Erdoğan: Sorunlara Çözüm Geliştiren Tek Kadro Biziz

Kabine toplantısının ardından konuşan Erdoğan, “ülkemizde milletimizin gerçek gündemini milletimizin hakiki sorunlarını, insanımızın samimi beklentilerini kendine dert edinen, çözümü için program geliştiren tek kadro biziz” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından gündeme ilişkin konuştu. Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle:

“Gazze, Filistin ve Yemen başta olmak üzere gönül coğrafyamızın farklı köşelerinde yaşanan acıların, zulümlerin, ölümlerin bir an önce sona ermesini temenni ediyorum. Son toplantılarımızdan bu yana iftar toplantılarımız, yabancı kabuller, telefon görüşmeleri ve çeşitli etkinliklerle yoğun mesaimiz oldu. Ülkemize getirdiğimiz Gazzeli mazlumlardan, sağlık çalışanlarımıza, devlet korumuzdaki evlatlarımızdan Harbiyeli gençlerimize, çiftçi kardeşlerimizden önceki dönem milletvekillerimize kadar halkımızın çok çeşitli kesimleriyle muhabbet sofrasında bir araya geldik.

Bugün de külliyemizde eğitim ordumuzun neferlerini ağırlayacak yarın ise Kredi Yurtlar Kurumu öğrencilerimizle bir arada olacağız. Son ana kadar Ramazan-ı Şerif’i idrak etmeye çalışacağız. Bayram öncesinde yüzlerini ülkemize dönmüş mazlum ve mağdurlara el uzatmanın yanında olacağız. Dünyanın dört bir yanında zulme uğrayan mazlumlara yönelik yardımlarımızı artırdık. Bir taraftan belediyelerimiz ve parti teşkilatlarımız diğer taraftan sosyal yardımlaşma, dayanışma vakıflarımız aracılığıyla ihtiyaç sahiplerinin kapısını çalıp halini-hatırını soruyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda yaşanan hararetli tartışmalar Türkiyesiz Avrupa güvenliğinin mümkün olmayacağını göstermiştir. Türkiye ile münasebetlerin önemini idrak ediyorlar. Bunları Türkiye-AB ilişkilerin geleceği açısından ümit verici gelişmeler olarak okuyoruz. Türkiye ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı çerçevesinde Avrupa ülkeleri ve birlikle ilişkilerini ilerletmeye hazırdır. Elbette bu Türkiye’nin tek başına sergileyebileceği bir irade değildir. Aynı iradenin muhataplarımızda da olması esastır. Türkiye’nin istikrarlı şekilde izlediği stratejik yaklaşımın Avrupalı mevkidaşlarımızın politikalarına yön vereceğine inanıyorum.

Türkiye olarak Ukrayna-Rusya savaşında çok doğru yerde konumlandık. Ülkemizdeki muhalefet başta olmak üzere kimsenin dolduruşuna gelmedik. Her iki ülkeye de güven veren tutum sergiledik. Barışın kaybedenin olmayacağını her platformda vurguladık. 4. yılına giren savaşın daha fazla kan dökülmeden, yıkım olmadan adil bir barışa sona ermesini arzu ediyoruz. ABD’nin 30 günlük ateşkes teklifine Rusya’nın kısmen de olsa olumlu yaklaşımını barışa gören yolda mütevazı fakat kıymetli adım olarak görüyoruz.

Bu konudaki düşüncelerimizi Amerikan Başkanı sayın Trump ile yaptığımız telefon görüşmesinde kendisiyle de paylaştım. Oldukça samimi görüşmemizde 100 milyarlık ticaret hedefimiz ve birçok önemli meseleyi ele aldık. Bölgemizdeki güncel, kritik gelişmeleri detaylıca değerlendirdik. Bölgemizdeki tüm zorluklara rağmen özellikle iki müttefik ülkenin işbirliğini zehirlemeye çalışan lobilere rağmen tüm coğrafyanın selameti için bunu başarmamız gerektiğine inanıyorum.

Çanakkale Zaferimizin 110. seneyi devriyesinde canları pahasına Çanakkale’yi geçilmez kılan ölümsüz kahramanlarımızı şükranla, kemal-i hürmetle yadettik. Gönül coğrafyamızın dört bir yanından şehitler Çanakkale’de koyun koyuna yatmaktadır. Çanakkale ruhu işte bu dayanışmanın işte bu kader ortaklığının vücut bulmuş halidir. Hem millet olarak hem de kardeşlerimizle bizi birbirimize bağlayan yüksek bir şuurdur Çanakkale ruhu. Bu ruhu yaşatmaya, yüceltmeye devam edeceğiz.

Baharın müjdecisi olan bolluk ve bereketlilik bayramı Nevruz’u büyük bir coşkuyla kutladık. Birkaç menfi fotoğraf dışında milletimizi üzen, tedirgin ve rencide eden nahoş olaylar yaşanmadı. Geçmiş yıllara kıyasla daha huzurlu bir Nevruz geçirdik. İstanbul’da partimiz tarafından düzenlenen programda milletimizin, coğrafyamızın, Türk dünyasının heyecanına ortak olduk. Nevruz’un resmi bayram olarak kutlanmasını arzu ediyoruz. Türk dünyasının ortak anma ve kutlama günü olarak önümüzdeki zirvede teklif edeceğiz.

“Polise taş, molotof, asit…”

Nevruz etkinliklerinden bazı görüntüleri tabii ki biz de tasvip etmiyoruz. Bu yılki kutlamaların gerilimsiz, olaysız, şiddetsiz şekilde gerçekleştirilmesini milletimizin dirliği ve birliği adına çok anlamlı buluyoruz. Bir polisimizin ücretini kendi cebinden ödeyerek engelli vatandaşımızdan satın aldığı pamuk şekerini çocuğa vermesi ana muhalefet tarafından konu yapılıyor. Taşla, sopayla, molotof ile polisimize saldıranlara kucak açanlar, polisimizin çocuğa pamuk şekeri ikram etmesini dillerine doluyorlar. Utanmadan pamuk şekeri üzerinden hamaset yapıyorlar. Polise taş, molotof, asit atılmasıyla, baltayla saldırılmasıyla bir sorunları yok. Esnafın dükkanının, camının, çerçevesinin indirilmesiyle bir dertleri yok. Tarihi camilerimizin avlusunun affedersiniz meyhaneye çevrilmesiyle hiçbir problemleri yok.

Ama Nevruz bayramında polisimizin çocuklarımıza pamuk şekeri dağıtması bunları rahatsız ediyor. Bu tutarsızlığın, büyük çelişkisinin milletimiz ve özellikle Kürt kardeşlerimizce not edildiği kanaatindeyim. Bu faşizan dil millet karşısında zaman kaybetmiştir, bundan sonra da kaybetmeye mahkumdur. Terörsüz Türkiye hedefine yaklaştıkça bu tür hezeyanlara anlaşılan daha çok şahit olacağız. Biz milletimizin kırk yıldır kanını, kaynaklarını emen terör musibetinden kurtarmakta kararlıyız.

Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi, Çerkezi, Lazıyla 85 milyonun emanetini taşıyoruz. Biz dünyanın en büyük en güçlü, yıldızı en çok parlayan ülkelerinden birini, Türkiye’i yönetiyoruz. Kutuplaşma yerine kucaklaşmayı, kavga yerine dayanışmayı, nefret siyaseti yerine sevgi siyasetini savunmak bize düşendir. Muhabbetin, barışın, kardeşliğin evrensel dilini yüceltmekten geri duymayacağız. Nifak ve nefret saçanlara aldırmadan bolluk ve bereketiyle baharın gelişini simgeleyen Nevruz’u birbirimize yeni bir umutla sarılma vesile haline dönüştürmeye gelecekte de devam edeceğiz.

İstanbul merkezli bir yolsuzluk operasyonun ardından ana muhalefet partisi genel başkanının yaptığı sokak çağrısı sonrası ortaya çıkan kısa sürede şiddet hareketine dönüşen olayları milletçe ibretle takip ettik. Marjinal örgütlerin, şehir eşkıyalarının saldırıları sebebiyle 5 günde 153 güvenlik görevlimiz yaralandı. Her türlü provokasyona rağmen sabır ve soğukkanlılıkla görevlerini yerine getiren güvenlik kuvvetlerimizi kutluyor, kendilerine teşekkür ediyorum. Ana muhalefet yöneticileri çok büyük şuursuzluk örneği sergilemiştir. Yolsuzluk, irtikap, iltimas, rüşvet iddialarına cevap vermek yerine en basit, seviyesiz, ahlak ve hukuk yoksunu açıklamalara imza atmışlardır.

Vandalların saldırılarında yaralanan polisimizin, zarar verilen milyarlarca liralık kamu malının tek sorumlusu sokak çağrısı yapan ana muhalefet partisi lideri ve şürekasıdır. Bunun siyasi hesabı Meclis’te hukuki hesabı yargı önünde sorulacaktır. Son 5 günlük tanık olduklarımız bir gerçeği göstermiştir. Türkiye gibi büyük ülkenin basiret, vizyon, kalite açısından çok küçük, iptidai, çapsız bir ana muhalefet partisi vardır.

Bunları bırakın devleti, yerel yönetimleri bir belediye büfesi bile teslim edilmeyeceği tekrar ortaya çıkmıştır. İSKi skandalından 32 yıl sonra bu millete dajavu yaşattılar. Güya seçim denilerek yıllarca nasıl bir tiyatro oynandığını dün bizzat görmüş olduk. CHP’nin demokrasi anlayışı, açık oy gizli sayım komedisinin bir adım ötesine geçemediği tekrar ispatlanmıştır. Aradan geçen 80 yıla rağmen zerre kadar değişmedikleri 85 milyona tekrar hatırlatan CHP’nin kendi çalıp kendi oynadığı oyunu tebessümle izlemeye devam edeceğiz.

Daha önce de birkaç kez çağrıda bulundum, provokasyonlarla vatandaşlarımızın huzurun bozmaktan artık vazgeçin. Cesaretin varsa yolsuzluk, hırsızlık, alınan rüşvet, yapılan usülsüzlüklerin hesabını verin. Yürütülen soruşturmadaki iddialara, tutuklanan kişilere her şeyiyle kefilseniz çıkıp bunu adam gibi açıkça söyleyin. Buna niyetiniz yoksa boşuna milleti germeyin. Sadece sloganını değil zihniyetini de aldığınız banka soyguncusu marjinal sol örgütleri polisimizin üzerine salmayın. Öyle yüksek sesle bağırıyorlar ki aslında yaptıkları işe, söyledikleri söze, sergiledikleri tavra kendileri de inanmadıklarını hal diliyle ikrar ediyorlar.

Sözüne ve eylemine inanan insanların duruşunun en küçük emaresi bunlarda mevcut değil. Biz bu riyakarlığa FETÖ olmak üzere ülkemizin başına musallat edilen örgütlerden, gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen uluslararası aktörlerden aşinayız. Bunların şovu da perde kapanınca bitecektir. Geriye baktıklarında zerre kadar saygıları kaldıysa ülkeye yaptıkları kötülüklerden inanıyorum ki utanç duyacaklardır. Gerçi bugüne kadar onurlu davranışlarına hiç şahit olmadık. Ama umudumuzu da yitirmek istemiyoruz.

Türkiye’nin kaybedecek tek bir dakikası bile yok. Ana muhalefet partisi kadroları eski genel başkanlarının o veciz ifadesiyle en iyi yaptıkları iş olan birbirlerini yemeye devam edebilir. Biz sadece işimize bakıyoruz, milletimize hizmete odaklanıyoruz. Ekonomi, güvenlik, savunma, demokrasi adaletiyle güçlü bir Türkiye inşa etmeye odaklanıyoruz. Daha çok çalışacak, daha çok üretecek, sadece bugünün meselelerini çözmekle kalmayıp, Türkiye’yi yarının dünyasına çok güçlü şekilde hazırlayacağız. CHP’nin yolsuzluk operasyonuna verdiği hukuku hiçe sayan tepki, diğer alanlarla birlikte ekonomide temelsiz suni dalgalanmaya sebep olmuştur. İlizyon ortadan kalktığında yaşananların anlamsızlaştığı anlaşılacaktır.

Uyguladığımız ekonomi politikasındaki kazanımlara halel gelmesine asla izin vermeyeceğiz. Tarihi seviyelerde düşük cari açık, işsizlik oranlarına ulaştık, mali disiplini güçlendirdik ve enflasyonu kontrol altına aldık. Merkez Bankası’nın rezervlerini güçlendirdik. Ayrıca 6 Şubat depremlerinin yaralarını süratle sarmayla başladık. Bu başarıların hepsini de büyük emek, sabır ve kararlılıkla elde ettik. Ekonomi programımızı uygulamayla aynı azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz.

Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Merkez Bankamız ve ilgili kurumlarımız sağlam uygulama ve güçlü desteğimizle gece gündüz demeden tam bir koordinasyonla çalışıyor. Bundan sonra proaktif ve esnek bir yaklaşımla ihtiyaç duyulan tüm tedbirler alınacaktır. Kurumlarımız, piyasaların sağlıklı işleyişini sağlamak için hem yetkiye hem de iradeye sahiptir. Elimizdeki araçları etkin şekilde kullanarak son piyasa dalgalanmasını başarıyla yönettik. Etkilerini sınırla ve geçici hale getirdik.

Şahsi menfaatleri için gözlerini kırpmadan ülkeye ateşi atmak isteyenlerin hırslarına teslim olmayacağız. Türkiye bugünlere sınana sınana gelmiştir. Son 23 yılda nice badireyi atlattık, saldırıyı püskürttük, nice pusudan yara almadan çıktık. Aziz milletimizin hakkını, hukukunu, onurunu korumak konusunda en küçük geri adım atmadık. Herkes artık Türkiye’nin eskisi gibi 3-5 çığırtkanın bağırmasıyla 3-5 vandalın ortayı karıştırmasıyla bir ülke olmadığı bir kez daha görülmüştür. Milletimizin bize daha da güvenmesini bekliyorum.

Artık 23. yılına girdiğimiz iktidarımızın her gününü eserle, hizmetle, yatırımla, mücadeleyle dolu dolu geçirdik. Türkiye’yi demokrasi ve altyapısıyla Cumhuriyetimizin yeni asrına hazırlama şerefi bize nasip oldu. Bugün de ülkemizde milletimizin gerçek gündemini milletimizin hakiki sorunlarını, insanımızın samimi beklentilerini kendine dert edinen, çözümü için program geliştiren tek kadro biziz. Milletimizin bunca yıldır bize verdiği destek kara kaşımıza gözümüze değil ülkemize kazandırdığımız eser ve hizmetleridir.”

Paylaşın

Erdoğan’dan “Enflasyon” Açıklaması: En Zor Günler Geride Kaldığı

Katıldığı bir etkinlikte enflasyona ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, “Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim. Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır” dedi.

Erdoğan konuşmasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i eleştiren ve bu nedenle hakkında soruşturma başlatılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e tepki gösterdi:

“Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP’nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz. Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Yönettikleri şehirlerde trafik sorunu katlanılmaz boyutlara ulaşmış, depremle ilgili hiçbir adım atılmamış. Meydanlarda vatandaşa verdikleri sözlerin hiçbiri tutulmamış. Belediyelerde yolsuzluk, işbilmezlik almış başını gitmiş. Varsa yoksa cumhurbaşkanı adayı kim olacak, genel başkanlık koltuğuna kim oturacak, tüm dertleri bu. Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP Fuar Merkezi’nde Dünya Müslüman İş Alemi MÜSİAD Fuarı ve Uluslararası İş Forumu Kongresi’nde konuştu. Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“MÜSİAD başta olmak üzere bu fuarın ve forumun terkibinde emeği geçen, katkısı ve desteği bulunan herkesi yürekten tebrik ediyorum. Fuarı ve kongreyi teşrif eden muhterem temsilcilerimize, Türkiye’ye hoş geldiniz safalar getirdiniz diyorum.

MÜSİAD EXPO Fuarı’nın bu sene 20.’sini icra ediyoruz. Ülkemiz içinden ve yurt dışından ilginin gayet yoğun olduğunu görüyorum. 88 ülkeden iş insanları, sanayiciler ve yatırımcılar bir araya getirildi. Tekstil, makine, inşaat, yapı malzemeleri, gıda, tarım ve savunma sanayi firmalarımızın fuara mührünü vurmasını önemsiyoruz.

24 sektörden 300’ü aşkın katılımcı firmayı buluşturan görüşmelerinde hedef 1 milyar dolarlık hacme ulaşmaktır. İnşallah bu rakamın üzerine çıkıldığına inanıyorum. Artık bir MÜSİAD klasiği haline dönüşen bu başarılı organizasyon dolayısıyla derneğimizin yöneticilerini tek tek kutluyorum.

Uluslararası İş Forumu’nun insani ve iktisadi boyutuyla göç teması altında tertiplenmesi ayrıca takdire şayandır. Göç konusu sadece bizim gibi geçiş güzergahındaki ülkeler içinde değil, gelişmiş, gelişmekte olan fark etmeksizin tüm dünya için günümüzün en hassas meselelerinden biridir.

Türkiye açısından göç çok daha eski bir kavramdır. Coğrafi konumuz, beşeri ve kültürel bağlarımız sebebiyle tarih boyunca göç hareketlerine muhatap olmuş bir ülkeyiz. Kırım’dan, Kafkaslar’dan, Balkanlar’dan yoğun göçler aldık. Son 2 asırda başı dara düşen, sürgüne uğrayan soydaşlarımızı muhabbetle bağrımıza bastık. Müslümanlarla birlikte gün oldu musevi ve hristiyanlara da kapımızı açtık.

Suriye’deki iç savaştan kaçan komşularımıza da sahip çıkan biz olduk. 1960’lardan başlayarak yüz binlerce insanımız Sirkeci tren istasyonunda davulla zurnayla uğurlanarak gurbet trenlerine bindi, Almanya daha sonra Belçika, İsviçre ve Avrupa’nın diğer ülkelerine rızıklarını kazanmak için gitti.

Bugün Suriye’den 3,5 milyon civarında yerlerinden edilmiş insanlara ev sahipliği yapıyoruz. Avrupa’nın farklı ülkelerinde 6 milyonu aşkın kardeşimiz yaşadıkları ülkenin ekonomisine önemli katkılar sunuyor. Göç ve göçmenlik olgusuna aşina bir milletiz. Hem uzun yollar farklı kaynaklardan göç almışız hem de vatandaşlarımızı göçmen olarak farklı ülkelere göndermişiz. Bu tecrübe milletimizin farklı kesimlerini meşgul eden göç meselesini daha sağlıklı zeminde değerlendirmemize imkan sağlıyor.

Kimi ülkeler göçmen konusuna sadece menfaat penceresinden yaklaşabilir, kimi ülkeler etnik ve kültürel tehdit olarak ele alabilir. Kimileri ise meseleyi güvenlik ekseninden okuyabilir. Biz Türkiye olarak göç olgusuna çok boyutlu şekilde, özellikle insani değerleri merkeze alan yaklaşımla bakmak zorundayız.

Bu meseleyi bütünlüklü anlayışla okumak buna göre doğru, kalıcı ve uzun vadeli politikalar geliştirmek mecburiyetindeyiz. Göç başlığı her açıldığında konuyu düzensiz göçle mücadele paranteze alıp güvenleştirmek doğru bir tavır değildir. Düzensiz göç baskısıyla yüzleşen her devlet de Türkiye illegal göç akımlarıyla mücadelesini tavizsiz sürdürecektir. Hudutlarımızın güvenliğini namusumuz gibi koruyacağız.

“Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa provokasyonlara eyvallah diyemeyiz”

Kayıt dışılığın sıfırlanmasına yönelik kararlı politikalarımızdan geri adım atmayacağız. Geçici koruma altındaki kardeşlerimizin doğdukları topraklara güvenli, onurlu geri dönüşlerini teşvik ediyoruz. Suriye’de huzur ve güven ortamı güçlendikçe gönüllü dönenlerin sayısı artacaktır. Kör bir husumetin tuzağına düşmeyeceğiz. Avrupa’sından Amerika’sına herkesin ciddi katma değer sağladığı göç, göçmen konusuna kategorik olarak karşı çıkamayız. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa provokasyonlara eyvallah diyemeyiz.

Türkiye bu hususta doğru, insani olanı, üretimi, sanayisi, ticareti, turizmi için en isabetli olanı yapmak durumundadır. MÜSİAD’ımızın göç, göçmen konusuna bu geniş perspektiften bakmasını çok değerli bulduğumu hasseten ifade etmek istiyorum. Diğer kuruluşlarımızın da göç olgusunu ırkçı, lümpen söylemlere mahkum etmek yerine bütüncül yaklaşımla ele almasını temenni ediyorum.

Salgınla beraber küresel ekonomi ve ticaret, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük şoklarından birini yaşadı. Rusya-Ukrayna savaşı, fiyat baskıları küresel ekonomide yavaş ve dengesiz toparlanmaya yol açtı. Ticarette artan korumacılık ve bölgemizde bir türlü sonlandırılamayan çatışmalar küresel ekonomiyi yeni risklerle karşı karşıya bırakıyor. Küresel ekonomi 2023 yılında yüzde 3,3 büyüyerek tarihi ortalamalarının altında bir performans gösterirken ticaret hacmi ise yüzde 1,1 oranında küçülttü.

Türkiye ekonomisi üretim, istihdam, dış ticarette güçlü performans sergiliyor. 2023 yılında zayıf dış talep ve deprem felaketlerine rağmen yüzde 5,1 oranında büyüme kaydettik. Ekonomik büyüklüğümüz 2023 yılında 1 trilyon 130 milyar dolara yükseldi. Kişi başına milli gelir 13 bin 243 dolara çıktı. 2024 yılının ikinci çeyreğinde 1 trilyon 202 milyar dolar ekonomik büyüklüğe ulaştık.

Türkiye ekonomisi 17 çeyrektir kesintisiz büyümeye devam ediyor. 2024 yılında ilk yarısında büyümemiz yüzde 3,8 olarak gerçekleşti. Üçüncü çeyrek rakamları yüzde 2,1 büyüme oranlarına oluştuk. Kişi başına gelirimiz 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. Büyümemiz önemli oranda net mal ve hizmet artışındaki anlayıştan kaynaklanmaktadır.

Küresel mal ihracatından aldığımız pay 2023 yılında yüzde 1,07’ye yükseldi. Küresel hizmet ihracatımızdan aldığımız pay yüzde 1,35’i buldu. Mal ihracatımız 2024 yılının ekim ayı itibariyle rekor kırarak son 12 ayda 262,3 milyar doları yakaladı. Yıllıklandırılmış hizmet ihracatımızda ise eylül itibariyle 112 milyar doları aştık.

2024 yılının ilk 10 aylık döneminde 54 milyon 700 bin turist rakamıyla geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 7’lik bir artış gördük. İşsizlik oranımız ise yüzde 8,6 olarak gerçekleşti. Bu veriler bize Türk ekonomisinin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor.

Bu başarılarda MÜSİAD üyelerimizin çok büyük payı var. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomisine, demokrasisine yeri dolduramaz katkılar yapan MÜSİAD’ımıza ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Helalinden kazanmayı şiar edinen MÜSİAD’ımızla iftihar ediyoruz 6 Şubat depremleri ve Gazze soykırımı başta olmak üzere son yıllarda hepimizin yüreğini dağlayan hadiselerdeki insani, vicdani ve onurlu duruşunuz için sizleri ve MÜSİAD camiasını tebrik ediyorum.

Türkiye 6 Şubat’ta yaşadığı asrın felaketi olan depremlere rağmen tüm bu başarıları elde etmiştir. Deprem bölgesinin imarı ve ihyası için yaptığımız harcalamalar 72 milyar dolara yaklaştı. Enkazın kaldırılmasından yeni konut inşaatlarına, altyapı projelerinden çevre düzenlemelere kadar pekçok alanda depremzedelerimizin yanında olduk. Yarın da inşallah Kahramanmaraş’tayım.

“Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek”

İnşallah önümüzdeki yıl çok daha iyi rakamları göreceğiz. Geçen sene deprem etkisine rağmen milli gelire oranla yüzde 5,2’de tuttuğumuz bütçe açığını bu sene yüzde 4,9’a indirmeyi hedefliyoruz. Enflasyonda başayan düşüş trendi inşallah hızlanarak devam edecek. Fahiş fiyat ve tamahkârlıkla mücadelemiz sürecek. Daha fazla kazanmak, kâr elde etmek için milletin lokmasına uzanan elleri kırmakta en küçük tereddüt göstermeyeceğiz.

Serbest piyasa ekonomisi demek vatandaşı fırsatçıların insafına terk etmek değildir. Milletin refahı, huzuru geçim sıkıntısı yaşamaması en büyük önceliğimizdir. 22 yıllık iktidarımız döneminde bu konuda taviz vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Pembe tablolar çizmek niyetinde değilim. Bunu hiçbir zaman yapmadım. En zor günlerin artık geride kaldığını sizlerle paylaşmak isterim.

Türk ekonomisi fırtınalı sulardan atık serin sulara doğru yol almaktadır. Dünyada ve bölgemizde fevkalade hadise olmazsa Allah’ın izniyle bundan sonra rüzgara karşı değil rüzgarı arkamıza alarak yürüyeceğiz. Bölgemizdeki çatışmalar, krizler, sorunlar çözüme kavuştukça Türkiye ekonomisindeki iyileşme daha da hızlanacaktır. Kararlılıkla uyguladığımız ekonomi programımızın meyvelerini daha fazla toplayacağız. İstikrar ve güven ortamını koruduğumuz müddetçe yolumuz da bahtımız da daima açıktır.

Türkiye 22 yılda istikrar ve güven ortamının bir ülke ekonomisi açısından ne olduğunu yaşayarak öğrenmiştir. Başbakanın önüne fırlatılan anayasa kitapçığının Türkiye ekonomisine yüklediği faturayı nasıl unutabiliriz? Sermayenin renklere bölündüğü kara günleri nasıl unutabiliriz? İnancı, başörtüsü, siyasi görüşü dolayısıyla insanımızın kendi vatanında parya olarak göründüğü eski Türkiye’yi nasıl unutabiliriz?

Son 22 yılda istikrar ve güven zemininde umutların nasıl büyüdüğüne engellerin nasıl aşıldığına, Türkiye’nin nasıl köklü değişim yaşadığına aynı şekilde hep beraber şahitlik ettik. İstikrar ve güven ortamının üzerine iş çevrelerimizin bu bakımdan titremesi gerektiğini düşünüyorum.

Geçtiğimiz hafta CHP’nin devrik genel başkanının mahkeme salonunda savurduğu hakaretler, Türkiye’nin 14-28 Mayıs seçimlerinde nasıl uçurumun eşiğinden döndüğünü ortaya koymuştur. Bu zatın genel başkanlığı döneminde Türkiye’ye yatırım gelmesin, Türk ekonomisi düze çıkmasın diye kendini nasıl paraladığını, ülkemizi nasıl kötülediğini, yurt dışına şikayet ettiğini hepimiz çok iyi hatırlıyoruz.

Bugün seçim ve kurultay kaybetmenin öfkesiyle sağa sola sataşması, eski ittifak ortaklarına edepsizce saldırması hançer siyasetinin bunların genetiğine işlediğinin apaçık kanıtıdır. Hakim ve savcıları cezaevi kapılarında küstahça tehdit etmenin bir muhalefet geleneği olduğunu CHP’nin yeni yönetimine baktığımızda çok net görüyoruz.

“Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok”

Kavga gürültü hiç eksik olmuyor. Yönettikleri şehirlerde trafik sorunu katlanılmaz boyutlara ulaşmış, depremle ilgili hiçbir adım atılmamış. Meydanlarda vatandaşa verdikleri sözlerin hiçbiri tutulmamış. Belediyelerde yolsuzluk, işbilmezlik almış başını gitmiş. Varsa yoksa cumhurbaşkanı adayı kim olacak, genel başkanlık koltuğuna kim oturacak, tüm dertleri bu. Türkiye’nin bunlarla kaybedecek vakti de enerjisi de yok.

Biz kızıl elmamız olan ‘Türkiye Yüzyılı’nı inşa etmenin derdindeyiz. Son 22 yılda sizlerle el ele, yürek yüreğe vererek nice zorluğun, sıkıntının, badirenin üstesinden geldik. İş dünyamızın Türkiye’ye en iyi şekilde hizmet edilmesi için daima yakın istişare içinde olduk. Dünün sorunları bugün nasıl ortadan kalktıysa inancım ve duam odur ki, bugünün sorunları da geleceğe taşınmayacak, çözülecek ve inşallah tarihin tozlu sayfalarına karışacaktır.

İnşallah yine başaracağız. Hükümet olarak MÜSİAD’ın temsilcisi olduğu reel sektörümüzün nabzını tutacak, kalp atışlarını dinleyecek bize düşen ne ise imkanlarımızı zorlama pahasına da olsa inşallah yerine getirmeye çalışacağız. Ülkemiz, milletimiz, vatanımız, toprağımız adına hepsinden önemlisi geleceğimiz adına çok büyük işlere sizlerle birlikte imza atacağız. Rabbim yâr ve yardımcınız olsun diyorum.”

Paylaşın