“İYİ Partili Bazı Milletvekilleri AK Parti’ye Geçecek” İddiası

31 Mart’ta yapılan yerel seçimlere “hür ve müstakil” giren ve seçimlerde büyük bir hezimet yaşayan İYİ Parti’de istifalara yenilerinin ekleneceği ve bazı isimlerin 14 Ağustos’ta AK Parti’ye geçeceği iddia edildi.

Politikyol’dan Altan Sancar‘ın kulislerden aktardığına göre; İYİ Parti’de Meral Akşener’e yakınlığı ile bilinen Metin Ergun, Burak Akburak, Ömer Karakaş ve Hakan Şeref Olgun’un partilerinden istifa edeceği belirtiliyor. Bu isimlerin partiden istifa etmesi halinde AK Parti’ye ye katılabileceği görüşü dillendiriliyor.

Altan Sancar’ın iddiasına benzer iddiaları Gazete Pencere yazarlarından Nuray Babacan‘da köşesine taşıdı. İktidar partisinin güçlü görünmek ve moral üstünlüğü yaratmak için ‘transfer’ kartını oynayabileceğini belirten Babacan, yazısında şu ifadelere yer verdi:

“Dikkatleri artan sorunlardan uzaklaştırmak ve partinin ilgi odağına dönüştüğünü göstermek için İYİ Parti ve Gelecek Partisi milletvekilleri ve bazı belediye başkanlarının AKP’ye geçmeleri konusunda temasların arttığı, geçişlerin AKP’nin kuruluş yıldönümünde veya TBMM’nin yeni yasama döneminde yapılacağı anlatılıyor.

Kulislerde bir süreden beri konuşulan ‘transfer’ çalışmaları, basında da zaman zaman haber konusu yapıldı. Bu konudaki çalışmalar, AKP’li siyasilere ve iş insanlarına yakın olan muhalefet milletvekilleri ve muhalefet belediye başkanlarını ‘yoklamak’ şeklinde gelişiyor.

Farklı yöntemlerle ‘ikna edilen isimler’ daha sonra partinin kurmayları ve saray kadrolarıyla görüştürülüyor. Konunun cumhurbaşkanına iletilmesi ve planlanması ise son aşama olarak hayata geçiriliyor. Bunun tam tersine, iktidar mensuplarını arayarak, zemin yoklayan ve iktidar nimetlerine dahil olmak isteyenler de var.

Son dönemlerde, parçalanma aşamasına gelen İYİ Parti’den istifa eden bazı milletvekilleri ile Gelecek Partisi’nden bazı isimlerle temasın arttığı bilgisi yoğunlaştı. Bazı belediye başkanlarının da ‘iktidar partisi mensubu başkan olmanın avantajlarını kullanmak için’ AKP kurmaylarıyla temasa geçtiği öne sürüldü.

Erdoğan’a iletildi

Konu bizim radarımıza, AKP kurmayları ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu talepleri değerlendirdiğini öğrenince girdi. Bu, transfer çalışmalarının hızlandırıldığının habercisi. Parti kurmayları, bazı belediye başkanlarının ‘iktidar partisine geçtiklerinde yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasında daha kolay ilişki kurulacağı’ görüşünü dile getirdiklerini aktarıyor. Tersten okununca, iktidarın muhalefet belediyelerini ne kadar bunalttığının da itirafı oluyor.

Hatta, parti kurmaylarının, “Partinizden istifa edecekseniz hemen AK Parti’ye katılım olmaz. Bir süre bağımsız kalın” telkininde bulundukları da anlatılanlar arasında. Konunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a aktarıldığında, “Bir süre bekleyin acele etmeyin. Bu süre içinde gerekli değerlendirmeleri yapalım. Parti programımıza uygun olanları, değerlerimize uygun olanları değerlendirelim” dediği aktarılıyor.

Bunu siyasi bir fırsata dönüştürme planı yapan iktidar partisi temsilcileri, öncelikle partinin 14 Ağustos’taki kuruluş yıldönümü kutlamalarında ‘kısmen’ de olsa katılımlar olabileceğini, ancak asıl planlamanın ekim ayında düşünüldüğünü anlatıyorlar. Parti değiştirenlerin, ilkesiz ve faydacı yaklaşımları nedeniyle ‘Fırıldak Kubilay’ olarak anılmaları büyük olasılık. Siyaseti yakından izleyenler bilir…”

Paylaşın

AK Partili Galip Ensarioğlu: Milliyetçilik Büyük Tehdit

Milliyetçiliğin büyük tehlike olduğuna dikkat çeken AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “Farklı etnik grupların olduğu bir ülkede milliyetçilik üzerinden karıştırmak her zaman karşı milliyetçilikleri de kışkırtır ve tahrik eder. Bu da Türkiye toplumunu böler ve üzer” dedi ve ekledi:

“O yüzden daha dikkatli olmak lazım. Hele devlet yetkileri daha ağır başlı, daha hukuk çerçevesinde, her şeyi hukuk içinde yapması lazım. Yoksa herkes istediği dilde halay çeker ama o halaylarda suç sayılan bir takım şeyler, sloganlar varsa devlet müdahale edecekse de hukuk çerçevesinde müdahale edecek.”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Amida Haber’e Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekenlerin tutuklanması ile Van ve Diyarbakır’da Kürtçe yazılan “Önce Yaya” uyarı yazılarının silinmesine ilişkin konuştu.

Diyarbakır’ın farklı noktalarındaki yazıların silinmesini doğru bulmadığını belirten Ensarioğlu, “Trafikte dikkat çekmek için yazılan yazılar. Burada yasadışı bir durum yok. Yasa dışı olmayan hiçbir uygulamaya kimsenin müdahale etme hakkı yok” ifadelerini kullanan Ensarioplu “Bununla ilgili Diyarbakır Valisi ve Emniyet müdürü ile görüşeceğim. Bakalım nedir, haberleri var mı? Kimdir bunları yapan? Nasıl oluyor? Hepsini görüşeceğim. Bu işleri karıştırmanın, köpürmenin kimseye faydası olmaz. Yani yasal olan her şeye, herkes riayet edecek. İlgili kurumlarla görüşeceğim, bu soruşturulmalı. Bizde kendi açımızdan soruşturuyoruz” dedi.

Türkiye’nin farklı illerinde halay çeken kişilerin gözaltına alınıp tutuklanmasını da değerlendiren Galip Ensarioğlu, “Kürtçe, Zazaca, Türkçe veya başka dilde halay, her neyse bunun hiçbir yasa dışılığı yok. Ancak bazı videolarda halaylar çekilirken yasa dışı sloganlar atılmış. Buna hukuk çerçevesinden müdahale ediliyorsa bir sorun yok. Ancak hukuk çerçevesinde müdahale ederken polis otosunda ‘Ölürüm Türkiyem’ müziği çalıp yeni bir karşı milliyetçilik veya toplumu geren, rahatsız eden birtakım uygulamalardan da yetkililerin, devlet görevlilerin de kaçınması lazım”

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “Ölürüm Türkiye’m müziğini duyunca yüreğim kıpır kıpır oluyor” sözlerinin hatırlatılması üzerine AK Partili Galip Ensarioğlu, “Bunu bir karşı milliyetçilik, kışkırtma, tarik ve toplumu gerecek, karıştıracak bir şeye sebep olacak şekilde yapmak doğru değil. Yoksa ‘Ölürüm Türkiye’m’ güzel türkü eyvallah, diyecek bir şey yok. Ancak toplumu çatıştıracak, gerecek şeylerden uzak durmak lazım” uyarısında bulundu.

“Milliyetçilik büyük tehdit”

Milliyetçiliğin en büyük tehlike olduğuna dikkat çeken Ensarioğlu, “Farklı etnik grupların olduğu bir ülkede milliyetçilik üzerinden karıştırmak her zaman karşı milliyetçilikleri de kışkırtır ve tahrik eder. Bu da Türkiye toplumunu böler ve üzer. O yüzden daha dikkatli olmak lazım. Hele devlet yetkileri daha ağır başlı, daha hukuk çerçevesinde, her şeyi hukuk içinde yapması lazım. Yoksa herkes istediği dilde halay çeker ama o halaylarda suç sayılan bir takım şeyler, sloganlar varsa devlet müdahale edecekse de hukuk çerçevesinde müdahale edecek” şeklinde konuştu.

Paylaşın

AK Parti Sözcüsü Çelik’ten İsrailli Bakan Katz’a Tepki

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail Dışişleri Bakan’ı Israel Katz’ın Erdoğan’la ilgili paylaşımına, “Bu katliam makinesinin mensupları, hukuk önünde mutlaka hesap verecek” sözleriyle tepki gösterdi.

Haber Merkezi / AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsrail Dışişleri Bakan’ı Israel Katz’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili paylaşımına, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile tepki gösterdi.

Çelik, açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “İsrail Dışişleri Bakanı Katz’ın, Hitler’in Dışişleri Bakanı Ribbentrop’u örnek aldığı görülüyor. Hitler’in Dışişleri Bakanı Ribbentrop, “kasıtlı bir şekilde savaş çıkarmak, savaş suçları ve insanlığa karşı suçları planlamak ve barışa karşı suç işlemek”ten yargılanmıştı.

Katz’a, Ribbentrop’un iyi bir örnek olmadığını hatırlatıyoruz; insanlığa karşı beraberce suç işlediği şebeke er ya da geç yargılanacaktır… İsrail Dışişleri Bakanı, Nazilerin günümüzdeki temsilcisi olan bir katliam makinesinin dişlisinden ibarettir.

İsrail’in Nazi kafalı Dışişleri Bakanının ve benzerlerinin Cumhurbaşkanımıza sürekli saldırması, Cumhurbaşkanımızın insanlık değerleri ve vicdanı adına takip ettiği siyasetten rahatsız oldukları içindir. Ne yaparlarsa yapsınlar ait oldukları hükümetin caniliğini ve soykırımcı siyasetlerini ört bas edemeyecekler.

İsmini katliamlarla, soykırımla, cinayetlerle ve Nazilerle yan yana yazdıran bu katliam makinesinin mensupları, hukuk önünde mutlaka hesap verecek. Cumhurbaşkanımız bugünlere nice zalimlerin tehditlerini bertaraf ederek geldi, bundan sonra da insanlık ve hakikat adına takip ettiği siyasi duruşuyla, çağdaş Nazilerin tehditlerini tarihin çöplüğüne gönderecektir.”

Ne olmuştu?

AK Parti Rize İl Teşkilatı’nın bir otelde düzenlenen etkinliğinde konuşan Erdoğan, Türkiye’nin savunma sanayisinde geldiği noktaya dikkati çekip “çok güçlü olunması” durumunda İsrail’in Filistin’e yaptıklarını yapamayacağını söylerken “Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım” dedi.

Erdoğan, konuşmasında Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’a da tepki gösterdi. Erdoğan, Türkiye’ye davet ettikleri Abbas’ın kendilerine olumlu bir cevap vermediğini söyledi. “Davet ettiğimiz halde gelmeyen Sayın Abbas, kusura bakmasın. Önce bizden ayrıca özür dilemesi lazım” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Biz de bundan sonraki süreci ona göre işleteceğiz.

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, Erdoğan’ın sözlerine Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin benzetmesiyle yanıt verdi.

İsrail Dışişleri Bakanı Katz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Erdoğan, Saddam Hüseyin’in yolundan gidiyor ve İsrail’e saldırı düzenleme tehdidinde bulunuyor. (Erdoğan) orada (Irak’ta) ne olduğunu ve bunun nasıl bittiğini hatırlamalı” dedi. Israel Katz, mesajında Erdoğan ve Saddam Hüseyin’in yan yana fotoğraflarını da paylaştı.

Paylaşın

İktidarda “Osman Kavala” Çatlağı

AK Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş, Gezi Parkı Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala’yı ziyaret talebine yanıt vermeyen Adalet Bakanlığı üzerinden Bakan Yılmaz Tunç’a yönelik sert ifadeler kullandı.

Haber Merkezi / Tuğrul Türkeş, Yılmaz Tunç’un davanın içeriği ile alakalı açıklamalarının yerinde olmadığını belirterek, “Adalet Bakanı hak arayışlarına engel olmamalıdır. Başvuruyu tarafsız bir şekilde yönetmesi gerekirken tam tersine dosyayı sümen altı etmeye yönelik açıklama, değerlendirme yapma cihetine gitmiştir. Kanaatimce bu, doğru bir yaklaşım değildir” dedi.

Son dönemde yaptığı Gezi Parkı Davası tutuklusu Osman Kavala’yla ilgili yargılamaya yönelik eleştirel çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çeken AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’ten yeni açıklamalar geldi.

Gezi Parkı Davası tutuklularını ziyaret talebine Adalet Bakanlığı tarafından yanıt verilmeyen Tuğrul Türkeş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a yönelik sert ifadeler kullandı. Türkeş’in açıklamaları şöyle:

“Türkiye genelinde oluşan gündemin yanı sıra, yurtdışında da geniş yankı bulan ve kamuoyunda “Gezi Parkı Davası ” olarak bilinen derdest davanın yargılanan tutuklu sanıklarından; Osman Kavala, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı,

AKPM Türk Delegasyonu Başkanı sıfatı ile ziyaret zarurete hasıl olmuştur. Bu zaruret ortaya çıkınca, vaki talebimiz usulüne uygun olarak Adalet Bakanlığı’ na 19.07.2024 tarihinde iletilmiştir. Aradan 7 gün (1 hafta) geçmesine rağmen Bakanlığın bu konu hakkında müspet veya menfi herhangi bir kanaat bildirmemesi nedeniyle konu, kamuoyunun ve medyanın beklentisi ve takibinde kalmıştır.

Görüşme talebim ile ilgili nihai karar mercii ve takdir yetkisi Adalet Bakanımızdadır. Bu konuda herhangi bir ısrarım söz konu olmamıştır ve olamaz.Ancak geçen bu süre içerisinde medya tarafından konu ile ilgili yöneltilen ziyaret izni sorularına cevaben Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç’un basında yer alan ifadeleri aşağıdaki gibidir;

Bakan; “Yeniden yargılanma talebinde, “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunun parlamenter sistem döneminde olduğu, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildiği için suçun mağdurunun değiştiğine ilişkin gerekçe sunulduğunu anlatan Tunç, bu gerekçeyi uygun görmediklerini söyledi.

Yılmaz Tunç, “Gezi davasıyla ilgili istinaf ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen durum söz konusu. Temyiz incelemesinden geçen kararlarla ilgili kanun yararına bozmaya gidilemiyor. Hem usul, hem esas bakımından uygun olmayan başvuru olarak değerlendirildi.” diye konuşmuştur.

Her gün onlarca tutuklunun ziyaret edilmesi hususunda Bakanlığa müracaatlar yapılıp bunlar gün içerisinde sonuçlandırılır iken, yukarıda bahse konu talebimiz karşılığında Sayın Adalet Bakanımızın davanın içeriği ile alakalı açıklamaları şık ve yerinde olmamıştır. Adalet Bakanı hak arayışlarına engel olmamalıdır.

Zaten ben, bu tutuklu sanıkları “Ziyaret edeyim, gitmişken de ellerinden tutup alıp getireyim” demedim. Keza yargılanma usul ve esasları ve/veya yargı süreci ve/veya tutuksuz yargılama imkanlarının olup olmadığını da sormuş değiliz. Talebimiz Gezi Parkı davası kapsamındaki yargılamaları süren tutuklu sanıklardan 5 kişiyi Bakanlık takdirinde ve yasal sınırlar içinde ziyaret etmekten ibarettir.

Ama madem konu bir ziyaret izninin ötesinde muhtevası ile de tartışılıyor, bu konuda ben de birkaç katkı sunmak istiyorum. Daha önce de ifade ettiğim gibi ben de verilen yargılamanın yenilenmesi dilekçesini okudum. Dilekçede Adalet Bakanımızın ifade ettiği gibi “suçun mağduru değişmiştir gibi bir gerekçe” değil tam tersine “suçun mağduru anayasal reform ile lağv edilmiş, ilga edilmiş ve ortadan kaldırılmıştır” açıklaması mevcuttur. Dolayısıyla “mağdur değişmemiştir”; “mağdur ortadan kalkmıştır”. İkisi farklı kavramlardır. Takdir buyurulur ki; Hukuk kavramlar üzerinde yürür.

Devam eden bir hukuki ihtilaf vardır. Yargılanmanın yenilenmesi eski davanın devamıdır. Kesinleşmiş bir durum söz konusu değildir. Kaldı ki eski kanun geçerli olup, “idam” cezası kaldırılmasa idi, insanların hayatı söz konusu idi. Keza bugün de, onun yerine verilmiş bir “ağırlaştırılmış müebbet hapis” söz konusudur. Yani bir sanığın suçlu bulunması ile suçsuzluğu arasında verilecek kararda risk büyüktür. Ceza hukuku bütün evrensel ülkelerde gerçeğin ortaya çıkarılması için çalışır.

“Bakan dosyayı sümen altı ediyor”

Halbuki Adalet Bakanımız kamuoyunda makes bulmuş bu gelişmeyi, başvuruyu tarafsız bir şekilde yönetmesi gerekirken tam tersine dosyayı sümen altı etmeye yönelik açıklama, değerlendirme yapma cihetine gitmiştir. Kanaatimce bu, doğru bir yaklaşım değildir.”

Paylaşın

Erdoğan: Türkiye, Yeni Dönemin Forveti Olacak

Yüksek Teknoloji Teşvik Programı Tanıtım Toplantısı’nda konuşan Erdoğan, “Türk ekonomisi çok boyutlu bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Daha doğru bir ifadeyle kabuk değiştiriyor” dedi ve ekledi:

“İş dünyamız şunu çok iyi bilsin; inşallah bu sürecin sonunda ekonomimiz farklı bir lige yükselecek. Gelişmiş ülkeler dahil tüm dünyayı menfi etkileyen sis bulutları dağıldığında Türkiye, yeni dönemin forveti olacak.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yüksek Teknoloji Teşvik Programı Tanıtım Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“İmalatla, istihdamla, ticaretle Türkiye ekonomisine katkı veren tüm sanayici ve girişimcilerimizi tebrik ediyorum. Savunma sanayinden otomotive, havacılıktan insansız sistemlere, oldukça geniş bir yelpazede kendi sektörlerinin liderleri olan temsilcilerimize teşekkürlerimizi bizzat ifade ettik.

Yeter ki siz Türkiye’nin üretim kapasitesine güç katın. Bizi sizlerden hiçbir zaman kimse ayıramayacak. Sermaye düşmanlığı, yatırım karşıtlığı yapanlara da asla fırsat vermeyiz. Bugünkü toplantımız, işte bu irademizin yeni bir sembolüdür.

Yüksek teknoloji yatırımlarına küresel bir merkez haline gelmemize öncülük edecek programımızı tanıtmaktan gurur duyuyorum… Özellikle dünyamızın içerisinden geçtiği bu dönüşüm sürecinde atılan bu adımlar, Türkiye’nin geleceği açısından büyük öneme sahiptir.

2. Dünya Savaşı’nın galiplerinin, ekonomik, askeri çıkarlarını korumak amacıyla kurulan mevcut sistem artık miadını doldurmaya başlamıştır… Sadece yakın geçmişteki krizler bile sistemin iflas bayrağını çekmeye başladığını göstermek için yeterlidir.

İşte herhalde ABD’nin kongresinde soykırımcı bir katilin nasıl alkışlandığını tüm dünya izledi… İnsanlığa hizmeti olan alkışlanır. 40 bine yakın insanları katledenleri, temsilciler meclisi alkışlıyor. Dışarıda da onlara karşı tam aksi bir hareket.

7 Ekim’den bu yana çocukların, kadınların katledilmesi izleniyor. Bunların katili olan Netanyahu, ABD’de alkışlanıyor. Hani insan hakları?

Bırakın katliamı durdurmayı, elinde 150 bin insanın kanı olan bir kasabı kongresinde ağırlayan ve ayakta alkışlayan akıl ve vicdan tutulması ile karşı karşıyayız. Lafa gelince tüm dünyaya insan hakları dersi verenler çağımızın Hitler’ini kahraman gibi ağırlarken yüzleri kızarmıyor.

Küresel sistemin kökten sarsıldığı bu kaostan kendi göbeğini kendi kesebilen ülkeler başarıyla çıkabilecek. Onun için tam bağımsız Türkiye hedefi ile Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmek için her alanda yoğun bir çaba içerisindeyiz.

Ne etrafımızda yaşanan çatışmalar ne de 6 Şubat depremlerinin 104 milyarı bulan faturası bizi yolumuzdan şaşırtmadı. Şartlar ne olursa olsun hedeflerimizden asla kopmadık, kopmuyoruz.

Ülkemizin teknoloji geliştirme kabiliyetinin nişanelerinden olan yerli ve milli elektrikli otomobilimiz Togg yollarda. Yapamazsınız, yapsanız dahi satamazsınız diyenlere rağmen hedefimize ulaştık.

Diğer sektörlere de ilham kaynağı oldu. Ayrıca küresel diğer otomotiv markalarını ve elektrikli araç üreticilerinin yatırımlarını Türkiye’ye kaydırmasını sağladık. BYD ülkemizde üretim tesisi ve Ar-Ge merkezi kuracak Manisa’da. Başka şirketlerle de görüşmelerimiz sürüyor.

Uluslararası doğrudan yatırım stratejisini yakında uygulamaya geçiriyoruz. 2024-2028 yıllarını kapsayan stratejimiz ile yüksek teknoloji odaklı yatırımları daha fazla ülkemize çekmek istiyoruz… Toplam yatırım büyüklüğü 1 trilyon 258 milyar TL’ye ulaşan 238 proje için başvuru yapıldı.

Önümüzdeki dönemde 4 yeni model fabrika daha ekleyerek sayıyı 14’e çıkartacağız… Toplam 750 milyon dolarlık finansmanı sanayicilerimize, kobilerimize ve yeşil teknoloji girişimlerine sunduk.

Ekonomik ve teknolojik bağımsızlığımızı güçlendirecek kritik teknolojileri desteklemeye devam ediyoruz…. Bu yolda biraz daha sabırlı olmamız gerekiyor. Türk ekonomisi çok boyutlu bir dönüşüm sürecinden geçiyor, kabuk değiştiriyor.

Ekonomimiz bu sürecin sonunda farklı bir lige yükselecek. Sis bulutu dağıldığında Türkiye yeni dönemin forveti olacak. Başlıca 4 nitelik arayacağız: Yeni teknolojileri odağa alması, yatırımlar için yeterli ölçek, teknik yeterlilik, teknolojik kazanım.

Proje bazlı yatırım teşvikleri, cazip finansman imkanları sunacağız… 6 çağrıyı kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Otomotiv sektörünün gelişimine liderlik etmemizi sağlayacak elektrikli araç çağrısı…. 1 milyon adet üretime çıkmayı hedefleyen teşvik paketini devreye alıyoruz.

Otomotiv sektörümüzün rekabet gücü için batarya çağrımız ile 2030 yılına kadar 80 gigavat saatlik bir üretim inşa ederek megavat saat başına 6 bin dolara kadar hibe desteğini de içeren bir paketi yatırımcıların istifadesine sunuyoruz.

Bir tanesi de çip teknolojileri, yapay zeka başta olmak üzere stratejik önemi giderek artıyor. Bizim de çip tasarlama ve üretme kapasitemizi geliştirmemiz önemli.

Endüstriyel boyutta çip üretme kapasitesi hedefiyle 5 milyar dolarlık bir teşvik paketini de devreye alıyoruz.

Elektrikli araç üretim kapasitemizi yıllık en az 1 milyon adede çıkarmayı öngören 5 milyar dolarlık teşvik paketini devreye alıyoruz.

Yüzde 40’a varan oranda sermaye katkısı ve hibe desteği vermeye hazırız… Güneş hücresi ve paneli, rüzgar türbinleri ve bileşen konusunda iyi bir konumdayız.

Yenilenebilir enerji yatırımları Pazar potansiyelini değerlendirmeyi amaçlıyoruz… Güneş’te 15 gigavatlık bir tesis kapasitesine yönelik toplam 2,5 milyar dolarlık paket.

Rüzgar enerjisinde de yerli bir rüzgar enerjisi markası inşa etmeyi hedefliyoruz. Toplamda 1,7 milyar dolarlık bir kaynak ayırıyoruz… Büyük teknoloji firmalarının Ar-Ge merkezlerini Türkiye’ye taşıyacak bir paketi devreye alıyoruz… Personel giderlerinin yarısını 5 yıl süreyle karşılayacağız.

Togg’un uzun vadede başarısı için kritik öneme sahip firma 10 milyar TL’nin üzerinde Ar-Ge yatırımı ile otonom teknolojilerini Türkiye’de geliştirecek… En az 20 milyar dolarlık özel sektör yatırımını ülkemize kazandırmayı hedefliyoruz.

Açıkladığımız 6 çağrı öncelikli olarak belirlediğimiz alanlar. Bunlara ilaveten 4 başlıkta daha çağrılarımızı çok kısa süre içerisinde kamuoyu ile paylaşacağız. Hit 30 programımızın ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.”

Paylaşın

Meclis Genel Kurulu’nda Yumruklu Kavga

DEM Parti Milletvekili Ali Bozan, “AKP, TÜİK eliyle her ay işçinin, memurun, emeklinin cebinden düzenli bir şekilde çalıyor” sözleri sonrası AK Parti Milletvekillerinin saldırısına uğradı.

Meclis polisinin müdahale ettiği kavgada DEM Partili ve CHP’li milletvekilleri de kavgayı önlemeye çalıştı. Bu sırada kavgayı ayırmaya çalışan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in yere düştüğü görüldü.

Meclis Genel Kurulu’nda vergi kanunu görüşmelerinde yumruklu kavga yaşandı. Eski bakan Adil Karaismailoğlu’nun DEM Parti Milletvekili Ali Bozan’ı yumrukladığı görülürken “hırsız”, “ahlaksız”, “şerefsiz”, “terörist” sözleri havada uçuştu.

DEM Parti Mersin Milletvekili Ali Bozan vergi adaletsizliği üzerine yaptığı konuşmasında “AKP, TÜİK eliyle her ay işçinin, memurun, emeklinin cebinden düzenli bir şekilde çalıyor. Ama bu cebinden maaşı çalınan işçinin, emekçinin, emeklinin sesi maalesef duyulmuyor. Ben de buradan o cebinden ücreti, maaşı çalınan yurttaşların adına bağırmak istiyorum: Hırsız var, hırsız var, hırsız var! AKP hırsızlık yapıyor, AKP hırsızlık yapıyor, AKP hırsızlık yapıyor” ifadelerini kullandı.

Bunun üzerine AK Parti sıralarından ‘Terbiyesizlik yapma’, ‘Ahlaksızlık yapma’, ‘Git ağzını yıka’ sesleri duyuldu. Bozan ise “Gelin, kendinizi ifade edin. Kendinizi ifade etmekten acizsiniz, kendinizi ifade etmekten aciz olduğunuz için ancak hakaret ediyorsunuz, ağzınız pislik kokuyor o yüzden” yanıtını verdi.

Tansiyonun giderek yükseldiği Genel Kurul’da AK Partili milletvekilleri, “İn oradan terbiyesiz” diye bağırdı. Ali Bozan’ın “Terbiyesiz de sensin, ahlaksız da sensin” demesi üzerine AK Parti milletvekilleri kürsüye yürüdü. AK Partililerin Bozan’ı kürsüden indirmeye çalışması sonrası karşılıklı hakaretler devam etti.

Bu sırada AK Parti Erzurum Milletvekili Selami Altınok’un “Şerefsizsiniz, hırsızsınız, teröristsiniz, alçaksınız!” dediği duyuldu.

Kısa süre içinde sözlü tartışma Ali Bozan’a saldırıya yönelik fiziki saldırıya döndü. AK Parti Bilecik Milletvekili Halil Erdemir, Bozan’a yumruk attı. Eski Ulaştırma Bakanı ve AK Parti Trabzon Milletvekili Adil Karaismailoğlu’nun da Ali Bozan’a yumruk attığı görüldü. Ali Bozan’ın yere düşmesi sonrası AK Partili milletvekilleri Bozan’ın etrafını sararak o yerdeyken saldırıya devam etti.

Meclis polisinin müdahale ettiği kavgada DEM Partili ve CHP’li milletvekilleri de kavgayı önlemeye çalıştı. Bu sırada kavgayı ayırmaya çalışan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir’in yere düştüğü görüldü.

(Kaynak: Gazete Duvar)

Paylaşın

Erdoğan, CHP’li Belediyeleri Hedef Aldı

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Erdoğan, “CHP’li belediyelerin yolsuzluk, hırsızlık girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi. Dans düzenlemesinin belediyecilik zannediyorlar. İdeolojik bağnazlık bunların paçalarından akıyor” dedi ve ekledi:

“CHP Genel Başkanı’na şunu söylemek isterim. Dürüst siyaset sözlerin arkasında durmayı gerektirir. Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini daha büyük vaatlerde bulunarak gizleyemezsiniz. Gücünüz yetiyorsa belediye başkanlarına söyleyin. Bedava yapacağız diyerek söz verip 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler. Emeklilere faydanız olsun istiyorsanız belediyeleriniz SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödesinler. Şu anda Hazine ve Maliye Bakanlığımız belediyelerin kaynağında bu borçların tahsiline başlayacaktır.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Bugün vefatının 29. yıl dönümü olan Batı Trakya Türklerinin efsanevi lideri Merhum Dr. Sadık Ahmet’i rahmetle yad ediyorum. Batı Trakya Türk azınlığının bugünkü kazanımlarında merhum Sadık Ahmet’in mücadelesinin çok büyük payı vardır. Yunan makamları ile görüşmelerimizde Batı Trakya’daki soydaşlarımızın sorunları, gündemimizin ilk sırasında yer alıyor. Meseleler sürekli takibimizde. Aynı durum Kıbrıs Türk halkının gasp edilen hakları için de geçerli.

KKTC: Kıbrıs Türk halkı 3 çeyrektir ayrımcılığa maruz kalıyor. 1963 ile 1974 yılları arasındaki katliamları bir çoğumuz daha dün gibi hatırlıyoruz. Yakılan köyleri, öldürülen çocukları, Kıbrıslı kardeşlerimizin dramlarını asla unutamayız. Tüm bu zulümler işlenirken Batılı kurum ve kuruluşlar hiçbir şey yapmadı. Gazze soykırımını seyrettikleri gibi uzaktan izlediler. 1983 yılında KKTC ilanıyla Barış Harekatı taçlandırılmıştır ancak bağımsızlık iradesini kırmaya yönelik politikalar devam etti. 2004’te Annan Planı’na evet diyen KKTC cezalandırılırken, hayır diyen Rum Kesimi, AB’ye tam üye yapılarak ödüllendirildi. Müzakerelerden de hiçbir sonuç çıkmadı.

Eski yöntemlerle bir yere varılamayacağını gördük. Federalizme bizim de Kıbrıs Türkü’nün de karnı tok. 20 Temmuz’u büyük bir coşku ile cumartesi günü kutladık. Kıbrıs davasına verdiğimiz önemi bir kez daha tüm dünyaya ilan ettik. Hedefimiz KKTC’nin tanınırlığını artırmaktır. Kıbrıs Türk halkının kendi ayakları üzerinde durması için de desteklerimizi, yatırımlarımızı sürdürüyoruz.

Özellikle muhalefetin Türkiye’yi yabancılara şikayet eden eski siyasetini terk etmeye başlamasını önemsiyoruz. Sabık genel başkan döneminde CHP’nin dış politikada yaşadığı savrulmalar, siyasi rekabet kavramıyla açıklanamayacak boyutlara ulaşmıştı. Kimi CHP milletvekilleri, PKK’nın Suriye’deki uzantılarının gönüllü avukatlığını yapıyorlardı. 15 Temmuz ihanetinin faillerini aklama görevini de CHP yönetimi üstlenmişti. Muhalefetin normalleşmesi adına kayda değer buluyorum. Lefkoşa’daki beraberliğin milli meselelerde istikrarlı şekilde sürdürülmesini temenni ediyorum.

Biz komşularımızla ilişkilerimizde gerilim peşinde değiliz. Bölgemizde ve dünyada dostlarımızın sayısını artırmaya bakıyoruz. Bu politikamızda da samimiyiz, iyi niyetliyiz. Ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı çerçevesinde hareket edildiği takdirde aşılamayacak hiçbir engel görmüyoruz. Son 1 yılda bu yönde önemli adımlar attık. Pek çok uluslararası kuruluşla işbirliğimizi ilerlettik.

Enflasyon: Ekonomide de sıkıntılarımızın üstesinden geliyoruz. OVP’nin olumlu sonuçlarını görmeye başladık. Enflasyonu bundan sonra daha hissedilir biçimde düşecektir. Fiyat balonu kimi sektörlerde yavaş yavaş sönüyor. Fiyatlama anlayışlarının piyasa gerçekleriyle uyumlu hale geldiğini görüyoruz. Sene sonu enflasyonu hedeflediğimiz seviyelere mutlaka indireceğiz. Moodys’in kredi notumuzu 2 kademe artırması, 10 yıl sonra gelen bu not artırımı Türkiye için çok geç kalmış bir adımdı. Bunlar elbette yeterli değil.

Kredi derecelendirme şirketleri adaletli davrandıkça bu notlar da hak ettiğimiz seviyelere çıkacaktır. Milletimiz gönlünü ferah tutsun. Türkiye doğru yoldadır. Hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir. Daha önce nasıl enflasyonu tek haneye indirdiysek inşallah aynısını yine başaracağız. Bunu AK Parti ve Cumhur İttifakı’ndan başka yapabilecek kimse de yoktur. Muhalefet havanda su dövmektedir. Bunlar aynı riyakarlığa seçim döneminde de başvurdular. 4-5 ay öncesini hatırlayın. Suyu ucuzlatmaktan bahsediyorlardı, şimdi yüzde 400-500 oranında zam yapıyorlar.

Emekliler: Emeklilerimizi kapılarına dahi yaklaştırmıyorlar. Seçim bitti, verilerin sözler rafa kalktı. CHP’li belediyelerin yolsuzluk, hırsızlık girdabına vatandaşlarımız tekrar sürüklendi. Dans düzenlemesinin belediyecilik zannediyorlar. İdeolojik bağnazlık bunların paçalarından akıyor. CHP Genel Başkanı’na şunu söylemek isterim. Dürüst siyaset sözlerin arkasında durmayı gerektirir. Tutmadığınız sözlerin mahcubiyetini daha büyük vaatlerde bulunarak gizleyemezsiniz. Gücünüz yetiyorsa belediye başkanlarına söyleyin. Bedava yapacağız diyerek söz verip 3 ayda 3-4 kez zam yaptıkları hizmetlerin fiyatlarını düşürsünler. Emeklilere faydanız olsun istiyorsanız belediyeleriniz SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödesinler. Şu anda Hazine ve Maliye Bakanlığımız belediyelerin kaynağında bu borçların tahsiline başlayacaktır.

Benim çiftçim, üreticim, sanayicim, işçim şüphesiz en iyisine layıktır. Bilhassa ömrünün en güzel yıllarını ailesine, ülkesine hizmet için harcayan emeklilerimizin hakkını ödeyemeyiz. Emeklilerimizin yanında yer almayı asli görevimiz olarak görüyoruz. Son 21 yılda emeklilerimizin hayat kalitesini yükseltecek birçok adım attık. Bizden önce emekli maaşları insani standartların altındaydı. Kasım 2002’de en düşük emekli aylığı 66 liraydı. Yani 43 dolardı. Bu dönemde asgari ücret 184 lira olarak uygulanıyordu. Bu da 122 dolardı. Emeklilerimizin önemli bir kısmı asgari ücretin 3’te 1’i aylık almaktaydı.

En düşük emekli aylığını 12 bin 500 liraya, yani 380 dolara yükselttik. Son 2 yılda yüzde 257 oranında artırmış olduk. Bu yıl ocak ayında yüzde 49.3 oranında aylıkları artırmıştık, temmuzda da aylıklara yüzde 24.7, emekli sandığına ise yüzde 19.3 oranında zam yaptık. 2024’te emekli maaşlarında yüzde 78-86 oranında artışa gittik. Bu artış, enflasyon beklentisinin oldukça üzerindedir. Emeklilere bayram ikramiyesi ödemelerini biz başlattık. Bir diğer imkan ise banka promosyonudur.

Kamu bankalarımızın öncülüğünde emeklilerimize ödenen promosyonların yükseltilmesini temin ettik. 8-12 bin lira promosyon alıyorlar. Tüm bunlarla birlikte Çalışma Bakanlığımız ‘Emekliler Yılı’ kapsamında farklı alanlarda pek çok imkan sağlıyor. Çok daha fazlasını yapacağız. Depremin faturası azaldıkça, ekonomide uyguladığımız politikalar sonuç verdikçe, ilave kaynağı başta emeklilerimiz olmak üzere halkımızın emrine sunacağız. Gösterdiğimiz tüm bu çabalara rağmen yaşadığınız sıkıntıların tamamen farkındayım, serzenişlerinizi duyuyorum.

Tüm imkanlarımızı seferber ediyoruz. Bizim popülizmle işimiz yok. Biz, meydanlarda söz verip sonra unutanlardan değiliz. Verdiği sözün her zaman arkasında dimdik duranlardan olduk. Bizden öncekilerin yaptığı yanlışları tekrarlamamakta kararlıyız. Bu ülke meydanlarda vaat yarıştıranlardan çok çekti. Böyle bir hataya yeniden düşme lüksümüz yok. Amacımız, ekonomimizi enflasyonu körükleyecek kısır döngüye sokmadan, insanlarımızın refahını kalıcı olarak artırmaktır.

Sokak hayvanları: Bugün bazı şeyleri açık açık konuşmamız gerekiyor. Türkiye’de bir başıboş köpek sorunu var. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde göremeyeceğiniz bir sokak köpeği popülasyonuyla karşı karşıyayız. Bu sayı her yıl katlanarak artıyor. Bu köpekler üstelik çocuklara, yetişkinlere, yaşlılara, koyun sürülerine saldırıyorlar. Trafik kazalarına sebep oluyorlar. Çocuklarımızı parçalamak suretiyle bizden koparıyorlar. Kuduz vakaları ile yabancı ülkelerin vatandaşlarına uyarılarını saymıyorum bile.

Milletimiz bizden bu sorunu çözmemizi istiyor. Halkımız sokakların güvenli hale gelmesini istiyor. Vatandaşımız hem şiddetin hem sağlığımıza yönelik tehdidin sona ermesini arzuluyor. Bizim bu feryatlara tepkisiz kalmamız düşünülemez. Hayvanlar konusunda kimse bize merhamet dersi vermeye kalkışmasın. Hele hele bölücü terör örgütünün beşikteki bebeği katletmesine, Gazze’de sayısı 16 bini bulan masum çocuğun katledilmesine ses çıkarmayanlar kalkıp da bize merhametten bahsetmesin.

Köpek yüzünden çocuğu hayatını kaybetmiş annenin üzerine yürüyen bir karakter fukarasının diline en son alacağı kelime merhamettir. Herhangi bir canlıya karşı yüreğinde zerre merhamet olan biri kalkıp da o densizliği yapamaz. İnsan sevmiyorlar ki, bir köpeği nasıl sevecekler? Birileri geliyor, Meclis’e taşınıyor. Koridorları işgal edip Meclis altında milletvekillerine katil diye bağırabiliyor. Milletvekili, milletin temsilcisidir.

Biz bu densizliğe pabuç bırakacak bir grup değiliz. Biz 3-5 marjinal karakterin çığırtkanlık yaparak bağırarak Meclis’i çalışamaz hale getirmesine eyvallah etmeyiz. Burası milletin meclisidir. Kimse şanına gölge düşüremez. Gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Yasa teklifi kabul edildi. Sokak hayvanlarını da yaşatmayı amaçlayan teklife ‘evet’ diyen tüm milletvekillerini tebrik ediyorum. Bu meseleyi Meclis tatile girmeden önce taşkınlıklara prim vermeden yasalaştırarak sokaklarımızı güvenli hale getireceğiz. Asla taviz yok, bu işi bitireceğiz.

Son 1 haftadır ortalığı ayağa kaldıran sanatçılar, dernekler ve medya mensuplarından başıboş köpekleri sahiplenme kampanyamıza güçlü destek bekliyorum.”

Paylaşın

Emeklilik Sistemi Değişecek Mi? Erdoğan’dan Açıklama

Erdoğan, emeklilik sisteminde köklü değişiklik içeren yeni bir hazırlık yapılacağına yönelik iddialara ilişkin, “Bizler toplumumuzun her kesimi gibi emeklilerimizin de daima yanındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek için azami gayret gösteriyor, elimizden gelenin daha fazlasını imkanlar nispetinde yapıyoruz” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Eldeki imkanlar dahilinde en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Engelleri aşmayı kendimize şiar edinmiş bir iktidar olarak sürekli tüm vatandaşlarımızın refahını artırmak için sürekli yeni yol haritaları oluşturuyoruz. Ekonomik istikrardan taviz vermeden, popülizm tuzaklarına düşmeden en rasyonel adımı nasıl atarız anlayışı içinde hareket ediyoruz.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılı kutlama programına katılmak üzere gittiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’dan dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Erdoğan, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 50. yıl dönümü vesilesiyle KKTC’ye gerçekleştirilen ziyaretin tamamladığını kaydetti. Bu tarihi günde Türkiye ile KKTC arasındaki sarsılmaz bağların bir kez daha vurgulandığını dile getiren Erdoğan, bundan 50 sene önce olduğu gibi bugün de ana vatan ve garantör devlet olarak Kıbrıs Türkü’nün yanında olduklarını ifade etti.

Erdoğan, “İktidar ve muhalefet olarak verdiğimiz birlik tablosunu kıymetli görüyorum. Kıbrıs davasının sadece bizim değil, 85 milyonun davası olduğu anlaşılmıştır. Şunun bir defa anlaşılması gerekir. Ada’nın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkını azınlık olarak görmeye ve göstermeye kimsenin gücü yetmez. Bugünkü ziyaretimizde bunu adeta perçinlemiş olduk.” diye konuştu.

İki devletli modelin, Kıbrıs meselesinin yegâne çözüm yolu olduğunun gün geçtikçe daha net ortaya çıktığını belirten Erdoğan, Türkiye ve Kıbrıs Türk halkının çözüm yolunda bugüne kadar her türlü fedakarlığı gösterdiğini vurguladı. Annan Planı’na “Evet” diyen tarafın Kuzey Kıbrıs olduğu hâlde takdir edilenin maalesef yine Rumlar olduğunu ifade eden Erdoğan, bu anlayışla artık bir yere varılmasının mümkün olmadığının altını çizdi.

Kıbrıs Türkleri’nin müktesep hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statülerinin tescil edilmeden bir yere varılamayacağını kaydeden Erdoğan, “Her iki tarafın masaya eşit oturup eşit kalktığı bir denklem kurulmadan yeni bir müzakere sürecinin başlamasını açıkçası mümkün görmüyoruz. Bunu, Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar da tören hitabında şüpheye mahal verilmeyecek şekilde açıkça ifade etti.” dedi.

Ambargolara rağmen Kıbrıs Türkleri’yle devlet hizmetlerinin layıkıyla sürdürülebilmesi için birlikte çalıştıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, belediyelerin, devlet kurumlarının ve şirketlerin tüm imkânlarıyla Kıbrıs Türk halkına destek olduğunu söyledi.

Geçen yıl Ercan Havalimanı’nın yeni terminal binasının hizmete alındığını anımsatan Erdoğan, konut projelerinden, ulaştırma yatırımlarına, elektronik devlet hizmetlerinden sağlığa, savunmadan eğitime kadar her alanda KKTC’nin kalkınmasına katkı sağladıklarını aktardı. Erdoğan, 2024 Yılı İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması ile Kıbrıs Türk halkına büyük fayda sağlayacak yeni projeleri hayata geçireceklerini belirtti.

Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası alanda maruz kaldığı haksız izolasyonun kaldırılması için de gayretlerinin sürdüğünü anlatan Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Kuzey Kıbrıs’ın hak ettiği yeri alması için gerekeni yaptıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tatar’ın, Şuşa’da düzenlenen Türk Devletleri Zirvesi’ne katılmasının bu bakımdan son derece anlamlı olduğunu, gelecek süreçte bunu yeni adımların takip edeceğini dile getirdi.

Erdoğan, 1974 Barış Harekâtı’yla kurulan, 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanıyla tahkim edilen kazanımları, tüm dünyada tanınan Kıbrıs Türk Devleti ile taçlandıracaklarını belirtti. Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın açıklamalarının Türk-Yunan ilişkilerini tekrar soğutma noktasına getirebilecek düzeyde olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, zaman zaman Yunanistan’daki popülist figürlerin bu tür söylemlerle iki ülke arasındaki ilişkileri dinamitleme gayretlerine şahit olduklarını hatırlattı.

Türkiye’nin Yunanistan ile iyi komşuluk anlayışıyla ilişkileri geliştirmek istediğini dile getiren Erdoğan, “Tabii bu durum, böylesi hezeyanlara sessiz kalmamızı gerektirmiyor. Herkesin çok iyi bildiği gibi Türkiye, Kıbrıs Barış Harekâtı’nı, adından da anlaşılacağı gibi barış için yapmıştır ve bu müdahale neticesinde huzur tesis edilmiştir. O tarihte Kıbrıs’ta hem Rum kesimi hem Yunanistan’daki darbeciler tarafından başlatılan soykırıma Türkiye, net ve keskin bir son vermek için bu harekâtı yapmıştır. Yani uluslararası hukukun bize tanıdığı garantörlük hakkı kapsamında bu müdahale yapılmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

Türk askerinin, düşmanına bile zulmetmeyen ama mazlumun hakkını asla çiğnetmeyen şanlı bir maziye sahip olduğunu, aynı anlayışla bugün de gelecekte de hareket etmeye devam edeceğini ifade eden Erdoğan, Mehmetçiğin ayak bastığı topraklarda işgal kültürünün değil, huzurun hakim olduğunu söyledi.

Erdoğan, şöyle devam etti: “Son NATO zirvesinde Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile konuştum. ‘Aynı gün ben Kuzey Kıbrıs’ta bulunacağım, orada Kuzey Kıbrıs halkına hitap edeceğim. Öğrendiğime göre siz de Güney’de olacakmışsınız, orada hitap edecekmişsiniz. Herhalde birbirimizi rahatsız edecek herhangi bir açıklama yapmayız’ dedim. O da benim gibi düşündüğünü söyledi.

Fakat Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias ne yazık ki farklı bir havada, belli ki Miçotakis ile yaptığımız görüşmeden haberi yoktu, ileri geri açıklamalar yaptı. Onun bir defa kalkıp da Türklerin orada işgalci olduğunu söylemesinden daha densiz, edep dışı bir ifade olamaz. Dolayısıyla, Sayın Miçotakis’in, bu bakanına haddini bildirmesi lazım. Bizim çok daha fazla konuşmamıza zaten gerek yok. Konuşacaklarımızı bugün zaten konuştuk. Yolumuza da aynen devam ediyoruz.”

“KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, ‘Güney Kıbrıs, Yunanistan’la Larnaka kıyılarında deniz üssü inşa etme girişiminde. Amerika ve AB ile anlaştıkları haberleri çıkıyor. Bunlar yalanlanmadı’ diyor. Dolayısıyla artık Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’yle anlaşılarak deniz üssü kurma zamanı geldiğini söylüyor. Deniz ve hava üssü kurulması kısa zamanda söz konusu olur mu? Güney Kıbrıs’ı İsrail’in lojistik üs olarak kullandığına dönük haberler de çıkıyor. Sayın Tatar da bunun Kıbrıs’ı, Orta Doğu’daki bazı büyük terör örgütlerinin hedefi hâline getireceği uyarılarında bulundu. Bu tür gelişme konusunda Türkiye hangi adımlara atmayı düşünür?” soruları üzerine Erdoğan, şu görüşleri paylaştı:

“Ada’da Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı binasıyla, Kuzey Kıbrıs Parlamento binası inşaatını yapıyoruz. Onları bir göreyim, durum nedir dedim. Her ikisi de muhteşem birer bina oluyor. Allah nasip ederse en geç kasım ayı ortalarında bitecek. Bu iki bina, başkanlık binasıyla parlamento binası bittiği zaman, yanında da oraya hizmet verecek gayet güzel bir mescit yapılıyor. Herhalde bu üslerden daha önemli bir şey yok. Onlar askeri üs yapıyor, biz siyasi üs yapıyoruz. Çalışmayı en güzel şekilde devam ettireceğiz. Bu arada, tekrar bir kontrole gidip inşaat ne durumda onu görmem lazım. Gördüğüm kadarıyla Kıbrıs taşından hakikaten muhteşem bir eser meydana geliyor. Yani Türkiye gerektiği zamanda gereken adımları atar, yapılması gerekenleri yapar.

Ada’nın huzuruna asla katkı sağlamayacak, gerginlikleri artıracak ve uluslararası hukuk ihlallerine yol açacak adımlardan özenle kaçınmak gerekir. İsrail’in katliamına ortak olmak ne Rumlara ne Yunanistan’a fayda sağlar. Ayrıca gerekirse deniz üssü ve deniz yapılarını kuzeyde yaparız. Bizim de denizimiz var. Mesela yeni bir doğal gaz gemisi alıyoruz. Sakarya Gaz Sahası’ndaki gaz üretiminde kullanılacak, yüzer gaz işletme platformu gemisi. Yaklaşık 2 ay sonra Türkiye’de olacak. 300 metre boyunda 58 metre genişliğinde. 5 milyon hane halkına yetecek kadar doğal gazı üretecek bu platform belki orada 15-20 yıl kalacak. Adeta bir üs gibi. Önümüzdeki hafta yola çıkıyor ve Türkiye’ye gelecek. Zaten o üssü gördükleri zaman yeter onlara.”

“Kendi uçağımızı yapıyoruz, kendi uydumuzu yapıp uzaya yolladık”

“Barış Harekâtı yaptığı zaman Türkiye’ye ambargolar uygulandı. Külliyedeki ilk veya ikinci 29 Ekim resepsiyonunda ‘Uçaklarımıza tekerlek vermeyenlere karşı bizim de yapacaklarımız var’ demiştiniz. Aradan yıllar geçti. Şimdi, savunma sanayimiz var. Bu gelişmeyle ilgili bugün burada ne hissettiniz?” sorusuna Erdoğan, “Biliyorsunuz, uçaklarımızın lastiklerini dahi alamıyorduk ama şu anda Petlas, uçaklarımızın lastiklerini yapar hâle geldi. Çok önemli bir adım. Üstelik Anadolu’nun göbeğinde. İnsansız hava araçlarından SİHA’lara kadar geldiğimiz nokta belli. ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN, tüm bunlar şu anda savunma sanayisinde dünyayla adeta yarış hâlinde. Bundan dolayı da çok çok mutluyuz.” cevabını verdi.

Batı ülkelerinin, Türkiye’nin insansız hava araçlarıyla ilgili sipariş üstüne sipariş verdiğini ifade eden Erdoğan, ülkelerin hangileri olduğunu söylemeyeceğini ama Avrupa Birliği ülkelerinin artık Türkiye’den bu tür taleplerde bulunmasının devranın nasıl değiştiğini gösterdiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bizi ayrıca mutlu ediyor. Kızılelma şu anda devreye giriyor. Bunların devreye girişinin o malum çevreleri çok daha çıldırtacağına eminim. Özellikle Amerika’daki seçimin de bu işte tayin edici bir rolünün olduğunu düşünüyoruz. Bu seçimin neticesiyle birlikte ne gibi adımlar atılabilir, bunları da ayrıca göreceğiz ama ibre Türkiye’nin lehine dönüyor diye düşünüyorum. Bundan dolayı da huzur içindeyim. Sizler de huzur içinde olun. Kendi uçağımızı yapıyoruz, kendi uydumuzu yapıp uzaya yolladık. Daha iyisini yapacak, daha ileri gideceğiz. Bizi en çok duygulandıran ise artık bizim gençlerimizin asla yılgınlığa kapılmadan ‘Ben yaparım’ demesidir. Biz çok güçlü tohumlar attık, onlar filizleniyor ve gelecekte boy verecekler.”

“Milli Savunma Bakanlığı uzun süredir ‘Kilit kapanıyor’ başlığıyla Kuzey Irak’a ilişkin operasyonları paylaşıyor. Siz de dönem dönem Irak’ın kuzeyinde PKK varlığının tamamen bitirileceğini belirttiniz. Bu konuda neredeyiz? Bu yaz döneminde bu iş biter mi, ne dersiniz?” sorusu üzerine Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Terörle mücadele bir matematik olayı değil. İki kere iki dört diyemezsiniz. Örneğin Pençe Kilit Harekât bölgesinde Piyade Yarbay Abdullah Cem Demirkan kardeşimiz yaralandı. 15 gün yaralı olarak kaldı ve maalesef şehit oldu. Bunların hepsinin intikamını alıyoruz. Faturayı çok ağır ödüyorlar, ödemeye de devam edecekler. Ama bilsek ki terörle mücadele bir matematik olayıdır, kalkarız açıklamayı da ona göre yaparız.

Dolayısıyla da terörle mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Önünde sonunda kazanan inşallah yine biz olacağız. Artık onları bekleyen son yakındır. Bu ülkenin insanlarına çektirdikleri acıların hesabı soruluyor. Terör meselesini kökünden bitireceğiz. Sağa sola koşturmaları, destek arama çabaları da bu yüzden. Ne yaparlarsa yapsınlar fayda göremeyecekler. Bu ülkenin insanlarına yaşattıklarının hesabını öyle ya da böyle veriyorlar. Askerimiz, polisimiz, istihbaratçılarımız sahada ve onların güçlü nefesini sürekli enselerinde hissediyorlar. Burunlarını dahi çıkartamadıkları mağaralar onları koruyamayacak.”

UAD’nin, İsrail’i işgalci ilan ederek işgal ettiği toprakları terk etmesini istediği hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uluslararası Adalet Divanı aynı zamanda İsrail’i tazminata mahkûm etti. Miktarını henüz açıklamadılar. İsrail zaten bugüne kadar Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği kararların hiçbirini uygulamadı. Çünkü yanında başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı var.” değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye’nin dünyanın birçok ülkesiyle birlikte gerekli baskıyı yaptığını ve buna devam edeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İspanya’nın duruşu burada çok çok önemliydi. Finlandiya’nın, Norveç’in tüm bunların duruşları önemliydi. Biz bu işi takip edeceğiz, kovalayacağız ve en sonunda inşallah burada bir netice alacağız diye düşünüyorum. İsrail durdurulmalıdır. Bunu sağlamak hepimizin görevidir.” diye konuştu.

Erdoğan, İsrail’e destek olarak, mazlum Filistin halkının yıllardır yaşadığı sistematik zulmü görmezden gelerek bir yere varmanın mümkün olmadığını belirterek, şöyle devam etti:

“İsrail yaptıklarının cezasını çekmeli, bu ceza bir daha kimsenin böylesi bir zulmü aklından geçirememesini sağlayacak kadar ibretlik olmalıdır. Umarım bu karar ve bundan önce alınan ve İsrail tarafından uygulanmayan kararlar uluslararası toplumda bir uyanışı beraberinde getirir. Filistinlilerin acılarına alışmamalı, onların durumunu olağan görmemeliyiz. Her yeni günde daha çok artan bir tonda sesimizi zulme karşı yükseltmeliyiz. Bu bizim insani görevimiz, tarihe borcumuzdur. Bugün takınılan ya da takınılmayan her tavır tarihe geçmektedir. Herkesi tarihin doğru tarafında durmaya bir kez daha davet ediyorum.”

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başkanlık seçimlerinin sonuçlarının, İsrail’in Gazze politikalarını etkileyip etkilemeyeceğine ve İsrail’in savaşı bölge yayma isteğinin nasıl engelleneceğine ilişkin soruları Erdoğan, şöyle yanıtladı:

“Bu konuyla ilgili olarak İsrail, 1947’de ne yaptıysa şimdi de aynısını yapıyor, değişen bir şey yok. Tüm mesele İsrail’in bu davranışlarına karşı haktan yana olanlar, adaletten yana olanların el ele verip bu Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği kararın yanında herkesin yer almasını sağlamaktır. Bu oyunu ancak böylesi bir duruşla bozarız. Bu zulmü sona erdirmek için ABD yönetiminin İsrail’e baskı yapması, katil Netanyahu’ya ve beraberindekilere verdiği desteği çekmesi şarttır.”

Erdoğan, İsrail’in coğrafyayı kendi karanlığına çekip bölgeyi yangın yerine çevirme isteğinin ortada olduğunu dile getirerek, “Gazze’de onca zulme rağmen hedeflerine ulaşamamanın hıncıyla hareket etmektedir. Uluslararası toplumun bir ve kararlı karşı koyuşu İsrail’in en istemediği şeydir. İsrail zulmüne karşı birleşmeli ve onları uluslararası hukuka uymaya zorlamalıyız. Bu sayede sadece Gazze ya da Filistin değil, ateş çemberine dönmüş bölgemiz de büyük çatışmaların içine çekilmekten kurtulur.” dedi.

ABD Başkan Adayı Donald Trump ile görüştüğü hatırlatılan ve ABD başkanlık seçimlerinin sonucunda Türkiye-ABD ilişkilerinin daha iyi olmasını bekleyip beklemediği sorulan Erdoğan, şu yanıtı verdi: “Bu konuya şimdi girmem pek doğru olmaz. Çünkü yapacağımız çok ilginç çalışmalar var. Geçen hafta çarşamba günü Macar Başbakanı Viktor Orban konuğumuzdu. Görüşmemizden sonra da ‘Trump’la bir akşam yemeği yiyeceğiz’ dedi. Bu arada aynı zamanda da NATO zirvesi devam ediyordu. Ertesi gün Viktor Orban’ı yoğun bir şekilde eleştirmeye başladılar. ‘Yok şöyle dedi, yok böyleler, biz Viktor’un dediklerine katılmıyoruz, söyledikleri doğru şeyler değil’ dediler.

Sayın Orban, malum Moskova’ya gitti, eleştirdiler. Çin’e gitti aynı şekilde eleştirdiler. Ardından Şuşa’daki toplantıya katıldı, eleştirdiler. Şimdi de ‘Macaristan’ı AB dönem başkanlığından nasıl alırız?’ bunun hesabı içindeler. Bize de düşen şu anda sabır. Bu sabırla birlikte de inşallah gereğini vakti saati geldiğinde birlikte yaparız. Sayın Trump ile kendisine yapılan suikast girişimini konuştum. Kendilerini alçakça saldırı karşısında demokrasinin yanında durmaları nedeniyle tebrik ettim. Biz demokrasinin tarafındayız ve ülkelerin geleceklerine halkların özgür iradelerinin karar vermesinden yanayız.”

Erdoğan, geçtiğimiz günlerde yaşanan küresel yazılım sorunu konusunda Türkiye’nin güvende olup olmadığı sorusunu, “Bu kriz nedeniyle bizde bir sıkıntı yok şu anda. Arkadaşlar, Türk Hava Yolları’nda olsun, diğer tüm birimlerde olsun tedbirleri aldılar. Şu anda işlerimiz ufak tefek aksamalarla yürüyor. Yani dünyadaki sıkıntı bizde aynen yok. Daha iyiyiz. Bu konuda ek tedbirler almak gerekiyorsa alırız. Bununla ilgili arkadaşlarımız çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Hiçbir alanı boş bırakmadığımız gibi bu alanı da boş bırakmıyor ve atılması gereken adımları hızla, vatandaşlarımızı mağdur etmeden atıyoruz.” diye yanıtladı.

“Ekonomik istikrardan taviz vermeden…”

Emekli aylıklarında yapılan düzenlemenin, Meclis gündeminde olduğu, emeklilik sisteminde köklü değişiklik içeren yeni bir hazırlık yapılacağına yönelik iddiaların da basında yer aldığı hatırlatılan ve görüşleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Bizler toplumumuzun her kesimi gibi emeklilerimizin de daima yanındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek için azami gayret gösteriyor, elimizden gelenin daha fazlasını imkânlar nispetinde yapıyoruz. Eldeki imkânlar dahilinde en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Engelleri aşmayı kendimize şiar edinmiş bir iktidar olarak sürekli tüm vatandaşlarımızın refahını artırmak için sürekli yeni yol haritaları oluşturuyoruz. Ekonomik istikrardan taviz vermeden, popülizm tuzaklarına düşmeden en rasyonel adımı nasıl atarız anlayışı içinde hareket ediyoruz.

Aslında Grup Başkanımız Abdullah Güler gerekli açıklamaları yaptı. En düşük emekli maaşının 12 bin 500 lira olacağını açıkladı. Bütün bunlara rağmen muhalefet bakıyorsunuz, düşünmeden, görüşmeden, konuşmadan ‘Asgari ücret 17 bin’ diyor. Bunların sırtında maalesef küfe yok. Biz ölçüyoruz, biçiyoruz. Nasıl bu işi ekonomik dengeleri bozmayacak biçimde götürürüz? Buna bakıyoruz, adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Onun için de yeni yasama döneminde inşallah bu konuyu gündeme alacağız. O şekilde de yola devam edeceğiz. Grup başkanımız ne açıkladıysa gündemimizde o konular var, gerisi söylentiden ibaret.”

Paylaşın

Gelecek Partisi Milletvekilleri AK Parti’ye Mi Katılacak?

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu, “Gelecek Partisi milletvekilleri AK Parti’ye mi katılacak?” iddialarına ilişkin, partimizi yıpratmak istiyorlar” değerlendirmesini yaparken bazı milletvekilleri ise “Bir geçiş kolay değil ama imkansız da değil” diyor.

Gelecek Partisi’nin 10 milletvekili bulunduğunu, bir geçiş olsa da bunun toplu bir geçiş olmayacağını düşünenler ise “Gelecek Partililer hem Saadet Partisi’ne hem de grubun kurulması için vekil veren CHP’ye karşı sorumluluk taşıyor” değerlendirmesi yapıyor.

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili Selim Temurci’nin geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi “Gelecek Partisi milletvekilleri AK Parti’ye mi katılacak”, “Gelecek-SAADET Grubu dağılacak mı” gibi birçok soruyu beraberinde getirdi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bu iddialarla ilgili, “AK Parti’den ihraç edildiğimizden bu yana hangi konuda bir iyileşme oldu ki bugün faklı bir tavır alınsın? Partimizi yıpratmak istiyorlar” değerlendirmesini yaparken bazı milletvekilleri ise “Bir geçiş kolay değil ama imkansız da değil” diyor.

2023 genel seçimlerinin ardından muhalefet partileri arasındaki iletişimin neredeyse sıfırlandığına dikkat çeken bir Gelecek Partisi milletvekili, “AK Parti içinden çok uzun zamandır çağrılar var. Bu çağrılar görüşmeleri de beraberinde getirdi. Bizim eleştirilerimizi, itirazlarımızı biliyorlar. Bu konularda bir öze dönüşten, bir değişimden bahsediliyor. Denildiği gibi bir değişim olursa çağrılar değerlendirilebilir” diyor.

Gelecek Partisi’nin 10 milletvekili bulunduğunu, bir geçiş olsa da bunun toplu bir geçiş olmayacağını düşünenler ise “Gelecek Partililer hem Saadet Partisi’ne hem de grubun kurulması için vekil veren CHP’ye karşı sorumluluk taşıyor. Bir milletvekilinin istifa etmesi durumunda grup düşecek. Mevcut milletvekillerinden hiçbirinin bu grubu dağıtan kişi olarak tarihe geçmek istemeyeceğini düşünüyoruz. Ama daha farklı sorunlar yaşanır, grup başka nedenlerle dağılabilir. O zaman elbette başka yerlere geçişler olabilir” değerlendirmesi yapıyor.

Paylaşın

Dokuz Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri Meclis’te: MHP Ve AK Partili Vekil De Var

Aralarında AK Parti Milletvekili Mehmet Faruk Pınarbaşı, MHP Milletvekili Semih Işıkver ve DEM Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş’ında bulunduğu 10 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyaları, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı’na sunuldu.

Haber Merkezi / Meclis Başkanlığı’na, “Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi” sunulan 5 milletvekilinin isimleri şu şekilde:

“AK Parti Milletvekili Mehmet Faruk Pınarbaşı, MHP Milletvekili Semih Işıkver, İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan, İYİ Parti Milletvekili Burak Akburak, DEM Parti Milletvekili Burcugül Çubuk, DEM Parti Milletvekili Meral Danış Beştaş, DEM Parti Milletvekili Sırrı Sakık, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Milletvekili Keskin Bayındır ve CHP Milletvekili Mustafa Sarıgül.”

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın