AİHM, Türkiye’yi 168 Yargı Üyesinin Açtığı Davada Mahkum Etti

15 Temmuz darbe girişiminin ardından görevden alınan ve tutuklanan 168 yargı mensubunun yaptığı başvuruyu karara bağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ankara’nın insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti.

Türkiye, AİHM’in verdiği karar gereği başvuru sahiplerine 5’er bin euro tazminat ödeyecek.

AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesinin 1. fıkrasının ihlal edildiği görüşüne vardı.

Gözaltılar hukuksuz

Gerekçeli kararda, başvuru sahiplerinin “duruşma öncesi gözaltına alınmalarının hukuksuz olduğuna” hükmedildi.

AİHM kararında başvuru sahiplerinin duruşma öncesi makul bir şüphe olmadan tutuklanmalarının insan hakları ihlali teşkil ettiği görüşüne varıldı.

Başvuru sahipleri darbe girişiminin ardından “Fetullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması” üyeliği suçlamasıyla tutuklanmıştı.

AİHM’den yapılan açıklamada, başvuru sahiplerinin önemli bir kısmının Türkiye’deki temyiz mahkemesine ve Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvurularla ilgili hukuki sürecin sürdüğü aktarıldı.

AİHM’in bugünkü hükmüyle birlikte darbe girişimi sonrası tutuklanan yargı üyelerinin yaptığı başvurularla ilgili verilen ihlal kararlarının sayısı 825’i geçti.

AİHM nedir?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir.

Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir.

46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin günümüzde Avrupa Konseyi’ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açıyorsa da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Birliği’nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi’nin organıdır.

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgarî standartları oluşturmaktadır.

Paylaşın

Avrupa Konseyi, Demirtaş İçin Anayasa Mahkemesi’ni Bekliyor

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Edirne F Tipi Cezaevi’nde bulunan eski Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, 7 Kasım 2019 tarihinden bu yana Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) bekleyen kişisel başvurusunun daha fazla geciktirilmemesi çağrısında bulundu.

Euronews Türkçe’nın aktardığına göre, Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde toplanan Delegeler Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce verdiği karar uyarınca Demirtaş’ın serbest bırakılması talebini yineledi.

Delegeler Komitesi kararında, Anayasa Mahkemesi’nin alacağı kararın da AİHM kararının ruhuna uygun olması gerektiği beklentisi dile getirildi.

Kararda ayrıca Türkiye’deki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsız yapısının güçlendirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması istendi.

Kavala davasında 13 Ekim’e kadar Türkiye’den iç hukuk yolu süreciyle ilgili bilgi istendi

Bu arada Delegeler Komitesi, Osman Kavala davasıyla ilgili olarak Türkiye’ye 13 Ekim tarihine kadar devam eden iç hukuk süreciyle ilgili Strasbourg’a bilgi vermesini istedi.

AİHM’in serbest bırakılmasını istediği Kavala için Komite, Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

Demirtaş kararı neydi?

4 Kasım 2016 tarihinden bu yana cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş için bir kez daha serbest bırakılma ve mahkumiyet kararlarını bozma çağrısı yapan Delegeler Komitesi, çeşitli tarihlerde aldığı kararlarda, Türkiye’nin AİHM’in Demirtaş ile ilgili verdiği karara saygı göstermesini talep etti.

AİHM Büyük Dairesi, 22 Aralık 2020’de aldığı kararda, Ankara tarafından temyize götürülen Selahattin Demirtaş kararını onamıştı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin, daha önce yaptığı bir açıklamada “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz.” diye konuşmuştu.

Başvuruyu “acil süreç” işleterek öncelikle değerlendiren AİHM, Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili 5. maddesinin 3. fıkrasını, özgür seçimlerle ilgili 1. protokolün 3. maddesini ve hakların kısıtlanmasının sınırlarıyla ilgili 18 maddeyi ihlal ettiğine hükmetmişti.

Paylaşın

Türkiye, AİHM’deki Osman Kavala Davasında Yolun Sonuna Geldi Mi?

Avrupa Konseyi Bakanlar Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin 11 Temmuz’da verdiği ve Osman Kavala’nın mahkeme kararına rağmen serbest bırakılmaması yüzünden Ankara’nın sorumluluklarını yerine getirmeyip ihlali sürdürdüğü yolundaki kararını, yarın başlayıp üç gün sürecek toplantılarda ele alacak.

Euronews Türkçe’nin Avrupa Konseyi kaynaklarından aldığı bilgiye göre, bu toplantıda Türkiye aleyhine bir karar çıkması kesin olmakla birlikte Ankara aleyhine çıkacak metin konusu hala kesinlik kazanmadı.

AİHM’in Büyük Dairesi, 11 Temmuz’da Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sorumluluklarını yerine getirmediğine hükmederken, karar 1’e karşı 16 oyla alınmış, sadece Türk yargıç karşı oy kullanmıştı.

Bakanlar Komitesi, 13 Temmuz’da ise Türkiye’ye Kavala’nın derhal serbest bırakılması yolunda çağrı yaparken, Bakanlar Komitesi Sekreteryası’ndan AİHM kararını detaylı bir şekilde inceleyip, Eylül ayındaki oturum için kendisine görüş sunmasını talep etmişti.

Delegeler Komitesi ne kararı verecek?

AİHM’in Büyük Dairesi’nin son kez Türkiye aleyhine ihlal kararı vermesinin ardından Ankara aleyhine “mahkeme kararlarına uymadığı” gerekçesiyle “ihlal süreci” başlatan Bakanlar Komitesi’nin üç gün içinde vereceği karar büyük önem taşıyor.

Büyükelçiler seviyesinde Bakanlar Komitesi adına toplanan Delegeler Komitesi’nin Türkiye’nin üyeliğini askıya alması masadaki seçenekler arasında yer alıyor.

Büyük Daire, 11 Temmuz’da aldığı kararda, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019 yılında Türkiye aleyhine verdiği kararda Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını istediğini kaydeden Büyük Daire, Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmediğine karar vermişti.

Gerekçeli karar: Türkiye iyi niyetle davranmadı

AİHM’in ilgili dairesi tarafından verilen karar sonrası Kavala’nın 18 Şubat’ta 2020 tarihinde serbest bırakıldığını belirten Büyük Daire, savcılık kararıyla “darbe teşebbüsü” suçlamasıyla iş insanının aynı gün yeniden tutuklandığını bildirmişti.

Büyük Daire, Kavala’ya yönelik ne yeni tutuklama kararının ne de yeni suçlamaların somut gerekçelere ve delillere dayanmadığına hükmetmişti.

Türkiye’nin savunmasında belirttiği tedbir ve önlemlere atıfta bulunan gerekçeli kararda, “Büyük Daire, taraf devletin iyi niyetle, Kavala kararının sonuçları ve ruhuna veya buna uygun bir şekilde hareket ettiği sonucuna varmasına izin vermediğine hütmetmişti.

Dışişleri Bakanlığı’ndan tepki: ‘İnsan hakları sistemi bir kez daha sorgulandı’

Dışişleri Bakanlığı, AİHM Büyük Dairesi’nin Osman Kavala kararını, Türkiye’nin, AİHM’e ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine yaptığı bildirimlere rağmen almasına tepki göstermişti.

Bakanlık açıklamasında, “Ancak ne yazık ki, AİHM konuyla ilgili olarak bugün açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur” denildi.

Davanın geçmişi

Bakanlar Komitesi, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019’da verdiği ihlal kararı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin hükmü yerine getirmediği gerekçesiyle Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

Türkiye’den konu ile ilgili daha önce bilgi isteyen Bakanlar Komitesi, “ihlal süreci”nin son aşaması olarak 2 Şubat 2022’de davayı AİHM’in Büyük Dairesi’ne göndermişti.

Komite, Kavala davasının AİHM’ye havale edilmesine dair ara kararı oy çokluğuyla kabul etmişti.

Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, “Avrupa Konseyi’nin Türkiye’de devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirdiğini ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal ettiğini” iddia etmişti.

Avrupa Konseyi’nde şu ana kadar üyelikten atılan ülke var mı?

Yunanistan’da, Cunta döneminde Atina aleyhindeki devlet davasında Cunta yönetiminden istenenin yerine getirilmemesi dışında bu tarihe kadar uygulamaya konmayan bir Divan kararı mevcut değildi.

Yunanistan Avrupa Konseyi’nden ihraç edilmemek için “Albaylar Cuntası” döneminde 1967 yılında kendi isteğiyle üyeliğini sona erdirdi.

Son olarak Bakanlar Komitesi, Ukrayna’yı işgal eden Rusya’nın üyeliğinin askıya alınmasını kararlaştırdı. Ancak, bu karar yürürlüğe girmeden Moskova, kenti isteğiyle üyelikten ayrıldığını duyurdu.

AİHM kararına uymadığı için şu ana kadar hangi ülkeye dava açıldı?

AİHM kararlarını uygulamadığı için bir Konsey üyesine karşı ilk dava 2017 yılında Azeri muhalif Ilgar Mammadov’un tutukluluğu nedeniyle Azerbaycan’a karşı açılmıştı. Mammadov, Ağustos 2018’de serbest bırakıldı.

Paylaşın

AİHM, IŞİD’e Katılan 2 Vatandaşının Geri Dönüşünü Reddeden Fransa’yı Suçlu Buldu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Dairesi, Fransa’nın, Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) katılan ve Suriye’deki kamplarda tutulan iki vatandaşının ülkelerine dönmesini reddetmesinden dolayı “insan hakları ihlalinde bulunduğuna” hükmetti.

Euronews Türkçe‘nin aktardığına göre, AİHM’in 17 yargıçtan oluşan Büyük Dairesi, iki Fransız vatandaşının ailelerinin yaptığı başvuruda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 4. numaralı protokolünün, 3. maddesinin 1. fıkrasının Fransa tarafından ihlal edildiği görüşüne vardı.

Bu protokolün ilgili maddesi, “AİHS’ne taraf hiç bir ülkenin vatandaşının ülkesi topraklarına sokulmamasını” yasaklıyor.

Fransa’ya dönmek isteyenler için bu dava emsal olabilir

Bu dava Fransa’dan Suriye, Irak veya başka bölgelere savaşmak için gidip Fransa izin vermediği için dönemeyen vatandaşların ülkeye dönüşü için içtihat oluşturması açısından da önem taşıyor.

AİHM’in ilgili dairesi, davanın “hukuken karışık” olduğunu gerekçe göstererek kendi yargılama hakkından feragat ederek, 2019 ve 2020 yılında yapılan başvuruları genelde temyiz duruşmalarına bakan Büyük Daire’ye göndermişti.

Büyük Daire’de 2021 yılında yapılan duruşmaya Avrupa Konseyi İnsan Hakları Temsilcisi müdahil taraf olarak katılmış ve sunduğu savunmasında Fransa’yı suçlamıştı.

Başvuruyu yapanlar, ayrıca yakınlarının Fransa’ya girişine izin vermeyerek, Paris’in AİHS’nin işkence ve kötü muamelenin yasaklanmasıyla ilgili 3. maddesini de ihlal ettiği şikayetinde bulunmuştu. Büyük Daire, bu şikayeti ise değerlendirmedi.

Büyük Daire, Fransız yargı makamlarının daha önce verdiği ülkeye girişlerine izin verilmeyen vatandaşlarla ilgili kararları yeniden değerlendirmesine hükmetti.

Kızları Irak-Şam İslam Devleti’ne katılan iki Fransız aile, kızlarının üç torunlarıyla birlikte Fransa’ya geri dönmeleri için Fransız makamlarına başvuruda bulunmuştu. Taleplerinin reddedilmesi üzerine aileler kararı AİHM’e taşımıştı.

AİHM ayrıca, başvurunun yeniden değerlendirilmesinin yanı sıra, Fransa’nın başvuru yapan iki aileye mahkeme masrafları için 18 bin ve 13 bin 200 euro ödemesine karar verdi.

Fransız  mahkemeleri başvuru yapanları geri çevirmişti

Kararın açıklandığı oturumda Fransa’nın Avrupa Konseyi Büyükelçisi’nin yanı sıra Danimarka, İsveç, İngiltere ve İspanya gibi çeşitli ülke temsilcileri de hazır bulundu. Bu ülkeler de Suriye’de bulunan vatandaşlarının geri dönüşlerine izin vermiyor.

Paris İdari Mahkemesi ve Danıştay, 2020 yılında kendilerine yapılan başvuruyu kabul etmemişti.

Fransız hükümeti uzun süredir IŞİD’e katılanların ve ailelerinin yerel mahkemelerde yargılanması gerektiğini belirterek, geri dönüşlerini reddediyor.

Avrupa ülkelerinde IŞİD üyesi olmak için Orta Doğu’ya seyahat edenlerin geri dönüşleri konusunda kamuoyu genel anlamda tepkili. İnsan hakları savunucuları ise IŞİD militanlarının tutulduğu kamplarda kalan çocukların durumundan endişe duyuyor ve en kısa sürede geri getirilmeleri çağrısında bulunuyor.

Paylaşın

‘Osman Kavala Dosyası’ Yeniden Avrupa Konseyi Gündeminde

Osman Kavala dosyası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 11 Temmuz 2022 tarihinde açıkladığı görüş niteliğindeki kararın ardından yeniden Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi gündemine geliyor. Bakanlar Komitesi konuyu 20-22 Eylül günleri arasında Strasbourg’da düzenleyeceği “AİHM kararları” gündemli toplantılarda ele alacak.

Bu toplantılar öncesi Osman Kavala’nın avukatları tarafından Bakanlar Komitesine gönderilen bir mektupta, AİHM’nin 17 yargıçlı Büyük Dairesinin 11 Temmuz’da açıkladığı kararın tam olarak uygulatılması için “eldeki tüm imkanların kullanılması” çağrısında bulunuldu.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre, avukatlar, Osman Kavala’nın 11 Temmuz kararı gereği derhal serbest bırakılmasını, Gezi olayları ve darbe girişimiyle ilgili davalarda beraat ettirilmesini, hakkındaki tüm suçlamaların düşürülmesini ve başta insan hakları savunuculuğu olmak üzere tüm mesleki faaliyetlerine geri dönmesinin sağlanmasını da talep etti.

Mektupta, 25 Nisan 2022 tarihinde Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmeden İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11 Temmuz kararı sonrası Kavala’yı derhal serbest bırakmayarak, “Türk Anayasası’na aykırı davrandığı” not edildi. AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkındaki 25 Nisan kararını da “bütünüyle dikkate aldığı” belirtildi.

Bekir Bozdağ’ın ifadeleri

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın AİHM’nin ihlal kararıyla ilgili ifadelerini “kaygı verici” olarak tanımlayan avukatlar, bu ifadelerin 11 Temmuz kararının uygulanma sürecini inceleyen ve Kavala davasının temyiz sürecinde görev alacak yerel yargıçlar üzerinde “caydırıcı etki” yaratabileceği görüşünü de dile getirdi.

Bekir Bozdağ, 10 Ağustos’ta 13’üncü Büyükelçiler Konferansı sırasında yaptığı konuşmada, “Biz bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyduk ve uyguladık. Osman Kavala hakkında AİHM’in verdiği hak ihlali kararını da Türk mahkemesi uygulamış ve uymuştur. Başka bir suç nedeniyle tutuklama ve yargılaması devam etmiştir. Şimdi hüküm özlüdür” ifadelerini kullanmıştı. Bozdağ, “Başka bir ihlal iddiası başvurusuna konu olabilir. Önüne geldiğinde de mahkeme bunu değerlendirip karara bağlayabilir ama uygulanmış bir karara ‘Uygulanmamış’ diyemez” demişti.

Ankara’dan Strasbourg’a görüş

Bozdağ’ın bu tutumu Ankara’nın konuya ilişkin olarak bu hafta Strasbourg’a ilettiği görüşlere de yansıdı. Türk hükümeti, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi bir kez daha, Osman Kavala’nın AİHM kararına temel oluşturan suçtan değil, başka bir suçtan tutuklu ve yargılanmakta olduğu mesajını verdi.

Ankara tarafından Bakanlar Komitesine iletilen mesajlarda, “Türkiye’nin her zaman Avrupa Konseyi ilke ve standartlarına bağlı olduğu, AİHM kararlarının uygulanmasında yapıcı rol oynadığı ve AİHM kararlarının Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının daha da ilerlemesinde rehber işlevi gördüğü” savunuldu. Osman Kavala’nın AİHM’nin 10 Aralık 2019 tarihli kararına temel olan suçlara bağlı tutukluluk halinin 20 Mart 2020 tarihinde sonlandığı, şu anda başka bir suçtan yargılandığı, bu suç kapsamında 25 Nisan 2022 tarihinde müebbet hapis cezasına mahkum edildiği, ancak bu kararla ilgili yargı sürecinin devam ettiği bildirildi.

Tutukluluk hali AYM gündeminde

Hükümet, Kavala’nın mevcut tutuklukuk haline Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde 9 Haziran 2022 tarihinde bireysel başvuruyla itiraz ettiği, AYM’nin bu konuda 22 Haziran’da Adalet Bakanlığı’ndan görüş istediği, bakanlığın bu görüşü 24 Ağustos’ta AYM’ye ilettiği bilgilerini verdi.

Türk hükümeti, Kavala’nın avukatlarının “AİHM’nin 11 Temmuz kararında Kavala hakkında İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 Nisan’da açıklanan karar da dikkate alınmıştır” ifadelerine de karşı çıktı. Ankara 25 Nisan kararının gerekçeli bölümünün 6 Haziran’da açıklandığını, hükümetin bu kararın İngilizcesini 24 Haziran 2022 tarihinde AİHM’ye ilettiğini, AİHM’nin ise 11 Temmuz’da açıkladığı kararla ilgili oturumlarını 8 Nisan, 4 Mayıs ve 9 Haziran tarihlerinde düzenlediğini söylüyor.

Şimdi ne olacak?

Bakanlar Komitesinin 20-22 Eylül toplantılarında Kavala dosyasında somut bir karar almamakla birlikte, dosyada yeni bir aşamanın önünü açması bekleniyor. Bu çerçevede devreye Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ama özellikle de siyasi bir platform olan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) girecek. AKPM içinde kimi siyasi gruplar ve siyasiler Kavala dosyasında Türkiye’ye yaptırım uygulanması fikrini destekliyor. Ancak olası bir yaptırım kararının aylar alacağı söylenmekte. Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması olasılığı ise şimdilik dile getirilmiyor. Bakanlar Komitesi, Genel Sekreter ve AKPM’den oluşan üçlü bir mekanizmanın Ankara ile yeni bir diyalog süreci başlatabileceği seçeneği de masada.

AİHM Büyük Dairesi, 11 Temmuz’da açıkladığı Bakanlar Komitesine görüş niteliğindeki kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46(1) maddesi gereğince uymakla yükümlü olduğu 10 Aralık 2019 tarihli Kavala kararından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varmıştı.

Paylaşın

AİHM, Tükiye’de 230 Yargı Mensubuna Tazminat Ödenmesine Hükmetti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), salı günü açıkladığı dört grup komite kararıyla 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla tutuklanan 230 yargı mensubunun daha özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Haber Merkezi / AİHM Türkiye’nin her bir davacıya 5 bin euro ödemesine, itiraz yolu kapalı, kesin şekilde karar verdi. Diğer kararlarla beraber bu 4 grup kararla toplam 710 yargı mensubunun darbe sonrası tutuklanmalarının usuli güvencelere aykırı olduğu ve herhangi bir makul şüphe olmadan gerçekleştiğine karar verilmiş oldu.

AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir.

46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin günümüzde Avrupa Konseyi’ne ait bayrağı kullanıyor olması çeşitli kafa karışıklıklarına yol açıyorsa da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Avrupa Birliği’nin değil, hemen hemen tüm Avrupa devletlerinin üyesi olduğu ayrı bir uluslararası teşkilat olan Avrupa Konseyi’nin organıdır.

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı, Avrupa Birliği için de olmazsa olmaz asgarî standartları oluşturmaktadır.

Bir kişinin AİHM’ye başvurabilmesi için öncelikle kendi ülkesinde hakkını araması, yani iç hukuk yollarını tüketmesi gerekmektedir. Kişiler, iç hukukta haklarını aradıktan sonra ve bu konuda olumsuz nihaî karar alındıktan sonraki 4 ay zarfında yazılı olarak Strazburg’da bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmalıdır.

Mahkeme, yapılan başvuruların ön koşullarının yerine getirilip getirilmediğini inceler, bir eksiklik görmezse başvurunun esastan incelenmesine karar verir. Ön koşulları taşımayan başvuruların reddine karar verilir. Bu karar kesindir, karşı başvuru yolu yoktur.

Mahkeme, ön koşullar açısından kabul edilebilirlik kararı verdikten sonra esas hakkında karar vermeden önce, taraflara “uzlaşma” önerebilir. Taraflar kendi aralarında uzlaşır ve bu uzlaşı da mahkemece teyîd edilir ise, başvuru sonuçlanmış olur. Dostâne çözüm yoluyla da bir sonuca ulaşılamamışsa, mahkeme başvuruyu yeniden inceler, tarafların yazılı görüşlerini alır.

Gerekli görürse duruşma yapar, tanık dinler, soruşturma ve araştırma yapar. Mahkeme, başvuru sahibinin sözleşmede tanınan bir hakkının devlet tarafından ihlâl edildiği kararına varırsa, “hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder”. Yâni Mahkeme, devletin tazminat ödemesine karar verir. Mahkemenin kararlarının uygulanıp uygulanmadığı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenir.

Paylaşın

Türkiye Barolar Birliği: AİHM Kararı Derhal Uygulanmalı

Türkiye Barolar Birliği (TBB), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin Osman Kavala davasıyla ilgili dün (11 Temmuz) açıkladığı nihai karara ilişkin bugün yazılı bir açıklama yaptı.

TBB, yazılı açıklamasında “Bir hukuk devleti olmanın gereği olarak AİHM kararı derhal uygulanmalıdır” dedi.

AİHM Büyük Daire, 1.715 gündür Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan ve yeniden görülen Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala ile ilgili dün açıkladığı kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46/1. maddesini ihlal ettiği hükmüne varmış, Türkiye’yi 7 bin 500 Euro mahkeme masrafı ödemeye mahkum etmişti.

Konuyla ilgili bugün yayınladığı açıklamada şimdiye kadarki yargı sürecini hatırlatan TBB, özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu, hukuk devleti olmanın bir gereği”

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Dairesi, Sözleşme’nin 46/4 maddesi çerçevesinde aldığı kararla Türkiye’nin Osman Kavala ile ilgili 10.12.2019 tarihli AİHM kararını uygulamadığını ve bu nedenle 46. maddenin ihlal edildiği sonucuna vardığını açıklamıştır.

AİHM’in 11 Temmuz 2022 tarihinde açıklanan kararı kesindir. Şimdi yapılması gereken, AİHM kararlarının uygulanarak Osman Kavala’nın serbest bırakılması ve eski halin iadesidir. Eski halin iadesinden anlaşılması gereken, atılı suçların kayıttan silinmesi ve buna ilişkin mahkeme kararlarının bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıdır.

AİHM kararının uygulanması, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan bir yükümlülüğü olduğu kadar hukuk devleti olmanın da gereğidir. Türkiye’nin AİHM yeni kararını uygulamamakta ısrar etmesi, Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar uzanan yaptırımlar uygulamasına yol açacaktır.

Türkiye Barolar Birliği olarak AİHM kararının derhal uygulanmasını; hukukun üstünlüğü ilkesinin, Anayasa’nın 90/5 maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46/1 ile 19. maddelerinden doğan taahhütlerimizin gereği olarak gördüğümüzü belirtiriz.”

Paylaşın

Osman Kavala: Yasalar, Siyasi Saiklerle Kullanılıyor

AİHM Büyük Daire’nin açıkladığı nihai kararı değerlendiren Osman Kavala, “AİHM, dün açıklanan kararında hukuksuz uygulamaların ve yargı süreci üzerindeki siyasi etkilerin hâlâ devam ettiğini hükme bağladı” dedi.

Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin dün (11 Temmuz) açıkladığı nihai karara ilişkin açıklama yaptı.

Kavala, “AİHM, dün açıklanan kararında hukuksuz uygulamaların ve yargı süreci üzerindeki siyasi etkilerin hâlâ devam ettiğini hükme bağladı” dedi.

AİHM Büyük Daire, 1.715 gündür Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan ve yeniden görülen Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Kavala ile ilgili dün açıkladığı kararında, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46/1. maddesini ihlal ettiği hükmüne varmış, Türkiye’yi 7 bin 500 Euro mahkeme masrafı ödemeye mahkum etmişti.

Kavala, karara ilişkin şu açıklamayı yaptı:

“Yasalar, siyasi saiklerle kullanılıyor”

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 10 Aralık 2019’da aldığı kararda tutuklanmamın somut delillere dayanmadığını ve siyasi amaçlarla tutuklandığımı hükme bağlamıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, dün açıklanan kararında hukuksuz uygulamaların ve yargı süreci üzerindeki siyasi etkilerin hâlâ devam ettiğini hükme bağladı. Bu karar, mevcut yasaların siyasi saiklerle keyfi bir biçimde kullanıldığını açıkça ortaya koymuştur.

Bu kararın tüm baskılara rağmen temel hukuk ilkelerine göre davranmakta ısrar eden yargı mensuplarına güç vereceğine inanıyorum.”

Paylaşın

AİHM’in Osman Kavala Kararı Ne Anlama Geliyor, Türkiye’yi Ne Bekliyor?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat 2022’de aldığı karar uyarınca Türkiye’nin Osman Kavala davasında AİHS’i ihlal edip etmediğine ilişkin incelemesini tamamladı ve kararını 11 Temmuz’da kamuoyuna açık bir duruşmayla duyurdu.

Türk yargıç Saadet Yüksel’in “kısmen” karşı çıktığı, diğer 16 yargıcın onadığı karara göre, Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasında yer alan Türkiye, sözleşmenin AİHM kararlarının uygulanmasını zorunlu kılan 46. maddesini ihlal etti ve böylece yükümlülüğünü yerine getirmedi.

AİHM, 10 Aralık 2019’da aldığı kararda, Osman Kavala’nın tutuklanması ve tutuklu yargılanmasının onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amaçlı olduğunu belirtmiş, Türkiye hükümetinden Kavala’nın bir an önce serbest kalması için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunmuştu.

Türkiye, bu kararlara uymadı ve 25 Nisan 2022’de sonuçlanan Gezi davası yargılama süreci sonunda Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet ve diğer 7 sanığa 18’er yıl hapis cezası verdi. AİHM Büyük Dairesi’nin kararı da Türk yargısının Kavala ile ilgili kesin kararını vermesinden sonra değerlendirildi ve kamuoyuna duyuruldu.

Kararda hangi unsurlar öne çıkıyor?

Büyük Daire’nin kararında Bakanlar Komitesi’nin başlattığı ihlal sürecinin, Kavala davasının yeniden görülmesini değil AİHM kararının uygulanmasına ilave bir katkı sağlamasını amaçladığı kaydedildi. 10 Aralık 2019 kararında, devam eden tutukluluğun Kavala’yı susturmak, diğer insan hakları savunucularının da cesaretlerini kırmak amaçlı olduğunun anımsatıldığı karar metninde, Kavala’ya karşı Türk Ceza Kanunu’nun 309 ve 312. maddelerinde dile getirilen suçlamaların makul şüphelere dayanmadığı da tekrarlandı.

Aynı kararda yapılan genel değerlendirmeye de atıf yapan Büyük Daire, Türk yargısının 2013’teki Gezi Parkı olayları ile Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin bulguların tamamını Kavala aleyhindeki suçlamalar için geçerli gösterdiği eleştirisini yöneltti ve şu tespiti yaptı:

“Sonuç olarak, ilgili ve yeterli diğer koşulların eksikliğinde, aynı olguların sadece yeni bir sınıflandırılması ilkesel olarak bu kararlara zemin oluşturamaz, çünkü yeni bir sınıflandırma sadece mahkeme tarafından zaten incelenen olguların farklı bir değerlendirmesinden başka bir şey anlamına gelmez. Aksi takdirde, yargı makamları, aynı olgular üzerinden yeni ceza soruşturmaları açarak kişileri özgürlüklerinden mahrum etmeye devam edebilir.”

Türk makamlarından ‘iyi niyetli hareket görülmedi’

Büyük Daire kararında dikkat çeken bir başka unsur ise AİHS’ın tüm yapısının, üye ülkelerdeki kamu otoritelerinin iyi niyetle hareket etmeleri varsayımına dayandığı ve kesinleşmiş, bağlayıcı bir kararın uygulanmamasının sözleşmeye katılırken saygı duyacaklarını beyan ettikleri hukukun üstünlüğü ilkesiyle çelişen durumlar yaratacağı hatırlatmasının yapılması.

Bu noktayı vurgularken, Türkiye’nin bu süreçte Büyük Daire kararlarının uygulanması için bazı adımlar attığını, bazı eylem planları sunduğunu ancak Kavala’nın tutukluğunun devam ettiğini anımsatan mahkeme kararında, “Mahkeme Türkiye tarafından alındığı ifade edilen önlemlerin taraf devletin iyi niyetle hareket ettiği sonucuna varılmasını engellemektedir (…),” görüşüne yer verildi.

Büyük Daire, sonuç olarak, Türkiye’nin AİHS’i ihlal ettiğine karar verdi. Ayrıca mahkeme masrafları için Kavala’ya 7.500 euro ödemesine hükmetti.

AİHM kararlarının uygulanması için 2010’dan bu yana ihlal süreci mekanizmasını oluşturan Avrupa Konseyi, bu aracı ilk kez Azerbaycan’a karşı kullanmıştı. Türkiye, mahkeme kararıyla, AİHS’i ihlal eden ikinci ülke olarak kayıtlara geçti. Azerbaycan, konu yaptırım aşamasına gelmeden hapiste tutulan muhalif Ilgar Memedov’u serbest bırakmıştı.

Bundan sonra ne olacak?

AİHM, 11 Temmuz’da aldığı kararı yeniden Bakanlar Komitesi’ne gönderecek. Avrupa Konseyi’nin siyasi organı olan Bakanlar Komitesi, AİHM’in “Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmedi” kararını bundan sonraki toplantılarında görüşmeye başlayacak.

Komitede yapılacak görüşmelerde, Türkiye’ye karşı ne tür önlemlerin alınacağı görüşülecek. AİHS, bu önlemlerin neler olacağını açıkça belirtmiyor, sadece komitenin uygun olan önlemleri belirleyeceği ifadesine yer veriyor.

Diplomatik kaynaklara göre, yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir taraf ülkeye karşı “üyelikten çıkarma, oy hakkının dondurulması” gibi ağır yaptırımlar başta olmak üzere birçok unsur yaşama geçirilebilir. Daha önce böyle bir kararın alınmaması, Türkiye ile ilgili sürecin daha da belirsiz hale gelmesine neden oluyor.

Bakanlar Komitesi, yılda bir kez dışişleri bakanları düzeyinde toplanıyor. Ancak asıl iş yükü, her hafta toplanan Avrupa Konseyi nezdindeki daimi temsilciler toplantısında ele alınıyor. Kavala kararının ardından ilk Bakanlar Komitesi toplantısı, 13 Temmuz’da yapılacak ancak Türkiye’nin yükümlülüğünü yerine getirmemesine ilişkin AİHM kararının birkaç aydan önce komitenin önüne gelmesi beklenmiyor.

Avrupa Konseyi’nden bir çağrı daha

Kararın açıklanmasından sonra bir çağrı daha yapan Avrupa Konseyi, Türk hükümetinden AİHM kararlarına uymasını ve Kavala’yı serbest bırakmasını istedi. Bakanlar Komitesi başkanı sıfatıyla İrlanda Dışişleri Bakanı Simon Coveney, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Tiny Kox ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Buriç yaptıkları ortak açıklamada, “Sözleşmeye taraf bir ülke olarak Türkiye’yi kararı uygulamak için gerekli tüm adımları atmaya çağırıyoruz. Karar tam olarak uygulanıncaya kadar bu konu Bakanlar Komitesinin gözetiminde kalacaktır,” ifadelerine yer verildi.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada ise AİHM kararının “Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olduğu” kaydedilerek, “Bundan sonraki aşamada süreci takip edecek olan AK Bakanlar Komitesi’nin, daha önce sergilediği tarafgir ve seçici yaklaşımı bir yana bırakarak, sağduyuyla ve bazı çevrelerin siyasi gündem yaratma arayışlarına mahal vermeksizin hareket etmesini bekliyoruz,” dendi.

Konseyde AB etkisi

Rusya’nın 24 Şubat’ta Ukrayna’yı saldırmasıyla başlayan süreç Avrupa Konseyi’ni de etkiledi. Savaşın başlamasının hemen ardından Avrupa Konseyi, 1996’dan bu yana üyesi olan Rusya’ya karşı bir girişim başlatmış, Moskova yönetimi bu süreç sonlanmadan kendisi üyeliğini sonlandırmıştı. Konseyin üye sayısı böylece 46’ya inmiş oldu.

Avrupa Konseyi’nin yarısından fazlası Avrupa Birliği üyesi. Balkanlar başta olmak üzere diğer birçok kıta ülkesi de Konsey kararlarının alınmasında AB’nin tavrını takip ediyorlar.

Türkiye ile ihlal sürecinin işletilmesinin başlatılması kararında da bu durum gözlenmişti. O dönem 47 ülkenin 35 tanesi Türkiye aleyhine karar vermiş; AB içinde farklı bir rota izleyen Macaristan ile Azerbaycan Türkiye lehinde oy kullanmışlardı. Rusya’nın da aralarında olduğu yedi ülke (Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Romanya, Arnavutluk ve Moldova) ise çekimser kalmıştı.

Diplomatik kaynaklara göre, Avrupa Konseyi’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleri açısından ihlal sürecinin somut bir sonuca bağlanması önem taşıyor. Ancak bunu konseyin kurucuları arasında yer alan Türkiye’ye karşı nasıl bağlanacağı ve bunun yaratacağı siyasi sonuçlar, sürecin daha dikkatli yürütülmesine yol açıyor. Diplomatik çevrelerde, Bakanlar Komitesi’ni en çok zorlayacak önlem maddesinin “Türkiye’nin üyeliğinin düşürülmesi ya da düşürülmemesi” olacağı değerlendiriliyor.

Türkiye’nin AB aday üyeliğinin fiilen sonlandığı, demokrasi ve insan hakları sicilinin giderek kötüleştiğinin değerlendirildiği bir dönemde Avrupa Konseyi’nin alacağı yaptırım kararının bundan sonraki süreci daha da olumsuzlaştıracağı öngörülüyor. Rusya’nın ardından Avrupa Konseyi’nden yaptırım gören ikinci bir ülke konumuna gerilemesi, Türkiye’yi demokratik dünyada yalnızlaştırabilecek bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Dışişleri’nden AİHM’in ‘Osman Kavala’ Kararına Tepki

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Daire’nin Osman Kavala kararına,  “Beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının sorgulanmasına sebep olmuştur” şeklinde yorum yaptı. 

Bakanlığın internet sitesinde “Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç’in AİHM’in Kavala Kararının İcrasına İlişkin Aldığı Karar Hakkındaki Soruya Cevabı” başlığıyla yayınlanan açıklama şöyle:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Kavala kararının icrası hususunun Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi tarafından AİHM’e havale edilmesiyle ilgili Bakanlığımız görüşleri 2 Şubat 2022 tarihli açıklamamızla kamuoyuyla paylaşılmıştı. Açıklamamızda, AİHM’in durumu hakkaniyetle değerlendirmesi ve ilk derece mahkemesi gibi hareket etmemesi yönündeki beklentimiz dile getirilmişti.

“Süreç boyunca AK ile iletişimimiz devam etmiş; Adalet Bakanlığımız tarafından, adıgeçenin yargı sürecindeki gelişmeler hakkında düzenli bilgi sunulmuş, ayrıca adıgeçenin tutukluluğuyla ilgili olarak iç hukukta devam eden yargılama sonunda hüküm giydiği AİHM’e ve AK Bakanlar Komitesi’ne bildirilmişti.

“Ancak ne yazık ki, AİHM konuyla ilgili olarak bugün (11 Temmuz) açıkladığı kararla beklentilerimizi boşa çıkarmış ve Avrupa insan hakları sisteminin itibarının bir kez daha sorgulanmasına sebep olmuştur.

“Bundan sonraki aşamada süreci takip edecek olan AK Bakanlar Komitesi’nin, daha önce sergilediği tarafgir ve seçici yaklaşımı bir yana bırakarak, sağduyuyla ve bazı çevrelerin siyasi gündem yaratma arayışlarına mahal vermeksizin hareket etmesini bekliyoruz.”

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat 2022 tarihinde başlattığı ihlal prosedürü kapsamında bugün açıklanan kararda, Türkiye’nin, AİHM kararlarına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucu yer aldı. AİHM, bu konuyu içeren Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46/1. maddesini ihlal ettiği hükmüne vardı. Karar, 1’e karşı 16 oyla alındı. Tek karşı oy, mahkemenin tek Türkiyeli yargıcı Saadet Yüksel’den geldi. Türkiye, Kavala’ya 7 bin 500 Euro mahkeme masrafı ödeyecek.

Paylaşın