Bebek Sahibi Olmaya Hazır Mısınız? İşte Sorulacak Sorular

Bebek sahibi olmayı düşünüyorsunuz ama kafanız karışık mı? Rahatlayın, bu hayatınızı büyük ölçüde değiştirecek büyük bir karar, bu yüzden siz ve eşiniz çocuk sahibi olmaya karar vermeden önce bunun üzerine düşünmesi gerçekten harika.

Haber Merkezi / Karar vermeden önce, kendinize ve eşinize sormanız gereken bazı temel soruları sorun ve sorgulayın.

Aynı noktada mısınız?

Bir bebekten önce planlanacak çok şey var, ancak konuşulması gereken ilk ve en önemli şey, siz ve eşiniz bu bebeğe sahip olmak için aynı noktada olup olmadığınızdır. Eğer ikinizden biri henüz hazır olmadığını hissediyorsa ve biraz daha zaman istiyorsa çocuk sahibi olmak doğru olmaz. İçinizden birinin asla çocuk sahibi olmak istememesi de mümkün olabilir. Bu farklılıkları aşmanın en iyi yolu birlikte oturup konuşmak ve nihai bir karara varmaktır.

Ebeveynlerin sağlığı

Bir bebeğe sahip olmak için ebeveynlerin sağlıklı olması önemlidir. Eğer bir çocuk planlıyorsanız, daha sağlıklı beslendiğiniz, formda kaldığınız, sigara ve alkol kullanmadığınız daha sağlıklı bir yaşam tarzını tercih edin.

Sorulacak diğer önemli sorular

Burada, bir bebeğe hazır olup olmadığınızın daha net bir resmini elde etmenize yardımcı olabilecek, siz ve eşiniz için tartışabileceğiniz bazı sorular bulunmaktadır. Kişisel durumunuz için gerekli gördüğünüz takdirde daha fazla soru ekleyebilirsiniz.

  • Çocuk yetiştirmenin masraflarına maddi olarak hazır mısınız?
  • Çocuk bakımı için ne yapacaksın?
  • Bebek küçükken veya hastalandığında kim işten izin alacak?
  • Hanginizin bebeğe bakmanıza izin verecek esnek iş sorumlulukları var?
  • Bebek için zamanınızı, paranızı ve enerjinizi feda etmeye hazır mısınız?
  • Çocuklarınızı hangi değerlerle yetiştirmek istiyorsunuz?

İkiniz de bu sorular üzerinde hemfikirseniz, bu iyiye işarettir. İşte ikinizin de ebeveyn olmaya hazır olduğunuzu gösteren diğer bazı işaretler.

Birçok çift, evliliklerinin üzerinden birkaç yıl geçtikten sonra toplumsal beklentilere göre bebek planlamak zorunda kalmaktadır. Ancak anne babanız, kayınlarınız veya meraklı komşularınız tarafından ne kadar baskı altında olursanız olun, günün sonunda anne veya baba olacak olan sizlersiniz. Çocuk sahibi olmak bir kontrol listesi değil, gerçekten istediğiniz ve hazır hissettiğinizde olması gereken bir şey olmalıdır.

Paylaşın

Çocuk Sahibi Olmak Muhafazakarlaştırıyor!

Yapılan yeni bir araştırma, çocuk sahibi kişilerin çocuk sahibi olmayanlara kıyasla sosyal bakımdan daha muhafazakar hale gelme eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Çocuksuz kişiler yaşlanmalarına rağmen sosyal bakımdan daha liberal görüşlere sahip olma eğiliminde.

Genellikle insanların yaşlandıkça daha sağcı görüşlere sahip olduğu düşünülüyor fakat araştırmacılar durumun böyle olmayabileceğini buldu.

Çalışmada kürtaj, göç ve seks gibi konularda ayrıştırıcı tutumların nasıl ortaya çıktığını anlamak hedeflendi.

Pennsylvania Üniversitesi’nden araştırmacılar başlangıçta “ebeveynliğe daha fazla yatırım yapan” kişilerin muhafazakar politikalara ve değerlere daha fazla meyilli olabileceğini kuramlaştırdı.

Araştırmacılar, çalışmanın bir parçası olarak 10 ülkeden 2 bin 610 kişiyle anket yaptı ve halihazırda ebeveyn olan veya ebeveyn olmak isteyen kişilerin “dünya genelinde artan sosyal muhafazakarlıkla ilişkili olduğuna” dair kanıtlar buldu.

Bununla birlikte, çocuk sahibi olmayan kişiler yaşlandıkça tutarlı bir şekilde daha liberal görüşlere sahipti.

Çalışmanın ortak yazarı Profesör Nicholas Kerry, Newsweek’e bulguların insanların yaşla birlikte daha muhafazakarlaşma eğiliminde olduğu yönündeki genel kanıyla çeliştiğini söyledi:

Bu görüş, ’20 yaşında liberal olmayanın kalbi, 30 yaşında muhafazakar olmayanın beyni yoktur’ ifadesiyle ortaya konuyor.

Aslında, ebeveynliğin etkilerini istatistiksel olarak kontrol ettiğinizde, yaşlılar gençlerden sosyal olarak daha muhafazakar değil.

Proceedings of the Royal Society akademik dergisinde yayımlanan çalışma, 1950’den bu yana küresel doğurganlık oranlarının sürekli azalmasının daha liberal bir geleceğe yol açabileceğini de belirtti.

Yazarlar, “Dünyanın çoğunda doğum oranlarının düştüğü ancak bazı bölgelerde hızla arttığı göz önüne alındığında, mevcut bulgular geleceğin siyasi manzarası üzerinde önemli çıkarımlara sahip olabilir” diye yazdı.

Özellikle, bulgularımız çocuksuzluktaki küresel artışların sosyal konularda bir liberalleşme sürecine potansiyel olarak katkıda bulunabileceğini gösteriyor.

Ancak Londra Üniversitesi Akademisi’nden Profesör Paul Higgins, çalışmanın eksikliğinin, politik eğilimleri çok özel bir dizi kişisel deneyime indirgemesi olduğu uyarısını yaptı.

The Guardian’a konuşan Higgins, çalışmanın yaşamda daha sonra gerçekleşen değişiklikleri hesaba katmadığını veya toplumdaki ve toplumsal rollerdeki değişikliklerin etkilerini dikkate almadığını söyledi.

Prof. Kerry, bulgulara rağmen, siyasi tutumların yaşamın belirli bir aşamasındaki bir kişinin “en azından kısmi” sonucu olduğunun anlaşılması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Prof. Kerry bunu kavramanın, insanların farklı önceliklere sahip olmaları nedeniyle “kendi görüşlerinin de bazen değişebileceğini anlamalarını” sağlayabileceğini ve bunun “sadece nesnel gerçeğe özel bir bakış açısına sahip olduğumuzdan kaynaklanmadığını” dile getirdi.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Yakınlarınıza Borç Vermek İlişkinizi Bozar Mı?

Pek çoğumuz kirasını ödemekte zorlanan veya başka bir ihtiyacı olan bir akrabamıza ya da arkadaşımıza para vermişizdir. Ancak sevdiklerine borç vermek bazen sıkıntılı durumlar yaratabiliyor.

Özellikle de aynı kişi her ay kirasını ödemenizi bekliyor, ya da onu zor durumdan kurtardığınız halde borcunu ödemekten hiç söz etmiyorsa.

Zor dönemlerde yardım için akraba ya da dostlarının kapısını çalan çok. ABD Merkez Bankası’nın bir araştırmasında, “hemen ödeyemeyeceğiniz 400 dolarlık bir masraf çıkarsa ne yaparsınız” sorusuna verilen cevaplar arasında ikinci sırada aileden veya arkadaşlardan ödünç almak çıktı.

İlk tercih ise parayı kredi kartı ile ödemekti.

Genelde borç verdiğimiz kişiler yakınlarımız olduğu halde, içine para giren ilişkiler zorlaşabiliyor.

Uzmanlara göre, paradan konuşmak toplumsal tabularla çeliştiği gibi, bir ilişkideki güç dengesini de değiştiriyor ve her iki tarafın da, utanç ve öfke gibi duygulara kapılmasına neden olabiliyor.

Böyle bir durumdan kurtulmak zor olabilir, ancak düşüncelerinizi ve beklentilerinizi açıkça ifade etmek, zor gününde bir dosta yardım ederken sıkıntılı durumlardan kaçınmanızı sağlayabilir.

İlişkileri değiştiren bir tabu

ABD’nin Pensilvanya eyaletinde psikolog ve mali konularda terapist olan Maggie Baker, “Para pek çokları için hala rahatça konuşulamayacak mahrem bir konu” diyor.

Baker, insanların sık sık paradan söz edebildiklerini, ancak kimsenin birbirine mali durumunu soramadığını belirtiyor. Bir başka deyişle, ne kadar paranız olduğu, ya da olmadığı sohbet konusu olmuyor.

Wisconsin Üniversitesi’ndeki Mali Güvenlik Merkezi’nin Direktörü Profesör J. Michael Collins, paranın konuşulması tabu olan bir konu olduğunu söylüyor. Bu tabu, ilişkileri karmaşık hale getiriyor.

“Bankaya gidip kredi alsam, geri ödeyip ödeyemeyeceğimi bilirler. Ona göre bir sözleşme yapılır, o sözleşmede ödemezsem neler olacağı yazar: maaşımı haczederler ya da otomobilimi geri alırlar. Eşe dosta borç verdiğinizde bunların hiçbiri olmaz” diyor Collins.

Sorun, akraba ve dostlara borç verdiğinizde, aranızda sağlam bir anlaşma olmaması, arkasını takip edememeniz ve karşınızdakini sorumlu tutamamanız.

Birine borç vermek, ilişkinizin şeklini de tamamen değiştiriyor.

Psikolog Maggie Baker, “Farkında olsalar da olmasalar da kendilerini size borçlu hissederler ve birdenbire, güç sizin elinize geçer” diyor.

Bu da, ilişkideki rolünüzü değiştiriyor. Nebraska’daki Creighton Üniversitesi’nde doçent ve mali konularda uzman psikolog olan Brad Klontz, “Sadece bir dost veya akraba olmaktan çıkar, kredi veren bir memur haline gelirsiniz” diyor.

Parayı veren kişi için ayrıca büyük bir belirsizlik söz konusu. Çünkü birine ne kadar yakın olursanız olun, para konusundaki huylarını bilmeyebilirsiniz.

Gerçekten de uzmanlar, çoğu zaman borçların ödenmediğini söylüyorlar. Maggie Baker, her 10 seferden 9’unda sıkıntıda olan kişinin borcunu ödemediğini belirtiyor.

Brad Klontz da bu görüşe katılıyor ve paranızı geri almama ihtimalini başından kabul etmeniz gerektiğini vurguluyor.

Klontz, “Genelde borç alan kişi, size değil, diğer faturalarını ödemeye ve masraflarını kapatmaya öncelik veriyor. Ondan sonra bile, bir şey demezseniz, mali açıdan çok rahat olduğunuzu ve parayı geri almazsanız umurunuzda olmayacağını varsayıyorlar” diyor.

“Sonra genelde sizden kaçmaya başlıyorlar, siz de güceniyorsunuz. Kullanıldığınızı, size saygı gösterilmediğini düşünmeye başlıyorsunuz” diye de ekliyor:

“Çok önemli bir karar bu. Çünkü borç verirseniz, ilişkiniz bozulabilir. Borç vermezseniz de öyle. Size kızabilir, zor günlerinde yanlarında olmadığınızı düşünebilirler.”

Planlama neden önemli?

Uzmanlar açık ve net bir geri ödeme planı olmadan böyle bir duruma girerseniz, geri tepme ihtimalinin yüksek olduğu görüşünde. Klontz, “bu tam da, kırgınlık yaratmanın yolu” diyor.

Tabii arada sırada yemek veya içki parasını ödeyerek bir arkadaşınıza ya da akrabanıza yardımcı olmaya çalışmak, belirli bir miktar borç vermekten farklı. Arkadaşların birbirini kollaması zaten normal. Ancak bu bir beklenti haline gelirse o zaman sorun oluyor.

Collins’e göre, “işte o zaman tamamen açık konuşmanız gerekiyor”:

“En başından ‘Seninle dışarı çıkmaya memnun olurum, ama bu sefer senin hesabını ödemeyeceğim’ demelisiniz.”

Baker da, daha büyük miktarlardaki borçlar için en önemli şeyin, kendinize bu konuda zaman tanımak, eşinize, ailenize, veya mali konulardaki kararlarınızı ortak aldığınız kişilere danışmak olduğunu söylüyor.

Profesör Collins, borç verdiğiniz kişiyle aranızda yazılı bir anlaşma olmasa bile, son ödeme tarihi belirli olan bir ödeme planı yapmanızı tavsiye ediyor.

Örneğin diyelim ki birinin kirasının yarısı olan 500 doları siz veriyorsanız, “Maaşını ayın 15’inde alıyorsun, ayın 17’sinde 500 doları iade etmeye ne dersin? Ya da 250 dolarlık iki taksit yapmak istersen, ayın 15’inde ilk taksiti, 30’unda da ikinci taksiti ödeyebilirsin” diyebilirsiniz.

Collins, “İşte bu kadar kesin konuşun” diyor.

Baker da, “Bu bazılarına çok katı görünebilir, ama ben olsam bir sözleşme imzalatırım” diyor:

“Mümkün olduğu kadar net koşullar koyun, hatta eş-dost indirimi yaparak, banka kadar olmasa da, borcu faiziyle geri alma konusunu değerlendirin. Bunlardan tümüyle kaçınmak isterseniz de bir bankaya gitmek daha iyi olabilir.”

“Onlara iyice düşünme fırsatı tanıyın: Hakikaten bu parayı sizden mi almak istiyorlar, yoksa hiçbir şeyin kişisel olmadığı ve ilişkinizi tehlikeye atmayacağı bir bankaya gitmeleri daha mı iyi?”

Aranızdaki ilişki nasıl olursa olsun, arkadaşınız geçmişte para konusunda sorunlu davranışlar sergilemişse, uzak durun.

Klontz, mali açıdan sağduyulu değillerse ve parayı hep yanlış kullanıyorlarsa, yapacağınız yardımın onlara faydadan çok zarar verebileceğini söylüyor.

Genel kurallar yok

Uzmanlar her şeye rağmen, genelleme yapılamayacağını vurguluyor. Herkesle ilişkimiz farklı olduğu gibi, onların içinde bulundukları koşullar da farklı. Borçların çoğu geri ödenmese de bazen en doğrusu bunu borç olarak değil, armağan gibi düşünmek.

Psikolog Maggie Baker, normalde sorumlu davranan ve bir işi olan bir kişinin başına aniden bir felaket gelirse, örneğin acil bir hastalık ortaya çıkar, evi yanar veya benzeri bir şey olur da desteğe ihtiyaç duyarsa, “geri ödemesini beklemeden parayı veririm” diyor.

Doğrusu zor zamanları atlatmamıza yardımcı olan da zaten sosyal çevremiz, arkadaşlarımız, ailemiz, komşularımız, dini destek gruplarımız ve iş arkadaşlarımız. Collins, “hepimiz bu ağlar sayesinde ayakta duruyoruz” diyor. Ancak beklentileri açıkça konuşmak gerekiyor.

En başından isteklerinizi ortaya koyar, para vermeyi isteyip istemediğinizi, parayı ne zaman ve nasıl geri alacağınızı söylerseniz, hakikaten de ilişkinizi bozmadan arkadaşınıza yardım edebilirsiniz.

Collins “Yakın bir ilişkinin içine para girerse dürüst olun. Para konuşmama tabusunu aşmanız gerek” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Ailenizi köpek almaya ikna etmenin 7 yolu

Herkes tüylü arkadaşları sever. Hepimiz sabah bizi uyandıracak güzel bir golden retriever isteriz. Ancak çoğumuz için evimizde evcil hayvan beslemek kolay değil. Ebeveynlerimizi köpek almaya ikna etmek için çeşitli hileler denemeliyiz. 

Haber Merkezi / Bir evcil hayvana sahip olmak her zaman eğlenceli değildir; özellikle köpekler çok fazla bakım gerektirir ve bu büyük bir sorumluluktur. Yani bir köpek almaya karar verdiyseniz, işte ailenizi ikna etmenin birkaç yolu;

Önce araştır;

Pek çok köpek ırkı vardır ve bunların dikkatli bir şekilde ele alınması gerekir. Bir Corgi isteyebilirsiniz, ancak bir Lhasa size en uygun olabilir. Farklı ırklar hakkında araştırma yapın; bulunduğunuz yer, iklim, yiyecek bulunabilirliği vb. gibi faktörleri göz önünde bulundurun. 

Bir plan hazırlayın;

Alacağınız köpeğin cinsine karar verdikten sonra, köpek için günlük bir rutin planlayın ve bunu ailenizle paylaşın; yürüyüşü, yemeği, eğitimi ve hatta egzersizi. 

Nasıl yardım edeceksin?

Köpek hastaysa oynamak için dışarı çıkmayı bırakır mısın? Hiç şikayet etmeden ona her gün yemek verecek misin? Başlangıçta hepimiz evcil hayvan için bir şeyler yapma eğilimindeyiz, ancak daha sonra bu sadece ebeveynlerin sorumluluğu haline geliyor. Onlara sorumluluğu almaya istekli olduğunuzu gösterin.

Sorumlu olduğunuzu nasıl kanıtlayacaksınız?

Ebeveynlere yardım etmek için harekete geçin; bulaşıkları yıkamak, yemek pişirmeye yardım etmek vb. Sorumluluk sahibi olduğunuzu kanıtlayın. Sabırlı olun ve yakında en iyi tüylü bir arkadaşınız olacak. 

Bakımı için katkıda bulunabilir misiniz?

Bir köpek, çok fazla bakım ve eğitim gerektirir. Yiyecekleri ve ilaçları bile pahalı. Masraflar konusunda yardımcı olabileceğiniz bir yol planlayın; masrafların tamamını değil, ama küçük bir kısmını. 

Köpek almanın artılarını anlatın;

Köpek edinmenin birçok faydası vardır. Bu, ailenizle geçirdiğiniz zaman için eğlenceli bir partnere sahip olmak gibidir. Köpekler, size sorumluluk, fedakarlık, şefkat vb. gibi çeşitli yaşam becerileri öğretirler. Bunu ebeveynlerinize anlatın.

Dinlemeyi unutma;

Ebeveynlerinizin bakış açılarını dinleyin ve anlayın ve onlara sakince cevap verin. Acele etmeyin; sen kendini ispatlarken onlar da düşünsünler.

Paylaşın