Türkiye’nin “Osman Kavala” Savunması: Siyasi Etki Yok

Türkiye, Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısı yapan Avrupa Konseyi’ne gönderdiği savunma metninde, Erdoğan dahil hükümet yetkililerinin Osman Kavala hakkındaki açıklamalarının “yargılamaya etkisi olmadığı” ileri sürüldü.

Metinde, beraatine hükmedilmesine rağmen eski bir dosyanın açılmasıyla ceza verilen Osman Kavala’nın, “iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e başvurduğunu, bu nedenle söz konusu AİHM kararının geçersiz olduğu” da savunuldu.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya” çağırmıştı.

Gezi Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hak ihlali kararını uygulamayan iktidarın, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği savunma metni ortaya çıktı.

Savunmada, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dahil hükümet yetkililerinin Kavala hakkındaki açıklamalarının “yargılamaya etkisi olmadığı” ileri sürüldü. İktidar, beraatine hükmedilmesine rağmen eski bir dosyanın açılmasıyla ceza verilen Kavala’nın, “iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’e başvurduğunu, bu nedenle söz konusu AİHM kararının geçersiz olduğunu” da savundu.

Gezi Davası’nda yargılanan Kavala’nın beraat ve tahliyesine hükmedilmiş ancak cezaevinden çıkmadan, daha önce savcılığın tahliye ettiği eski bir dosya “casusluk” başlığıyla yeniden açılarak, yeniden tutuklama kararı verilmişti. Bunun ardından beraat ettiği Gezi Davası’nı istinaf mahkemesi bozmuş, ilk kararı veren heyet de dağıtılmıştı.

Yeni bir mahkemede yargılanan Kavala, Gezi Davası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş, cezası onanmıştı. Tüm bu süreçte, Kavala’nın tutuklandığı aşamada hak ihlali kararı veren, tahliyesine ve dosyanın kapatılmasına hükmeden AİHM’nin kararı uygulanmamıştı.

Bu nedenle de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye için “yaptırım” kararı almıştı. 17-19 Eylül’de Türkiye için uygulanacak yaptırım konusunda toplanan Bakanlar Komitesi, yeni bir gelişme olmaması nedeniyle 24 Ekim’de yapılacak toplantıya kadar Türkiye’den somut bir adım atmasını istemişti.

T24’ün Ankara haber müdürü Gökçer Tahincioğlu‘nun haberine göre, iktidarın Bakanlar Komitesi’ne gönderdiği savunmadaysa, AİHM kararının uygulanmamasının gerekçesi olarak Kavala’nın, “uydurma” eleştirilerine yol açan ‘casusluk’ suçlaması nedeniyle tutuklandığı iddia edildi.

AİHM’nin yetkisizlik nedeniyle başvuru için “kabul edilmezlik kararı vermesi gerektiği ama Türkiye için yaptırım kararı alındığı” savunuldu. Türkiye, daha önce yöneltilen 12 soruya da yanıt verdi.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan, Dışişleri Bakanlığı kanalıyla gönderilen yanıtlarda şu görüşler savunuldu:

“Kavala, iç hukuk yollarını tüketmeden AİHM’ye başvurmuştur. Başvurucunun tutuklu olduğu dosyaya ilişkin yeni AYM başvurusu yapılmış, bu başvuru sonuçlanmamıştır. Başvurucunun AYM önündeki başvuru sonuçlanmadan AİHM’ye gelmesi “başvuru yollarının tüketilmemesi sebebiyle kabul edilemezlik sebebidir.” AYM’nin önündeki başvuru yeni bir başvurudur. AYM’nin iş yükü göz önünde bulundurulmalıdır. Kavala’nın dosyasının AYM önünde hala sonuçlanmamış olması makul süreyi aşmaz, öngörülebilir ve kabul edilebilirdir.”

Ankara, AİHM kararının bugüne kadar uygulanmamasının sorumlusunun da yine AİHM olduğunu ileri sürdü. Savunmada, AİHM’nin ilk ihlal kararının Kavala’nın tutuklanmasına ilişkin olduğunu, bu ceza dosyasının sonuçlandığını belirtildi. Ceza davası sonuçlanmadan önce Kavala’nın belirtilen dosyadan tahliye edilip farklı bir dosyadan tutuklandığını, casusluk suçuyla verilen bu tutuklamaya ilişkin yargılamanın daha sonra sürdüğünü vurguladı.

Yanıtta, “Başvurucunun tutukluluğunun sebebi, AİHM kararındaki dosya değil, yeni bir dosya olan TCK md. 328’deki casusluk suçlamasıdır. Bu yüzden de AİHM’nin öncelikle başvuru yollarının tüketilmemesinden kabul edilemezlik vermesi, daha sonra da 2019 tarihli önceki kararındaki bulgularla şimdiki dosyayı karıştırmaması gerekir” denildi.

“AKP üyesi hakim” sorusu

Türkiye, daha önce beraat kararı veren mahkemenin bazı üyeleri hakkında disiplin soruşturması açılması, mahkumiyet kararı veren heyette geçmişte AKP üyesi olan bir hakimin yer alması konularına da şu yanıtı verdi:

“Beraat kararı veren hakimlere farklı nedenlerle açılan disiplin soruşturması, ceza yargılaması üzerinde negatif bir etki yaratmamıştır. Disiplin soruşturması açılması, bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkını engellemez. Siyaseten angaje olduğu iddia edilen 13. Ceza Mahkemesi’ndeki yargıcın tarafsızlığını/ bağımsızlığını kaybettiğine dair hiçbir somut delil yoktur.”

Türkiye, iktidarın ve Cumhurbaşkanı’nın Kavala hakkındaki açıklamalarının yargılamaya etkisi olup olmadığı konusunda da “Başvurucuya dair hükümet görevlilerinin beyanlarının zamanlama, içerik ve bağlamı dikkate alındığında masumiyet karinesini zedeleyen bir husus yoktur çünkü başvuranın suçluluğuna dair bir değerlendirme içermemektedir” savunmasını yaptı.

Paylaşın

Avrupa Konseyi’nden Türkiye’ye “Osman Kavala’yı Serbest Bırakma” Çağrısı

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “bağlayıcı kararlarına uymaya” ve Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya” çağırdı.

Türkiye taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereği AİHM kararlarına uymakla yükümlü.

Komite üyeleri 17-19 Eylül tarihlerinde gerçekleştirdikleri toplantılarda Gezi davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilen iş insanı Osman Kavala hakkında AİHM tarafından 10 Aralık 2019 tarihinde açıklanıp 11 Temmuz 2022 tarihinde onaylanan kararın icra sürecini de görüştü.

Toplantıların ardından 19 Eylül’de Bakanlar Komitesi’nin internet sayfasında yayınlanan metinde Türkiye’ye bir kez daha AİHM kararlarını yerine getirme yükümlülüğü hatırlatıldı. Türk yetkililerden, 24 Ekim’de Türkiye’de yapılacak ikinci üst düzey teknik toplantıya Kavala hakkındaki yargı kararlarının uygulanması yolunda “somut ve sonuç odaklı önerilerle gelmeleri” istendi.

Komite ayrıca, Anayasa Mahkemesinin Kavala’nın bireysel başvuru dosyasını hâlâ incelememiş olmasından duyduğu “üzüntüyü” kaydetti. Yargı dahil Türk makamları Kavala’nın derhal serbest kalmasını sağlayacak adımlar atmaya davet edildi.

Osman Kavala, Bakanlar Komitesinin atıf yaptığı AİHM kararına Türk mahkemelerinin uymayı reddettiği gerekçesiyle 18 Ocak 2024 tarihinde ikinci kez AİHM’ye başvurmuştu.

Bu ikinci davaya Türkiye Barolar Birliği, İfade Özgürlüğü Derneği, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Uluslararası Hukukçular Komisyonu ve Amerikalı aktör George Clooney ve eşi insan hakları avukatı Amal Clooney tarafından kurulan Clooney Vakfı gibi kuruluşlar da müdahil olmak için talepte bulunmuştu.

Diğer başka kurumlarla birlikte Clooney Vakfının başvurusu da AİHM tarafından kabul edildi. Vakfın destekçileri arasinda Bill ve Melinda Gates Vakfı, Microsoft, Versace Vakfı, Smith Aile Fonu, Amerikan Barolar Birliği ve Uluslararası Barolar Birliği de var.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Can Atalay İçin Türkiye’den Savunma İstedi

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentinde bulunan AİHM, AYM’nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmesi kararına uyulmadığı için Türkiye’den savunma istedi.

Şerafettin Can Atalay’ın milletvekili seçilmesi sonrası serbest bırakılmaması ve de yargılamasının yenilenmemesi ayrıca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi (AYM) arasındaki sürtüşmeye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), müdahil oldu.

AİHM, biraz önce yayımladığı bildirisine göre Can Atalay’ın milletvekili seçilmesi sonrası serbest bırakılmaması ve de yargılamasının yenilenmemesi ayrıca milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin Türk Hükümetinden savunmasını sunmaya davet etti.

Ne olmuştu?

Atalay, 14 Mayıs 2023’te yapılan genel seçimde TİP’ten Hatay Milletvekili seçildi. Atalay’a verilen hapis cezası, 28 Eylül 2023’te Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce onaylandı. AYM ise milletvekili seçilmesi nedeniyle 25 Ekim 2023’te Atalay hakkında hak ihlali kararı verdi.

Yüksek Mahkeme; yargılamanın durdurulmasına, vekilliğinin kabulüne ve Atalay’ın tahliyesine karar verilmesine hükmetti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kararı uygulamadı ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Daire, 8 Kasım 2023’te AYM’nin süper temyiz mahkemesi gibi davranarak böyle bir hüküm kuramayacağı gerekçesiyle karara uyulmayacağını açıklayarak AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

AYM bunun üzerine anayasal zorunlulukları anımsatarak 21 Aralık 2023’te ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 3 Ocak’ta bu kararın yok hükmünde olduğu yönünde bir karar aldı.

Yargıtay’ın kararının 30 Ocak’ta TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla Atalay’ın milletvekilliği düşürüldü. Atalay’ın avukatlarının yanı sıra TİP, CHP ve DEM Parti; bu kararın iptali için AYM’ye başvurdu.

AYM’nin 1 Ağustos’ta Resmi Gazete’de yayımlanan gerekçeli kararında, Atalay’ın milletvekilliğinden düşürülmesi kararının “yok hükmünde” olduğu ifade edildi. Bu kararın ardından, Atalay’ın milletvekilliği haklarının iade edilip edilmemesi konusunda gözler Meclis’e çevrildi.

CHP, bu gelişme üzerine Can Atalay’ın durumunu görüşmek Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırdı. 16 Ağustos’taki olağanüstü toplantıda AK Parti İzmir Milletvekili ve İdare Amiri Alpay Özalan, TİP Milletvekili Ahmet Şık’a yumruklu saldırıda bulundu.

Saldırıyı engellemeye çalışan DEM Parti Grup Başkanvekili ve Kars Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de şiddete uğradı ve kaşı yarıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Can Atalay için Meclis’i  tekrar olağanüstü toplantıya çağırdı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un “Meclis Genel Kurulu’nun aynı konuda ikinci kez olağanüstü toplantıya çağrılmayacağı” gerekçesiyle CHP’nin Can Atalay başvurusunu reddettiği açıklandı.

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den Bin ByLock Başvurusu İçin Savunma İstedi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’den bin ByLock dava başvurusu için daha görüş (savunma) talep etti. Mahkemenin gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentinde yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilen bin kişinin daha dava başvurusunu beş dosya halinde görüş amacıyla Ankara’ya tebliğ ettiğini bildirdi.

Başvurular, “hak ihlali” temelinde Ankara’ya karşı dava açmak için yapılmıştı. AİHM Aralık 2023’te iki bin başvuru daha tebliğ etmişti. Mahkemenin gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

Dava başvuruları, 2019-2023 yılları arasında AİHM gündemine taşınmış şikayetlerden oluşuyor. Başvurucular, haklarındaki mahkumiyet kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağını düzenleyen 7’nci maddelerini ihlal ettiğini savunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Eylül 2016’da tutuklandıktan sonra yargılanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya, ByLock uygulaması kullandığı gerekçesiyle “FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. AİHM, Yalçınkaya kararında, Türk hükümetinin yargılanma haklarına getirilen kısıtlamaları yeterince gerekçelendirmediği ve yargılamanın adil şekilde yürütülmediği sonuçlarına varmıştı.

Pilot dava kararında, ByLock yargılamalarında yasaların aşırı geniş ve keyfi yorumlandığı ve mahkemelerin bu yargılamalardaki genişletici ve öngörülemez yorumunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7’nci maddesinin keyfi soruşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlama amaç ve hedefine aykırı olduğu sonucuna varılmıştı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Avrupa’dan Türkiye’ye Zorunlu Din Eğitimi Ve Askerlik Uyarısı

Strazburg’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’de inanç özgürlüğü ile zorunlu askerlik ve din eğitimi konularında ilerleme çağrısında bulundu.

VOA Türkçe’den Arzu Çakır’ın haberine göre; Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’den Sünni İslam dışında dini veya felsefi inanışa sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçeneklere ihtiyaç duyulduğuna ilişkin kararın gereklerinin yerine getirilmesini istedi.

Komite ayrıca, Türkiye’deki yetkililere, AİHM tarafından alınan kararda olduğu gibi askerliği reddeden “vicdani retçiler ve pasifistler” için zorunlu askerlik hizmetine alternatif seçenekler sunulmasını talep etti.

Bakanlar Komitesi, Aleviler’in ibadetlerini gerçekleştirdiği cemevlerinin de devlet tarafından desteklenen ibadet mekanları olarak kabul edilmesine ilişkin “İzzettin Doğan ve diğerleri” davasında gerekli adımların atıldığına kanaat getirerek bu dosyanın kapatılmasına karar verdi.

AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek üzere Strazburg’da toplanan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, her devletin AİHM kararlarına uyma yükümlülüğünün altını çizerek, Türkiye’de inanç özgürlüğü ile zorunlu askerlik ve din eğitimi konularında ilerleme çağrısında bulundu.

Bakanlar Komitesi, son üç aylık toplantısında yetkililere, Sünni İslam’ı takip etmeyen ebeveynlerin çocuklarına “zorunlu din eğitimi dışında kalmaları için uygun olanakların sağlanması” çağrısında bulundu.

Komite, vicdani retçileri kapsayan “Ülke grubu davası” ile Alevi inancına sahip ailelerin çocuklarına din dersinin zorunlu olmasını kapsayan “Mansur Yalçın ve diğerleri” davasında iki “ara karar” aldı.

Ülke grubu davaları, “pasifist ve vicdani retçi oldukları gerekçesiyle zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyi reddettikleri için defalarca kovuşturulması ve mahkum edilmelerini” kapsıyor.

Bakanlar Komitesi, toplantının ardından yaptığı açıklamada, “Mahkemenin bu davalardaki kararlarının kesinleşmesinden yıllar sonra, başvuranları ve bu durumdaki diğer kişileri korumak için gereken yasal reformları uygulamaya yönelik hiçbir somut adımın atılmamasından duyduğu derin kaygıyı” dile getirdi.

Açıklamada, “Komite, başvuranlardan üçünün hala askerlikten kaçan kişiler olarak görülmesinden ve kovuşturma tehdidiyle ve ‘sivil ölüm’ anlamına gelen çok sayıda kısıtlamayla karşı karşıya kalmaya devam etmesinden derin üzüntü duymaktadır” denildi.

Bakanlar Komitesi, zorunlu din dersleriyle ilgili, AİHM’in, 2008 yılındaki “Zengin-Türkiye davası” ile 2014 yılında “Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye” davasında aldığı kararlara atıfta bulundu. Komite, ebeveynlerin kendi dini veya felsefi inançlarını açıklamalarını gerektiren prosedürle sağlanan çok sınırlı bir istisna dışında, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin Türkiye’de zorunlu olmaya devam etmesini “derin bir üzüntüyle not ettiklerini” dile getirdi.

Türk yetkililere “Mahkeme kararlarına uyma yükümlülüğünü” hatırlatan Komite, Sünni İslam dışında dini veya felsefi inanışa sahip ebeveynlerin çocukları için uygun seçeneklere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Komite, Türk yetkililerini yıl sonuna kadar AİHM kararının uygulanması için öngörülen tedbirlere ilişkin bilgi sağlamaya davet etti.

İzzettin Doğan dosyası

Aynı toplantıda, 2016’dan bu yana izlenen, “İzzettin Doğan ve diğerleri” davasını da görüşen Bakanlar Komitesi, bu dosyanın kapatılmasına karar verdi.

Komite, Alevi ibadet mekanlarının masraflarının, camiler gibi devlet tarafından karşılanmasını içeren dava çerçevesinde atılan adımları “memnuniyetle karşıladıklarını” belirtti. “Yetkililer tarafından alınan yasal tedbirleri ve bunların Türkiye’deki Alevi topluluğuna devlet tarafından finanse edilen kamu dini hizmeti sağlayan pratik etkilerini memnuniyetle karşıladıklarını” belirten Komite, bu dosyayla ilgili “nihai karar” aldı.

Nihai karar, Bakanlar Komitesi’nin, “davalı devletin mahkeme tarafından tespit edilen ihlallere yanıt olarak gerekli tüm tedbirleri almış olduğunu göz önünde bulundurarak, bir kararın infazına ilişkin denetimin kapatılmasına ilişkin kararı” anlamına geliyor.

Paylaşın

AİHM, Bin ByLock Davasında Daha Türkiye’den Savunma İstedi

AİHM, ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilmiş bin kişinin daha “hak ihlali” temelinde yaptığı başvuruları bilgi ve görüş için Türkiye’ye iletti.

AİHM’in 2023 yılı istatistikleri raporuna göre, geçtiğimiz yıl bekleyen davalar arasında en yüksek başvuru sayısına sahip ülke Türkiye oldu.

AİHM verilerine göre mahkemenin 68 bin 450 davalık toplam dava yükünün 23 bin 397’sini yani yüzde 34,2’sini Türkiye menşeli davalar oluşturdu. Bu davaların büyük çoğunluğunu 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası yapılan başvurular oluşturuyor.

Sadece ByLock kullanımına ilişkin AİHM gündemindeki mecvut başvuru sayısı ise 8 binin üstünde. Potansiyel başvuru sayısı ise 100 bin olarak tahmin ediliyor.

Merkezi Fransa’nın Strasbourg kentindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ByLock kullandıkları gerekçesiyle “terör örgütü üyeliği” suçundan yargılanıp çeşitli cezalara mahkum edilen bin kişinin daha dava başvurusunu beş dosya halinde görüş amacıyla Ankara’ya tebliğ ettiğini bildirdi.

Başvurular, “hak ihlali” temelinde Ankara’ya karşı dava açmak için yapılmıştı. AİHM Aralık 2023’te bin başvuru daha tebliğ etmişti. Mahkeme gündeminde 8 binden fazla ByLock dosyası bulunuyor.

Dava başvuruları, 2019-2023 yılları arasında AİHM gündemine taşınmış şikayetlerden oluşuyor. Başvurucular, haklarındaki mahkumiyet kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkıyla ilgili 6’ncı ve kanunsuz ceza olamayacağını düzenleyen 7’nci maddelerini ihlal ettiğini savunuyor.

AİHM, ByLock kullanımına ilişkin davalarla ilgili pilot kararını (Yüksel Yalçınkaya davası) 26 Eylül 2023 tarihinde açıklamış, AİHS’nin 6 ver 7’nci maddelerine ek olarak toplantı ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili 11’inci ve kararların bağlayıcılığı ve infazıyla ilgili 46’ncı maddelerinin ihlal edildiğine hükmetmişti.

Eylül 2016’da tutuklandıktan sonra yargılanan eski öğretmen Yüksel Yalçınkaya, ByLock uygulaması kullandığı gerekçesiyle “FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum edilmişti. AİHM, Yalçınkaya kararında, Türk hükümetinin yargılanma haklarına getirilen kısıtlamaları yeterince gerekçelendirmediği ve yargılamanın adil şekilde yürütülmediği sonuçlarına varmıştı.

Pilot dava kararında, ByLock yargılamalarında yasaların aşırı geniş ve keyfi yorumlandığı ve mahkemelerin bu yargılamalardaki genişletici ve öngörülemez yorumunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7’nci maddesinin keyfi soruşturma, mahkumiyet ve cezalandırmaya karşı etkili güvenceler sağlama amaç ve hedefine aykırı olduğu sonucuna varılmıştı.

Paylaşın

Türkiye, AİHM’de En Fazla ‘Emsal Davaya’ Sahip Ülke

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 2023 yılında en fazla ’emsal davaya” sahip ülke oldu. AİHM’de geçtiğimiz yıl bekleyen en yüksek başvuru sayısına sahip ülke de Türkiye oldu.

AİHM verilerine göre mahkemeye gelen 68 bin 450 başvuruda toplam yükünün 23 bin 397’sini Türkiye menşeli şikayetler oluşturuyor. Buna göre bekleyen davaların yüzde 34,2’si Türkiye’den.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 2023 yılında emsal karar oluşturan davalar sıralamasında Türkiye ilk sırada yer alıyor. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararlarının üye ülkeler tarafından uygulanmasına ilişkin yıllık raporunu bugün yayımladı.

Türkiye, 2023 sonu itibarıyla aynı insan hakları ihlallerinin bir daha yaşanmamasını sağlamak için spesifik ve genellikle geniş kapsamlı önlemlerin alınmasını gerektiren en fazla ’emsal davaya” sahip ülke oldu. Buna göre 2023 yılı sonunda Türkiye için 124, Romanya için 115, Ukrayna için 103 ve Bulgaristan için 89 “emsal dava” bulunuyor.

Türkiye, 2023 yılı sonu itibarıyla Ukrayna (766) ve Romanya’nın (476) ardından karar için bekleyen dava sayısında (446) üçüncü sırada yer alıyor.

AİHM’in ocak ayında yayımladığı 2023 yılı istatistikleri raporuna göre, geçtiğimiz yıl bekleyen en yüksek başvuru sayısına sahip ülke Türkiye. AİHM verilerine göre mahkemeye gelen 68 bin 450 başvuruda toplam yükünün 23 bin 397’sini Türkiye menşeli şikayetler oluşturuyor.

Buna göre bekleyen davaların yüzde 34,2’si Türkiye’den. Bu davaların da büyük çoğunluğu 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası yapılan başvurulardan oluşuyor.

“Türkiye, AİHM’in Kavala kararına uymayarak İnsan Hakları Sözleşmesi’nde zorluk yaratıyor”

Öte yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin üye ülkelerin AİHM kararlarına yönelik tutumlarına ilişkin yıllık raporu bugün yayımlandı.

Raporda, üye ülkelerin AİHM kararlarının uygulanması konusunda önemli ilerleme kaydettiği vurgulanırken, sadece Osman Kavala davasındaki hükme uyulmamasıyla Rusya’nın üyelikten çıkmadan önce verilen kararların uygulanmamasına ilişkin endişeler dile getirildi.

Raporda, AİHS sisteminin ve bir bütün olarak Avrupa Konseyi’nin güvenilirliği açısından, tüm üye devletlerin AİHM kararlarını uygulama yükümlülüklerini yerine getirmelerinin zorunlu olduğu vurgulandı.

Tüm çabalara ve çağrılara rağmen Kavala’nın tutukluluğunun devam ettiği hatırlatılan raporda, Bakanlar Komitesi’nin üye ülkelerin AİHS’ne saygı göstermesi için çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceği vurgulandı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’in ilgili dairesinin 10 Aralık 2019’da verdiği ihlal kararı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ilişkin hükmü yerine getirmediği gerekçesiyle 2022’de Türkiye aleyhine “ihlal süreci” başlatmıştı.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

AİHM, Türkiye’den Osman Kavala İçin Savunma İstedi

Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’den savunmasını 16 Temmuz 2024 tarihine dek mahkemeye sunmasını istedi.

AİHM’in 10 Aralık 2019 tarihli kararı Osman Kavala’nın tutukluluğunun keyfi olduğunu ve siyasi saiklere dayandığını tespit etmiş ve bu nedenle Osman Kavala’nın derhal salıverilmesi gerektiğine hükmetmişti.

Osman Kavala, 1 Kasım 2017’den bu yana tutuklu. Kavala’nın, 5 Nisan 2022’de “casusluk” suçlamasından beraat ve tahliyesine, “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına hükmedilmişti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 18 Ekim 2017’den beri (2 bin 352 gün) hapiste tutulan Osman Kavala’nın yaptığı ikinci başvuruyu önceli olarak inceleme kararı aldı.

Kavala’nın AİHM’ne ikinci başvurusu, mahkemenin Kavala lehine verdiği 10 Aralık 2019 tarihli hak ihlali kararına rağmen devam eden ihlal iddialarını içeriyor.

Osman Kavala’nın avukatları “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Osman Kavala’nın derhal salıverilmesini gerektiren 2019 ve 2022 tarihli kararların icrasını denetlemeye devam etmektedir. Türkiye hukuken bağlayıcı olan bu kararlara uymakla yükümlüdür. Mahkemeye yapılan yeni başvuru, Bakanlar Komitesi’nin denetim süreci ve Türkiye’nin AİHM’in kararından doğan ve devam eden hukuki yükümlülükleri üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Yeni başvuru, AİHM’in 2019 yılında verdiği ihlal kararından beri devam eden ve yeni hak ihlallerini dile getirmektedir” diye açıklama yaptı.

Yeni başvuruda şu şikâyetler öne sürülüyor:

Osman Kavala’nın 10 Aralık 2019 tarihinden bugüne kadar süren tutukluluğu bir bütün olarak hukuka aykırıdır (AİHS’in 5. maddesi);

Yerel mahkemeler Osman Kavala’nın tutukluluğunun hukukiliğini süratle denetlememişlerdir (AİHS’im 5(4). maddesi);

Osman Kavala’nın adil yargılanma hakkı ağır bir şekilde ihlal edilmiştir (AİHS’in 6(1), 6(2) ve 6(3)(d) maddeleri);

Osman Kavala’nın Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (Hükümeti devirmeye teşebbüs etmek) uyarınca mahkûm edilmesi öngörülebilirlik şartına uygun değildir (AİHS’in 7. maddesi);

Osman Kavala’nın tutuklanması, kovuşturulması ve hapis cezasına çarptırılması kendisinin bir insan hakları savunucusu olarak susturulması ve cezalandırılması amacını taşımaktadır ve ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü haklarını ağır bir biçimde sınırlandırmaktadır (AİHS’in 10. ve 11. maddeleri);

Osman Kavala siyasi bir amaçla tutuklanmış, mahkûm edilmiş ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu siyasi amaç, onu susturmak ve cezalandırmaktır (AİHS’in 18. Madde ile beraber 5, 6, 7, 10, 11. maddeleri);

Masum bir insanın aşırı derecede uzun, keyfi, siyasi saiklere dayalı ve hukuka aykırı bir şekilde tutuklanması ve hakkında verilen müebbet hapis cezasının gözden geçirilme imkanının bulunmaması AİHS’in 3. maddesini ihlal etmektedir.

Paylaşın

AİHM’de Bekleyen Her 100 Başvurudan 35’i Türkiye Aleyhine

AİHM’de (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

Uluslararası Demokrasi ve Seçim Yardımı Enstitüsü’nün (IDEA) 2023 yılı raporuna göre Türkiye Hukukun Üstünlüğü kategorisinde 173 ülke arasında 148. sırada. Avrupa’da ise Rusya’nın gerisinde olan Türkiye sadece Belarus’tan daha iyi durumda.

Türkiye’nin hukuk karnesinin zayıflığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) istatistiklerine de çok net yansıyor. Şubat 2024 sonu itibariyle AİHM’de bekleyen her 100 davadan 35’ini Türk vatandaşlarının yaptığı başvurular oluşturuyor. İkinci sıradaki Rusya için bu oran yüzde 16.

29 Şubat 2024 itibarıyla AİHM’de bekleyen 67 bin 300 dava var. Bunların 23 bin 550’si Türkiye aleyhine yapılan başvurular. Ardından 10 bin 750 başvuru ile Rusya geliyor. Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısı Rusya’ya aleyhine yapılan başvuruların iki katından fazla.

Üçünü sırada 8 bin 700 başvuru ile Ukrayna var. Bu ülkeyi sırasıyla Romanya (4 bin 50), Yunanistan (2 bin 450), İtalya (2 bin 450), Azerbaycan (2 bin 50) ve Polonya (bin 700) takip ediyor.

Yüzdelik olarak paya bakıldığında ise ilk sırada açık ara farkla Türkiye var. AİHM’de bekleyen her 100 başvurudan 35’i Türkiye aleyhine. Rusya’nın payı yüzde 16. Böylece Türkiye ve Rusya’nın payı yüzde 50’yi aşıyor. Ukrayna’nın payı yüzde 12.9; Romanya’nın yüzde 6 ve İtalya ile Yunanistan’ınki ise yüzde 3,6.

Diğer kategorisinde yer alan 37 ülkenin toplam payı ise sadece yüzde 13,2. Öte yandan, Türkiye aleyhine açılan davaların neredeyse tamamı Türk vatandaşları tarafından açıldı. Ancak davaların mutlaka Türk vatandaşları tarafından açılması gerekmiyor.

“Sistematik sorun var”

AİHM; ByLock kullanmak, Bank Asya’da hesabı olmak ve gizli bir tanığın ifadesiyle mahkum olan öğretmen Yüksel Yalçınkaya’nın açtığı davada Türkiye’nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetmişti. AİHM’in gerekçeli kararında “Türkiye’nin, terör suçlarından mahkumiyetlerle ilgili sistematik sorunu ele alması gerektiği” uyarısı yapılmıştı.

Euronews Türkçe’nin aktardığına göre; davacının avukatı Johan Heymans, AİHM’in bunun sadece Yalçınkaya ile ilgili değil, tüm Türk adalet sistemiyle ilgili bir durum olduğunu ortaya koyduğunu kaydetti. Binlerce insanın bu durumdan muzdarip olduğunu ve mahkeme önünde hala 8 bin 500 civarında Bylock dosyası bulunduğunu belirten Heymans, yüz binlerce insanın bu ihlalden mağdur olduğuna vurguladı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) cezaevindeki milletvekili Can Atalay ile ilgili kararına uyulmamasına ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermesi Türkiye’de yargı bağımsızlığını ve hukukun üstünlüğünü bir kez daha gündeme getirdi.

International IDEA’nın 2023 Demokrasinin Küresel Durumu raporuna göre Türkiye 173 ülke içinde hukukun üstünlüğü alanında 148. sırada yer aldı. Avrupa’da 45 ülke içinde ise Türkiye’nin geçmeyi başardığı tek ülke Belarus oldu.

Paylaşın

AİHM’den Dikkat Çeken Karar: Alevilik Ayrı Bir İnanç

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Aleviliği İslamiyet’ten ayrı bir inanç olarak kabul etti. AİHM, kararını İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 9.maddesine dayandırdı.

Fransa’nın Strazburg şehrinde bulunan AİHM, 1959 yılında Avrupa Konseyi’ne bağlı olarak kurulmuş uluslararası bir mahkemedir.

Avusturya Alevi Toplulukları Federasyonu (ATF), Mart 2009’da yasal olarak tanınan bir dini topluluk olarak tanınmak için Avusturya kurumlarına başvurdu. Ancak Avusturya’daki ‘İslam Dini Cemaati’ talepler hakkında olumsuz yanıt verilmesini istedi.

ATF ise Aleviliğin İslam’ın dini doktrinine taban tabana zıt olan senkretik bir inanç olduğunu savundu. Fakat Avusturya devleti Alevilerin taleplerini reddetti. Alevi inancının İslami olarak tanımladığını İslam Yasası kapsamında tanındığı belirtildi.

Anayasa Mahkemesi, 1 Aralık 2010’da bu kararı iptal etti. Ancak İslam Dini Cemaati bu kararı tekrar Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi görüşmeyi reddetti. Bunun üzerine olay Yüksek İdare Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme İslam Dini Cemaati’ni haklı buldu. 2019 yılına kadar devam eden bu süreçte Aleviler haksız bulundu. Konu ardından AİHM’ye taşındı.

Manevi tazminat verilmesine hükmedildi

AİHM İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 9.maddesindeki “Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır; Bu hak, dinini veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve tek başına veya başkalarıyla topluca ve kamuya açık veya özel olarak dinini veya inancını ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir” ifadelerinden yola çıkarak Aleviliğin İslam’dan ayrı bir inanç olduğunu kabul etti.

Ayrıca ATF’ye manevi zarar tazminatı olarak 10 bin euro ve masraf ile giderler için 20 bin euro verilmesine hükmedildi.

Paylaşın