuru eksik eski alışkanlıkların tekrar baş göstermesine izin vermeyiz.

Vatandaşlarımızın kamu hizmetlerinden memnuniyetini artırmak için gayretlerimizi daha da yoğunlaştıracağız. Tüm kamuyu denetleyen Sayıştay’ın da tespitlerinden istifade ediyoruz.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yaşını kutladık. Büyük umutlar ve hedeflerle ikinci asra yelken açtık. Güçlü ve hesap verilebilir siyasal sistem, sağlam ekonomik yapı anlamına geliyor. Türkiye Yüzyılı’nın kilometre taşlarından birisi anayasal demokrasimizin sivil anayasa ile güçlendirilmesidir.

Anayasa’nın demokratikleşmesine yönelik kritik adımlar attık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürütmenin demokratik meşruiyetini sağlamlaştırdı. En büyük sorunumuz olan siyasi belirsizlik ortadan kalktı.

Yeni Anayasa mesajı

Milletimiz seçim gecesi sandıkların açılması ve sonuçların belli olmasıyla kaldığı yerden işine gücüne döndü. Belirsizlik nedeniyle bedel ödeyen ülkemiz bunun tarihi bir kazanım olduğunu gördü. Sistemin işleyişinde pürüzler çıkabilir.

Bu pürüzleri gidererek sistemin etkin çalışmasını sağlamak siyaset kurumunun uhdesindedir. Sistemi iyileştirmeye her türlü adıma hazırız. Eski sisteme dönüş bir polemiktir, bunun ülkeye ve millete yarar sağlamaz.

Yeni anayasa da gelecek vizyonumuzun parçasıdır. Türkiye’yi darbe anayasasından kurtarmak bizim için milli görevdir. Kuvvetler arasında denge kuran, demokratik hukuk devletini esas alan yeni bir anayasa borcumuz vardır. Önümüzdeki dönemde bu borcu ödemek için çalışmaya devam edeceğiz.

Demokrasilerde bütçe hakkının parlamentoya geçmesiyle birlikte bu alanda uzmanlaşan kurumlar ihdas edilmiştir. Kamu kaynaklarının mevzuata uygun harcanması için Sayıştay çok önemli roller üstleniyor.

İster merkezi ister yerel yönetim olsun milletin vergilerini harcayan hiçbir kurum insanımızın yüreğini sızlatacak bir savurganlık içinde olamaz. Son dönemde eş dost atamalarıyla birlikte belediye imkanlarının kişisel amaçlar için kullanıldığını görüyoruz.

Kimse kusura bakmasın, milletin cebinden basına özel uçakla Roma turu yaptırmanın hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Atanmış veya seçilmiş fark etmeksizin tüm makam sahipleri daha dikkatli davranmalıdır.

Kamuda verimlilik ve tasarruf paketini paylaştık. Türkiye altını, elması olan bir ülke değildir. Biz çalışarak, didinerek ayakta kalan bir ülkeyiz. Kamuda tasarrufu sadece harcamaların kısılması olarak göremeyiz.

Biz daha az kaynakla daha başarılı hizmet verilmesini hedefliyoruz. Kurumlarımızın iş süreçlerinin yeniden düzenlenmesine, teknolojinin en üst düzeyde kullanılmasına, idari yapıların yeniden gözden geçirilmesini göz önünde tutuyoruz.

Sivil-askeri tüm kurumları, KİT’leri, belediye şirketleri dahil her kuruluşu Sayıştay kapsamına aldık. Sayıştay yüksek denetimin tüm metotlarına sahip oldu. Sayıştay’ı hak ettiği konuma yine biz getirdik… Sayıştay’ın sorumluluğunu yerine getireceğine, tüm kurumlara örnek olacağına inanıyorum.”

Paylaşın

AK Parti’de Yerel Seçimin Faturası Kesilmeye Başlandı

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de seçim yenilgisinin faturasını kesilmeye başlandı. Partideki değişim il örgütlerinden başlayarak, kongrede MKYK ve genel merkez yönetimiyle son bulacak.

Gazete Pencere’den Nuray Babacan‘ın bugünkü yazısında aktardığı kulis bilgilerine göre, Son iki aydan beri partide ve sarayda yapılan toplantıların ardından düğmeye basıldı. Sonbaharda yapılacak kongreye kadar taşlar epey döşenecek. İllerinde başarısız olan örgütler tasfiye edilecek.

Yeni delegeler, yeni isimlerle belirlenecek. Önümüzdeki günlerden itibaren büyük illerinde içinde olduğu seri istifaları beklemeye başlayabiliriz. Kimse istifaların il başkanlarının kişisel tercihi olduğunu düşünmesin, genel merkezden gelen talimatı yerine getiriyorlar.

Erdoğan’ın son haftalarda yaptığı seri toplantılardaki sözleri anlamlıydı. Cumhurbaşkanı, yerel seçimi sonuçlarından herkesin sorumluğu olduğunu dile getirerek, hem genel merkez yönetimini hem de parti örgütünü sonuçlardan sorumlu tutmuştu. Erdoğan’ın “Seçim sonuçlarına ilişkin kapsamlı bir analiz ve istişare yapmadan, tabloyu tam göremeyiz. Bu teşhisi doğru koyup tedaviyi iyi yapmamız lazım” sözlerinden sonra operasyon başladı.

Gelelim, sonuncusu geçtiğimiz günlerde yapılan milletvekili nabız toplantılarına. Seçim sonuçları çok can yakmış olmalı ki,; son 5-6 yıldan beri parti içerisinde bu kadar açık sözlü eleştirilerin yapıldığını görmedik. Tabii bu toplantıların Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılmadığını söyleyelim. Milletvekilleri son derece rahat bir şekilde grup yönetimine veya genel merkez yönetimine dertlerini anlatıyorlar. Neler yok ki…

Son toplantıya daha önceki toplantılara katılamayan milletvekilleri çağrıldı. Seçimin kaybedilme nedenleri arasında, çakarlı makam araçlarından, uzun siyasetçi konvoylarına, şatafatlı siyasetçi görüntülerinden, çoklu maaşlara kadar sayılmayan kalmadı. Kötü ekonomi, kötü adaylar ve çalışmayan örgüt gibi sorunlar sıralandıysa da parti içinde özellikle savurganlık, israf ve kötü görüntüler üzerine yapılan eleştiriler ilk kez bu kadar fazlaydı.

Kürtler – Aleviler nerede?

Yapılan değerlendirmeler arasında bazıları, partinin ana felsefesinden uzaklaşmasının bugünkü seçim sonuçlarını getirdiğini aktarması ilginçti. “Nerede Kürtler, Nerede Aleviler?” diye soran siyasiler oldu. Bu ilginç değerlendirmenin bir kısmını burada aktarıyorum;

“Bizim bir hikayemiz yok artık. Bu hikaye aslında 2019 seçimleri ile bitmişti. Yenisini de yazamadık. AK Parti’nin kuruluş felsefesindeki en önemli unsur, yenilikçi ve reformcu bir parti olmasıydı. AK Parti bu ülkenin çimentosuydu. Nerede bu çimento? Aleviler nerede, Kürtler nerede? Türkiye’de şu anda hukuk sistemine güven yok. Bu nedenle ekonomiye de güven yok. Eğer bu iki unsurda güven tesis edilirse, AK Parti’nin yeni hikayesinin başlangıcı olur. AK Parti’nin oy oranlarına en az 10 puan katkısı olur…”

Aklı başında değerlendirme yapanların görüşleri ne kadar ciddiye alınacak bilinmez. Aynı toplantıda temmuz ayında emeklilere enflasyonun üzerinde zam yapılması gerektiğini söyleyenler de oldu. Ancak pek destek bulmadı. “Hangi kaynakla bunu yapacaksınız? Durum ortada. Emeklilikle ilgili en yanlış adım EYT oldu. Onun getirdiği fatura ödeniyor şu anda. Bu tip öneriler ülkenin hayrına olmaz” itirazları yükseldi.

Kapalı kapılar ardından yapılan bu ‘günah çıkarmaların’ ne kadarı parti politikalarına yansıyacak bilinmiyor. “Zihniyet değişmediği sürece farklı olmaz” diyenler, buna örnek olarak genel seçimden sonra açıklanan kabineyi gösteriyorlar. Kabinede iki bakan hariç geniş bir değişiklik yapılmasına rağmen pek bir şeyin değişmediğini kendi arkadaşları anlatıyor…

Paylaşın

Erdoğan, Özel’i Ne Zaman Ziyaret Edecek? Tarih Belli Oldu İddiası

AK Parti kulislerinde, Erdoğan’ın en kısa zamanda Özgür Özel’i ziyaret edeceği, ziyaretin haziran ayı ortalarında gerçekleşebileceği, Kurban Bayramı’nda da CHP ile AK Parti arasında “nezaket ziyaretlerinin yapılacağı” konuşuluyor.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la 2 Mayıs’ta görüştü. Görüşmesinin ardından Erdoğan’ın Özel’i ne zaman ziyaret edeceği merak konusu oldu. AK Parti kulislerinde Erdoğan’ın Özel’i haziran ayı ortasında ziyaret edeceğini belirtildiği öne sürüldü.

Cumhuriyet’te yer alan Selda Güneysu haberine göre AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan bir kez daha “normalleşme” adımının geldiği kaydedildi. Toplantıda Erdoğan’ın, MKYK üyelerine, 2 Mayıs’ta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AK Parti Genel Merkezi’nde yaptığı görüşmeyi anlattığı ve “Biz her zaman muhalefetle görüşmeye, temasta kalmaya hazırdık ama önceki yönetim buna çok imkân vermedi. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde Yenikapı ruhuna iki, üç hafta dayanabildi” dediği kaydedildi.

AK Parti kulislerinde, Erdoğan’ın da en kısa zamanda CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i ziyaret edeceği konuşuluyor. Ziyaretin haziran ayı ortalarında gerçekleşebileceği, Kurban Bayramı’nda da CHP ile AK Parti arasında “nezaket ziyaretlerinin yapılacağına” işaret ediliyor.

Paylaşın

Ömer Çelik Açıkladı: Erdoğan’dan Parti İçinde Tartışma Olmaması Talimatı

Partisinin MKYK toplantısının ardından basın toplantısı düzenleyen AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Erdoğan’ın parti içinde tartışma olmaması talimatı verdiğini söyledi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) toplantısının ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

“Cumhurbaşkanımız MKYK’nın girişinde iç ve dış politikayla ilgili olarak gündemi değerlendirdiler. Önümüzdeki 4 yılı değerlendirirken, birlik ve beraberliğin sağlanması, parti içinde tartışma olmaması, hep birlikte aynı hedefe odaklanılması konusunda açıklamalar yaptılar. Her bir arkadaşımızın kendi görev alanlarındaki hazırlıklarının tam olması gerektiğini belirttiler.

Son gelişmeler ışığında savunma sanayii alanında geldiğimiz nokta hakkında da değerlendirmeler oldu. Bu alanda daha fazla yatırım yapılacağı vurgulandı… İran’ın talebi doğrultusunda Akıncı İHA’nın merhum şahsiyetlerin yerini tespit etmesi, Türkiye’nin bu konudaki imkan ve kabiliyetlerinin ne kadar arttığını göstermesi fevkalade önemlidir.

Adı üstünde taslak. Bununla ilgili toplumda birbirine zıt talepler var. Üzerinde çalışılıyor. Önümüzdeki hafta veya daha sonraki hafta Meclis’e gelmesi planlanıyor. Çalışma devam ediyor, henüz tamamlanmış değil.

Partideki istifalar

‘Bir değişim sürecinin başlangıcı’ vs diye yorumları gördüm bu konuda. AK Parti’de değişim, olağanüstü bir durum değildir. Biz, hem geleneklerimizi hem de şimdiye kadarki tecrübelerimizi koruyarak, sürekli değişim içinde olan bir partiyiz. Teşkilat başkanımızın olağan gündemi var.

Bu gündem de şu; bazı yerlerde görev değişimleri ya da pekiştirme olacak. Bazı yerler vekaletle devam ediyor, o vekaletlerin asalete çevrilmesi söz konusu olacak. Bunlar, teşkilat başkanlığının olağan gündemiyle gerçekleşecek. Bugün, yarın başka yerlerde de tasarruflar olacak. Bunlar, teşkilat başkanlığımızın olağan gündeminde işleyen olağan işler.

Seferberlik yetkisi

Esasında bu da olağan bir gündem. Biliyorsunuz daha önceki seferberlik tüzüğü 1990 yılında hayata geçmişti. 2011 yılından itibaren değişen savaş teknolojileri, savaş koşulları, etrafta değişen jeopolitik gelişmeler etrafında bu tip belgelerin güncellenmesi gerekiyor.

Burada stratejik esas şudur; herhangi bir savaş durumunda bütün milli güç unsurlarının TSK’ya destek verecek, onun emrine verilecek şekilde koordine edilmesi esastır. Yani Allah göstermesin, bir savaş durumu olduğunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik ve güvenliğinin sağlanması noktasında, bütün milli güç unsurları nasıl koordine edilecektir? Esasen 2011 yılından itibaren bütün bakanlıklar, bütün kurum ve kuruluşlardan, yani milli güç unsuru diyebileceğimiz herkesin görüşleri alındı.

Esasında daha önce bu değerlendirilecekti ama araya deprem gündemi girdi. Bu arada dünyada da çok büyük değişiklikler oluyor ülkelerin güvenliğinin korunmasıyla ilgili. İHA’ların, SİHA’ların artık savaş teknolojisinde başat bir rol almış olması var ki, Türkiye buna çok önemli bir yatırım yapıyor.

Aynı şekilde kuzeyimizde Rusya-Ukrayna gerilimi, güneyimizde Gazze ile ilgili durum, Balkanlardaki gelişmeler; bütün bunları değerlendirdiğimizde, her zaman için milli güvenlikle ilgili belgelerin güncellenmesi söz konusudur. Ama bu belge, daha önce çalışılmıştı, araya deprem de girdi.

Şimdi, bütün milli güç unsurları bir savaş durumunda ülkeyi savunmada TSK’ya destek nasıl verilecek, nasıl emrine girecek, bu görüşler alındı. Yeni jeopolitik ve teknolojik gelişmeler ışığında, Türkiye’nin milli güvenliği için yapılması gerekenlerin koordinasyonu nedir, buna karar verildi ve olağan şekilde, olağan olarak güncellenmiştir. Herhangi özel bir konuya yönelik bu adım atılmamıştır.”

Paylaşın

AK Parti, Büyük Değişime Hazırlanıyor

31 Mart yerel seçimlerinde ikinci parti konumuna gerileyen AK Parti’de yeni yol haritası Kızılcahamam kamp toplantısında belirlenecek. Parti kulislerinde hem kabine hem de MYK’da değişiklik yapılması bekleniyor.

AK Parti, oy düşüşlerini 81 ilde yaptırdığı kamuoyu araştırmalarıyla rapor haline getirirken, milletvekilleri ile gruplar halinde gerçekleşen istişare toplantıları da tamamlandı. Son istişare toplantısı Kızılcahamam kampında gerçekleştirilecek.

Ekonomim’den Besti Karalar’ın aktardığına göre kampa; eski ve mevcut kabine üyeleri, parti kurucuları, bugüne kadar AK Parti’nin tüm kadrolarında MKYK, MYK’da görev yapan eski ve yeni üyeler ile milletvekilleri davet edilecek. Kamp da; 31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları değerlendirilerek, bundan sonra izlenecek yeni yol haritası belirlenecek.

31 Mayıs ile 2 Haziran da yapılacak Kızılcahamam kampının ardından, gözler parti ve kabinede yapılacak değişime çevrildi.

23 yıllık iktidarında; 7 genel seçim, 4 yerel seçim, 3 cumhurbaşkanlığı seçimi ve 3 referandumu kazanan AK Parti, 31 Mart yerel seçimlerinde yaşadığı ciddi oy düşüşünün ardından, tarihinin en büyük değişimini hem kadrolarında hem de politikalarında yapmaya hazırlanıyor.

Hükümet ve parti politikalarında, ‘değişim’ mesajı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 31 Mayıs ile 2 Haziran’da yapılacak Kızılcahamam kamp toplantısından sonra değişimin düğmesine basağı söyleniyor.

AK Partili kaynaklara göre; ‘değişim’ takvimi Kızılcahamam kamp sonrası başlayacak. 22 Mayıs’ta planlanan Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısında; sonbaharda yapılması öngörülen 8. Olağan Kongre süreci işletilecek.

Kongre sürecini oluşturulacak yeni bir komisyonun yürütmesini de gündemine alan AK Parti de, ilk değişimin il başkanlarıyla başlatılacağı yorumları yapılıyor. Kongre çalışmalarının da yeni atanan il ve ilçe başkanlarıyla yürütüleceği dile getiriliyor.

AK Partili kurmaylar, seçmenin sadece parti kadro ve parti politikalarında değil, hükümet politikalarında da kadrolarında da değişim mesajı verdiğine dikkat çekiyorlar. AK Parti kulislerinde; il ve ilçe başkanlarının ardından ikinci değişimin kabine üyeleri arasından yapılacağı dillendiriliyor. AK Parti de kabine değişikliği kongre öncesi bekleniyor.

AK Parti’de asıl değişimin ise sonbaharda planlanan 8. Olağan Kongresi’nden sonra gerçekleşeceği yorumları yapılıyor. Bu değişimin genel merkez ile sınırlı kalmayacağı, TBMM Grubuna da yansıyacağı dile getiriliyor.

Paylaşın

AK Partili Vekillerden ‘Daha Etkin Meclis’ Talebi

Geçtiğimiz haftalarda grup başkanvekilleri ile bir dizi toplantıda bir araya gelen AK Partili milletvekilleri “Daha etkin bir Meclis çalışması” talebinde bulundu.

AK Parti’de 31 Mart seçim sonuçlarının değerlendirmesi sürüyor. Haziran ve temmuz aylarında kapsamlı toplantılar yapılacak. Partide değişim içinse sonbaharda yapılması planlanan olağan kongre işaret ediliyor. Kongrenin takvimi de 22 Mayıs’ta toplanacak MKYK’da netleşecek.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Parti yönetimi ve hükümette beklenen değişimin yanı sıra milletvekillerinin Meclis çalışmalarında da değişim beklentisi var. Geçtiğimiz haftalarda grup başkanvekilleri ile bir dizi toplantıda bir araya gelen AK Partili milletvekilleri “Daha etkin bir Meclis çalışması” talebinde bulundu.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sonrası muhalefetin Meclis’in etkisinin azaldığı yorumlarına bazı noktalarda katılan AK Partili milletvekilleri toplantılarda Meclis’in nasıl daha fonksiyonel hale gelebileceğini tartıştı. Komisyon çalışmalarının daha kaliteli hale getirilmesi, kanun yapma sürecinde altyapının güçlendirilmesi, daha çok milletvekilinin sürece katılımı, Meclis kürsüsünün daha etkin kullanılması, basın toplantılarının artırılması gibi öneriler dile getirildi.

AK Partili milletvekillerinin güncel gelişmeler dışında kendi gündemini inşa edecek faaliyetlere ağırlık vermesi gerektiği konuşuldu. Milletvekillerinin medya ile ilişkisi de ele alındı. Farklı kanalların programlarına katılım sağlanması gerektiği belirtilirken, “Bizi gazeteciler, akademisyenler değil biz temsil edelim” görüşünü dile getirenler oldu.

“AKP Grubu değil, retgiller grubu”

Öte yandan Muhalefet partilerinin toplumun farklı kesimlerinin sorunlarının araştırılması için Meclis’te komisyon kurulmasını talep eden grup önerilerinin neredeyse tamamı AK Parti ve MHP oylarıyla reddediliyor. Saadet Partisi sürekli gerçekleşen bu reddi de grup önerisi yaptı.

Ancak “İktidar partisinin muhalefetten gelen önergelerin tamamına ‘hayır’ demesinin psikolojik, sosyal ve siyasal sebeplerinin irdelenmesi ve yasama faaliyetlerine olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması için alınması gereken tedbirlerin araştırılması amacıyla komisyon kurulması” önerisi de AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.

Önerge üzerinde söz alan Anayasa Hukukçusu Serap Yazıcı Özbudun, son 1 yılda verdikleri 500 önergenin hepsinin iktidar blokunun kararlı tutumuyla reddedildiğine dikkat çekti, İYİ Partili Aykut Kaya tek başına verdiği 15 Meclis araştırması önergesinin kabul edilmediğini söyledi.

DEM Parti Milletvekili Ali Bozan ise, “Sürekli olarak ret oyu kullanmanızdan kaynaklı bence AK Parti grubunun adı bugünden sonra ‘retgiller’ olmalı, AKP Grubu değil, retgiller grubu” dedi.

Paylaşın

Erdoğan: Fitne Ve Nifak Odaklarına Göz Açtırmayacağız

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, “FETÖ’ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı ruhunu baltalamak isteyenleri görüyoruz ki asla boş durmuyor. Kuklayı da kuklacıyı da oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz.” dedi ve ekledi:

“İhanete varmayan her dostluk bizim için bakidir. Yeter ki samimiyet, hüsnü niyet olsun. Diğer her şey hal yoluna konulur. Siyasette yumuşama iklimini kara kışa çevirmeye çalışanlar olduğunu, Cumhur İttifakı’nda gedik açmak isteyenler olduğunu biliyoruz. Fitne ve nifak odaklarına göz açtırmayacağız. Cumhur İttifakı güçlenerek, saflarını sıklaştırarak yoluna devam edecek.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Dün Genişletilmiş İl Başkanları toplantımızı coşku ve heyecanla icra ettik. Bu ilk il başkanları toplantısında son 5 ayın muhasebesini yaptık, illerimizin röntgenini çektik. Teşkilatımızın kararlılığı, dinamizmi karşısında hakikaten büyük bir gurur duydum. Yolumuza pekleşe pekleşe devam ediyoruz. Partimizin kuruluşundan itibaren daima ortak akılla hareket ettik. Bunu güçlendirerek sürdüreceğiz.

Seçimler dolayısıyla istişare kamplarımızı yapamamıştık. Önümüzdeki haftalarda gerçekleştiriyoruz. Milletvekillerimizle 7-8 Haziran’da, belediye başkanlarımızla 1-2 Temmuz’da bir araya geleceğiz. Bu toplantıların şimdiden partimiz ve davamız için hayırlı olmasını diliyorum. Kongrelerimizle ilgili takvimimizi yakında ilan edeceğiz.

Her kongre sürecini kadrolarımız arasındaki bayrak yarışı olarak görüyoruz. Yorulan, motivasyonunu yitiren varsa hatası, kusuru olan varsa kardeşlik hukukumuzu koruyarak onları dinlenmeye alacağız, yeni, dinamik arkadaşlarla yolumuza devam edeceğiz. Tazelenerek, yenilenerek geliyoruz.

14 Mayıs’ta yapılan Genel Seçim’in üzerinden 1 yıl geçti. TBMM bu 1 yıl içinde gece gündüz demeden çalıştı ve milletimizin beklentilerini karşılayan yasaları çıkardı. Hükümetimiz de tüm kabine üyelerimizle ülkemizin refahı, kalkınması ve güvenliği için ter döküyoruz. Yurtiçinde ve dışında pek çok programa katıldık. Dış politikada özellikle yoğun bir dört haftayı geride bıraktık.

Diplomaside olduğu gibi iç siyasette yoğun gayret içindeyiz. Geniş bir yelpazede kanunlaşma sürecinde olan teklifler var. Hayat pahalılığı ve öğretmenlerimize yönelik şiddetle mücadelede yasal zeminin güçlendirilmesine ihtiyaç duyuyoruz. MHP ile işbirliği ve eşgüdüm içinde bu konuları takip etmesini bekliyorum. Meclis tatile girmeden yasal düzenlemeleri çıkarmamız gerekiyor.

Yeni anayasa konusunda Meclis Başkanı’na destek vermemiz önemlidir. Sivil anayasanın günlük tartışmalara kurban edilmemesi kanaatindeyiz. İstişari temasları bitirip somut adımlarda fayda görüyoruz. Yapıcı ve uzlaşmacı tutumumuzu koruyacağız. Dört yılın her gününü ilk günkü aşkla dolu dolu geçirecek, ülkemizi her alanda yeni rekorlarla buluşturacağız.

14 Mayıs seçimlerinde iktidar olma yetkisini bizlere tevdi etmiş, 31 Mart’ta bizlere bir ikazda bulunmuştur. 31 Mart bir güven oylaması değildir. Bir kırılma, değişiklik olmamıştır. Önce 14 Mayıs’ta sonra 28 Mayıs’ta seçmen kararlı bir şekilde hükümeti Cumhur İttifakı’na emanet etmiş, yerel seçimde tercihini farklı yansıtmıştır. İkisini birbirinden ayırmak durumundayız. Milletin verdiği mesajı duymazdan gelecek değiliz. O mesajı aldık. Gereğini yapmaya başladık.

Bakanlarımız, milletvekillerimiz, teşkilatımız aziz milletimizin bize 14 Mayıs’ta yüklediği emanetin idrakinde olacağız. İçimizde, kadrolarımızda yanlış değerlendirmeler yapanlar varsa atalete veya tembelliğe tevessül eden olursa onlarla yollarımızı ayırırız.

AK Parti’nin çalışma usulü bellidir. Yarın seçim olacakmış gibi hazırlıklıyız. Aynı zamanda biz hiç seçim olmayacakmış gibi kendimizi seçim tarihleriyle kısıtlamadan çalışan bir kadroyuz. Ne teşkilatımızda ne bürokraside rehavete, tembelliğe, gevşemeye, gönülsüzlüğe tahammülümüz olamaz.

Kanunun dışına çıkan, hatası, kastı olan kim varsa hukuk zemininde hesabını soruyoruz. Ülkeye ve millete karşı vazifesini yapmamanın hiçbir bahanesi olmaz. Bürokratik vesayetin tekrar nüksetmesine asla fırsat vermeyiz. Son 22 yılda AK Parti ile ilgili hükümetlerimizle ilgili de kötümser senaryolar yazanlar oldu. Süre biçenler oldu. Bu davaya ihanet edenler, korkanlar, hırslarına yenilenler oldu. Onlar artık yoklar, esamileri okunmuyor.

Türkiye’de siyasetin yumuşamaya ihtiyacı var. Üzerimize düşeni yapıyoruz, yapacağız. Biz hiçbir zaman kutuplaşmanın, kamplaşmanın tarafı olmadık. Türkiye’yi bir gördük, beraber gördük. Siyasetimizi gerilim ve kutuplaşma üzerine değil; hedefler, projeler üzerine inşa ettik.

Haksızlık, adaletsizlik karşısında elbette öfkelendik. Milletimizle irtibatımızda kucaklayıcı olduk. Önümüzdeki dört yıl hoşgörüyle geçsin. Muhalefet yıkıcı değil, yapıcı olsun. Arzumuz odur ki Türkiye’nin meseleleri polemiklerin üzerinde ele alınsın. Siyaseti yüksek gerilim hattına hapsetmek isteyenler olacaktır ama olmasını istemiyoruz.

FETÖ’ye diyet borcunu ödemek için Yenikapı Ruhunu baltalamak isteyenler boş durmuyor. Kuklayı da kuklacıyı da oyunu kimin yazdığını da çok iyi biliyoruz. Ne kadar da çirkinleşirse çirkinleşsinler biz o tuzağa düşmeyeceğiz. Biz kucaklayıcı ve kuşatıcı olacağız.

Partimizin kapıları ilkeleri, bizim ilkelerimizle örtüşen herkese açıktır. Biz milletimizin, devletimizin çıkarları için kin tutarız. Siyasette kin kavramını asla kabul etmeyiz. İhanete varmayan her dostluk bizim için bakidir. Yeter ki samimiyet, hüsnü niyet olsun. Diğer her şey hal yoluna konulur.

Siyasette yumuşama iklimini kara kışa çevirmeye çalışanlar olduğunu, Cumhur İttifakı’nda gedik açmak isteyenler olduğunu biliyoruz. Fitne ve nifak odaklarına göz açtırmayacağız. Cumhur İttifakı güçlenerek, saflarını sıklaştırarak yoluna devam edecek.

“Nekbe’nin 76’ncı yıldönümü”

Bugün 15 Mayıs, tüm Filistinliler için, son derece anlamlı bir gün. Bugün büyük felaket anlamındaki Nekbe’nin 76’ncı yıldönümü. Siyonistler bu toprakları adım adım işgale başladı. Filistin topraklarında ilk kitlesel katliam Osmanlının çekilmesiyle başladı. Siyonist çeteler toplu cinayetler işleyerek, Filistinlileri göç etmeye zorladı.

Filistinliler, İsrail devletinin kurulmasının ertesi günü büyük felaket olarak ilan ettiler ve her yıl 15 Mayıs’ta evlerine kavuşma umudunu tazeliyorlar. Er ya da geç Filitinliler evlerine dönecekler.

Bugün burada bazı gerçekleri açık açık konuşmak durumundayım. Hitler, Yahudi soykırımını yaparken yalnız değildi. Avrupa’daki pek çok ülke Hitler’i destekliyordu. Hitler katliam yaparken kendisini çok güçlü, yenilmez hissediyordu. Kafasına bir kurşun sıktı, yanmış cesedi Almanya gibi harabeye dönmüş sığınağında bulundu.

Dünyanın gözü önünde 8 bin 372 Boşnak kardeşimizi şehit ettiler. Yenileceklerini asla düşünmüyorlardı. Ne oldu? Mahkemeye çıktılar ve bir zamanların o soykırımcı generalleri hesap verdiler. Er ya da geç Gazze kasabı Netanyahu’yu ve onunla birlikte soykırıma ortak olanları aynı akıbet bekliyor.

Soykırımcıların hukuka hesap vermesi için enselerinde olacağız. Artık tüm dünyanın bir hakikati kabullenmesi lazım. Gazze soykırımının hesabını sormadan, dünya temiz kalamaz. Kimse bizden susmamızı, sözümüzü yumuşatmamızı beklemesin.

Bunlar cani oldukları kadar küstahlar. Bombalarla, mermilerle, en ölümcül silahlarla, açlıkla, susuzlukla insan öldürdüler. Hastaneleri vurdular. Güvenli bölgelerde sivil katlettiler. Annelere evlatlarının parçalarını toplattılar. Hitler bile tarihe kara bir leke olarak geçen holokostu yaparken bu kadar aleni yapmadı, bu kadar cüretkar değildi. Bunlar o kadar pervasız ki kameralar önünde, canlı yayında gazetecileri, doktorları, sivilleri, bebekleri katlettiler. Bundan kaçamazlar. Mahkeme-i kübraya çıkmadan, dünyada bunun hesabını verecekler.

Uluslararası mahkemeyi baskı altına almaya çalışıyorlar. BM kürsüsünde, BM şartını parçalayarak dünyaya meydan okuyorlar. Nesin sen? Bu işten yırtacağını mı zannediyorsun? Bedelini ödeyeceksiniz. Ne yaparlarsa yapsınlar insanlık bu katillerin yakasını bırakmayacak. Biz bu katillerin, soykırımcıların, cinayet şebekesinin peşini bırakmayacağız.

Hamas’ı destekliyoruz diye bizi eleştiriyorlar. Sizde hiç mi vicdan yok? Gazze’de açlıktan ölmek üzere olanlara yardımı kabul edemeyecek kadar, bu terör devletini savunacak kadar kişiliğinizi, kimliğinizi kaybettiniz? Bu azgın devlet eğer durdurulmazsa vaad edilmiş topraklar hezeyanıyla gözünü Anadolu’ya dikecekler.

Hamas, Gazze’de Anadolu’nun ileri hat savunmasını yapıyor. Bunu göremeyecek kadar kör müsünüz? Bunu anlamayacak kadar mı idrakiniz kapandı. Ben Hamas’ı Kuva-i Milliye’ye benzetince rahatsız olanlar oldu. Kuva-i Milliye’ye de hain, isyancı demediler mi? Hamas’ın yanında durmaya devam edeceğiz. Ruhunu, aklını ve vicdanını Siyanist katillere kiraya verenlere itibar etmeyeceğiz.

Hak bildiğimiz kutlu yolda azimle, sabırla yürüyeceğiz. Tayyip Erdoğan olarak tek başına kalsam da Filistinli, Sudanlı mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğim. Siyonist katillerin ve piyonların bizi hedefe koyması ürkecek bir şey değil, bir şeref madalyasıdır. Korkaklar zafer anıtı dikemez.

Gün oldu vesayetçilere, gün oldu terör örgütlerine, gün oldu FETÖ’cü alçaklara meydan okuduk. İstiklal ve istikbalimize kim kast ederse karşısında durmaya devam edeceğiz.

Hükümetimiz, ittifakımız ve devletimiz her zamankinden daha güçlü, kararlı. Gazze’de soykırım bitince ve katiller hesap verinceye kadar Filistin halkına sahip çıkacağız. Nekbe Günü’nde her zerremizle Filistin’in yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.”

Paylaşın

AK Parti Ve CHP ‘Siyasette Yumuşama’ Sürecinden Ne Bekliyor?

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yumuşama”, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “normalleşme” olarak nitelendirdiği iktidar-muhalefet diyaloğu konusunda AK Parti ve CHP içinde farklı yorumlar yapılıyor.

CHP içinde ve muhalif kesimlerde, “siyasette yumuşama adımı”nı “seçimden yenilgiyle çıkan, ekonomik kriz nedeniyle sıkışan Erdoğan’ın zaman kazanma hamlesi” olarak değerlendirenler olsa da, CHP yönetiminde “temkinli iyimserlik” havasının sürdüğünü söylemek mümkün.

Örneğin bazı CHP milletvekilleri, Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini değerlendirecek mahkeme heyetinin değişmesini, siyasetteki normalleşme adımlarına bağlıyor. Ancak yine de “sonucu görmeden, paçaları sıvamamak” gerekir yorumları yapıldığını da belirtelim.

İktidar partisinde de siyasi kutuplaşmanın seçmeni yorduğu kabul ediliyor ve bu anlamda Erdoğan’ın verdiği “yumuşama” mesajları olumlu karşılanıyor. Bazı AK Parti kurmaylarına göreyse CHP’nin seçim başarısı ve siyaset iklimindeki yumuşamanın temelinde, CHP’deki “politika değişikliği” yatıyor:

“Aslında CHP, AK Partilileşti. CHP; seçimi CHP politikalarıyla kazanmadı, bizim tarzımızı, metodlarımızı kullanarak kazandı. Mesela Arapça tabelalarla ilgili o açıklamayı Tayyip bey yapsaydı ne olurdu, nasıl tartışmalar yaşanırdı? Baktı ki bu politikalarla seçim kazanma şansı yok, onlar da biraz daha ortaya, makule gelelim dedi.”

31 Mart yerel seçimlerinin ardından siyasi partiler, seçim sonuçlarına ilişkin analizlerine devam ediyor; seçmenin verdiği mesajlar doğrultusunda, 4 yıllık seçimsiz döneme ilişkin stratejiler belirlenmeye çalışılıyor.

Seçim sonrasında İYİ Parti lider değişimine giderken, Saadet Partisi’nde de Temel Karamollaoğlu Genel Başkanlığı bırakmaya hazırlanıyor. CHP’nin seçim öncesinde nokta koyduğu “değişim” tartışması, ilk kez ikinci parti konumuna düşen iktidar partisinin de en önemli gündem maddelerinden birisi.

BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın haberine göre; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “değişim” mesajı olumlu karşılansa da, AK Parti içinde “değişim isimlerle sınırlı kalırsa yol alamayız; politika, iş yapış biçimi değişmeli” talepleri yüksek sesle dile getiriliyor. Değişimin adresi olarak ise sonbaharda yapılması planlanan olağan kongre gösteriliyor.

Yerel seçim yenilgisinin ardından, parti içi değerlendirme toplantılarının sürdüğü AK Parti’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir süredir parti kurullarında değişim mesajı veriyor.

Erdoğan, son olarak Salı günkü genişletilmiş il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada da “Milletin sınıfta bıraktığını baş tacı edemeyiz” sözleriyle, parti kurullarında değişikliğe gideceğini bir kez daha vurguladı. Bu değişikliğin kabineye de uzaması sürpriz olmayacak.

Erdoğan’ın seçim sonrasına ilişkin ikinci değişim adımı ise kendisinin “siyasette yumuşama”, CHP Lideri Özgür Özel’in “normalleşme” olarak nitelendirdiği, muhalefetle diyalog kapısını açması oldu.

İktidar partisinde seçim sonuçları ve yeni dönem stratejilerine ilişkin kapsamlı değerlendirmelerin önce milletvekilleri, Haziran ayı içinde de belediye başkanlarının katılımıyla gerçekleştirilecek kampta yapılması planlanıyor.

Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak kamp öncesindeyse Meclis grubu ile toplantı süreci başladı. AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler ve grup başkanvekilleri, sorumluluk alanlarındaki milletvekilleriyle gruplar halinde görüşerek, seçim yenilgisinin nedenleri, şikayetleri ve yeni döneme ilişkin önerileri alıyor.

Geçen hafta, Grup Başkanvekili Abdülhamit Gül, Grup Başkanı Güler’in de katılımıyla, sorumluluğundaki 40’ın üzerindeki milletvekiliyle bir araya geldi. Salı günüyse grup başkanvekilleri Özlem Zengin ve Leyla Şahin Usta, ayrı ayrı milletvekili gruplarıyla görüşmelerini sürdürdü. Kulislere yansıyan bilgilere göre bu toplantılarda sahadan izlenimlerini aktaran milletvekillerinin en çok ilettikleri eleştiri başlıkları şöyle oldu:

Memura zam yapılırken, emeklilere yapılmaması adaletsizlik duygusu yarattı. Büyük bölümü AK Parti seçmeni olan emekli, son ana kadar zam bekledi ama beklentisi karşılanmadı. Seçmen bize kızdı ve küstü.

İktidara geldiğimizde, sağlık en iddialı olduğumuz alandı. Şimdi en çok şikayet hastanelerden, doktor yetersizliğinden geliyor. Sağlıkta randevu sistemi düzeltilmeli, doktor açığı giderilmeli.

Sahada en çok gelen şikayetlerden birisi “kamuda mülakat”ın kaldırılması. Vatandaş, seçim beyannamesinde yer alan ve seçim öncesinde verilen mülakatın kaldırılması sözümüzü tutmamızı bekliyor.

Bir çok yerde aday tercihi nedeniyle kayıplar yaşandı. Aday belirleme süreci şeffaf, kurumsal bir çerçeveye oturtulmalı.

Başta emekliler olmak üzere bize kızan küsen seçmenin büyük bölümü yine de başka partiye yönelmemiş. Sandığa gitmeyerek, aslında bize merhamet etmiş. Bu da hâlâ seçmenin Cumhurbaşkanımız ve partimizden umudunu kesmediğini gösteriyor. Bunun telafisi için yeni dönemde sadece kişi değil, politika değişikliğine de gidilmeli.

Seçim süreci ve sonrasında sürekli milletvekilleri hedef oluyor, en kolay suçlanacak kesim oluyor. Seçim yenilgisi nedeniyle varsa bir kabahat en az kabahatli olan grup milletvekilleri. Kampanyanın parçası değiller, aday belirleme süreçlerinde yoklar. O nedenle Meclis güçlendirilmeli ve daha fonsiyonel hale getirilmeli, milletvekillerinin etkinliği artırılmalı.

Milletvekili toplantılarında dile getirilen bu şikayetlerin yanısıra, parti kulislerinde “müfredat değişikliği” ve “kayyum politikaları”na yönelik eleştirileri de duymak mümkün.

Geçmişteki seçilmiş belediye başkanları yerine kayyum atanmasının sadece bölgede değil, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirlerde de oy kaybına neden olduğuna işaret ediliyor. Kürt nüfusun artık çok büyük bölümünün büyükşehirlerde yaşadığına dikkat çeken bir AK Parti kurmayı, şu örneği veriyor:

“Örneğin bölgedeki Kürtlerin yüzde 57’si, kimlik üzerinden tercihte bulunurken, İstanbul’da bu oran yüzde 83’e çıkıyor. O nedenle Doğu’daki kayyum, İstanbul’da, İzmir’de de bize büyük zarar verdi.”

AKP ve CHP normalleşme veya yumuşama sürecinden ne bekliyor?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “normalleşme”, Erdoğan’ın “yumuşama” olarak nitelendirdiği iktidar-muhalefet diyaloğu konusunda AK Parti ve CHP içinde farklı yorumlar yapılıyor.

CHP içinde ve muhalif kesimlerde, “siyasette yumuşama adımı”nı “seçimden yenilgiyle çıkan, ekonomik kriz nedeniyle sıkışan Erdoğan’ın zaman kazanma hamlesi” olarak değerlendirenler olsa da, CHP yönetiminde “temkinli iyimserlik” havasının sürdüğünü söylemek mümkün. Örneğin bazı CHP milletvekilleri, Osman Kavala’nın yeniden yargılama talebini değerlendirecek mahkeme heyetinin değişmesini, siyasetteki normalleşme adımlarına bağlıyor. Ancak yine de “sonucu görmeden, paçaları sıvamamak” gerekir yorumları yapıldığını da belirtelim.

İktidar partisinde de siyasi kutuplaşmanın seçmeni yorduğu kabul ediliyor ve bu anlamda Erdoğan’ın verdiği “yumuşama” mesajları olumlu karşılanıyor. Bazı AK Parti kurmaylarına göreyse CHP’nin seçim başarısı ve siyaset iklimindeki yumuşamanın temelinde, CHP’deki “politika değişikliği” yatıyor:

“Aslında CHP, AK Partilileşti. CHP; seçimi CHP politikalarıyla kazanmadı, bizim tarzımızı, metodlarımızı kullanarak kazandı. Mesela Arapça tabelalarla ilgili o açıklamayı Tayyip bey yapsaydı ne olurdu, nasıl tartışmalar yaşanırdı? Baktı ki bu politikalarla seçim kazanma şansı yok, onlar da biraz daha ortaya, makule gelelim dedi.”

Paylaşın